Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

armando torres nagual ile karsilasma kisisel olmayan bir olusum


Kişisel Olmayan Bir Oluşum

Carlos açıkça belirtti:''Nagual Kuralı'nın amacı klanlar yaratmaktır;yani bu büyüklük içinde uçmaya müktedir kendi kendinin bilincinde oluşumlar.Böyle oluşumlar,bireysel niyetleri birbirine uyan bir savaşçılar grubu birleşiminden gelir.Bu anlayışın amacı,bilincin insani olmayan bir boyutunu ölümsüzleştirmektir.''''İnsani olmayan mı ?'' diye sordum hayretler içinde.''Bu doğru.Hedef,artık kişisel olmayan bir boyuttur.İnsanoğlu ne kadar süre için olursa olsun kozmik bilinç aleminde _ Don Juan'ın ''üçüncü dikkat'' dediği aşamaya - girmeye ve orada kalmaya muktedir değil.Ya oradan çıkıyor ve orayı unutuyoruz,ya da orada kalır ve nüfuz edilemez denizle birleşiyoruz.Fakat bize hükmeden erk,münferit antiteler içinde azalar gibi işlev gören oluşumlar yaratarak,bu kısıtlamalardan sıyrılıp gitmenin aracını ortaya koydu.


Bu oluşmların merkezinde,kökten yeni bir dikkat,bilinmeyenin keşfine yönelmiş niyet ve başka türlü tanıyamayacağımız grup halinde araştırma yaratılır.Bireysellik duygularının artık fiili etkinliği yok,zira yerini çok daha yeğin bir şeye bırakıyor:Her şeyin bir parçası olarak,ortalama hiç bir insanın tahayyül edemeyeciği bir enerji durumu olarak yaşamak.Hiç bir rutün hiçbir ego,hiçbir cehalet,dolayısıyla yorumlama yok.Oluşumun bu tibi;uçsuz bucaksız bilinç yolu üzerinde sadece bir aşamadır,ama insanoğlu sıfatıyla bizler için bu aşama kesindir.''


Carlos'a bir klan bilincinin nasıl işlev gördüğünü sordum.


Bana fizik benden üzerinde bir örneksemede bulundu:''Anlaşılmaz bir biçimde olmasına karşın,hücrelerinimizin her biri kendi biriminin bilincindedir ve belirli sınırlar içerisinde bağımsızca hareket edebilirler.Bununla beraber,onların bireysel niyeti, 'ben' dediğimiz bütünü biçimlendirmek olan yüksek bir amaca bağlıdır.


Küresel amacı fark etmenin inanılmaz tamamlanmasına vardığımızda,yüksek evrimsel bir hattı algılayabiliriz.Günlük dünyamızın çıkarlarının çok uzağında amaçları olan bir yaşam biçimini yaratarak,kendi bütünlüğümüzden olan tek bir hücrenin bilinci gibi,tamamlayıcı enerjisel varlıklarımızla bütünleşmiş olmanın olanağını algılarız.Yeni görücüler bu hayat biçimine nagual klanı diyorlar.''


''Bizim tamamlayıcı enerjisel varlıklarımız kim?''''Aralarında tamamlanmış ışıldayan karaktersitiklere sahip olan insaoğulları.Enerji mükerrerdir;o paylaştığımız modelleri yaratır.Genel olarak,erkek ve kadın nagual tarafından sentezlenmiş,on iki varyantlı dört temel ışıldayan modelin var olduğu söylenebilir.Bir tonal kendi katagorisinin ideal ışıltısına yaklaştığında,yüksek bir bilinç derecesi ortaya çıkar.


İdeal modeller karşı karşıya geldikleri zaman birleşirler.İnsanlar arasındaki çekim hisleri,enerji kalıplarının kaynaşmasının sonucu olarak açıklanabilir.Normal olarak,böylesi kaynaşma sınırlıdır,fakat bazen ani bir dalga ve açıklanamaz bir sempati meydana gelir;bir görücü enerjinin bir mütekabiliyet eyleminin meydana geldiğini söyleyecektir.


Bir klanın savaşçıları,bir yara ve bir erk biriktirme duygusu içinde,ilişkilerinin en uygun sonuçlarını ürettiği böyle bir tarzda bir araya gelirler.


Nagual işi için ışıldayan karakteristikte mevcut bedenler bulmak zor;dünyevi hayatla biçimi bozulmuş tonallar bulmak ise olağandır.Ama bir nagual,klanını bütünleştirebildiği zaman,savaşçıların enerjisi kaynaşır.Onlar bireyselliklerini yüksek bir amaca feda ederler ve artık değerli yalnızlıklarına geri dönmeleri olası değildir,bu onlar için sadece ölüm anlamına gelecektir.Bir klanın kişiliklerden oluşmadığını,daha çok insani olmayan kapasitelerle,tek bir canlı oluşum olduğunu söyleyebiliriz.''



Burada sözü esilen "klan" bizim kültürümüzde "Tarikat" şeklinde gerçekleşmiştir. Nagual olan Lider'e Mürşit denir ve aynen Nagual gibi örnek olarak yönetir. Onun boyutuna "İnsan-i Kâmil" boyutu denir. Anlamı kemale ermiş, olgunlaşmış ve örnek olmayı başarmış kişi demektir.


Kendi kültürümüzü tanımadığımız için Tarikatleri sadece dini boyutlarıyla kabul ediyoruz. Halbuki onların kökeninde Asya Şamanizmi vardır ve İslam'ın ilkeleri üzerine oluşturulmuş sağlam bir yapıdır.


sevgi ve selamlar, Haluk Berkmen



Haluk Berkmen

Sevgi ve Selamlar bizden...






Hallac-ı Mansur, Tebrizli Şems bi başka gerçekliğin olduğunu biliyorlardı. Bi tarikat kurmadılar bildiğim kadarıyla.Bi başka gerçeklikte ayağımızı sağlam basacağımız hiç bi temel yok.Bu nedenle tarikatlarla hiç benzerliği yok. Klan soyut uçuşu gerçekleştirerek bilinci ölümsüzleştirecek olan, benlikten kurtulmuş 'insan'lardan oluşur ve bu kişiler niyet tarafından seçilir ve bir araya getirilir. Gündelik dünyadaki insanlarla kendilerini tanıtmadan gerektiği kadar temasta bulunurlar. Kitaplardan anladığım bu şekilde.Bu nedenle bildiğim tarikatlar hiç benzemiyor klana. Kültürümüzde bilmediğim tarikat varsa klana benzeyen, sevindirici bi şey.



Tüm gizem iki kelime ile basite indirgenme tehlikesi ile karşı karşıya... Bazen açıklamak isteriz ama bu bize yetmeyince "evet işte durum sadece bu" deyiverip rahatlarız.



Nagual yada nagualizm DJ.' na ait bir kavramdır. Hemen hemen aynı coğrafyada CC.' ya benzer bir çalışmayı yapan Victor Sanchez ise aynı tanımları kullanmıyor. VS.'de uzun yıllar şamanların arasında zaman geçirmiş. Teknikler "ritüeller" aynı olsa da tanımlar farklıdır. Haluk Berkmen' nin ifadesine katılıyorum. Her tarikatin tekniği "ritüeli" farklıdır. Buna "niyet" te diyebiliriz. Sonsuzluğun içerisinde tek bir niyetten bahsetmek anlamsız olur. Bu yol "niyet" DJ.' nın yoludur...



Geçenlerde internette "muz tarikatı" nı gördüm, çok iğrenç şeyler yapıyorlardı, vay Don Juan vay demek bizi tarikata sokmuş... öptürmese bari iyi olacak :)



farklılığı ya da aynılığı belirleyen şey teknikler değildir.neyi hedefledikleridir farkı yaratan. dj nin teknikleri ile madde büyücüsü de olunur soyut büyücüsüde. soyut mu somut mu oldukları önemlidir yani özgürlüğü hedeflemişler mi yoksa hala kişisel önemliliği büyütmekle mi meşguller 'tarikat'larında ona bakmak lazım. öğretmenler çarıkları türbe olsun mu istiyor öğrencisine, yoksa çarıklarımdan türbe yapmasın diye mi uğraşıyor... bi sürü şeye bakmak lazım.babadan oğula mı geçiyor, kadınlarda var mı.. fark o kadar bariz ki o tarikatları kendi içinde kıyaslamak lazım. soyut özgürlüğü hedefleyenler apayrı bi yoldalar



Kurala göre eski görücüler iz sürmeyi es geçip yok olmuşlar. Yeni görücüler de iz sürme sanatını geliştirmişler. Peki her şey bu kadar mı, geliştirilecek bir şey kalmadı mı? Sanırım bizim zamanımızda da görücülerin başarısız olmasını sağlayacak ve bizden öncekilerin keşfedemedikleri birşeyler var.



öğren, yap, deneyimle, ve açıkla. Çeşitli teoriler yalnızca bilgi kirliliği oluşturur. Eğer tarikatsa kur tarikatını, eğer klansa kur klanını. Ama yararsız benzetmeler boşa zaman kaybı.



Eski görücülerin bir hatası da öğretiyi kendi soylarından gelen akrabalarına veya kendi seçtikleri kişilere aktarmışlar ve keyfi adam seçme sonucunda oluşturulmuş bu guruplar bilgileri geliştirecekleri yerde, baş başa verip kendilerini geliştirmekten bahsediyorlarmış. Ve sonundan kökten yıkıma uğramışlar, sonuç felaket olmuş.(Florinda-rüya görücü) Kural basit, kişisel seçimler, tercihler yok. Yeni büyücülerin seçimleri ise tin tarafından oluşturulmuş.



bu bilgiyi öğrenmek ve uygulamak gündelik dünya bilgisini öğrenip uygulamaya benzemiyor. enerji biriktirebildikçe öğreniyor ve uyguluyorsun. enerji biriktirmenin tek yolu da benlikten kurtulmak. enerjin yoksa bu bilgileri öğrenemezsin tek yolu sessizce benlikten kurtulmak. bunlar yoksa soyutun bilgisi asla kendini açmıyor. enerjiyi kandırmanın bi yolu yok. zaman kaybı olup olmadığını anlamanın yolu; yol yürek taşıyor mu sevinç duyuyormusun yolda yürüken .evetse yıllarda sürse arayış, zaman kaybı değildir. Önemli olan yolda olmak. don Juan Castenad ya uygun yer bulmayı öğretirken önemli olan yeri bulman değil bulmaya çalışman diyor .zaten içindeyiz aradığımız şeyin. farkında değiliz farkına varmak önemli olan,tüm çaba bunun için



Önemli olan yolda yürümekse neden bazı çömezler kandırılmış, bazılarına da direkt açıklanmış. Amaç sadece ortaya bir öğreti sunmaksa, bol bol kitaplar yazıp sadece bunları bilin yeter, derdik olur biterdi. Ama amaç gelişimse durum farklı bir boyuta gidiyor, enerjinin dikkatli kullanımı ve gereksiz, pratik olmayan işlerde zaman harcamamak.



bazı çömezler yola girmeleri için kandırılmış. önemli olan farkındalık kazanmak bedenin duyumsamasını sağlamak.derye içinde olup deryayı bilmeyen balıklar gibiyiz suda olduğunu farketmek istemek yola girmek demek ondan sonrası hep farkındalık kazanmak için çabalamaktan ibaret. duyumsadıktan sonra ister derede yüz ister okyanusları hedefle kişinin erkine bağlı bu. yola girmek kolay bi şey değil. bunca bilgiye rağmen hangimiz yola girebildik. yaraşıklı bi düşmanımız da yok ki gerekli motivasyonu sağlasın. biz kanmak zorundayız. bizi kandıracak kimse yok



sen kendi açından konuş, ben kandırıldım mesela



senin kararlılığını farketmemek mümkün değil:)



Bende öyle düşünüyorum



Konu ile ilgili olarak genel bir soru sormak istiyorum, Castaneda'yı, Don Juan'ın çömezi olarak belirleyen neydi diye bir soru sorsam, hatırladığınız kadarıyla ne söylerdiniz? (not: delias aynı numarayı iki kere yemezler :) )



Otogarda görüştüklerinde Don Juan onu çömez olarak seçiyor.



meydan okuma kapasitesi. bunu don Juan kitabın bi yerinde anıştırıyor.



ussallığı da dünyayı durdurma konusunda dezavantaj olsa dahi çözümleyici zihin anlamında çömez olarak seçilmesinde etkili olduğunu yine kitaptaki diyaloglarından anlıyoruz. yanlış hatırlamıyorsam cc şüpheciliğinin gelişmesine engel olduğunu söylediğinde, don juan şüpheciliğinin aynı zamanda onun büyücü olma konusunda avantajı olduğunu söylüyor. karşıtlar dizgesi: hem analitik bi zihnin olacak hem akıl devre dışı kalacak



Çömezler kişilik özelliklerine bakılarak seçilmedi ki. Bu tip kişilik değerlendirilmeleri çömez seçildikten sonra yapılmıştır. Çömezin eğitimi bu özelliklere dayanılarak yapılıyor. Kimsenin kara kaşını kara gözünü beğenerek seçim yapılmadı. Kitaplarda her çömezin büyücülerin dünyasına katılması ile ilgili kısa açıklamalar var.



enerjisel yapısı nagual olmaya uygun bi adam gördü don Juan ama yaşantısından son derece memnun bi kişi olması nedeniyle o adamı seçmedi. DJ'nin dünyadaki zamanı az kalmıştı ve bi nagual adam bulmak zorundaydı buna rağmen o adamı seçmedi. Castenada da bi kadın getirdi büyücü topluluğuna ama büyücü topluluğu o kadını kabul etmedi. Nagual, çömez adayının tüm potansiyelini görebiliyor.Bu nedenle şansa bırakmıyorlar doğru kişi olup olmamasını. Bu seçilme olayı benim için şu açıdan önemli: kitaplardaki çömezlik sürecine paralel bi süreç yaşadığını düşünüyorum günümüzde ki çömezlerin.(günümüze uyarlanmış haliyle.) Bu nedenle beni seçecek bi nagual olmadığına göre, tin benim yoluma çıkmayacağına göre tinin yoluna ben çıkmalıyım. nasıl olmalıyım ki tinin dikkatini çekebileyim diye düşünürken kitaptaki büyücü adaylarını tin için seçilir kılan özelliğin meydan okuma kapasitelerinin olup olmaması olduğunu satırlarda ve satır aralarında okudum. O halde yapacağım şey şayet varsa meydan okuma kapasitemin olduğunu göstermek. günlük dünyanın taleplerine cevap vermemek, etkilere beklenilen tepkileri vermemek sürünün içinde kalıp sürüden ayrı durmak günlük dünyaya meydan okumak anlamına geliyordu benim için. Bu sürüden ayrı kalmanın dayanılmaz acılarına ve sonuçlarına katlanabilirsem kendime acımadan sorumluluğunu taşıyarak, bu beni tinin yoluna çıkarır diye düşünüyorum. yola çıktığımda ölüm ya da bilincin ölümsüzlük armağanı karşılar beni. Bu benim mativasyon kaynağım.. beni gayretlendiriyor...gayretlenmeye ihtiyaç duymayanlara ne mutlu.



Meydan okuma kapasitesinin bir kriter olduğunu düşünmüyorum. Bu etken sadece kişisel değerlendirmelerde geçerli olabilir. Kitaplarda bağzı çömezlerin beklenmeyen bir performans sergilediğini okumuşsunuzdur. Mesela Eligio, Dona Soledad. Bunların o seviyelere çıkabileceği önceden belli olmayan bir durumdu. Konumuz olan çömezin seçilmesinde tin temel taşımız. Çömezler tin tarafından seçiliyor, evet. Castaneda kendiside çömez beklemiş fakat "nagual ile karşılaşma" kitabında belirttiği gibi buna yönelik bir işaret almadığını belirtiyor. İşaretler, yoralar, belirtiler, tinin anıştırmaları...



Tüm seçilenlerin dayanak noktası zaten tin oluyor. Büyücüler tini; kendi denetim, karar ve isteklerinin dışında, kesinlikle kişisel olmayan bir erk veya güç diye açıklıyorlar. Sanırım bu da kusursuz büyücülerin eylemlerini belirleyen etmen.



Tinin nagual Julian’a gösterdiği ilk işaret, don Juan’ın vurulup yattığı yerden birkaç metre uzakta, yolun üzerinde oluşan, külâh şeklinde küçük bir hortum olmuş. İkinci işaret, silâh sesini duymadan birkaç dakika önce nagual Julian’in aklından geçen, bir çömez edinme vaktinin geldiği düşüncesiymiş. Ardından, saklanmak yerine, koşup silâhlı adamla kavgaya tutuşması da tinin verdiği üçüncü işaretmiş. Çünkü, birisiyle böyle bir kavgaya tutuşmak, hiçbir büyücünün, en azından bir nagual’ın yapmaması gereken bir şeymiş.Nagual Julian bu durumu değerlendirdiğinde don Juan’ı gördüğü zaman tinin neden belirdiğini anlamış: don Juan, kendisinin nagual çömezi olabilecek mükemmel nitelikte çift bir varlıkmış.

Don Juan’in anlattıkları kafama birtakım soruların üşüşmesine neden oldu. Büyücüler bazı işaretleri yanlış anlayamaz mıydı? Don Juan, sorumun oldukça mantıklı görünmesine rağmen, sorduğum soruların çoğunluğu gibi, konuyla ilgisiz olduğunu çünkü onları günlük yaşam deneyimlerime dayandırdığımı söyledi. Böylece, sorularım, her zaman denenmiş yöntemler, atılabilecek adımlar, titiz kurallar hakkında oluyor, büyücülüğün ilkeleriyle ilişkili olmuyormuş. Hatam, olayları değerlendirirken büyücüler dünyasındaki deneyimlerimi işin içine katmamakmış.

Sonra, büyücülerin işaretleri yanlış yorumlaması olasılığı hakkındaki sorumu yanıtladı. Bir büyücü, bir işareti yorumlarken, onun anlamını, bunu nasıl bildiği hakkında herhangi bir fikri olmaksızın bilirmiş. Bu, niyet ile olan bağlantının çarpıcı yönlerinden biriymiş. Büyücülerin olayları dolaysız olarak bilme yetileri varmış. Bağlantı hattının gücü ve doğruluğundan kuşku duymazlarmış. Herkesin ‘sezgi’ olarak bildiği şey, niyet ile olan bağlantımızın canlanmasından başka bir şey değilmiş. Ve büyücüler,bu bağlantıyı, aralarındaki bağı güçlendirmek ve anlamak için pür dikkat gözlediklerinden, yanılmaz ve her şeyi doğru biçimde sezebilirlermiş. Yoraları anlamlandırmak büyücüler için olağan işlerden biriymiş. Yanlış yolumlamalar, sadece büyücünün kişisel duygularının işin içine girip niyet ile olan bağını bulanıklaştırması durumunda ortaya çıkabilirmiş. Yoksa, onların bilgisi tamamen doğru olur ve işe yararmış.


..."İşimiz bitene dek dırdır etmeden oturacaksın şurda!” dedi, buyruk verircesine. “Bi yora bekliyoruz; o olmadan kaldığımız yerden devam edemeyiz, çünkü beni bulmuş olman yeterli değil, tıpkı o gün çölde Genaro’yu bulmuş olmanın yetmediği gibi."



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön