Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

kitap 3 bolum 11 savascinin havasi


DJ. - Bir erk yeridir burası. Çok eskiden savaşçılar buraya gömülürlerdi.


O anda üzerlerinden bir karga gaklayarak geçti. Bu bölge, birtakım tepeler ya da arazi oluşumları gibi, tam olarak erk yerleri sayılmazmış. Daha ziyade kişiye bir şeyler öğretebilecek, insanın ikilemlerine çözümler bulabileceği yerlermiş.


CC. - Savaşçıların kemikleri hala burada mı gömülü?


DJ. - Mezarlık değil ki burası. Kimselerin mezarı filan yok buraya. Ben sana, çok eskiden savaşçılar buraya gömülürlerdi dediydim. Yani buraya gelirler, bir gece ya da ne kadar isterlerse, kendilerini gömerlerdi. Mezarlıklar ilgilendirmez beni. Onlarda erk bulunmaz.


CC. - Bilgi adamı nasıl olunur DJ.


DJ. - Herhangi bir savaşçı, bilgi adamı olabilir. Anlatmıştım sana. Bir savaşçı, erk avlayan kusursuz bir avcıdır. Şayet bu avcılığında başarılı olursa, o taktirde bilgi adamı olabilir.


DJ. - Seni bütün gece buraya gömmek istiyordum. Ama biliyorum ki henüz zamanı değil. Erk yok sende. O yüzden seni yalnızca kısa bir süre gömeceğim.


Topladığı dalları daire şeklinde temiz yere attı. Sonra O'nu, başı doğuya dönük biçimde yatırarak ceketini başının altına yastık etti. Bedeninin etrafına kafes ördü. Bu kafesi 70-80 santimlik dal parçalarını yumuşak toprağa sokarak kurmuştu.


CC. - Ya hayvanlar? Kafesin üzerindeki toprağı eşeleyip kafese girer de insana saldırabilirler mi?


DJ. - Yooo, savaşçı ırgalanmaz bu tür sorunlarla. Sende erk olmadığı için seni tasalandırır. Bir savaşçı öte yandan amacını azimle gerçekleştirme peşindedir, o yüzden her şeyi savabilir başından. Ne bir sıçan, ne bir yılan, ne de bir dağaslanı tedirgin edemez onu.


CC. - Ne diye gömerler kendilerini DJ?


DJ. - Aydınlanma için, erk için.


CC son derece zevkli bir dinginlik ve hoşnutluk hissine katıldı; o anda dünya huzur içinde görünmekteydi Ona. Sessizlik hem pek latif, hem de ürkütücüydü. O türden bir sessizliğe alışık değildi. Konuşmayı denediyse de, DJ Onu susturdu. Çok geçmeden o yerin dinginliği Ona sirayet etti. Hayatını ve kişisel geçmişini düşünmeye başladı. Aşina olduğu bir hüzün ve pişmanlık hissine kapıldı. DJ'a orada bulunmayı hak etmediğini, bu dünyanın güçlü ve adil olduğunu, oysa kendisinin zayıf biri olduğunu, hayat koşullarının tininin canına okuduğunu söyledi.


DJ gülerek, bu şeklide konuşmayı sürdürdüğü taktirde başını toprakla örteceği tehdidinde bulundu. Her insan gibi O'nun da insani olan sevinç, acı, hüzün, savaşımlardan nasibini alacağını, bir savaşçı gibi davranmadıkça kişinin eylemlerinin ne olduğunun önemi bulunmayacağını ekledi.


Sesini bir fısıltı düzeyine indirerek, CC'nın, tininin gerçekten bozulmuş olduğunu hissetmiş olsaydı onu derhal onarmış/ arındırmış/ mükemmelleştirmiş olacağını, zira tüm yaşamımızda bundan daha önemli bir işimiz olamayacağını söyledi. Tinin onarılmaması, ölümün aranması demek olurdu; bu da hiç bir şeyin aranmamasına eşti, zira ne yaparsak yapalım, ölüm bizi önünde sonunda yakalayacaktı.


DJ - Savaşçının tininin yetkinliğini araması insanlığımıza layık tek uğraştır.


Bu sözler katalizör etkisi yapmıştı. Geçmiş eylemlerinin ağırlığını, taşınılması olanaksız/ ket vurucu bir yük gibi duyumsuyordu. Yaşanımdan söz ederek ağlamaya başladı. Çok uzun süre boyunca gezip dolaştığını, kendi yalnızlığıyla - çaresizliğini kavrayabildiği nadir dönmeler hariç, acıya ve hüzne de duyarsız hale geldiğini belirtti CC.


DJ - Rüzgarın insafına terk edilen bir yaprak gibi hissetmektesin kendini, değil mi?


Bunu üzerine DJ pes perdeden bir şarkı söylemeye başladı:


Doğduğum yerin semalarından ne kadar da uzağım

Onulmaz yurt özlemi düşüncelerimi sarar hep

Şimdi rüzgarın önüne kattığı bir yaprak denli

yalnız ve hüzünlü olduğum için

kim zaman ağlamak

kimi zaman da hasretle gülmek istiyorum...


DJ - Ve birileri senin istencine karşın birşeyler yapmaktalar. Kendine acımaktan ne kadar hoşlanırsan hoşlan, bunu değiştirmek zorundasın; bir savaşçının yaşamında yeri yoktur böyle bir eylemin.


DJ alelacele CCyı kafesten çıkardı..


DJ - Kendi kendine acıma denen şey, erkle birlikte gitmez. Bir savaşçının havası, kendini hem denetlemesi/ hem de bırakmasını gerektirir.

******


DJ, "rüya görme" yöntemini öğrenmeyi başarıp başaramadığını sordu CCya.


CC - Ellerimin imgelerini gözümün önünde sürekli olarak tutabilmeyi öğrenmem nispeten kolay olmuştu. Her zaman ellerimi içermeseler de, görüntülerini uzun sayılabilecek süreler boyunca, denetimi yitirip hiç tasarlanmamış sıradan rüyalara dalıncaya dek tutabiliyorum. Kendime, ellerime ya da rüyalarımdaki başka nesnelere bakma konutunu verdiğim zamanlar irademle herhangi bir sonuç alamıyordum. Kendiliğinden oluveriyordu bu. Belli bir anda, ellerime/ sonra da çevreme bakmam gerektiğini anımsıyordum. Ancak, bunu yapmayı hatırlayamadığım geceler de oluyordu.


DJ - Rüyaların ayrıntılarına zaman harcamak zaman israfıdır, zira ayrıntı ya da canlılık gibi öğelerin hiçbir önemi yoktur.

Hiç bir şeye yaramaz rüyaları yazmak. Seninkisi sırf, kendini rüya görmenin amacı olan denetimden, erk olgularından saptırmak.

Yöntemleri gene hatırlatayım sana. Önce bakışlarını başlangıç noktası olarak ellerinin üzerine odaklamalısın. Sonra bakışlarını başka nesnelere doğru çevir, onlara kısa nazarlarla bakarsın. Mümkün olduğunca çok şey üzerinde odaklanmalısın. Unutma ki kısa sürelerle baktığın zaman imgeler yer değiştirmez. Ardından, gene ellerine dönersin.

Rüya görmeye geçmenin izleyen aşaması yolculuk yapmayı öğrenmektir. Ellerine bakmayı nasıl öğrendiysen, hareket etmeyi de, bir yere gitmeyi de istencini kullanarak başarabilirsin. Önce gitmeyi istediğin bir yer belirlenmen şart. İyi bildiğin bir yeri seç, sonra da istencini kullanarak oraya gitmeye çalış.

Çok zor bir yöntemdir bu. İki koşulu yerine getirmen gerekir: o belli yere gitmek amacıyla istencini kullanmak; sonra da, bu yöntemde ustalaştığın zaman, yolculuğun zamanını tam olarak denetlemeyi öğrenmek.

********


DJ ve CC, dağaslanı için bir kapan kurarlar. Hava karardıktan sonra kapana bir gölge yaklaşır. CC elindeki fileyi ağaçtan karaltının üzerine fırlatır ama tutturamaz. Sonrasında susıçanlarını serbest bırakırlar. Dönüş yoluna koyulduklarında, inek böğürmesine benzer, daha uzun ve daha kalınca çığlıklar işitir.

......

CC - Olaylar birbiri ardına öyle hızlı bir şekilde gelişti ki, gerçekten korkmaya vakit bulamadım. Yani hakiki, kanlı canlı bir dağaslanı mıydı o?


DJ - Sen her zamanki gibi dikkatini yanlış yere odaklıyorsun. Onun bir aslan ya da benim pantolonum olması hiç fark etmez. Senin o andaki duygularındır önemli olan. O küçük karga, bana belirli bir bölgeyi imlediydi, o noktada bir avcının havasındayken insanın eylemlerini nasıl gerçekleştirdiğini anlayabilmen için bir fırsat gördüydüm.

Dün gece yaptığın her şey doğru bir hava içindeydi. Kendini hem denetim altına tutabilmiş, hem de ağaçtan aşağıya atlayıp kafesi kapar kapmaz bana koşuşun gibi, kendini bırakabilmiştin. Korkudan elin ayağın tutulmamıştı. Sonra, yarın tepesine yaklaşırken, aslan öyle kükrediğinde, ne kıyak devinmiştin. Sen o yara gündüzün bakmış olsaydın o yapmış olduğun harekete inanamazdın. Kendini belli ölçüde bırakabilmiştin, aynı zamanda kendini belli bir denetim altında tutabiliyordun.

İnsan her bir eylemi için bir savaşçının havasını gereksinir. Aksi taktirde kişi bozulur ve çirkinleşir. Bu havadan yoksun olan bir yaşamda erk bulunmaz.

Öte yandan bir savaşçı avcıdır. O her şeyi hesaplar. Buna "denetim" denir. Ama hesaplamaları bir kez bitti mi, eyleme geçer.


Bir savaşçı incinebilir ama gücenmez. Geçen gece sen aslana gücenmemiştin. Onun peşimizden kovalaması bizi öfkelendirmiş değildi.


CC - Bir dağaslanı ile benim karşılaştığım insanlar aynı kefeye konulamaz. Zira bir aslanda asla rastlanmayacak manyaklıklar sergileyen insanları yakından tanıdım. Başka insanlarda beni gücendiren şey, onların bile bile kötü niyetli davranmalarıydı.



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön