Nedir ki insan dediğin nedir ?
acıyı hüzne dönüştüren bir makine...
Yukardaki dize 90lı yıllarda terk ettiğim bir şiirden aklımda kalan dizeler ... O zamanlar DJ. benim için şimdiki kadar anlaşılır değildi belkide tanışmamıştım ,ama hüzün yaşamımda bir yerde durmaktaydı sanırım.
DJ. bir yerde hüznünde erk alanlarından biri olduğundan , tinle ilişkiyi sürdürmekte kullanılabileceğinden söz ediyordu. O zaman benim için çok açık gelmişti. Sonra bir sohbet esnasında bu konuda yeterli bir donanıma sahip olmadığımı gördüm. Hüznün yaşamımdaki itici güçlerden biri olduğunu her zaman bilmeme karşın böyle olması beni yeniden düşünmeye itti.
Neden DJ. bir çok duygulanım için bu yaklaşımı kullanmazken hüzün gibi herkese tanıdık gelen bir duygulanımı öne çıkarmıştı?Üstelik sevgiye böyle bir erk yüklememişti.
Hüzün deyince genel olarak aklımıza son bahar gelir.Son duygusu... Doğanın sessizliğe gidişi , hafifçe geri çekilip toprağın altına doğru girişi gelir. Artık çok uzaklarda kalan dost sohbetlerinin özlemi ve ulaşılmazlığı gelir. Sevgiliyle geçen güzel günler vs...Liste uzadıkça uzar ve çeşitlenir. Acaba DJ'de bu anlamı mı yüklüyor diye düşündüm. Başka bir anlam yüklemediğini düşünüyorum.
DJ.'nin savaşçılık tezlerinde en temel nokta ölümü temel gerçek ve dayanak noktası olarak ele almak gerektiği üzerine kurulu. Ölümü dost tutmak vasıtasıyla katılıktan arınmış bir dünyayı görmek ve onla akmak için gerekli insan tipi üzerine uygulama. Bu noktada hüzün tamda yerine oturuyor , en azından benim için. Üzüntü , sevgi , acı , sevinç ve benzeri duygular çoğu zaman ve hatta her zaman bir kurgunun sonucu ortaya çıkar ve kendini gösterir.
Tinle bir biçimde ilişki kurma çabaları olsa bile insanı öylesine kendine hapis eder ki , kendimizi önemsememezi tetikleyip , ya buradan yansıyan olumsuz duygularla perişan olursunuz ya da kendini hak ettiği bir durumun içinde bulduğu düşüncesiyle , kibirli ve mutlu . Çünkü çoğu duygulanım kişiseldir ve hatta bencildir. Kimsenin , sizin çektiğiniz acıyı anlayamadığını ya da etrafındaki sevecen , mükemmel dünyayı göremediğini ,hatta hak etmediğini düşünmeye kadar giden bir duruma ,düşersiniz. Burada insanın ölümünü danışman olarak kullanmadığı ve bunun doğal sonucu olarak kendisi olmadığı halde kendi sandığıyla girdiği bir ilişki söz konusu.
Ölüm somuttur ve somut durumlarla ilgilidir , DJ açısından bakıldığında. Dünyanın somut yanının somut yanıyla bir hesaplaşmasıdır da denebilir.
Peki hüzün böyle bir şey mi , hüzün öncelikle somut durumdan kaynağını almaz. Onun kaynağı acı çekmenin ya da mutlu olmanın insanlarca kurulan aritmetiğinde ki eksikliktendir. Acı çeken ya da mutluluktan uçan insan ne yaparsa yapsın ne acıya ne de mutluluğa tam hakkını asla veremez verememiştir. Çünkü kendine ait değildir. Ve biter ... Taşıyabileceğini alır geri kalanını bir biçimde bırakır , bırakmazsa ya ölür ki çoğunlukla böyle olur , ya da baştan aşağıya acı ya da mutluluk olması gerekir , bunu bilemem.
Bu anlamda hüzün bütün insanlığın insan olma öyküsünün ve durumlarının toplandığı bir kullanılmamış duygular havuzu gibi ortada durmakta. Orada yenilmiş orduların acıları , yenmiş olanların coşkusuyla barışmıştır , bütün kavuşamamış sevgilerin özlemi , kavuşmuş olanların tutkularına karışmıştır. Orada Rus devrimi sırasında Çar'ın Kazak süvarileri tarafından kılıçtan geçirilen yoksul insanların çığlıklarıyla , Çar Ramanof ve ailesinin kurşuna dizilirken ki haykırışları birbirinin aynıdır. Kısaca orada kişisel, size ait hiçbir şey yoktur.
Hepimize bütün insanlara ait bir durum vardır ki savaşçılık yolundaki kişilere tamamıyla uygun bir durum. Üstelik bu durum diğer soyut tanımlar karşısında hepimize daha somut gözüküyor. Sanki hepimiz için somuttan soyuta atabileceğimiz bir adım gibi hüzün .Tam orada ve yerinde , hep durmakta. Herhangi bir noktada, savaşçı tininizle buluşma anında mutlaka hüznün desteğini göreceksiniz. O anı albümünüze koyun, yaşamınızın onur sayfalarına...
konuyu Attila İlhan şiiriyle bitireyim , ne de olsa hüzün şiirin mayasıdır.
ELDE VAR HÜZÜN
söyleşir
evvelce biz bu tenhalarda
ziyade gülüşürdük
pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
ne meseller söylenirdi mercan koz nargileler
zamanlar değişti
ayrılık girdi araya
hicrana düştük bugün
ah nerde gençliğimiz
sahilde savruluşları başıboş dalgaların
yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
elde var hüzün
o şehrayin fakat çıkar mı akıldan
çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
sırılsıklam aşık incesaz
kadehlerin mehtaba kaldırılması
adeta düğün
hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün
A.İLHAN
Hüzün + sevgi + boyuneğmezlik
"Don Juan Matus: " Bir insan görmeyi öğrendiğinde, bakmakta olduğu şeyler hakkında artık hiç düşünemediğini farkeder. Ve baktığı şeyler hakkında düşünemezse herşey önemsiz hale gelir.... Ben şahsen üzüntü duymayı sevmem. Bu nedenle ne zaman normalde beni üzecek birşeye şahit olsam basitçe gözlerimi ayarlarım ve ona bakmak yerine onu görürüm. "
Deniz'in face de paylaştığı bu paragrafı okurken, Hüzün kavramına takıldım. Görmeye başladığında, artık acı duymaz bi Savaşçı. Yaşadığı dünyada olup biten birçok zor karelere bakarken, sadece hüzün duygusu dolanır, gözlerinden usulca geçip giden.
Evet bu zor kareler.....
Bunlara kimbilir nasıl bir yerden bakıyor büyücüler..?
Bizimki hüzün şimdilik....
Hüzün üzerine düşünülememesi nedeniyle kıymetlidir... Akıl ile düşünürüz ... hüzünse akıl dışıdır...sonsuzdur.
en kıymetli event...bu
hüzün bir barışma halidir acı değil...barışma halidir , net ifade ile özleme halidir. Özlemek tüm o kaotik haliyle güzeldir..içinde özleneni bulamak, ulaşamamak olsa dahi ...GÜZELDİR. çünkü gerçektir.
hüzün, sonsuzluğa duyulan aşktır..
Hüzün sonsuzdan gelen bir enerji dalgasıdır. Sıradan insan da yakalanır bu enerji dalgasına ve bu ruh halini gündelik yaşamındaki sıkıntılara bağlar. Hüzün de neşe gibi her insanın yaşamında bi payı vardır. yazgımızın bu parçasını da neşe gibi dolu dolu yaşamalıyız. düşünceler hüznü melankoliye dönüştürür.
Hüzün, öfke vs gibi şeylerden daha iyi. Cıvığı çıkmasın yeterki.
"Görmeye başladığında, artık acı duymaz bi Savaşçı. Yaşadığı dünyada olup biten birçok zor karelere bakarken, sadece hüzün duygusu dolanır, gözlerinden usulca geçip giden."
"düşünceler hüznü melankoliye dönüştürür"
insan gözünü dikip gözlerinin ta içerisinden bakmaya başlayınca o an olan şeyle duygusal hiç1 etkileşimi kalmıyor. acı dolu geçebilecek anlar huzurlu bir hüzün dalgasıyla geçip gidiyor. uçuş uçuş bir hüzün, anında 1 saniye içinde uçup giden.
Hüzün yaşananların tortusudur ve de şimdinin nostaljisidir .