Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

2 bolum savascinin soylesisi 6 birlesim noktasinin varligini surdurmesi


Carlos, sıklıkla ölüm temasından söz etmesine rağmen, bir insanın vefatı sonrası hayatta kalmasından bahsetmekten kaçınıyordu. Meseleye dair görüşünü öğrenmek için bu vesile bana iyi bir fırsat gibi geldi.

“Carlos, öldüğümüzde ne oluyor?” diye sordum.

“Belli olmaz,” dedi. “Ölüm her birimiz için geçerlidir, ama herkes için aynı değildir. Tamamen enerjisel düzeye bağlı. Seni temin ederim ki, sıradan bir kişinin ölümü yolculuğunun sonudur ve yaşantısından elde ettiği tüm bilinci Kartal'a iade etmeye mecbur olduğu andır. Eğer dirimsel gücümüzden başka sunacak bir şeyimiz yoksa nihayete ereriz. Bu tip bir ölüm, birinin tüm duygusunu siler.”

Ona bunun kişisel görüşü mü, yoksa görücülerin geleneksel bilgisinin bir parçası mı olduğunu sordum.

Carlos:

“Bu bir görüş değil; öteki tarafa gittim ve biliyorum. Öbür dünyada aylak aylak dolaşan çocukları ve erişkinleri gördüm ve onların kendi kendilerini hatırlama çabalarını. Enerjilerini dağıtanlar açısından, hiç durmaksızın azar azar kaybolan ve sonra da hiçbir şeyin kalmadığı anı baloncuklarıyla dolu, uçup giden bir rüya gibidir ölüm."

“Rüya gördüğümüzde bir ölüm durumuna yakın olduğumuz anlamına mı geliyor bu?”

“Ölüme yaklaşmıyoruz, biz zaten oradayız! Ama bedenimizin dirimi tam kaldığından, geri dönebiliyoruz. Ölmek kelimenin tam anlamıyla bir rüyadır.

Biliyorsun, sıradan bir insan rüya gördüğünde, dikkatini herhangi bir şey üzerine odaklayamaz; onun hiçbir şeyi yoktur, hayatı boyunca biriktirdiği deneyimlerle beslenen parçalanmış belleği hariç. Bu insan ölürse, aradaki fark; rüyasının genişlemesi ve bir daha uyanamayacak olmasıdır. Bu ölüm rüyasıdır.

Ölüm yolculuğu onu inançlarının, kişisel cennetinin ve cehenneminin maddileştiğini göreceği bir sanal görüntüler dünyasına taşıyacaktır, başka hiçbir yere değil. Ve böylesi görüşler, belleğin dürtüsü zayıfladıkça zamanla yok olmaya başlar.” “Peki ya ölenlerin ruhlarına ne olur?”

“Ruh yok, var olan enerji. Fizik beden kaybolduktan sonra, geriye anıyla beslenen enerjisel bir antite kalır sadece.

Kimi insanlar kendi kendilerine karşı öyle ilgisizdirler ki, onlar neredeyse farkına varmaksızın ölürler. Birleşim noktası blokajı olan insanlar, amnezik gibidirler ve artık anıları sıralayamazlar.

Hiçbir ayrımlamaları yoktur; kendilerini daima unutmanın kıyısında hissederler. Öldüklerinde, bu insanlar neredeyse anında parçalanırlar; hayatta kalma dürtüsü onları ancak azami birkaç yıl korur. Bununla beraber, insanların çoğunluğu parçalanmaya yüz ila iki yüz yıl arasında, biraz daha geç bir zamanda başlarlar. Anlam dolu bir hayata sahip olanlar bir beş yüz yıl direnebilirler. Hatta insan kitleleriyle bağlar yaratmayı becermiş olanlar için menzil daha da uzundur, onlar bilinçlerini tam bin yıl boyunca koruyabilirler.”

"Bu noktaya nasıl erişirler?"

“Yandaşlarının dikkati içinde. Bellek, yaşayan varlıklarla göçenler arasında bağlar yaratır. Bu onların bilinçli kalıyor olması gibidir. İşte bundan dolayı, tarihsel kişiliklerin kültleri o denli kararlıdır. Geçmişte mumyalananların niyeti; tarihteki isimlerini korumaktı. İronik bir biçimde, enerjiye boyun eğdirmek en ağır yıkımdır. Eğer bir kişiyi cidden cezalandırmak istiyorsan, onu kurşun bir tabutla göm; karmaşası sonlanmayacaktır Ne yaptığı ya da nasıl yaşadığı önemsiz; sıradan bir kişinin daha ileri gitmek için en küçük şansı yoktur. Sonsuzlukla yüzleşerek yaşayan büyücüler için, beş ya da beş bin yıl hiçbir şeydir. Bu nedenle büyücüler, ölümün bir bozunum enstantanesi olduğunu söylerler.”

"Benim bilmek istediğim, ölen insanlar geri dönebiliyorlar mı ve hayattakilerle temasa geçebiliyorlar mı?”

Carlos:

"Farklı bilinç kürelerinde bulunanlar arasındaki ilişkiler, ancak birleşim noktası düzenlenmesi esnasında kurulabilir. Ölüm, nihai bir algısal bariyerdir. Yaşayanlar rüya sırasında ölüler âlemine gidebilirler, ama bu bir savaşçının cüret etmeyeceği türden bir şeydir, çünkü bu onun enerjisini sadece çarçur ettirecektir. Buna karşın, göçmüş büyücülerle temasa geçmek çok farklı bir şeydir.”

“Niçin?”

“Çünkü onlar enerjisel çiftlerine erişmeye ve teknikleriyle bireyselliklerini alıkoymaya muktedir olmuşlardır.”

“Bu tip bir bilinçle nasıl ilişkiye geçebiliriz?”

“Rüya görürken. Bununla beraber, tamamlayacağı özgün bir işi olmadıkça, bu dünya üzerindeki dikkatini sabitlemekten çoktan çıkmış bir büyücü için bu çok zordur, ayrıca sıradan bir insanın bu teması kaldırması daha da zordur.”

Bu varlıklarla etkileşim savaşçılar için çok faydalıdır ama başkaları için dehşet vericidir, çünkü inorganik bir büyücü bir hayalet değildir; bilinçli ve ateşli, yeğin bir enerji kaynağıdır, ona tedbirsiz yaklaşanlara zarar verebilir. Hatta bu tip bir temas, yaşayan bir büyücüyle yapılan bir alışverişten daha tehlikeli olabilir.”

“Neye bağlı bir tehlike bu?”

“Bu enerjinin doğasıdır. Eğer büyücülerin sempatik insanlar olduğuna inanıyorsan, yanılıyorsun, onlar nagualdırlar!

Bünyemizde, bizi gerekli her türlü aracı kullanmaya iten çok marazi bir özellik var. Bu kaçınamadığımız doğal bir şey. Bu karakteristik bir büyücüde yırtıcıdır ve ayrılışının ardından görkemlidir, zira kendi isteklerine karşı gelmek için artık hiçbir mânisi yoktur. Bir büyücü inorganik olduğu zaman, daima olduğu şeye geri döner: Asalak kozmik bir yayılıma.”



••Periyodik Varlıklar••


Carlos'la karşılaşmadan önce, Doğu'ya ait okumalarımın etkisiyle, ölümden sonra yeni bir bedende doğma öğretisini savunuyordum. Hıristiyan inancındaki bedenin dirilişine mantıklı bir alternatif gibi görünüyordu. Bununla beraber Carlos, konuşmalarımızın birinde, Hıristiyanlıktaki ve Doğu'ya ait dinlerdeki dini inanışların benzer biçimde güvenilmez olduğunu, çünkü onların ortak bir paydaya; ölüm korkusuna dayandıklarını söyledi.

Açıklaması beni şaşkınlığa uğrattı. Daima beni büyülemiş bir konuyu, tamamen yeni bir biçimde görmekti bu.

Fikrini sorduğumda, bu konu sanki zahmete değmezmiş gibi, Carlos ilgimi bir başka konuya çekmeye çalıştı. Fakat daha sonra taktik değiştirerek, kişiliğin varlığını sürdürmesi üzerine olan bütün inançlarımın, toplumsal telkinlerin sonucu olduğunu söyledi.

“Sana zamanımızın olduğunu, ikinci bir şansımızın olacağını söylemişler. Düpedüz uydurma!

Görücüler, insanoğlunun kendi başına parlamaya başlamış, hayat okyanusundan kopmuş bir damla su gibi olduğunu belirtirler. Bu parlama, algının birleşim noktasıdır. Fakat ışıldayan koza dağıldıktan sonra, bireysel bilinç parçalanır ve kozmik olur. Nasıl geri dönebilecek ki? Büyücüler için, her hayat biriciktir ve sen de onun tekrarlanmasını mı umuyorsun?

Senin düşüncelerin, sahip olduğun kendi biriminin çok önemli olduğu görüşünden kaynaklanıyor. Fakat geriye kalan her şey gibi, sen de katı bir blok değilsin, akışkansın. Senin benliğin inançlarının bir birleşimi, bir anı; hiçbir somutluğu yok!”

“Dinler neden bu kadar farklı öğretiler vaaz ediyorlar?” diye sordum.

Carlos:

“Anlaması kolay; bunlar, insanoğlunun atalarından kalma korkularına yanıtları. Her kültür kendi açıklayıcı önermelerini yaratır, ama sadece görücüler Kartal'ın yayılımlarının bu yönlerini kendileri için doğrulayarak, inançların ötesine geçmişlerdir.”

Carlos bana, evrende bir tespihin taneleri gibi takılı durduğumuz enerji kümelerinin var olduğunu açıkladı:

“Bizler periyodiğiz, ışıltılı bir damganın sonucuyuz ve her seferinde yeni doğmuş bir varlık, bu modelin doğasını içine alır. Ama bizi birleştiren zincir kişisel doğa değildir; o belleğin ya da kişiselliğin, ya da başka türden hiçbir şeyin transferini gerektirmez.

Ölüm durumunda varlığını devam ettirebilmek için, bir büyücü olmak gerekir. Kartal canlı bir replik ile hoşnut edilerek, büyücüler, sonsuzluk için yanan bireysel bilinçlerinin alevini korumaya muktedir olurlar. Fakat bu büyük bir başarıdır. Bir savaşçının en büyük damlamasının bedava bir hediye olduğunu mu düşünüyorsun?

Son zamanlardaki incelemelerin bazı insanların çok özel şartlarda, geçmiş bir hayatın olaylarını hatırlayabildiğini ortaya koyduğunu anlattım.

Carlos, olayların hatalı bir yorumlanmasının söz konusu olduğu olgusu üzerinde durdu;

“Herhangi bir kimsenin başka zamanlarda yer alan kimi canlı yayılımlarla düzenlenebilmesi ve yaşadığını hissedebilmesi doğrudur, ancak bu birçok hayat değildir. Fakat bu olası milyonlarca düzenlenme içinden sadece bir düzenlenmedir.”



••Büyücünün Alternatifi••


Sıradan bir insanın da ölürken hayatta kalma şansının olup olmayacağını sordum Carlos'a.

Carlos, “Her zaman bir olanak vardır: savaşçının yolu” dedi.

“Eğer bunu anlamak istiyorsan, meseleye ‘ak ya da kara’ ikilemiyle bakma. Bunu daha ziyade, birleşim noktasının hareketi bağlamında gör. Bir savaşçının meydan okuması dikkatini sabitlemek ve göçüşünden sonra bile bireyselliğinin bilincini sürdürmek için mücadele etmektir.

Belirli bir algı eşiğine eriştiğimizde, fizik ölümün bir meydan okuma olduğunu görürüz. Yaşamanın iki tarzı olduğu gibi, ölmenin de iki tarzı vardır; her iki durumda da kusursuz savaşçılar gibi davranabiliriz —ya da bilinçsiz aptallar gibi. Bu ayrım her şeyi değiştirir.”

“Ölümden sonra olacaklar, bizim hazırlığımıza mı bağlıdır demek istiyorsunuz?”

Sorumdaki niyeti anlayarak yanıtladı:

“Evet, ama senin yorumlamak istediğin biçimde değil. İyi olmak ya da işleri kolaylaştıracak kimi buyruklara itaat etme bilgisi, bizi teslim alan toplumsal düzenin bir aldatmasıdır. Zahmete değer tek hazırlık, bize enerjinin nasıl biriktirileceğini ve nasıl kusursuz olunacağını öğreten, zorlu savaşçı yoluna dayanır.

Yine aynı biçimde, ölmenin ve yaşamanın iki biçimi olduğu gibi, iki tip de insan vardır: Kendini ölümsüz hissedenler ve çoktan ölenler. Birinciler beklentileri yeşertir, diğerlerinin ise beklentileri yoktur. Bir savaşçı, vaktin çoktan dolduğunu bilen birisidir, ama o yine de savaşa devam eder, çünkü bu onun doğasıdır. Savaşçının gözlerine bakarsan, orada hiçliği bulursun.”

“Ama öyleyse, büyücülerin alternatifi gerçekten neye dayanıyor?"

"Kendi sonundan kurtulmak isteyen insan için bir tek çare vardır: Enerjisinin baştan sona kullanımı. Bu çalışma; rüya görmekten, iz sürmekten ve özetlemekten oluşur. Bu üç teknik tek bir ortak sonuç verir: Enerji bedeninin tamamlanması.

Genel anlamda, varlığımızın süresi büyük ölçüde enerjimize nasıl davrandığımıza bağlıdır. Ağzına kadar günlük işlerle dolu bir hayat yaşıyoruz; dokunduğumuz, gördüğümüz şeyler tarafından tüketiliyoruz ve bu yüzden ölüyoruz. Ama özetleme aracılığıyla yaşamsal öneme sahip bu gücün hepsini kendimize anımsatırsak, artık ölüm aynı şekilde varlık göstermez, zira bütünlüğümüze sahip oluruz.

Görücülerin bakış açısından, hayatını özetleyen bir savaşçı ölmez. Savaşçının dikkati sürekli ve tutarlı bir çizginin öyle bir yoğunlaşmasıdır ki; o dağılmaz. Onun özetlemesi asla sonlanmaz, sonsuzluk amacıyla devam eder, çünkü bu iz sürerek geri gitme, kendini var etme ve bütün olma işidir.

Bizlerin bireyler olarak işlev görmek amacıyla belli bir deneyim niceliğine ihtiyaç duymamız gibi, büyücü de gerçek bir büyücü olmak amacıyla ikinci dikkat içinde yeter derecede bir uygulamaya ihtiyaç duyar; yoksa zamanı geldiğinde hazırlıksız yakalanacak ve sonsuzluğa tamamlanmamış bir büyücü olarak gidecektir.

Yine de, bütün hayatı boyunca mücadele eden bir savaşçı, kusursuzluk özelliklerine ulaşmanın ikinci bir şansına sahiptir. Nagual dünyasına geçmek için, hayatının önemli olaylarını toparlayarak sağa sola saçılmış enerjisini tekrar elde edebilir.”

Carlos'a bir büyücünün bu dünyada ne yaptığını sordum.

Carlos:

“İnsanların çoğu için ölmek, hiç de tanıdık olmayan bir boyuta girerken heyecandan dili tutulmaktır, bu daha çok sıradan rüyalar içinde deneyimlediklerimize benzer. Orada hiçbir şeyin doğrusal sekansı yoktur; zaman, uzay ve ağırlık kavramları geçerlilik taşımaz. Hayal et — rüya çiftinin kontrolüne sahip olan— bir savaşçının böyle bir doğa yolculuğu içinde yapabileceklerini! Hiç şüphesiz, burada bilincin şahane bir başarısının olduğunu görürsün.

Bir büyücü, hayatını zorlu bir disiplinin ortasında olgunlaştırarak geçiren biridir. Saati geldiğinde ölümle, yürüyüş hattındaki yolculuğunun yeni bir aşaması gibi yüzleşir. Sıradan insandan farklı olarak, umut yalanıyla korkusunu yatıştırmaya kalkışmaz.

Bir savaşçı mut dolu son yolculuğu için yola çıkar ve ölümü onu selamlar, bir ödül olarak bireyselliğini elinde tutmasına izin verir. Var olmak duygusu böylesi bir adımda parlar, saf enerji olur ve içten gelen ateşle gözden kaybolur. Bu şekilde, bireyselliğini yüz milyonlarca yıla uzatmaya muktedir olur.”

“Yüz milyonlarca yıl mı?”

“Evet öyle. Biz yeryüzünün çocuklarıyız, o bizim nihai kaynağımızdır. Büyücülerin tercihi, yeryüzü yaşadığı sürece, yeryüzünün bilinciyle bir araya gelmektir.”



••Son Seçim••


Carlos o öğleden sonraki toplantıya aksayarak geldi. Ona ne olduğunu sorduğumuzda, otelinde kaldığı sırada, ikinci bir fraksiyondayken, sol ayak başparmağının ışık saçmaya ve içten gelen bir ateşle yanmaya başladığını anlattı.

Acele hareket etmem gerekti, çünkü birleşim noktam düzenlenme sürecini başlatmıştı!”

Bu heyecan verici tuhaf deneyimini, büyücülerin içten gelen ateşi kullanarak yandıkları ve saf bilince, ayakkabıları dâhil geri kalan her şeyleriyle birlikte, kendi bütünsellikleriyle girdikleri, son alıştırmalarının uzun bir anı olarak anlattı.

Salondakilerden birisi, “Bilince geçiş eğer büyücülerin son amacıysa, bugün fırsattan faydalanmak yerine niçin bireyselliğini elinde tutmak için mücadele ediyorlar?” diye sordu.

Muzipçe bir gülümsemeyle bu sorunun ona, kendini Vaat Edilmiş Topraklar hikâyesini anlattığı insanları Brezilya’ya götürme ticaretine vakfetmiş Portekizli atalarından birini hatırlattığını söyledi:

“Adam bu sayede küçük bir servet kazanmış, Brezilya'nın avantajları üzerine yaptığı propagandayla büyük bir iş çıkarmış; kendisi asla oraya gitmemiş olsa da.

İşte ben de burada, sizi götürmekteyim!”

Anekdotuna gülmemizin ardından, Carlos yüz ifadesini değiştirdi. Çok resmi bir tonda, savaşçıların kişisel önemlilik yararlarıyla davranmadığını ve bundan dolayı da kararların onlara ait olmadığını açıkladı:

“Don Juan, kimi bilgi adamlarının kusursuz bir hayat mücadelesi sonrası, başkaları sonsuzluk içinde rüzgâr esintileri gibi çözülüp giderken onların nasıl kalmaya karar verdiklerini anlatırdı.

Bireyselliklerini elde tutmak için mücadele eden kimi savaşçıların yaptıkları, kişisel çıkarla hiçbir ilişkisi olmayan bir şeydir. Bir erk hattına ait olmak, kişiselliğimizi durduracak kadar derin bir doğayı gerektirir. Kişisellik, yeni görücülerin ‘Kural’ adını verdikleri bir enerji yapısı içinde sadece küçük bir detay olur.

Bu durumda bireysel seçim, tam olarak doğruyu söylemek gerekirse, büyücü için artık bulunmaz. Yapabileceğinin tümü yazgısını kabul etmek ve Kural'ın buyruklarını yerine getirmektir; tüm diğer şeyler onu yalnızca sönmesine götürecektir.”



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön