Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

buyu gecisleri bolum 5


5 BÖLÜM


Clara'yı bir sonraki sabah kahvaltıya kadar bir daha görmedim. Önceki gün öğleden sonra, avludaki konuşmamızın ortasında Clara birdenbire sanki evin yanında bir şeyi ya da birisini görmüş gibi boş, uzaklara dalmış bir bakışla bakmaya başladı. Aceleyle ayağa kalktı özür diledi ve beni söylediği şeylerin önemi üzerine düşünmeye bıraktı.

Kıyma ve pirinçten oluşan sabah kahvaltımızı yemek için oturduğumuzda, dün mağaradan dönerken, orasının onun dediği gibi evden yalnızca kısa bir mesafe uzaklıkta olduğunu doğruladığımı söyledim. “Oraya varmak için neden o kadar dolandık sahiden, Clara?” diye sordum.

Clara gülmeye başladı. “Sana botlarını çıkartmaya çalışıyordum, onun için akarsuyun yanından geçtik,” diye yanıtladı.

“Neden botlarını çıkartmam gerekiyordu? Ayağım su topladığı için mi?”

Clara kesin bir ifadeyle “Ayağın su topladığı için değildi,” dedi. “Seni yaşam boyu süren bir uyuşukluktan uyandırmak için ayak tabanlarındaki çok önemli noktalara vurmam gerekiyordu. Yoksa beni asla dinlemeyecektin.”

“Abartmıyor musun, Clara? Seni ayaklarıma vurmasaydın da dinlerdim.”

Clara kafasını salladı ve bana bilmiş bir ifadeyle gülümsedi. “Hepimiz küçük, ani tatminlerden başka hiçbir şeyin önemli olmadığı bir çeşit hapishanede yaşamak için yetiştirildik,” dedi.


“Ve kadınlar bu durumun ustalarıdır. Özetleme yapasıya kadar yetiştirilişimizi yenemeyiz. Ve özetlemeden söz etmişken. .

Clara benim acı içindeki ifademi fark etti ve güldü.

Bana ne söyleyeceğini tahmin ederek, sözünü “Mağaraya geri dönmeli miyim, Clara?” diye kestim. “Ben burada seninle kalmayı yeğlerim. Eğer bana poz verirsen, senin birkaç resmini çizebilirim, sonra portreni yapabilirim.”

İlgilenmemiş bir tavırla “Hayır, teşekkür ederim,” dedi. “Yapacağım şey sana özetlemede ilerlemen için bazı hazırlayıcı bilgiler vermek olacak.”

Yemeği bitirdiğimizde, Clara bana bir yazı tahtası ve kurşun kalem verdi. Onun portresini çizmem konuşunda fikrini değiştirdiğini düşündüm. Ama yazı materyallerini bana doğru iterken, ise şu andan başlayarak en eski anılarıma geri giderek, karşılaş tığım bütün insanların bir listesini yaparak başlamam gerektiğini söyledi.

“Bu olanaksız!” diye patladım. “İlk günden beri ilişkim olan herkesi nasıl anımsayacağım?”

Clara bana yazmam için yer açmak için tabakları kenara çekti.

“Zor, evet, ama olanaksız değil,” dedi. “Bu özetlemenin gerekli bir parçası. Liste zihnin kullanması için bir matris oluşturur.”

Clara özetlemenin ilk aşamasının iki şeyden oluştuğunu söyledi. İlki liste, İkincisiyse sahneyi yaratmaktı. Ve sahneyi yaratmak kişinin anımsayacağı olaylara ilişkin tüm ayrıntıların görselleştirilmesinden oluşuyordu.

“Bir kez tüm unsurları yerli yerine koyduğunda, temizleyici soluğu kullan; kafanın hareketi o sahnedeki her şeyi canlandıran bir yelpaze gibidir,” dedi. “Örneğin, eğer bir odayı anımsıyorsan duvarları, tavanı, mobilyaları, gördüğün insanları soluyarak içine çek. Ve geride bıraktığın son enerji kırıntısını da emene kadar durma.”

“Bunu yaptığımı nasıl bileceğim?” diye sordum.

Beni “Yeterince yaptığında bedenin sana söyleyecek,” diye temin etti. “Unutma, istencini özetleme yaptığın sahnede bıraktığın enerjiyi soluyarak içine çekmek için kullan ve onu içine başkaları tarafından sokulan yabancı enerjiyi soluğunla dışarı çıkartmadan kullan.”

Liste çıkartmak ve özetleme yapmaya başlamak üzerine konuşmaktan bunalmış haldeyken, hiç düşünemiyordum.

Zihnimin aksi ve istemsiz bir tepkisi tümüyle bomboş hale gelmekti; sonra bir sürü düşünce kafama doluştu ve nereden başlayacağımı olanaksız hale getirdi. Clara özetlemeye önce dikkatimizi geçmişteki cinsel edimlerimize yoğunlaştırarak başlamamız gerektiğini açıkladı.

Kuşkuyla “Neden oradan başlamalıyız?” diye sordum.

Clara, “Orası büyük miktarda enerjini hapsolmuş olduğu bir yerdir,” diye açıkladı. “Onun için önce o anıları serbest bırakmalıyız!”

“Cinsel ilişkilerimin o kadar önemli olduğunu sanmıyorum.”

“Bu fark etmez. Ölesiye sıkılmış olarak tavana bakmış, ya da uçuşan yıldızlar ve havai fişekler görmüş olabilirsin-birileri enerjisini senin içinde bıraktı ve senin tonlarca enerjinle çıkıp gitti.”

Söylediklerine çok şaşırmıştım. Cinsel deneyimlerime geri dönmek şimdi tiksindirici görünüyordu, “çocukluk anılarımı yeniden yaşamak,” dedim “yeterince kötü. Ama erkeklerle neler olduğunu karış tınmayacağım.

Clara bir kasını kaldırarak bana baktı.

“Dahası,” dedim, “sanırım sırlarımı sana söylememi bekleyeceksin. Ama gerçekten, Clara, erkeklerle yaptıklarımın başkasını ilgilendirdiğini sanmıyorum.”

Demek istediğimi anlattığımı düşünüyordum. Clara basını kararlılıkla salladı, “Birlikte olduğun o adamların senin enerjinden beslenmeye devam etmelerini mi istiyorsun? Sen güçlendikçe o erkeklerin de güçlenmesini mi istiyorsun? Yaşamının geri kalanında onlar için bir enerji kaynağı olmak mı istiyorsun? Hayır. Senin cinsel edimin önemini ya da özetlemenin getirdiği fırsatları anladığını sanmıyorum.”

“Haklısın, Clara. Senin tuhaf isteklerinin nedenini anlamıyorum. Ve ben onların enerji kaynağı olduğum için güçlenen erkekler olayı da ne? Kimsenin kaynağı ya da bakıcısı değilim. Bunun için sana yemin ederim.”

Clara gülümsedi ve bu zamanda beni bazı görüşlere zorlamakla bir hata yaptığını söyledi. “Bana biraz katlan,” diye rica etti. “Bu desteklemeyi seçtiğim bir inanç. Özetlemede ilerledikçe, sana bu inancın kaynağından söz edeceğim. Şimdilik bunun sana öğrettiğim sanatın kritik bir bölümü olduğunu söylemekle yetineceğim.”

“Eğer bu senin iddia ettiğin kadar önemliyse, Clara, belki de bana bundan şimdi söz etsen daha iyi olur,” dedim. “Özetlemede daha ileri gitmeden önce, neyle uğraştığımı bilmek isterdim.”

Başını sallayarak “Peki, mademki ısrar ediyorsun,” dedi.

Bardaklarımıza biraz papatya çayı döktü ve kendininkine bir kasık bal ekledi.


Clara öğrencisini aydınlatan bir öğretmenin otoriter sesiyle, bana kadınların, erkeklerden daha çok, toplumsal düzenin gerçek destekleyicileri olduklarını ve onların bu görevi yerine getirmek için, dünyanın her yerinde aynı biçimde, erkeklerin hizmetinde olmak için yetiştirildiklerini açıkladı.

“Esir pazarından satın alınmaları, ya da onlara kur yapılması ve sevilmeleri hiçbir şeyi değiştirmez,” diye vurguladı. “Onların temel amaçları ve kaderleri yine de aynıdır: erkekleri beslemek, korumak ve onlara hizmet etmek.”

Clara, sanıyorum ki, tartışmasını dinleyip dinlemediğimi anlamak için bana baktı. Onu dinlediğimi sanıyordum, ama tepkim onun tüm söylediklerinin yanlış gibi göründüğünü düşünmek oldu.

“Bu bazı durumlarda doğru olabilir,” dedim, “ama böyle tüm kadınları içine alan genellemeler yapabileceğini sanmıyorum.”

Clara bana şiddetle karşı çıktı. “Kadınların köle durumunda olmalarının şeytanca tarafı bunun yalnızca toplumsal bir adet olmaması,” dedi, “aynı zamanda temel bir biyolojik zorunluluk olması.”

“Bir dakika, Clara,” diye karşı çıktım. “Bu sonuca nasıl vardın?”

Clara her türün kendini devam ettirmek için biyolojik bir zorunluluğa sahip olduğunu ve doğanın kadın ve erkek enerjilerinin birleşmesinin en verimli biçimde ortaya çıkmasını sağlamak için araçlar sağladığını açıkladı. İnsanların dünyasında, cinsel birleşmenin ilksel işlevinin doğurmak olduğu halde, bunun ayrıca ikincil ve gizli bir işlevi olduğunu, bunun da kadınlardan erkeklere sürekli bir enerji akışını sağlamak olduğunu söyledi.


Clara, “erkekler” sözcüğünü öyle vurgulamıştı ki ona, “Bunun neden sanki tek yönlü bir caddeymiş gibi söylüyorsun? Cinsel edim erkek ve kadın arasındaki eşit bir enerji değişimi değil mi?”

Kesin bir ifadeyle “Hayır,” dedi. “Erkekler kadınların bedenlerinin içinde özel enerji hatları bırakırlar. Bunlar rahmin içinde hareket ederek enerji emen parlak bağırsak kurtları gibidir.”

Onunla alay ederek “Bu kulağa fazlasıyla kötü geliyor,” dedim.

Clara açıklamasına büyük bir ciddiyetle devam etti. Benim sinirli gülüşüme aldırmayarak “Onlar oraya daha da kötü bir amaç için konulmuştur,” dedi, “bu da onları yerleştiren erkeklere düzenli enerji sağlanmasını garantilemektir.

Cinsel ilişki yoluyla yaratılan bu enerji hatları, onları orada bırakan erkeğe yarar sağlamak için kadın bedeninden enerji toplar ve çalar.”

Clara söylediklerinde o kadar ciddiydi ki bununla ilgili saka yapamazdım ve onu ciddiye almak zorundaydım. Onu dinledikçe, sinirli gülümsememin ters bir konuşmaya dönüştüğünü hissettim. “Söylediklerini bir dakika için bile kabul ettiğimden değil ama Clara,” dedim, “yalnızca merakımdan soruyorum, nasıl oldu da böyle akıl almaz bir kavrama vardın? Bunu sana birisi mi söyledi?”

“Evet, bunu bana öğretmenim söyledi. Önceleri ben de ona inanmadım,” diye itiraf etti, “ama o bana aynı zamanda özgürlük sanatını da öğretti ki bu benim enerji akışını görmeyi öğrendiğim anlamına geliyor. Şimdi onun değerlendirmelerinde haldi olduğunu biliyorum, çünkü kadınların bedenlerindeki solucana benzeyen telleri kendim görebiliyorum. Örneğin, sende bunlardan birkaç tanesi var ve hepsi de hala aktif durumda.”


Huzursuzca “Diyelim ki bu doğru, Clara,” dedim. “Yalnızca tartışmış olmak için, sana bunun nasıl olabileceğini sorabilir miyim? Bu tek yönlü enerji akışı kadınlara haksızlık değil mi?”

“Tüm dünya kadınlara yapılan haksızlıklarla dolu!” dedi. “Ama önemli olan bu değil.”

“Önemli olan ne, Clara. Bunu kaçırdığımı biliyorum.”

“Doğanın getirdiği zorunluluk soyumuzu sürdürmemizdir,” diye açıkladı. “Bunun süreceğinden emin olmak için kadınlar kendi temel enerji düzeylerinde büyük bir yükü taşımak zorundadır. Ve bu da kadınlara yük olan bir enerji alası demektir.”

Onun ikna edici gücünden etkilenmiş olarak “Ama hala bunun neden böyle olduğunu açıklamadın,” dedim.

Clara, “Kadınlar insan soyunun sürdürülmesinin dayanağıdır,” diye yanıtladı. “Yalnızca çocuklarına gebe kalıp, onları doğurup beslemek için değil, aynı zamanda erkeğin tüm bu işlemde kendi rolünü oynaması için gereken enerjinin büyük bir bölümü onlardan gelir.”

Clara ideal olarak bu işlemin bir kadının erkeğini bedeninin içinde bırakılan teller yoluyla enerjiyle beslemesini sağladığını, böylece erkeğin gizemli bir biçimde kadına bağımlı eterik düzeyde olduğunu açıkladı. Bu erkeğin yaşam kaynağını korumak için aynı kadına tekrar tekrar dönme davranışında ifade ediliyordu. Clara, bu yolla, doğanın erkeklerin, cinsel tatmin elde etmek itkilerine ek olarak, kadınlarla daha kalıcı bağlar kurmasını sağladığını söyledi.

Clara, “Kadınların rahimlerinde bırakılan bu enerji hatları ayrıca, kadın hamile kaldığında, çocuklarının enerji yapılarıyla da birleşir,” diye devam etti. “Bu aile bağlarının temeli olabilir, çünkü babanın enerjisi cenininkiyle birleşir ve erkeğin çocuğun kendine ait olduğunu hissetmesini sağlar. Bunlar yaşamın bir annenin kızına hiçbir zaman söylemediği gerçekleridir. Kadınlar cinsel ilişkinin onlarda yol açtığı enerji çekilmesi açısından getirdiği sonuçlardan en ufak bir haberleri bile olmadan, erkekler tarafından kolaylıkla baştan çıkartılacak biçimde yetiştirilirler. Önemli olan bu ve haksızlık olan da.”

Clara'nın anlattıklarını dinlerken, onun söylediklerinin bazılarının bende derin bedensel düzeyde bir anlam ifade ettiğini kabul etmek zorundaydım. Clara beni yalnızca ona katılmak ya da katılmamaya zorlamıyordu, aynı zamanda cesaretli, önyargısız ve akıllılıkla söylediği şeyleri baştan sona düşünmeye ve değerlendirmeye zorluyordu.

Clara, “Bir erkeğin bir kadının içinde enerji hatları bırakması yeterince kötü,” diye sürdürdü, “her ne kadar bu çocuk yapmak ve soylarının yaşamda kalmasını sağlamak için gerekliyse de. Ama içinde on ya da yirmi erkeğin enerji hatlarının olması ve onları parlaklıkla beslemek kimsenin dayanabileceği bir şey değildir. Kadınların kafalarını hiç kaldıramamalarına şaşmamalı.”

Clara'nın söylediklerinde gerçek payı olduğuna gittikçe daha da ikna olarak “Bir kadın o hatlardan kurtulabilir mi?” diye sordum.

Clara, “Bir kadın o parlak solucanları yedi yıl boyunca taşır,” dedi, “ondan sonra bunlar gözden kaybolur ya da yok olup gider. Ama isin kötü yanı yedi yıl dolmaya yaklaştığında, kadının birlikte olduğu ilk erkekten sonuncusuna kadar, bütün solucanlar, aynı anda harekete geçerler ki kadın yeniden cinsel ilişkide bulunsun. Sonra tüm solucanlar eskisinden de güçlü olarak yaşama geri dönerler ve kadının parlak enerjisini bir yedi yıl için daha emmeyi sürdürürler. Bu aslında hiç bitmeyen bir döngüdür.”

Eğer kadın bekârsa ne olur?” diye sordum. “Solucanlar ölüp gider mi?”


“Evet, eğer kadın yedi yıl boyunca seks yapmaya direnebilirse. Ama günümüzde ve çağımızda bir kadın için yedi yıl boyunca böyle bekâr kalması, rahibe olmadıkça ya da kendisini destekleyecek parası olmadığı sürece, neredeyse olanaksız. Ve bunlar olduğunda bile kadının tümüyle farklı bir mantığa gereksinimi vardır.”

“Bu neden, Clara?”

“Çünkü kadınların cinsel ilişkide bulunmaları yalnızca biyolojik bir zorunluluk değil, aynı zamanda toplumsal bir emirdir de.”

Clara sonra bana çok kafa karıştırıcı ve acildi bir örnek verdi. Enerji akışını göremediğimiz için, bu görünmeyen enerji akışıyla ilgili davranışsal ve duygusal yorum biçimlerini gereksiz yere sürdürebilirmişiz. Örneğin, toplumun kadından evlenmesini ya da en azından kendisini bir erkeğe sunmasını beklemesi, kadının erkeğin menisini içinde hissetmedikçe yaşamında bir eksiklik hissetmesi gibi hatalıydı. Bir erkeğin enerji hatlarının onlara amaç verdiği, biyolojik kaderlerini yaşama amacını, erkeği ve onların çocuklarını besleme amacını verdiği doğruydu. Ama insanlar kendilerinden yalnızca üreme zorunluluğunu yerine getirmekten daha fazlasını bekleyebilecek kadar akıllılardı. Clara, örneğin, gelişmenin üremekten daha büyük bir zorunluluk değilse bile en az onun kadar bir zorunluluk olduğunu ve bu durumda, gelişmenin kadınların üremenin enerjisel düzenindeki gerçek rollerine uyanmalarını gerektirdiğini söyledi.

Clara sonra tartışmasını kişisel düzeye getirdi ve benim, tüm diğer kadınlar gibi, kendisinin ilk işlevinin beni evde kalmış bir kız olma damgasını taşımamam için uygun bir koca bulacak biçimde yetiştirmek olduğunu düşünen bir anne tarafından yetiştirilmiş olduğunu söyledi. Gerçekten de, annem buna ne ad verirse versin, bir hayvan gibi, seks yapmak için büyütülmüştüm.


Clara, “Tüm diğer kadınlar gibi, pes etmeye kandırıldın ve zorlandın,” dedi. “Ve bunun üzücü yanı, çocuk doğurmaya niyetin olmasa bile, bu düzen içinde hapis olman.”

Clara'nın söyledikleri o kadar acıklıydı ki sinirimde güldüm. Clara hiç de telaşa düşmemişti. Sözde alçak gönüllülük gösteriyormuş gibi görünmemeye çalışarak “Belki de tüm bunlar doğrudur, Clara,” dedim. “Ama benim durumumda, geçmişi anımsamak bir şeyleri nasıl değiştirebilir ki? Tüm olanlar köprünün altındaki sular gibi geçip gitmedi mi?”

Yeşil gözleriyle içinde bulunduğum durumu merakla değerlendirmeye çalışarak “Sana yalnızca neye uyanman gerektiğini söyleyebilirim, kısır döngüyü kırmalısın,” diye yanıt verdi.

Ona yine şeytansı biyolojik zorunluluklar ya da kadınların enerjisini emen vampir benzeri erkeklerle ilgili teorilerine inanmadığımı söyledim ve yalnızca bir mağarada oturma ve anımsamanın hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini iddia ettim.

“Bir daha hiç düşünmek istemediğim bazı şeyler var,” dedim ve yumruğumu mutfak masasının üstüne vurdum.

Ayrılmaya hazır olarak ayağa kalktım ve ona özetleme, isim listesi ya da herhangi bir biyolojik zorunluluk üzerine daha fazla bir şey duymak istemediğimi söyledim.

Clara müşterisini kandırmak üzere olan bir tüccar havasıyla “Gel bir anlaşma yapalım,” dedi. “Sen dürüst bir kişisin; onurlu olmak istersin. Onun için bir anlaşmaya varmayı öneriyorum.”

Artan bir gerginlikle “Ne çeşit bir anlaşma bu?” diye sordum.

Clara defterden bir sayfa yırttı ve onu bana verdi. “Özetleme alıştırmasını yalnızca bir ay için deneyeceğini söyleyen bir söz senedi yazmanı ve imzalamanı istiyorum. Eğer, bir aydan sonra, enerjinde bir artısın, ya da kendine ve genelde yaşama karşı hissettiklerinde bir ilerlemenin farkına varmazsan, eve dönmekte serbest olacaksın, eve her neresi olursa olsun. Eğer öyle olursa, tüm deneyimini tuhaf bir kadının garip bir isteği olarak değerlendirerek hesabı kapatabilirsin.”

Kendimi sakinleştirmek için yeniden oturdum. Birkaç yudum çay içtiğimde, Clara'nın benim için tüm yaptıklarından sonra en azından bu kadarını yapabileceğim düşüncesi geldi. Dahası, onun beni bu kadar kolay bırakmayacağı ortadaydı. Anılarımı özetleme hareketlerini her zaman yapabilirdim. Üstelik mağarada görselleştirme ve solunum mu yaptığımı, yoksa hayal kurduğumu ya da kestirdiğimi kim bilebilirdi ki?

Clara samimilikle “Yalnızca bir ay,” dedi. “Tüm yaşamını buna adamıyorsun, inan bana, sana yardım etmeye çalışıyorum.”

“Bunu biliyorum,” dedim. “Ama benim için tüm bunları yapma zahmetine neden katlanıyorsun? Neden ben, Clara?”

“Bir nedeni var,” diye yanıtladı, “ama bu o kadar olağandışı bir neden ki bunu sana şimdi açamam. Sana söyle söyleyebileceğim tek şey sana yardım ederek değerli bir amaca hizmet ediyorum: bir borcu ödüyorum. Benim bir borcumu ödememi neden olarak kabul edebilir misin?”

Clara bana öyle umutla baktı ki kalemi aldım ve bir aylık zaman süresi üzerinde bir karışıklık olmasını yol vermemek için sözcükler üzerinde özenle durarak, senedi yazdım. Clara benimle isim listesini yazdığım zamanın bir aylık sürenin dışında kalması için pazarlık etti. Bunu kabul ettim ve bunu bildiren bir ek yaptım ve sonra imzaladım.



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön