BİRİNCİ BÖLÜM
1
Benim için her şey, yaşamımın akışını şekillendiren açıklanamaz bir olayla başladı. Bir nagual ile karşılaştım. Kendisi Meksika’nın kuzey bölgesinden bir Kızılderiliydi. İspanyol Kraliyet Akademisi lügati nagual sözünün Güney Meksika’nın Nahuati dilinde bir büyücü veya sihirbaz anlamına geldiğini yazar.
Modern Meksika’nın geleneksel hikâyelerinde naguallerin olağanüstü güçlere sahip, hayal gücünü sarsan işler başarabilen kadim dönem insanları oldukları söylenir.
Fakat şehir ve hatta köy ortamında naguallerin varlığı tümüyle destansıdır. Onlar sanki sadece halk masallarında, kulaktan kulağa aktarımlarda ve fantezi dünyasında yaşamaktadırlar.
Bununla birlikte karşılaştığım nagual gerçek idi. Onda hayali hiçbir şey yoktu. Kendisine, iyi niyetimle, onu nagual yapanın ne olduğunu sorduğumda bana kim olduğu ve ne yaptığı ile ilgili çok basit fakat aynı zamanda tümüyle karmaşık bir açıklamada bulundu.
Nagualizmin iki kesinlikle başladığını söyledi: Birincisi, insanların sıra dışı bir dünyada yaşayan sıra dışı varlıklar oldukları ve ikincisi, ne insanların ne de dünyanın ne olursa olsun olağan kabul edilmesi gerektiğidir.
Bu tatlı ve basit kabullerden basit bir sonuç çıktığını da ekledi: Nagualizm aynı anda bir maskeyi indirirken bir diğer maskeyi de takmaktadır.
Naguller kendimizi ve yaşadığımız dünyayı olağan, heyecansız, bilinebilir ve tekrarlı görmemize neden olan maskeyi çıkarırken ikinci bir maske takarlar. Bu maske hem kendimizi hem de çevremizi aslında olduğumuz gibi –tekrarlanmayan nefes kesici olaylara açılan geçici bir varoluş içinde görmemizi sağlar.
Bu unutulmaz nagual ile tanıştıktan sonra, böylesine önemli bir paradigmayla yüzleşmenin verdiği korkudan doğan bir tereddüt anı yaşadım.
Bu nagualden ve onun arayışından kaçmak istedim ama yapamadım. Bir süre sonra kararlı bir adım atarak ona ve grubuna katıldım.
Her yaptığımda onun etkisi ve düşünceleri ağırlıklı olarak bulunsa da bu yazdıklarım onun hikâyesi değildir. Onun hakkında yazmak ve hatta adını vermek benim görevim değildir. Ancak grubunda başkaları bunu yapmaktadır.
Kendisine katıldığım vakit, kendi grubunun bilgili ve etkin kişisi olduğunu söylemeden, beni bir kadınla tanıştırmak üzere kuzey Meksika’ya götürdü.
Adı Florinda Matus idi. Aşınmış ve gösterişsiz kıyafetine rağmen uzun boylu ve ince kadınların zarif görüntüsünü sergiliyordu. Solgun, zayıf ve ciddi yüzünü örgülü beyaz saçları taçlandırıyor, büyük ve aydınlık gözleri aydınlatıyordu. Boğuk sesi ve mutlu, genç gülüşü kendisine karşı duyduğum anlamsız korkumu azalttı.
Nagual beni onun denetimine teslim etti.
Florinda’ya ilk sorum onun da bir nagual olup olmadığı idi. Gizemli bir gülümseme ile kavramın tanımını geliştirdi: “Bir büyücü veya bir sihirbaz veya bir cadı olmak bir nagual olmak anlamına gelmez. Fakat bunlardan herhangi biri belirli bir bilgi etmek için arayışa çıkmış bir erkek ve kadın grubundan sorumlu ise bir nagual olabilir.”
Kendisine bu arayışın ne olduğunu sorduğumda, bu arayışın erkek ve kadınların ikinci maskeyi bularak hem kendilerini hem de dünyayı oldukları gibi - nefes kesici olaylar içinde görmelerine yardımcı olacağını söyledi.
Fakat bu kitap, benim her hareketimi yönlendiren kadın olmasına rağmen Florinda’nın da hikâyesi değildir. Bu daha ziyade bana yaptırdığı birçok şeyden bir tanesinin hikâyesi olmaktadır.
Bir gün Florinda: “Kadınlar için bilgi arayışı gerçekten ilginç bir meseledir. Tuhaf manevralar gerçekleştirmemiz gerekir.”
“Neden böyle, Florinda?”
“Çünkü kadınlar aslında aldırmazlar.”
“Ben aldırırım.”
“Aldırdığını söylüyorsun. Aslında aldırmıyorsun.”
“Burada seninleyim. Bu durum aldırdığımı göstermiyor mu?”
“Hayır. Olan şey senin nagualden hoşlanman. Kişiliği seni aşırı etkiliyor. Ben de öyleyim. Bundan önceki nagualden aşırı etkilenmiştim. Kendisi mümkün olan en karşı konulmaz büyücü idi.”
“Haklı olduğunu kabul ederim ama kısmen. Nagualın arayışına önem veriyorum.”
“Şüphem yok, ama bu yeterli değil. Kadınlar kendi öz kaynaklarına ulaşabilmeleri için bazı özel manevralara gereksinim duyarlar.”
“Hangi manevralar? Hangi öz kaynaktan söz ediyorsun, Florinda?”
“İçimizde kendimizin dahi haberdar olmadığı bazı gizli yetenekler, beklenmedik hile ve kurnazlıklar veya hüzünlü ve acı durumlar karşısında ruh asaleti varsa, bunlar bilinmeyenle yalnız başımıza, arkadaşsız, ailesiz ve desteksiz karşılaştığımızda ortaya çıkacaklardır. Bu şartlar altında bizden hiçbir şey çıkmıyorsa bizde hiçbir şey bulunmadığı içindir. Nagualın arayışına önem verdiğini söylemeden önce kendinde bir şeylerin bulunup bulunmadığını kendi başına ortaya çıkarman gerekir. Bunu yapmanı senden istiyorum.”
“Sınav konusunda başarılı olduğumu sanmıyorum, Florinda.”
“Sorum şu: İçinde gizli bir şeylerin bulunup bulunmadığını bilmeden yaşayabilir misin?”
“Fakat ya içinde hiçbir şey bulunmayanlardan biriysem?”
“Eğer durum bu ise sana ikinci sorumu sormak zorundayım: Eğer içinde hiçbir şey yoksa seçtiğin bu dünyada var olmaya devam edebilir misin?”
“Neden olmasın, elbette ki burada seninle birlikte olmaya devam edebilirim.”
“Hayır. Sen sadece benim dünyamı seçtiğini düşünüyorsun. Nagualın dünyasını seçmek sadece söylemek değildir. Kanıtlamalısın.”
“Bunu nasıl başarabileceğimi düşünüyorsun?”
“Sana bir öneride bulunayım. Onu uygulaman gerekmez, ama uygulamayı düşünürsen, doğduğun yere yalnız başına gitmen gerekecek. Hiçbir şey bundan basit olamaz. Oraya git ve her ne iseler bu tehlikeleri göze al.”
“Fakat önerin pratik değil. O yerle ilgili iyi duygular taşımıyorum. Orayı iyi şartlarda terk etmedim.”
“Bu durum daha da iyi. Şartlar aleyhinde olacak. Bu nedenle senin ülkeni seçtim. Kadınlar rahatsız edilmekten hoşlanmazlar. Eğer nesnelerle ilgilenmeleri gerekirse darmadağın olurlar. Bana böyle olmadığını kanıtla.”
“Orada ne yapmamı önerirsin?”
“Kendin ol. İşini yap. Bir toplum bilimci olmak istediğini söyledin. Öyle ol. Bundan daha basit ne olabilir?”
Nagualizmin iki kesinlikle başladığını söyledi: Birincisi, insanların sıra dışı bir dünyada yaşayan sıra dışı varlıklar oldukları ve ikincisi, ne insanların ne de dünyanın ne olursa olsun olağan kabul edilmesi gerektiğidir.
metnin anlam bütünlüğüyle uyuşmadığını düşündüğüm için sormak istiyorum.Kabul edilmesi gerektiğidir, ifadesi yerine edilmemesi gerektiğidir ifadesi konulması gerek miyor mu?
mesajım silinsin. olumsuzluk anlamını 'ne' eki veriyor. çeviri doğru.
Bence kalsın silinmesin. Evet o cümlede bir tuhaflık seziyorum ben de. Yerine daha güzel bir cümle kurulabilir belki.
Ben hala ikinci cümleyi "insanların ve dünyanın olağan kabul edilmesi gerektiği" gibi anlıyorum.