Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

bilgiyle bulusma


creative - Posted on 17 Ocak 2010


BİLGİYLE BULUŞMA


1971 yılı güz aylarında yeni kitabını bitiren ve birkaç aydır Don Juan’ı göremeyen, Castaneda; onu görmek üzere Genaro’nun evine bir yolculuk yapmayı planlarken, Don Juan’ın onu bekler gibi Sonaroda karşısına çıkmasına hem şaşırır, hemde sevinir.


Carlos heyecanla yeni kitabını anlatmak istese de, Don Juan bu konuda konuşmak istemediğini belirtir. Sıradan bir sohbetle başlayan diyalog, büyücülerin dünyasını konu alarak devam eder.


Castaneda onu tanımaya başlamasıyla büyücülüğün dünyasına adım attığının farkına vararak sormaya başlar. Kendisine sanrılandırıcı bitkileri bu kadar yoğun kullanma nedenini bilmek ister. Duyduğu yanıtsa kendisinin çok budala olduğudur. Don Juan, onun yavaş olduğunu, sarsılması için bu bitkilerden faydalandığını anlatır ve ekler; “..sana gerekiyordu. Kimi insanlar var ki onlar için yok bir gereği” der. Öbür çömezi Eligo’nun yalnızca bir kez kullandığını ve kendisinden daha ileride olduğunu da ekler. “ Duyarlı olmak kimi insanların doğasında var. Sen öyle değilsin. Ama ben de öyle değildim, yok fazla önemi”der.


“Önemli olan bir savaşçının kusursuz olmasıdır!” diyerek, Castaneda’nın büyücülüğün bazı gerekliliklerini yerine getirdiğini, ancak şimdi en önemli gördüğü şeyi açıklar; “ savaşçının varacağı en önemli yer Özün bütünselliğidir”. Bunu açıklamasını isteyen Carlos’a hemen yanıt vermeyerek fısıldayarak yürüyüşe çıkmaları gerektiğini söyler.


Çöldeki çalılıkları aşarak, bitkilerden arınmış 3,5m çapında kızıl çamurdan temizlenmiş, düz bir alana varırlar. Yüzü güneye dönük, bu alanın merkezine otururlar. Don Juan 1,5m ötede bir yeri göstererek, yüzü ona dönük oturmasını söyler. Castaneda ne yaptıklarını sorar. Don Juan “Burada bi buluşma var bu gece” der. Castaneda nın ürkütüğünü fark ettiğinde not tutabileceğini söyler.


Castaneda 6 ay evvel burada bir çakalla konuştuğu günü anımsarken, bir hayvanla iletişime geçmenin mümkünlüğünü büyücülüğün betimlemeleriyle açıklamaya çalışsa da; Don Juan, “Dikkatini geçmiş olaylara odaklamana izin vermek doğru olmaz. Onlardan ancak söz edebiliriz” der. Nedenini ise Carlos’un yeterince kişisel erki olmadığına bağlar. Büyücülerin açıklamalarının katı olmadığını ve onun açıklamalarından daha az ürkütücü olduğunu; fikir ve yanılsamalardan oluşmadığını belirtir.


Castaneda bir an soru sorma yeteneğini kaybetmiş hisseder kendini. Ama Don Juan’ın gülümseyen yüzüyle kendini toparlayarak, Genaro’yla onun edimlerinin olağandışı etkileri ve kendisinin hissettiği duygusal bozulmaların nedenini, sormak ister. Don Juan aklının alamayacağı şeyler olduğunu, anlaması için kişisel erke ihtiyacı olduğunu tekrar anımsatır. Castaneda “ya hiçbir zaman olmazsa?” der, Don Juan “Hiçbir zaman konuşmayız” diyerek yanıtlar sorusunu. Anlayamayan Carlos, doğrudan ne yapması gerektiğini söylemesini istese de, Don Juan gülerek; “Ne gerektiğini biliyorsun” der. Carlos ise çoğunlukla özgüvenini yitirdiğini söyler.


Don Juan, “Savaşçının özgüveniyle, sokaktaki adamın özgüveni aynı şey değildir. Sokaktaki adam izleyenlerin gözündeki kesinliği arar, buna da özgüven der. Savaşçı ise kendi gözlerinde kusursuzluğu arar, buna da alçakgönüllülük der.” “Sokaktaki adam arkadaşlarına çengellenmiştir. Savaşçı ise yalnızca kedine bağlıdır. Belki de sen akıntıya kürek çekiyorsun. Savaşçının özgüveninin ardında olması gerekirken, sokaktaki adamın özgüveninin peşindesin. Bu ikisinin arasında olağanüstü fark var. Özgüven, bir şeyi kesin biçimde bilmeyi gerektirir; alçakgönüllülük ise, kişinin eylemlerinde ve duygularında kusursuzluğu gerektirir.”


Castaneda onun telkinlerine göre çabaladığını, en iyi olmasa da, kendisinin en iyisi olduğunu belirterek, “Kusursuzluk değil mi bu?” diye sorar. Don Juan, “Bundan daha iyisini yapman gerekir. Kendi sınırlarını zorlamalısın, her zaman” der.


Castaneda tüm bunları insafsız bulur. Kimsenin yapamayacağını söyler. Don Juan, 10 yıl önce ona insafsız görünen pek çok konuda, bu şeylerin değişmediğini, ama kendisiyle ilgili kendi fikirlerinin değiştiğini belirterek “Önceleri olanaksız olan, şimdi olanaklı. Senin kendini değiştirmende tam anlamıyla başarıya ulaşman bir zaman sorunu. Bu olayda savaşçının izleyeceği yol tutarlı, ikilemsiz eylemlerde bulunmaktır. Savaşçının yoluyla ilgili yeterli bilgin var senin. Ama eski alışkanlıkların da yöntemlerin de kesiyor yolunu” der.


Castaneda yazmasının da eski bir alışkanlık olduğunu, yazdıklarını yırtıp atmalı ve kitapları da yazmaması mı gerektiğini sormak ister. Doğulu ustalardan da bu konuda mektuplar aldığını, açığa çıkarmaması gereken şeyleri mi açığa çıkardığını merak eder. Don Juan, kendisinin usta değil bir savaşçı olduğunu ifade ederek. O ustaların ise sadece usta olma düşkünlüğü içinde olduklarını belirtir.


“Yaptığımız ve olduğumuz her şey kişisel erkimizde saklıdır. Eğer yeterince erkimiz varsa bize edilen tek söz bile yaşamımızı değiştirmeye yeter. Ne var ki, yeterince kişisel erkimiz yoksa, bilgeliğin en görkemli parçası bile bir gıdım fark etmez” der.


Don Juan ona dile getirebileceği en büyük bilgiyi açıklamak üzere söze başlar; “…çevrenin sonsuzlukla kaplı olduğunu, üstelik, eğer istersen, bu sonsuzluğu kullanabileceğini biliyor musun?”


Castaneda bir şey anlamadığını belirtir, sessizliğin ardından.


Don Juan, “Orada! Sonsuzluk orada!” der ufku göstererek. Sonra da göğü işaretle, “Ya da orada” “Kendini, imlediğim yönlere doğru sonsuza dek uzatabileceğini biliyor musun?” diye sorar ve devam eder. “Tek bir anın sonsuzluk olabileceğini biliyor muydun? Bu bir bilmece değil, bir gerçek, bunu, yalnızca o ana binip, özünün bütünselliğini herhangi bir yöne doğru taşımada kullanabilirsen, eğer” der


Don Juan önceleri bu bilgisinin olmadığını, şimdi bu bilgiyi edindiğini ancak, kişisel erki olmadığı için kendisinde hala bir değişiklik olmadığını belirtir. Parmaklarıyla göğsüne hafifçe dokunuşta vurarak; “İşte, sözünü ettiğim sınırlar bunlar” der. “İnsan bunların içinden çıkabilir. Biz burada saklı bir duyguyuz, bir bilinçliliğiz” der.


Don Juan Carlos’u sarsınca, kalemi ve defter altlığı yere düşer. D Juan ayağıyla üzerine basar kahkahalarla. Castaneda not almasının kafasına takılıp takılmadığını sorar, Don Juan’sa hayır diyerek gülümser. “Bizler ışıldayan varlıklarız. Işıldayan bir varlık için önemli olan tek şey kişisel erktir..”der.


Bulundukları nokta bir erk yeridir, “Akşam karanlığı düşmeden bize alışması gerek”..der Don Juan. doğal ve dingin bekleyişlerini konuşarak sürdürmelerini ister.


Don Juan, rüya görmeden söz etmeye başlar. Rüya Görme uygulamasındaki ilk adımı; kişinin rüyada ellerini bulması ve ellerini göz düzeyine kaldırması, olarak açıklar.


Castaneda, yıllar süren deneyimlerin ardından rüyada ellerini bulabilmeyi başarır. Bu beceriyi; günlük yaşamını denetim altına almasıyla sağladığını fark eder. Don Juan’ın “Rüya görmeye geçme” adını verdiği, hazırlık aşamasının ilk ayağının, kişinin zihninin oynadığı ölümcül bir oyun gibi, onu engellemeye çalışacağını belirterek, ondan deneyimlerini anlatmasını ister.


Castaneda, “Bir gece hiç beklemediğim bir anda, rüyamda ellerimi buldum. Yabancı bir kentin tanımadık bir sokağında yürüdüğümü görüyordum ki birden ellerimi kaldırıp başımın hizasına getirdim. Sanki özümde bir şey teslim olmuştu da ellerimin tersini incelememe fırsat vemişti” der.


Bekleyiş devam ederken Castaneda’nın tedirginliğinin artmasını, doğal bulan Don Juan; “İçinde bir şey, rüya görme etkinliklerin nedeniyle yıkılmış durumda” diyerek devam eder; “Her savaşçının kendine özgü bir rüya görmesi vardır. Her yöntem bir başkasından değişiktir. Hepimizin içine düştüğü bir tuzak var…” diyerk alınanabilecek tek önlemin “..her türlü engel ve umutsuzluğa karşın direncini yitirmemek” der.


D Juan, İçinde bir şeyin yıkılımasıyla ne demek istedi?


Don Juan “Rüya görme için konu seçebiliyormusun?” diye sorar ve ekler “Bir savaşçı içsel söyleşisini kestiği anda zihnindeki bir imgeyi bilerek tutup, konusunu seçer”


Don Juan, rüya görme konusunda yavaş ama büyük güç harcayarak, gerginliğe yer vermeden başarılı olunabileceğini söyler.


Don Juan, daha önceleri önemle bahsettiği bir yöntemden daha bahseder; gözlerini hiçbir yere odaklamadan uzun uzun yürümek.


Gözlerini hafifçe kısarak, göz önündeki her şeyin çevresel görüntüsünü tutmayı önerir. O zamanlar Castaneda pek anlamamasına karşın, D Juan, kişinin odaklanmamış gözlerini, ufkun hemen üzerinde bir noktada tutarak, 180 derecelik açıyla her şeyi görebileceği konusunda diretmişti. Bu alıştırmanın İçsel Söyleşi’yi durdurmanın tek yolu olduğuna da güvence vermişti.


Castaneda bu yöntemi, beklenti içinde olmadan yıllarca uygular. Sonunda bir gün, 10 dakika boyunca, özüne tek bir kelime söylemeden yürüdüğünü şaşkınlıkla fark eder. “Bütün bir sürecim durmuştu, hemen hemen asılı kaldığımı, boşlukta yürüdüğümü duyumsamıştım. Bu bilinçliliğin arasından bir ürkü duygusu çıkmıştı ortaya, onun için içsel söyleşime panzehirle sarılmıştım.”


İçsel söyleşiyi “Bizi yere çivileyen şey..” diyen Don Juan “Kendimizle, dünya şöyle ya da böyledir diye konuştuğumuz için, dünya şöyle ya da böyle oluyor” diyerek; bir savaşçı için içsel söyleşiyi kesmenin, büyücülüğün dünyasına geçiş yolu olduğunu vurgular.


İçsel Söyleşiyi durdurmanın tek yolu odaklanmadan yürüyüşler midir?


Karanlık basıncaya dek konuşurlarken Castaneda not alma işini dikkat harcamadan rahatça yapabildiğini fark eder, adeta bir başkasının etkinliği gibi. Don Juan ondan,bilgiyle buluşmak için erk yerinde, çemberin ortasına oturmasını ister, oluşan tedirginliğini bastırması için arkası dönuk sırtını yaslayarak oturur ona. Düşüncelerini susturup çalılıklara odaklanmasını ve bunu çözebilirse büyücülerin dünyasını başka bir gözle görebileceğini belirtir.


Castaneda, bir sürü ses duymaya başlar, sanki uyuyup uyanmak üzereymiş gibi olduğu bir an midesindeki devinmelerle bir şeye çekildiğini hisseder. Çalılıkların renklerinde farklılaşma ayırt ederek, bİr noktada sarı bir parlaklığa, odaklanmadan bakmaya başlar. Netlikle gördüğünü, çalılıklarda gizlenen bir insan olarak betimler.


Tuhaf bir bilinçlilik durumundadır, koşup o adamı yakalamak istediği anda, midesini yarıp bir şey içeri girmiş gibi, kasları acıyla gerilir. Adam sanki bir kuşa dönüşür. Üzerine berrak, bilinçli bir korku duygusu geldiği anda, nefes nefese çığlık atarak arka üstü yere düşer.


Don Juan kahkahalar atarak, onu susturup soru sormasını engeller, sessiz ve dingin biçimde ayrılmaları gerektiğini söyler.


Kendi çevrelerinde dönerlerken Castaneda izlendiği duygusuyla çığlık atar, içini korku sarar ve midesi kasılmalarla dalgalanmaya başlar.


Yaşadığı korku deneyimiyle, yıllar önce Don Juan’ın ona öğrettiği “Erk tırısı” adını verdiği insanın karanlıkta sağa sola çarpmaksızın koşabilmesi yöntemiyle, kendini Don Juan’ın evinde bulur. Onun da kendisiyle aynı sürede koştuğunu düşünür. Ve neler olduğunu sormaya başlar..


Castaneda burada 2.dikkatte midir?


Don Juan o erk yerinin bilgiyle buluşma noktası olduğunu ve bunu iyi becerdiğini söyler. Gördüğünün bir güve olduğunu, büyücü terimlerinde, bir bilgi olan güveyle buluştuğunu anlatır. Bu gizi çözmek için bu gece yeterli erki olacağını da ekler.


Karınları doyurmalarının ardından, Don Juan gözleriyle sanki bir ayna ışık titremesi gibi ona bakar, “Gözlerimle seni yatıştırıyordum. Şimdi sinirli değilsin diil mi?” der.


Bunu nasıl yaptığını soran Castaneda’ya kendisinin de kendini dinginleştirebileceğini söyler. Castaneda başını sallamaya çalışsa da, faydası olmaz. Don Juan gizin kafada değil devinimin mide altındaki bölgeden gelen duyguda olduğunu açıklar ve “göbek deliği noktanı okşayabilirsin” der.


Bir süre sonra çalılıklardan bir çığlık, bir ses duyulur. Don Juan, “Bu seni çağıran güve“ der. Castaneda yattığı yerden aniden fırlar, D Juan’a bakar. “Buluşmanı gerçekleştiremedin henüz” der, Don Juan. Castaneda eve gidip kendini güçlü ve hazır hissettiğinde dönmekten bahseder.


D Juan, anlamsızca konuşmamasını söyler. “Bir savaşçı payına düşeni sonsuz bir alçakgönüllülükle kabul eder. Ne olduğunu, kim olduğunu da alçakgönüllülükle kabullenir, üzülerek değil, hem de canlı bir meydan okuyuşla!”


D Juan bu noktayı anlayıp hayata geçirmenin zaman gerektiren bir olay olduğunu belirtir. “Örneğin ben, alçakgönüllülük sözcüğünün yanımda dile getirilmesinden bile nefret ederdim. Ben bir kızıldereliyim. Biz kızıldereliler hep alçak gönüllüydük, başımızı öne eğmekten başka bir şey yapmadık. Bir savaşçının yolunda alçakgönüllülüğe yer olmadığını düşünürdüm. Ne büyük yanılgı! Şimdi bir savaşçının alçakgönüllülüğünün, bir dilencininkine benzemediğini çok iyi biliyorum. Savaşçı başını kimseye eğmez, ama aynı zamanda kimsenin ona baş eğmesine de izin vermez. Öte yandan bir dilenci kendisinden daha yüce olduğuna inandığı birisinin önünde isteyerek diz çöker, bir de yerleri silmeye başlar. Ne var ki kendinden aşağı birisininde kendi önünde yerleri silmesini ister”


“İşte demin, ustaların ne hissettiklerini anlayamamam, bu yüzdendi” der. “Ben yalnızca savaşçıların alçak gönüllülüğünü bilirim, bu da benim, başkalarının ustası olmama asla izin vermez”


Bir süre sessiziliğin ardından Castaneda, yine o garip vuruş sesiyle irkilir düşüncelerinden. D Juan kıkırdayarak, “Dilencinin alçak gönüllülüğüne bayılıyorsun sen” “aklının önünde başını eğiyorsun” der. Castaneda hep oyuna getirildiğini düşünür. D Juan “Haklısın oyuna getirildin” der. Onun açmazının bu değil, bilerek ona yalan söylediğini düşünmesi olduğunu söyler. Castaneda onun inanmasını önleyen bir şey olduğunu ifade ederken, D Juan “haklısın burada olanların hiçbiri gerçek değil” der.


Castaneda ne demek istediğini anlamadığını belirtince, D Juan, “Olaylar ancak, kişinin onların gerçekliğini kabul etmesinin ardında gerçektirler” der ve Castaneda’nın bu akşam olanların gerçekliğini içinde asla kabul etmediğini ekler.


Castaneda tepkiyle, nasıl yalan olduğunu, onunda tüm olanları gördüğünü belirtir. D Juan “Sana yalan söyleyen bendim, unuttun mu” dediğinde beraberce gülmeye başlarlar, dostça.


Castaneda bu söylediklerinin onu fazlasıyla ürküttüğünden bahsettiğinde, D Juan “Benden korkuyor musun?” diye sorar. Castaneda “Senden değil, senin simgelediklerinden” der.


D Juan “Ben savaşçının özgürlüğünü simgeliyorum. Korkuyor musun bundan” der. Castaneda bilgisinin ürküntüsünden korktuğunu ve sığınıcak yeri olmadığını anlatır. D Juan’sa gene konuları karıştırdığını; bunların avuntu, sığınak, korku.. olduğunu belirterek “Herkesin de görebileceği gibi, kara büyücüler senin esaretini bağlamış” der.


Kara büyücülerin arkadaşlarımız olduğunu ve Castaneda’nın da kara büyücü olduğunu, düşünmesini ister. “Düşüncelerin de edimlerin de daima onlar tarafından belirlenmiş. Tutsaklık bu. Öte yandan ben sana özgürlük getirdim. Özgürlük pahalıdır ama ödenemez bir değer değil bu. Sen ustalarını, seni tusak edenleri korkut. Beni korkutmak için zaman harcama” der.


Karabüyücüler ve Castaneda arasında nasıl bir ilişki kurmuştur, D Juan.


Castaneda haklılığından şüphe etmemesine karşı, yıllardır süren alışkanlıklarından kopamadığını ve kendini gerçekten tutsak hissettiğini söyler.


Yine sessizliğin ardından D Juan bilgiyle buluşmaya hazır olup olmadığını sorduğunda, Castaneda “güveyle mi?” der. Hep beraber kahkalara gömülürken, Castaneda “Bilgi güvedir” demekle neyi anlatmak istediğini sorar.


D Juan başka bir anlamı olmadığını, tüm başarılarına değin görmek için yeterli erki bulunmadığından, bir insan görünümü yakaladığını ve bunun gerçek görme olmadığını belirtir.


Castaneda’nın bu güne dek görmekten anladığı; şeyleri sezgi yoluyla kavrama, bir şeyi önceden anlama, insan etkileşimlerinin satır aralarını bulgulama, gibi bir kavramlardı.


D Juan bu gece güveyle karşılaşmada onun yarı bakıyor, yarı görüyor olduğunu, bilinen o olmadığını, dünya anlayışını kullanacak bilinçte olduğunu da ekler.


Dünya anlayışının ona; çalılıklarda gizlice dolaşan hayvanlar, ya da yapraklara gizlenmiş insan olacağını söyler. “Bu daha çok dünyayı düşüncelerimize uydurma alışkanlığı. Uymayınca, uydurmak için, elimizden geleni ardımıza koymuyoruz” diyerek çakalla karşılaştığında da ya da kendisinin bir geyikle konuştuğunu söylediğinde de olan şeyin aynı durum olduğunu belirtir. Bu durumun bir konuşma değil, bilinen bilinen iletişim tanımlarının dışında başka bir durum olduğunu belirtir.


Castaneda ve D Juan, uzun bir tartışmanın içinde bulur kendini. Don Juan’a göre dünya; tanımına uygun olmalı ya da tanım kendini yansıtmalıydı.


Castaneda, Don Juan’ın diğer bir açıklamasının, alışkanlıklar; adını verdiğimiz kavramı, dünya tanımlamasıyla birleştirmeyi, öğrenmiş olduğumuzdu. Castaneda ise daha kapsamlı bir kavram olduğunu düşünür Niyetlilik terimini getirerek, şöyle açıklar; “Yani insan bilinçliliğinin bir nesneye göndermede bulunmasını, ya da bir şeye niyetlenmesini sağlayan özellik”


Burda ifade edilen, bizim niyetimizin dünyayı yaratmış olduğu mudur?


Don Juan gülerek sözcüklerden bu derece etkilenmesinin deliliğinin bir başka yönü olduğunu belirtir. “Hepimiz aynı maskaralığın peşinden koşuyoruz. Bunun üstesinden gelmenin tek yolu, savaşçı gibi davranmayı sürdürmek. Gerisi kendiliğinden gelir” der.


Gerisi, “Bilgi ve erk. Bilgi adamlarında her ikisi de vardır . Ne var ki bunları nasıl elde ettiğini anlatamaz. Savaşçı gibi devindikleri ve bir gün her şeyin değiştiği an gelene dek.”


D Juan birden, artık bilgiyle buluşmaktan başka bir çaresi olmadığını belirttiğinde Carlos, ürpertiyle kalkar.


D Juan, “Bu denli ürkersen, buluşmana sadık kalamassın” der ve ekler, “Bir savaşçı sakin olmalı, kendine hakim olmalı, denetimini hiçbir zaman yitirmemeli.”


Castaneda bir yanının anladığını ama bir yanının da akla uygun davranmaya zorladığını belirtince, D Juan;


“Sözcükler kendimizi aydınlanmış gibi hissetmeye zorlar bizi, hep. Ama dünyayla yüzleşmeye kalktığımızda bizi daima yalnız bırakır…” bu nedenden bir büyücünün konuşmaktansa yapmasının önemini vurgular.


D Juan tekrar çalılıklarda ne gördüğünü sorduğunda Castaneda, insan mı, bir kuş mu ne olduğunu bir türlü açıklayamaz. D Juan, gördüğünün insan olmadığını belirterek, büyücülerin açıklamasının, er ya da geç yardıma koşacağını, böylelikle her şeyin, mantıksal ya da mantık dışı olması gerekmeden berraklık kazanacağını açıklar.


Konuşurlarken Castaneda, D Juan’ın bakışlarına sinirlenerek, sistem dışı titremeler yaşamaya başlar. D Juan, “Bedenindeki izleri arıyorum” der. Akşam bir güç gösterisiyle karşılaşmış olduğunu söyler.


D Juan, bu izlerin bedensel izler olmadığını söyler. “Biz ışıldayan varlıklarız. Olduğumuz duyumsadığımız her şey telciklerin üzerinde belirir. İnsanların kendilerine özgü bir parlaklığı vardır. Bu onların yaşayan, ışıldayan varlıklardan ayırt etmenin tek yoludur.” D Juan Castaneda’nın bu gece görebilmiş olsaydı, çalılıklardaki karartının ışıldayan bir canlı olmadığını anlayabileceğiydi.


Evin çevresinde yürüyerek çalılıklara ilerlerler. Daha yavaş adımlarla yürüyerek geri planda kalmayı seçen D Juan, bu edimini, güvenin buluşacağı yaşlı değil genç bir adam şeklinde açıklar. D Juan, Castaneda’nın tepesindeki kirişe de bir lamba asar, yine güvenin onu rahat bulabilmesi için. Güvenin gelip onu özel bir sesle çağıracağını söyler. Bu sesin akıldan çıkmayan bir ses olduğunu, aslında bu sesin duyulmadığını da belirtir. Castaneda’ya, “Çağrısını açıkça duyacaksın; ola ki kusursuzsan eğer, yaşamın boyunca seninle birlikte kalır” der.


D Juan, “Bu gece daha önce başlattığını bitirmeye çalışacaksın. Görme, savaşçı için iç söyleşisini kesince gerçekleşir” der.


D Juan, güvenin önceki gelişinde Castaneda’nın istenciyle, içsel sesini durdurduğunu, bir an için gördüğünü, ama gördüğü şeyin berrak olmadığını; şimdi sessizce, düşünmeden küçük güvenin gelmesini beklemesini ister.


“Güvelerden hiç konuşmadıydık, şu ana değin zamanı değildi. Seninde bildiğin gibi, tinin dengesizdi. Bunun üstesinden gelmen için, sana savaşçının yolunu yaşamayı öğrettim. Bir savaşçı tinin dengesiz olduğu düşüncesinden yola çıkarak işe koyulur. Tam denetim ve bilinçlilik, acele etmeden yaşar, dengesini kazanmak için elinden gelenin daha iyisini yapar”


Onun konumundaki her insanda bu dengesizliğin bulunduğunu, buna neden olan şeyin tüm edimlerinden kaynaklandığını belirtir.


Güveyi beklerken, Castaneda bu buluşma için doğru zaman olduğunu nasıl bildiğini sorar. D Juan, bu güveyi daha önce dağlarda göz korkutucu bir biçimde gördüğünü, fakat bu defa dostça ve açık olarak gördüğünü söylerek, karşılaşma için doğru zaman olduğunu vurgular.


Castaneda’nın artan tedirginliğine karşın D Juan, “Diken üstünde durma” der. “Yeryüzünde bir savaşçının yüz yüze gelemeyeceği hiçbir şey olamaz! Savaşçı kendisini zaten ölü kabul ettiği için, yitirecek bir şeyi yoktur. En kötüsü başına gelmiştir. O halde dingin ve durudur. Onu edimlerine ve sözlerine göre yargılayan kişiler, her şeye tanık olduğunu anlayamaz.”


Don Juan’ın havası Castaneda’yı yatıştırır. Castaneda, günlük yaşamdaki o eski saplantılı korkularından uzun süredir uzaklaşmasına karşın; o gece bedeni, karanlıkta onu bekleyen şeyden tedirgin olmakta ve korkuyla kasılmalar yaşamasını durduramamaktadır.


D Juan, orada yalnızca bilgi olduğunu, doğru bilginin korku vereceğini, ancak bir savaşçının korku verici doğasını kabul edebilirse korkunun üstesinden gelebileceğini ekler.


Castaneda o sesi yeniden duyar ve doğasını anlamaya çalışır. Ama ne kuş, ne de bir hayvana benzetememekle birlikte; ses bir tiz bir pes olur, bir uzun bir kesik kesik…


D Juan, “Güveler sonsuzluğun habercisidir, ya da bekçisidir” der ve ekler, “Bazı nedenlerden ötürü, ya da hiç nedensiz, sonsuzluğun altın tozunun emanetçileridir” der.


“Güveler kanatlarında bir toz taşırlar. Koyu altın tozu. İşte bu bilginin tozudur”


Castaneda açıklamalarına karşın, anlamakta zorlanır. D Juan, savaşçı için bilginin en önemli iş olduğunu, savaşçının bir anda onu içine çekip, yoluna devam edeceğini anlatır. Başka bir açıklamayla; havadan gelen uçan, altın toz zerreciklerine benzetir. “Savaşçı için bilgi, duş yapmaya, ya da üzerine yoğun altın tozu zerreciklerinin yağmasına benzer” der.


Don Juan, ondan gözlerini kapayıp, sessiz ve düşüncesiz, öylece oturmasını ister. Güvenin ona yardımcı olacağını, kendisini rahat ve güvende hissetmesini ve kişisel erkine güvenmesini de ekler.


Caataneda sonunda zihnini boşaltarak sessiz kalmayı başarır. Onu bir düşünce olarak değil, bedenine yansıyan bir duygu biçiminde algılar. Sanki bildik tanıdık bir çocuğun çağrısı gelirken aklına, düşüncesiz bir halde sadece hüzün ve kaygı içinde yoğunlaşır bedeni. Çocukluğuyla ilgili bir içsel tartışmanın ortasına çekilir adeta. Gözleri kapalıdır, D Juan’ın ayağa kalkarak onuda kaldırdığını hisseder, adeta konuşamaz durumdadır. Gözlerini açtığında D Juan onu inceler ve bir bardak su getirerek yarısını yüzüne vurur yarısını da içmesini ister.


Castaneda ona seslerin ona acı veren düşlere götürdüğünü söylediğinde, D Juan “Kendine acımada kendi sınırlarını da aştın” der.


D Juan, “Bu gecenin sorunu insanları görmek” der. “Önce içsel söyleşini kes, sonrada görmek istediğin kişinin imgesini getir. Kişi sessiz bir anında, kafasında başka bir düşünce yokken tek bir düşünceyi tutabilirse, bu bir komut olur” dedi. Bu gece güvenin ona şarkı söyleyerek, ezgisinin altın zerrecikler getireceğini, seçtiği her kimse, onu da göreceğini söyler.


Castaneda, İçsel söyleşisini bu defa tamamen durdurur. Bir dostun düşüncesini aklından geçirirken, gözlerinin kapalı olduğu anda sarsıldığını anlar. Derin bir uykuya dalmış ve düşmüş olmasına karşın hiç bir şey anımsamamaktadır. D Juan, onun horlamasını taklit ederek bir insanın bu kadar hızlı uykuya geçebileceğine onu kimsenin inandıramayacağını söylerek, güler çılgın kahkahalarında.


D Juan defterini uzağa iterek tekrar başlamalarını söyler. Castaneda bu defa duyduğu o kesik sesleri, kendi içinden geliyormuş gibi, kendi kolları ve bacaklarından çıkan seslerde duyumsar ve sesler onu içine alır. Kendisine ya da kendisinden dışarı atılan topların bombardımanına tutulmuş gibi, farklı bir duygunun içinden; bir kapı sesi işiterek düşünmeye dalar. Tekrar becerememiş şansını yine yitirmiş olduğunu sanar. Gözlerini açtığında ise, kendi odasındadır. Açık kapıdan esen rüzgarla, odadaki nesneleri incelemeye koyulur. Pencereden gelen bir ses duyduğunda, içeri girmek isteyen biri olduğunu sanarak, korkuya kapılır. Bir şeyin onu çektiği duyumsamasıyla, aniden bağırmaya başlar.


Castaneda, Don Juan’ın kendisini sarsmakta olduğunu fark ettiğinde titreyerek, olanları anlatmaya çalışır. Onun kendini aldatma konusunda bir dahi olduğunu söyleyen, Don Juan; sözlerini keserek her şeye yeniden başlaması gerektiğini buyurur.


Castaneda o gizemli sesi tekrar duyar. Bu defa bu topları altın zerrecikler yağmuru algılar. Küresel baloncukların çevresinde salındığını duyumsar. Bunlardan birinin, açılarak bir görüntüyle, bir mantara benzeyen garip bir nesneye benzetir. Rüyaya hiç benzemeyen, gözünün önünde duran, görüntü alanının içinde önce değişmeden sonra bir ışık sönmüşcesine bir patlama ve beraberinde duyduğu, ürpertici bir sarsıntıyla; sanki duyularının yeniden devindiğini duyumsar.


Don Juan yüzüne su serperek, ne olduğunu sorar. Castaneda anlatmaya başlar gördüklerini ve sorar “Peki ben ne gördüm” diye. D Juan, arkadaşlarını diye cevaplar. Castaneda gülerek itiraz eder. D Juan, hatta arkadaşının iyi bir adam olduğunu söyler.


D Juan, mantara benzeyen biçimin, bir büyücünün insanları uzaktan gördüğü zamanki asıl biçimleri olduğunu, doğrudan yüzyüze baktığındaysa kişiyi parlak telciklerden oluşan, yumurtamsı bir salkım biçiminde gördüğünü söyler. Castaneda, birkaç yıl önce olağandışı bir gerçeklikte, su akıntısına bakarken, bir baloncuk salkımının onu içine aldığını anımsar. D Juan, bu yorumları ilgisizce dinler ve “Erkini bu önemsiz şeylere harcama” diyerek, sonsuzla cebelleştiğini de hatırlatır.


“Burada bizi çereleyen şey sonsuzluğun ta kendisi. Bunu, üstesinden gelinilebilir bir anlamsızlığa dönüştürmek yıkım getirir.”


D Juan, tanıdıklarından başka birisini görmesi konusunda üsteler. Görüntü bittiğindeyse, gözlerini kensinin açarak, tam farkındalığa geçmesi gerektiğini anlatır.


Castaneda, birincisi sarı,ikincisi beyaz olan başka bir mantar görüntüsü yakalar. Görmüş olduğu biçimleri, D Juan’a anlatırken farkında olmadan şaşkın ve insan dışında bir ifade kullanır. D Juan “Söyleşi durduğunda dünyada durur o zaman özümüzün olağan dışı yanları, sözlerimizin bekçiliğinden kurtulurmuşçasına su yüzüne çıkar. Sen neysen osun, çünkü kendine bunun böyle olduğunu söylüyorsun.” Diyerek daha sakin bakmasını ister…


Kısa bir dinlenme ardından D Juan, tekrar arkadaşlarını aramasını ister. Duyguya klavuzluk etmek açısından daha çok görmenin önemini anlatır.


Castaneda, ardı ardına otuz kişiyi çağırır. D Juan görüntüsünde sezdiklerini dikkatli ve ayrıntılı biçimde ifade etmesini ister. Castaneda içsel söyeşisini durdurarak, her deneyiminin ardından gözlerini açar ve deneyimlerini görerek tek tek ifade eder. Her deneyiminde farklı akışları farklı duygular hissederek görür. D Juan, insanların arzu, sorun, üzüntü,kaygı gibi görünüşlerle dolu olduğunu söyler. Yalnızca güçlü bir büyücünün bu görünüşlerin anlamlarını açıklayabileceğini ve Castanede’nın o anda, dış görünüşleri gözlemlemekle yetinebildiğini söyler .


Castaneda kendini yorgun düşmüş ve midesi bulanmaktaymış gibi hisseder. D Juan kötümserlik duygusundan çıkması için yazmasını önerir. Şimdi de onun seçtiği kişileri çağırmasını ister.


Castaneda ters çevrilmiş mantar biçimleriyle yeni görüntüler görmeye başlar. Bu biçimler çekici ve dniginlik içinde mutluluk duygusu yayar sanki az önceki karamsarlıklarından arınmış, yorgunluğu gitmiştir.


Görüntüler arasında çömez Eligio da vardır. Uzun ve beyaz bir biçimde… D Juan Eligio!nun çok yetenekli olduğu için, birisinin kendisini gördüğünü, anladığını açıklar. Ardından Paplito’nun görüntüsü daha büyük bir sarsıntıyla gelir. Castaneda, bu biçimlerin farklılıklarının nedenini sorar. D Juan “Onların daha fazla kişisel erki var. Sende görmüşsündür, onlar toprağa bağlı değil.” der. Castaneda “Onlar böyle mi doğmuşlar?” der. D Juan “Hepimiz hafif vve deringen doğar, sonradanda böyle ağırlaşır ve sabitleniriz. Bu duruma kendi kendimizi sokarız. Belki de şöyle diyebiliriz; bu insanlar hafif çünkü savaşçı gibi yaşıyorlar.” Önemli olanın onun da şuanda bir şeylerin kıyısına gelmiş olduğuna dikkat çeker. “Kırk yedi kişiyi aradın ve özgür kırksekizi tamamlamana bir kişi kaldı. Castaneda, bir büyücünün sahip olduğu mısır tanelerinin kırksekiz olduğunu anımsar ve nedenini sorar. D Juan ”Bizi insan kılan budur. Nedendir bilinmez.” Bu sorurlara takılmamasını önerir.


D Juan, “Çağrıcamız son kişi, can dostumuz Genaro olsun.” Castaneda alçılıkların ardından canlı bir ses duyar, altın baloncuklar sanki onu yutar ve bunlardan biri D Genaro’nun kendisi olur. Castaneda’nın bedeni sertleşir konuşamaz. İkisi birden ona kahkahalarla gülerler. D Juan “Genaro’ya merhaba demek yok mu? diye sorar. Castaneda şaşkınlıktan konuşamaz. Sonunda aklı düzene kavuşur düşünceleri berraklaşır. Castaneda, Genaronun çalılıklarda gizlenen adam olduğunu, kuşkusuz bunu tasarladıklarını ve onları izlediğini düşünür. Fakat mantıksal açıklamaya uymayan iki şey çalılıklarda gizlenen kuştur. Yapılanları düşündüğünde Castaneda güler ve düşündüklerini anlatmaya başlar. Onunla dalga geçtiklerini düşünür, ama nedenini anlayamaz. D Genaro “Sen kocaman bir dahisin carlitocuk.” Der. Castaneda’yı ortalarına alırlar, sabah olmak üzeredir. Castaneda o anda güvenin sesini farklı bir şekilde yeniden duyar. D Juan ona görmesini buyurur. Castaneda içsel söyleşisini, düşüncelerinden dolayı durduramamıştır. Sesle birlikte karanlıkta bir şey yaklaşıyor hissine kapılır, yıllar önce dostla karşılaşmasını anımsar. D Juan, “ Oralarda bir yerde , bir dost var. Git yakala onu.” der Don Genaro, Castaneda’nın giysilerini çıkararak “dostu korkutmasını söyler” ve kahkahalar yükselir…


Castaneda Meksika’dan buraya Genaro’nun nasıl geldiğini anlayamaz. D Juan onun bir büyücü olarak olağan üstü devinimlerde bulunabileceğini söyler. Genaro öyle bir nefes çeker ki şişerek havaya zıplar ve balon gibi süzülerek aşağı düşer.


D Juan bir keresinde üçünün dağlardayken, Genaronun büyük bir sıçrama yapmış olduğunu hatırlarır.(20 km) Genaronun olağan üstü becerileri olduğunu ekler. D Juan, “ Genaro baze Genaro değil kendisinin çiftidir.” Der. Castaneda, ”Kendi çifti” sözüyle ne demek istediğini anlayamaz. D Juan bir başka bir Genaro varmış gibi düşünmesini ister.


Castaneda adeta kensiyle eğlenildiğini düşünür. D Juan çifti, öteki Genaro edimleri gibi düşünmesini ister. “Öteki kendindir.” Der D Juan. Etten ve kemikten olmasada gerçektir. Castaneda şaşkınlık içerisindeyken onlar mizah duygusu ile katıla katıla gülerler ve Carlitocuk’un dahi olduğunu söylerler. D Juan “Çift insanın kendisidir. Eğer görebilseydin, çifti arasındaki farkı anlardın. Gören bir büyücü çiftin daha parlak olduğunu bilir.” Der.


Yemeklerini yerler, gün aydınlanmıştır. Castaneda kendini mutlu ve güçlü hisseder ama kafasında çiftle ilgili sorular vardır.


D Juan, “Çift, büyücünün bizzat kendisidir. Onu rüya görmesi sırasında geliştirir. Çift bir büyücünün erk eğllemidir. Senin içinse yalnız bir erk öyküsüdür. Onun kusursuzluğu bir savaşçı olarak en üst düzeydedir ama sen bu farkı anlayamazsın. Aslında bir çok kez onun çiftiyle beraberdin.” der. Castaneda aklının alamadığı düşüncelerdedir. D Juan, “Sana kim bilir kaç kez dünyanın anlaşılamaz olduğunu söylemişimdir. Bizler de öyleyiz. Dünyada yaşıyan her varlıkta öyle. Çifti akıl çerçevesinde oturtmak olası değil. Sadece buna tanıklık etmene izin verildi.” Bir büyücünün kendini çiftlemesi gibi bakmasını ister.


Çiftin ortaya çıkabilmesinin kişinin kişisel öyküsünü silmesi, kendine önem vermesi ve alışkanlıklarını silip atmasıyla mümkün olacağını söyler.


D Juan “Seyyar bir savaşçı dünyayı tarih sırasına göre düşleyemez. Dünya da, kendisi de artık onun için bir nesne olmaktan çıkar. Artık o ışıyan bir dünyanın, ışıyan bir varlığıdır. Çift büyücü için sıradan bir iştir çünkü ne yaptığını bilir.”


Castaneda, büyücülerin aynanda iki yerde birden bulunabileceğini fark eder. Kafası karışmış, yazmaya başlamıştır. D Juan dünya tanımını silmeden hep bir adım geride kalıp, tüm bunları anlayamayacağını ifade eder. Castaneda yorgunluk, duygusal deneyim yükü, ortalığı saran hafiflik ve onların mizah duygusu içindedir. Adeta bedeninin bilinmez bir güç altında ezildiğini hisseder. Gözlerinde yaşlar gelmek üzeredir. Genaro ona yaklaşmış ama onun bedeni buz gibi olmuş ve adım atamamaktadır. D Juan, Castaneda’nın önceden göstermiş olduğu gibi sallanmasını buyurur. Göz bebeğinden bir güneş ışığı yansıtarak kendisini yatıştırma şansı yakalayacağını söyler.


Castaneda oradan ayrılırken D Juan’nın çifti olup olmadığını merak eder. D Juan kendisinin çifti olduğunu söyler. Castaneda; “söyle bana D Juan, sen misin yoksa çiftin mi?” diye sorar. Castaneda’nın çılgın düşüncelerle kafası karışmıştır. D Juanla birlikte olduğu her an gözünün önünden geçer. Gülerek, zıplayarak Castaneda’yı arabasına bindirirler. “Carlitocuk istediğin zaman beni ara” diye bağırır D Genaro.



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön