Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

2 bolum savascinin soylesisi 4 iz surme sanatini ogrenmek


Carlos'un anlatımları yavaş yavaş etkisini üstümde gösterdi. Bir gün, kişisel önemliliğimi taşımak adına sarf ettiğim çabanın boyutunu ciddi anlamda incelemeye koyuldum. Kendi kendine yeterlik ya da kabul görme ihtiyacı gibi, müşterek ve kaba formlarda ortaya çıkanları değil, bu dünya üzerine sahip olduğum temel düşüncelere bağlı olan, en kurnaz görünümdekileri.

Ancak bu tefekkürler beni hiçbir kesinliğe kavuşturmadı. Aksine, içinde yaşadığım ve daima sağduyu adına elimde tutmuş olduğum, kendi kendini çökerten ideolojik yapının ne kadar devasa olduğunu fark etmeye başlıyordum. Carlos'a anlattığımda, bunu oldukça doğal bir fenomen gibi karşıladı.

“Kendi izini sürmeyi öğrenmektesin. Aklını kullanmayı öğrendiğinden bu yana, yapmış olman gereken de buydu.

Daha önce iz sürme sanatı üzerine bir şeyler okumuştum, kendi rutinlerimizi birer av gibi yakalamaya dayanan, bir av stratejisiydi. Bu stratejiyi sıradan hayata uygulayabiliriz, örneğin alışılmış durumlara. Fakat aynı zamanda bunu, iç şeytanlıklarımız olan, kuşku, tembellik ve kendini hoş görme üzerinde de uygulayabiliriz.

Konferans başlamadan önce biraz zamanımız vardı, bu durumdan istifade ederek, bana bu konudan biraz daha bahsetmesini istedim. Ama o beni çok büyük bir şaşkınlığa uğratarak, bu öğreti içinde ölümüne yükümlülük almadığım sürece bunu yapamayacağını söyledi.

Ona niçin bana böyle karşılık verdiğini sorduğumda:

Çünkü bana karşı dönmeye başlarsın. Rüyanın çömezliği kimseyi yaralamaz, Yapabileceğinin en kötüsü, böyle bir şeyin olası olduğuna inanmamaktır. Buna karşılık, iz sürmek onu uygulayan büyücüler gibi çok saldırgandır, bu nedenden dolası da vasatların çoğu bunu konuşmaktan çekinir, çünkü bunu yapacak cesaretleri yoktur. Çömez ilk etapta çapraz ateş altındadır ve kendini başarısız hisseder, egosunun etkisinden sıyrılmayı başaramaz.

Tıpkı madenî bir para gibi, iz sürmenin iki yanı vardır. Bir yandan dünyanın en kolay işidir; öte yandan çok zor bir tekniktir, kompleks olduğu için değil, insanların genellikle yanaşmak istemedikleri kendi yönleriyle alakalı olduğu için.

İz sürmek birleşim noktasının çok küçük, fakat çok sert hareketlerine yol açar; seni derinden kendiyle götüren rüya görmek gibi değildir, ama esnek bir top gibi seni zıplatır ve derhal olduğun yere koyar. Kendi çevrene baktığında, her zaman sahip olduğun aynı dünya görüşüne sahipsindir, o zaman alışılagelen tarzdaki şeylere yaklaşmaya devam edeceksindir. Eğer bu durumda eğitimcin tarafından değişiklikler yapmaya zorlanırsan, seninle istediğin şeye bahse girerim ki yaralanacak ya da kibire bürünecek ve öğretiden uzaklaşacaksın.”

Ona büyücülerin bu şartlar altında, bu sanatı nasıl öğrettiklerini sordum.

“Geleneksel olarak,” diyerek yanıtladı. Bu sanat artmış bilinç durumunda öğretiliyordu ve sonuç bekleniyordu.

“Bu açıkça konuşulabileceğimiz bir şey değil, satır aralarının okunması gerekir. Bilginin bu bölümü sol taraf öğretilerine ait. Meselenin ne olduğunun anımsanması uzun yıllar ister ve bunu uygulamaya muktedir olmak daha da fazlasını. Senin şimdi bulunduğun düzeyde, iz sürmeye dayanmanı sağlayabilecek tek şey, ona rüya yöntemleriyle sokulmaktır. Fazla kişisel olan konulara ya da kendi kuşku ataklarına yaklaştığını hissettiğin hangi anda olursa olsun, ellerine bak ya da senin seçmiş olduğun herhangi başka anımsatıcı kullan. Rüya görme dikkati, sabitlenmeni kırmakta sana yardım edecektir...”



••Nagualın İşareti••


Carlos çekincelerine karşın bir başka vesileyle, teorik bağlamda kaldığımız müddetçe iz sürme konusundaki sorularımı yanıtlamayı kabul etti.

“İyi halinden istifade ederek, iz sürme sanatının pratik kullanımını bana açıklamasını istedim.”

Carlos:

“İz sürmek bir enerji izcisinin temel etkinliğidir. İnsanlarla olan ilişkilerimizde şaşırtıcı sonuçlarla uygulanabiliyor olmasına karşın, iz sürmek ilkesel olarak uygulayıcıyı biçimlendirmeye yöneliktir. Başkalarını yönlendirmek ya da kontrol etmek çetin bir iştir ama kendi kendimizi kontrol etmemiz, kıyaslanamaz düzeyde çok daha zordur. Bundan dolayı iz sürmek, nagualı ayırt eden tekniktir.

İz sürmek, birleşim noktasını yeni bir pozisyonda sabitleme ustalığı olarak tanımlanabilir.

İz süren savaşçı bir avcıdır. Ama maddi çıkarlar üstüne odaklanmış bir tine sahip sıradan bir avcıdan farklı olarak savaşçı, en büyüğünden bir av hayvanının, kişisel önemliliğinin peşine düşer. Bu onu ancak kendindeki rüya benzeri bir şeyin çözüme kavuşturabileceği - hemcinsleriyle yapacağı görüşmedeki meydan okumasıyla yüzleşmeye hazırlar. İz sürmeyi öğretmeyen büyücüler aksi insanlardır.

“Niçin Carlos?”

“Çünkü insanların aptallıklarına tahammül etmeye sabırları yoktur. İz sürmek bizim için doğaldır, hayvani mirasımızdan ileri gelen ayırt edici bir özelliktir. Hayatta kalmak için hepimizce geliştirilen, enerjimizi bir kalıba döken ve adapte olmamıza yardımcı olan davranış alışkanlıklarıdır bunlar. Bu rutinleri inceleyerek, dikkatli bir gözlemci verili hangi anda olursa olsun, bir insanoğlunun ya da bir hayvanın davranışını doğrulukla önceden saptayabilir.

Savaşçılar her türlü alışkanlığın bir bağımlılık olduğunu bilirler. Uyuşturucu kullanmaya ya da her pazar kiliseye gitmeye bağlanabilirsin; aradaki fark biçimseldir, esasta değil. Yine benzer biçimde, dünyanın akla uygun olduğunu düşünmeye ya da inançlarımızın biricik gerçeklik, olduğuna inanmaya bağımlı olduğumuzda, bizi evcilleştirenin ne olduğunu görmemize izin vermeyen, duyularımızı karanlıkta bırakan bir alışkanlığın kurbanıyızdır.

Rutinler, hiçbir anlamları olmamalarına rağmen, mekanik bir tarzda takip ettiğimiz davranış modelleridir. Bir iz sürücü olmak için, bu ölümsüzlük koşullandırmalarından kendini kurtarmalısın.

Çünkü savaşçı, kararlarının efendisidir, iz sürücü bir savaşçı hayatındaki her bağımlılık kalıntısının izini süren bir kişidir. Ancak özgür olmak için enerjisinin bütünlüğünü tekrar elde etmesi gerekir. Ve seçim yapma özgürlüğüne sahip olduğundan, ister insanlarla olsun isterse de başka bilinçli antitelerle olsun, ölçülü

davranış biçimlerini kazanabilir. Başkalarının davranışlarını incelemeye dayandığı için, bu manevranın sonucu rutin bir katılım değil, iz sürmektir."

"Tüm bunlar ne anlama geliyor?" dive sordum.

Carlos:

"Senin bakış açından, hiçbir anlama gelmiyor, özgürlük akla itaat etmez. Bununla beraber, rutinlerini kırdığında, ölümsüzlük mitinin maskesini düşürdüğün için, bütün varlığın sarsılır."

Parmağıyla işinden dönen insanları göstererek:

“Ne yapmaya gittiklerini sanıyorsun? Bu insanlar son günlerini yaşamaya gidiyorlar! Daha da acısı, muhtemeldir ki içlerinden pek azı bunu biliyor. Her gün biriciktir ve dünya bize anlatıldığı

gibi değil. Alışkanlığın gücünü feshetmek, bir defada alınan bir karardır. Bu eylemden itibaren, savaşçı bir iz sürücü olur.”

“Yani bu iddiayı gündelik şeylerde yerine getirecek bir savaşçı gerçeği var olabilir mi?”

“Hayır, bu anlamak zorunda olduğun bir şey, yoksa kusursuzluk arayışın saflığını yitirecek ve sen ona ihanet etmeye başlayacaksın. Rutinleri kırmak bu patikanın amacı değil, sadece araçlarından birisidir. Amaç, bilinçli olmaktır. Bunu göz önünde bulundurarak, iz sürmenin bir başka tanımı da; ‘bütünsel bir sonuç için bükülmez bir dikkat’tir diyebiliriz.

Dikkatin bu tipinin bir hayvana uygulanması onu av parçasına dönüştürür. Eğer bunu bir başka insana uygularsak, bu bir müşteri, bir yandaş ya da romantik bir ilişki üretir. Ve bir inorganik varlığa uygulanması, büyücülerin ‘bağlaşık’ dediği şeyi sağlar. Ama bu sadece söz konusu Toltek sanatının değerlendirilebildiği iz sürme eylemini kendi üzerimizde uyguladığımızda olur, çünkü bu çok değerli bir şey üretir: Bilinç.”



••Küçük Tiranın İzini Sürmek••


Yaptığı açıklamalara karşın, iz sürmenin pratik boyutu benim bakış açıma göre, onun öğretisinin en muğlak yanlarından biri olmaya devam ediyordu. Geçen yıllar boyunca, özetleme ve içsel sessizlik gibi kimi alıştırmaları yerine getirmeyi, rüya görmeyi bile başardım. Ama iz sürmeyi denediğim zaman, ancak müphem sonuçlar elde ediyor ya da kendimi gülünç hissediyordum.

Göründüğü kadarıyla, Carlos çabalarımın bilincindeydi, çünkü bir süre sonra beni çağırdı ve şöyle dedi:

“Hayatını karmaşıklaştırma. Öğretiyi karikatürize etmektesin. Eğer iz sürmek istiyorsan, kendini gözle. Hepimiz mükemmel avcılarız, iz sürmek bizim doğal yeteneğimiz. Açlık bizi baştan çıkardığında olgunlaşıyoruz; çocuklar ağlar ve arzu ettiklerini elde etmeyi başarırlar, kadınlar erkekleri faka bastırır, erkekler aynı şeyi birbirlerine, iş yaptıkları adamları dolandırarak yaparlar. İz sürmek, istediğini elde etmeye muktedir olmaktır.

Eğer yaşadığın dünyanın bilincine varmak istiyorsan, dikkatli kalma yalın gerçeğinin iz sürmenin bir tipi olduğunu anlayacaksın. Ayrım yapmamız gelişir gelişmez bunu öğreniyoruz, onu çok doğal bir şey gibi alıyoruz ve bu konuda asla kendi kendimizi sorgulamıyoruz. Ama bütün eylemlerimiz, hatta en özgecileri bile, avcı ruhuyla sırılsıklamdır.

Sıradan insan iz sürdüğünü bilmez, çünkü karakteri toplumsallaştırma tarafından evcilleştirilmiştir. Varlığının önemli olduğuna iknadır, dolayısıyla onun eylemleri kişisel önemliliğinin hizmetindedir, yoksa bilincinin genişlemesinin hizmetinde değil.”

Carlos, önemliliğin karakteristiklerinden birinin de bize ihanet etmesi olduğunu söyleyerek sözlerine devam etti:

“Önemli kişiler akışkan değildirler, caka satarlar, kendi hususi¬ yetilerini sergilerler, duyarlıktan ve sıvışmak için gereken hızdan yoksundurlar. Işıltıları fazlasıyla katıdır ve artık onu savunacak hiçbir şeye sahip olmadıklarında, onu artık akışkan kılamayacaklardır.

Büyücülerin metodu, yaşadığımız gerçeklik üzerine kendini yeni bir tarzda odaklamaya dayanır. Onların aradıkları, malumatlar biriktirmekten daha çok, enerjilerini yeniden sıkıştırmayı elde

etmektir. Kendi izini sürmeyi öğrenmiş kişi bir savaşçıdır, artık başkalarına göstermek zorunda olduğu ağır bir imajla dolu değildir. Kimse onun farkına varamaz eğer o bunu arzu etmiyorsa;

çünkü bağlılıkları yoktur. Bir savaşçı avcıdan üstündür zira kendine gülmeyi öğrenmiştir.”

Carlos, eğitimcisi Doña Florinda Matus’un göze çarpmamayı kendisine nasıl öğrettiğini anlattı.

“Kitaplarımın satışının tam da beni zengin bir adam yaptığı sırada, beni bir yol lokantasında hamburger kızartmaya gönderdi! O paraya elimi sürmeksizin yıllarca çalıştım. Bu bana doğruluk perspektifini kaybetmemeyi öğretti. Ve dersimi aldım!

Bundan bir müddet sonra, görülmez olmak için yeni bir fırsatım oldu. Bir arkadaşın evine kaktüs götürmüştüm ve onları dikmeye başladım. Birden, beni takip ederek izimi bulmuş iki Times muhabiri belirdi. Beni bir bahçıvan sandıkları için, bana ev sahibinin nerede olduğunu sordular. Onlara kapıyı göstererek, ‘şu kapıyı çalın’ dedim. Onların sorularını arkadaşım yanıtladı:

‘Hayır, onu görmedim’ dedi arkadaşım ve muhabirler birbirlerine, ‘yer yarılıp da içine mi girdi bu Castaneda! ’ diye söylenerek gittiler.

Kişisel önemlilik problemi kişisel bir konu olduğu için her savaşçı, öğretileri kendi koşullarına uyarlamalıdır,” diyerek sözlerine devam etti Carlos. “Bu sebepten dolayı, iz sürme teknikleri son derece esnektir. Ama alıştırma herkes için aynıdır; tinin belirtilerini tanımak amacıyla yeterli disiplini edinmek için, yersiz rutinlerden kurtulmak. Bu iki başarma, karakterin gerçek büyük başarısından oluşur. Bu düzeyde bir disiplin edinmenin en iyi aracı, etkin biçimde küçük bir tiranı gerektirmektedir.”

Sorularımı yanıtlarken, küçük bir tiranın, hayatı bize imkânsız kılan birisi olduğunu açıkladı. Geçmiş çağlarda, insanın bu türü bizi fiziksel olarak yaralayabilir ya da öldürebilirdi; günümüzde küçük tiranın bu türü artık neredeyse bulunmuyor. Bununla beraber, kendimize verdiğimiz kişisel önemliliğin düzeyine göre, bu rahatsız edecek bir pozisyonda bulunan her insan, küçük tirana hizmet edebilecektir. Ondan kaçınmak yerine onunla karşılaşmalıyız, aslında küçük tiranla değil, kendi aptallığımızla.

"Aramızdan çoğunun kendisini değiştirmek noktasında fazlasıyla tembel olduğu ölçüde küçük tiran elzemdir. Küçük tiran zaaflarımızı göstererek benliğimizin sabitliğini sarsar. Bize gerçeği —önemli olmadığımızı— gösterir ve eylemleriyle bizi bunun böyle olduğunu ortaya çıkartmaya hazırlar. Onunla görüşmeyi öğrenmek, iz sürmeyi olgunlaştırmak açısından gerçekten de yegâne etkililikte bir araçtır.

Bu iş için küçük tiran o kadar önemlidir ki, küçük bir tiran bulmak ve onunla ilişki kurmak, bir çömez için bir takıntı olabilir. Öyle ki, ihtiyacı olanı bulmuş bir savaşçıyı dolduran biricik duygu, samimi bir şükran duygusu olacaktır.

Küçük tiran bolluğu var, kıtlığı çekilen ise onları bulmak için altı okka taşak sahibi olmak; yıkıcı bir strateji makinesi hazırlayarak, her şey onlardan yanayken, iz sürme aracılığıyla onlarla bir temas oturtmak ve onların öfkesini kışkırtmak.

Biz bunun yerine yaşantımızı bize acı veren, bizi kızdıran, korkutan ya da bizi karmaşaya sokan durumlardan kaçarak geçiriyoruz. Bu şekilde, tinin yolumuza çıkardığı en değerli araçlardan birini kaybediyoruz.”

Carlos'a, düşmanın bu türünü göğüslemek için geliştirilecek stratejinin ne olduğunu sordum.

“Her şeyden önce, onları düşman gibi görme; onlar kendi amacımızın istençdışı bağlaşıklarıdırlar. Çarpışmanın ego için değil, enerji için mücadele etmek olduğu bakışını kaybetme. Önemli olan kazanmaktır, yoksa ötekinin kaybetmesi değil. Küçük bir tiran bunu bilmez ve bu onun zaafıdır. Kendi olayımda, bu kişilerin birçoğuyla görüşme ayrıcalığım olmuştu, her ne kadar Don Juan'ın anlattığı kalitede küçük bir tiranla karşılaşma şansı bana asla verilmemiş olsa da.”

Carlos bana çömezliğinin başında iz sürme sanatına yaklaşımındaki esas güçlüğün, sabırsızlık olduğunu anlattı. Don Juan ona yardım etmek için, yaşlılar evinde yaşayan bir kişiyle yakınlaşmasını istemiş Carlos'tan.

“Bu yaşlı adamla karşılaştığımda, yirmili yaşlarının nasıl geçtiğini herkese anlatmayı alışkanlık edinmiş bir adam olduğunu gördüm. Çarpıcı bir olaya tanık olmuştu: Bir İtalyan kafesinde oturuyormuş. Aniden, bir otomobil kapı önünde durmuş ve arabadan çıkan otomatik silahlı adamlar kafeyi taramışlar. İyi talihi sayesinde arkadaşım bir masanın altına saklanabilmiş ve burnu bile kanamadan kurtulmuş.

Bu anekdot, yaşlı adamın hayatının biricik hazinesini oluşturuyor gibiydi. Onu tanıyanlar açısından ise işin üzücü yanı, yaşlı adam amnezi hastalığından mustaripti ve hikâyesini kime anlatmış olduğunu sürekli unutuyordu. Yıllar boyunca buna tekrar tekrar katlanmak zorunda kaldım. Her yaşlılar evine gittiğimde, beni kolumdan çekiştiriyor ve soruyordu: ‘Sana daha önce gangsterler tarafından nasıl saldırıya uğradığımı anlatmış mıydım?’

Onun için üzülüyordum, çünkü belirli bir biçimde, bana kendi geleceğimin belirsizliğini düşündürtüyordu. Ama nihayetinde canıma tak etmişti. Don Juan’ı görmeye gittim ve ona: ‘Nagual.

Bu yaşlı adamı artık kaldıramıyorum, çileden çıkarıyor beni! Bu ziyaretlerin amacı ne?’ diye sordum.

Fakat Don Juan boyun eğmezdi. Bu andan itibaren ya her gün ziyarete gitmemi ya da çömezliği bırakmamı emretti.

Bu gözdağının telaşıyla, bütün sabrımı topladım ve görevimi yerine getirmeye çabaladım. Bazen yaşlı adamın göründüğü kişi olmadığını düşünerek hayal kuruyordum. Bu bana işime devam etmek için cesaret verdi. Bir gün, yaşlılar evine gidip de arkadaşımı görmek istediğimde, bana onun öldüğünü söylediler.”



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön