Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

sessizlik


Neden yeni tanıştığımız insanlarla sürekli konuşmak zorunda hissederiz kendimizi?

Bunun ardına gizlenenin ne olduğunu hiç düşündünüz mü?

yeni tanıştığınız ya da tanıdığınız bir insanla, durumu açıklamadan ve konuşmadan ne kadar vakit geçirebileceğinizi bir deneyin isterseniz. Ben deniyorum. Ve dünyayı algılama biçimimiz konusunda çok şey öğretiyor bu bana.

İnsanlar, sessizliğinizi kendilerine karşı takınılmış negatif bir tavır olarak görüyorlar çoğu zaman. Ya da canınızın bir şeye sıkkın olduğuna karar veriyorlar.

Siz sessiz kaldıkça durmadan mantık yürütüyorlar.

Durmadan bu sessizliğin ne anlama geldiğini düşünüyorlar,

sonra da sizin kendi düşündükleri şeyi yapmakta olduğunuzdan emin oluyorlar. bundan bir an olsun şüphe duymuyorlar.

Sizin sessizliğinizi bir şeye yoruyorlar ve sonra onun öyle olması için bilinçsizce ellerinden geleni yapıyorlar.

Aynı şeyi dünyaya da yapıyoruz. Dünya sessizce kendini sunuyor bize, ama bizler sadece kendi yorumlarımızın yansımalarını görüyoruz dünyada.


Nadiren de olsa bu sessizliğime sessizce karşılık veren insanlar oldu. Saatlerce sessizce vakit geçirdik.

Bu insanların çok hafif ve akıcı insanlar olduklarını belirtmeliyim... Bunu denemiş olanlar ya da deneyecek olanlar kendi deneyimlerini paylaşırlarsa sevinirim.


(Ixtlan)



Seslerle ilgili ilk aklıma gelen çocukken gerçi büyüsekde farketmiyor, gece hatta gündüz mezarlıktan tek başımıza geçerken çoğumuzun duyduğu ses çıkarma isteği...

Bu istek yaşamın her alanında korkuları bastırmak gibi görünsede aslında tam tersi bir biçimde korkumuzla uyumlanmayı böylece gerçekle karşılaşmamızı önleme çabamızın bir sonucu gibi görünmekte...

İki kişinin konuşmadan durabilme becerisi, kendinle ve çevreyle uyumlu olmanın bir ifadesidir.

Karşınızdaki kişiyle konuşarak kendinizi yeniden ve bir kez daha onun gözünde oldurarak , olduğunuz durumu ve kendi tanımlamanızı sağlamlaştırmaya yönelik bir çabaya gireriz. Böylece yaptığımız tanımlamayla kendimizi güvende ve sağlam bir zeminde hissederiz. Tam tersi bir durumda kendini tanımlamayan ve böylece sizin tanımlayamadığınız biri, bu oldurma ve böylece bir yere yerleştirerek sağlamlaştırma sürecini , sabitlenmiş herşey yerli yerinde olan değişmez dünya anlayışımızı sarsar.

Sürekliliği olmayan , oynak bir dünya da yaşamaksa, özgürlüğü varoluşun temeli olarak görenler için mümkün olabilir.


(yunus)



yunus'un yorumu çok yerinde. kendimize ait bir benlik tanımımız var. bunu sürdürmek ve savunmak için göze alamayacağımız şey yok gibi. o tanımın onaylanmadığı her durum bizim için ölümle yüzleşmek gibi. aslında derin düzeyde hepimiz onun salt bir tanım olduğunu ve somut bir gerçekliği olmadığını biliyoruz. doğal olarak, olmayan bir şeyi var göstermek ve durmaksızın savunmak maharet ister. benliğimizin, var olduğuna ikna olmamız için, ihtiyaç duyduğu onaylanmayı elde etmek için kızıyoruz, güceniyoruz, depresyona giriyoruz, kendimize ve çevremizdekilere zarar veriyoruz. insanlık olarak ne kadar çok enerjiyi bu yolda harcıyoruz.


(ixtlan)



Ben tam anlayamadım. Yazı aslında çok güzel. Ama, yer, zaman, kişi gibi faktörlerden bir belirti olmayınca ben pek ne demek istediğini çözemedim. Aslında "insanlar konuşa konuşa anlaşır" diye bir deyimimiz var. Şimdi bu deyimi çöpe mi atalım?

Şehirlerarası otobüs, tren veya uçak gibi taşıtta yanınıza oturmuş herhangi birindense farklı,

Evinize misafir gelmiş birinden bahsediyorsak o daha bir farklı durum değilmidir?


(statik)



o deyimi çöpe atmaya gerek olduğunu sanmıyorum, ama insanlar konuşmaktan başka yollarla da anlaşabilir. insanların durmadan konuşup da anlaşamadığı haller öyle çok nadir karşılaşılan bir durum da değildir üstelik.

kişi konusunda söyleyebileceğim şey şu: bu kişinin senin hakkında ne düşündüğünü önemsiyor musun? senin hakkında ne düşündüğünü önemsiyorsan sessizlik her ikiniz için de ilginç bir deneyime dönüşebilir.


(ixtlan)



bana sadece fırtına öncesi sessizliği kazandırdı, ne zaman bir sessizlik olsa kız çocuğu doğdu deriz;)) şaka bir yana.. sevdiklerimin yanında hiç bir güç beni susturamaz. Ne zaman negatif enerji alsam, o zamanda hiç bir güç beni konuşturamaz.

Bazende, dediğim gibi, anlamsız bir sessizlik olsa, kesin fırtına kopacak demektir;))


(statik)



senin yanında sessiz kalacak arkadaşlar için iyi bir uyarı olmuş bu statik. baksana, sessizlik negatif enerjiyle ya da kopacak fırtınayla eşleşmiş sende. bak konuşuyor, ha o zaman seviyor, aaa sustu kesin bir problem var. halbuki konu da buydu galiba. her neyse...


(ixtlan)



Ne güzel bir yazıymış bu. Gizli bir anlaşmaya davet eder gibi sanki. Sessizliğe yer açalım diyorsunuz ixtlan. Ancak sessizlikte bir amaç olmalı. Sessizlik karşıdakine karşı bir tavır değilse -ki yazı kendi sessizliğimizle ilgili- yorumlamayı durdurmak amaçlanıyor. Yoksa yeni tanıştığın insana sessiz kalmak, onunla iletişim kurmamak bir metafor değil de nedir?


(nibelunga)



Yalniz yeni tanistiklarimizla yada cesitli tanidiklarla degil , kendi kendimizede gevezelik ediyoruz.

Baskalari ile gereksiz sohbet aliskanliginin ustesinden rahatlikla gelebiliriz. (Boris Vian in bir tren kompartmaninda gecen bir oykusu vardi , aklima geldi oyle konu uzerine harika bir ornek )


Kendi icsel gevezeligimizi durdurmak coook zor.( aahh CC )


(stalker)



Bunun bir adım ilerisi de var; "az konuşuyorsunuz" örneğin, yine aynı tepkiler gelişiyor. Yani ille de karşındakine eşit bir şeyler konuşmak zorundasınız gibi, sizden bunu bekliyorlar. Hatta bu konuda zorluyorlar sizi ve zaman zaman da bu zorlama karşısında yenik düşüyorsunuz. Hele de karşınızdaki "az-öz konuşmadan" anlamayan, her şeyi bildiğini sanan ama aslında hiç bir şeyi de bilmeyen bir şarlatansa, işte o an dünyanın en ağır işkencesi altındasınız demektir bu.


Elbette bu tür insanlarla tanışmak ve onu çekmek zorunda değilsiniz. Ancak başkaca zorunluluklardan dolayı onunla tanışmış ve yine başkaca zorunluluklardan dolayı önünüzdeki zamanı onunla birlikte geçirmek zorundaysanız vay halinize, dümüşsünüz bir kere şahsın eline, her bir hücrenizden bir kilo yağ çıkarmadan bırakmaz sizi...


"Mevlam sabırlar versin" ya da gardiyanların her sayım sonrası dediği gibi; "Allah kurtarsın!"...


(Hüseyin Aktaş)



Ben tanıdığım insanlara sessiz kaldığım zaman da aynı tepkileri aldım. "Neyin var, iyi misin, canın bir şeye mi sıkkın, bana mı kızdın" türü sorular aldım. Yani alışagelmişin dışında sessiz olduğum zamanlar, böyle tepkilerle karşılaşmayı doğal buluyorum. Ancak bu bana iyi geliyor, tepkisel bile olsa.


(peyote)



sessiz kalmak bana göre şikayet belirtir..


ama ne derece sessizlikten bahsettiğimiz de önemli bazı insanlar konuşmayı sevmez..ama sıfır veya sıfıra yakın sessizlik hayra alamet sayılamaz.


(Baal)



Etkisi yüksek birkaç deneyimim olmuştu :))

Bir tanesinde karşılaştığım kişi ile yan yana yürüyorduk. Birbirimiz hakkında fazla bilgimiz olmasa da konuşma açılması için zaman kolluyordu. Konuşmamakta kararlıydım fakat onu kontrol etme gibi bir isteğim yoktu. Aynı zamanda yürüyorduk. Sessizlik beklenenden daha uzun sürünce onun anormal bir duruma girdiğini hissettim. Sonra omzuma tutundu ve ;" ne oluyor bana, başım dönmeye başladı" dedi. Bu arada durmuştuk, aslında neler olduğunu biliyordum ama açıklayamıyordum. Sonra ona birkaç kelime söyledim ve o da durumunu önemsemeyecek birkaç bahane söyledi ve devam ettik. Bazen etkileri yıkıcı olabiliyor :)



Yeni tanıştığın biriyle, yanlış anlaşılmaya çok müsait olur. Eski tanıdıklarla bile herzaman mümkün değil. Ama o tip 'yanında konuşmak veya birşey yapmak/olmak zorunda hissetmediğiniz arkadaşlar' tanımışsanız, bunun tadını unutmazsınız.


Neden ille konuşmak veya birşeyler yapmak ister insanlar. Boşluğu doldurmak için mi? Boşluktan hoşlanmadığımız için mi?


Peki ya kendi kendine sessiz kalmak, birşey yapmadan/olmadan.

Sessiz derken, düşüncelerden de azade...


(rnd)



insanlar konuşmak ya da bir şeyler yapmak ister çünkü bir şey yapmama eyleminin içinde bir şeyin olmadığını zanneder.bu nedenle son sorunuzunda cevabı bildiğimiz gibi meditasyon ve düşüncesiz kalmayı başarmak kolay değil.2 dakikadan fazlası bile çok büyük başarı.ondada zaten mutlaka ama mutlaka sürekli gelir düşünceler.düşüncenin içine girmemektir o 2 dakikayı başarmak.zamanla düşünceler daha büyük aralıklarla gelmeye başlıyor.eskisi kadar kısa değil 2 düşünce arasındaki aralık.ilk defa deneyip tamamen düşüncesiz kalmak diye bir şey mümkün değil.eğer buddha olmadıysak imkansız.düşünceler mutlaka gelir ve giderler.çok ilerlenirse saatlerce belki hiçbir düşünce gelmeyebilir.buda yıllar alır.bunun adı zihni izlemek.izlemek gibide değil,bir eylem yok aslında.galiba transandantal meditasyondu adı


(rumana)



Etkisi yüksek birkaç deneyimim olmuştu :))

Bir tanesinde karşılaştığım kişi ile yan yana yürüyorduk. Birbirimiz hakkında fazla bilgimiz olmasa da konuşma açılması için zaman kolluyordu. Konuşmamakta kararlıydım fakat onu kontrol etme gibi bir isteğim yoktu. Aynı zamanda yürüyorduk. Sessizlik beklenenden daha uzun sürünce onun anormal bir duruma girdiğini hissettim. Sonra omzuma tutundu ve ;" ne oluyor bana, başım dönmeye başladı" dedi. Bu arada durmuştuk, aslında neler olduğunu biliyordum ama açıklayamıyordum. Sonra ona birkaç kelime söyledim ve o da durumunu önemsemeyecek birkaç bahane söyledi ve devam ettik. Bazen etkileri yıkıcı olabiliyor :)



Sessizlik güçtür; hem içe, hem dışa yönelik.



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön