Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

1 bolum


CASTANEDA GRUBU ÇALIŞMASI – 01.Şubat.2008


Sunum: Hanife Altuntaş


CARLOS CASTANEDA / BİR BAŞKA GERÇEKLİK ( syf 7-53)


Carlos Castaneda, bilinçlenme yolculuğunu anlattığı oniki ciltlik serisinin Don Juan’ın Öğretileri adlı birinci kitabın sonunda, korkunç bir gecenin sabahında, Bilgi Adamı olma çabalarından nasıl vazgeçtiğini anlatmıştı.Ama üç yıl sonra geri dönüp, Yaqui brujosu yada büyücüsü Don Juan ‘ın kılavuzluğunda çömezliğini sürdürmüştür.Peyote, Jimson otu ve mantarların neden olduğu çok güzel ama ürkünç deneyimleri arasına, Don Juan’la yaptığı yer yer eğlenceli, yer yer de dokunaklı söyleşileri de serpiştirerek, Castaneda yaşamın yüzeysel gerçekliklerinin ötesini görebilme çabasını, serinin bu ikinci kitabı, “Bir Başka Gerçeklik”te de sürdürüyor.Sanrılandırıcı bitkiler sadece bir yanı oluyor bu uğraşın.İstençli çaba göstermeyi, önyargıları bir yana atmayı ve büyük bir yürekliliği gerektiriyor Castaneda ‘nın bu uğraşı.


...


SUNUŞ


1961 yılında, sanrılandırıcı bitkilerle ilgili araştırma yapmak için Meksika’ya giden Castaneda, bir yaqui kızılderilisi olan Don Juan Matus’la tanışır.Bu bitkilerle ilgili her türlü bilgiyi aramakta olduğunu belirtir .Sabırlı bir şekilde Castaneda’yı dinleyen Don Juan, “Bir gün evime gelsene, ola ki orda daha rahat konuşuruz” der.Castaneda daha bu ilk görüşmede çok etkilenmiştir Don Juan’dan.”Gözlerini anımsıyordum.Kendi ışıklarıyla parlayan gözlerini!”


Bu tanışmadan sonra bir yıl kadar Don Juan’ın evine birçok kez gider.Bilgiye olan ihtiyacından söz açar ona.”Ben deneyimi aşan kuramsal bilgiyi amaçlıyordum, o ise dolaysız dünya bilgisini anlatmak istiyordu.”


“Seni saran bu dünyaya dair ne biliyorsun bakalım”.


“Birçok bildiğim şey var herhalde.”


“Demem o ki, seni saran bu dünyayı duyumsadığın oluyor mu hiç?”


“E, elimden geldiğince bu dünyayı duyumsuyorum işte.”


“Yetmez bu.Herşeyi duyman gerek.Yoksa bir anlamı kalmaz bu dünyanın.”


İlk karşılaşmalarından bir yıl sonra Don Juan Castaneda”ya tıbbi bitkilerle ilgili kimi gizleri olduğunu ilk kez açıklar ve bir “brujo” olduğunu söyler.Brujoyu, sağaltıcı, iyileştirici olarak tanımlayabiliriz Türkçe’de.O günden sonra ikisi arasındaki ilişki değişmiş ve Castaneda, Don Juan ın çömezi olarak, izleyen dört yıl boyunca büyücülüğün gizlerini öğrenmeye çalışmıştır.


Don Juan,bilgisini öğretmek ve doğrulamak amacıyla iyi bilinen üç sanrılandırıcı bitkiyi kullanmaktaydı.Peyoteye “Mescalito” diyor, ve onun doğru yaşam biçimini öğrettiğini söylüyordu.Peyote genellikle büyücülerin “mitotes” dedikleri toplantılarda yeniyordu.Jimson otuyla mantarların başka güçleri vardı ve Don Juan’a göre bunlar birer “dost”tu.Büyücüler, güçlerini bu dostlardan yararlanarak elde ederlerdi.İkisi arasından Don Juan’ın tuttuğu mantarlardı.Mantarlardaki gücün, kendi kişisel dostu olduğunu söylüyor ve buna “duman” yada “dumancık” diyordu.Bir bilgi adamı olmak için bu dostla birçok kez karşılaşmak gerekiyordu.Don Juan bu mantarların insanın sezisel yetisinde yarattığı derin etkileri, ”dostun, insan gövdesini yok etmesi” olarak tanımlıyordu.


Don Juan’ın öğretim yöntemi, çömezinin olağanüstü bir çaba göstermesini gerektirdiği için, Castaneda 1965 yılında çömezlikten ayrılma kararı alır ve bunun gerekçesini şöyle dillendirir.”Don Juan öğretileri dünya görüşümü çekinceli bir biçimde sarsmaya başladığı zaman, çömezlikten ayrıldım.”


Ne var ki,1968 yılında kitabının ön baskılarından birini aldığında bunu Don Juan’a göstermek tutkusuna kapıldı ve usta-çömez bağları akıl almaz bir biçimde yeniden kuruluverdi.Bir gün beş yıl önceki ayrılışından söz açılınca Don Juan şunları söyler:”Korkup kaçmanın nedeni kendini önemsemendir.İnsanın kendini önemsemesi, onu ağırlaştırır, beceriksiz kılar;kişi kendini beğenmişin biri olup çıkar.Bilgi adamı olabilmek için, kişinin hafif olması, akıcı olması gerekir.”


Don Juan bu ikinci dönemde Castaneda’ya “görme”yi öğretmek istiyordu.Onda “görme”, “bakma” dan farklıydı.”Bakma”, dünyayı olağan biçimde ,alışageldiğimiz gibi sezme anlamına geliyor; “görme” ise, bilgi adamının dünyadaki şeylerin “özü” nü sezebilmesi için gerekli olan çok karmaşık bir süreci belirtiyordu.


“Görmek zevkli bir uğraş!Bilgi adamı ancak görerek bilir.”


“Ne gibi şeyler görüyorsun?”


“Her şeyi.”


“E, ben de herşeyi görüyorum ama bilgi adamı falan değilim.”


“Yok, senin gördüğün falan yok.”


“Görüyorum işte.”


“Görmüyorsun diyorum.”


“Neden böyle diyorsun Don Juan?”


“Sen yalnızca yüzeyden görüyorsun herşeyi.”


“Yani bütün bilgi adamları baktıkları herşeyin içini görür mü?”


“Yok canım.Demem o deme değil.Her bilgi adamının kendi eğilimleri vardır;benimkisi de görmektir.Bilmektir.”


BÖLÜM 1 - “Görme”nin Önkoşulları


-I-


2 Nisan 1968


Castaneda, kitabının bir kopyasını Don Juan’a vermek için Meksikaya gitmiştir gene.”Sende kalsın” diyerek kitabı Don Juan’a uzatır.Don Juan tüm yüzüne yayılan gülümsemeyle, “kalmasın daha iyi.Meksika’da kağıdı ne işte kullanırız bilirsin” diye yanıt verir.


Castaneda, Don Juan’ı ziyaret etmek için yola çıktığında arabası yolda bozulduğu için , bir kentte üç gün geçirmek zorunda kalmıştır.Kaldığı otelin önünde, yaşları beşten onikiye değişen boyacı çocuklar görür.Masalarda kalan artıklarla karınlarını doyuran bu çocuklar Castaneda’yı derinden etkiler.Gördüklerini Don Juan’a anlatır.


“Acıyor musun onlara?”


“Elbette acıyorum.İnsanlığın esenliği beni kaygılandırıyor.Onlar daha çocuk;çirkin bayağı bir yaşam sürdürüyorlar.”


“Kendi yaşamının onlarınkinden daha iyi olduğunu sanıyorsun dimi?”


Castaneda buna “evet” der.Bu çocuklara oranla dünyasının çok daha çeşitli yaşantılarla dolu olduğunu, kişisel doyum ve gelişme olanakları barındırdığını ekler.


“Senin o varsıl dünyanın, bilgi adamı olmana bi yardımı olur mu sanıyorsun? .. Yani, senin özgürlüğünün ve elindeki olanakların, senin bi bilgi adamı olmana bi yararı olabilir mi?”


Castaneda kesin bir biçimde “hayır” der.”Ama bir insanın başkalarına gerçekten yardım isteğini yok edemeyiz ki!”


“Nasıl yardım edilebilir dersin başkalarına?”


“Yüklerini hafifleterek.Öbür insanlar için en azından yapabileceğimiz şey onları değiştirmeye çalışmak olabilir.Sen kendin bunu yapmaktasın zaten.Benim değişmem için öğretmiyor musun bana?”


“Hayır.Seni değiştirmeye falan çalıştığım yok.Ola ki bi gün bilgi adamı olursun- kimse bilemez bunu- ama değiştirmez ki seni!Ola ki bi gün insanları başka gözle görürsün de, o zaman anlarsın değiştirilebilecek bi şeyleri olmadığını.”


“Gördüğün zaman insanlar başka türlü görünürler.Dumancık insanları ışık telcikleri olarak görmeni sağlayacaktır.Başından göbeğine doğru dolanan ipincecik iplikler.Bu yüzdendir insanın telcik yumağından oluşan bi yumurta gibi görünmesi.İnsanın kolları ve bacakları da her yana fırlar gibi uzanan sert ve saydam kıllara benzer.Herkes böyle görünür.Üstelik herkes, bütün öbür şeylere dokunmaktadır;ama elleriyle değil, karnının ortasından süren uzun bir telcik demetiyle değer diğer öbür şeylere.Bu telcikler insanı çevresine bağlarlar, dengeli ve sağlamca durmasını sağlarlar.Ola ki bi gün sen de görürsün, dilenci de olsa kralda olsa insan saydam bir yumurtadır ve değiştirilecek bi yanı yoktur;daha doğrusu neyini değiştirebilirsin o saydam yumurtanın?Neyini?”



Merhabalar, Bu kitap bi arkadaş sayesinde elime yeni geçti, yeni okumaya başladım bu kitap hakkında bilgilerinizden faydalanmak isterim. Bu konuda yardımlarınızı esirgemezseniz sevinirim..... zekeriya.71@hotmail.com maillinizi bekliyorum.



Önce sitedeki paylaşımlara göz atın. Hislerinizi, sorularınızı dökün derim. :)



Teşekkür ederim... Peyote nezaketiniz için



Zekeriya bey ilk mesajınızn arkasına "sadece ciddi olanlar" yazsın deseymişsiniz tam olacakmış.



zekeriya bey kitaplara yeni başlamış.spoiler almaması önemli = )



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön