Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

bolum 3 kendini begenmisligin yitirilmesi


Bölüm 3


Kendini Beğenmişliğin Yitirilmesi


Castaneda Don Juan’ı bulmasını sağlayan arkadaşına ondan bahsedince, arkadaşı zamanını boşa harcadığını düşünür, Don Juan’ın bir ahmak olduğunu düşünür. Castaneda Don Juan’ın onun kişiliği üzerine yaptığı eleştirilerden rahatsızdır, Don Juan’a olan sevgisinin azaldığını düşünür ancak bu eleştirilerinde haklı olduğunu da bilmektedir. Don Juan’ın onun bildiği dünyaya ilişkin yargılarını sarsması bir yandan da onun bir kaçık olduğunu düşünen arkadaşına katılmaktaki isteksizliği Castaneda’yı ikileme sokar. Bu ikilemi çözüme ulaştırmadan önce bir ziyaret daha yapmaya karar verir.


Don Juan ile birlikte çölde yürüyüşe çıkarlar. Don Juan ona doğru yürüme biçimini öğretir. Dikkatini patikanın ve çevrenin üzerinde yoğunlaştırabilmesi için, el parmaklarını hafifçe kıvırması gerektiğini söyler. İnsanın yürürken elleriyle hiçbir şey taşımaması gerektiğini eğer gerekirse bir sırt çantası ile yada omuza asılan bir file, torba içinde taşınması gerektiğini anlatır. Ona göre, insan ellerini belli bir biçimde tutmaya çalışarak büyük güç kazanabilir, bilinçliliğini genişletebilir. Castaneda dediklerini uygular ancak gücünde de bilinçliliğinde de bir farklılık olmaz.


Uzun bir yürüyüşten sonra Castaneda su içmek için durakladığında, Don Juan yalnızca bir yudum içmesinin doğru olacağını söyleyerek onu önler. Bodur, sarımtırak bir çalıdan birkaç yaprak koparıp ağzında çiğner ve bunların çok yararlı olduğunu, yavaş yavaş çiğnendiği takdirde susuzluğun yok olacağını söyler. Dediğini yapar ama öyle olmaz.


Bunun üzerine Don Juan onun bedeninin anlayışsız olduğundan dolayı hiçbir şey fark edemediğini, doğru yürüme biçimini yada yaprakları çiğnemenin yararını algılayamadığını söyler. Sonra gülerek onun bedeninin anlayışsız değilde uyuşuk olduğunu söyleyerek düzeltme yapar. O anda koca bir karga gaklayarak üzerlerinden geçer ve Castaneda gülmeye başlar. Ama Don Juan onu sarsarak susturur bunun gülünecek bir şey olmadığını söyler.


Castaneda buna sinirlenir, Don Juan’ın kahve ibriğine gülmesine karşılık onun kargaya gülmesinden neden öfkelendiğini anlayamadığını söyler.


“O gördüğün salt bir karga değil kaz kafa” der Don Juan.


Ondan böyle bir kabalık beklemeyen Castaneda oradan çekip gitmesinin daha iyi olacağını, insanları kızdırmaktan hoşlanmadığını, bugün buluttan nem kaptığını söyler Don Juan’a.


Don Juan kendini amma ciddiye alıyorsun der. Sen de aynı şeyi yapıyorsun, sen bana öfkelendiğinde kendini ciddiye almamıştın diye çıkışır Castaneda’da. Don Juan ona öfkelenmediğini söyler. O gördüğün dünyanın bir doğrulaması değildi, O karga bir yora idi der. Castenada ne yorası diye sorduğunda, “Kehanet yani, bir haberci” diye açıklar. Castaneda “Neyin habercisi?” diye sorduğunda, “Seninle ilgili çok önemli bir im” der. O sırada rüzgar kısa bir çalı parçasını ayaklarının dibine sürükler Castaneda’nın. Don Juan “Bak bu doğrulamaydı” der ve gülmeye başlar.


Castaneda Don Juan’ın gülmesine kızar ve onun gülmesinin serbest kendisinin gülmesinin ise yasak olduğunu düşünür. Bu düşünce ile çileden çıkar. Kendisini maskaraya çevirdiğini düşünür eve dönmek ister. Don juan otur yerine diye buyurur. Yaşlı hanımlar gibi hemen küstüğünü söyler. Castaneda ondan tiksindiğini, aşağılık bir adam olduğunu düşünür.


Don Juan bir Meksika ezgisini komikleştirerek söylemeye başlar ve Castaneda buna gülmeye başlayınca Don Juan “Gördün mü bak, saçma sapan bir ezgi seni güldürmeye yetiyor. Ama bu biçimde söyleyen o adamla onu dinlemek için onca para ödeyen milyonlarca kişi gülmüyorlar, ciddi bir şey sayıyorlar bu ezgiyi” der. Castaneda’nın o halk türkücüsü ve onun ezgilerine bayılan kendini beğenmiş ve aklı başında hiç kimsenin iplemeyeceği saçmalıkları son derece ciddiye alan insanlara benzediğini söyler. Sonra bitkiler üzerine daha önce anlattıklarını özetler ve gerçekten öğrenmek istiyorsa davranışlarının büyük bir bölümünü yeniden biçimlendirmesi gerektiğini vurgular. Castaneda’nın iyice tepesi atmıştır, not almakta bile zorlanmaktadır. Don Juan “Kendini fazla ciddiye alıyorsun. Bunu değiştirmelisin. Kendine verdiğin önem yüzünden kaçıp gitmeyi düşünebiliyorsun. Heralde karakter sahibi olduğunu sanıyorsun böyle yapmakla. Ama saçmalıktır bu, zayıflıktır, kendini beğenmişliktir. O kendini beğenmişlik yüzünden hiçbir şeyi sonuçlandıramamış olduğunu, kendini beğenmişliğin tıpkı yaşam öyküsü gibi kurtulunması gereken bir başka şey olduğunu söyler.


Don Juan yabansı bir şekilde devinir, etrafı koklar, tetik durumuna geçer, sonra ansızın ayağa kalkarak hızla yürümeye başlar. Castaneda onu takip ederken yorulur. Bir çalılığın gölgesine otururlar. Castaneda orada kendini daha keyifli hisseder, kızgınlığı geçmiştir. Bunu söylediğinde ötelerden bir karga gaklar. Don Juan “Bir yoraydı o” der. Küçük bir kaya parçası tepeden aşağıya yuvarlanır. Don Juan gülerek “Bu da doğrulamaydı” der.


Castaneda “Bana neler olduğunu anlamıyorum, demin sana kızmıştım şimdi ise nicin kızdıgımı dahi hatırlamıyorum” dediğinde Don Juan “ Bizi saran dünya gizlerle doludur, sırlarını kolayca sunmaz öyle. Şayet çölün bu yöresine yine gelecek olursan bugün durmuş olduğumuz o kayalık tepeden uzak dur, vebadan kaçar gibi kaç oradan” der. Castaneda nedenini sorduğunda şimdi sırası değil diyerek açıklamaz ve kendini beğenmişliğini yitirmen ile ilgileneceğiz der.


Küçük bir bitkiyi göstererek şimdi onunla biraz konuşacağını söyler. Bitkinin önünde diz çökerek onu okşamaya ve onunla konuşmaya başlar. Anlaşılmaz bazı sözcükler söyler. “Önemli olan şey, bir bitkiye ne söylediğin değil, sözcükleri uydurarak söyleyebilirsin, önemli olan şey bitkiyi beğendiğin duygusudur, ona eşitin gibi davranmandır” der ve bitkileri toplayan bir kimsenin bir bitkiyi her koparışında onları aldığı için özür dilemesi, ileride bir gün kendi gövdesinin de onları besleyeceğine dair onlara söz vermesi gerektiğini anlatır. Ne biz ne de onlar daha az yada daha çok önemli değiliz der. Sonra Castaneda’ya bitki ile konuşmasını ve ona artık kendini pek önemsemediğini anlatmasını söyler.


Castaneda bu durumu utandırıcı bulur, çocukça gelir. Sessiz konuşup konuşamayacağını sorar Don Juan “Hayır sana yanıt vermelerini istiyorsan onlarla yüksek sesle açık seçik bir biçimde konuşmalısın” der. Ancak Castaneda yaptığı şeyin gülünç olduğunu düşünerek bitkiyle konuşamaz. Don Juan tekrar bitki ile konuşur ve Castaneda’ya bu bitkinin, onu yemenin çok tat verici olduğunu söylemesini istediğini, onlardan bir avuç kadarını yiyen birinin çok sağlıklı kalacağını söylediğini, şurada onlardan bir alayını bulabileceklerini söylediğini söyler.


Castaneda Don Juan’ın zaten bitkilerin yerlerini bildiğini düşünür. Birlikte oraya giderler ve gerçekten de orada o bitkilerden vardır. Don Juan “Bizi saran bu dünya bir gizdir” der ve bunu dört kez yineler. “Küçük bir bitki bize cömertçe davrandığında, ona teşekkür etmeliyiz yoksa bizi buradan bir yere bırakmaz” der. Bunu söylerken ürpertici bir bakışı vardır ve Castaneda o bakışın etkisi ile bitkilere bakıp yüksek sesle “Sağ olasın” der.


Eve dönerken Don Juan önde yürümektedir ve Castaneda ona yetişsin diye durur bir yandan da parmaklarını kıvırıp kıvırmadığına bakmaktadır. Castaneda parmaklarını kıvırmayı unutmuştur. Don Juan buyururcasına onunla yürüdüğü vakit onun hareketlerini izlemesi gerektiğini ve ona öykünmesi gerektiğini aksi takdirde gelmemesini” söyler. Castaneda yaşlı adamın nasıl olup da önden gittiğine şaşırır. Kendisi daha dinç ve genç olmasına ragmen Don Juan ondan hızlı yürümektedir. Parmaklarını kıvırarak yürüdüğünde onun hızına uyum sağlayabildiğini fark eder. Hatta elleri onu ileriye doğru çekmektedir. İçinde coşku hisseder.



sıradan karga yok mudur? "sadece karga" diye bir şey var mı?



sadece karga diye bir şey varsa, karga mı yora mı olduğu nasıl anlaşılabilir?



Dünyayı bir giz olarak algılamaya başladığımızda neyin sıradan, neyin yora olduğuna kendimiz bir cevap verebileceğiz.



aylar önce bir kargadan o kadar etkiledimki....... kelimelerle bu hissi anlatmam pek mümkün değil. 1 sürünün içinde geldi. bakışları temkinli keskin ve soğuktu. onun bakışlarını farkettikten sonra gözlerimi alamadığım için diğerlerinin de böyle bakıp bakmadığını bilemedim. ne kadar sürdü bakışmamız anımsamıyorum. ona nasıl baktığımın ayrımında da değilim. ilk geldiklerinde ürkmüştüm ama onları kovamayacak kadar saygılıydım. oysa bana karşı ne saygı ne de sevgi besleyerek bakıyordu. sadece fazlasıyla etkileniyordum! çivilenmiştim sanki o an. o bir insan olsaydı aşık olduğumu düşünürdüm....... bir hayvanın içsel açıdan bu kadar güçlü olması (böyle hissetmiştim) beni tamamıyla şaşkına çevirdi. köpekler gibi kendini acındırarak ya da şefkatle bakmıyordu kesinlikle. güvercinler gibi umursamaz da değildi. aksine şefkatli olmasada ilgi doluydu bakışları. kesinlikle çok değişikti...... bir daha da onu görmedim. bana bir şeyler anlattıysa ve o an anlamışsam ya da sezmişsem bile hatırlamıyorum. tekrar görmek ister miyim diye düşünüyorum bazen. hazır olmadığımı sezsem de bakışlarının hissettirdiklerini arzuluyorum....... günün birinde bir kargadan etkileneceğim aklıma hayalime gelmezdi


işin daha ilginci onda bana karşı bir reaksiyonu hiçbir şekilde sezememiş olmam. yani bir insanın içindeki şeyler kimi zaman zor da olsa genelde basitçe farkedilebilirdir. ya da bir köpeğin. ama o karganın ne hissetmiş olduğunu anlayamadım


bir de gagalarının dibinde çıkıntı gibi farklı bir şey vardı bunu anımsıyorum. renklerine simsiyah diyemem, tam bilmiyorum. koyu parlak bir grilik vardı bazen. ama tüylerinin bazıları gri bazıları siyah değildi. sanırım kimi zaman gri görünüyorlardı ışıktan dolayı. gaklamadılar diye anımsıyorum. topraktan tohum gibi bir şey çıkarıyorlardı. sanırım yiyorlardı bunları. hayal meyal hatırlıyorum bunlarıda



Kargalar özel değiller. DJ boyut ve renk açısından çok dikkat çekmedikleri için birleşim noktalarını karga olabileceği konuma getirmeyi tercih ettiğini ifade ediyor. Yora okuyacak durumdaysa kişi şahin ya da köpek hatta kertenkele de mesaj verebilir. Keza bulutlar, rüzgar.... Birleşim noktasını değiştirmiş bi varlık olduğunda yora olarak yorumlanabilirler, Bunu anlayabilmek ve yorumlayabilmek için birleşim noktasına hakim olmak gerekir. Bununla birlikte duyumsadığımız şey önemlidir, kargayla ilgili farlı bi şey duyumsadıysak vardır bi anlamı.



bileşim noktasına hakim olmak ile 2. dikkat dediğiniz şeye mi geçiliyor? yani meditatif bir hal denebilir mi? bunu basit zihinsel ya da his farkındalıkları olarak değil de derin ve huzurlu bir farkındalık, çevreyi daha farklı görme hali gibi mi tanımlıyorsunuz? pek görme-bakma ilişkisi gibi de değil aslında. ah dil engeli...... bahsettiğiniz 2. dikkat hissiyat olarak nasıl bir şey, tam olarak onu anlamaya çalışıyorum



Bu dünyanın ortak algısı yani bileşim noktasının ortak konumu birinci dikkatir. Onun dışındakiler ikinci dikkattir. Birleşim noktası (algı noktası) başka bir yere kayabilir, kontrollü veya kontrolsüz bir şekilde. Amaç kontrollü bir şekilde bunu yapabilmek. Hakim olmaktan kasıt o. Tabi bu bile çok soyut bir anlatım oldu.



tarif değil, nasıl bir hal, herkeste farklı mı, tarifsiz mi, üzerinde konuşulamayacak bir hal mi?


mesela siteyi 2. dikkatle kullanıp 2. dikkatle yazıları okuyabilir miyiz?



İkinci dikkat tek bir hal değil. Birinci dikkatin dışında kalan tüm halleri kapsıyor. Yani sanrılandırıcı almış birinin hali de meditasyonla girilen hali de yüksek ateşli bir hastalıkta ki hali de ikinci dikkat diye adlandırıyoruz.


Elbette siteyi ikinci dikkatte okuyabilirsin ve yazabilirsin.



anladım, teşekkür sonsuz. 1. dikkatle ölüp giden insanlar aklıma geliyorda, korkunç.... hakikaten ölüm söz konusuyken öze özgürlüğe kavuşmak dışında diğer her şey ikincil.



Büyücüler uzayın en derin noktalarına gidebilir ama oradan bir avuç toprak getiremez... DJ



Aslına bakarsan rumana; ikinci dikkatte ölenin de birinci dikkatte ölenden farkı yok.



dediğin şeyi açarmısın sonsuz



Buna en güzel örnek şu şekilde verilebilir.


İnsanlar çok odalı bir sihirli köşkün bir odasında doğarlar. Bu oda birinci dikkattir. Kimi büyücüler, sanatçılar, filozoflar veya deliler de dahil bu odadan çıkıp başka bir odayı keşfederler. Bazen tüm insanlığın olduğu bu odaya geri dönerler (birinci dikkate yani) bazen de gittikleri odada kalırlar başka bir yere geçemezler.


Yeni çağ görücüleri işte bu perili köşkten de çıkılabileceğini keşfetmişlerdir. (üçüncü dikkat)


Metaforik olarak böyle. Odaları farklı algı biçimleri olarak değerlendirebilirsin.



büyücüler istençlerini kullanarak dünya görüşlerini genişletmeyi öğrenmişlerdir. Benim öğretmenim ve velinimetim bunun en belirgin örneklerini oluşturuyorlardı. Büyük erk adamlarıydılar, ama bilgi adamı değildiler. O devasa görüşlerinin sınırlarını asla aşamadılar, ve konuyu bilmelerine karşın asla özlerinin tamamına ulaşamadılar. Sapkın bi yaşantıları oldu ya da ulaşamayacakları şeyleri istediler demiyorum; treni kaçırdıklarını biliyorlardı; yada gizemin tümü ancak ölümleri sırasında onlara açıklandı. Büyücülük onlara perdeyi biraz aralamıştı, özün tamlığına ulaşmanın gerçek yolunuysa asla bulamamışlardı.

“Büyücülerin görüşü hakkında sana yeterince bilgi verdim; hem de buna kapılmana izin vermeden. Kişi ancak iki görüşü birbirine karşı kışkırtarak aralarından sıyrılıp gerçek dünyaya ulaşabilir, demiştim. Kişi, ancak dünyanın bi görüntü olduğunu tam anlamıyla ayrımsayabildiğinde, özün bütünselliğine ulaşabilir demek istemiştim; bu görüntü ister sıradan bi insanın, isterse bi büyücünün görüşü olsun, fark etmez.

“İşte burada gelenekten ayrıldım. Yaşam boyu süren bi savaşımın ardından, önemli olanın, yeni bi betimlemeyi öğrenmek değil, özün bütünselliğine ulaşmak olduğunu biliyorum. Kişi, tonalına ve—her şeyin ötesinde de, bedenine zarar vermeksizin— naguala ulaşmalı. Bu bitkileri, benim izlediğim adımların aynılarıyla aldın. Tek fark şuydu: seni, onlara itmek yerine, yeterince nagual görüntüsü biriktirmiş olduğuna karar verir vermez durdurdum. Bitkilerle karşılaşmaların hakkında hiçbi zaman tartışmak istemememin, ya da senin onları takınaklıcasına anlatıp durmana izin vermememin nedeni de budur; zira konuşulamazın üzerinde fikir yürütmenin gereği yoktu. Bunlar, bilinmeyene, naguala yapılan gerçek yolculuklardı.”

(erk öyküleri 3. bölüm büyücünün stratejisi)



özün bütünselliği ile 3. dikkat arasında ilgi var mı?

3. dikkatten hangi kitaplarda nerelerde bahsediliyo başka bilen, hatırlayan?



Aslında bir şekilde bütün kitaplarda bahsediliyor 3. dikkatten.



rumana 3. dikkate ulaşırsam anlatırım :))

Belki hepimiz ulaşmış olabiliriz ama 1. dikkatte buna bir açıklama getirememişsek bunun hiçbir anlamı yok. Bu ister 2. İsterse 3. dikkat olsun, bunlara birinci dikkatinde anlam verilebilir.



tarifini veriyorum yazın: önce iftitah tekbiri alınır. niyet ettim özün bütünselliği için 3. dikkate geçmeye. eller göğüste bağlanır. hehehe


umarım biran önce kavuşup (kavuşmuşsan anlamlandırıp) anlatırsın bana da slhak:))


pekala şu 2. dikkatin 1. dikkatteki anlamı için bişeyler söyleyebilir miydik? ilgimi çekti bu konu.



3.dikkat, ölüme meydan okuduğun ve ölümün de sana bi jest yaparak sonsuzluğa kaçmana göz yummasıdır. Ne zaman ve nerede öleceğini kendin seçersin. Zamanı geldiğinde tüm yayılımlarını bağlar bilincini koruyarak içten gelen bi ateşle yanar, sonsuzluğa karışırsın. Kartalın, sonsuzluğa karşı tek başına meydan okuyan savaşçıya armağanıdır: bilincini koruyarak sonsuzlukta kaybolma özgürlüğü.


Bu aşamaya gelmek için ilk dikkati çok iyi anlamak lazım elbette. ikinci dikkate kendini sınamak için sarsılmaz niyeti olan herkes girebilse de üçüncü dikkate girebilmek için sonsuzluğun kapıyı açmasını beklemek gerekir. Sonsuzluk savaşçıyı yeterli bulmadan o kapı asla açılmayacaktır.



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön