1

Konu: 11. Nagual Kadın

Don Juan, arındırılmak üzere, hem batılı kadınların, hem de Florinda’ya benzeyen ve en iyi iz sürücü olarak kendisine bu sanatın inceliklerini öğreten kuzeyli kadının gözetimine verilmiş. Kuzeyli kadın ve velinimeti ona, kendi savaşçı topluluğunu oluşturacak olan üç erkek savaşçı, bir haberci ve dört kadın iz sürücüyü bulabilmesi için gerekli olanakları sağlamışlar.
Velinimetinin topluluğundaki sekiz kadın görücü, saydam üyelerin arayışına girmişler ve don Juan’ın topluluğu için uygun erkek ve kadın savaşçıları bulmakta zorlanmamışlar. Bununla birlikte velinimeti, buldukları savaşçıları bir araya getirmek konusunda görücülerin çaba harcamasına izin vermemiş, iz sürme ilkelerini uygulamak ve bu kişileri birer savaşçı haline getirebilme görevi don Juan’a verilmiş.
Ortaya çıkan ilk savaşçı Vicente olmuş. Don Juan iz sürme sanatında onu yetiştirecek kadar becerikli değilmiş. O yüzden, velinimeti ve kuzeyli iz sürücü bu görevin büyük bir bölümünü üstlenmiş. Daha sonra sırasıyla, Silvio Manuel, don Genaro ve son olarak da haberci Emilito gelmiş.
Florinda, ilk kadın savaşçı olmuş. Onu Zoila, Delia ve daha sonra da Carmela izlemiş. Don Juan, velinimetinin savaşçıların dünyayla ilişkilerini yalnızca kontrollü çılgınlık koşullarında sürdürmelerini sıkı sıkıya tembihlemiş. Bunun sonucunda en karmaşık planları düşünüp uygulama becerisine sahip, akıllara durgunluk veren bir uygulamacılar ekibi oluşmuş.
İz sürme sanatı üzerinde belli ölçüde yetkinlik kazandıktan sonra velinimetleri, onlar için bir Nagual kadın bulma zamanının geldiğini anlamış. Herkesin kendi işini kendi görmesi gerektiği ilkesine sıkı sıkıya bağlı olan velinimeti, Nagual kadını onların dünyalarına getirmek için yalnızca toplulukta bulunan herkesin uzman iz sürücüler olmalarını değil, aynı zamanda don Juan’ın görmeyi öğrenmesini de beklemiş. Don Juan, bekleyişle harcanan zamana son derece üzülmüş olmakla birlikte, Nagual kadının bulunması için harcanan ortak çabanın topluluktaki savaşçılar arasında daha güçlü bir bağın oluşmasını sağladığını da kabul ediyordu. Bu bağ, özgürlük arayışına olan bağlılıklarına yeni bir canlılık kazandırmış.
Velinimetleri stratejisini uygulamaya koyulmuş ve önce Nagual kadını çekebilmek için aniden sofu bir Katolik olmuş. Bilgilerinin mirasçısı olarak don Juan’dan, gerçek bir evlat gibi davranmasını ve onunla birlikte kiliseye gitmesini istemiş. Onu her gün yanına katıp ayine sürüklüyormuş. Don Juan’ın belirttiğine göre, son derece cana yakın olan ve güzel konuşmasını bilen velinimeti, kilisede rastladığı herkese onu, kırık çıkıkçılık yapan oğlu olarak tanıştırıyormuş.
Anlattığına göre, o güne değin yabani bir pagan olan don Juan, kendisini, konuşmak ve kendisi hakkında bilgiler vermek zorunda kaldığı bu tür sosyal ortamlarla karşı karşı yakalamaktan ölümüne korkmuş. Ancak daha sonra, velinimetinin yaptığı her eylemin altında mutlaka bir neden bulunacağını düşünerek kendini rahatlatmış. Onu gözlemleyerek bu nedenlerin neler olabileceğini çıkarsamaya çalışmış. Velinimetinin yaptıkları tutarlı ve içten görünüyormuş. Örnek bir Katolik olarak, insanlar arasında güven uyandırıyormuş. Özellikle de, ona hayli saygı duyan, bir dost ve sırdaş olarak gören bölge papazının gözünde. Don Juan ne yapacağını bilemez durumdaymış. Velinimetinin ya gerçekten inanarak Katolikliği seçmiş olabileceğini, ya da tümüyle çıldırmış olduğunu düşünüyormuş. O sıralar, bir savaşçının aklını hiçbir durumda yitirmeyeceğini henüz kavrayamamış.
Don Juan’ın kiliseye gitme konusundaki kaygıları, velinimetinin kendisini tanıdığı kişilerin kızlarıyla tanıştırdığında ortadan kaybolmuş. Doğrusu bu hoşuna gitmiş, ancak kendini rahatsız hissetmiyor da değilmiş. Don Juan, velinimetinin onun konuşma yeteneklerini geliştirmek üzere ona yardımcı olmaya çalıştığını düşünmüş. O, ne konuşkan, ne de sevimli biriymiş, oysa velinimeti bir Nagual’ın zorunlu olarak her iki özelliğe de sahip olması gerektiğini söylermiş.
Bir yıl boyunca hemen her gün kiliseye gittikten sonra, bir pazar ayini sırasında, don Juan kiliseye gidişlerinin altında yatan nedeni keşfetmiş. Velinimetinin tanıdıklarının birinin kızı olan Olinda adlı bir kızın yanında çömelmiş. Aylar boyunca her gün görüşüyor olmanın verdiği alışkanlıkla, dönüp ona bakmış. Gözleri buluşmuş ve birdenbire don Juan onu saydam bir varlık biçiminde görmüş. Olinda, çift bir kadınmış. Velinimeti onu en baştan beri tanıyormuş ve don Juan’ın onunla ilişki kurabilmesi için mümkün olan en zor yolu seçmiş. Don Juan, bizlere yaşadığı o anın tüm yaşamının en önemli anlarından biri olduğunu söylemişti.
Velinimeti, don Juan’ın gördüğünü biliyormuş. Onun görevi, çift varlıkları bir araya getirmekmiş ve bunu kusursuz bir biçimde başarmış. Ayağa kalkmış, kilisenin dört bir yanına göz gezdirmiş, daha sonra da kalkıp arkasına bakmadan oradan ayrılmış. Artık orada onun için yapacak fazla bir şey kalmamış.
Don Juan’ın dediğine göre, velinimeti ayinin ortasında kalkıp gidince, tüm gözler ona çevrilmiş. Don Juan onun peşinden gitmek istemiş, ancak Olinda atik davranarak onun elini kavramış ve alıkoymuş. O anda, don Juan, görmenin salt kendisine özgü bir güç olmadığını anlamış. Aralarından sanki bir akım geçmiş ve oldukları yerde mıhlanıp kalmışlar. Don Juan birdenbire, ayinin bittiğini, üstelik kilisenin dışına kadar geldiklerini fark etmiş. Velinimeti, ikisinin beklenmedik ve patavatsız bir tavırla birbirlerine sevgi gösterileri yapmalarından öfke ve utanç duyan Olinda’nın annesini teskin ediyormuş.

Cvp: 11. Nagual Kadın

Don Juan bundan sonra ne yapacağını bilemez haldeymiş. Bir plan yapmanın onun görevi olduğunu biliyormuş. Bunun için gerekli olanaklara sahipmiş, ancak yaşadığı olayın önemi, kendi yeteneklerine duyduğu güveni yitirmesine neden olmuş. Bir iz sürücü olarak aldığı eğitimi bir yana bırakmış, ve Olinda’ya karşı kontrollü çılgınlık yöntemini kullanıp kullanıp kullanmamaya bir türlü karar verememiş.
Velinimeti ona yardım edemeyeceğini söylemiş. Onun görevi, ikisini bir araya getirmekmiş ve sorumluluğu da bu noktada sona eriyormuş. Onu elde etmek konusunda gerekli adımları atmak don Juan’a kalmış. Velinimeti, eğer gerek duyarsa, don Juan’a onunla evlenmeyi bile düşünmesini önermiş. Velinimeti, bir Nagual olarak, ancak kendi isteğiyle gelirse kıza doğrudan bir müdahalede bulunabilirmiş.
Don Juan önce kızın ailesinin de onayını alarak flört etmeyi denemiş ama ebeveynleri bunu hoş karşılamamış. Kızları için farklı bir sosyal sınıfa ait bir talip, söz konusu bile olamazmış. Olinda, Kızılderili değilmiş; ailesi orta sınıf kentsoylu tabakadan geliyormuş ve ufak çapta ticaretle uğraşıyorlarmış. Babasının kızı için başka niyetleri varmış. Don Juan evlenme konusunda üsteleyecek olursa, kızı uzaklara göndermekle tehdit ediyormuş.
Don Juan, ikili varlıkların, özelikle kadınların son derece tutucu, hatta çekingen olduklarını söylerdi. Olinda da bunlardan biriymiş. Kilisede yaşadıkları ilk coşku dolu anlardan sonra davranışlarına tedbir, hatta korku hâkim olmuş. Kendi tepkileri onu korkutuyormuş.
Stratejik bir manevra olarak, velinimeti don Juan’ı geri çekilmeye, kızının bu davranışını onaylamayan babasına hak veriyormuş gibi görünmeye zorlamış— kilisedeki olayı gören herkesin görüşü buymuş. Ağızdan ağıza dolaşan söylentilere göre, ikisinin kilisedeki sevgi gösterileri kızın babasını öylesine rahatsız etmiş ki, koyu bir Katolik olmasına rağmen kiliseye bir daha hiç gelmemiş.
Velinimeti don Juan’a, bir savaşçının asla kuşatılamayacağını söylemiş. Kuşatılmak, kişinin tehdit edilecek şahsi bir servetinin bulunduğu anlamına gelir. Oysa bir savaşçının kendi kusursuzluğu dışında sahip olduğu hiçbir şey yoktur ve kusursuzluk tehdit edilemez. Her durumda, kendi yaşamı için verdiği bir savaşımda—ki don Juan’ın Nagual kadını elde etmek için verdiği savaşım böyle bir savaşımmış—bir savaşçının mevcut tüm olanakları stratejik olarak kullanması gerekirmiş.
Bu nedenle don Juan, kızı elde edebilmek için bir iz sürücü olarak sahip olduğu bilgileri kullanmaya karar vermiş. Bu amaçla, daha o zamanlar bile ustası olduğu büyücülük sanatını kullanarak kızı kaçırması için Silvio Manuel’i görevlendirmiş. Silvio Manuel’le son derece gözüpek bir adam olan Genaro, çamaşırcı kadın kılığında gizlice kızın evine girmişler. Öğle üzeriymiş ve evdekiler,akşam yemeğine davetli büyük bir ahbap ve akraba grubu için harıl harıl yemek hazırlıyorlarmış. Olinda’yı yolcu etmek üzere aile arasında bir parti düzenlemişler. Silvio Manuel, tam o saatte ellerinde çamaşırlarla eve giren iki çamaşırcı kadının Olinda’nın partisiyle pek ilişkisi olamayacağını düşünerek kendilerinden şüphelenmeleri olasılığı üzerinde duruyormuş. Don Juan, Silvio Manuel’le Genaro’ya ev halkının gündelik alışkanlıkları üzerine gerekli olan tüm bilgileri önceden vermiş. Çamaşırcı kadınların genellikle yıkanmış temiz çamaşırları eve getirerek ütülenmek üzere bir depoda yığdıklarını belirtmiş. Silvio Manuel’le Genaro, ellerinde büyük birer çamaşır yığını, doğruca o odaya girmişler; Olinda’nın da orada olacağını biliyorlarmış.
Don Juan’ın anlattığına göre, Silvio Manuel, Olinda’ya yaklaşmış ve hipnoz gücünü kullanarak onu bayıltmış. Kızı bir çamaşır torbasının içine koymuşlar, torbayı yatak çarşaflarıyla sarmalamışlar ve içeri getirdikleri çamaşır yığınını bırakarak evden ayrılmışlar. Kapıda kızın babasıyla çarpışmışlar. Ama adam onlara bakmamış bile.
Don Juan’ın velimeti bu manevra karşısında küplere binmiş. Don Juan’a hemen kızı evine geri götürmesini emretmiş. Çift kadının velinimetin evine kendi isteğiyle gelmesi gerektiğini söylüyormuş, belki onlara katılmayı düşünmüyor olabilirmiş ancak en azından onlara duyduğu ilgiden dolayı eve gelmeliymiş.
Don Juan her şeyin bittiğini düşünmüş—kızı kimse fark etmeden eve geri götürebilmeleri olasılığı çok azmış—ancak Silvio Manuel bu işe de bir çözüm bulmuş. Don Juan’ın topluluğundaki dört kadının kızı alıp terk edilmiş bir yola bırakmasını, don Juan’ın da tam o anda oraya gelip kızı kurtarmasını önermiş.
Silvio Manuel, kadınların onu kaçırıyormuş gibi davranmasını istemiş. Yol ortasında bir yerde biri onları görerek peşlerine düşecek, daha sonra onlara yetişerek mücadeleye girişecekmiş. Kadınlar da ona karşılık vermek üzere, ellerindeki çuvalı inandırıcı görünmek için biraz sertçe yere bırakacaklarmış. Bu kovalayan kişi elbette don Juan olacakmış ve mucizevi bir biçimde, doğru anda, doğru yerde karşılarına çıkıp kızı onların elinden kurtaracakmış.
Silvio Manuel kadınlardan doğal davranmalarını istemiş. Kadınlardan kızın ağzını tıkaçla kapatmalarını istemiş. Kız elbette o zamana kadar uyanmış olacakmış ve çuvalın içinde bağırmaya başlayacakmış. Daha sonra kadınların çuvalla birlikte birkaç kilometre uzaklaşmaları gerekecekmiş. Peşlerine düşen adamdan gizleneceklermiş. En sonunda, gerçekten çetin bir mücadeleden sonra ellerindeki çuvalı bırakacaklarmış, kız çuvalın içinden çıkıp don Juan’la dört kadın arasında müthiş bir kavgaya tanık olacakmış. Silvio Manuel kadınlara, bu kavganın gerçekçi görünmesi gerektiğini söyleyerek, ellerine sopalar tutuşturmuş ve oradan uzaklaşmadan önce inandırıcı bir biçimde don Juan’a sopalarla vurmalarını tembihlemiş.

Cvp: 11. Nagual Kadın

Kadınların arasında en çabuk celallenen Zoila’ymış; don Juan’ı hırpalamaya başladıklarında rolüne kendisini öylesine kaptırmış ki, tüyleri diken diken eden bir performans sergilemiş ve don Juan’ın sırtından ve omuzlarından deriler sıyrılıncaya kadar ona vurmuş. Bir an kadınlar kavgayı kazanacakmış gibi görünmüş. Silvio Manuel saklandığı yerden çıkmak zorunda kalmış ve oradan geçen herhangi biriymiş gibi yanlarına gelerek, bunun yalnızca bir senaryo olduğunu, artık kaçarak oradan uzaklaşmaları gerektiğini hatırlatmış.
Böylece don Juan, Olinda’nın kurtarıcısı ve koruyucusu olmuş. Ona, kendisinin de yaralandığını, onu evine tek başına götüremeyeceğini söylemiş. Kendi babasının yanına gitmelerini, onu evine dini bütün babasının bırakmasını önermiş.
Velinimetinin evine varıncaya kadar Olinda, don Juan’a yürümesi için yardım etmiş. Don Juan’ın belirttiğine göre yaralanmış numarası yapmasına hiç gerek kalmamış; her yanı kanlar içindeymiş ve kapıya güçlükle varabilmiş. Olinda, velinimetine olup bitenleri anlattığında velinimeti gülmemek için kendini zor tutmuş, ağlıyor gibi davranmak zorunda kalmış.
Don Juan’ın yaraları sarılmış ve yatağına uzanmış. Olinda ona babasının kendisini neden istemediğini anlatmaya başlamışken sözlerini bitirememiş. Don Juan’ın velinimeti içeri girmiş ve kıza, yürüyüşünden, kaçıranların onun da sırtını incittiklerinin belli olduğunu söylemiş. Daha da ciddileşmeden sırtını tedavi etmeyi önermiş.
Olinda tereddüt edince, don Juan’ın velinimeti ona kaçıranların oyun oynamadıklarını hatırlatmış, kaldı ki, oğlunu neredeyse öldürüyorlarmış. Velinimetin bu açıklamaları Olinda için tatmin edici olmuş; velinimetin yanına gelmiş ve onun tam kürek kemiğinin üzerine sert bir darbe indirmesine izin vermiş. Kütürtülü bir ses duyulmuş ve Olinda yüksek bilinç durumuna girmiş. Velinimeti, kuralı ona açıklamış ve tıpkı don Juan gibi o da, kuralı bütünüyle kabullenmiş. Hiç bir şüphe, hiçbir tereddüt yokmuş.
Nagual kadın ve don Juan, birbirleriyle bütünleşmişler. Birbirlerine karşı duydukları bu duygunun sevecenlik ya da gereksinimle herhangi bir ilgisi yokmuş; daha çok, aralarında var olan uğursuz bir engelin ortadan kalkması sayesinde ikisinin tek ve aynı varlığa dönüşmelerinin getirdiği bir duyummuş bu.
Kuralın öngördüğü gibi, don Juan ve Nagual kadın, yıllarca uğraşmışlar ve dört kadın rüya görücüyü, yani Nelinda, Zuleica Cecilia ve Hermelinda’yla üç haberciyi, yani Juan Tuma, Teresa ve Marta’yı yetiştirmişler. Bunları bulmak da, kuralın pragmatik niteliğinin don Juan’a açıkça belirtildiği farklı bir zaman içinde gerçekleşmiş: Bu kişilerin tümü de tam olarak kuralın olmalarını gerektirdiği gibiymişler. Ortaya çıkışları, don Juan’ın velinimeti ve onun topluluğu da dahil olmak üzere, herkes için yeni bir çember oluşturmuş. Don Juan’la onun savaşçıları için bu, rüya görme çemberi anlamına geliyormuş; velinimetiyle onun topluluğu içinse, o güne değin eşine raslanmayan bir kusursuzluk dönemini başlatıyormuş.
Velinimeti don Juan’a, kendi gençliğinde, özgürlüğe ulaşma düşüncesi olarak kuralla ilk kez tanıştırıldığında büyük bir coşkuya kapıldığını, duyduğu sevinçten dolayı bir an donup kaldığını söylemişti. Ona göre özgürlük, hemen önünde, köşenin ardında uzanan bir gerçeklikmiş. Kuralın bir yol gösterici olarak mahiyetini kavrayabildiğinde, iyimserliği ve umutları iki kat artmış. Daha sonraysa, gerçekçilik yaşamında daha ağır basmaya başlamış; yaşlandıkça, gerek kendisinin, gerekse topluluğunun başarı şansının giderek daha az olduğunu düşünmeye başlamış. En sonundaysa, ne yaparlarsa yapsınlar, zayıf, insani bilinçlerinden tam anlamıyla kurtulabilmelerinin olanaksız olduğuna inanır olmuş. Kendisiyle ve yazgısıyla barışmış ve başarısızlığını kabullenmiş. İçindeki benliğinden Kartal için bilincini zenginleştirmekten mutluluk duyduğunu belirtmiş. Kartal her zaman onun içinde olacakmış.
Don Juan bizlere, topluluğu tüm üyelerinin aynı ruh durumunu paylaştıklarını söylemişti. Kuralın önerdiği özgürlüğün, elde edilmesi olanak dışı bir özellik olduğunu düşünüyorlarmış. Kartal’ın temsil ettiği yok edici gücü anlık da olsa görebilmişler ve buna karşı koyabilmek konusunda en ufak bir şanslarının bile bulunmadığını düşünüyorlarmış. Bununla birlikte hepsi de, bundan böyle yaşamlarını, salt kusursuz olabilmek için, kusursuz biçimde yaşamaya karar vermişler.
Don Juan, velinimetinin ve topluluğunun, kendilerini yetersiz hissetmelerine karşın, ya da birlikte böyle hissettikleri için, özgürlüklerini bulmayı başardıklarını söyledi. Üçüncü dikkate girebilmişlerdi—ancak bu, toplu halinde değil, teker teker olmuş. Geçit yolunu bulmuş olmaları, kuralda yer alan gerçekliğin nihai bağlamda doğrulanması anlamına geliyormuş. Gündelik yaşamın bilincini en son terk eden, don Juan’ın velinimeti olmuş. Kurala uyarak, don Juan’ın Nagual kadınını yanına almış. İkisi birlikte toplam bilincin içinde eridikçe, don Juan’la savaşçıları içten içe yanmaya bırakılmışlar—velinimetlerinin dünyasında tanık oldukları her şeyi unutmaya zorlanmanın uyandırdığı duyguyu betimleyebilmek için başka bir anlatım bulamıyordu.
Olanları unutmayan tek kişi, Silvio Manuel’miş. Don Juan’a her biri bir yere dağılmış topluluğun üyelerini bir araya getirmek gibi zor bir görevi veren kişi de Silvio Manuel olmuş. Daha sonra onları kendi bütünlüklerini bulma görevinin içine sürüklemiş. Bu iki görevi yerine getirmek, topluluğun yıllarını almış.
Don Juan unutma konusunu enine boyuna tartışmış ancak bu tartışmalar yalnızca, velinimetlerinin yokluğunda yeniden bir araya gelme ve her şeye en baştan başlama gibi bir durumun yarattığı büyük güçlüklerle ilişkili olarak gerçekleşmiş. Unutmanın, ya da kişinin kendi bütünlüğünü kazanmasının tam olarak ne anlama geldiğini bize hiçbir zaman açıklamamıştı. Bu yönüyle, ancak bizim kendi kendimize becerebilmemize yardım ederek, kendi velinimetinin öğretilerine bağlı kalıyordu.
Bu amaca ulaşabilmek için, la Gorda’yla beni birlikte görme konusunda eğitmişti ve bize insanların bir görücünün gözüne saydam yumurtalar gibi görünmesine karşın, yumurtaya benzeyen bu şeklin aslında bir dış koza, mum alevi renginde, sarımsı ışıltıların meydana getirdiği iç içe halkalardan oluşan, son derece etkileyici, büyüleyici, insanı hayretler içinde bırakan bir çekirdeği çevreleyen parıltılı bir kabuk olduğunu gösterebilmişti. Son buluşmamızda, bir kilisenin çevresinde dolanıp duran insanları görmemizi sağlamıştı. Vakit akşamüstüydü ve hava kararmak üzereydi, ancak katı, saydam kozalarının içinde yaratıklar, çevrelerindeki her şeyin cam gibi parlak ve net biçimde görülebilmesini sağlayacak parlak ışınlar saçıyorlardı. Harikulade bir görüntüydü.
Don Juan, bizlere böylesine parlak görünen yumurta şeklindeki kabukların aslında mat olduklarını söylemişti. Saydamlık göz kamaştırıcı biçimde parıldayan çekirdekten yayılıyormuş; kabuksa gerçekte, onun saydamlığını azaltmaktaymış. O varlığı özgür kılmak için kabuğun kırılması gerekirmiş. Kabuğun, canlıların yumurtadan çıkmak üzere kabuklarını kırmaları gibi, doğru zamanda ve içeriden kırılması gerekiyormuş. Bu yapılmayacak olursa, içeride boğulup ölürlermiş. Yumurtadan çıkan canlılarda olduğu gibi, bir savaşçı için de, zamanı gelinceye kadar saydamlığını çevreleyen kabuğu kırabilmek olanaklı değilmiş.
Don Juan bizlere, bu kabuğu kırmanın, o gizem dolu parıltılı çekirdeği, Kartal’ın gıdası olan o bilinç çekirdeğini kurtarmanın tek yolunun, insan biçiminin yitirilmesi olduğunu açıklamıştı. Bu kabuğu kırabilmek, öteki benliği anımsamak ve kişinin kendi bütünlüğüne ulaşması oluyormuş.
Don Juan ve savaşçıları kendi bütünlüklerine ulaşmışlar ve daha sonra, ikili varlıklardan yeni bir çift oluşturmak üzere yeni görevlerine başlamışlar. Don Juan bunun kolay bir iş olacağını düşündüklerini söylemişti—diğer işler de onlara göreceli olarak kolay görünmüş. Savaşçılar olarak sağladıkları başarıları görünürde hiçbir çaba harcamadan gerçekleştirebilmelerinin, velinimetlerinin ustalığının ve kişisel erkinin sonucu olduğundan habersizlermiş.
Çift varlıklardan oluşan yeni bir çift arayışları hiçbir sonuç getirmemiş. Tüm arayışlarına rağmen çift bir kadın bulamamışlar. Birkaç çift erkekle karşılaşmışlar, ancak bunlar, başarılı konumlarda, işi gücü olan kişilermiş ve kendi yaşamlarından öylesine hoşnutlarmış ki, bunlara yaklaşmayı bile gereksiz bulmuşlar. Bu insanların yaşamlarına bir amaç bulmaya gereksinimleri yokmuş. Bu amacı zaten bulmuş olduklarını düşünüyorlarmış.
Don Juan, bir gün kendisinin ve topluluğundakilerin yaşlandıklarını ve bu görevin yerine getirilebilme umutlarının kalmadığını fark etmiş. Derin üzüntünün ve yetersizlik duygusunun acı veren etkisini ilk kez o an hissetmişler.
Silvio Manuel, artık bir kenara çekilmeleri ve özgürlüğü bulma umudunu bir yana bırakarak kusursuz birer yaşam sürdürmeleri gerektiğini öneriyormuş. Bu savın belki de her şeyin anahtarı olduğu düşüncesi, don Juan’a makul gelmiş. Bu bağlamda, velinimetinin izinden gidiyormuş. Bir savaşçıyı, yolunun üzerinde belirli bir noktada, aşılması olanak dışı bir umutsuzluğun eline geçirdiğini kabul etmek zorunda kalmış. Bir yenilgi duygusu, ya da belki de daha açık bir tanımla bir aşağılık duygusu, kişiyi habersizce yakalıyor, onu kıskacına alıyormuş. Don Juan, daha önceleri velinimetinin kuşkularına güldüğünü, onun ciddi biçimde kaygılandığına bir türlü inanamadığını söylemişti. Silvio Manuel’in karşı çıkmalarına ve uyarılarına rağmen don Juan, bunun onlara bir şey öğretmek üzere tasarlanmış dev bir oyun olduğunu düşünüyormuş.
Velinimetinin kuşkularının gerçek olduğuna inanmadığı için velinimetinin özgürlük umudu olmaksızın kusursuz bir yaşam sürdürme konusundaki kararının da gerçek olduğuna inanmıyormuş. En sonunda velinimetinin başarısızlığı kabullenerek tam bir ciddiyet içinde köşesine çekildiğinin ayrımına vardığında ve grubuyla birlikte karşılarında yer alan olumsuzlukların ne denli fazla olduğunu fark ettiklerinde, bir savaşçının her şeye rağmen kusursuz bir yaşam sürdürme konusundaki kararına başarı sağlamayı amaçlayan bir strateji şeklinde yaklaşılmayacağını, bu gerçeğin kendileri için de geçerli olduğunu görmüşler. Don Juan böyle anlarda, tüm bir yaşam boyu süren bir eğitim sürecinin başladığını, savaşçıların görülmemiş ölçüde mütevazı koşullar altında yaşadıklarını belirtmişti; bir insan olarak sahip olduğu becerilerin yoksunluğu gizlenemez duruma geldiğinde savaşçının bir adım geri çekilerek başını eğmekten öte yapabileceği bir şey kalmazmış.
Don Juan, ayrımına varılan bu gerçekliğin topluluğundaki kadın savaşçıları etkilemediğini gözlemlemiş; bu kargaşa onları hiç şaşırtmamış. Bize aynı duruma velinimetinin topluluğunda da tanık olduğunu söylemişti: kadın savaşçılar, kendi yazgıları konusunda hiçbir zaman erkek savaşçılar kadar kaygılı ve mutsuz olmamışlar. Don Juan’ın velinimetinin yargılarına boyun eğmekle yetinmişler ve duygusal yönden bir bezginlik ya da yorgunluk belirtisi göstermeden, onun izinden gitmişler. Zaman zaman keyifleri kaçsa da, kadınlar bunu fazla önemsememişler. Onlar için önemli olan tek şey, bir iş yapıyor olmalarıymış. Özgürlük arayışında olan ve bu arayışın karşısına çıkan engellerden etkilenenlerin, yalnızca erkekler olduğu anlaşılıyormuş.
Kendi grubu içinde de don Juan, aynı karşıtlığı gözlemliyormuş. Becerilerinin yetersiz olduğunu söylediğinde kadınlar onunla aynı fikirde olduklarını belirtmişler hemen. Kadınların, hiç sözünü etmemiş olsalar da, en baştan beri onun herhangi bir beceriye sahip olduğuna inanmadıkları sonucuna varmaktan başka bir açıklama bulamamış. Sonuç olarak, kadınlar güçsüz olduklarını anladıklarında düş kırıklığı ya da umutsuzluk duymuyorlarmış. Zira, bunu en baştan beri biliyorlarmış.
Don Juan, Kartal’ın erkek savaşçıların iki katı sayıda kadın savaşçı istemesini, kadınların erkeklerden daha sağduyulu olmalarıyla açıklıyordu. Zor durumlarda kendilerini kapıp koyuverenler ve her şeyi yitirdiklerini sandıklarında intihar edenler erkeklermiş. Bir kadın, yönünü ya da amacını yitirdiğinde kendini öldürebilir, ancak ait olduğu bir sistem başarısız olduğunda bunu yapmazmış.
Don Juan ve savaşçı topluluğu umudu kestikten—ya da don Juan’ın deyişiyle, kendisi ve erkek savaşçılar dibi boyladıktan ve kadınlar onları eğlendirecek uygun yöntemler bulduktan—sonra, don Juan yaklaşabileceği çift bir adama rastlamış. Bu çift adam benmişim. Söylediğine göre, aklı başında hiç kimse özgürlük için savaşım gibi gülünç ve anlamsız bir uğraşa girmeyeceğine göre, velinimetinin öğretilerini izleyecek ve gerçek bir iz sürücüye yaraşır biçimde, topluluğunun diğer üyelerine yaptığı gibi beni de içeri alacakmış. Benimle, bedenime basınç uygulayabileceği bir yerde yalnız kalması gerekiyormuş ve ben buluşma yerine kendi isteğimle gelmeliymişim. Kolayca onun evine gelmemi sağladı— belirttiği gibi, çift adamı kendine bağlamak asla büyük bir sorun yaratmamış. Esas güçlük, böyle birisini bulabilmekteymiş.
Don Juan’ın evine ilk ziyaretim, gündelik bilincim açısından, sıradan bir görüşme olmuştu. Don Juan son derece sevimli ve şakacı davranıyordu. Lafı, uzun süre araba kullanan bir kişinin bedeninde duyduğu yorgunluğa getirdi; bir antropoloji öğrencisi olarak bu konu beni hiç ilgilendirmiyordu. Daha sonra, sırtımın dik durmadığını söyledi ve başka hiçbir söz söylemeden elini göğsüme yasladı, bedenimi dik duruma getirdi ve sırtıma sert bir biçimde vurdu. Beni öylesine hazırlıksız yakalamıştı ki, kendimden geçtim. Gözlerimi açtığımda bel kemiğim kırılmış gibi geldi bana, ancak kendimi farklı hissediyordum. Başka birisi olmuştum ve artık bildiğim ben değildim. O günden sonra, onu her görüşümde bilincimin sağ yanından sol yanına geçiyordum; derken bana kuralı aktardı.
Beni bulduktan hemen sonra, don Juan çift kadınla karşılaşmış. Velinimetinin ona yaptığından farklı olarak, beni kadınla tanıştırmak üzere bir plan yapmamış; bunun yerine, tıpkı velinimetinin tasarladıkları gibi etkili ve ayrıntılı bir düzen hazırlamış, bu düzenle çift kadını hem ayartmış, hem de elde etmiş. Böyle bir görevi üstlenmiş, zira inancına göre velinimetin görevi, çift varlıkları bulur bulmaz onları kendine bağlamak ve daha sonra bu ikisini inanılmaz bir serüvene ortak etmektir.

Cvp: 11. Nagual Kadın

Bana anlattığına göre, Arizona’da yaşadığı yıllarda bir gün, bir iş için devlet dairesine gitmiş. Görevlilerden bir bayan, kendisine başvurusunu yandaki bölümde bulunan diğer bir memura sunması gerektiğini söyleyerek, kafasını kaldırmadan eliyle sol tarafı göstermiş. Don Juan, bayan memurun koluyla işaret ettiği yöne baktığında, tam karşısında masasında oturan bir ikili kadın görmüş. Başvurusunu ona götürdüğünde onun genç bir kız olduğunu ayrımsamış. Kız kendisine, başvurularla ilgisinin olmadığını söylemiş ancak yoksul ve yaşlı bir Kızılderiliye yakınlık duymuş ve başvuruyu işleme sokmak üzere ona zaman ayırmış.
Birtakım resmi belgeler gerekiyormuş. Aslında bu belgeler don Juan’ın cebindeymiş; ancak o hiçbir şey bilmiyormuş, gerçek anlamda umutsuzmuş gibi davranmış, bürokratik mekanizmanın ona tam bir muamma gibi göründüğünü belli etmiş. Tam bir kafasız gibi görünmek onun için hiç de zor olmamış; söylediğine göre, tüm yapması gereken, bir zamanlar normal bilinç düzlemi olarak kabul ettiği zihin durumuna geri dönmek olmuş. Kızla ilişkisinini olabildiğince uzatmayı amaçlamış. Çift kadınların son derece ender bulunduklarını akıl hocası kendisine belirtmiş ve o da daha sonraki deneyimlerinde akıl hocasının doğru söylediğini anlamış. Akıl hocası ayrıca don Juan’ı uyararak, çift kadınların sahip oldukları içsel özelliklerin onları oldukça uçarı yaptığını belirtmiş. Don Juan, kozlarını doğru biçimde oynayamamaktan, kızın gitmesinden korkuyormuş. Vakit kazanmak üzere, kızın sempatisini kazanmaya çalışıyormuş. Resmi belgelerin kaybolduklarını söyleyerek işlemi daha da geciktirmiş. Hemen her gün, kıza farklı bir belge getiriyormuş. Kız önce belgeyi okuyor, sonra üzüntü içinde getirdiği belgenin doğru belge olmadığını söylüyormuş. Don Juan’ın içler acısı halinden öylesine etkilenmiş ki ona, kendisi için belgelerin yerine yeminli beyan hazırlaması için bir avukat tutmayı bile önermiş.
Bu olaydan üç ay sonra, don Juan belgeleri teslim etme zamanının geldiğine karar vermiş. O zamana kadar kız ona alışmış ve artık her gün onu görmeyi umuyormuş. Don Juan son bir kez daha, ona teşekkür etmeye ve veda etmeye gelmiş. Kıza, onun için yaptıklarına karşılık olarak bir armağan vermek istediğini, ancak yanında yemek yiyecek parasının bile olmadığını söylemiş. Kız, onun açık sözlülüğünden etkilenerek onu öğle yemeğine götürmüş. Yemek sırasında don Juan, düşünceli bir sesle, bir armağanın mutlaka parayla satın alınan bir nesne olması gerekmediğini, armağanın, sahip olmaktan çok, armağanı vereni anımsatan bir şey olabileceğini söylemiş.
Kız, don Juan’ın sözlerinden etkilenmiş. Don Juan ona Kızılderililere ve onların içinde bulundukları yoksulluğa karşı şefkat duyduğunu anımsatmış. Don Juan Kızılderilileri— yoksul zavallılar olarak değil, sanatçılar olarak—farklı bir ışıkta görmeyi isteyip istemediğini sormuş. Erk dansçıları geleneğinin son üyesi olan yaşlı bir adam tanıdığım, eğer isterse adamın onun için dans edebileceğini belirtmiş; kızı, yaşamı boyunca böyle bir şey göremeyeceğini, bunun yalnızca Kızılderililerin tanık olduğu bir olay olduğuna inandırmış.
Kız bu teklifi memnuniyetle kabul etmiş. İşten çıktıktan sonra arabasıyla don Juan’ı almış ve don Juan’ın Kızılderilinin yaşadığını söylediği yere doğru yollanmışlar. Don Juan kızı kendi evine götürmüş. Evden oldukça uzak bir mesafede, kıza arabayı durdurmasını söylemiş ve yolun kalan bölümünü yürümüşler. Eve varmadan önce don Juan durup tozlu, kurumuş çamur zemin üzerinde ayağıyla bir çizgi çizmiş. Kıza bu çizginin bir sınır olduğunu belirtmiş ve onu bu sınırı geçmesi için zorlamış.
Nagual kadın bana, o ana kadar gerçek bir Kızılderili dansçısıyla karşılaşmak düşüncesinin ona son derece çekici geldiğini, ancak yaşlı Kızılderili toprak üzerinde bir çizgi çizerek bunun bir sınır olduğunu söylediğinde, tereddüte kapıldığını açıklamıştı. Daha sonra don Juan kendisine bu sınırın yalnızca onun için çizilmiş olduğunu, bir kez bu çizgiyi aştıktan sonra geri dönülemeyeceğini belirttiğinde iyice paniğe kapılmış.
Kızılderili onun şaşkınlığı fark etmiş ve kendisini rahatlatmaya çalışmış. Kibar bir tavırla kolunu okşayarak kendisi oradayken ona hiçbir zarar gelmeyeceği konusunda güvence vermiş. Ona sınırın dansçı için simgesel bir ödeme yolu olduğunu, zira Kızılderili’nin para istemediğini açıklamış. Ritüel paranın yerine geçiyormuş ve ritüel, onun kendi isteğiyle sınırı geçmesini gerektiriyormuş.
Yaşlı Kızılderili sınırı aşmış ve ona tüm bunların kendisine göre saçmalıktan başka bir şey olmadığını, ancak Kızılderili dansçının kendilerini içeriden gözlediğini ve eğer dansını görmek istiyorsa, onun istediği şekilde davranılması gerektiğini söylemiş.
Nagual kadın, söylediğine göre, birdenbire öyle bir korkuya kapılmış ki, çizgiyi bir türlü aşamamış. Yaşlı Kızılderili onu razı etmeye çalışarak, sınırı aşmanın tüm beden için yararlı olduğunu söylemiş. Çizgiyi aşmak yalnızca kendisini daha genç hissetmesine yardımcı olmakla kalmamış, aynı zamanda onu gerçekten daha genç kılmış, sınırın böyle bir erki varmış. Söylediklerinin gerçekliğini kanıtlamak için sınırı bir kez daha geçmiş ve geçer geçmez, omuzları düşmüş, ağzının kenarları aşağı doğru inmiş, gözleri parlaklığını yitirmiş. Nagual kadın, sınırı geçmenin neden olduğu farklılaşmaları yadsıyamamış.
Don Juan çizgiyi üçüncü kez aşmış. Kısa ve kesin devinimlerle derin bir nefes almış ve göğsünü germiş. Nagual kadın, bir an onun sarkıntılık edeceği düşüncesinin zihninden geçtiğini söylemişti. Arabası, koşarak ulaşamayacağı kadar uzaktaymış. Yapabileceği tek şey, kendi kendine bu ihtiyar Kızılderiliden korkmanın budalaca olduğunu söylemek olmuş.
Daha sonra yaşlı adam onun mantığına ve mizah anlayışına seslenmiş. Sanki istemeden bir sırrı açıklıyormuş, kendini ele veriyormuş gibi bir sesle, dansçıyı hoşnut etmek için genç biriymiş gibi davranmaya çalıştığını, sınırı geçmek konusunda kendisine yardımcı olmadığı takdirde, kamburunu çıkartmadan yürümenin yol açtığı gerginlik yüzünden her an düşüp bayılabileceğini söylemiş. Sergilediği gösterinin neden olduğu yoğun gerginliği göstermek üzere, çizgi boyunca bir ileri bir geri yürümüş.
Nagual kadın, kendisine yalvaran bir ifadeyle bakan gözlerden, genç bir insana öykünmenin bu yaşlı bedende uyandırdığı acıların okunabildiğini söylemişti. Ona yardım etmek ve bu işe bir son vermek üzere çizgiyi aşmış; artık eve gitmek istiyormuş.
Çizgiyi aştığı an, don Juan olağanüstü bir çeviklikle sıçramış ve kayar gibi büyük bir rahatlıkla evin çatısına tırmanmış. Nagual kadın, don Juan’ın dev bir bumerang gibi havada süzüldüğünü söylemişti. Sıçrayarak yanına geldiğinde Nagual kadın sırtüstü yere devrilmiş. O güne değin hiç bu kadar korkmamış, böylesine olağanüstü bir şeyi ilk kez gördüğü için de aynı ölçüde heyecanlanmış. Yaşlı adama, böylesine muhteşem bir gösteriyi nasıl başardığını bile soramamış. Tek istediği bir an önce arabasına binip evine gitmekmiş.
Yaşlı adam, ayağa kalkması için ona yardım etmiş ve kendisini kandırdığı için ondan özür dilemiş. Dansçının aslında kendisi olduğunu ve evin üzerinden sıçrayışının da onun dansı olduğunu söylemiş. Ona, uçuş yönüne dikkat edip etmediğini sormuş. Nagual kadın elini saatin ters yönüne doğru daire biçiminde çevirmiş. Yaşlı adam onun başını babacan bir tavırla okşamış ve onun böylesine dikkatli oluşunun iyiye alamet olduğunu söylemiş. Daha sonra da, düştüğünde sırtını incitmiş olabileceğini, iyi olduğundan kesinlikle emin olmadan gitmesine izin vermeyeceğini belirtmiş. Atak bir hareketle, omuzlarını düzleştirmiş, çenesini ve başının arka kısmını, belkemiğini dikleştirmek ister gibi yukarı doğru kaldırmış. Daha sonra da, kürek kemiğinin üzerine sert bir darbe indirerek, ciğerlerindeki tüm havayı boşaltmış. Nagual kadın bir an nefes alamadığını hissetmiş ve bayılmış.
Kendine geldiğinde don Juan’ın evindeymiş. Burnu kanıyor, kulakları uğulduyormuş, nefesi hızlanmış ve gözlerini bir nokta üzerinde odaklayamıyormuş. Don Juan kıza derin nefes almasını ve sekize kadar saymasını söylemiş. Nefes aldıkça, etrafındaki her şey berraklaşıyormuş. Bana söylediğine göre, öyle bir an gelmiş ki, tüm oda bir akkor halini almış; her şey kehribar renkli bir ışığın altında parlıyormuş. Kendini kaybeder gibi olmuş ve artık derin nefes alamıyormuş. Artık kehribar renkli ışık öylesine yoğunlaşmış ki, bir sisi andırmaya başlamış. Daha sonra sis, kehribar renkli ipliklerden oluşan bir ağa dönüşmüş. Görüntü sonunda kaybolmuş, ancak dünya bir süre daha tekdüze bir biçimde kehribar rengine bürünmüş olarak kalmış.
Don Juan daha sonra onunla konuşmaya başlamış. Onu evin dışına çıkartmış ve ona dünyanın iki yarıya bölündüğünü göstermiş. Sol yan berrakmış, ancak sağ yan amber renkli bir örtüye bürünmüş. Don Juan kıza, dünyanın kavranabilir, bizlerin anlaşılabilir olduğunu sanmanın büyük bir hata olduğunu belirtmiş. Algıladıklarının bir muamma, ancak kişinin alçak gönüllülük ve hayranlık içinde kabul edebileceği bir gizem olduğunu söylemiş.
Daha sonra ona kuralı açıklamış. Kızın zihni öylesine açıkmış ki, anlattığı her şeyi rahatça kavrayabilmiş. Kural ona uygun ve yeterince açık görünüyormuş.
Don Juan ona, insanın birbirinden tümüyle ayrı iki yanının bulunduğunu ve kişinin bu mührü kırarak bir yanından diğer yanma geçebilmesinin büyük bir disiplin ve kararlılık gerektirdiğini açıklamış. Çift bir varlık bu açıdan önemli bir avantaja sahipmiş: Çift olma durumu, sağ yanda yer alan bölmeler arasında dolaşma konusunda göreceli bir kolaylık sağlıyormuş. Çift varlıkların en büyük dezavantajlarıysa, benlikleri iki farklı bölmeye sahip oldukları için, esneklikten yoksun, tutucu, değişimden korkan bir kişilik yapısına sahip olmalarıymış.
Don Juan, amacının onu benliğinin aşırı sağ uçtaki bölümünden, daha aydınlık, daha zeki ve duyarlı olan sol yanına geçmesini sağlamak olduğunu belirtmiş. Ancak, beklenmedik bir rastlantı sonucu, bedenine indirdiği darbe onun çift benliğinin ötesine geçmesine neden olmuş ve Nagual kadın, benliğinin gündelik yaşamına ait bölümünün yer aldığı aşırı sağ yanından, aşırı sol yanına geçmiş. Dört kez onu normal bilinç düzlemine geri getirmeyi denemiş, ancak bir sonuç elde edememiş. Bununla birlikte, bedenine indirdiği darbeler sis duvarıyla ilgili algılarını istençli bir biçimde açıp kapatmayı sağlaması konusunda ona yardımcı olmuş. Amacı bu olmamasına rağmen, don Juan çizginin onun için tek yönlü bir sınır oluşturduğunu belirttiğinde doğruyu söylemiş. Bir kez çizgiyi aştıktan sonra o da, tıpkı Silvio Manuel gibi, asla geri dönmemiş.
Don Juan, Nagual kadınla beni tanıştırdığında, birbirimizin varlığından dahi haberdar olmamamıza rağmen, aramızda bir yakınlaşma oluşmuştu. Don Juan kendi deneyimlerinden, çift varlıkların birlikte olduklarında birbirlerinde buldukları avuntunun tüm tanımların ötesinde, ancak çok kısa süreli olduğunu biliyormuş. Mantığımız tarafından kavranamayan birtakım güçlerin bizi bir araya getirdiğini, sahip olmadığımız tek şeyin zaman olduğunu söyledi. Geçen her dakika son dakika olabilirmiş; bu nedenle de her dakikanın hissedilerek yaşanması gerekiyormuş.
Don Juan bizi bir araya getirdikten sonra, kendisi ve savaşçıları için yapmaları gereken bir tek şey kalıyordu: topluluğumuzu tamamlamak üzere dört kadın iz sürücü, üç erkek savaşçı ve bir erkek habercinin bulunması. Bu amaçla, don Juan Lydia, Josefina, la Gorda, Rosa, Benigno, Nestor, Pablito ve haberci Eligio’yu buldu. Bunların her biri kabaca, don Juan’ın kendi topluluğunun üyelerinin birer kopyasıydılar.

Cvp: 11. Nagual Kadın

.