ÖLÜMÜ SEZMEK
Bizden bir insandı geçen gün ölen
Yattığı yataklar şimdi huzursuz
Gördüm onu ben gözleriydi gülen
Hangi ışık yansa oda hep nursuz
Bilmedim karanlık büyük bir şölen
Odası sessiz değil geceleri
Sanki ayet okuyan güçsüz bir ses
Korkuttukça güçlenir heceleri
Kapı ardındaki topraklı nefes
Çözüyor cevapsız bilmeceleri
Sabrı da bilmiş tattığı elemde
Her tadışta hayatın neşesini
Kıvrılan zevklerini bu âlemde
Belki bırakılmaz bir şişesini
Gördüm ki silip atmış bir kalemde
Bir gerçeği anlattı anlatacak
Kuytu rüyalardan gelen yankısı
O rüyada ben asker o ses kaçak
Tutuyorum ancak meçhul bir yası
Bu yas bir şeyleri aydınlatacak
Burasıda şiir sayfası olsun o zaman, şairlerin izini sürelim...
Ödünç Hayatlar
Kalırsam düşlerimi, arzularımı hep ertelemek zorunda kalacağım..
Bahar bulaştı ya hayata, ağaca, suya, içimde öyle bir seyahat kımıldıyor ki, diren direnebilirsen...
Yüreğim bavulunu toplamış çoktan; ruhum sırtlamış çantasını...
"Uzaklar" çekiyor içimdeki seyyahın tasmasını...
(8.Kitap 107)
“Şiiri sevmemin birçok nedeni olduğunu sana daha önce de söylemiştim,” dedi. “Onlarla yaptığım şey, kendi izimi sürmek. Onlar yoluyla kendime darbe indiriyorum. Sen bana şiir okurken, dinler ve içsel konuşmamı keserek iç sessizliğimin ivme kazanmasını sağlarım. Şiir ve iç sessizliğin birleşmesi darbeyi indiriyor.”
Şairlerin farkında olmaksızın büyücülerin dünyası için özlem çektiklerini söyledi. Bilgi yolunda yürüyen büyücüler olmadıkları için tüm sahip oldukları şey özlemmiş.
“Bakalım neden bahsettiğim anlayabilecek misin,” dedi, Jose Gorostiza’nın bir şiir kitabını bana uzatırken.
Kitabın işaretli yerini açtım, beğendiği şiiri bana gösterdi.
…bu hiç bitmeyen direngen ölüm,
seni katleden
bu yaşayan ölü, ah Tanrım,
kendi yorucu eserinde,
güllerde, taşlarda,
boyun eğmeyen yıldızlarda
ve yanıp kül olan ette,
şarkılarla tutuşturulan bir şenlik ateşi misali,
bir rüya,
göz kamaştıran bir renk.
…ve sen, kendin,
belki ölmüşsündür orada yüzyılların sonsuzluğunda,
biz bunu bilmeksizin,
biz tortular, kırıntılar, küllerin senin;
sen ki hala buradasın,
kendi ışığınca kandırılan bir yıldız gibi,
bize ulaşan,
o yıldızsız boş ışık,
saklanan
kendi sonsuz felaketinde.
MEDITATIO
Köpeklerin garip alışkanlıklarını dikkatle inceledim de
İnsanların hayvanlardan üstün
Varlıklar olduğu sonucuna vardım
İnsanların garip alışkanlıklarını inceledim de
Ne yalan söyleyeyim dostlar şaşırıp kaldım
(Ezra Pound)
SİSTE
Ne tuhaf, siste yürümek!
Her çalı, her taş ıssız,
Ağaçlar görmüyor birbirini,
Hepsi de yalnız.
Hayatım aydınlıkken henüz
Dostlarımla doluydu dünya.
Çöktü işte şimdi sis,
Biri yok ortalıkta.
Karanlığı bilmeyen
Bilge değil, olamaz.
İnsanı ayıran her şeyden,
Karanlık: hafif, kaçınılmaz.
Siste yürümek ne tuhaf!
Yalnız olmaktır yaşamak.
Kimse kimseyi tanımaz,
Herkes yalnız.