Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

dorduncu bolum 16


Mercedes Peralta sunağın üzerine eğilmiş oturur durumda bir ilahi mırıldanıyordu. Açlık ve yorgunluktan bitkin durumda sürekli saatime bakıyordum. Nerdeyse akşamın altısı olmuştu. Masanın kenarında oturan şişman kadının, dona Mercedes’in gününün son hastası olmasını kuvvetle arzuluyordum. Onun günde iki hastadan fazlasını kabul etmemesi için bir neden yoktu, ama son dört cumartesi dona Mercedes bir günde on iki hastaya kadar bakmıştı.


Çoğu civar köylerden haftalık pazar alışverişi için gelen ve fırsattan istifade bir şifacıyı görmek için uğrayan kadınlardı. Bunların çoğu baş ağrısı, nezle ve kadın sorunları gibi rahatsızlıklar için gelenlerdi. Diğer çoğunluk duygusal sorunlarına çözüm arayanlardı. Karşılık bulmayan aşk, evlilik zorlukları, dünürlerle sürtüşmeler, büyüyen çocuklar, iş yeri veya yaşadıkları çevre ile olan sorunlar en sık konuşulan konulardı. Saç dökülmesi, beyazlayan saçlar, kırışıkların belirmesi veya kötü tesadüfler en sudan şikâyetleri oluşturuyordu.


Problemi ne olursa olsun, dona Mercedes her geleni aynı samimiyet ve etkinlikle tedavi ediyordu. Sorunu öncelikle deniz pusulası ile veya tabaktaki puro külleriyle teşhis ediyordu. Eğer kişinin dengesizliğine psikolojik bir kargaşa sebep olmuşsa -ki bunlara ruhsal sorunlar diyordu- bir dua-ilahi söyleyip masaj yapıyordu.


Eğer kişi bedensel bir sorundan muzdarip ise, bir şifa otu reçetesi yazıp onun kullanışını da belirtiyordu. Kullandığı özenli dil ile insanların tavırlarındaki ufak değişikliklere gösterdiği derin ilgi, en isteksiz erkek ve kadının dahi samimiyetle sorunlarından söz etmelerini sağlıyordu.


Mercedes Peralta’nın masanın karşısında oturan kadına “Bu sefer gerçekten de işi berbat ettin” demesi beni şaşırttı. Başını inanmaz şekilde sallayarak bir metal tabakta biriktirdiği puro küllerini bir kere daha inceledi. Kül dolu tabağı kadının burnuna doğru uzatarak ve kadının kendi sorununu gri-yeşil tozlardan teşhis etmesini beklercesine “Sen bir delisin. Bu sefer gerçekten başın belada” diye ilan etti. Kadın kaygıyla kızararak, kaçmak ister gibi bir o yana bir bu yana baktı. Bir çocuk gibi dudaklarını büktü.


Dona Mercedes benim her zaman oturduğum köşeye gelerek ciddi bir sesle “Hastamın izlemesi gereken tedaviyi yazmanı istiyorum” dedi. Her zaman yaptığım gibi önce kullanması gereken otları, çiçek kokularını ve izlemesi gereken diyeti yazdım. Sonra da, ayrıntılı bir şekilde bu şifalı otları ve arındırıcı banyoları ne zaman ve ne şekilde uygulaması gerektiği yazdım. Dona Mercedes’in izniyle her seferinde yaptığım gibi, kendim için de bir karbon kopya yapmayı ihmal etmedim.


Dona Mercedes’in isteği üzerine yazdıklarımı yüksek sesle defalarca okudum. Bu uygulamayla sadece her şeyi doğru listelediğimi, dona Mercedes onaylamakla kalmıyor, ayrıca kadının okur-yazar olmaması ihtimalini de değerlendirdiğinden emin oluyordu. Kadın yazılı talimatları elinde sıkıca tutarak yerinden kalktı ve sunağa yüzünü döndü. Bakire heykelinin altına birkaç kâğıt para sıkıştırdı ve sonra ciddiyetle dona Mercedes’in talimatlarını izleyeceğine söz verdi.


Dona Mercedes sunağa gitti bir mum yaktı ve diz çökerek verdiği kararların doğru olması için azizlere dua etti. Bir hayli fazla dua eden birçok doktor tanıdığımı kendisine söyledim.


“İyi doktorlarla şifacıların ortak noktası hastalarına karşı duydukları saygıdır” diye açıkladı. “Orada bulunan ve onları yönelten o büyük kuvvete itimat ederler. O gücü dualarla, ilahilerle, düşüncede yoğunlaşarak, tütün dumanıyla veya ilaçlar ve aletlerle çağırabilirler”.


O gün içinde yazmış olduğum karbon kopyalara uzanarak sayfaları saydı. Yanıtım onu ilgilendirmiyor gibi “Gerçekten bugün bu kadar çok insan ile mi görüştüm?” diye sordu. Hafif bir gülümseme dudaklarına yayıldı, rahat değilmiş gibi görünen iskemlesine geri yaslanarak “Bana tüm müşterilerimle ilgili tuttuğun notlarını getir ama sana hikâyelerini anlatan kişilerinkiler hariç olsun. Sen buraya geldiğinden beri kaç kişiyi tedavi ettiğimi görmek istiyorum” dedi. Ayağa kalktı, benimle birlikte kapıya kadar yürüdü ve “Hepsini avluya getir. Candelaria’ya da söyle gelsin, yardım etmesini istiyorum” dedi.


Tüm notları toparlamam yaklaşık bir saatimi aldı. Hatıra defterimin haricinde her şeyi avluya taşıdım. Dona Mercedes ve Candelaria orada beni bekliyorlardı. Dona Mercedes önüne bırakmış olduğum kâğıt yığınına bakarak “Bu kadar mı?” diye sordu. Cevabımı beklemeden Candelaria’ya kâğıtları avlunun ucundaki çelik bidona doldurmasını emretti. Bu işi bitirir bitirmez Candelaria yanıma gelip kilimin üstüne oturdu. Yeniden hamağına uzanmış olan dona Mercedes’e yüzümüzü döndük.


Dona Mercedes bana doğru “Burada kalmanın nedeninin, atalarımın ruhunun seni himayesine almış olmalarından kaynaklandığını sana daha önce söyledim. Dün geceden beri hayalet tarafından seçilmiş bir medyumsun ve medyumlar şifa hakkında not tutmazlar. Bunun düşüncesi bile iğrençtir” dedi.


Hamağından kalktı ve notlarımın olduğu bidona doğru yürüdü. Ancak o anda ne yapmak istediğinin şuuruna vardım. Bir bıçakla sicimi kesti ve bidona avuç dolusu kâğıtlar saçtı. Büyülenmiş gibi, bidondan dumanların yükseldiğini izledim. İçinde ateş olduğunu daha önce fark etmemiştim. Çalışmalarımın bir kısmını olsun kurtarabilmek için ayağa fırladım.


Candelaria’nın sözleri benim bidona koşmamı engelledi. “Eğer bunu yaparsan burayı derhal terk etmen gerekecek” dedi ve gülümseyerek oturmam anlamında kilimin yan kısmına eliyle hafifçe vurdu. O anda artık yapabileceğim hiçbir şeyin kalmadığını anladım.



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön