Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

kitap 3 bolum 5


C- Kimsin sen, gerçekten?


(Abartılı bir nezaketle)


JM- Senin için ben Juan Matus’um, emrinizdeyim efendim.


C- İlk karşılaştığımız gün sen ne yapmıştın bana?


JM- (Saf saf bakarak) -Ben? Hiçbi şey.


Bana o giz dolu bakışında başlayarak, çocukluğumun akşın şahinin anımsatmasına. Ve o iri kaya parçasının üzerinde ölümüm olduğunu söylediği gölgeyi görmeme dek, onu tanıdığımdan bu yana yer alan olağandışı olayları bir bir sıraladım.


“Bütün bunları bana niçin yapmaktasın?” diye sordum.


Sorumu bi tartışı başlatmak amacıyla sormamıştım. Ben yalnızca niçin beni seçtiğini merak etmekteydim.


JM- Bitkilere değin bildiklerimi anlatmamı istemiştin.


C- Ama şimdiye kadar anlattıklarının bitkilerle bir ilişkisi yok ki.


O da yanıt olarak bitkileri öğrenmenin zaman aldığını söyledi.


Onunla tartışmanın boşuna olduğu kanısı vardı içimde. O anda, baştan savma ve mantıksız kararlar almış olmanın tüm o ahmaklığını iliklerimde hissettim. Buraya gelmeden önce, don Juan’a artık hiç sinirlenmeyeceğim ya da çileden çıkmayacağım, diye kendi kendime söz vermiştim. Onunla iletişim kurmanın olanaksızlığını görüyordum, ki bu da beni ayrıca öfkelendiriyordu.


JM- “Ölüm bir kol boyu ötende dururken, saçma düşüncelere, saçma duygulara ayıracak zamanın gerçekten yok senin. Hiçbirimizin zamanı yok bunlara ayıracak.


JM- İlk karşılaştığımızda seni görmüştüm, senin bana yalan söylediğini düşündüğünü görmüştüm. Ama aslında yalan söylemiyordun.


Edimlerini açıklamak istememesinin nedeninin de bu olduğu, açıklamalarında zaten gerekmediğini, önemli olan tek şeyin konuşmak değil, edimlerle eylemler olduğunu söyledi.


JM- İnsan bir şeye karar verince sonuna kadar gitmeli, ama yaptığı şeyin sorumluluğunu da yüklenmeli. Ne yaparsa yapsın, en başta yaptığı şeyi kendisinin yaptığını bilmeli, sonra da kuşku ya da pişmanlık duymadan eylemlerini sürdürmeli.


“Bu söylediğin, imkansız bir şey “dedim. Belki ideal olarak bunun herkesin yapmak istediği bir şey olduğunu, oysa gündelik yaşamda kuşku ve pişmanlıklardan kaçınmanın bir yolu olmadığını söyledim.


“Bana bak” dedi.


JM- Kuşkum da yok,


pişmanlığım da yok benim.


Yaptığım her şey benim kararım,


benim kendi sorumluluğumdur.


Yaptığım en önemsiz bi şey,


örneğin seni çöl de gezdirmek,


pekala benim ölümüme yol açabilir.


Ölüm sezdirmeden peşimden gelmekte.


Demek ki, kuşkulanmaya, pişmanlık duymaya zamanım yok benim. Şayet seni gezmeye çıkarmam ölümüme yol açarsa buna katlanmak zorundayım.


Oysa sen ölümsüz olduğunu,


ölümsüz bir kimsenin kararlarının da silinip bozulabileceğini sanmaktasın.


Kısacası dostum, bi avcıdır ölüm,


pişmanlıklar ve kuşkular için yoktur ki zaman.


Yalnızca karar vermeye var zamanımız.


Her şeyin ideal davranış biçimlerine göre kişisel yorumlarla oluşturulması, sonra da herkesin buna uymasının beklenilmesinden dolayı, bu dünyanın hayali olduğunu içtenlikle ileri sürdüm. Don Juan’a babamdan söz ettim.


Baba 27, Castenada 8 yaşında, 1 aylık yaz tatilini çiftlikte beraber geçiriyorlar. Saat her sabah yüzmeye gitmek için 5.45’e kuruluyor. Fakat bu plan bir türlü gerçekleştirilemiyor. Babasına sahte kararlılığından vazgeçmediği için hala kızgın.


JM- Onlar sahte kararlar değildi.


C- Ben gerçek olmayan kararlara karşı hep kuşku duymuşumdur.


JM- Sence gerçek karar nasıl olur?


C- Yüzmeye sabah 6 da değilde, öğleden sonra 3’te gitmeye karar vermiş olsaydı.


JM- Senin kararların tinine zarar verir……….


Öğleden sonra saat 3’te yüzmek istemezdi ki o. Anlamıyor musun?


C. ne zaman babasını düşünse içini saran o eziklik duygusuyla, babasının zayıf bir insan olduğunu, benimsediği eylemleri bir türlü gerçekleştiremediğini anlatır, neredeyse bağırarak…


JM- Yani sen ondan güçlü olduğunu sanıyorsun?


Sana kaba mı davranırdı?


C- Hayır


JM- Senin için elinden geleni yapar mıydı?


C- Evet


JM- O halde niye beğenmezdin onu?


Yeniden bağırarak babamın zayıf biri olduğunu söylemeye başlamıştım ve DJ ‘nin beni sorguya çekmesi tam bir kepazelikti doğrusu.


C- Bütün bunları niçin yapıyorsun?


Biz seninle bitkilerden söz edecektik.


JM- Sen öfkelenince hep haklı olduğunu duyumsuyorsun di mi?


Doğruydu söylediği. “Babamdan söz etmeyelim artık,” diyerek neşeli görünmeye çalıştım. “Bitkilerden söz edelim”


JM- Yoo, babandan söz edelim asıl, bugün o konuyu çözümleyelim önce. Sen babandan çok daha güçlü idiysen, niçin sabahleyin altıda kendin kalkıp yüzmeye gitmemiştin? Onu de bakayım.


Bu soruya inanamadım, sabahleyin 6 da yüzmenin hep babama ait bir sorun olduğunu, beni ilgilendirmediğini anlattım.


JM- Onun fikrini kabullendiğin an bu senin de sorunun olmuştur.


C- Bu fikri hiçbir zaman kabul etmedim, zaten babamın kendi kendine verdiği sözleri hiçbir zaman tutmadığını bilirdim.


JM-O halde düşüncelerini o zamanlar niçin seslendirmedin?


C- İnsan babasına bu türden şeyler söylemez ki?


JM-Niçin söylemesin?


C- Bizim evde böyle şeyler konuşulmazdı, hepsi bu işte.


JM- Sen evinde daha kötü şeyler de yapardın. Yapmadığın şey tinini aydınlatmaktı senin.


Dermansızca son bir açıklama yapmaya çalışarak, tüm yaşamım boyunca babama benzeyen, babam gibi şu ya da bu şekilde beni kendi düzgülerine çekmeye çalışan insanlarla karşılaştığımı ve eninde sonunda kararsızlığa itildiğimi söyledim.


JM- Yakınmaktasın yani?


Tüm yaşamın boyunca yakınıp durmaktasın, zira kendi kararlarının sorumluluğunu üstlenmemektesin. Sen de baban gibi zayıfsın.


Bi insanın kendi kararlarının sorumluluğunu üstlenmesi, o insanın o uğurda ölmeyi göze alması anlamına gelir.


JM- Kararın ne olduğu önemli değil. Hiç bir şey başka hiçbir şeyden daha önemli olamaz. Ölümün bi avcı olduğu bi dünyada kararların küçüğü büyüğü yok. Kaçınılmaz ölümümüz karşısında yalnızca aldığımız kararlar var.



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön