Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

camur golgeler


Bu bölümde;Büyücülüğün en ciddi konularından biri olan enerji bedenini öğrenir.Don Juan daha önce de tanımlamıştır bunu.Enerji alanları kümelenmesi,evrende akıp duran enerji olarak görüldüğünde fiziksel bedeni meydana getiren enerji alanları kümeleşmelerinin ayna görüntüsü olduğunu anlatmıştır.


Enerji ile enerji bedeni birbiri ile birleştirilmiş iki enerji alanı kümeleşmeleri idi.İkisini birbire


ine bağlayan gücün,Eski çağ Meksika büyücülerine göre evrenin en akıl almaz gücü sayıldığı- nı da özellikler vurgular.Kişisel fikrine göre bu güç tüm evrenin özü, var olan her şeyin nihai toplamıydı.


Don Juan’a göre fiziksel beden ile enerji bedeni,biz insanoğullarının aleminde birbirlerini dengeleyen yegane enerji biçimlenmesiydi.Bu yüzden bu ikisinin dışında hiçbir ikiciliği kabul etmiyordu.Beden ile zihin,ruh ile ten ikiciliğin enerji bağlamında hiçbir dayanağı bulunmayan sadece zihin kaynaklı sıralamalar olduğuydu.


Don Juan,herkesin disiplin yoluyla enerji bedenini fiziksel bedenine yaklaştırmasının mümkün olduğunu söylemişti.Normalde ikisinin arasında mesafe muazzamdı.Enerji bedeni belli bir alana girdi mi(bu her birey için farklıydı)herkes disiplinle onu fiziksel bedeninin tam bir kopyasına,yani 3 boyutlu,katı bir varlık haline dönüştürebilirdi,büyücülerin de anlattığı öteki ,çift kavramı buydu işte.Aynı fiziksel ve aynı disiplin süreci ile herkes üç boyutlu ,katı fiziksel bedenini enerji bedeninin tam bir kopyası haline yani enerjinin tümü gibi insan gözüne görünmeyen,eterik bir enerji akımı haline dönüştürebilirdi.


Don Juan bunları anlatırken,efsanevi bir önermeyi mi sunduğunu sorar;yanıtı,büyücülere ilişkin hiçbir şeyin efsanevi olmadığıydı.Büyücülerin pratik varlıklar olduğu ve onların bu yaptıklarını anlamanın zorluğu, onların farklı olan bilişsel sistemlerinden yola çıkmalarından kaynaklanmasıydı..


Don Juan ,enerji bedeninin normalde olacağı gibi,CC’dan uzaklaşmak yerine ona doğru büyük bir hızla yaklaştığını bir enerji gerçeği olarak görmüştü.


Muazzam ölçüde bir güç girecek hayatına ,enerji bedeninin kontrolü ..Şu anda seni kontrol eden yığınlara dış güç var.Benim sözünü ettiğim kontrol,dilin etkinlik alanının dışında(???) ,hem senin kontrolün hem değil.Sınıflandırılamaz,ama kesinlikle yaşanabilir.En önemlisi manipüle edilebilir,tümüyle senin yararına manipüle edilebilir.senin değil enerji bedenin yararı(na)dır.


Karanlık çökmüştür.Don Juan ,CC’dan gözlerini odaklamadan,gözünün ucuyla ve dikkatle Yapraklara bakarsa görüş alanını hızla kat eden bir gölge görebileceğini söyler.Söylediklerni Yaptığında hızla ileri-geri,soldan-sağa,sağdan sola giden siyah gölgeler görür.


Korkuyla Don Juan’a bunların ne olduğunu sorar CC..Evrenin ta kendisi,ölçülemeye,tek yönlü olmayan,söz dizimi aleminin dışında kalan(??????)Onları ilk gören ,Eski çağ Meksika büyücüleri oldular..


Eski çağ Meksika Büyücüleri onların ömürlük bir eşlikçi olduklarını keşfettiler..Kozmosun derinliklerinden gelip yaşamlarımızın hakimiyetini eline geçiren bir yağmacımız var.insanoğulları da onların tutsakları..Yağmacı insanoğlunun sahibi efendisi.Uysal ve çaresiz hale getirmiş bizleri.Karşı çıkmak istesek,isyanımızı bastırır.Bağımsız hareket etmeye kalksak,aksini buyurur bize..Eski çağ Meskika’sı şamanlarının konuların konusu dedikleri şeye salt kendi gayretinle varmış bulunuyorsun..Uzun zamandır bir şeyin bizi esir tuttuğunu sezindiriyordum.Eski çağ Meksika’sı büyücüleri için bir enerji gerçeğiydi bu..


Bu yağmacı(organik olmayan varlık) neden idareyi ele geçirmiş diye sorar CC.İdareyi ele aldılar çünkü biz onun besin kaynağıyız.Çözümsel zihnine hitap etmek istiyorum der,Bir an düşün,Mühendislik tasarımları yapan insanın zekası ile aynı insanın inanç sistemlerinin ya da tutarsız davranışlarının ahmaklığı arasındaki çelişkiyi nasıl ,izah edebileceğini söyle.Büyücülere göre;inanç sistemimizi iyilik ya da kötülük kavramlarımızı bize yağmacıların vermiş olduğunu söylerler.


Umutlarımızı,beklentilerimizi,başarı ya da başarısızlığa ilişkin hayallerimizi içimize yerleştiren onlar.Bize tamahkarlık,açgözlülük,yüreksizlik vermişler.Yağmacılar bizi,kendini beğenmiş,sıradan ve aşırı bencil hale getirmiş.


Bizi itaatkar,yumuşak başlı ve zayıf tutmak için yağmacılar saldırılar gerçekleştirir.Bize şatafatlı,çelişkili,marazi ve her an keşfedilme korkusuyla dolu olan zihinlerini vererek bizim zihnimiz olurlar.Kendi yaşamlarını elverişli hale getirirler.Hiç açlık çekmemiş olmana rağmen yiyecek kaygın olduğunu biliyorum,bu duygunun,her an manevrasının açığa çıkıp yiyeceğinin esirgeneceğinden korkan yağmacının kaygısından bir farkı yok.


Bizi yedikleri doğruysa,nasıl yapabiliyorlar bunu?


Büyücülerin ,bebek insanoğullarını,baştan aşağıya parlak bir tabakayla,enerji kozalarının üzerine sımsıkı uyan plastik muhafaza gibi bir şeyle örtülü,garip ışıltılı enerji küreleri olarak gördüklerini açıklarYağmacıların yedikleri şeyin, işte bu farkındalık tabakası olduğunu ve insanoğulları erginliğe eriştiklerinde parlak farkındalık tabakasından geriye kalanın,yerden ayak parmaklarının üstüne kadar ancak çıkabilen dar bir saçaktan ibaret olduğunu söyledi.O saçak insan soyunun yaşamını ancak güç bela sürdürmesine olanak veriyordu.O ışıltılı kozanın dışındaki parlak farkındalık tabakasını taşıyan tek türün insan olduğunu söyler..


İnsanın çaresiz bir şekilde yakalandığı yer olan o dar farkındalık saçağının,özün yansıtılmasının merkezi olduğunu söyledi.Yağmacılar,bize kalan tek farkındalık noktamız olan özün yansıtılması üzerinde oynayarak amansızca,vahşice tüketmeye devam ettikleri farkındalık parlamaları yaratıyorlardı.Bizi farkındalık parlamalarımızı yükseltmeye zorlayan anlamsız sorunlar oluşturuyorlar ve bu yolla uydurma kaygılarımızın enerji alevlenmeleriyle beslenmek için bizi canlı tutuyorlardı.


Eski Çağ Meksika’sı büyücüleri ve günümüz diğer büyücüleri tümü yağmacıları gördükleri halde neden hiçbir şey yapmıyorlar?Senin ya da benim yapabileceğimiz hiçbir şey yok,tüm yapabileceğimiz,bize dokunamayacakları noktaya ulaşıncaya dek kendimizi disipline etmek. Dostlarından disiplinin o güç koşullarından geçmelerini nasıl isteyebilirsin?


Eki Çağ Meksika’sı büyücüleri onun yeryüzünde onun ilk kez ne zaman belirdiği konusunda epey kararsızdılarİnsanın bir zamanlar muazzam sezgilere sahip,günümüzde erfsanevi destanlar gibi anlatılan farkındalık hünerleri gösteren eksiksiz bir varlık olduğu düşüncesine varmışlardı.Sonra her şey sanki kaybolup gidivermişti ve elimizde kalan uyuşturulmuş insandı artık.


İnsanlık için kalan tek seçenek disiplindir.Disiplin oluşturulabilecek tek engeldir.Büyücülerin disiplinden anladığı,beklentilerimiz arasında olmayan olasılıkları dinginlikle karşılama yetisidir.Onlar için disiplin bir sanattır.sonsuzlukla çekinmeden yüz yüze gelme sanatı.


Büyücülerin disiplini nasıl bir engel oluşturabilir ki?


Parlak farkındalık tabakasını uçucu için yenip yutulamaz hale getirir.Bu yağmacıyı şaşkına çevirir.Yenmeye elverişli olmayan bir parlak farkındalık tabakası bilişselliklerinde mevcut değildir.Eğer Bizim farkındalık tabakamızı yiyemezlerse,o büyümeyi sürdürür.Büyücüler disiplinleri sayesinde ,parlak farkındalık tabakalarının ayak parmaklarının hizasından yukarıya doğru büyümesine izin verecek kadar uzun bir süre yağmacıları uzak tutar.Farkındalık ayak parmaklarının üstünde bir düzeye çıktı muazzam algılama hamleleri gerçekleştirmek doğal bir sonuçtur.


Eski Çağ büyücülerinin en büyük hileleri ,uçucuların zihnine disiplinle eziyet çektirmekti. Uçucuların zihnini içsel sessizlikle zorladıklarında yabani donanımın kaçtığını keşfetmişlerdi. Bu da manevrayı gerçekleştiren uygulayıcılarda zihnin yabancı kaynaklı olduğuna dair bir şüphe bırakmamıştı.Yabancı donanımı geri gelir fakat eskisi kadar güçlü değillerdir ve bu kaçışlar rutinleşir ,sonunda bir günde tümüyle kaçıp giderler.Artık kendi başının çaresine bakman gereken gün gelmiştir ve sen nerdeyse sıfırsındır.Ne yapman gerektiğini söyleyecek hiç kimse yoktur.Sana alışık olduğun ahmaklıkları buyuracak yabancı kökenli bir zihin yoktur artık..


Naugual Julian’ın bütün çömezlerine uyarısı;deneyimlerimizin toplamı,bir ömür boyu hükmedilmenin sonunda ,çekingen, güvensiz ve sinsi olmuştur.Büyücülerin asıl savaşı o zaman başlar..


Bu konuda düşündükçe kendimi ve dostlarımı inceleyip onlarla konuştukça fikrim gittikçe kuvvetleniyordu.Benliği odak noktası olarak almayan her türlü eylemi,etkileşimi ya da fikri gerçekleştirmekte bizi aciz kılan bir şey vardı..Don Juan’a ,o uçuşan gölgelerin benim mantıklı hayatımın sonu olacağını söyledim.Her yerde görüyordum onları..


Uçucuların zihni henüz tamamen terk etmedi,ciddi biçimde yara aldı.Seninle ilişkilerini yeniden düzenlemek için uğraşıyor.Kendi dediğiyle benim dediğim arasındaki çelişki üzerinde oynayıp seni yorarak ve vazgeçmeye zorlayarak yapabilir bunu.


Bizler evrenin yarattı enerji sahibi araştırıcılarız ve farkındalığa sahip enerjimiz olduğundan, evrenin kendi farkına varması için araçlarız biz.Uçucular ise,acımasız meydan okuyucular.Onları uzaklaştırmaya niyetlen,çevrende bir enerji engeli oluştur.Sessiz kal,sessizliğinin içinden engel oluşacaktır.Eski büyücülerin enerji gerçekleri dedikleri şeylerden biridir bu.İçsel söyleşini kes.


Büyücülüğün gizemi dünyevi şeylerle hafifletilmeli.Hiçlikten kaynaklanmalı ve gene hiçliğe dönmeli.Savaşçı gezginlerin sanatıdır bu,fark edilmeden iğne deliğinden geçmek.


Don Juan ,CC’yı bir kayaya dayanmasını ve bağdaş kurup içsel sessizliğe bürünmesini ister.Diyelim ki,akademik çevrende yapmanı istediğim şeyin doğruluğunu ya da yanlışlığını kanıtlamak için ne tür makaleler araman gerektiğini öğrenmek istiyorsun.İçsel sessizliğe gir,bu,farkındalığın karanlık denizinde bir yolculuk değil,içsel sessizliğin içinden görmedir..


CC,içsel sessizliğine bürünür ve siyah büyük bir gölge görür.Gölge 15 mt yüksekliğinde zıplayıp tekrar yere konuyordu.Sesini duymuyor ama hareketlerini görebiliyordu.



Star gate filmini hatırlattı bana bu konu.



C.C.nin bu yazısıyla sırları ifşa olmuş gibi duruyor bu gölgelerin.peki bundan korunmak için bi stratejileri varmı acaba.?



Disiplin ve kisisel onemin yitirilmesi olarak biliyorum . Soylemesi kolay tabii , zaten bunlar en esas seyler , bu bahisle bir kere daha (bence sembolik bir bicimle) alti ciziliyor .

Bu konu bana bir parca yillaar once okudugum bir cocuk kitabini hatirlatmisdi Momo ; orada da golge gibi adamlar insanlarin zamanina ,yatirim olarak bakip/baktirip bir sekilde el koyuyor, sigara yapip iciyordu .

Gerekli tum stratejiler kitaplarda var sanirim :

-Gereksiz isleri yapmamak (mesela can sikintisi veya tembellik yada bir turlu elin ermemesi yuzunden esas is yerine ivir zivir bok pusur seylerle kendini oyalamak-CC nin 3uncu kitaptaki dans partisi gibi)

-ugrastimiz seyleri gercekten severek ve fakat takdir beklentisinden arinmis olarak yapmak ; Bu belli bir konsantrasyon ve isinma ve derinlesme gerektiriyor , konunun fiyaka caka bolumunu bir turlu asamayip derinlesemeyen tipler coktur(kendim dahil)veya dusunme tembelligi yuzunden belli bir yogunluga bir turlu ulasamamak ,ki bu da konunun gercekte sevilmeyip ego sisirme adina yapilmaya calismasindan dolayi olur .

-sorumluluk alma konusu da malum ve yeterince acik

Bunlar Normal her insanin haiz olmasi gereken nitelikler , Buyucu ve gorucu olunmasa da Siradan bir insan olarak bunlar ucucularla mucadelede iyi stratejilerdir bence



CC'nin kitaplarinda ve Nag Hammadi yazmalarinda bahsedilen ucucularla (flyers) mucadelenin zorlugu teknolojinin ilerlemesi ile paralel olarak artiyor. 30 yil once onlarla mucadele etmenin zorluguyla, onlarla simdi mucadele etmenin zorlugu karsilastiralamaz bile. Insanoglunun cok ciddi bir hamle yapmasi gerekiyor. Gunumuz kosullarinda bunun imkansiza yakin oldugunu dusunuyorum. Onlarin hakimiyetinde olmayan bir yer soyleyebilir misiniz? Hemen her kurum ve kurulusta ucucularin ele gecirdigi zihinler liderlik pozisyonunda degil mi? Cok karamsar bir tablo cizdigimin farkindayim. Ancak gercekleri gorebilecek gozlere sahip olmam icin dikenli yollarda cok yalpalamam gerekti. Halen yalpalamaya devam ediyorum. CC'nin veya digerlerinin sundugu cozumler fazlasi ile yavas ve etkisiz. Daha etkili, hizli ve pratik, ayni zamanda anlasilabilir cozumlere ihtiyacimiz var. Ozellikle tembellesmis (tembellestirilmis) zihinlere sok etkisi yaratacak turden cozumler... Fikri olan var mi?



Uçuculara ait zihin, yani şu anki zihnimiz, dünyaya ve kendimize dair algımızın neredeyse tamamını oluşturduğundan, ondan kurtulmak için yeni bir dünya ve ben algısı geliştirmek gerekir ve bu birdenbire olmaz. Don Juan'a göre sihirli geçişler uçucu için zihnimizi lezzetsiz hale getirir. En hızlı ve kısa yol, eğilip bükülmeyen bir kararlılıktır. Yani gerçek benliğimize gelmeyi, zavallılıklar ve zayıflıklar içinde hayatı harcamamayı kafaya koymak, vazgeçmemek. Yeni bir teknoloji keşfedilene kadar böyle...aydınlanma kendine gelme tüpleri ya da uçucu-kovar spreyler gibi..



Kendimizi doğada bir nehir kıyısı bir orman gibi maskelerimizi bıraktığımız yerlere atsak?.



Nag Hammadi yazmaları ve Carlos Castaneda dışında flyers (uçucular) konusunu derinlemesine işleyen yazar var mı?



Nag hammandi yazmalarina baktım bulamadım nasil bahsediyor tarif edermisin.yada adresi falan varsa yollarmisin.?



mez, bu linkten bakabilirsin: http://gnosis.org/naghamm/hypostas.html



Teşekkürler exores



"Mez: Kendimizi doğada bir nehir kıyısı bir orman gibi maskelerimizi bıraktığımız yerlere atsak?"


Önümüzdeki bahara niyetim var..



Her hafta sonu şelalenin kıyısında ateşin basinda geciriyorum günümü özendirmeyim.))



Ben şu anda bir çalışmama döneminin sonunda para bitimi evresinde olduğum için işe başlamaktan başka hiçbir şeye özenemiyorum doğrusu.



En azından doğaya gitmeye zamanın varmış.umarım bulursun özendiğin işi.



Teşekkür ederim :)



Beklentilerimizin dışında gelişen olaylara dinginlikle yaklaşarak disiplini sağladık. Bu farkındalık tabakamızın istilacılar tarafından yenmemesini sağlayacak. Peki, bu farkındalık tabakasını çoğaltmak için gündelik şehir hayatında kolay ve pratik olarak neler yapabiliriz?



Savaşcının yolunu bırakmamalıyız zannı kanaatimce.Mümkün olduğu kadar doğaya gitmeli kendimizi yenilemeliyiz.



Benim zannı kanaatimce de öyle mamafih.



O zaman şöylede söyleyebiliriz: Her türlü suni ve mekanik madde ve ortamlar istilacıların gücünü arttırıyor. Ne kadar doğala yönelirsek onlarla mücadele şansımız artıyor. Belki çok basit olacak ama, plastik yerine cam, havuz yerine deniz, insan eliyle yontulmuş parklar yerine doğal ormanları tercih etmeliyiz.



Exores katılıyorum sana cünkü rutinlerimiz hep şehir hayatında ne kadar bu rutinleri kırsakda oraya yabancı olduğumuzu doğaya dönmemiz gerektiğini duyumsuyoruz.hatırladığım kadarıyla C.C soruyorya ''ucucular olmasaydı ne olurdu''.DJ''halen mağaralarda ağacların üzerinde yuva yapıyor olacaktık''.Çam kokusunu mazot dumanına değişmiş savaşcıdan ne hayır gelir diye sorarım bazen kendi kendime.''Şehirler ömrümüzü fitilin yanışını düşünün aynen o şekilde bitiriyor ve buna ilginç ilginç hastalıklar katarak tabi ama doğadaki yaşantıda mum yanışını düşünün yavaş yavaş ve aydınlatarak bitiriyor''bu sevdiğim,doğada yaşayan bir abimin sözüdür benimsemişimdir.yıldızları göremeden uyumak avlanmadan karnını doyurmak insanın hayat serüveninde yaşanmaması eksiklik olan alışkanlıklardır bence.Sonuçda şehirler ucucuların zihinlerinin eseri değilmidir?Doğada kendimizi bulmamayı özümüze dönmemeyi onların farkına varmamayı isteyenler onların ac kalma korkusu değilmidir.Doğada kalabildiğimiz kadar kalmalıyız..bu video benim ucucu zihnime güzel damgalar vurmuştur.))tavsiye ederim.





1 hafta içinde iki şeyi yapmam şart oldu.

1- Bulut atlasına gitmek..

2- Yamanlar dağına gitmek..


http://www.bing.com/images/search?q=yamanlar+da%c4%9f%c4%b1&view=detail&id=8501F82BB4B9CABE786DA4C25F8DC3838BE2CE8F&first=31&FORM=IDFRIR



Aynen.)



Mez youtube linkine baktım ve tarayıcımda sık kullanılanlara ekledim. İlk fırsatta izleyeceğim. Survival İnternational isimli STK'nın yerli kabileler hakkında yaptığı kısa filmlere benziyor.


İstilacılar (uçucular) ile igili giderek kuvvetlenen bir tezim var. Şehir hayatındaki insanların büyük bir çoğunluğu nasıl robotlaştıklarının farkına varamıyorlar, çünkü onların farkına ancak robotlaşmamış olanlar yada henüz tam robotlaşmamış (uçucular tarafından tam sömürülmemiş) olanlar varabilir ve böylelikle onları uyandırabilirler. İnsanların çok büyük bir çoğunluğu uçucular tarafından sömürülüyor ve nüfusun artışı ile birlikte bu istilacılarla mücadele şansımız azalıyor. Bana öyle geliyor ki, büyük şehirlerde etrafı demir parmaklıklarla çevrili çok katlı, küçük pencereli (hücreyi andıran) site yapılanmaları, uçucuların en etkin hamlesi. Bu hamle olmasaydı, yani az katlı bahçeli evlerimize sahip olsaydık, uçucular bu denli rahat ve bu denli kolay hareket edemeyeceklerdi. Şu anda seri üretime geçirilmiş 40 günde sürekli ışık altında yetiştirilen tavuklara benzeyen site sakinleri ve devamındaki jenerasyon uçucular için bile fazlalık oluşturuyor. Ayrıca uçuculardaki farkına varılma korkusu giderek azalıyor. CC'nin DJ'la yaptığı tesbitlerdeki zamanla şimdiki zaman arasında büyük fark var. Önceden sayıca az olan robotlaşmışlar, uçucular için farkına varılma korkusu sebebiyken, şu an sayıca çok olan robotlaşmışlar uçucular için var olan farkına varılma korkusunu ortadan kaldırmış gözüküyor. Bazen öyle enterasan tiplerle karşılaşıyorum ki, göz teması kurduğumda, robotlaşmış olduklarının farkında olduklarını ve bundan hoşnut olduklarını anlıyorum. İşte asıl problem bu: Farkında olup, bunun bir problem olmadığını düşünmek ve düşündürmek (zorlayarak veya zorlamayarak).



Güzel bir örnek vermişsin hatta öyle evlerde oturmak yaşamak için kura çekilip sıraya giriyoruz.herkesin en az 400 mk.lik bir yeri olsada ekip bicsek.insanlar köylerini bırakıp şehirlere geliyor.gönüllü robotlasma ama ucuculardan habersiz diyeyim tabiri caizse.peki nasıl farkına vardirmayi düşünüyorsun.?



Bizlerin bireysel olarak yapabileceği fazla birşey yok. Tüm uğraşlarımız, uçucuların galibiyeti ile sonuçlanacak ve buna ilave olarak bizler hem zaman kaybedeceğiz hem de disiplinimizde bozulmalar oluşacak. Bence izlenmesi gereken yol, disipline sahip uyanmışlarla birlikte vakit geçirmek ve bilinçli nesiller yetiştirmek.



Karamsar olmayalım lütfen. Sonraki nasiller de kimmiş? Bizden daha mı iyi olacaklar bu saftirik tintirikler?



Deniz, amacım karamsar bir tablo çizmek değildi. Büyük şehirlerde CC ve DJ' dan sonraki yıllarda (özellikle 2000 sonrası) uçucuların lehine çok büyük gelişmeler oldu. Eğer CC, sonsuzluğun etkin yanı kitabındaki 'Çamur Gölgeler' bölümünü 2000'li yılların İstanbul'unda yaşayarak yazmış olsaydı, uçucular ve insanlığın mevcut hali ile ilgili çok vahim cümleler yazardı diye düşünüyorum.



İstanbul'u heryeri görmüştür onlar... DJin silsilesi bitti ama kökü kurumadı bildiğimiz kadarıyla :))



Bildiğim kadarı ile ne Don Juan ne de CC, 2000 yılını ve sonrasını görecek kadar yaşayamadı.



Ama don Juan'ın diğer öğrencileri, örneğin Nagual Carol Tiggs, hala buradalar, zaten onlar olmasalardı bile yetiştirdikleri başka büyücüler var. Carol Tiggs'in ve diğerlerinin DJ'le karşılaşmalarının üzerinden neredeyse 45 yıl geçti. Onlar şimdi bilgi adamı oldular ve tabiiki boş durmuyorlar, dünyayı, toplumu, insanları ve evreni incelemeye devam ediyorlar.



Ne Carol Tiggs'in ne de diğerlerinin 'Çamur Gölgeler' e gereken ilgiyi göstermediklerini düşünüyorum. Ayrıca yakılan İskenderiye kütüphanesi ile uçucular arasında çok büyük bir bağlantı olduğunu biliyorum. Her nedense bu konular ne tartışılabiliyor ne de üzerinde analiz yapılabiliyor. Sanki el değilmemesi ortaklaşa kararlaştırılmış konular gibiler. Nag Hammadi yazmaları, uçucular ve İskenderiye Kütüphanesi'nin yakılışı derin analizleri hak eden konular. Maalesef bu konular, uçucuların derin hakimiyeti altında olanlar tarafından 1500 yıldır kontrol ediliyor.



Bilemem.

Enerji beden uçucuların etki alanı dışında. CC, bireyler olarak ve savaşçı grupları halinde enerji bedenin algısına yaklaşma stratejileri hazırlamış ve Tensegrity kapsamında bunu uygulamaya koymuş. Pratik olarak elimizde böyle bir araç var.

Bu yabancı zihinden özgürleşmeye çalışmak bahsettiğin konuları incelemeye engel değil.



Sözlerini bilmiyorum ama şu şarkı bana sonsuzluğu, özgürlüğü ve bunlara olan uzaklığını sezen bir insanın özlemi gibi geliyor.

(Stefka Sabotinova - Bulgaristan)





Enerji bedenin algısına yakınlaşmanın gündelik pratikteki sonuçlarından bazıları daha pozitif yaklaşımlar, daha geniş perspektifler, daha az yargılayıcılık gibi uçucu zihninin dışına doğru gelişen şeylerdir. Umutsuzken yepyeni seçenekler farketmek, hiç hoşlanmadığımız insanları sevebileceğimizi görmek, çoğu sorunun sorun olmadığını anlamak vs vs. Tensegrity eğitimi de energy bedenin uçucu dışı algısının gündelik yaşamda ortaya çıkarılmasını içeriyor.



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön