Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

bilesim noktasi


Son toplantımızdaki Birleşim Noktası kavramına hem kendi yorumlarım hem de DJ’nin Rüya Görme Sanatı kitabından açıklamalar “bunlar tırmak içindekilerdir” eklemek istiyorum. Toplantı esnasında tartışılan 3 noktayı söyle tanımlarsak;


1 – Eski Çağ / Yeni Çağ Büyücüleri arasındaki fark.


2 – Birleşim noktasındaki değişikliğin fiziksel etki yapıp yapmadığı.


3 - Birleşim noktasının zaman içinde değişip değişmediği.


Açıklamalarım da söyle;


1 – Eski Çağ / Yeni Çağ Büyücüleri arasındaki fark.


DJ “... günümüzdeki büyücülerin büyücülüğü somuttan soyuta doğru yönlendirme çabalarını ...” ve Somut’u “Büyüçülüğün uygulamaya dönük yanı.” Soyut’u ise “Özgürlük arayışı – insanoğlunun elinden geldiğince her şeyi saplantısızca algılama özgürlüğü.” Olarak açıklamaktadır. Daha sonra da CC’ye “Eski çağ büyücüleri gibi davranmaya eğilimin var. Fırsatını bulduğun anda, birleşim noktanı koyveriyorsun, gidiyor. O sefer birleşim noktan epeyce uzağa kaydı. Sonuç olarak, eski çağ büyücüleri gibi, bildiğimiz dünyanın ötesine yolculuk yaptın. Son kerte gerçek, ama tehlikeli bir yolculuk.”


Burdaki açıklama Sibel’in grafikle destekleyip yaptığı açıklamanın tamamen aynısıdır. Eski çağ büyücüleri birleşim noktalarını bilerek ve isteyerek çok farklı konumlara getirebiliyor dolayesi ile çok farklı gerçekliklere gidebiliyorlardı. Bu farklı boyutlara GİTMEK ve farklı GÖRMEK onların İspanyollar tarafından katledilmesini ve ülkelerinin kolonileştirilmesini önleyemedi, ancak yeni büyücüler olaya özgürlük olarak baktıklarından daha ılımlı ve kendilerini korumak için gereğinin yapılması gerektiği yönüyle bakıyorlar.


2 – Birleşim noktasındaki değişikliğin fiziksel etki yapıp yapmadığı.


Eski çağ büyücülerinin başına gelen felaketler birleşim noktası değişikliğinin fiziksel etkilerinin olmadığı şeklinde yorumlanabilir. Bu değişiklik onların GÖRMEsini farklılaştırmakta ancak fiziksel olarak birşeyi değiştirme güçleri olmamaktadır. Yine aynı kitapta aşağıdaki özet bölümü eklemek isterim.


CC rüyasında gördüğü bir kenti anlattı ve DJ’ye orasının başka bir gezegende olup olmadığını sordu. DJ’nin yanıtı “Bu dünyanın dışında tabi” oldu. “Seni kısır döngüye sokan, bu dünyanın dışındaki bir şeyi imgeleyememen.” Sonra şöyle bir açıklama getirdi; “Örneğin sen benim de aynı şeyleri gördüğümü varsaydın. Sen, yalnızca sen, bi kent ve o kentteki insanları gördün. Ben o türden hiçbir şey görmedim. Ben erke gördüm. Yani bu dünyanın dışı, sadece senin için, bu durumda, bi kentti.”


Ben burdan DJ’nin kastettiğinin bir fiziksel olgu olmadığını yalnızca bir gerçek GÖRME olduğunu anlatmaya çalıştığını seziyorum, öyle olsaydı DJ de aynen CC’nin gördüğünün aynısı görecekti. DJ şöyle devam etti; “O yolculuk gerçekti. Sen bi kent gördün. Bense erke gördüm. Hiçbirimiz doğru ya da yanlış değiliz.”


3 - Birleşim noktasının zaman içinde değişip değişmediği.


Bunun için ilk önce birleşim noktasının nereye doğru yer değiştirdiğini ve etkilerini bilmemiz gerekir. DJ iki tür yer değiştirmeden bahsetmektedir. “Biri, ışıltılı kürenin yüzeyinde ya da içindeki bir konuma yer değiştirmesi – buna birleşim noktasının kayması” adını veriyor ikincisi ise “ışıltılı kürenin dışındaki bir noktaya yer değiştirme – buna da birleşim noktasının devinimi” olarak adlandırıyor.


İlki, yani birleşim noktasının kaymasının “yolunu açtığı dünyalar ne denli garip, şaşırtıcı ya da inanılmaz olurlarsa olsunlar, insanın etkinlik alanı içindeki dünyalardır.” İkincisi, yani birleşim noktasının devinimleri “insan aleminin ötesindeki erke lifleriyle ilgilidirler. Böyle lifleri algılamak, idrakin ötesinde, içinde insan soyunun izi bulunmayan, anlaşılmaz dünyaların yolunu açar.”


Ben burdan insanların yeni bilgi ve deneyimler kazanması sonucunda, birleşim noktasının kaymasının küçük sapmalara uğrayacağı ve yerinin zaman içinde değişebileceğinin sonucuna vardım. Birleşim noktası devinimi ise tamamen farklı nedenlerle oluştuğundan bu tür küçük kaymaların sürekli yer değiştirmesine sebep olmaması gerektiği, olması halinde ise bunun toplumlarda akıl hastalıkları kapsamında görüleceğimi zannediyorum.


Konuyla ilgisi olmadığı halde yine aynı kitaptan bir çümle; “Büyücülüğün ilkelerini sana ezberlemen değil, uygulaman umuduyla anlatıyorum.”


Sevgiler & Selamlar


Aki



Benim anlayışım biraz farklı bu konularda. Anlayışım şöyle:


İnsanların enerji kozaları vardır ve bu kozalardaki birleşim noktası sayesinde dıştaki enerji dalgaları ile içteki titreşen lifleri rezonansa getirdiğinde (uyumlandırdığında) algı oluşur. Yani dıştaki olaylar insanı etkiler.


Eski büyücülerin hatası kendi enerjetik kozalarının enerjisini kullanarak istedikleri herhangi bir kişiyi etkileyebilecekleri düşüncesi idi. Oysaki karşı tarafın kozasında birleşim noktası kaymamışsa büyücülerin o kişileri etkileme güçleri yoktur. Çünkü ortak rezonans oluşmamaktadır.


Bu durumu ben şöyle özetliyorum: "İnsan istemedikçe ona hiç bir şey verilmez, verilemez". Bu her konuda geçerlidir. Örneğin siz mistik deneyimler yaşayabilirsiniz, ama karşınızdaki kişi aynı tür benzer deneyimler yaşamadığı taktirde sizi ne anlayabilir ne de kabul edebilir. Sizin ona anlatmaya çalıştıklarınızı sadece birer hayal ürünü, zan sanır ve size "uçuk" damgasını kolaylıkla vurur. Bu tür deneyimleri yaşamış olanlar ise birleşim noktaları kaymış olduğundan sizdeki bu deneyimi "anlayabilir".


Demek ki, "anlamak" demek karşıdan veya dıştan gelen enerji dalgalarına uyum sağlayabilmek, onlarla aynı titreşimleri deneyimlemek demektir. İnsanların birbirlerini anlayamamalarının nedeni budur. Bizim bir atasözümüz vardır: "Tok açın halinden anlamaz" denir. Genel anlamda birleşim noktaları o deneyimleri yaşamamış olanın anlayamayacağını anlatmak içindir bu atasözü.


Fiziksel etki olabilir mi? sorusunun yanıtı da burdadır. Eğer etkilenen kişinin birleşin noktası aynı yere kaymışsa etkileşme gerçekleşir. Bunun için aynı frekansta olmak gerekir. Kuantum kuramı derki "Gözleyen ile gözlenen birbirini etkiler". Gözleme olayı aynı frekansta titreşim demektir. Yani gözümüze gelen ışık dalgaları bizim gözümüzdeki retina hücrelerini etkileyince içteki dalgalarla dıştaki dalgalar uyum içine girer ve rezonans etkisi oluşur. Bu konuyu kitabımda anlatıyorum.


sevgiler, selamlar.


Haluk



"Eski büyücülerin hatası


"Eski büyücülerin hatası kendi enerjetik kozalarının enerjisini kullanarak istedikleri herhangi bir kişiyi etkileyebilecekleri düşüncesi idi. Oysaki karşı tarafın kozasında birleşim noktası kaymamışsa büyücülerin o kişileri etkileme güçleri yoktur. Çünkü ortak rezonans oluşmamaktadır"

**


Doğru olabilir ancak hemen küçük bir örnekle üstünden geçelim; Bir eski büyücü sıradan bir insan üzerinde bir yaptırım uygalamak istesin; Bu durumda önce onun bileşim noktasını kaydıracak bir edimde bulunur, bunu birçok yolla yapabilir, örneğin onun yanında birden bir kılık değiştirir, önce bir fare sonra bir dağ aslanı oluverir, ya da gökteki güneşi yere düşürüverir! Şimdi bu duruma şahit olan sıradan kişinin bileşim noktasının oynamama gibi bir ihtimali var mı?!

Ve sonra onu alıp istediği oyunun içine sokar.

Tabi bütün bunlar o sıradan kişinin arzusu hilafına olmuştur, yani açık bir özgür irade ihlali vardır, bence yeni büyücülerin bu yöntemi bilmelerine karşın kullanmamayı seçmelerinin sebebi de budur. Bu da benim yorumum.

Konuyla direkt ilgisi olmasa da, Hz.Muhammed'in hiç mucize göstermemesi, dikkat çekici bir ayrıcalıktır (diğer peygamberlere göre), ve buna rağmen birçok kişinin bileşim yerini oynatabilmiş olması düşünülesi bir durumdur bana göre.



İlaveten; DJ, Castaneda'ya


İlaveten; DJ, Castaneda'ya mucize göstermez fakat sanrılandırıcı madde içirmek zorunda kalır! Ayrıca Don Genaro da CC'ye bir sürü mucize gösterir; eski büyücülerden tek farkı bunun için CC'nin onayını almış olmalarıdır bence. Hatta onun tam onayının olup olmadığını senelerce sabırla beklemişlerdir.



Eski / Yeni büyücü


Eski / Yeni büyücü farkını tek bir noktaya indirgemek doğru değildir herhalde, ben bu farklılıklardan birinin o olduğunu tahmin ettim, Sibel bir başkasının farkına varmış, sanırım okudukça ve üstünde düşündükçe birçok başka farklılık bulunabilir.


Aki



Yine aynı kitaptan alıntı


Yine aynı kitaptan alıntı ile biraz daha açmaya çalışayım;


Haluk Berkmen wrote:

> Benim anlayışım biraz farklı bu konularda. Anlayışım şöyle:

>

> İnsanların enerji kozaları vardır ve bu kozalardaki birleşim noktası sayesinde dıştaki enerji dalgaları ile içteki titreşen lifleri rezonansa getirdiğinde (uyumlandırdığında) algı oluşur. Yani dıştaki olaylar insanı etkiler.

"Erke küresi biçiminde olan biri için, insani etki alanının, kürenin içindeki alandan geçen erke liflerinden başka bir şey olmadığını açıkladı. Normal olarak tüm insan alanını değil, belki yalnızca binde birini algılayabiliyorduk. Bunu dikkate aldığımızda, eski büyücülerin yaptıklarının büyüklüğünün açıklık kazandığı görüşündeydi; kendilerini bir insanın erke küresi olarak büyüklüğünün bin katı kadar bir çizgiye uzatıyor ve bu çizgiden geçen tüm erke liflerini algılıyorlardı."


Burdan benim anladığım; etki ve algılamanın erke küresinin içinden geçen liflerin çeşidi ve sayısı ile ilgili olduğudur. Birleşim noktasının büyüklüğü dolayesi ile içinden geçen liflerin çeşidi ve çokluğu algılama yeteneğimizi oluşturuyor. Mesele erke küresinin boyutunun büyütülebilmesidir, o durumda birleşim noktası çeşitlenen ve çoğalan lifleri de kapsayacağından algı alanı da genişliyecektir.

Sizin kastettiğiniz (dıştaki olaylar insanı etkiler) eğer büyücü erke küresinin boyutunu büyütebilirse dıştaki lifleri de içine katacağından geçerli olur.

>

> Eski büyücülerin hatası kendi enerjetik kozalarının enerjisini kullanarak istedikleri herhangi bir kişiyi etkileyebilecekleri düşüncesi idi. Oysaki karşı tarafın kozasında birleşim noktası kaymamışsa büyücülerin o kişileri etkileme güçleri yoktur. Çünkü ortak rezonans oluşmamaktadır.

>

> Bu durumu ben şöyle özetliyorum: "İnsan istemedikçe ona hiç bir şey verilmez, verilemez". Bu her konuda geçerlidir. Örneğin siz mistik deneyimler yaşayabilirsiniz, ama karşınızdaki kişi aynı tür benzer deneyimler yaşamadığı taktirde sizi ne anlayabilir ne de kabul edebilir. Sizin ona anlatmaya çalıştıklarınızı sadece birer hayal ürünü, zan sanır ve size "uçuk" damgasını kolaylıkla vurur. Bu tür deneyimleri yaşamış olanlar ise birleşim noktaları kaymış olduğundan sizdeki bu deneyimi "anlayabilir".

> Demek ki, "anlamak" demek karşıdan veya dıştan gelen enerji dalgalarına uyum sağlayabilmek, onlarla aynı titreşimleri deneyimlemek demektir. İnsanların birbirlerini anlayamamalarının nedeni budur. Bizim bir atasözümüz vardır: "Tok açın halinden anlamaz" denir. Genel anlamda birleşim noktaları o deneyimleri yaşamamış olanın anlayamayacağını anlatmak içindir bu atasözü.

>

> Fiziksel etki olabilir mi? sorusunun yanıtı da burdadır. Eğer etkilenen kişinin birleşin noktası aynı yere kaymışsa etkileşme gerçekleşir. Bunun için aynı frekansta olmak gerekir. Kuantum kuramı derki "Gözleyen ile gözlenen birbirini etkiler". Gözleme olayı aynı frekansta titreşim demektir. Yani gözümüze gelen ışık dalgaları bizim gözümüzdeki retina hücrelerini etkileyince içteki dalgalarla dıştaki dalgalar uyum içine girer ve rezonans etkisi oluşur. Bu konuyu kitabımda anlatıyorum.

>

Birleşim noktasının kaydığı veya devindiği deneyimini yaşayanlar anlayabilir tabi, ancak birleşim noktasının aynı yere kayması gerekmez -aynı noktayı bulma ihtimalinin çok zayıf olduğundan hareketle- diye düşünüyorum yalnızca böyle bir şeyin olabileceğini düşünmek bile yeterlidir.



Olay Sibelin dediği gibi


Olay Sibelin dediği gibi olmuyor. "İçten gelen Ateş" kitabını okumaktayız. Biraz ileri bir bölümde göreceğiz ki, DJ'ın hocası olan Nagual Julian DJ'ın bileşim noktasını kaydırmak için kendi kılığını ve davranışını değiştiriyor. Buna DJ "mükemmel iz sürme" veya "mükemmel gizliden izleme" (stalking) adını verir. Ama bu farklı duruma geçişini DJ'ın tam kabulunu elde ettikten sonra. Yani, bileşim noktası kabul edildikten sonra kayar. Öyle istemeyenin karşısında aslan veya fare olarak görünmek mümkün değil.


sevgiler.



herkese selamlar eski


herkese selamlar


eski görücüler herşeyle ilgili (insanlar, dünya, evren, zaman vs.) sınırsız bir güç arayışındaymışlar. benliklerinden kurtulmak gibi bir dertleri yokmuş. tam tersine o benliği ölümsüz kılacak her türlü akıl almaz işe girmişler. ritüeller teknikler uygulamalar içinde kaybolmuşlar. yeni görücüler ise benlik durdukça ölümsüz olmanın bir yolu olmadığını görmüşler. yeni görücüler için bu dünyada ölmekle başka dünyalarda ölmek arasında bir fark yokmuş. bu yüzden onlar özgür olmayı ve sonsuzluğa tanık olmayı seçmişler.


mucize konusunda aklıma gelenleri de yazmak istedim. mucize derken olağandışı algılama edimlerini kastediyorsak dj, castanedaya ve diğer çömezlere onların onaylarına ihtiyaç duymaksızın sayısız sıradışı algılama deneyimleri yaşatmıştır. zaten bütün çömezler daha olayın başında ileri farkındalığa kaydırılıp nagualın kuralıyla tanıştırılmış. bu ve bunun gibi sayısız ileri farkındalık deneyimini hatırlamaları ise onlara bir görev olarak bırakılmış. eski nagual yeni nagualın birleşim noktasını sayısız konuma oynatır. yeni nagualdan beklenen kendi başına bu konumlara yeniden ulaşmasıdır(kendini bütünleme edimi). benim görüşüme göre cc nın dj ile geçirdiği zamanın tamamına yakını bir mucizeye tanık olma edimidir.

bir de üçüncü soyut özü hatırlamakta fayda var:


"buna tinin hilesi, soyutun hilesi, iz sürme ya da hattın tozunu alma denir.

...Öykü der ki, tin bahsettiğimiz adamın kapısını çalar da onunla başarıya ulaşamazsa, kalan tek geçerli yolu kullanır: hile. ne de olsa tin önceki kördüğümleri de hile yaparak çözmüştü. eğer tin bu adamda sarsıcı bir etki yaratmak istiyorsa onu kandırması gerektiği ortadadır. böylece tin, adamı büyücülüğün gizemleri hakkında bilgilendirmeye başlar ve büyücü çömezliği bugünkü halini alır: oyunun ve kaçamağın yolu."


bence dj castanedanın özgür iradesini ve onayını hiç önemsememiştir, başka hiçbir şeyi önemsemediği gibi :)



Murat'ın dediği gibi de


Murat'ın dediği gibi de olmuyor. "bence dj castanedanın özgür iradesini ve onayını hiç önemsememiştir, başka hiçbir şeyi önemsemediği gibi :)" görüşüne katılmıyorum.


Asıl DJ tam da tersine CC'nın özgür iradesine büyük saygı gösteriyor ve tam kabul olması için ana süre tanıyor. CC uzun süre 1964'ten 1968'e kadar Meksikadan uzak duruyor. Taa ki tekrar teslim olana kadar. Bunu da DJ sabırla beklyor ve "geri geleceğini biliyordum" der. Ama herhangi bir zorlama yoktur.



zorlamayı biraz açmak


zorlamayı biraz açmak lazım bence. dj bu olayı sonra şöyle açıklıyor. ccnın gitmesine izin verdiğini söylüyor. ccnın tüm gereksindiğinin bu kararın zaten verilmiş olduğunu anlaması olduğunu söylüyor. bu tür kararların başka bir düzeyde alındığını (nagualın zamanında) söylüyor.

"büyücüler karar vermezler, rıza gösterirler..."



Aynı şey, olay CC'nin


Aynı şey, olay CC'nin bilinçli rızasını kesinlikle beklemiştir. Eski büyücüler buna ihtiyaç duymazdılar.



Şimdi aynı noktaya gelmiş


Şimdi aynı noktaya gelmiş olduk. "Karar vermek yok. Rıza göstermek, razı olmak ve buna istekli olmak var". benim sözüm olan "istemeyene hiç bir şey verilmez" sözünü doğru anlamak gerekir. İstemek tek başına yeterli değildir. Gereklidir ama yeterli olması için istenen her ne ise ona doğru adım atmak, gayret göstermek, eylemde bulunmak gerekir.


Bir hadiste denir ki: "Allah'a doğru bir adım atana Allah on adımla yaklaşır". Bu en genel anlamda doğrudur. İsteyeceksin ama belli bir yöntemin yoksa istemen yeterli olmaz.


Haluk



Değişik kitaplarda hatta


Değişik kitaplarda hatta aynı kitapta bile birbiriyle çelişen (veya bize çelişiyor gibi gözüken) bazı açıklamalar var, zaten bu Castaneda karşıtlarının ilk sırada tuttukları savdır. Ancak aynı olay gibi gözüken pek çok şey başkaları için büyük farklılık gösteren olaylar olabilir, çelişki gibi görünenin aslında olmayabileceği gibi.

Sanırı birden çok kitapta DJ CC nin sırtına vurarak birleşim noktasını değiştirerek onun rüya görmesine sebep olmaktadır, ve bunu CC nin onayını almadan yapmaktadır. Buna karşılık başka bir olayda CC nin onayı için 3 - 4 sene beklediğini de anlatmaktadır. Yani bazen onay alınmakta bazense alınmamaktadır, bu tamamen o anki şartlara ve eğitime bağlıdır gibi geliyor bana, tabi bir çelişki olma ihtimalini de göz ardı etmememiz lazım :-) .


Sevgiler & Selamlar

Aki



Sibirya şamanlğında da


Sibirya şamanlğında da çok açık olarak şaman olma kararının başka bir düzeyde alındığı ve bundan dolayı hastalanan adayın ya şaman olmayı seçtiği yada bir şekilde öldüğü anlatılır, ama burda yine bir karar aşaması var, gayet açık olarak şamanlığı seçmeyebilirsin.


Ben her zaman, sonuçları ve sorumluluğu üstlendiğin zaman özgür iradeni kullanabileğin görüşündeyim.


Sevgiler & Selamlar


Aki



DJnin sırta vurma işlemini


DJnin sırta vurma işlemini CC biliyor ve buna onay veriyor, zaten hal değiştirdiğini de biliyor, bunlar gizlice yapılmış şeyler değil yani. Sanırım söylemek istediğim "özgür irade ihlali" konusu burada anlaşılamıyor. Aslında bizde halk arasında kullanılan büyücü, cinci hoca vs gibi adlarla yapılan ve yaptırılan şeylerin çok daha vahim olanlarından bahsediyorum ben.



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön