Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

1 bolum bilgiyle bir romans 3 savascinin yolu


Bir sabah beni şaşırtan bir telefon çağrısı aldım, arayan Carlos'tu. Bana dört saat sonra Mexico havaalanına varacağını söyledi ve onu karşılayıp karşılayamayacağımı sordu. “Bu bir zevk olacaktır,” diye yanıtladım. Bana uçuş numarasını verdi. Zaman hesaplaması yaparak onun Los Angeles havaalanından aradığı sonucunu çıkardım.

Geldiğinde, kitabının basımıyla ilgili bazı işlerin halledilmesi için ona eşlik ettim. Daha sonra, laflamak için bir kafeye gittik. O gece vereceği konferansta görüşmek üzere ayrıldık.

Hava korkunçtu; buluşmanın olduğu eve vardığımda, belki de bundan dolayı az sayıda davetlinin gelmiş olduğuna kanaat getirdim. Sırılsıklam mantomu bir sandalyenin arkalığına koydum ve

Carlos'a yakın bir köşeye oturdum.

Bu geceki konuşmasının ana konusu; evrenin büyük bölümünün dişil ve yırtıcı tabiatlı olması ve her zamanki gibi en güçlünün en zayıfı yuttuğu, bilinç için inatçı bir savaşımın verildiği bu yerde, evrenin kendi sırrını veriyor olmasıydı.

"Kozmik ölçekte bir varlığın gücü, fiziksel olanaklarıyla değil bilinci yönlendirme kapasitesiyle ölçülür. Bu nedenle, evrim içinde yeni bir adım atmanız gerekiyorsa; bu disiplin, karar ve strateji aracılığıyla yapılmalıdır. Bizim silahlarımız bunlardır.

Görmeleri içinde, büyücüler bu çarpışmanın tanığıdırlar ve orada yer alırlar, sonuçlar hakkında şikayet etmeksizin hazırlanmışlardır. Onlar savaşçı ünvanını, daima savaşa hazır bir hâletiruhiye içinde olmalarından dolayı kazanmışlardır.

Bir savaşçı, içinde yaşadığımız dünyayı büyük bir giz olarak görür ve bu gizin onu kasıtlı olarak arayanlara açıklanmış olmak için bulunduğunu bilir. Bu gözü pek davranış tinin ortaya çıkmasıyla mümkün olan, bilinmeyenin uzantılarına zaman zaman dokunabilecektir.”

Bize savaşçının cüretinin eli kulağındaki ölümüyle temasından doğduğunu açıkladı. Bir gün yayımcısının bürosuna gelen genç bir kadının hikâyesini anlatmıştı bizlere; yere küçük bir halı atıp üstüne oturmuş ve sonra da ilan etmiş: "Carlos Castaneda'yla konuşmadan dışarıya adımımı atmam!"

Onu bundan caydırmaya yönelik hiçbir çaba işe yaramamış: genç kadın yerinden kımıldamamış. Nihayet yayımcı Carlos'u aramış ve ona “bir kaçık seni görmekte ısrar ediyor” demiş.

“Ne yapabilirim? Onu görmek için oraya gidecektim. Ona bu garip tavrının nedenini sorduğumda, ölümcül hasta olduğunu, ölmek için çöle gittiğini söyledi bana. Ama inzivada düşündüğü sırada, henüz her şeyi denememiş olduğunu anlamış ve son kartını oynamaya karar vermiş. Bu onun için, nagualı şahsen tanımasına işaret ediyordu. Hikâyesinden etkilenmiştim, tek bir öneride bulundum ona: ‘Her şeyi bırak ve büyücülerin dünyasına gel!" 'Bu

oyundur!’ diye yanıtladı. Yanıtını duyduğum zaman, tüylerim diken diken oldu zira Don Juan bana aynı şeyi söylemeyi alışkanlık etmişti: ‘Oynamak istiyorsan, hadi oynayalım! Fakat ölüme kadar oynuyoruz!’ Büyücünün yazgısı karşısındaki duygusu böyledir: ‘Bu niyet içinde hayatımı oynuyorum, hiç de azını değil. Sonumun bir yerlerde beni beklediğini ve bundan kaçınmak için

yapabileceğim hiçbir şeyin olmadığını biliyorum. En büyük yoğunlaşmayla yolumu kat edeceğim. Yaşamak sorumluluğunu bütünüyle kabul ediyorum, her şey için her şeyi göze alacağım. Bir savaşçı ölüm karşısında hiçbir şeyin zaferi garanti etmeyeceğini bilir. Buna rağmen, savaşa özgürce girer, kazanacağına inandığı için değil, savaşın heyecanı için girer. Onun için, savaşa girmek zaten bir zaferdir. Dolayısıyla savaştığı sürece mutludur - zira zaten ölmüş olan için hayatının her saniyesi bir armağandır."

Carlos, dünyayı bu haliyle görmemizi sağlayanın, aynı anda yoğunlaşmış ve sıkı bir yorumlama ağı içinde bağlantılı, mutabakatımızla tahkim edilmiş, bizim ve tüm hemcinslerimizin dikkati olduğunu söyleyerek sözlerine devam etti. Katılımcılardan birisi ondan bu noktayı açıklığa kavuşturmasını istedi.

Carlos:

"Dikkat alanı büyücülerin yolunda en yüksek önemliliğe sahiptir zira yaratımın ilk maddesidir. Gelişimin düzeyi herkeste, bilincinde olma, anlama ve gerçekleştirme kapasitesiyle ölçülür. Duygularımıza kadar ulaşan yayılımları anlamak ve yönlendirmek için, büyücüler dikkatlerinin erkini, insani sınırları aşmaya ve algısal bütün olanakları gerçekleştirmeye imkân verecek ince bir düzeye kadar disiplinleri içinde bileyerek geliştirirler. Yoğunlaşmaları o kadar yeğindir ki görünüşlerin zırhının tam ortasına nüfuz edebilir ve durumların esasını açığa çıkarabilirler. Görücüler bilincin artmış bu derecesine görmek derler.

Bu şekilde odaklanmış bir dikkatin inatçılık, takıntı ya da bağnazlık olduğu düşünülebiliyorsa da; uygulayıcı için disiplinden başka bir şey değildir. İnsanların tekrarlanıp duran rutinleriyle büyücülerin disiplinini birbirine karıştırmayın," diyerek bizi uyardı:

"Disiplin, bir savaşçının anlayışına göre, yaratıcıdır, açıktır ve özgürlükten doğar. Bu, bilme duygusunu saygılı bir hayrete dönüştürerek bilinmeyenin karşısında durma kapasitesidir; alışkanlıklarımızın menzilini aşan durumları değerlendirmek ve bedeli ödenesi biricik bir savaşla; bilgi muharebesiyle yüzleşmeye cesaret etmektir. Ne olursa olsun, eylemlerimizin sonuçlarını kabul etme cesaretidir, acıma ya da kabahat duygusu olmadan.

Disiplin sahibi olmak dikkatin kumanda anahtarıdır, çünkü bizi istence götürecek olan odur. Ve bize dışarıdan dayatıp değil de, istediğimiz olana kadar dünyayı değiştirme imkânı verecek olandır. Bu nedenle istenç, savaşçılar için niyetin eşiğidir. Onun erki öyle büyüktür ki, o bir şey üzerinde yoğunlaştığında en şaşırtıcı sonuçları doğurabilir.”

Örnek olarak Carlos tanığı olduğu sıra dışı olaylar üzerine bize kimi hikâyeler anlattı. Büyücülerin olağanüstü eylemlerinin geçtiği her bir sahnede, tam disiplinli bir hayat, ılımlılık, yansızlık ve çözümleme kapasitesi olduğunun altını çizdi. Savaşçılar “kusursuzluk” adını verdikleri bir varoluş durumuna dayanan, bir araya toplanmış bu niteliklere en yüksek değeri biçiyorlardı.

Sözlerini kusursuzluğun ne entelektüel bir duruşla, ne de bir inançla ya da benzeri bir şeyle alakası olduğunu söyleyerek sürdürdü:

“Bu enerji ekonomisinin bir sonucudur. Bir savaşçı alçakgönüllülükle ne olduğunu kabul eder ve ağlayıp sızlanarak erkini boşu boşuna harcamaz, zira başka türlü olmaz. Bir kapı kapalıysa, ayak ya da yumruk darbesiyle kapı berbat edilmez! Bunun

yerine, kilit dikkatle incelenir ve nasıl açılacağı anlamaya çalışılır. Aynı şekilde, hayatı tatmin edici değilse, savaşçı bundan incinmez ve yakınmaz. Tersine, yazgısının gidişatını değiştirmek için stratejiler tasarlar. Eğer acımamızı azaltmayı ve de otantik ‘kendilik’ için yol açmayı öğrenebilirsek, kozmik niyetin pilotları ve enerji seli için kanallar olacağız.

Bu biçimde akışkanlaşmak için, kaynaklarımıza güvenmeyi öğrenmek ve hayatımızın çılgınca macerası için ihtiyaç duyduğumuz her şeyle birlikte doğduğumuzu anlamak zorundayız. Savaşçı sıfatıyla, büyücülük yoluna giren her erkek ya da kadın kendinden sorumlu olduğunu bilir. Erkek olsun kadın olsun kendi çevresinin kabulünü aramaz ve diğerleri üzerinden yoksunluklarından kendini kurtarmaya çalışmaz. Don Juan bana diyordu ki: 'Aradığın kendindedir. Eylemlerine son noktayı koymak ve berraklık özelliğine ulaşmak için mücadele etmek zorundasın. Çok geç olmadan önce kavgaya atıl!’ Kusursuzluğun günlük hayatımızı ilgilendiren en önemli yanı, özgürlük alıştırmamızın başkalarını nasıl etkileyeceğini bilmek ve ne pahasına olursa olsun çatışmayla sonuçlanmalarından kaçınmaktır. Bazen başkalarıyla olan ilişkilerimiz ihtilaflar ve beklentiler doğurur. Bir büyücü, ilişkilerinde dikkatli olma kavgası veren bir işaret avcısıdır. Eğer işaret yoksa insanlarla etkileşimde bulunmaz; o beklemekten hoşnuttur zira zamanı olmasa da, bütün dünyanın sabrına sahiptir. En küçük hatalı bir adımla mahvolmamak, hiçbir şeyi riske sokmamak için ortaya konan asıl meblağı görür. Mademki kim olursa olsun ilişkiye girmek için her şeye hazır değildir, savaşçı dikkat ederek ılımlılıkla ve yansızlıkla yakınlıklarını seçebilir, enerjisiyle uygunluk gösterdiğini kabul ettiği kişileri onaylayabilir. Giz böylesi açık bir bakışa ulaşmak için özdeşleşmeye ve özdeşleşmemeye dayanır. Bir büyücü soyutla özdeşleşir, dünyayla değil. Ve bu onun bağımsız olmasına ve kendini dinlemesine imkân verir.”

Carlos artık büyük bir savaşçı gibi görülen bir adam hakkında bize bir hikâye anlattı; fakat bu adamın evinde daima problemleri vardı ve eşi elbiselerini yıkamıyordu ya da ona yemek hazırlamıyordu, kaosa batıyordu. Bu durumla uzun zaman mücadele ettikten sonra, adam hayatına radikal bir değişiklik getirmeye karar verdi; fakat kendi karakterini değiştirmek yerine ki bunu yapacağı varsayılıyordu, eş değiştirdi...

“Yazgımız karşısında, her birimizin tek başına olduğunun farkına varın. Artık hayatınızı kendi elinize alın. Bir savaşçı ayrıntıları mükemmelleştirir, düş gücünü geliştirir ve pozisyonları hesaplayarak yeteneğinin sınırlarını zorlar. Kendini yetersiz hissetmek onun için tahayyül edilemezdir zira o soğukkanlıdır dolayısıyla ne hiçbir şeye ne de hiç kimseye ihtiyaç duymaz. Ayrıntılar üzerinde yoğunlaşırken, inceliği, kurnazlığı ve zarafeti işlemeyi öğrenir.

Don Vincent Medrano, bu mücadelenin güzelliğinin onun görülmez ilmeklerinde ortaya çıktığını söylüyordu. Bu büyücü imalatının alamet-i farikası, niyetin taçlanmasıdır. Bağımsızlık yetisi

ve ayrıntıları kontrol etmek başka insanların terk ettiği yerde direşmek kapasitesini üretir. Bu noktaya vardığında, savaşçı kusursuzluk davranışının ancak ilk adımındadır.

Kusursuzluk içsel varlığımızla dış dünyanın güçlerinin ince bir dengesinden doğar. Bu çaba, zaman, kendini adama ve daimî bir nesnellik içinde dikkatlilik gerektiren bir başarmadır, böylelikle nihai amaç asla gözden kaçmaz. Fakat en önemlisi, bu bir direşme gerektirir. Direşme rehaveti yener; bu, bu kadar yalındır.

Büyünün eşiği olası, arzu edilir ya da makul görünenin ötesinde daimî bir niyettir. Bu, zihinsel tam bir dönüş, Kartal'ın yayılımlarının istenci ile uyumlanmak ve onun sınırlarımızın katılığını akışkanlaştırma komutuna izin vermektir. Fakat böylesi bir bedeli ödemeye ve yürünecek yolun daha da ilerisine gitmeye hazır olan azdır.”

Carlos, birçok defa girişmiş olduğu işin sınırsız büyüklüğünden bunaldığını, ustasını terk etme noktasına geldiğini söyledi.

Nihayetinde onu bu kurtarmış ve her şeyin yitirilmiş gibi göründüğü bir sırada, her savaşçının kendi içinde bulacağı bir enerji dalgası ona "ikinci bir nefes" olmuştu.

“Çömezlerin çoğu, yıllarca süren bir arayış ardından ve beklentilerini tatmin edecek hiçbir şey bulamadan, belki de amaçlarının sadece ilk adımında bulunduklarını bilmeden, düş kırıklığına uğrayarak vazgeçiyorlar.”

Carlos başını salladı ve hüzünle yorumladı:

“O kadar uzağa yüzdükten sonra plajda ölmemeliydik... Kusursuzluk arayışı içinde, esnekliği, alçakgönüllülüğü, bağımsızlık duygusunu, ayrıntıları kontrol etmeyi ve direşkenliği elde eden savaşçı, kararlarının erkini edindiğini bilir. Kendisine uygunluğuna göre, istediğini yapmakta ya da yapmamakta serbesttir ve hiç kimse onu hiçbir şeye zorlayamaz. İşte o zaman, onun ihtiyacı olan şey, asla olmadığından daha fazla, heyecanlarının ve tinin ustası olmaktır; zira erkte toplanmış berraklık, patlayıcı bir karışım oluşturur. Bu da bir insanı kolaylıkla ihtiyatsız kılabilir.

Savaşçının yolu enerji ekonomisi yoludur; kusursuz olma niyetine tehdit oluşturanın tam tersidir. Fakat bazen, ışıltısında biriken erk artığı yüzünden, koşullar bilhassa sert bir biçimde ona karşı dönebilir.

Savaşçının ikilemi bir dağın zirvesine ulaşmak için, ağır yüklü ekipmanını, saatler süren mücadelesi sonrasında, hava şartlarının uçuş için artık iyi olmadığını fark eden bir delta plane pilotunun karşı karşıya kaldığı durumla aynıdır. Böylesi bir durumda, atlet için atlayışı karara bağlamak yerde kalmaktan bir hayli daha kolaydır. Eğer kararlarını uygun şekilde kontrol etmeyi öğrenmemişse, en olası sonuç ölümüne doğru atlayacak olmasıdır.

Aynı şekilde kimi zaman çömez, amacının egosunu beslemek olmadığını unutur ve kendisinden daha güçlü durumlara girer. Bu onun için yalnızca ölümcül olmayabilir, dahası onu erkin labirentleri içinde dağıtan büyük bir disiplinsizliği meydana getirir. Bu durumda erk onun işkencecisi olur.

Bir bilgi savaşçısı aptalca bir biçimde savaşın heyecanına teslim olmaz. Öncelikle koşulları gözlemler, olasılıklarını değerlendirir ve dayanak noktalarının sağlamasını yapar. Sonra, bu değerlendirme ışığında, en ufak bir tereddüt göstermeksizin saldırıya veya geri çekilmeye şevkle girişir. Gözü kapalı yumruk sallamaz fakat her bir yumruğunu katışıksız bir stratejisi alıştırmasına dönüştürür.

Zamanında nasıl karar vereceğini, ne zaman ve kiminle savaşa girmesi gerektiğini öğrenmeyen çömez saf dışı kalır. Zira ya biri onu öldürür ya da öyle defalarca akamete uğramıştır ki artık doğrulamaz.

Savaşçının nihai meydan okuyuşu yolunun bütün özelliklerini dengelemektir. Oraya varınca, amacı boyun eğmez olur. Umutsuz bir yarar arzusundan artık heyecanlanmaz. İstencinin ustasıdır ve onu kişisel hizmetine koşabilir. Bu noktaya kadar gittiğinde, savaşçı kusursuz olmayı öğrenmiştir. Ve onun için, kusursuz olmaya devam etmek bütünüyle biriktirmiş olacağı enerjiye bağlıdır."

Carlos, yeni erklerini zengin olmak için kullanan bir çömezden örnek verdi:

"Sonuçta bir yol ayrımına gelir, ya 'şunu isterim, bunu isterim' hâletiruhiyesine girecektir ya da niyetini geliştirecektir. Birinci alternatifi seçse, yolun sonuna varmıştır, zira tasarrufundaki önemsiz enerji niceliğinden, egosunun kıskaçları asla gerçekten tatmin olmayacaktır. O ikinci alternatife, özgürlüğe doğru yol alır.

Niyet, istemlerimizi Kartal'ın komutlarına dönüştüren kozmik bilinçle dikkatimizin simbiyozudur. Kendimizi kararlılıkla orada sınamaya cesaret etmeliyiz ve bir kez bu noktaya varınca, her şey olanaklıdır. Niyet büyücülere sıradan olmayan bir dünyada yaşama ve bir özgürlük yazgısı niyetine sahip olma olanağı verir. Onlar için özgürlük bir olgudur, sadece bir ütopya değil.

Savaşçı yolunun ilkelerini görmezlikten gelen modern insan özel, dinsel ve toplumsal ilgilerden oluşmuş şeytanca bir tuzağa esir düştü. Yaşam tarzını sürdürmek için günde sekiz saat çalışıyor. Ardından evine dönüyor ya da onu bekleyen daimi eşine ve ondan bir şeyler talep eden ve onu zincirlerini sürüklemeye zorlayan çocuklarına... gücünü tüketene ve evin bir köşesinde hatıralarını geviş getiren yararsız bir nesne olana kadar. Ona mutluluğun bu olduğu söylendi ama kendini mutlu hissetmiyor, tuzağa düşmüş hissediyor.

Savaşçılar olun, durdurun bunu! Potansiyelinizin farkına varın ve tüm bunlardan kurtulun! Kendinize hiçbir sınır dayatmayın. Yerçekimi yasasına meydan okuyabiliyor ve uçabiliyorsanız, ne kadar iyi! Ve hâlâ size ölüme meydan okumak ve sonsuzluğa bir bilet almak için kâfi dürtü kalıyorsa, öyleyse bu harika!

Her şey için her şeyi göze alın! Kendi kendini hayranlıkla seyretme tuzağından çıkın ve bunların hepsinin insanın gücü sınırları içerisinde olduğunu algılamaya cesaret edin! Bir bilgi savaşçısı otantik olmak için çaba harcar ve hiçbir uzlaşmayı kabul etmez, zira mücadelesinin amacı bütünsel özgürlüktür."



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön