Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

birinci bolum 7


Octavio Cantu mevsimin son şifasını almıştı. Şapkasını giydi ve iskemlesinden kalktı. Yılların göğsünü nasıl çukurlaştırdığını ve kollarının adalelerini nasıl erittiğini gördüm. Aşınmış ceketi ve pantolonu bedenine göre birkaç ölçü büyüktü. Sağ cebinde iri bir şişkinlik yapan bir rom şişesi vardı.


Çökmüş ve sararmış gözlerini Mercedes Peralta’ya dikerek “Tedavimi bitirdiği her seferinde aynı şey oluyor. Onu uyutuyorum” diye mırıldandı. “Seninle bugün çok fazla konuştum. Yine de, benimle neden ilgilendiğini anlayamıyorum.” Bastonunu başparmağı ile bileği arasında tutarken geniş bir gülümseme yüzünü buruşturdu. Kolunu ileri geri öylesine ustalıkla hareket ettirdi ki baston havada asılı durur gibi göründü. Başka bir söz etmeden odadan çıktı.


Kadına dönerek “Dona Mercedes, uyanık mısınız?” diye hafifçe seslendim. Mercedes Peralta başını salladı, yumuşak bir sesle “Uyanığım, her zaman uyanığım, uyurken bile. Bu şekilde kendimden bir adım ilerde dururum.”


Ona, Octavio Cantu ile konuşmaya başladığımdan beri derin ve rahatsız edici soruların etkisinde kaldığımı söyledim. Octavio Cantu, Victor Julio’nun yerine geçmeyi önleyebilir miydi? Ve neden Victor Julio’nun yaşantısını bu derece tekrarladı?


Mercedes Peralta “Bunlar yanıtlanamaz sorulardır. Mutfağa gidip Candelaria’ya soralım. O ikimizin toplamından daha anlayışlıdır. Ben duygusal olmak için çok yaşlıyım, sen de çok tahsillisin.” Yüzünde parlak bir gülümseme ile koluma girdi ve mutfağa gittik.


Kıymetli çelik kap kaçağının bakır altlarını temizlemekle meşgul Candelaria bizim yaklaştığımızı ne gördü ne de duydu. Dona Mercedes kolunu dürtünce şaşkın ve tiz bir çığlık attı.


Candelaria uzun boylu, düşük omuzlu ve geniş kalçalıydı. Yaşını tahmin etmem mümkün değildi. Otuzlu olduğu kadar ellili yaşlarında da görünüyordu. Esmer yüzü çillerle kaplı idi ve o derece eşit aralıklı idiler ki, boyanmış gibi duruyorlardı. Saçlarını havuç kırmızısına boyuyordu ve parlak çarpıcı renkli pamuklu basma elbiseler giyiyordu.


Yapmacık bir rahatsızlık ifadesiyle “Eeee? Mutfağımda ne yapıyorsunuz?” diye sordu.


Dona Mercedes “Musiya, Octavio Cantu’ya saplantılı” diye açıkladı.


Candelaria “Tanrım” diye bağırdı. Yüzünde samimi bir şok ifadesi vardı ve bana bakarak “Neden o?” diye sordu.


Onun suçlayıcı ses tonundan şaşırmış olarak dona Mercedes’e sorduğum soruyu yineledim.


Candelaria gülmeye başladı. “Bir an için endişelendim”, dona Mercedes’e dönerek “bu Misuya’lar tuhaf oluyor”. “Finlandiya’lı bir Musiyu (sarışın erkek Ç.N.) hatırlıyorum. Kilo almamak için yemekten sonra bir bardak idrar içerdi. Ayrıca, Norveç’ten balık tutmak için gelmiş olan bir kadın vardı. Bildiğim kadarıyla hiçbir şey tutmazdı ama tekne sahipleri onu açık denize götürmek için aralarında kavga ederlerdi.”


İki kadın kahkaha ile gülerek oturdular. Candelaria devamla “Sarışınların aklından ne geçtiği hiçbir zaman bilinemez. Her şey yapabilirler” dedi. Kesik kesik ve her seferinde daha da yüksek perdeden güldü ve sonra kaplarını silmeye geri döndü.


Dona Mercedes “Öyle görünüyor ki Candelaria senin sorularınla ilgilenmiyor. Benim görüşüm şu ki Octavio Cantu, Victor Julio’nun yerine geçmesini engelleyemezdi. Çok az gücü vardı, bu yüzden sana sözünü ettiğim o gizemli şey tarafından yakalanmıştı; kaderden daha gizemli olan şey. Cadılar o şeye cadıların gölgesi adını verir.” dedi.


Candelaria aniden “Octavio Cantu çok genç ve güçlüydü. Fakat Victor Julio’nun gölgesinde çok uzun zaman oturdu” dedi.


Dona Mercedes’e “Ne demek istiyor?” diye sordum. Dona Mercedes “İnsanlar silinirken, özellikle ölüm anında, diğer insanlarla o gizemli şeyin yardımıyla bir bağ oluştururlar. Bir tür süreklilik” diye açıkladı. “Çocukların ebeveynlerine veya yaşlı insanlara bakanların vesayet ettiklerine dönüşmeleri bu yüzdendir.”


Candelaria yeniden konuştu “Octavio Cantu, Victor Julio’nun gölgesinde çok fazla oturdu. Gölge de onu tüketti. Victor Julio güçsüzdü ama o şekilde ölmesiyle, gölgesi çok güçlendi.”


Candelaria’ya “Gölgeyi ruh diye tanımlar mısın?” diye sordum. Soruya canı sıkılmış olarak “Hayır, gölge her insanda olan ve ruhtan daha güçlü olan bir şeydir,” diye yanıt verdi.


Dona Mercedes “Şimdi oldu Musiuya, Octavio Cantu bir bağlantı üzerinde fazla uzun zaman oturdu – kaderin yaşamları birbirlerine bağladığı noktada. Oradan uzaklaşmak gücünü gösteremedi ve Candelaria’nın dediği gibi gölge onu tüketti. Hepimizin zayıf veya güçlü bir gölgesi vardır. Onu ya sevdiğimiz, ya nefret ettiğimiz veya orada hazır durumda bulunan birine verebiliriz. Eğer hiç kimseye veremezsek, ölünce bir süre ortalıkta dolaşır ve sonra silinir gider.” dedi.


Ona hiç anlamamış olarak bakmış olmalıyım ki güldü ve “Sana cadıları sevdiğimi söyledim. Onları anlamak zor olsa dahi, olayları açıklayış tarzları hoşuma gidiyor” dedi. “Octavio’nun, yükünü azaltmam için bana ihtiyacı var. Bunu da ilahilerim sayesinde başarıyorum. Eğer müdahale etmezsem Victor Julio’nun yaşamını tüm ayrıntılarına kadar tekrarlayacağını hissediyor” diye devam etti.


Candelaria “Bir kişinin adımlarını izlemek istemiyorsan onun gölgesinde uzun süre oturmaman önerilir” diye ortaya söz attı.



kader konusuna olan bakışımı sarsan bir yazı dizisi. gölgeler tarafından avlanarak bir kadere tutsak olmak. kaderini seçme ve yeniden yaratma konusunda ilginç bir yaklaşım sunuyor. kendime zengin biri bulup gölgesinde oturmalıyım, dedim kendi kendime :))



Ya zengin olan gölgesi değilse...



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön