1

Konu: Dikkat! Hırsız var

carlos castaneda, dünyayı ne şekilde algılayacağımızın bizlere öğretilmiş olduğunu anlatır her fırsatta. dünyayla aramıza giren şey bizim onu yorumlama biçimimizdir. bu yorumlama mekanizmasının durdurulmasına da dünyanın durdurulması adını vermiştir. dışarıda öylesine var gibi görünen şeyin bir serap olmadığını, serap olan şeyin bizim onu yorumlama biçimiz olduğunu belirtir.

peki dünya durdurulunca ne görürüz? castaneda, buna enerjiyi akışı içinde görmek demiştir. Ve iddiası odur ki bizler iki algıyı da aynı anda gerçekleştiririz. yani hem bildik tanıdık dünya algılamamızı sürdürürüz hem de enerjiyi akışı içinde algılarız. belirttiğine göre toplumsal eğitim sonucunda dikkatimiz bu ikili algıdan, yalnızca yorum katılmış algı olan, tanıdık bildik dünya algısına çengellenmiştir. enerjiyi de algıladığımız halde buna dikkatimizi vermek bize öğretilmemiştir hatta bu engellenmiştir.

tam bu noktada çoğu insanın kabul etmekte zorlanacağı bir şeyi daha öne sürer castaneda, bizlerin iki zihne sahip olduğumuzu. biri, bize ait olan ve enerjiyi doğrudan algılayan, dingin, bilge, her şeyin kaynağıyla doğrudan bağlantılı olan zihin, öteki ise bize ait olmayan, sonradan monte edilmiş, marazi, keşfedilme korkusuyla dolu bir zihin. castaneda bu ikinci zihne yabancı donanım demiştir. işlevi ise bizde bazı farkındalık parıldamaları yaratmak ve ortaya çıkan bu farkındalık parıltısını kendi ait olduğu varlık lehine kullanmaktır. evet bu marazi zihin başka bir varlığa aittir. ustaca bir manevrayla bize, kendi zihnini bizim zihnimiz diye yutturmuştur. enerjimizi çalmaktadır. kendi algısal hünerlerimiz için gerekli olan enerji bizden çalınmaktadır. bu hırsızın, bize ait olan zihnin işleri ele almasına kolayca izin vermeyeceğini söyler castaneda. çünkü hırsızı kendimiz sanmaktayızdır ve düşündüğümüz, hissettiğimiz, yaptığımız her şeyin kendi çıkarımıza olduğunu düşünmekteyizdir. yavuz hırsız ev sahibini bastırmıştır.

asaf halet çelebi ne güzel sezmiş durumu ve ne güzel ifade etmiş:

Hırsız

pencereden giren mehtap
bu evde hırsız var
mehtapta
pencerede oturmuş
beni görüyorum

kapıyı çalsam
içerden ben çıkacağım
içerden çıkacak beni
ne kadar görmek istiyorum

penceredeki beni uyandırmalıyım
içerde hırsız var
içerdeki hırsızın
ben olacağımdan korkuyurum

asaf halet çelebi

Cvp: Dikkat! Hırsız var

korku dağlarının yürekçisi,
ölüm denizlerinin kürekçisi,
öyle suskun oturuyor şişesinin başında,
içtiğinin hem hırsızı hem bekçisi,

onu kırmış olmalı yaşamında birisi,
dinledikçe susması, düşündükçe susması,
iki kişi olmuş kendisiyle gölgesi,
heykelini yontuyor yalnızlığın ustası.

Özdemir Asaf

Cvp: Dikkat! Hırsız var

Düşünüyorum da,

sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek…

Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,

naif yönlerimizin keşfedilmesi,

cesaretsizligimizin anlaşılması,

korkularımızın paylaşılması

sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.

Kabuklarımızın altında

kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız…

…Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.

Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.

İstiridyeler, deniz minareleri, midyeler.

Kirpiler ve kaplumbağalar gibi.

Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk?

Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?

Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?

Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?

duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?

Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak.

Ne çıkar ateşböceği sansalar beni?

Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin

o uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna

el kaldırmaya kıyamaz?

Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım

karşımdakine.

O da çözülecek belki.

Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.

Oysa bir görebilsek bunu.

Kalmadı böyle insanlar demesek.

Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.

Kırılmaktan korkmasak.

İncinsek, yaralansak.

Ne olur bir darbe daha alsak.

Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu.

Denesek. Risk alsak. Yanılsak. Fark etmez.

Tekrar, tekrar bıkmadan denesek.

Ve kucaklaşsak yeniden.

Tıpkı eskisi gibi.

Ne olduğunu anlayamadığımız o onbeş yıldan öncesi gibi.

O zaman fark edeceğiz.

Ne kadar özlediğimizi birbirimizi.

Neler biriktirdiğimizi,

kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi.

Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.

Vakit az, paylaşmak, sarılmak için.

Yaşadığımız coğrafya zor, sartları ağır.

Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.

Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.

Ve koşullar bir türlü düzelmeyen.

Sevgiye çok ihtiyacımız var.

Ufukta kara bir kış görünüyor.

Ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.

Kırın o sert, o ağır kabuklarınızı.

Kurtulun bu yükten.

Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.

Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.

Hem hepimiz bir yıldızız.

Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi.

Rabindranath TAGORE