-Kusursuz ol! Sana bunu düzinelerce kez anlattım. Kusursuz olmak, kararlarını desteklemek için yaşamını tehlikeye atmak, sonra o kararları yerine getirmek için elinden gelenden fazlasını yapmaktır.
-Kusursuzluk, ölçünmeli(yani bile bile yapılan), kesin ve sürekli olan tek bir edimle başlar. Eğer bu edim yeterince uzun süre yinelenirse, kişi sarsılmaz niyet duyumu edinir.
-Savaşçıların sahip oldukları tek özgürlük, kusursuz davranmaktır. Kusursuzluk sadece özgürlük değil, aynı zamanda insan biçimini düzeltmenin de tek yoludur.
-Don Juan niyetin, kişinin kullanabileceği, denetleyebileceği ya da harekete geçirebileceği bir şey olmadığını, yine de onu arzusu doğrultusunda kullanabileceğini, denetleyebileceğini ya da harekete geçirebileceğini söyledi. Bu çelişkinin büyücülüğün özü olduğunu belirtti. Bunu anlayamamak yüzyıllarca büyücülere acı ve üzüntü vermiş. Günümüzün nagualları bu acı dolu bedeli ödememek için, savaşçının yolu ya da kusursuz eylem denilen ve büyücüleri temkinli ve düşünceli olmaya hazırlayan bir davranışlar dizisi geliştirmişler.
-Sana defalarca söylediğim gibi kusursuzluk, dürüstlük değil, dedi. Yalnızca benzer ona. Kusursuzluk basitçe enerji seviyemizin en iyi kullanım biçimidir. Doğal olarak tutumluluğu , düşünceli olmayı, yalınlığı , saflığı ve hepsinden öte kişisel yansımadan yoksun olmayı gerektirir. Bütün bunlar bi manastır hayatı kılavuzu gibi görünmesini sağlıyor ama öyle değil.
-Bir savaşçının yazgısının seyri değiştirilemez. Savaşçının yenmesi gereken zorluk, ne kadar ileri gidebileceği ve o katı sınırlar içinde ne denli kusursuz olabileceğidir.
-Bir bilgi insanı ölümün son tanık olduğunu bilir, zira görür.
-Yaraşıklı bi savaşçı-gezgin isen, kusursuz ol! Dünyanı gözet. Onurlandır onu; yaşamınla himaye et!
-Savaşçılar kendi savaş alanlarını seçmelidir.
Bir savaşçı, en son hamlesini burada ve şimdi yapacağını bilmeli, buna hazır olmalıdır, ancak bu aceleyle gelişigüzel yapılacak bir şey değildir.
Gereksiz olan her şeyi gözden çıkarır.
Rahatla, kendini bırak, hiçbir şeyden korkma.
Dikkatinin dağılmasına izin verme.
Savaşçılar zamanı iyi değerlendirirler; bir anın bile değeri vardır.
İz sürücü hiçbir zaman kendini ön plana çıkarmaz.
-Erk! Kusursuzluk! Kusursuz savaşçılar keçileri kaçırmaz. Dokunulmaz kalırlar. Sana kaç kere kusursuz savaşçıların korkunç dünyalar görüp bi sonraki an şakalar yapıp arkadaşları ya da yabancılarla gülebileceğini söyledim.
-Don Juan’ın velinimeti kendisini iz sürmenin dört koşulu konusunda her gün çalıştırmış ve acımasızlığı sertlik, zekayı zalimlik, sabretmeyi boş vermişlik ve kibarlığı da aptallık olarak algılamaması gerektiği konusunda onu uyarmış.
-“Bence oldukça ahlaklı bir insansın sen, Don Juan,” diye direttim. “Sen benim kusursuzluğumun ayırtına vardın, hepsi bu. Kusursuzluk, erkenin doğru kullanımından başka bişey değildir,” dedi.
-Savaşçının hiçbir beklentisi kalmadığında, insanların eylemleri artık onu etkilemez.
-Benliğini unut ki hiçbi şeyden korkmayasın, kendini hangi farkındalık düzeyinde bulursan bul, böyle yap.
-Savaşını sürdürürken, niyetinin kusursuz olduğunu bildiği için, savaşçı hep güler, güler.
-Bir savaşçı, erk avlayan kusursuz bir avcıdır; ne sarhoştur, ne de çılgın- blöf yapmaya, kendine yalan söylemeye, ya da yanlış bir adım atmaya izin vermez zamanı da mizacı da.
-Bir savaşçı yalnızca bir insandır, alçak gönüllü bir insan. Ölümünün planlarını değiştiremez o.
-Neşeli ve huzurluydum. Denetim ve disiplinim en keskin halini almıştı, sabır ve zamanlamanın kusursuz savaşçılara neler sağlayabileceğini yakından görmüştüm.
-Savaşçının özgüveni, sıradan insanın özgüvenine benzemez. Sıradan insan, kendisini izleyenlerin gözlerinde kesinlik arar, ve buna özgüven der. Savaşçı ise kendi gözlerinde kusursuzluğu arar ve buna alçakgönüllülük der. Sıradan insan yoldaşlarına bağımlıdır, savaşçı ise yalnızca sonsuzluğa.
-Sözcüklerin kusuru, kendimizi her zaman aydınlanmış hissetmemizi sağlamalarındadır, oysa dönüp dünyayla yüzleşmeye kalkıştığımızda bizi daima ortada bırakırlar, ve her zaman olduğu gibi, dünyayla aydınlanmadan yoksun olarak yüzleşmek zorunda kalırız. Bu yüzden, bir savaşçı konuşmak yerine edimde bulunmayı yeğler.
-Bir savaşçı acısını kabullenir ama ona düşkünlük göstermez. Bilinmeyene giren savaşçının ruhu endişeyle değil, tam tersine sevinçle doludur; zira görkemli talihi önünde başı eğik, ruhunun kusursuzluğundan emin ve hepsinden önemlisi, yeterliliğinin tümüyle farkındadır. Savaşçının sevinci, yazgısını kabul etmiş ve geleceği gerçek anlamda değerlendirmiş olmasından kaynaklanır.
-Savaşçıların dünyasında ısrar yoktur.
-Bir savaşçının hiçbir şeyi şansa bırakması mümkün değildir. Farkındalığının gücü ve sarsılmaz niyeti ile olayların sonuçlarını zaten kendi yaratır.
-Bir savaşçı değişemeyeceğini bilir, ancak yinede tüm gücüyle değişmeye uğraşır. Değişmeyi başaramazsa da asla düş kırıklığına uğramaz.
-Savaşçılar daima bir dizinin ilk olayını, onlar için o andan sonra gelişecek olayların bir planı ya da haritası gibi alırlar.
-Bi noktadan sonra, bi savaşçı-gezginin tek mutluluğu bi başınalığıdır.
-Eski büyücüler kusursuz değildiler ve başkaları üzerinden denetim kurma konusundaki tekdüze çabaları yüzünden, öğrenciye aktarılan bi karanlık ve dehşet durumu yarattılar.
-Yeni görücülerin kanaati; kusursuz bi yaşamın kendiliğinden, kaçınılmaz olarak sağduyu duyumuna neden olduğu ve bunun da sonuçta birleşim noktasının devinimine neden olduğudur.
-“Yani, değişik tür görücüler olduğunu mu söylüyorsun?” “Hayır. Görücü olmayı beceren sayısız embesil var demek istiyorum. Görücüler, kusurlarla dolu insanlardır ya da daha doğrusu kusurlarla dolu insanlar da görücü olma yetisindeler. Aynen sefil biçok insanın fevkalade bilim adamları olmaları gibi, kulağına küpe olması gereken görücü olduktan sonra da kusurlarımızın bizimle olacağıdır.
-Seni bulduğum günden beri önemi olan tek şeyin kusursuzluk olduğunda direniyorum. Bi büyücü kusursuz bi hayat yaşar ve bu da çözümü beraberinde getirmiş gibi olur. Niye mi? Kimse bilmez bunu.
-Kusursuz ol, böylece ‘sessiz bilginin yerine’ ulaşacak enerjiyi bulacaksın kendinde.