1

Konu: Rüya Görme Sanatının Keşfi ve İlkeleri

RÜYA GÖRME SANATI
Rüya görme sanatı, kişinin sıradan rüyalarını kullanıp, onları, rüya görme dikkati denilen özel olarak geliştirilmiş bir dikkat biçimi aracılığıyla kontrollü farkındalığa dönüştürme yetisidir.

RÜYA GÖRME SANATININ KEŞFİ
Eski görücüler, insanların rüya esnasında, insanda algının birleştiği yer olan ve sağ kürek kemiğinden bir kol uzaklıkta yer alan birleşim noktasının gevşediğinin ve kendiliğinden hafifçe sol yana doğru kaydığını; rüya görücüleri uyurken izlediklerinde ise, bazı rüyalarda birleşim noktalarının, diğer rüyalara oranla sol yanın çok daha derinine sürüklendiğini görmüşler. Bu izlenim, rüyanın içeriğinin mi birleşim noktasını oynattığı, yoksa birleşim noktasının hareketinin mi rüyanın içeriğinin kullanılmayan yayılımlarını harekete geçirerek ürettiği sorusunu doğurmuş.

Kısa zamanda, birleşim noktasının sol yana kayışının rüyalara sebep olduğunun ayırtına varmışlar. Hareket ne denli uzağaysa, rüya o denli canlı ve garipmiş. Böylece birleşim noktasının kaymasını kontrol alana dek uğraşmışlar. Bu kontrole rüya görme demişler ya da rüya gören bedenin idare edilmesi sanatı…

Böylelikle, birleşim noktalarını sol yanın derinlerine oynatmayı amaçlayarak rüyalarına hâkim olmayı denemişler. Denemeleri sonucunda, rüyalar bilinçli ya da yarı-bilinçli olarak yönlendirildiğinde, birleşim noktasının aniden her zamanki yerine döndüğünü keşfetmişler. İstedikleri, o noktanın oynaması olduğundan, rüyalara müdahale etmenin, birleşim noktasının kayışına müdahale etmek olduğu sonucuna, kaçınılmaz bir şekilde varmışlar.

Birleşim noktasının rüyalarda oynadığı yere rüya görme konumu demişler. Eski görücüler, rüya görme konumlarını sabitlemede öylesine ustalaşmışlar ki, birleşim noktalan orada demirliyken uyanabiliyorlarmış bile… Eski görücüler bu durumda uyanmayı, rüya gören beden olarak adlandırmışlar, çünkü bunu her seferinde yeni bir rüya görme konumunda uyandıklarında geçici bir yeni beden yaratacak denli denetleyebilmişler.

Yeni görücüler, önceleri rüya görmeyi kullanma konusunda duraksamışlar. Çünkü eski görücüler tüm çabalarını, rüya gören bedenin keşfi ve istismarı üzerinde yoğunlaştırmışlar. Ve onu, uygulayıcı bir beden olarak o kadar iyi kullanmayı başarmışlar ki, kendilerini gittikçe daha garip yollarla yaratmaya başlamışlar.

Nagual Juan, sürüyle eski büyücünün, sevdikleri bir rüya gören bedende uyandıktan sonra geri dönmediğinin, yeni görücüler arasında çok duyulmuş bilgilerden olduğunu söyler. Şu anda büyük olasılıkla, kavranamaz o dünyalarda ölmüş ya da davranış ve biçimlerini kimsenin bilemeyeceği çarpıklıkta değiştirmiş olarak, hala hayatta olabilirlermiş.

Bu nedenle yeni görücüler, rüya görmenin, savaşçıları güçlendireceği yerde zayıf, takınaklı davranışlı ve kaprisli yaptığına inanmışlar. Eski görücülerin hepsi böyleymiş. Yeni görücüler, rüya görmenin —onu kullanmaktan başka seçenekleri olmadığından— şeytansı etkisini alt etmek için, karmaşık ve zengin bir davranış düzencesi geliştirip buna savaşçının yürüdüğü yol veya savaşçının yolu demişler.

Yeni görücüler, eski görücülerin çok değer verdikleri mükemmel bir vücut suretini hiç umursamamış, hatta vücudu kopya etmekle ilgilenmemişler.  Bu ismi, rüya gören bedeni, sadece birleşim noktasının devinimiyle bu dünyanın herhangi bir yerine veya insana açık diğer yedi dünyadan birine taşıyan büyük bir enerji dalgasını, bir duyumu ifade etmek için kullanmaya devam etmişler.

RÜYA GÖRME SANATININ İLKELERİ
Özet olarak, eski büyücüler, rüya görme sanatını, insanların enerji akışında gördükleri beş koşula bağladılar:
İlk olarak, sadece birleşim noktasından doğrudan geçen enerji liflerinin uygun algılama için birleşebileceğini görmüşlerdi.

İkinci olarak, birleşim noktası başka bir konuma geçtiğinde yer değiştirmenin ölçüsü ne denli küçük olursa olsun, farklı ve alışılmadık enerji liflerinin bunun içinden geçmeye başladığını, bilinçliliği ayarladığını, ve bu alışılmadık enerji alanlarını sabit ve uygun bir algılama için zorladığını gördüler.

Üçüncü olarak, sıradan rüyalar esnasında, birleşim noktasının kendiliğinden ışıltılı kürenin yüzeyinde ya da içindeki bir başka noktaya yer değiştirebileceğini gördüler.

Dördüncü olarak, birleşim noktasının, ışıltılı kürenin dışındaki konumlara; evrenin serbest enerji lifleri arasına doğru hareket ettirilebileceğini gördüler.

Ve beşinci olarak, uyku ve sıradan rüyalar esnasında birleşim noktasının dizgesel olarak yer değiştirmesini geliştirip gerçekleştirmenin, disiplin yoluyla mümkün olduğunu gördüler.

RÜYA GÖRME AŞAMALARI
Rüya görmenin ortaya çıkmasında ilk adım, zihinsel dinginliğin sağlanması, içsel söyleşinin sona erdirilmesi ya da kendi kendine konuşmanın “yapmaması” dır.

Bu durum üzerinde ustalık kazanmak için, birinci dikkatte, yani uyanıkken, gözler, ufuk çizgisinin hemen üzerinde bir noktada sabit tutturup odaklanmadan bakarak millerce yol yürümek; yapraklara gözünü kırpmadan uzun süre bakmak; veya savaşçı Pablito’nun yaptığı gibi “geri geri yürümek” türünden kendi yaratıcılığımızın ürünü olan edimler,  dikkati tek bir etkinlik üzerinde yoğunlaştırabilme yeteneğini geliştirerek, rüya görme dikkatini eğitirler.

1. Aşama: Dingin Uyanıklık: Kişinin algıları uyku durumuna geçtiği  ama kendisinin henüz farkındalığını koruduğu aşamadır. Kişisel deneyimlere bağlı olarak, bu aşamadaki algılar değişkenlik gösterir (N.Castaneda, kişisel deneyimlerinde bu aşamaya her girişinde, tıpkı göz kapaklan sıkı sıkıya kapalı birinin güneşe baktığında gördüğü gibi, kırmızımsı bir ışık seli algıladığını söyler.

N. Castaneda’nın rüya görme eğitmeni Zuleica, bir rüya görücünün ilk aşamada bir renk noktasından yola çıkması gerektiğini belirtir.  Ona göre, yoğun ışık ya da zifiri karanlık, ilk hamlede bir rüya görücü için yararsızdır. Buna karşın, mor, açık yeşil ya da koyu sarı gibi renkler, kusursuz başlama noktalarıdır. Kendisi, turuncumsu kırmızıyı tercih ediyormuş, zira deneyimleri ona, en kusursuz rahatlama duygusunu bu rengin sağladığını göstermiş. Bir kez turuncumsu kırmızı renge girme başarılabilirse, fiziksel olayların ard arda seyrinin farkında olmak kaydıyla, ikinci dikkatin sürekli olarak toparlanabileceğini garanti etmiştir.   

2. Aşama: Dinamik Uyanıklık:  Bu aşamada, durağan bir görünüm algılanır. Kişi, üç boyutlu bir resim, donuk bir görüntü, bir manzara, bir yol, bir ev, bir kişi veya herhangi bir şey görebilir.

3. Aşama: Edilgen Tanıklık: Bu aşamada rüya görücü dünyanın durağan bir görüntüsünü algılamak yerine, bir olayı gerçekleşirken gözlemler, ona tanıklık eder.

4. Aşama: Dinamik İnisiyatif: Bu aşama, rüya görücünün, edimde bulunmaya sürüklendiği aşamadır.  Etkin olmaya, girişimlerde bulunmaya, zamanını iyi kullanmaya zorlanır.

Erkeklerde rüya görmeye girmenin en iyi yolu,  göğüs kafesinin ucunda, karnın üstündeki bölgeye yoğunlaşmaktır (solar pleksus/ güneş sinirağı). Rüyaya doğru ilerleme ve arayış için gerekli olan enerji, göbek deliğinin dört beş santim üzerinde yer alan bölgeden gelir.

Kadınlarda ise, rahim kadının merkezi olduğu için, bir kadının rüyaları da rahminden gelir.  Bir rüyaya başlamak ya da onu sona erdirmek için kadının yapması gereken tek şey, dikkatini rahmi üzerine odaklamaktır.

SONUÇ
Nagual Juan’ın dediği gibi: “her savaşçının kendine özgü bir rüya görmesi vardır”. Rüya görmenin ilkeleri değişmez ama kişiye bağlı olarak izlenen yöntemler ve deneyimler değişir. Yeni görücüler, bu nedenle, rüya görmenin, doğal ve yerleşmiş olan birleşim noktasının kayması ile oluştuğundan dolayı, bize yardım edecek kimseye gereksinim duymamamız gerektiğine; rüya görmeyi kendiliğimizden, yalnız başımıza yapabileceğimize inanmışlar ve rüya gören bedeni meydana getirmenin yönteminin, sadece günlük hayatımızda kusursuzluğu sağlamak olduğunu vurgulamışlardır.