Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

sessizlige oykuler 2


creative - Posted on 25 Ocak 2010


Düşmanını sevebilirmi insan, bana bunu anlatabilir misin? Bazen düşünüyorum neden nefret edemiyorum diye… Nefret bize ağır gelir bilirim, önce ağırlaştırır, sonra cehennemin yer altı yandılarına çeker usulca…


Sabah camıma tıklayan düşman, beyaz ve sessiz kucağında taşır, ölümün soğuk dokunuşunu… Şimdi ben sevinmeli miyim yoksa?... Sevmeli miyim artık bu dokunuşu? Bilirim en büyük gerçekken, gözümün önüne çıkan ve çıkartılan bu görüntü.


Yoksa büyümek mi, yoksa adım adım bilginin sarması mı her yanı. Bilgi ağırdır, aniden düşüp bir şokla, dağlarken, uçuruverir hüznün kanatlarında göğün tan yeri kızıllığına yolculukta.


Bugün güneş pek yakıcı, düşerken bir kış günü, bembeyaz toprağın soğuk tenine. Isıtıp aydınlatır mı yoksa kasıp kavurur mu bilinmez.


Ama sevmek varya sonuna kadar, bazen hüznün dudaklarından düşen bir melodide, bazen de coşkunun masalsı gücünün enginliğinde. Yaşarsın ve seversin. Her sevdiğin şey sana aittir aslında, bu yüzden seversin, sarmalarsın. İster hüzünle dağlasın yüreğini, isterse kahkahadan bir sel yaratsın.


Ağlamak da gülmek de; yalnızlıkta yalnızlığı paylaşmak da insana dair.


Nedir insan deyip duruken, yıllardır her şair, ne demek istemişlerdi acaba. İ hali, e dali, her hali… Halleri mi var, halsiz olanları mı? Sormak lazım nereye bu yolculuk. Nereye dersek, belki bağlanırız ansızın gerçekliğe. O zaman hüzün kaplar içini umarsız, tüm tarihi ve tarihsel kardeşlerini anlayıverirsin bir çırpıda. Ne cellatlar ne riyakarlar olsa da kardeşlerin, edemezsin nefret, tarih sayfalarında.


Anlarsın en fazla, hissedersin, en fazla hüzünlenirsin, tüm yakılan umutlara, ağlarsında birkaç damla gözyaşında. Büyüdüğünü sezersin usulca, böyle bir şeymiş meğer dersin. Dün lerde nasıl göremediğini sorarsın bugün kendi kendine, kendinle…


Bir camiden yükselen sela da, yine veda da bir ayrılık şarkısı, duyarsın. İyi yolculuklar dersin, yolun açık olsun. Sıra gözetmeyen sıranın, gerçeğin kendisinin olduğunu, düşünmeden anladığın an yaşama sıkıca bağlandığın an olur. Gelişin de ve gidişin de, sana ait olmayanların ayırdına varırsan, ait olanınsa sadece özgürlük olduğunun…


Özgürlük uçan kuşun kanatların damıydı, yoksa kuş olup uçabilmekte mi?.. Özgürlük derin bir kuyunun karanlığında, görebildiğin o küçücük ışığı yakalamak için, önüne çıkan o kısa anı yakalabilmek miydi?.. Özgürlük, karanlıktan ve aydınlığın sarhoşluğundan korkmamak mıydı?.. Yakalamak mıydı tutabildiğin o kısa anların, coşkusunu… Özgürlük sevebilmek miydi, her şeye dair; o her duygunun kıvrımlarını anlatan melodilere eşlik edebilmek miydi?...


Güneş yükseliyor yükseliyor, ülkem sıyrılıyor beyaz örtünün aydınlığından, ne tiranlar gelir ne tiranlar gider kasıp kavuran. Beyaz umutların eriyen su gibi berrak ışığını taşıyabilirsen, içinin coşkun aydınlıklarına ve güneşin yakıcılığından öğrenirsen güç ve kusurusuzluğun izlerini ve çekebilirsen tüm bu nefesleri içine; işte o zaman özgürlüğün anında bir sen varsın, özgür kanatlarında…



harika



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön