Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

5 birinci dizi niyeti hazirlama dizisi


Don Juan Matus’un dediğine göre, organizma olarak insanoğlu harikulade bir algılama manevrası gerçekleştirir, ama ne yazık ki bu bir yanlış yorumlama, hatalı bir görünüm yaratır; çünkü insanlar evrendeki salt enerji akışım olduğu gibi alarak duyusal veriye dönüştürürler, bunu da büyücülerin insan biçimi dediği katı bir yorumlama sistemine göre yorumlarlar. Saf enerjiyi yorumlamanın bu büyülü edimi, yanlış bir kanıya, insanoğlunun kendi yorumlama sisteminin var olan tek sistem olduğu garip kanısına yol açar.

Don Juan bu olguyu bir örnekle açıklamıştı. Ağaç, demişti, insanoğlu tarafından bilindiği şekliyle ağaç, algılamadan çok yorumlamadır. İnsanoğlunca bir ağacın varlığını saptamak için tüm gerekenin, onlara nerdeyse hiçbir şey anlatmayan üstünkörü bir bakış olduğunu belirtmişti. Geri kalan ise niyetin çağrılması, diye tanımladığı bir olgudur, ağaç niyeti, yani insanoğlunun ağaç, dediği belirli olguya ait duyusal verinin yorumlanması. Söylediğine göre insanoğlunun tüm dünyası, tıpkı bu örnekte olduğu gibi, insan duyularının asgari rol oynadığı sonsuz bir yorumlar dağarcığından meydana gelmiştir. Başka bir deyişle, evrenden gelen enerji akışına olduğu gibi dokunan yalnızca görsel duyudur—o da bunu baştan savma bir biçimde yapar.

Don Juan, insanların algısal etkinliğinin büyük kısmının yorumlama olduğunu, insanların kendi dünyasını yaratmak için yalnızca asgari ölçüde saf algı girdisine gereksinim duyan türden organizmalar olduklarını, ya da sadece yorumlama sistemlerini harekete geçirmeye yetecek kadarını algıladıklarını ileri sürüyordu. Don Juan’ın en hoşlandığı örnek, Beyaz Saray gibi önemli ve ezici üstünlüğü olan bir şeyi, niyetlenme yoluyla olduğunu söylediği kurma biçimimizdi. Beyaz Saray’a günümüz dünyasının erk alanı diyordu; insanoğlunun küresel bir yığışımı olarak çabalarımızın, umutlarımızın, korkularımızın, vesairenin merkezi—aslında uygar dünyanın başkenti. Bütün bunların soyut âlemde var olmadığını, hatta zihinlerimizin âleminde bile var olmadığını, yalnızca niyetlenme âleminde yer aldığını söylüyordu; çünkü duyusal veri girişi açısından bakıldığında Beyaz Saray hiçbir şekilde Beyaz Saray kavramının içerdiği zenginliğe, etkinlik alanına, ve derinliğe sahip değildi. Şunu da ekliyordu don Juan: duyusal veri açısından bakıldığında Beyaz Saray dünyamızdaki bütün başka şeyler gibi, sadece görsel duyularımız tarafından üstünkörü kavranmıştı; dokunma, koklama, işitme ve tatma ile ilgili duyularımız hiçbir şekilde kullanılmamıştı. O duyuların, Beyaz Saray’ın bulunduğu yerdeki binaya ilişkin duyusal verilere getirecekleri yorumların hiçbir anlamı olmayacaktı.

Bir büyücü olarak don Juan’ın sorduğu soru, Beyaz Saray’ın nerde olduğuydu. Kendi sorusunu yanıtlayarak şöyle dedi: kesinlikle algımızın içinde değildi, düşüncelerimizde bile değildi, aksine, ona uygun olan her şeyle beslendiği özel niyetlenme âlemindeydi. Don Juan’ın kesin ifadesine göre, bu şekilde tam bir niyetlenme evreni yaratmak, bizim sihrimizdi.

Tensegrity’nin ilk dizilerinin konusu uygulayıcıları niyetlenme için hazırlama olduğuna göre, büyücülerin niyetlenme tanımlamasını tekrar gözden geçirmek önem taşıyor. Don Juan için niyetlenme, doğrudan duyusal algılamanın bıraktığı boşlukları doldurmanın üstü kapalı edimiydi, ya da gözlemlenebilir olguları, saf algılama açısından var olmayan bir tanrılığı niyetlenme yoluyla zenginleştirme edimi.

Bu tamlığa niyetlenme ediminden, don Juan niyetin çağrılması olarak söz ediyordu. Niyet hakkında açıkladığı her şey niyetlenmenin fiziksel âlemde bulunmadığına işaret etmekteydi. Başka bir deyişle, beyin ya da başka bir organın fizikselliği içinde değildi. Niyet, don Juan için, bildiğimiz dünyanın sınırlarının ötesindeydi. Bir enerji dalgası gibi bir şeydi bu—sanki kendini bize iliştiren bir enerji ışını.

Niyetin dışınlı niteliğinden ötürü, don Juan günlük yaşamın bilişinin bir parçası olan beden ile, bu bilişin parçası olmayan bir enerji birimi olarak bedeni birbirinden ayırıyordu. Bu enerji birimi, bedenin, iç organlar ve onların içinden akıp giden enerji gibi, görünmeyen kısımlarını içine alıyordu. Don Juan enerjinin doğrudan algılanmasının bu kısımlar ile yapıldığını ileri sürüyordu.

Dünyayı alışageldiğimiz biçimde algılamamızda görüntünün ağır basmasının, eski çağ Meksika’sı şamanlarının enerjiyi doğrudan kavrama edimini görme olarak betimlemelerine neden olduğuna işaret ediyordu. Onlar için evrendeki akışı esnasında enerjiyi algılamak demek, enerjinin kişiye özgü olmayan, belirli, kendilerini düzenli biçimde yineleyen biçimler alınası, ve bu biçimleri gören kim olursa olsun aynı terimlerle algılanması demekti.

Enerjinin belirli biçimler almaktaki bu tutarlılığına don Juan’ın verebildiği en önemli örnek, insan bedeninin doğrudan enerji olarak görüldüğü zamanki algılanmasıydı. Daha önce de belirtildiği gibi, don Jııan gibi şamanlar, insanoğlunu tümüyle kesin hatlı bir ışıltı küresi izlenimi veren bir enerji alanları kümesi olarak algılarlar. Bu yüzden enerji, şamanlar tarafından, kendisini kenetlenmiş birimler halinde bitiştiren bir titreşim olarak betimlenir. Şamanlar bütün evreni, gören göze, birbirlerine hiç dolaşmadan her yöne doğru dizili lifler, ya da ışıltılı telcik ya da iplikçikler olarak görünen enerji biçimlenmelerinden oluşmuş olarak tanımlarlar. Tek yönlü zihin için bu akıl ermez bir önemledir. Çözülemeyecek bir çelişki içerir: bu lifçikler her yöne doğru uzandıkları halde nasıl olur da birbirlerine dolaşmazlar?

Don Juan şamanların olayları sadece betimleyebildiklerini vurguluyordu; şayet tanımlama terimleri yetersiz ve çelişkili ise, bu, sözdiziminin yetersizliğindendi. Gene de betimlemeleri olabildiğince kesindi.

Eski çağ Meksika’sının şamalıları, don Juan’a göre, niyeti bütün evrenin her noktasını kaplayan sürekli bir güç olarak betimlediler—şamanların çağrı ve komutlarına yanıt verecek kadar kendinin farkında olan bir güçtü bu. Niyet aracılığıyla sadece algılamanın değil, eylemin de insansal olasılıklarının tümünü serbest kıldılar. Niyet yoluyla, en inanılmaz düşünceleri kavradılar.

Don Juan, bana, insanın algılama yetisinin sınırına insan bandı dendiğini, bunun da insan organizmasının insan kapasitesinin sınırını belirlediği anlamına geldiğini öğretti. Bu sınırlar, salt düzenli düşüncenin geleneksel sınırları değil, insan organizması içinde kilitli bulunan kaynakların tümüne ait sınırlardır. Don Juan’ın inancına göre, bu kaynaklar asla kullanılmıyor, ama insan sınırlarına ait önyargılı fikirlerin içindeki özgün yerlerinde duruyorlardı, o sınırların gerçek insan potansiyeli ile de hiç ilgileri yoktu.

Don Juan’ın elinden geldiğince kesin surette belirttiğine göre, evrende akışı içindeki enerji kişisel görüşe dayalı ya da kişiye özgü olmadığı için, görücüler, kendiliğinden oluşan ve insan müdahalesi olmadan şekillenmiş enerji biçimlenmelerine tanıklık ediyorlardı. Bu yüzden, böyle bir biçimlenmenin algılanması, kendi içinde, ve kendi başına, hiç sahneye çıkmamış olan, ve kilitli duran insan potansiyelini açığa çıkaran anahtardır. Bu enerji biçimlenmelerini ortaya çıkarabilmek için insanın algılama yetilerinin tiimü işe koşulmalıdır.

Niyeti Hazırlama Dizisi dört gruba ayrılmıştır. İlki Niyet için Enerjiyi Ezme adını taşır. İkinci gruba Niyet için Enerjiyi Harekete Geçirme denir. Üçüncü grup Niyet için Enerji Toplama, dördüncü grup da Niyet için Enerjiyi Solukla İçine Çekme’dir.






Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön