Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

buyu gecisleri bolum 20


20 BÖLÜM


Ağaçtaki üçüncü gecem, açık havada kamp yapmak gibiydi. Sadece uyku tulumumun içine girip iyi bir uyku uyudum ve sabah gün ağarırken uyandım. Aşağıya inmem de kolay oldu, ipleri ve makaraları sırtımı ya da omuzlarımı acıtmadan nasıl hareket ettirebileceğimi bulmuştum.

Kahvaltı yaptıktan sonra Emilito bana, “Bu senin geçiş döneminin son günü,” dedi. Yapacak çok işin var. Ama sen bir hayli üretkensin, onun için bu o kadar zor olmayacak.”

“Geçiş dönemiyle ne demek istiyorsun?”

“Senin Clara ile son konuşmandan bu yana geçen ve altı gün süren bir geçiş. Unutma, ağaçta üçünde bilincinin yerinde olduğu üçünde ise olmadığı altı gün geçirdin. Büyücüler her zaman olayları üçün kadarıyla sayarlar.”

“Ben de her şeyi üçün katlarıyla mı yapmalıyım,” diye sordum.

“Kesinlikle. Sen Nelida’nın soyundansın değil mi? Sen onun neslinin devamısın.” Emilito bana kurnazca bir gülümsemeyle baktı ve ekledi. “Ama şimdilik ben ne dersem onu yapmak zorundasın. Unutma, bu ne kadar uzun sürerse sürsün, ben senin rehberinim.”

Emilito’nun bunu söylediğini duyunca sert bir biçimde yutkundum. Nelida konuşurken beni de söylediklerine dahil ettiğinde bundan büyük bir gurur duyuyordum ama hizmetçinin bundan söz etmesi hiç hoşuma gitmiyordu.

Benim rahatsızlığımı fark eden Emilito, beni, ikimizi, herhangi birisinin ötesindeki kuvvetlerin özel bir görevi yerine getirmemiz için bir araya getirdiğine beni temin etti. Onun için kurallara uymalıydık çünkü onun büyücülük geleneğinde işler böyle yapılıyordu.

Emilito, “Clara, senin fiziksel yanını sana özetleme yapmayı öğreterek hazırladı ve büyücülük geçişleriyle kapılarını gevşetti,” diye açıklamada bulundu. “Benim görevim ise senin çiftinin katılaşmasına yardımcı olmak ve sonra ona iz sürme’yi öğretmek.”

Ondan başka hiç kimsenin bana çiftle iz sürmeyi öğretemeyeceğini söyledi. “Çiftle iz sürmenin ne olduğunu açıklayabilir misin?” diye sordum.

“Tabi ki açıklayabilirim. Ama bundan söz etmek pek bilgece bir şey olmaz çünkü iz sürmek, yapmak demektir, yapmak üzerine konuşmak değil. Dahası, bunun ne olduğunu zaten biliyorsun, çünkü bunu yaptın.”

“Bunu nerede ve ne zaman yaptım?”

Emilito, “Ağaç evde uyuduğun ilk gece,” dedi. “Korkudan ölmek üzere olduğunda. O olayda mantığın ne yapacağını bilemez haldeydi, onun için koşullar seni çiftini kullanmaya zorladı. Yardımına gelen senin çiftindi. Korkun nedeniyle iyice açılan kapıların dışına aktı. Ben buna çiftle iz sürme diyorum.

“Nagual ve Nelida, çiftin ustalarıdır ve onlar sana son rötuşları yapacaklar; tabi ki ben ışın kaba bölümünü yaparsam. O nedenle, nasıl ki seni benim için hazır hâle getirmek Clara’nın işi idiyse seni onlar için hazır hâle getirmek de bana bağlı. Ve ben seni onlar için hazırlamadığım sürece, onlar senin için bir şey yapamazlar.”

Bir yudum su içerek, “Neden Clara benim öğretmenliğimi yapmaya devam etmedi?” diye sordum.

Emilito bana baktı, sonra bir kuş gibi göz kırptı. “İki öğretmene sahip olmak ilkedir,” dedi. “Hepimizin iki öğretmeni vardır. Ama benim son öğretmenim bir Nagual idi; bu da bir ilkedir.”

Emilito, Nagual Julian Grau'nun yalnızca kendi öğretmeni olmayıp evin on altı üyesinin her birinin öğretmeni olduğunu açıkladı. Nagual Julian, Elias Abelar adında bir başka Nagual olan kendi öğretmeniyle birlikte, onların her birini tek tek bulmuş ve onlara özgürlüğe giden yollarında yardım etmişti.

“Neden Grau ve Abelar adları durmadan tekrarlanıyor?”

Emilito, “Onlar güç isimleri,” diye açıkladı. “Her büyücü nesli onları kullanır. Ve her Nagualın adı bir başka neslin ilkelerini izler. Bu, John Michael Abelar’ın adını Elias Abelar’dan aldığı ama yeni Nagual’ın, John Michael Abelar’dan sonra gelecek olanın, Julian Grau’dan Grau adını alacağı anlamına gelir. Bu, Naguallar için bir ilkedir.”

“Neden Nelida benim bir Abelar olduğumu söylüyor?”

“Çünkü sen aynı onun gibisin ve ilke senin, onun soyadını ya da ilk adını ya da istersen her iki adını birden alabileceğini söyler. Nelida’nın kendisi, her ilk adını da kendinden önce gelen kişiden aldı.”

“Bu ilkeyi kim koydu ve böyle bir şeye ne gerek vardı?”

“İlke, büyücülerin keyfi ya da acayip olmalarını önlemek için uydukları bir yasadır. Onlar kendileri için konulan ilkelere uymak zorundadırlar çünkü bunlar ruhun kendisi tarafından konulmuştur. Bana söylenen budur ve bundan kuşku duymak için herhangi bir nedenim yok.”

Emilito, onun diğer öğretmeninin Talia adlı bir kadın olduğunu söyledi. Onu, dünyadaki herhangi birisinin hayal edebileceği en mükemmel kadın olarak tanımladı.


“Nelida’nın en mükemmel varlık olduğunu sanıyordum,” dedim ama daha fazlasını söylemeden sustum. Yoksa aynı türden mutlak bir bağlılık içinde olan Emilito’ya benzeyecektim.

Emilito mutfak masasına eğildi ve bir sırrı açılayacak olan bir suikastçı edasıyla, “Sana katılıyorum,” dedi. “Ama Nelida seni gerçekten elde edene kadar bekle; o zaman onu ölesiye seveceksin.”

Onun sözleri beni şaşırtmadı çünkü benim zaten hissetmekte olduğum bir şeyden söz ediyordu; Nelida’yı sanki onu çocukluğumdan beri tanıyormuşum gibi seviyordum. Onu, sanki hiç sahip olmadığım bir anneyi seviyormuşum gibi seviyordum. Emilito’ya, daha birkaç gün öncesine kadar onun var olduğunu bilmediğim halde, Nelida’nın karşılaştığım en nazik, en güzel ve kusursuz varlık olduğunu söyledim.

Emilito, “Ama onu tabii ki tanıyorsun,” diye karşı çıktı. “Hepimiz seni görmeye geldik ve Nelida seni hepimizden daha sık gördü. Sen Clara ile geldiğinde Nelida sana zaten sonsuz şey öğretmişti.”

Rahatsız olarak, “Bana ne öğrettiğini düşünüyorsun?” diye sordum.

Emilito bir an kafasını kaşıdı. “Örneğin Nelida sana, çiftini öneride bulunması için çağırmayı öğretti.”

“Bana bunu, ağaç evdeki ilk gecemde yaptığımı söyledin ama ben ne yaptığımı bilmiyorum.”

“Tabi ki biliyorsun. Bunu her zaman yapıyordun. Senin öneri almak için gevşeyerek güney ufkuna bakına tekniğine 11e dersin?”

Emilito bunu söylediği anda kafamdaki bir şey açıklık kazandı. Yıllar boyunca güzel, gizemli bir kadının benimle konuştuğunu ve yatağımın başucundaki masaya hediyeler bıraktığı bazı rüyaları tümüyle unutmuştum. Bir defasında onun opal bir yüzük bıraktığını, bir başka seferde ise üzerinde küçük bir kalp olan bir kolye bıraktığını görmüştüm. Bazen yatağımın kenarına oturur ve bana güneydeki ufka bakmak ya da belirli bir renkte elbiseler giymek ya da saçlarımı daha güzel olacak belirli bir biçimde toplamak gibi, uyandığımda yapacağım şeyleri söylerdi.

Kendimi üzgün ya da yalnız hissettiğimde, o kadın kulağıma rüyalarımda tatlı şeyler fısıldayarak beni yatıştırır ve rahatlatırdı. En canlı olarak anımsadığım şey onun bana, beni olduğum gibi sevdiğini söylemesiydi. Aynen şu sözcükleri kullanmıştı: “Seni olduğun gibi seviyorum.” Sonra sırlımda sertlik olan yerleri ovar, kafama vurur ve saçlarımı dağıtırdı. Annemin bana dokunmasını bu nedenle istemediğimi fark ettim. Bana o kadından başka kimsenin dokunmasını istemezdim. Bu rüyaların birinden uyandığımda, o kadın beni kalbinde tuttuğu sürece dünyadaki hiçbir şeyin önemli olmadığını hissederdim.

Her zaman bunların benim fantezi rüyalarım olduğunu düşünürdüm. Katolik okuluna gitmiş olduğum için, onun belki de Meryem Ana ya da azizelerden bir tanesi olduğunu bile düşünmüştüm. Bana tüm iyi şeylerin onlardan geldiği öğretilmişti. Bir defasında, onun benim koruyucu meleğim olduğunu bile düşünmüştüm ama böyle bir varlığın gerçekten var olduğunu hiçbir zaman düşünmemiştim.

Emilito, “O, Meryem Ana ya da azize değildi, seni aptal,” diye güldü. “O, bizim Nelida’ydı. Ve sana gerçekten de o değerli mücevherleri verdi. Onları ağaç evdeki platformun altındaki kutuda bulacaksın. Onları Nelida’ya öğretmeni vermişti; şimdi Nelida onları sana veriyor.”

“Yani o opal yüzük gerçekten var mı?” diye sordum.

Emilito başını olumlu anlamda salladı. “Git de kendin gör.


Nelida bana, sana söylememi istedi.”

Emilito sözünü bitiremeden mutfaktan çıkıp koşarak evin önüne gittim. Rekor bir hızla ağaç eve çıktım. Orada, platformun altına saklanmış ipek bir kutuda, harika mücevherler vardı, içinde kırmızı ateş rengi olan opal yüzüğü ve altın kolyeyi tanıdım ve kutuda başka yüzükler, altından bir saat, elmas bir kolye daha vardı. Üzerinde kalp olan altın kolyeyi aldım ve taktım. Clara gittikten sonra ilk kez olarak gözlerimi yaşlar dolmuş halde buldum. Ama bunlar kendime acuna ya da üzüntüden kaynaklanan gözyaşları değil, neşe ve sevinç gözyaşlarıydı çünkü şimdi rüyamdaki kadının yalnızca bir rüya olmadığını kesinlikle biliyordum.

Nelida’nın adım söyledim ve ona yaptığı tüm iyilikler için en yüksek sesinle teşekkür ettim. Onu yeniden görüp onunla yeniden konuşabileceğim sürece, değişeceğime, farklı olacağıma ve Emilito benden ne isterse istesin yapacağıma söz verdim.

Aşağıya indiğimde, Emilito’nun mutfaktaki kapının yanında durduğunu gördüm. Ona kolyeyi ve yüzükleri gösterdin ve aynı mücevherleri yıllar önce rüyamda görmemin nasıl mümkün olduğunu sordum.

Emilito, “Büyücüler son derece gizemli varlıklardır,” dedi, “çünkü çoğu zaman edimlerini çiftlerinin enerjisiyle gerçekleştirirler. Nelida büyük bir iz sürücüdür. O rüyalarda iz sürer. Onun gücü o kadar eşsizdir ki, yalnızca kendisini istediği yere götürmekle kalmaz yanında istediği şeyleri de getirebilir. Seni böyle ziyaret edebiliyordu. Ve onun adının Abelar olmasının neden bu. Abelar, bizim için iz sürücü anlamına gelir. Ve Grau rüya görücü demektir. Bu evdeki tüm büyücüler ya rüya görücü ya da iz sürücülerdir.”

“Bunların farkı ne, Emilito?”

“İz sürücüler plan yapar ve edimlerini planlarına göre gerçekleştirirler; onlar nesneleri uyanık ya da rüyalarındayken yaratabilir ve değiştirebilirler. Rüya görücüler hiçbir plan ya' da düşünce olmadan hareket ederler; dünyanın gerçekliğinin ya da rüyaların gerçekliğinin içine atlarlar.”

Opal yüzüğü ışık altında inceleyerek, “Tüm bunlar bana anlaşılmaz geliyor, Emilito,” dedim.

Emilito, “Sana rehberlik ediyorum, o nedenle bunlar senin için anlaşılır hâle gelecek,” diye yanıt verdi. “Ve sana rehberlik etmeme yardımcı olmak için, sana söylediğim şeyleri yapmaksın. Sana söyleyeceğim, yapacağım ya da önereceğim her şey ya İlci öğretmenimin bana söylediklerinin tam bir kopyasıdır ya da onların söylediklerine göre biçimlendirilmiş olan bir şeydir.” Emilito bana doğru eğildi. “Buna inanamayabilirsin,” diye fısıldadı, “ama seninle ben temelde benzeriz.”

“Ne yönden, Emilito?”

Emilito çok ciddi bir yüzle, “İkimiz de biraz deliyiz,” dedi. “Dikkat et ve bunu anımsa. Seninle benim akıllı olmamız için, bedenimizi ya da zihnimizi değil çiftimizi dengelemek için eşekler gibi çalışmamız gerekiyor.”

Onunla tartışmanın ya da ona katılmanın bir anlamı yoktu. Ama yeniden mutfak masasına oturduğumda ona, “Çiftimizi dengelediğimizden nasıl emin olabiliriz?” diye sordum.

Emilito, “Kapılarımızı açarak,” diye yanıt verdi, “ilk kapı ayak tabanlarında, ayak başparmağının dibindedir.”

Masanın altına uzanıp sol ayağımı tuttu ve inanılmaz derece hızlı bir hareketle ayakkabımı ve çorabımı çıkarttı. Sonra işaret parmağı ve başparmağını neredeyse bir mengene gibi kullanarak ayak tabanımda ayak başparmağınım çıkıntısıyla, ayağımın üstündeki ekleme bastırdı. Keskin acı ve şaşkınlık çığlık atmama neden oldu. Ayağımı öyle güçlü çektim ki dizimi masanın altına vurdum. Ayağa kalktım ve “ne halt ettiğini sanıyorsun!” diye bağırdım.

Emilito benim öfkeli çıkışımı görmezden geldi ve “Kapıları sana ilkeye göre gösteriyorum. Onun için iyi dikkat et,” dedi.

Ayağa kalktı ve benim olduğum tarafa geçti. Eğilip bacaklarıma vurarak, “İkinci kapı, baldırları ve dizlerin iç bölümünü içine alan bölgedir,” dedi.

“Üçüncüsü cinsel organlar ve kuyruk s o kumu dur.” Ben kaçana kadar, Emilito sıcak ellerini bacaklarımın arasına kaydırdı ve beni sertçe sıkarken biraz yukarıya kaldırdı.

Onunla boğuştum ama belimin arkasını tuttu. “Dördüncü ve en önemli olanı böbreklerin olduğu bölgededir,” dedi. Benim sinirlenmeme aldırmayarak, beni yeniden banka oturttu. Ellerini yukarıya doğru sırtıma götürdü. Korkuyla büzüldüm ama Nelida’nın hatırına ona izin verdim. “Beşinci kapı kürek kemiklerinin arasındadır,” dedi. “Akıncısı, kafatasının dibindedir. Ve yedincisi, kafanın üstündedir.” Son noktayı göstermek için parmaklarının boğumu kafamın tam tepesine sertçe indi.

Emilito, masanın kendi oturduğu tarafına geçti ve oturdu. Emilito, “Eğer birinci ve ikinci kapılarımız açıksa, insanların dayanılmaz bulabilecekleri bir tür kuvvet yayarız,” diye devam etti. “Diğer yandan eğer üçüncü ve dördüncü kapılar, olmaları gerektiği gibi, yanı kapalı değilse, insanların son derece çekici bulacakları bir kuvvet yayarız.”

Hizmetçinin alt merkezlerinin açık olduğunu biliyordum çünkü onu son derece iğrenç ve dayanılmaz buluyordum. Yarı şaka olarak ve biraz da ona karşı beslediğim hislerden duyduğum suçluluktan dolayı, insanların bana pek dayanamadıklarını itiraf ettim. Her zaman bunun zarafet eksikliğinden kaynaklandığını ve bu açığımı, fazla lütufkâr olmakla kapatmak zorunda olduğumu düşünmüştüm.

Emilito, bana katılarak, “Bu çok doğal,” dedi. “Ayaklarındaki ve baldırlarındaki kapılar tüm yaşamın boyunca kısmen açıktı. Bu alt merkezlerin açık olmasının bir diğer sonucu yürümekte zorlanıyor olman.”

“Bekle bir dakika,” dedim, “yürüyüşümde hiçbir şey yok. Ben savaş sanatları çalışıyorum. Clara bana akışkan ve zarif bir şekilde hareket ettiğimi söyledi.”

Emilito bunu duyunca kahkahayı bastı. “Canın neyi isterse onu çalışabilirsin,” dedi, “ama yine de yürürken ayaklarını sürüyorsun. Yürüyüşün yaşlı bir adamınki gibi.”

Emilito, Clara’dan daha da kötüydü. En azından Clara bana gülmek yerine benimle birlikte gülme nezaketini gösteriyordu. Emilito’nun ise benim duygularıma hiç saygısı yoktu. Benimle, büyük çocukların daha küçük ve savunmasız çocuklarla dalga geçtikleri gibi dalga geçiyordu.

Bana bakarak, “Darılmadın değil mi?” diye sordu.

“Ben, darılmak mı? Tabii ki darılmadım.” Hırsımdan köpürüyordum.

“Güzel. Clara bana, senin özetleme yoluyla kendine acıma ve önem verme duygularının çoğundan kurtulduğunu söylemişti. Yaşamını, özellikle de cinsel yaşamını özetlemek kapılarının bazılarını daha da gevşetti. Boynunun arkasında duyduğun çatlama sesi, senin sağ ve sol tarafların ayrıldığı anda çıktı. Bu, bedeninin ortasında, enerjinin boynuna, sesin duyulduğu yere yükseleceği bir aralık bırakır. O patlamayı duymak, çiftinin farkındalık kazanmak üzere olduğu anlamına gelir.”


“O sesi duyduğumda ne yapmalıyım?”

“Ne yapman gerektiğini bilmek o kadar önemli değil çünkü yapabileceğimiz çok az şey var. Gözlerimiz kapalı olarak oturabilir ya da ayağa kalkıp gezinebiliriz. Önemli olan nokta, farkındalığımızı, fiziksel bedenimizi kontrol ettiği için sınırlamış olduğumuzu bilmektir. Ama eğer farkındalığımızı, çiftin kontrol edebileceği biçimde tersine çevirebilirsek, aklımıza gelen her şeyi yapabiliriz.”

Emilito ayağa kalktı ve bana doğru geldi. “Şimdi, beni Nelida’yı ya da Clara’yı yaptığın gibi bir şeyler üzerine konuşmaya kandıramazsın,” dedi. “Çiftin hakkında ancak yaparak öğrenebilirsin. Şu anda seninle konuşuyorum çünkü geçiş dönemin henüz bitmedi.”

Emilito beni kolumdan tuttu ve bir şey söylemeden evin arkasına sürükledi. Orada beni, kafamın üstü alçak, kalın bir dalın birkaç santimetre altına gelecek biçimde bir ağacın altında durdurdu. Bana, ağacın yardımıyla, çiftimi, bu kez tam farkındalıkla, yansıtıp yansıtamayacağıma bakacağını söyledi.

Herhangi bir şeyi dışarıya yansıtabileceğimden ciddi bir kuşku duyuyordum ve bunu ona söyledim. Fakat Emilito, eğer istencimi kullanırsam, çiftimin içimden dışarıya doğru itileceğine ve fiziksel bedenimin sınırlarının ötesine doğru genişleyeceğine emindi.

Onun bana, büyücülerin ilkesinin bir parçası olan bir işlem göstereceğini umarak, “Tam olarak ne yapmam gerekiyor?” diye sordum.

Emilito bana gözlerimi kapatmamı ve soluğumun üzerine yoğunlaşmamı söyledi. Gevşediğimde, kafamın üstünden dışarıya çıkan bir hisle, ağacın üst dallarına dokunana kadar istencimi, kuvvetin yukarıya doğru akması için kullanacaktım. Emilito bunun bir hayli kolay olacağını çünkü arkadaşım ağacın desteğinden yararlanacağımı söyledi. Ağacın enerjisinin, benim farkındalığımın genişlemesi için bir metris oluşturacağını söyledi.

Bir süre solunumum üzerine yoğunlaştıktan sonra, titreşen bir enerjinin sırtımdan yukarıya yükseldiğini, kafamın üstünden yukarıya çıkmaya çalıştığını hissettim. Sonra içimdeki bir şey açıldı. Her soluk alışımda bir hat, ağacın tepesine uzandı; soluğumu verdiğimde hat yeniden aşağıya, bedenimin içine çekiliyordu. Ağacın tepesine ulaşma hissi, bedenimin genişleyip ağaç kadar uzun ve geniş olduğuna inanır hâle gelinceye kadar güçlendi.

Bir noktada, ağaca karşı duyduğum derin bir sevgi ve birlik hissi her yanımı sardı; aynı anda bir şey sırtımdan yukarıya ve kafamdan dışarıya çıktı ve kendimi, dünyayı ağacın tepesinden izler buldum. Bu duyum yalnızca bir an için sürdü çünkü Hizmetçinin bana aşağıya gelmemi ve yeniden bedenimin içine akmamı söyleyen sesi dikkatimi dağıtmıştı. Şelale gibi bir şeyin, bir tür kabarmanın aşağıya doğru aktığını, kafamın üstünden bedenime girdiğini ve onu tanıdık bir sıcaklıkla doldurduğunu hissettim.

Emilito, gözlerimi açtığımda, “Ağaçla çok uzun bir süre birleşmiş halde kalmaman iyi olur,” dedi.

Ağaca sarılmak için karşı konulmaz bir arzu duydum ama hizmetçi beni kolumdan çekti ve biraz uzaktaki bir kayaya götürdü, orada oturduk. Emilito, dıştaki bir kuvvetin yardımıyla, bu durumda farkındalığımı ağaçla birleştirerek, çiftin kolayca genişlemesini sağlayabileceğimi söyledi. Ama bu kolay olduğu için, ağaçla gereğinden fazla birleşmiş halde kalabileceğimizi, o zaman ağacın kendisini güçlü ve sağlıklı bir durumda tutması için gereken yaşamsal enerjiyi bitirme riskine gireceğimizi söyledi. Ya da ağaca duygusal olarak bağımlı hâle gelerek enerjimizin bir bölümünü geride bırakabilirdik.

Emilito, “Kişi, herhangi bir şeyle birleşebilir,” diye açıkladı.


“Eğer birleştiğin nesne ya da kimse güçlüyse, sihirbazla, Manfred ile birleştiğinde olduğu gibi, enerjin artar. Ama eğer hasta ya da zayıfsa ondan uzak dur. Her iki durumda da bu alıştırmayı yaparken tedbirli olmalısın çünkü her şey gibi, bu da çift taraflı bir kılıçtır. Dıştaki enerji her zaman bizimkinden farklıdır, çoğu kez ona karşıttır,”

Hizmetçinin söylediklerini dikkatle dinledim. Bir şey daha çok dikkatimi çekmişti.

“Söylesene, Emilito, neden Manfred’e sihirbaz dedin?”

“Bu, bizim için onun eşsizliğini onaylama biçimimiz. Manfred bizim için bir sihirbazdan başka bir şey olamaz. O bir büyücüden daha fazlasıdır. Eğer kendi türünün arasında yaşasaydı o zaman bir büyücü olurdu. O, insanların, insan büyücülerin arasında yaşıyor ve onlara eşit. Yalnızca mükemmel bir sihirbaz bu başarıyı gösterebilir.”

Ona Manfred’i yeniden görüp göremeyeceğimizi sordum. Hizmetçi, işaret parmağını öyle abartılmış bir biçimde dudaklarına koydu ki, sessiz kaldım ve onu yanıt vermeye zorlamadım.

Emilito yandan bir çubuk aldı ve yere oval bir biçim çizdi. Sonra onun ortasından geçen yatay bir çizgi ekledi. İki bölümü işaret ederek çiftin, fiziksel bedende kabaca karın ve göğüs boşluklarına karşılık gelen, alt ve üst bölümlere ayrıldığını açıkladı. İki farklı enerji akımı bu iki bölümde dolaşıyordu. Alttakinde, biz daha ana rahmindeyken sahip olduğumuz enerji dolaşıyordu. Bu enerji doğum anında bedene ilk solukla girerdi. Emilito, düşünce enerjisinin deneyimle arttığını ve yukarıya, kafaya yükseldiğini söyledi. Orijinal enerji genital bölgeye inerdi. Çoğunlukla yaşamda, bu iki enerji çiftte ayrılırdı ve fiziksel bedende zayıflığa ve dengesizliğe yol açardı.

Emilito bu kez, elips biçiminin merkezinden, onu boylamasına bedenin sağ ve sol yanlarına karşılık geldiğini söylediği iki bölüme ayıran başka bir çizgi çizdi. Bu iki tarafın da özel enerji dolaşım yolları ya da ağları vardı. Sağ tarafta enerji çiftin ön tarafından yukarıya ve arka tarafından aşağıya doğru dolaşıyordu. Sol taraftaysa, çiftin ön tarafından aşağıya inerken arka tarafından yukarıya çıkıyordu.

Emilito çifti arayan çoğu kişinin yaptığı hatanın ona fiziksel bedenin ilkelerini uygulamak, onu örneğin kas ve kemiklerden oluşuyormuş gibi çalıştırmaktı. Emilito bana, çifti fiziksel alıştırmalarla çalıştırmanın hiçbir yolu olmadığını söyledi.

Hizmetçi, “Bu sorunu çözmenin en kolaya yolu, ikisini birbirinden ayırmaktır,” dedi. “Ancak bedenle çift birbirinden açıkça ayrı olduğunda farkındalık birinden diğerine akabilir. Büyücülerin yaptığı budur. Onun için büyücüler anlamsız ritüellerden, büyülerden ve bedenle çifti bütünleştireceği düşünülen karmaşık solunum tekniklerinden vazgeçebilirler.”

“Peki ya Clara’nın bana öğrettiği solunum teknikleri ve büyü geçişleri? Onlar da anlamsız mı?”

“Hayır. O sana yalnızca bedeninle çiftini ayırmana yardımcı olacak şeyler öğretti. O nedenle bunların hepsi de bizim amacımız için kullanışlıdır.”

Emilito, belki de biz insanların sahip olduğu en yanlış görüşün, yaşamlarımızın kontrolü özünde çiftin dünyasında yatarken, sağlık ve zindeliğimizin bedenin dünyasında olduğunu düşünmemiz olduğunu söyledi. Bu yanlış görüş, farkındalığımızı bedenin denetlemesinden kaynaklanıyordu. Emilito normalde, farkındalığımızın çiftin sağ tarafında dolaşan ve düşünme ile usavurma, görüşlerle ve insanlarla başa çıkmada etkili olma yeteneğimizi sağlayan enerjide yer aldığını açıkladı. Bazen kaza eseri ama daha çok çalışma sonucunda, farkındalık çiftin sol tarafında dolaşan ve entelektüel amaçlara ya da insanlarla basa çıkmaya pek yararı dokunmayan davranışlara neden olan enerjiye kayabiliyordu.

Emilito sözlerini, “Farkındalık, düzgün bir biçimde çiftin sol tarafına çevrildiğinde, çift dolgunlaşır ve dışarıya çıkar,” diye sürdürdü. “Ve kişi, akıl almaz işleri başarabilir hâle gelir. Bu, şaşırtıcı gelmemelidir çünkü çift bizim enerji kaynağımızdır. Fiziksel beden yalnızca enerjinin konulduğu kaptır.”

Ona, farkındalıklarını kendi istekleriyle çiftin her ilk yanma da odaklayabilen insanların olup olmadığını sordum.

Emilito, kafasını olumlu anlamda salladı. “Büyücüler bunu yapabilirler,” diye yanıtladı. “Bunu yapabildiğin gün, sen kendin de bir büyücü olacaksın.”

Emilito bazı kişilerin, soyut uçuşu başarıyla tamamladıktan sonra, yalnızca solunumlarını denetleyerek farkındalıklarını çiftin sağ ya da sol tarafına kaydırabileceklerini söyledi. Böyle kişiler büyücülük ya da savaş sanatları çalışabilecekleri gibi, karmaşık akademik işlerin de üstesinden gelebilirlerdi. Emilito, farkındalığı düzgün bir biçimde sol tarafa döndürme itkisinin gizemi ve gücü nedeniyle, farkındalığı günlük yaşamın çekiciliğine döndürmekten çok daha ölümcül bir tuzak olduğunu vurguladı.

Emilito kolumu tuttu ve beni kayanın üstünden çekti. Aceleyle eve giderken, “Geçiş zamanın neredeyse bitmek üzere,” dedi. “Artık açıklamalar için zaman yok. Geçiş dönemini bir darbede geride bırakacağız. Gel odama gidelim.”

Olduğum yerde kalakaldım. Artık kendimi yalnızca rahatsız değil aynı zamanda da tehdit altında hissediyordum. Emilito ne kadar garip olursa olsun ve eterik çiftten ne kadar bahsederse etsin o hâlâ bir erkekti ve mutfakta bedenimin özel yerlerine dokunuşunun anısı çok canlıydı. Bunun yalnızca bana bir şeyi göstermek için yapılan ve kişisel olmayan bir dokunuş olmadığını biliyordum; bana dokunduğunda şehvetini açıkça sezmiştim. Hizmetçi, bana soğuk gözlerle baktı. “Sana dokunduğumda şehvetimi hissetmen de ne demek oluyor?”

Yalnızca ağzım bir karış acık kalarak ona bakakaldım.

Düşüncelerimi kelimesi kelimesine seslendirmişti. Bedenimi bir utanç dalgası sardı ve buna tüm bedenime yayılan soğuk bir terleme eşlik etti. Birkaç kez sılacı özürler diledim. Ona çok güzel olduğum için tüm erkeklerin beni karşı konulmaz buldukları hayalini kurduğumu söyledim.

Emilito, “özetleme yapmak demek bunların tümünü yakmak demektir,” dedi. “İşini tam yapmadın. Büyü geçişi yapmaya kalkıştığında çıldırmanın nedeni kuşkusuz ki buydu.”

Emilito arkasını döndü ve evden uzaklaştı.

“Henüz sana aklımdaki şeyi göstermenin zamanı değil,” dedi. “Hayır. Edimlerini temizlemek için daha çok çalışma yapmaya ihtiyacın var. Çok daha fazla çalışmaya... Ve şu andan itibaren iki katı dikkatli olmak zorundasın; eskisinin iki katı çaba göstermelisin çünkü artık daha fazla hata yapmayı kaldıramazsın.”



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön