Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

24 dorduncu dizi sol beden ile sag bedeni ayirma kizisma dizisi


Dördüncü Dizi Sol Beden ile Sağ Bedeni Ayırma: Kızışma Dizisi


Don Juan öğrencilerine, insanoğlunun biri solda ve biri sağda olmak üzere iki tam işlevsel bedenden oluşması kavramının, eski çağlarda Meksika’daki şamanlara özgü büyücülük uğraşlarının temelini teşkil ettiğini öğretmişti. O büyücüler açısından bu tür bir sınıflandırma düzeninin, zihinsel konumlarla, ya da bedendeki kütle dağılımı olasılıklarıyla hiç ilgisi yoktu. Don Juan bana bunu açıkladığında, çağdaş biyologların iki cepheli simetri diye bir kavramları olduğunu, ve bunun “bir organizmamn sol ve sağ yanlarının ortadan bir çizgi boyunca bölündüğünde birbirinin yaklaşık izdüşümlerini verebileceği bir temel beden planı” anlamına geldiğini söyleyerek karşılık verdim.


“Eski çağ Meksika’sı şamanlarının sınıflandırması,” dedi don Juan, “çağdaş bilginlerinkinden daha derinlemesineydi; çünkü onların çıkış noktaları, evrende akış halindeki enerjiyi doğrudan algılama idi. İnsan bedeni enerji olarak algılandığında, iki kısımdan değil, iki farklı tür enerjiden oluştuğu düpedüz bellidir; iki ayrı enerji akımıdır bu; iki zıt, ama aynı zamanda birbirini tamamlayan güçtür—bunlar, genel anlamda, evrendeki her şeyin ikili yapısının aynası olarak birlikte var olurlar.”


Eski çağ Meksika’sı şamanları, bu iki farklı tür enerjinin her birini tüm bir beden gibi ele aldılar—sol beden ile sağ beden olarak ayrı ayrı anlattılar. Sol bedene verdikleri önem daha büyüktü; çünkü onu, enerji bağlamındaki biçimlenmesinin doğası açısından, şamancılığın nihai amaçları için en etkin yan saymışlardı. İki bedeni enerji akımları olarak betimleyen o şamanlar, sol yandaki akımı daha çalkantılı ve saldırgan olarak; dalgacıklar halinde alçalıp yükselen ve enerji dalgaları fırlatan biçimde tanımlıyorlardı. Anlatmak istediğini örnekler vererek açıklarken, don Juan sol bedeni gözümün önünde yarım bir güneş olarak canlandırmamı istemişti; bütün alevlenmeleri o yanında oluşan bir güneş olacaktı bu. Enerji dalgaları sol bedenden dışarıya doğru, çıktıkları yuvarlak yüzeye her zaman dik olarak, tıpkı güneşin alevleri gibi fırlıyordu.


Don Juan’ın anlattığına göre, sağ bedenin enerji akışı yüzeyde hiç çalkantılı değildi. Öne arkaya hafifçe eğilen bir kazanın içindeki su gibi deviniyordu. Hiç dalgalanmıyordu; bunun yerine sürekli bir sallanma hareketi içindeydi. Ama daha derinlerde, sarmallar halinde, anaforlar yaparak dönüyordu. Don Juan çok geniş, sakin görünümlü bir tropikal nehir canlandırmamı istedi gözlerimin önünde; yüzeydeki suyu nerdeyse hiç hareket etmeyen, ama yüzeyinin hemen altında çırpıntılı gelgitleri olan bir nehir. Günlük yaşamın dünyasında, bu iki akım tek bir birim halinde birleşiyorlar: bildiğimiz insan bedeni.

Bununla birlikte, bir görücünün gözüne tüm bedenin enerjisi dairesel biçimde görünüyor. Don Juan’ın silsilesindeki büyücüler için bu, sağ bedenin baskın güç olduğu anlamına geliyordu.


“Solak insanların durumu ne, peki?” diye sordum bir keresinde.

“Onlar büyücülerin uğraşları için daha mı uygun?”

“Neden öyle olsunlar ki?” dedi, soruma şaşırdığı belliydi.

“Çünkü besbelli, sol tarafları daha baskın,” dedim.


“Bu baskınlık büyücüler açısından hiçbi önem taşımıyor,” dedi. “Evet, sol elleriyle örneğin bi çekici gayet etkin biçimde kullanabildiklerini düşünürsek, sol tarafları baskın. Sol elleriyle yazabilirler. Sol elleriyle bi bıçağı tutabilirler, hem de gayet ustaca. Eğer dansçıysalar, sol dizlerini çok ahenkli bi şekilde sallayabilirler. Başka bi deyişle, sol bedenlerinde uyum vardır, ama bu türden bi üstünlük büyücülüğün konusu değil. Sağ beden, gene de dairesel devinimiyle her iki tarafa hükmeder.”


“Ama solakların büyücülük için hiçbir avantajı ya da dezavantajı yok mudur?” diye sordum. Hint-Avrupa dillerinden birçoğunda yer alan, solaklığın netameli olduğuna ilişkin sezindirmelerin etkisi altında kalmıştım.


“Bildiğim bi avantaj ya da dezavantaj yok,” dedi. İki beden arasındaki enerji bölüşümü, el becerisinin fazlalığı ya da eksikliği ile ölçülmez. O eski çağlardaki şamanların karşılaştığı sağ beden baskınlığı, enerji açısından bi üstünlüktü. Zaten bu baskınlığın nedenlerini açıklamaya kalkışmamışlardı hiç; işin felsefi boyutunu da kurcalamamışlardı. Onlar için bu bi gerçekti; ama çok özel bi gerçek. Değiştirilebilecek bi gerçekti bu.”


“Neden değiştirmek istediler ki, don Juan?” diye sordum. “Çünkü sağ bedenin enerjisinin baskın dairesel hareketi lanet bi şekilde sıkıcı!” diye bağırdı. “Bu dairesel hareket, gündelik dünyadaki her türlü olaydan sorumlu—ne dediğimi anlıyorsan şayet.”


“Ne dediğini anlamıyorum, don Juan,” dedim. “Yaşamdaki her durum bi dairesel yöntemle karşılanır,” diye yanıtladı, eliyle küçük bir halka çizerek. “Durmadan, durmadan, durmadan, durmadan, durmadan. Bu öyle bi dairesel hareket ki, enerjiyi daima içeri doğru çeker, ve özekçil (merkezcil) bi devinimle çevirir de çevirir. Bu koşullar altında, hiçbi genişleme olamaz. Hiçbi şey yenilenemez. Kendi içinde hesabı verilemeyecek hiçbi şey yok. Ne yavan!”


“Bu durum nasıl değiştirilebilir ki, don Juan?” diye sordum.

“Gerçekten değiştirmek için çok geç,” diye yanıtladı. “Hasar zaten oluşmuş durumda. Sarmal nitelik, kalıcı. Ama sürekli olması gerekmez. Evet, tek biçimde yürüyebiliyoruz; bunu değiştirenleyiz, ama aynı zamanda koşmayı da isteyebiliriz, ya da geri geri yürümeyi, ya da bi merdivene tırmanmayı da arzulayabiliriz; yalnızca yürümek, yürümek, yürümek—yürümek çok etkin olabilir, ama anlamsızdır. Oysa, sol bedenin katılımı o canlılık merkezlerini daha esnek hale getirirdi. Sarmallar halinde devinmek yerine dalgalanabilselerdi, yalnızca bi an için, farklı enerji içlerine girecek, ye akıl durdurucu sonuçlar yaratacaktı.”


Neden söz ettiğini anlıyordum; düşünce ötesi bir düzeyde oluyordu bu; zira, bunu doğrusal bir boyutta anlayabilmemin hiç yolu yoktu.


“İnsanoğlunun kendisinden adamakıllı sıkılmasının nedeni,” diye devanı etti, “sağ bedenin bu üstünlüğü. Evrensel açıdan insanoğlu için tek çıkar yol, kendisini sıkıntıdan kurtaracak yöntemler keşfetmesi. Sonunda bulabildikleri hep zaman öldürme yolları oluyor: kimsede yeterince bulunmayan tek şeyi öldürme yolları. Ne var, daha da beter olan şey, enerjinin bu dengesiz dağılımına gösterilen tepki. İnsanların şiddet dolu tepkileri bu dengesiz dağılımdan doğuyor. Görünüşe göre zaman zaman çaresizlik, insan bedeninde azgın enerji akımları oluşturuyor, bunlar da şiddet dolu davranışlar biçiminde patlıyorlar. Şiddet, sanki insanoğlu için başka bi zaman öldürme biçimi.”


“Ama niye, don Juan, eski çağ Meksika’sı şamanları bu durumun nedenini hiç öğrenmek istemediler ki?” diye sordum, hayretler içinde. Bu içe dönük devinimi büyüleyici bulduğumu fark etmiştim.

“Hiç araştırmaya kalkışmadılar;” dedi, “çünkü soruyu ifade ettikleri anda, yanıtı da biliyorlardı.”

“Yani neden olduğunu biliyorlar mıydı?” diye sordum. “Hayır, nedenini bilmiyorlardı; ama nasıl olduğunu biliyorlardı. Ama bu başka bi öykü.”

Orada havada bırakmıştı konuyu, ama onunla olan ilişkim boyunca, bu görünüşteki çelişkiyi açıklamıştı bana.


“Farkındalık, insanoğlunun evrim için sahip olduğu tek yol;” demişti bana bir kez, “ve bize yabancı olan bi şey; evrenin yırtıcılığıyla ilgili bi şey bizim farkındalığımızı eline geçirerek evrim olasılığımıza ket vurmuş. Yırtıcı bi gücün pençesine düşmüş insanoğlu; bu güç kendi yararı için sağ bedene ait enerjinin özelliği olan edilgenliği zorla kabul ettirmiş ona.”


Don Juan, evrim olasılığımızı, farkındalığımızın eski çağ Meksika’sı şamanlarınca farkındalığın karanlık denizi adı verilen bir olgu boyunca yaptığı bir yolculuk olarak tanımlıyordu; onlar bu olguyu evrenin gerçek bir niteliği olarak kabul etmişlerdi; evrenin her noktasına nüfuz eden, kıyas kabul etmez bir şeydi bu; kitlesel madde, ya da ışık gibi.


Don Juan, sağ ve sol bedenlerin bu dengesiz birleşiminin içinde sağ bedenin egemenliğinin, hızım farkındalık yolculuğumuzun önündeki engeli işaret ettiğinden emindi. Bir yanın ötekine olan doğal üstünlüğü gibi görünen şey, onun silsilesindeki büyücüler için, düzeltmeye uğraştıkları bir sapkınlıktı.


O şamanlar, sol ve sağ bedenler arasında ahenkli bir bölünme oluşturabilmek için uygulayıcıların farkındalıklarını arttırmaları gerektiğine inanıyorlardı. Yalnız insan farkındalığındaki herhangi bir artma, son derece dikkatli bir disiplinle desteklenmeliydi. Aksi takdirde, acılı bir biçimde edinilmiş bu artış, psikolojik sapmalardan enerjiye ilişkin incinmelere dek birçok şeyle sonuçlanabilecek bir saplantıya dönüşürdü.


Don Juan Matus, yalnızca sol bedenle sağ beden arasındaki ayrılma ile uğraşan, ve eski çağ Meksika’sı şamanlarının eğitiminde en can alıcı unsur olan sihirli geçişler topluluğuna Kızışma Grubu, diyordu. Sağ bedenin enerjisini biraz daha çalkantılı hale getirdiği için, bu sihirli geçişler grubuna verilmiş olan bir takma addı bu. Don Juan Matus bu olguya ilişkin şakalar yapar, sol beden için olan hareketlerin, doğum anından bu yana hiçbir muhalefetle karşılaşmadan hükmetmeye alışmış olan sağ beden üzerinde müthiş bir baskı oluşturduğunu söylerdi. Karşı koyma ile yüz yüze geldiği anda öfkeden kızışıyordu. Don Juan tüm çömezlerini, Kızışma Grubunu bıkıp usanmadan uygulamaları, böylece onun saldırganlığını zayıf sol bedeni güçlendirme amacıyla kullanmaları için teşvik ederdi.


Tensegrity’de, bu gruba Kızışma Dizisi adı verilmiş; bu adlandırma onu Tensegrity’nin bir açıdan son derece pratik, bir açıdan da son derece soyut olan—örneğin esenlik için enerjiden pratikte yararlanma yolları ile, bunlara eşlik eden, o enerjinin nasıl elde edildiğine ilişkin soyut düşünce gibi—hedeflerine daha uygun kılmak üzere yapılmıştır. Bu dizinin her sihirli geçişinde, bedenin sol ve sağ yanları yerine, sol beden ve sağ beden şeklinde bir ayrımın benimsenmesi salık verilir. Bu kurala uymanın nihai sonucu olarak şu söylenebilir: hareketleri uygulamayan beden, sabit tutulur. Ancak onun tlim kasları da işin içinde olmalıdır—etkinlik değil, farkındalık açısından. Hareketleri yapmayan bedenin bu kımıltısızlığı başı da kapsayacak şekilde yayılmalıdır; yani başın aksi yanını. Yüzün ve başın yarısında bu türden bir hareketsizliğe ulaşmak daha zordur; ama uygulama yoluyla başarılabilir.


Dizi dört gruba ayrılmıştır.



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön