Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

16 birinci grup kararlar merkezi


Birinci Grup : Kararlar Merkezi


Eski çağlarda Meksika’da yaşamış olan şamanlar ile don Juan’ın silsilesinin tüm şamanları için en önemli konu, kararlar merkezi idi. Şamanlar uğraşlarının eylemsel sonuçlarına göre şuna inanırlar; insan bedeninde karar verme için bir nokta vardır: V noktası—boynun alt kısmında, köprücük kemiklerinin bir V harfi oluşturacak biçimde bir araya geldiği göğüs kemiğinin tepe bölgesindedir bu nokta. Burası enerjinin yoğunluğunun nerdeyse farkedilemeyecek ölçüde inceldiği bir merkezdir, ve öyle özel bir tür enerjiyi depolar ki, şamanlar onu betimlemekten âciz kalmışlardır. Bununla birlikte, bu enerjinin varlığını ve etkilerini duyumsadıklarından tümüyle emindirler. Şamanların inancına göre, bu özel enerji daima insanoğlunun yaşamının çok erken evrelerinde o merkezden dışarı itilir ve hiç geri dönemez, bu da insanoğlunu belki de tüm öbür bölgelerin toplam enerjisinden daha önemli bir şeyden yoksun bırakır: karar verme yeteneği.


Karar verme konusuna ilişkin olarak, don Juan, silsilesinin büyücülerinin yadsınamayacak kanılarını dile getiriyordu. Yüzyıllar süren gözlemleri, insanların kararlar alabilme yeteneğine sahip olmadığı, ve bu nedenden dolayı karar alma sorumluluğunu yüklenecek devasa kurumlar içeren bir toplumsal düzen yarattığı kanısına yöneltmişti onları. Bu devasa kurumlar onlar için kararlar alır, insanlar da kendileri adına alınmış olan bu kararlara uyarlar, sadece.


Boynun altındaki V noktası o şamanlar için öylesine önemli bir bölgeydi ki, elleriyle oraya çok ender olarak dokunurlardı; ve dokunulduğunda da ayinsel biçimde, daima bir başkası tarafından, ve bir nesnenin yardımıyla olurdu bu. Çok iyi cilalanmış sert tahta parçaları ya da hayvan kemikleri kullanırlardı; kemiğin yuvarlak ucundan boyundaki çukur noktanın boyutlarına uyan mükemmel dış çizgilere sahip bir nesne olarak yararlanılırdı. O kemikler ya da tahta parçalarıyla bastırarak, bu çukur bölgenin kenarlarında baskı oluştururlardı. Bu nesneler, ender olarak da olsa, kendi kendine masaj için, yani günümüzde acupressure3 (Parmaklarla belli noktalara bastırılarak yapılan masaj vb.) olarak anladığımız edim için de kullanılırdı.


“O çukur noktanın kararlar merkezi olduğunu nasıl keşfetmişler?” diye sordum bir keresinde don Juan’a.


“Bedendeki her enerji merkezi,” diye yanıtladı, “bi enerji yoğunluğu sergiler, bi tür enerji burgacı; içine bakan görücünün perspektifinden saatin aksi yönüne doğru dönüyormuş gibi görünen bi huni gibidir. Belirli bi merkezin kuvvet derecesi, o hareketin gücüne bağlıdır. Zar zor deviniyorsa, merkez tükenmiş, enerjisi önemli ölçüde azalmıştır.


“Eski çağ büyücüleri,” diye don Juan devam etti, “gören gözleriyle bedeni tararlarken, o burgaçların varlığını fark ettiler. Bu çok ilgilerini çekti—onların bi haritasını çıkardılar.”


“Bedende bu merkezlerden çok var mı, don Juan?” diye sordum.

“Yüzlerce var,” diye yanıtladı, “hatta binlerce! İnsanoğlunun fırıl fırıl dönen binlerce burgaçtan oluşmuş bi kümeden başka bi şey olmadığı söylenebilir; bazıları son derece küçük burgaçlardır bunların; diyelim iğne delikleri gibi, ama çok önemli iğne delikleri. Bunların çoğu enerji burgaçlarıdır. Enerji serbestçe içlerinden akıp geçmektedir, ya da içlerinde sıkışıktır. Yalnız altısı öyle büyüktür ki, özel ilgiyi hak eder. Bunlar yaşam ve canlılık merkezleridir. Enerji onlarda asla takılmaz, ama bazen enerji stoku öyle kıttır ki, merkez giiçbela döner.”


Don Juan, bu büyük canlılık merkezlerinin bedenin altı ayrı bölgesinde bulunduklarını açıkladı. Şamanların vermiş oldukları öneme göre sıralıyordu onları. Birincisi, karaciğer ve safrakesesi bölgesindeydi; İkincisi, pankreas ve dalak; üçüncüsü, böbrekler ve böbreküstü bezleri; dördüncüsü, bedenin ön kısmında, boynun dibindeki çukur noktadaydı. Beşincisi, dölyatağı çevresinde, ve altıncısı da, başın üzerindeydi.


Yalnız kadınlara özgü olan üçüncü merkez, don Juan’ın dediğine göre büyücülere akışkanlık izlenimi veren özel bir tür enerjiye sahipti. Bu sadece bazı kadınların sahip olduğu bir özellikti. Gereksiz etkileri engelleyen bir tür doğal filtre görevi yapıyor gibiydi.


Başın üzerinde yer alan altıncı merkez, don Juan’a göre bir anormallikten de öte bir şeydi, ve bununla ilgilenmekten kesinlikle kaçmıyordu. Onu öbürleri gibi dairesel bir enerji burgacına değil, bir sarkaç gibi, sanki bir kalbin atışını andıran ileri geri bir devinime sahip olarak tanımlıyordu.


“Neden bu merkezin enerjisi bu denli farklı, don Juan?” diye sordum ona.

“Altıncı enerji merkezi,” dedi, “tam olarak insana ait sayılmaz. Görüyorsun, biz insanoğulları kuşatma altındayız, deyim yerindeyse. O merkez, bi istilacı, görünmeyen bi yağmacı tarafından devralınmış bulunuyor. Ve bu yağmacıyı yenmenin tek yolu, öbür merkezlerin tümünü güçlendirmek.”


“Kuşatma altında olduğumuzu düşünmek biraz paranoyakça olmuyor mu, don Juan?” diye sordum.

“Eh, belki senin için öyledir, ama benim için kesinlikle değil,” diye cevap verdi. “Ben enerjiyi görüyüm, ve başın üzerindeki merkezde, enerjinin, öbür merkezlerde bulunanlardan farklı biçimde dalgalandığını görüyorum. İleri-geri bir devinimi var; çok itici, ve bi o kadar da yabancı. Aynı zamanda şunu da görüyorum: büyücülerin yabancı düzen, diye adlandırdıkları zihni alt etme yeteneğini göstermiş olan bi büyücüde, o merkezin dalgalanışı tamamıyla öbür merkezlerin dalgalanması gibi oluyor.”


Don Juan, tüm çömezlik yıllarım boyunca, altıncı merkez hakkında konuşmayı düzenli biçimde reddetmişti. Bu kez de, bana canlılık merkezlerini anlatırken, heyecanlı kurcalamalarımı bir hayli kabaca geçiştirerek, dördüncü merkez olan kararlar merkezi hakkında konuşmaya başladı.


“Dördüncü merkez,” dedi, “görücünün gözüne eşsiz bi şeffaflıkta görünen özel bi tür enerjiye sahiptir; ancak suya benzetilerek betimlenebilecek bi şey; sıvı görünecek kadar akıcı bi enerji. Bu özel enerjinin sıvısal görünümü, kararlar merkezinin kendine doğru gelen enerjiyi süzen, ve içinden yalnızca akışkan tarafını ayırıp çeken kendine özgü filtremsi niteliğinin bir işaretidir. Bu sıvısallık niteliği, bu merkezin bağdaşık ve tutarlı bi özelliğidir. Büyücüler ona sulak merkez de derler.


“Kararlar merkezindeki enerjinin dönüşü, hepsinin arasında en zayıf olanıdır,” diye devam etti. “Bu yüzden insanın bi şey için karar alabilmesi çok enderdir. Büyücüler belirli geçişleri uyguladıktan sonra bu merkezin etkin duruma geldiğini görürler; daha önce ilk adımı bile atamazken artık diledikleri kadar karar alabilirler.”


Don Juan, eski çağ Meksika’sı şamanlarının, kendi boyunlarının altındaki çukur bölgeye dokunma konusunda fobi sınırlarına varan bir çekince duydukları gerçeğini hep vurguluyordu. O noktaya herhangi bir müdahale için kabul ettikleri tek yol, sihirli geçişlerin kullanımıydı; dağılmış enerjiyi bu yöntemle oraya getirerek o merkezi güçlendiriyor, günlük yaşamın yıpratıcı etkisiyle dağılan enerji yüzünden karar alma konusunda doğan duraksamaları bu yolla ortadan kaldırıyorlardı.


“Bi insanoğlu,” dedi don Juan, “bi enerji alanları kümesi olarak algılandığında, içine enerjinin giremeyeceği, ve dışına enerjinin kaçamayacağı somut ve kapalı bi birimdir. Zaman zaman hepimizin yaşadığı enerji yitirme duyumu, enerjinin beş büyük yaşam ve canlılık merkezinden dağılıp uzağa sürülmesinden doğar. Herhangi bi enerji kazanma duyumu ise, daha önce bu merkezlerden dağılmış olan enerjinin yeniden konuşlandırdmasının sonucudur. Yani enerji, o beş yaşam ve canlılık merkezine yeniden yerleşmiş olmaktadır.”



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön