Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

kucuk kiz kardesler


gumanji - Posted on 20 Ocak 2010


Done Soledad, kendini çevreleyen dört kıza bir şeyler açıklar gibiydi. Onlara Carlos Castaneda'dan söz ettiği belliydi. Carlos Castaneda, önceki günün olaylarına benzer olayların olabilirliğine karşın arabayla uzaklaşmak üzere araba kapısının yanında ayakta beklemekteydi.

Kızları görmesi ile biraz dinginleşti. Nagual, onları “las hermanitas” olarak adlandırıyordu. Arabadaki hediyeleri eve taşıdılar. Bu sırada aslan kükremesine benzer bir hırıltı duydu. Eve girdiklerinde Lidia ve Rosa'ya, Done Soledad'ın çok hasta olduğunu, O'nu hastaneye götürmeyi planladığını söyledi.


Lidia, “dona Soledad'ın sağlığı konusunda bir endişeye kapılmaması, çünkü O'nu iyileştirmek için gerekli girişimlere başladıklarını” söyledi.

Sert bir ses tonuyla, “Ruhunu çaldın O'nun” diye Carlos Castaneda'ye sataştı.

Lidia ve Rosa, Carlos Castaneda'yı sinirlendiren bir tavırla ayaklarını birbirlerine vurarak haberleşiyorlardı. Carlos Castaneda bunun farkına vardı fakat, çaktırmadı. Vaktiyle don Juan, ayakların kimi gizli devinimlerle sessiz bir iletişim dizgesini ona göstermişti. Kızların devinimlerle haberleşmesinden, onların en az dona Soledad kadar tehlikeli oldukları kanısına vardı. Karşı atak olarak, “don Juan'ın, done Soledad'ı kullanarak sınav hazırladığını, bir tür dalaşa girip birbirlerine zarar vermemelerini” tehditkar bir ifade ile söyledi.

Carlos Castaneda, evin dışından gelen yeşilimsi fosforlu ışığın farkındaydı. Işığı, bedeniyle, özellikle midesi ile algılayabiliyordu. Bu evde, bu kadınlarla birlikte olmanın çok yanlış ve tehlikeli olduğunu seziyordu. Birden gazap nöbetine tutuldu. Dona Soledad'ı aramak niyeti ile onun odasına girdi. Odada bulamadı. Evi bir turlayarak yeniden ön kapıya geldi. Lidia'nın açtığı kapıdan girdi.

Lidia elinde bir paketle odaya girdi. Koyu sarı bir kumaşa sarılmış paket vardı elinde.

“Nagual bu paketi sana bıraktı” diye mırıldandı. Paketin içinde don Juan'ın psikopropik mantarlar için kullanığı pipo/ bıçağı/ deri kesesi ya da büyücülükte kullandığı erk nesneleri olabilirdi. Lidia haşin bir bakış fırlatıp paketi kapıp geri götürdü. Bu, Lidia'nın oynadığı ikircikli bir oyundu.

Carlos Castaneda, yorgunluktan ve açlıktan ölmek üzere olduğunu, kente dönerek dinlenmeyi düşündüğünü söyledi.

“la Gorda gelinceye dek beklemelisin” dedi Lidia.

Kızlar O'nu öteki odaya götürdü. Pencere ve yatak güneydoğuya bakıyordu. Duyumsadığı zevk ve bedensel rahatlık ile derin bir uykuya daldı.


Sabah uyandığında Lidia ve Rosa aynı yatakta üstüne uzamış durumdaydılar. Lidia, korumak ve dinlenmesini sağlamak için birlikte yatmaları gerektiğini söyledi.

Lidia, Pablito'nun Nestor ve Beningo ile başka bir evde yaşadığını söyledi. Nagual gittiğinden beri ayrıldıklarını belirtti.

Lidia, çok yumuşak bir ifade ile “done Soledad'ı sağaltabilirse çok memnun olacaklarını” söyledi. Bunun için Carlos Castaneda'nın “çiftini” kullanabileceğini belirtti.

Carlos Castaneda, done soledad'ın nerede olduğunu sordu. “La Gorda ile birlikte” diye cevapladı Lidia. Josefhina'nın Tanık'ı, yani Nestor'u bulmaya gittiğini ekledi.

Rosa birşeyler söylemek amacıyla dudaklarını oynatıysa da Lidia ayaklarıyla ona buyruk verdi. Kızların sürekli ayaklarıyla haberleşmesi gitgide Carlos Castaneda'yı sinirlendiriyordu. Aniden şiddetli bir öfkeye kapıldı. Kızlara avazı çıktığı kadar bağırıp sağ yumruğunu masaya vurdu. Rosa hışımla fırladı ve sol elinde tuttuğu kalın bir sopa ile Carlos Castaneda'ya saldırdı. Refleksle bir adım geriye çekilmesi bu ölümcül saldırıyı savuşturmasını sağladı. Nesne, gök gürültüsünü andıran bir sesle masaya çarptı.

Carlos Castaneda, Done Soledad'ın hücumunda nefes borusunun ardında duyduğu çatırdama sesini yeniden duydu. Elini yıldırım hızı ile Rosa'nın sopayı tutan eline indirdi. Rosa bir çığlık attı. Lidia O'nu don Juan'ın odasına götürdü. Bir karabasan gibiydi bu.


Bir süre sonra Rosa odaya döndü. Carlos Castaneda, ondan elini göstermesini istedi. Bu insanların, don Juan'ın hazırladığı bir sınavı kendi üzerinde uyguluyor oldukları konusunda kuşkusu kalmamıştı. Bedensel yok edilme tehlikesi karşısında, beden ya gizli kaynaklarını kullanacak ya da ölecekti.

Carlos Castaneda, dona Soledad'ın kuzeye bakan penceresinin önüne gitmeyi planladı. Başının üzerindeki gıdıklanmayı hissettiği anda düşüncelerinin gücü ve sayısı azalmıştı. Odadan tam gireceği sırada kapının karşısındaki duvara sokulmuş duran iriyarı kapkara insan biçimini hissetti. Bu kişi, görünüşe bakılırsa dayanılmaz acılar içindeydi.

Alnında bir şey vardı. Yapraklardan yapılmış bir bandaja benziyordu. Dokununca koyu ve akışkan bir kıvamı vardı. Cesur bir devinimle bandı alnından çekip çıkardı. Bandajın altında alında sarımsı yeşilimsi bir leke vardı. Söktüğü macun, canlıymış ya da içinde bir güç varmışcasına kımıldıyordu. Sonrasında bu tutkal gibi yapışkan şey kuruyuverdi.

Carlos Castaneda, Rosa'nın elinden de bu ılık macunumsu bulamacı çekip aldı.

Pencerenin önünde çıplak bir vaziyette zıplıyor, vücudu ve yüzünden terler fışkırıyordu. Kızlar telaşla evdeki tüm lambaları söndürmeye koyuldular. Carlos Castaneda'nın getirdiği tüm hediyeleri de arabaya taşıyorladı. Carlos Castaneda, aklından kente gitmeyi, Nestor'un evine, hatta Mexico City'ye gitmeyi geçirdi.


Başından başlayarak, göbeğine, kasıklarıyla kaburgası arasına inen ılık film tabakası gibi gıdıklanmayı hissettiğinde kızların evlerinin nerede olduğu görüntüsü belirdi. Burası kiremit çatılı, önde uzunlamasına bir odası, arkada tavanlı bir açık hava mutfağı, mutfağın yanında büyük bir avlusu olan kerpiçten yapıydı. don Juan vaktiyle, “dinginlik için mükemmek, dinlenmek için uygun olmayan bir yer olduğunu” söylemişti.


Ertesi sabah, evin önündeki düzlük alanda Carlos Castaneda, Lidia ve Rosa ile otururlarken, ellili yaşlarda, zayıf, koyu renkli uzun etek giymiş, sekerek/ bacakları titrereyek odun taşıyan bir kadının kendilerine doğru geldiğini gördüler. Kadının sırtında odun yükü, kucağında ise emzirmeye çalıştığı bir kundaklı bebek vardı.

Odunları sırtından çözen kadın, kollarını geriye gerince, uzun, keçeleşmiş ve kirli ak saçları ortaya çıktı. Dişsiz, kapkara bir ağzı vardı.

Carlos Castaneda, Josefhina'nın genç, Lidia ve Rosa'nın yaşıtı olduğunu sanıyordu. “Görüntüsünden herkes nefret ediyor. Karafatmadan da çirkindir O” dedi Lidia. Carlos Castaneda, yeniden “arabasına atlayıp sıvışma” moduna girdi. Başına gelecekleri sezmiş gibiydi.


Öğle yemeğinde etli fasulye yemek için oturduklarında Carlos Castaneda, karşısındaki çirkin kadına bakmamak için gayret sarfediyordu. Lidia ve Rosa'nın yüksek sesle gülüşleri eşliğinde, açık zeytin rengi teni, küçük ağzı, ince hatlı burnu, küçük beyaz dişleri, kıvırcık kara saçları ile Latin görünüşlü şirin bir kız duruyordu.

“İz sürme sanatı üzerinde çalışıyor. Nagual bize insanları şaşırtarak onların bizi ayırt edememesini öğretti. Bu haliyle geceleri yürürse ne olabileceğini sen bizden iyi bilisin” dedi Lidia. Odaya giderek getirdiği çocuk kundağını masanın üzerine fırlattı. Kundak denilen, çaput çıkınından başka bir şey değildi.

“Hepinizin kendine özgü gizli kılıklarınız var mı” diye sordu Carlos Castaneda.

“Sen ne dersin” anlamında Josephina'nın bileklerini tuttu. Kızın yüzü aniden o dindin ifadesini kaybetti. İnce dudaklarını büzerek art arda çirkin ve tuhaf çığlıklar atmaya başladı.

Lidia, Carlos Castaneda'nın kolundan çekerek fısıldadı. “Neden korkuttun O'nu aptal! Dilsiz olduğunu bilmiyor musun?”

“Uzun zaman önce, Nagual ona birşeyler yapmış olsa gerek. Zira konuşma yetisini birdenbire yitiriverdi.”

Carlos Castaneda, Josefhina'ya “konuşma yetersizliğine sebep olan şeyin tıkanma olduğunu” söyledi. Josephina'nın, “elini bedeninin önünde bir kapı tokmağına sarılmışcasına itmesi gerektiğini, dışarı - dışarı diyerek iterken hastalığı imleyerek dışlaması” gerektiğini belirtti.

Lidia, Carlos Castaneda'nın elini Josefhina'nın başına götürdü. Josefhina titredi ve ağzından pesten bir dizi güçsüz ses çıkardı. Bu sesler eskiye oranla daha ezgiseldi. Josefhina, ağlama krizine kapıldı. Bu sırada üç kız Carlos Castaneda'ya sarılıp yere yatırdılar. Rosa deliler gibi gıdıklıyor, küçük keskin dişleri ile etine ısırıklar atıyordu.

Carlos Castaneda, bayılmak üzere olduğu anda, boynunun arkasında, koca bir camın kırılma sesine benzer o sert çıtırdama sesini duydu. Kapının yanında duran yabancı bir kadın gördü. Bunun la Gorda olduğunu düşündü.

La Gorda'nın sorusuna, boğazını temizleyen Josefhina “Yalnızca şakalaşıyorduk. Dilsizmişim gibi davranıyordum” diye karşılık verdi. Üç kız gülüşmeye başladı. Tam anlamıyla kendinde olsaydı Carlos Castaneda, yazı tahtasını, ceketini kapıp orayı terk ederdi.

Carlos Castaneda'nın, bedensel belleğine eklenen iki yeni şey vardı. Birincisi, bu kadınlarla olan sürtüşmelerinden ortaya çıkan, başının üstündeki gıdıklanma duyumu, çift algısına ulaşmasını sağlayan araçtı.

Ötekiyse, boynunun altından gelen çıtırdama sesi, içindeki bir şeyi özgür bırakıyor ve bu da başının tepesinden dışarı fırlıyordu.

Kızlara, mutfağın öte yanından, tavana yakın bir yerden bakıyordu. Kızlar da, yattıkları yerden O'na bakıyorlardı.


Gürsel Selçuk

05*01*2010

Beylerbeyi



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön