Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

13 bolum


13.BÖLÜM


3 .9.69 yeni bir görme deneyimi. Gövdenin uyuşması, ara sıra anımsanan görüntüler , bilinçle bilinçsizlik arasında geliş gidişler...Dokunma duyusunun yitimi...


“ Benimle konuşur gibi geliyordu ama , söylediği sözcüklerin neler olduğunu pek anımsayamıyorum. Ne var ki, söylediklerini tam olarak anlamış gibi bir duygu içindeydim.(...) Sanki sözcükleri uzaklaşan bir trenin vagonlarıydı da , son sözcüğü , en arkadaki vagonun kare biçimindeki görüntüsünü almıştı. Söylediği son sözcüğü biliyordum, ama onu dile getiremiyor , açık açık düşünemiyordum. bir tür yarı uyanık durumdaydım ve sözcük treni imgesi bir düş gibi geçmekteydi.”


Yeniden don Juan' a bakmalar , görüntüler...Sınırlarını kendi belirleyen sınırsız ve devinen ışık dalgaları..


(...)


“Tam karşımda , 200 m kadar ileride büyükçe , upuzun bir tepe vardı. Tüm yamacı sürülmüştü. Toprağı sürmüş olan traktörün açtığı yatay izler yamacın en altında ta tepeye değin birbirine koşut çizgiler oluşturmaktaydı. Tarladaki bir sürü ufak taşın ve üç tane irice kayanın boydan boya uzanan bu çizgilerin akışını kesmekte olduğu dikkatimi çekmişti.”


(Genel olarak görüntüleri izlemekte olan Castaneda' nın dikkatini çekmesi... Dikkat çeker mi?)


ADAMLA KARŞILAŞMA


“O tarlada bir adam görüyor musun?”

“O tarlada bir adam bulunduğunu söylemek istiyordum ; ama bu sözcükleri seslendiremiyordum.”

(...)

“Tüm ayrıntıları izle. Ölüm kalım sorunudur bu senin için.”

(...)

“...Bir Meksika köylüsü gibi giyinmişti bu adam ; çarıklı ,açık gri pantolonlu , uzun kollu bej gömlekli. Başında hasır şapka vardı;sağ omuzuna astığı açık kahverengi bir heybe taşımaktaydı.”

(...)

“...Sonra dikilerek heybesinden bir ip çıkarıp sol eline doladı....”

“... Başını, irkilmiş gibiler de, öyle bir oynatmıştı ki, beni görmüş olduğunu kesinlikle anlamıştım. Sol kolunu öne doğru uzatıp yeri gösterircesine tuttu ve kolunu hep öyle tuta tuta bana doğru ilerlemeye başladı.”

(...)

Eve dönüş , don Juan 'nın koruma çabaları uyanık tutma ve ayıltma çabaları. Gözünü kapalı tutmasını salık vererek ,saatlerce suya daldırıp çıkartarak canlanmasını sağlar.


“Gözlerimi açmamla karşımdaki şeyleri görmem ve geriye fırlayıp don Juan' ın bacaklarına sarılmam bir olmuştu. Son derece afallatıcı bir şeyle karşı karşıyaydım. don Juan parmaklarının boğum yeriyle tepeme vurdu.(...)Gözlerimi açtığımda daha önce izlemiş olduğum sahnenin tıpkısını görmüştüm. Aynı adam vardı gene. Ama bu kez bana dokunurcasına yakındı . Yüzünü de görmüştüm. Bildik bir yüzdü bu. Adı dilimin ucundaydı sanki. don Juan kafamı kütletir kütletmez yok olmuştu bu sahne.”


(...)

Sonra algı karmaşası ve duyulara güvensizlik ^sezgi diyor amma...^ don Juan'ın çabaları. Kütük , kütüğü söker ya da suya bakmama çabaları , dünyanın sert yanıyla ilişkiye geçerek esriklikten çıkarma mı yoksa ; sonuç yemek yemeli insan... Tarihi bir soru olarak , “Ne olmuştu bana?” 'Bana ne olmuştu?'


“Beni tüttürmüştün, sonra da o dostu tüttürdün”

(...)

“Yani tarladaki o adamı mı?”

“Ne adamı!.Adam falan değildi o ; seni çağıran bi dosttu. “

(...)(Dostun aynı yöreden olmadığını açıklar.(?))Yakında oraya gidebileceklerini belirtir, don Juan


“Görmeyi öğreniyordun , hepsi o kadar .Ama düşkünlüğün yüzünden şimdi başın dertte. Korkuya kaptırdın kendini....”(...)


Onu 'saydam yumurta ' biçiminde görmeme ramak kalmıştı. O da ramakla ilgili görüşüme, birkaç bin fırın ekmeği önüme sürerek yanıt verdi. (Gözü olan dinlesin)

(...)

“Seni çağırıyordu o dost , sana yaklaştığında başını çevirtmemin nedeni sana bi zarar verecek olması değildi; beklemen daha iyi olacaktı da ondan yapmıştım bunu.


NE ACELEN VAR Kİ!


Bi savaşçı hiçbi zaman aylak gezmez , acele de etmez. Bi dostun hazırlıksız olarak karşılanması , osuruğunla bi aslana saldırmaya benzer.”

(...)

“Dost sana gelirdi, korkudan geberirdin. Seni yalnız bulsaydı, ölmen işten bile sayılmazdı.(Dostun dostane olmayan tutumu kaygı verici , ancak kaygılanmamalı insanasılsaherkesgörmeyecek)

(...)


“ O yaptığı şeylerin bir anlamı var mıdır?”

“Anlattıklarına bakılırsa seni tutmuşa , sevmişe benzer. Bi Peri tuzağı'yla bi heybe edinmeni anlatmış sana ; ama bu yöreden olmayacak, onun heybesi başka yerden gelme.

Üç engel var önünde seni durduran ; tarladaki üç kaya .Sana en uygun güçleri de sulak vadilerde bulacağın kesin. Sahnedeki , öbür şeyler , onu bulmana yarayacak işaretlerdir. Anladım şimdi neresi o yer. Çok yakında seni oraya götüreceğim.”


Dostla Kastaneda arasındaki ilişkiler (Dost hakkında uyarılar dostun hala dostane olmayan tutumu üzerine öğütler. 'Allah'tan başka dost edinmeyiniz.'ayeti...)Güneydoğu ya dönmeler. don Juan'ın not tutmaya yüreklendirmesi bile var. Uyutmamak için her yol. Yeniden suya gitmeler susuz dönmeler.

(...)

”...sanki benliğimin bir yanı bu gizi biliyor da öbür yanlarımın bunu öğrenmesine karşı çıkıyordu. Dostun yüzündeki o tanışlık duygusu bana öyle ürkütücü , öyle uğursuz geliyordu ki , sayrıl bir kara kaygının içine gömülmüş gibiydim. don Juan bunun benim ölümümün yüzü olabileceğini anıştırmıştı. Ok gibi saplanmıştı bu sözleri yüreğime.”


NEDİR ÖLÜM ,DON JUAN?

NEDİR ÖLÜM ,DON JUAN?

SAHİ NEDİR ÖLÜM ,DON JUAN?

Gülerek 'bilmiyorum' demek olabilir mi? Böyle yanıtlar don Juan.

Tibetteki ölüler gelir Mısırdakiler unutulur çünkü çok eskidir o ölüler. Kitap getiremezler!don Juan gidip kendisi getirir o kitabı. Oturur evin içinde Kastaneda , dosttan , düşmandan gizli, sabah ayazında ilk ışıkları günün ; taze ve şiddet yüklü. Günün derdi kendine yeter , büyücülerle uğraşamaz mı denir?Ya da tam tersi ...


Kitabı okurlar ilgilidirler. Okuma bitince , kitap biter.


don Juan yumuşak bir sesle ,

“Neden bu adamlar ölüme, ölüm de yaşam gibi bi şeymiş gibi bakarlar, bilmem.”

Tibetliler görüyorlar mıydı?

don Juan.

“Pek sanmam. İnsan görmeyi öğrenince, artık Hiç bi şeyin önemi kalmaz. Hiç bi şeyin!

Bu Tibetliler görmüş olsalardı, hiç bi şeyin aynı biçimde kalmadığını şıp diye anlarlardı. Bi kez görmeyelim ; artık bi şeyi tanımayız. Yani hiç bi şey, onları görmediğimiz zaman tanımış olduğumuz gibi kalmaz.”


Tibetliler değişik göremez mi herkese göre değişmez mi görmek ? Olabilir elbet. Ama gene de ,bu, yaşamın anlamlarının önemini yitirmesini engellemez.


(Bunca anlamsızlık içinde , gerçekten sancılanıyorum, gerçekten)


“Baksana! Tibetliler , ölümün de yaşama benzediğini ileri sürüyorlar.”


“Ölüm hiç bi şey gibi değildir. Kanımca Tibetliler başka bi şey demek istiyorlar. Her ne halse , bu söyledikleri şey ölüm olamaz.” O zaman ne ola ki bahsettikleri...

“Ola ki, Tibetliler gerçekten görüyorlardır; bu durumda görmüş oldukları şeyleri çok anlamsız bulmuş olmalılar ki kalkıp o saçma yazıları yazmışlar. E, bu da fark etmez onlar için, ve bu nedenle de o yazdıkları pek saçma sayılmaz.”


Pekala sen ne dersin ölüm için

“Ölüm bir dizi yapraktır. Bi dostun yüzüdür ölüm; ufukta parlayan bi bulut , ölüm kulaklarında çınlayan Mescalito'nun sesidir.... Hiç bi şeydir ölüm. Bi hiçlik! Buracıktadır ,

ama burda olmayan bi şey”

(...)

Ama ,dur ,senin ölümünü anlatayım. ANLATMA elbet


“Kişisel bir örnek vermeksizin açıklama yapamam ki!”


(Belki bu cümle ölüme niye Tibetlilerden farklı baktığını açıklamak için iyi bir ipucudur)(Ölümü görmüyor olabilir mi?Ya da ölüm ölünce görülebilecek bir şey mi kim bilir ancak Tibet'in ölüler kitabının anlamakta bir zorluk olduğunu düşündürüyor mu?Niye böyle düşündüm.)


“Oğlum ölürken , onun yaşamının öyle yayıldığını(yaşamla ölümün sis kristalleri gibi birbirine karıştığını) anlattığımda genel bir konuşma yapmıyordum. Kendi oğlumun ölümünü anlatıyordum. Her ne şeyse bu ölüm , onun yaşamının yayılmasına neden olmuştu.”


Bazen tıbben birkaç dakikalığına ölüp sonra yaşama dönenlerin , hiçbir şeyi anımsamadıklarını , bilinçlilik halinin ortadan kalktığına dair bilgilere karşıysa


“Eee doğaldır bu, iki aşaması vardır ölümün. Birinci aşamada bilinçlilik durmuştur. Pek bi şey sayılmaz bu aşama , Mescalito yemenin yarattığı ön duygular gibi...İnsanı sarıveren, mutlu eden, bütünlüğe kavuşturan , (...)toz pembe bir aydınlanma durumu ...Ama bu sığlık geçince bütün bunlar yok olur ve insan başka bir aleme dalıverir. Yeğinlikler , güçler alemidir bu. Mescalito'yla gerçekten bu aşamada karşılaşmış olur insan. İşte ölümde bunun gibidir. Asıl ölüm aşamasıdır bu , ikinci aşamadır. İşte o zaman ölüm sakin bi öfkeyle eziverir bizi de , yaşamımız hiçliğe karışır. (Yaşamımızın hiçliğe karışması , hiç ne ola ki , yok değil hiç.


Nereden biliyorsun tüm bunları ? Dostumdan , kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde apaçık gösterdi ölümünü bana.


(...)


Sonra sana ölümünü anlatayım mı diye sorar

Anlatır,...Ölümün saldırısını, yakalamaya çalışmasını , parlak bir yaprağa benzeyen ufak bir bulutçuk , gökteki bir yüz. Elbette ki otomobilde olacak bu...


(...)


...Ta içine girer de yüz , o zaman çakarsın işte 'yahu bu yüz dostun yüzüdür diye. Ölüm bi hiçti zaten her zaman. Bi hiç! defterinin satırları arasında yitip gitmiş bi noktaydı o zaten.

(...)

“Ölüm karnından dalar insanın içine , istenç aralığından giriverir içine. İstencin bulunduğu yerdir ve hepimiz oradan ölüveririz işte.” “Bir büyücü istencini ayarlayıp , ölümün girmesine göz yumar da , tam yamyassılaşıp yayılışına geçerken , o kusursuz istenci gene egemen olup o sisleri yeniden o kişiye dönüştürür.”

(...)

“Büyücüyü derli toplu tutan şey , istencidir.”...


Artık geçmiştir günün tehlikeli ışıkları , konuşma ,oyalama oyalanma zamanı bitmiştir, suya dokunulmaması yeterlidir dostun etkisinden çıkmak için.


“Büyücü olmak pis iştir. Görmeyi öğrenmek çok daha iyi bir uğraş olduğunu söylemiştim sana. Her şeydir gören insan ; ona oranla bi büyücü, zavallı bi durumdadır.


Nedir bu büyücülük


“Büyücülük , insanın istencini bi açkı düğümde toplamasıdır, bi işe karışmaktır büyücülük.Bi büyücü arar arar da değiştirmek istediği bi açkı düğüm bulur ve istencini onun istencini

onun üstünde toplar. Büyücülerin görmesi gerekmez büyücü olmaları için . Salt istencini kullanmayı bilmesi , yeterlidir bi iş için.”


Bunun ritüeli , don Juan'ın karga olması ,arabanın çalışmasını engellemesi...


Burhan Ersan



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön