1

Konu: Kendimize gülebilmek

Bir savaşçının en büyük düşmanı kendini önemsemektir. Küçümsenecek bir düşman değildir kendini önemsemek. Savaşçı, bu mücadelesine gereken saygıyı göstermelidir. Savaşçının güçlenmesiyle birlikte, kendini önemseme de kendi stratejisini yeniler. Yolun başında biraz dikkatle apaçık görünür olan kendini önemseme durumu, zamanla kendini daha zor görünen maskelerin ardına saklar ve ne yapıp edip kendini gizlemeyi başarır. Sabırlıdır, uygun koşullar oluştuğunda o insana yapacağını yapmak için bıkmadan tetikte bekler. Kendini önemsemenin savaşçıya yaptığı öneriler ve açıklamalar o kadar ustalıklıdır ki rahatlıkla gözden kaçırılabilir. Bir savaşçı en az onun kadar tetikte olmalı ve bu sinsi düşman üzerindeki baskısını asla gevşetmemelidir.


Carlos Castaneda şu ifadeyi evde görünür bir yere yazmamızı önerir:

"Kendini önemsemek ölümcüldür!!!"


Savaşçının ilk yapması gereken kendini önemsemenin, şimdi ve burada, kendisinde olduğunu kabul etmektir. Kendini önemsemenin varlığını kabul etmek zaten olayın yarısıdır. Genelde bu noktada takılırız. Biraz çabalarız ve hemen bir şeyleri çözdüm duygusuna gireriz. Kendini önemseme bizde yokmuş gibi davranırız ve yeniden kendimizi ve yaptıklarımızı ciddiye almaya başlarız. Bu durumda yapabileceğimiz en etkili şeylerden biri kendimize gülmek-kendimizle dalga geçmektir. Her koşul altında kendilerine, yaptıklarına, düşündüklerine, yargılarına içtenlikle gülebilenler, kendilerine verdikleri öneme bir şey yapıyorlardır zaten :))

2

Cvp: Kendimize gülebilmek

“Kendini önemsemek ölümcüldür” insan bunu bildiği için kendini bambaşka bir açıdan önemsemeye başlar.


İşte tam da bu nedenle kişisel önemliliğime saldırıyorum diye küçük oyunlara girip kendimizi kandırmamalıyız. Kişi kendini önemsemeyle uğraşmaya başladığında gündelik hayatı içinde imkânsız olan şeyleri sadece kendini önemsememek adına yapabilir kolaylıkla. Bakış açısını değiştirir, olaya ödev gibi bakmaya başlar. Sonunda yıldızlı pekiyi alınacak ödev.

Bu nedenle de bir olayın çömez ödevi olmasıyla, hayatın içinden bir şey olması başkadır bana göre. Kendini önemsemeyle uğraşırken kişisel fikrim mutlak başka insanları da devreye sokmak gerekir. Victor un kitabında vardı böyle bir şey yöneticinin dilencilik yapması. Bu bana okurken de çok gerçekçi gelmemişti, kılık değiştirerek, tanınmayacağımızı düşünerek, yaptığımız şey kişisel önemimizi azaltmaz, bu bir oyundur zira. Tanıdığımız biriyle tanışıp yok karıştırıyorsun sen ben o değilim diye inkâr etmek çok da zor değil.

Yani kimsenin sizi tanımayıp eleştirmeyeceği bir olayın içinde kendinizle çelişen durumlar içinde olmak çok da rahatsız edici değil, kim hatırlatacak size bir daha bu olayı, işte bunun için yakınımızdan insanları oyuna dâhil edip onları inandırmalıyız. Gündelik hayatınızda hizmetçininiz sizin için çalışmasına alışmışsanız, bu gün de ben senin evine gelip çalışayım temizliğini, yemeğini vs yapayım demek ve bunu gerçekleştirmek zordur. Çünkü birebir iletişim halinde olduğumuz insanlarla ilgili hemen insani kibrimiz de ortaya çıkar.


Kendini önemsememek, ekonomik anlamda rahat yaşarken, her şeyi satıp parasını bankaya vs. yatırıp, asgari ücretle geçinmek ve bu arada eski arkadaşlarınıza da “iflas ettim” gibi bir açıklama sonrası onlardan şoförlük hizmetçilik gibi işler isteyip/çalışıp, onları yeni durumun gerçekliğine –artık düzelemez şekilde sefil olduğunuza- inandırıp bunu devam ettirmektir. Yâda akıl sağlığına çok önem veren kişinin sürekli çevresindeki insanlara gördüğü (aslında tamamen uydurduğu) sanrılardan bahsetmesi, orda gerçekten bir şey var mı gibi sorularla kendini teyit etmeye çalışması gibi edim olmalı. Tanıdığımız insanları devreye sokarsak devamlılığını sağlarız, ancak hayatın içinde yan yana olduğumuz kendimizi bir şekilde beğendirmeye çalıştığımız insanları bu oyuna katarsak gerçekçi olur. Bunu en yakınlarımızla en çok gurur duyduğumuz şeye saldırarak yapabiliriz işte, statüyse statüye, akılsa akıla.


Kişisel önemliliğe saldırmak çok keskin bir manevra gerektiriyor, bu keskinliğe sahip olmadıklarını düşündüğümden de günü birlik yapılan küçük oyunları buna dahil etmiyorum. Çünkü kişisel önemlilik adına yapacağımız küçük oyunlar “evet bunu yapabildim”, “ilerliyorum”, “insani kalıbımı kırdım” gibi kişinin kendini önemseme derecesiyle orantılı olarak yeniden karşımıza çıkacak önemseme durumları olacak.

Devamlılığı olan gerçekten yapmak için kendimizle mücadele edeceğimiz alanlarda çabalamak daha iyi sonuçlar doğurur diye düşünüyorum. İşte bu noktada insan büyük bir ciddiyetle yaptığı işe bakıp gerçekten gülebilir.