Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

beklenti ve niyet


Köyün Delisi - Posted on 12 Nisan 2010


İnorganiklerin yaptıkları bir şey var kitaplardan hatırlarsınız, kurbanların dikkatlerini kendi belirledikleri bir noktada sabitlerler, böylece onları kendi istençleriyle var ettikleri gerçekliklerin içine hapsederler. Eski görücülerin (ve bence hali hazırda günümüzde yaşayan takipçilerinin de) benzer beceriye sahip olduklarını, inorganiklerle geliştirdikleri ilişkiler nedeniyle bunu rahatlıkla oluşturabildiklerini, kimi insanları bilerek ya da bilmeden dostlarına sunduklarını da okumuştuk.


Yolumuzun üzerinde sadece başkalarının niyetlerinde var olan yerlerden geçtik-geçiyoruz. Başkalarının niyetlerinde var olan yerlerden geçmemek gibi bir şansımız var mı? Sanmıyorum. Kaldı ki, bazı alış-verişler yaşanmak zorunda! Nasıl dünyada alış-veriş yapmadan var olamıyorsak, soyut yolculuğumuzda da ilerlemek için bazı şeyler almak ve buna karşılık bazı şeyler vermek zorundayız.


İnorganikler rüya görücülere ne yapıyordu; onlarda eşsiz, özel oldukları duyumunu ve erk kazanma duyumunu yaratıyorlardı. Özel olmak ve eşsiz olma duyumu insanın kolayca kapılabileceği –bir yandan “sıradanım” hatırlatmasını kendi kendine yapsa bile- bir duyum. Bana göre ne alıp karşılığında ne verdiğini biliyorsa insan, (özgür irade) yani bir seçim varsa sorun değildir alışveriş. Ama DJ ve CC arasında geçen bir konuşmayı anımsıyorum;


- Organik olmayan varlıklar kimseyi kendileriyle kalmaya zorlayamazlar. Onların dünyasında yaşamak gönüllü bir ilişkidir. Bununla birlikte arzularımıza hizmet ederek, şımartıp her istediğimizi yaparak bizi tutsak etme yetisine sahiptirler.


Bu noktada tek koruyucu kalkan devreye giriyor. Niyette keskinlik ve Kusursuzluk. Her grubun her oluşumun her bilginin – öğretinin peşinden gidebiliriz, ancak niyet keskinliği ve kusursuz tavrımız olmadan ortaya çıktığımızda sadece yem oluruz, başkalarının niyetlerine, inorganiklere (ve onların insan dostlarına), kartala. Ödememiz gereken somut bedellerin –para, zaman emek vs.- dışında ödediğimiz soyut bedellerin – niyetimizin, bilinçliliğimizin, farkındalığımızın- ayırdında bile olmayanlara hatırlatılabilecek tek bir şey var, savaşçının yolu, neşeli eğlenceli keyifli bir yol değil, niyet keskinliğine ulaşmayan, kusursuzluğu hedef almayan herkesin mahvolmasına, yem olmasına neden olabilecek kadar da ürkütücü bir yol. Savaş meydanına çiçek toplamak için girilmez, ben böyle olduğunu düşünmemiştim diyerek de çıkılmaz.



Köyün Delisi çok çok önemli bir uyarı yapmış. Bu yolda geçirilen değişim hem şiddetli hem geriye dönülmez nitelikte.

Soyut özgürlüğe ulaşmak sahip olduğumuz enerjimize bağlı. Biz günlük yaşamda dağıttığımız enerjimizi -miktarı aşağı yukarı belli olan- çeşitli yöntemlerle toplasak dahi,bu ancak ikinci dikkate geçiş için yeterli olabiliyor. Devam edebilmemiz için daha çok enerjiye ihtiyaç duyacağımız açık ve biz bu enerjiyi yalnızca inorganiklerin dünyasından alabiliyoruz. İnorganiklerden kaçınma gibi bir seçeneğimiz söz konusu değil. Alış veriş zorunlu yani.

Yalnızca rüyada değil günlük yaşamda da tehlike ve zorluklara karşı yalnızca görev ve amaç duygusu hissederek dayanabiliriz.Her çabamızın karşılığı -birikerek-enerji olarak bize dönüyor. Bi bakmışız hiç de hazır olmadığımız duyumlar yaşıyoruz. Bu duygu -durum değişimine ancak soyut özgürlüğe yönelik sarsılmaz bir niyetimiz varsa dayanabiliriz.

Son cümle için söylenecek bi şey yok. Bilin(e)meyene meydan okuduk-onu anlamaya çalışarak-. En zoru başardıktan sonra geri dönüş olmaz tek seçenek kusursuz bir yaşam... düşkünlüklerden kurtulmak...



Köyün Delisi çok çok önemli bir uyarı yapmış. Bu yolda geçirilen değişim hem şiddetli hem geriye dönülmez nitelikte.

Soyut özgürlüğe ulaşmak sahip olduğumuz enerjimize bağlı. Biz günlük yaşamda dağıttığımız enerjimizi -miktarı aşağı yukarı belli olan- çeşitli yöntemlerle toplasak dahi,bu ancak ikinci dikkate geçiş için yeterli olabiliyor. Devam edebilmemiz için daha çok enerjiye ihtiyaç duyacağımız açık ve biz bu enerjiyi yalnızca inorganiklerin dünyasından alabiliyoruz. İnorganiklerden kaçınma gibi bir seçeneğimiz söz konusu değil. Alış veriş zorunlu yani.

Yalnızca rüyada değil günlük yaşamda da tehlike ve zorluklara karşı yalnızca görev ve amaç duygusu hissederek dayanabiliriz.Her çabamızın karşılığı -birikerek-enerji olarak bize dönüyor. Bi bakmışız hiç de hazır olmadığımız duyumlar yaşıyoruz. Bu duygu -durum değişimine ancak soyut özgürlüğe yönelik sarsılmaz bir niyetimiz varsa dayanabiliriz.

Son cümle için söylenecek bi şey yok. Bilin(e)meyene meydan okuduk-onu anlamaya çalışarak-. En zoru başardıktan sonra geri dönüş olmaz tek seçenek kusursuz bir yaşam... düşkünlüklerden kurtulmak...



inorganikler ile değiş tokuş nasıl oluyor yani bizden ne gibi talepleri var.



Bir de ava giderken avlanma durumu var. İnorganiklerden nasıl korunacağız?



İnorganikler ile değiş -tokuş; erke- bilinçlilik değişimi. İnorganiklerin bilinçliliği ağır ,hareketsiz bir bilinçlilik ama erkeleri fazla. Bizim enerji bedenimizin diğer rüya kapılarına kendisini fırlatabilmesi için gereken erke onlarda bol miktarda var. inorganikler için insanın bilinçliliği hareketli taze körpe bi besin gibi. Değiş tokuş eşitse sorun yok; bununla birlikte az veren taraf bağımlı duruma düşüyor.


Rüya görmenin birinci kapısını geçerek (ellerimizi bularak birinci kapıya ulaşılıyor nesnelere sabit bakmayı öğrendiğimizde birinci kapıyı geçiyoruz) inorganiklere bi davet gönderiyoruz, birinci kapıyı geçmemiz enerji bedenimizi kullandığımız ikinci dikkate girdiğimiz anlamına geliyor. Buda inorganiklerin dikkatini çekecek kadar bilinçlilik üretiyor parlıyoruz ve dikkat çekiyoruz İnorganiklerde bizim erke ve bilinçliliğimizin peşine düşüyorlar.

İnorganiklerle karşılaşmalı alışverişimizi yapmalı oyalanmadan arkamıza bakmadan üçüncü dikkate doğru fırlamalıyız. Böyle yaparsak sorun yok.


İnorganiklerden bi tek korunma yolu var: Kusursuzluk, savaşçının yolu, özgürlük amacımızı unutmamaközgürlüğe ulaşma niyetimizi sürdürmek:) Enerji bedenimizin tam denetimini ancak bu yolla sağlayabiliriz.


İkinci rüya görme kapısı önemli bi sınama noktası burayı halletmeden üçüncü rüya görme kapsına ulaşamıyoruz.

CC; önemli olma ve erk sahibi olma duyumuna yenilmedi (DJ nin beklediği ya da korktuğu oydu) ama onun zincirlere karşı, esarete karşı olan dayanılmaz nefreti onu inorganiklere yem olma noktasına getirdi ikinci kapıda ölümüne neden oluyordu nerdeyse .



internetten ve facebooktan uzak kalarak inorganiklerden uzak kalabilirsiniz yada ace kullanın



Kelin ilacı olsa.. ;)



ben hep organik ürünler kullanarak onlara bulaşmıyorum . :P



Üç kere inorganik minorganik nanik nunik monik nonik denirse kesin koruma sağlanır.



Eğer onlarla ilişki kaçınılmaz hale gelmişse mutlaka prezervatif kullanmalı.



Ben hazırım ama kaçınılmaz bir ilişki ortamı olmadı daha.



şu an içinde yaşadığınız dünya bir çeşit inorganik varlığın(flyer filan diyorlar kendileri hakkında) dizayn ettiği bir dünya, uyanıkken gördüğünüz rüya da onların rüyası. değiş tokuş gerçekleşmiş ve gerçekleşmekte zaten. prezervatifleri sıkı tutun ve bolca yedek bulundurun, konyak, jagermeister tarzı içecekler sesi açıyor, bolca için ki sesiniz nanik nunik derken gür çıksın...



onların dizayn ettiği dünya derken matrix filmindeki gibi mi?



benzetmelerle düşünmeyi seviyorsan öyle de düşünebilirsin evet matrix filmindekine benziyor falan filan... yalnız burada makinalar yok, bilinçliliği insan türünün bilinçliliğinden çok daha yaşlı, ağır ve acımasız bir varlık türü var. benzetmelerden hoşlananlar için carlos'un yaptığı tanım uygun bence: bir karıncanın insanı kavrama ve anlama şansı neyse bir insan için de bu varlıkları kavrama şansı o.



Bu durumda kendimiz olarak düşündüğümüz kişilik, düşünceler sinsilesi tahayyül edemediğimiz uçucuların eseri mi olur?



Nyei Murez "Artık uçucu olmadığımız güne kadar uçucularız" diyor. Yani bu yabancı zihnin etkisi o kadar büyük ki, kendimizi pratik olarak uçucunun kendisi sayabiliriz. Ama bu söz uçucular konusunu temel konu haline getirmek için değil, tersine bu konuyu gündemde tutmanın, hele kasvetli bir biçimde ve bir gerilim filmi, korku filmi kıvamında algılamanın gereksizliğini ifade etmek için kullanılıyor.

Buna karşılık benlik algısı ve düşüncelerimizin tam bir uçucu tasarımı olduğunu da söyleyemeyiz. Örneğin bedeni oluşturan enerjilerden sol beden enerjisi daha etkin olduğunda gerçek zihnimize daha fazla yaklaşırız. Enerji bedenimiz zaten özgürdür, şu veya bu şekilde, şimdiki halimiz ondan etkilenir. Biyolojik temellerimiz uçucuların kapasitesini aşar.

Yani bizi ot, uçucuları inek sürüsü olarak düşünürsek, onlar bizim farkındalık ışığımızı çimen yaprakları gibi yiyebilirler, ama kökü hala bizdedir... :)) Oradan tekrar büyür ve kendimizi saçma düşünceler, gereksiz tavırlar, kaprisler, tereddütler, kaygılar gibi baharat ve soslara bulaştırmadan, inekler için lezzetsiz farkındalık ışıkları haline gelebiliriz. Uçucuları da hain ve zalim zorbalar yerine, beslenmeye çalışan zavallı inekler olarak görmek gerekir. (Ne yapsınlar? Disiplinleri sayesinde onlardan kurtulabilen savaşçıların arkasından askeri birlik mi gönderiyorlar? Sadece bir süre beslenmek maksadıyla yeniden ve yeniden ısırmaya çalışıyorlar, o kadar.)

Tabi bu ot inek örneğinde bizim enerjimizi lezzetli hale getiren kaygı baharat ve soslarını ineklere uygun baharat ve soslar olarak düşünmek gerekir. Örneğin üzerine arpa serpilmiş yulaf ezmeli saman sapı ya da pancar ezmeli karpuz kabuğu gibi...



evet deniz, hiçbir inek yoktur ki ayagı ile topragın altını eşeleyip çimeni kökü ile birlikte yesin. Ancak ineklerin iki türlü olduğunu hatırlamalıyız. Birincisi özgür olan inekler, diğeri çiftlikte yetiştirilenler. Senin verdiğin örnek birinci tür inekler. Özgür inekler, özgürce yetişen çimenleri yiyorlar. Ancak 7 milyarlık dünya nüfusunda biz daha çok ikinci tür inekler ve çimenleri düşünmeliyiz. Bunu düşündüğümüzde uçucular konusunda uçucuların ve bizlerin dışında baska varlıklarında oldugunu kolaylıkla görebiliriz. Bu varlıklar hem bu ineklerin sahipleri, hemde duzenli olarak bu otları budayanlar. Bu çok önemli!



Tam anlamadım ama benim söylediğim, uçucular ve inorganikler konusunda kasvetli ve konuyu çok ön plana çıkaran bir yaklaşım yerine, daha neşeli ve kendimizi geliştirmeye odaklı bir yaklaşımın algı yolculuğu için daha elverişli olduğunu vurgulamak. Bu benim değil, Castaneda'nın ve Don Juan'ın diğer öğrencilerinin tavsiyesi. Ayrıca "Tensegrity" teriminin sahibi Buckminster Fuller'in bir lafı var: "Birşeyleri değiştirmek için varolan gerçeklikle çarpışıp durmak yerine varolan modeli geçersizleştirecek yeni bir model kurmak gerekir.." Tensegritide de yapılan bu, yavaş yavaş kendi yeni gerçekliğimizi yaratmak...

Yine don Juan rüya görmenin kahkahalar arasında yapılması gereğinden bahsediyor ve inorganiklerin yaratabileceği sakıncalardan korunmada püf noktasının onlardan korkmamak olduğunu söylüyor. (Bu nedenle bahsettiğim nanik nunik formülü çok fena sayılmayabilir... )



Fuller'in sözü çok değerli. Ancak bu sözü gerçekleştirebilmek için içinde var olduğun toplumu ve sürü psikolojisini hesaba katmak gerekiyor.



Hem sürüyüz, hem de o sürüdeki diğer bireylerde gördğümüz her türlü çarpıklığa -farkında olsak da olmasak da - biz de sahibiz. O nedenle Tensegritide hem kendimizi hem de insanlarla olan ilişkilerimizi aklıbaşında ve kesintisiz bir biçimde inceleyecek ve bunların alternatiflerini keşfedecek şekilde zihin eğitimi yapmanın önemi vurgulanır. Söylenen şu: Gündelik yaşamdaki ve rüya dünyasındaki farkındalık, bu disiplin olmadan kaotiktir ve farkındalık genişlemesine elverişli değildir. Bu disiplin ise korkular üzerinde odaklanarak değil, her insanın doğuştan sahip olduğu erk, sevme gücü ve özgürlük gibi olanaklar üzerinde odaklanarak gerçekleştirilir.



Deniz inek benzetmenin çok iyidi.)sonucta onlarda doğaları gereği beslenmek zorunda. savaşçılarin yem olmasiicin yapmasi gereken baharatlı ,soslara katılan,kolay yetiştirilen otlardan değilde her yerde çıkabilen tadı bozuk fazlası zehirli olan otlar gibi olmalı buna örnek (datura) bitkisi diyebiliriz.hem kitaplardada var hem hiç bi hayvanı yemez.ve dünyanın her yerinde kafasına göre çıkar,ayricada erk sahibi..)



Zehirli otumsu savaşçılar silsilesi ..



Birkac gun once bir inorganikle karsilastim, neredeyse donuma ediyordum. Sukur yendim. Koyun Delisi'nin uyarisi bi daha okunmali, onlarla alisverise girmeden once niyet hattimizi temizlesek cok iyi olacak.



"""kimi insanları bilerek ya da bilmeden dostlarına sunduklarını da okumuştuk."""

dehşete düştüm! hangi olay bu?



Kitapta bir olay vardı. Nagual Elias'ın mı başından geçiyordu sanki?



Peyote senin yaşadığın olay nedir, anlatırmısın?



Tabii ama yorum bekliyorum. Rüyamdaki bir kişinin nasıl konuştuğuna dikkat etmem gerektiğini düşündüm. Dikkat etmeye başlar başlamaz üzerime bir ağırlık çöktü. Uyandım o an ama hala üzerimdeydi ve gözlerim kapalıydı. Elektrik çarptı sanki, titredim. O sıra bildiğim bir duayı okumaya başladım. Gevşetti, ama tekrar üzerime bindi, bir defa daha titretti. Korkum arttı, hızla bir dua daha çaktım. Bu arada gözüm açık değil ama bir siluet görür gibiydim, beyazımsı. O sırada tamamen çekti gitti. Ama zorluydu çok.



Uyandığında aslında halen rüya görmedeydin. Yani o üstündeki ağırlık ile aynı konuma kaymış ve uykuya daldığın yere gitmis olabilirsin. Bu his bazen çok yoğundur, uyanık olduğunu hissedersin ama halen uyuyorsundur. Bu o kadar önemli değil. İnorganikler hangi kanaldan gireceklerini iyi bilirler, onlardan kurtulmuş veya onu kovmuş değilsin. Seninle ne yaptılar bunu tam bilemiyorum. Bi dahaki sefere dua etmek yerine üstündeki varlığa tüm korkuna rağmen kafa atmayı dene, işe yarıyo :) çünkü inorganikler dindar değildir :).

Ben denedim ondan söylüyorum, ellerimi kullanamayınca kafamı kullandım. Hatta ona sittir git diye bağırdım da :)



Zaten dua beni guclu hissettiriyor, kendimi gazliyorum yani. Ama senin kafa da fena degilmis :))



:D ilk uyandigimda odada üç yesil isik dolasiyordu bir sure izledim tekrar uyudum uyandim tam burnumun dibinde gulerek bana bakan bir kafa gordum rengarenkti kafama cektim yorgani tir tir titredim :D ruyada ne zaman bana eslik edene bakmaya niyetlendiysem dehsete dusup kosarak kaciyorum :D



Bi de guluyorlar bak su ise :))



Guleni de varmis :))



bende dün bir rüya gördüm,normalde rüyalarımı şimdiye dek 2 kişiye anlattım 3.de buraya yazıyorum.


tepeye doğru ormanlık bir alanın içine doğru çıkıyorum her tarafımda ağaçlar var ara ara yürürken yukarı doğru bakarken ağaçların dalları arasında gökyüzünden duran dolunayı görüyorum.etrafın iyice görünmez olduğunu düşünerek yanımdaki el fenerini kullanmak için açıyorum.ileride bir pencereden çıkan odanın ışını görüyorum eve doğru ilerliyorum.evin kapasını tıkladığımda ise bir siyaf çarşaflı bir yaşlı teyzenin kapıyı açtığını görüyorum yüz açık her yeri siyah giyinimli biri.beni içeri alıyor ve ben eğilip ayakkabılarımın bağcıklarını çözmek için uğraşırken hafif bir kafamın geriye doğru dönmesiyle giriş yaptığım kapının olmadığını sadece duvar olduğunu görüyorum bir durumu garipsiyorum temkinli bir şekilde yukarıya doğru kalkıp kadınla aynı hizaya geliyorum yüzünde öfke dolu bakışlarını görüyorum evden çıkış yolunu aramaya başlarken gözlerim görüntünün hafif değiştiğini görmeye başlıyorum kadının da görünmeyen koca bir süpürge var gibi birşeylerin bende gittiğini beni çekiştirdiğini hissediyorum..sonra bişiy oluyor uyanıyorum canım sıkkın göğsümde bir sıkışma asık surat vsvs.ne olabilir yardımcı olur musunuz (:



Artık deli gibi okumuyorum ama Kryon diye bir amca var. 11-12 tane kitabı var. ben her şeye atlayan amca olarak adamın önerdiği nötr aşıyı hemmen kabul edip niyet ettim. Var mısın sen bu niyeti yapan hayatım tamamen değişti yarın merak eden olursa anlatırım. Şu kısmı söyleyim, gece uyku büsbütün kaçtı muhakkak 3 kez uyanıyordum (şu an kürdeyim) ve inorganik olduğunu düşündüğüm nesneler görmeye başladım. Hatta wc ye giderken az kalsın düşüyordum bir tanesine basmamak için çok zor ters hareket yapmıştım. Kolay günler değildi.... Neyse Kryon efendinin ilerleyen kitaplarında nötr aşıdan kurtuluşun olmadığı uykuların bozulacağı vs sonradan anlatıldı önceden anlatsa her halde kimse aşıyı talep etmezdi. Saygı duy, korkma, ilgi gösterme kurallarım var.



Erke giden yollardan biri rüya görmedir. Rüyaların berraklığının, canlılığının sakıncalı olduğunu söylemiştir Don Juan. Çünkü denetimimiz yoktur. Bir savaşçı erk peşinde olduğuna göre Don Juan'ın şu sözlerini anımsamakta fayda var;


“Sıradan rüyalar, insan rüya görmeye geçince epey canlılık kazanırlar,” dedi. “Bu canlılık da berraklık da devasa bi engeldir, şayet bu durumdaysan bu dünyada senden daha berbat bi konumda bi kimse yok demektir. Hastalıkların en kötüsü sende. Ha bire yazmaktasın her bi şeyi.”


Doğrusunu söylemek gerekirse, yaptığım şeyin doğru ol­duğuna inanmaktaydım. Rüyalarımı titizcesine kaydedişim, uyurken gördüğüm görüntülerin niteliğine ilişkin belli bir ber­raklık kazandırıyordu onlara.


“Vazgeç!” dedi don Juan buyurgancasına. “Hiçbi şeye ya­ramaz. Seninkisi sırf, kendini rüya görmenin amacı olan denetimden, erk olgularından saptırmak.”


Don Juan yere uzanarak yüzünü şapkasıyla örttü; bana

bakmaksızın konuşmasını sürdürdü.


“Uygulaman gereken yöntemlerin hepsini gene anımsata­yım sana,” dedi. “Önce bakışlarını başlangıç noktası olarak el­lerinin üzerine odaklamalısın. Sonra bakışlarını başka nesnele­re doğru çevirir, onlara kısa nazarlarla bakarsın. Mümkün ol­duğunca çok şey üzerinde odaklanmalısın. Unutma ki kısa sü­relerle baktığın zaman imgeler yer değiştirmez. Ardından, ge­ne ellerine dönersin.


“Ellerine her bakışında rüya görme için gereken erki yenilemiş olursun—onun için başlangıçta çok fazla şeye bakma. Her seferinde dört nesne yeter. Sonraları, istediğin şeyi kapsa­yana dek genişletirsin alanını; ama imgeler yer değiştirmeye başlar başlamaz ya da denetimi yitirdiğini gördüğünde gene el­lerine dönersin.


“Nesnelere bitimsizcesine bakabildiğini gördüğünde yeni bi yönteme hazırsın demektir. O yeni yöntemi sana şimdi öğreteceğim, ama onu yalnızca hazır olduğunda uygulayasın.”

On beş dakika kadar bir şey demeden kaldı. Sonunda uzandığı yerden kalkıp oturdu ve yüzüme baktı.


“Rüya görmeye geçmenin izleyen aşaması yolculuk yapmayı öğrenmektir,” dedi. “Ellerine bakmayı nasıl öğrendiysen, hareket etmeyi de, bi yere gitmeyi de istencini kullanarak ba­şarabilirsin. Önce gitmeyi istediğin bi yer belirlemen şart. İyi bildiğin bi yeri seç— örneğin okulunu, ya da bi parkı, bir arka­daşının evini falan—sonra da istencini kullanarak oraya gitme­ye çalış.


“Çok zor bi yöntemdir bu. İki koşulu yerine getirmen gerekir: o belli yere gitmek amacıyla istencini kullanmak; sonra da, bu yöntemde ustalaştığın zaman, yolculuğunun zamanını tam olarak denetlemeyi öğrenmek.”



bilgi için tşkklr peyote (:



Rica ederim. :)



biz yeni üyeler ara sıra rüyalarımızı sizinle paylaştığımızda bize tekrardan yol gösterebilir misiniz? (:



Ben aslında Don Juan'ın rüyalar konusundaki uyarısına dikkat çektim. Yoksa pek bir şey bildiğim yok. Buna benzer bir durum hissettiğimde yazıyorum zaten.



birşey bildiğinizden ve ya bilmediğinizden dolayı bize yol göstermiyorsunuz.yol gösteren dj şuan ama dj'nın rüyalar hakkındaki bilgilerine siz tarafından ulaşıyoruz.neyin nerede olduğunu pek bilmediğimiz için..



Haklısınız. Ama bilgi burada, tam avucunuz içinde. İster alır, erk edinirsiniz, ister onu üfler, gönderirsiniz. Bu dünyanızda önyargılarınız, inançlarınız, kıskançlık ve hırslarınıza hakim olamazsanız; rüya aleminde bin takla atıyor olsanız fark etmez. Hem bu dünyada, hem de öte dünyada farkındalıklı, erk avcısı olmazsak sadece birer yemizdir. Yağmacının en sevdiği tür oluruz maalesef.



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön