Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

sonu spiritualizme baglanacak aslinda cok kisa uzun bir yazi dizisi 2


3 – Başkalarının kararları

Dinimiz doğduğumuzda ailemiz tarafından belirleniyor. Okuyacağımız okul (ilk-Orta-Lise-Lisans), her ne kadar öyle gözükse de tercihini kendimizin yapmadığı, istemediğimiz bir bölümde resmi ideolojinin baskısı altında oluyor.

Savaş karşıtı olmanız halinde bile erkekseniz askere alınıyor ve nasıl itaat edileceğini ve insan öldürme tekniklerini zorla öğreniyoruz. Kadınsak evleneceğiniz erkeğe nasıl kadınlık yapacağını öğretiyorlar, ve ailenin uygun gördüğü veya gerekli başlık parasını veren (belki de hayatında hiç görmediği) bir adamla (?) evlendiriliyoruz.

Büyük bir ihtimalle sevmediğimiz ve istemediğimiz (yalnızca iş bulduğumuz veya parasının iyi olduğu nedeniyle) bir işte çalışmaya başlıyoruz.

İşte, Sosyal hayatta, Partide, Kolluk güçlerinde, Spor Kulüplerinde, Sanatta, ve birçok başka durumda beş para etmeyen birilerinin karşısında süklüm püklüm durmak zorunda kalıyoruz.

Zorunlu bir kabullenme, ve hatta sahiplenme duygusu ile, tercihini yapmadığımız ve pek seçenek sunulmayan bir yaşam tarzını benimsiyoruz, üstelik benimsemediğimiz bu hayatın tüm acı ve zorlu sonuçlarına doğrudan biz katlanıyoruz.

"Bu dünyadaki yerimizin ne olduğunu?" ve "Bu dünyada neden yaşadığımızı?" bize dayatılan hayat tarzının içindeki karışıklıkta sormak dahi aklımıza gelmiyor. Sistem her şeyin cevabını verdiği için tembelleşiyor ve dayatılan birkaç cevaptan birini hemen benimsiyoruz.

Hayat döngümüz; Çalış - Satın Al - Tüket - Öl dizgesinden ibaret, üretmek yalnız Büyük Abi'lerimize ait bir olgu, biz yalnızca tüketiyor ve tükeniyoruz. Tüm kararlarımızı farkında dahi olmadığımız başkaları tarafından veriliyor.

Uygun ve sürekli çalışan bir tüketici olmamız için, yine Büyük Abi'nin sistemi ile borçlandırılıyoruz, 65 yaş emeklilik, 10 yıl vadeli ev kredileri, büyük bir ihtimalle gereksiz harcamalar yaptığımız kredi kartları nedeniyle bir türlü kendimizin kullanacağı boş bir zamanımız kalmıyor, hep çalışıyor, tüketiyor, ve başkalarına kazandırıyoruz.

Bizim adımıza kim karar veriyor? Beynimiz yıkandığından bunu reddetmek zor! Peki bu döngüden kurtulmak mümkün mü?


4 – Robotlaşma

İnsanlar Robotlaşıyor, tüm dünyada insanlar birbirlerine çok daha fazla benzemeye başladı, Avrupa, Amerika, Çin vs. fark etmiyor, sonuçta küreselleşme dedikleri olgu nedeniyle her yerde aynı şeyler tüketiliyor, iş yerleri birbirine benziyor, kullandıkları telefonlar benzer, şehirler arasında bile fark yok hepsi aynı, ve çoğunluk (tabi ki ortalama parası olandan bahsediyoruz) AVM'leri doldurarak nerede ise aynı marka olan mağazalardan birbirine benzer ürünler satın alıyor, sosyal medya, TV, diziler, filmler hep aynı.

Çocuklar aynı şeklide yetiştiriliyor, 20 -30 sene önce "götünde kurt var" denilen çocuklara hiperaktif, "tembel" denilenlere ise dikkat dağınıklığı deniyor artık, eğitim en alt düzeyde. Araştırmamak, sorgulamamak üzerine odaklanmış, çocuk atomun nasıl parçalandığını biliyor ama Venezuela'nın hangi kıtada (belki kıtaları bile) bilmiyor. Yüksek eğitim dahi kültürden bağımsız olarak birbirinin aynı (bu da ileride benzerliklerin çok daha fazla olacağı anlamına geliyor), herkes İngilizce öğreniyor, lisans olarak Bilgisayar veya İşletme seçiliyor. Fiziksel, Genetik ve Kültürel altyapısı bu kadar farklı insanların, tepki vermedeki ruh halinin nasıl bu kadar birbirine benzemesi şaşırtıcı mı? Hayır! Dünyada üretilen yüz binlerce otomobil nasıl aynı ise insanlarda fabrikasyon üretim olarak aynı oluyor. Arabalardaki üretim gibi ne kadar çok aynı ürün üretilirse o kadar verimli ve ekonomik oluyorsa, insanların da aynı olması verimli ve ekonomik oluyor. Aynı tip yemek, aynı tip giyim, aynı tip mobilya, aynı tip binalar vs. vs. hep fabrikasyon üretimin verim ve ekonomik oluşu ile ilgili tabi.

Buraya kadar hadi neyse.

Ama, bu tek tiplerin dışında kalanlar (kalabilenler) ötekileştiriliyor, taşlanıyor, eziyet ediliyor, küçümseniyor, eziliyor hatta öldürülüyor (bu arada oldukça çeşitli ve yaratıcı öldürme çeşitlerinin çıkması da ayrı bir muamma). Aynı şekilde yaşayan ve sonuçta aynı şekilde düşünen kalabalıklar, kendilerinden farklı biri ile karşılaşınca rahatsız oluyorlar. Kendilerinin yaşadığı hayattan farklı bir yaşam tarzının mümkün olduğunu görmek onları korkutuyor. Kendileri için farklı bir seçenek olmadığını, bu nedenle onlara sunulanı (her anlamda) tüketen insanlar, farklı seçeneklerin olduğunu görünce, ve seçim yapmak zorunda olduklarını anlayınca, düşünmeye, analiz etmeye ve karar vermeye alıştırılmadıkları için paniğe kapılıyor ve farklı olan her şeyi şeytan olarak tanımlayarak değişmekten kaçıyorlar. En basitinden yemekler menü ve numaralı, her şey hazır bir şekilde sunuluyor, belli bir burger yanında belli boyda içecek ve patates, eğer bunları ayrı ayrı isteseniz satıcının nasıl afallayacağını ve size bir menü vermeye çalıştığını fark edeceksiniz. Her şey sınavlarda olduğu gibi (ilk, lise, yüksek öğrenin girişleri, iş bulmak için girilen sınavlar vs.) soruyu doğrudan yanıtlamaya değil hangi şıkkın doğru olduğunu işaretlenmesine dayanıyor. Aynı mantık Yemek Menülerinde (2 – 5 numaralı menü), Lokantalarda (4 numaralı yemek), giyim (501 no.lu Pantolon) gibi. Daha önceleri, çok değil yine 25 – 30 yıl önce, herkesin telefon defteri vardı ve pek çok telefonu ezbere biliyordu, bugün kendi numaramızı bilmez durumundayız, çaldırarak verebiliyoruz. Bilgisayar ve cep telefonundan sonra artık ne randevular, ne önemli günler, ne telefon numaraları aklımızda, bir de telefon veya bilgisayar kaybolur veya bozulursa tüm yaşamın alt üst olur, ne yapacağını şaşırır paniklersin.

Aykırı, Marjinal, Azınlık vs. gibi farklılıklar yok ediliyor ve buna bağlı olarak diller, yaşam ve düşünce biçimleri bir daha geri gelmemek üzere kayboluyor. Aynı sorun doğa için de geçerli, çevreye uyum sağlamaktansa onu değiştirmeye çalışan ve değiştiren insanlar, doğadaki hayvan, bitki, erozyon, iklim gibi milyonlarca yıllık sabitlerin değişmesine sebep oluyorlar. Sonuçta, yaşanılmaz bir tabiatın ve toplumun olduğu bir dünyaya doğru hızla gidiyoruz. Peki bunun teknoloji ile bir ilişkisi var mı? Tabi ki var! Ancak bir zehir bile doğru kullanıldığında ilaç etkisi gösterebilir, onun için boşuna suçu başka yerlere atmayalım, suçlu biziz, suçlu insanlardır.

Çok değil bundan 100 yıl öncesine göre finansal, ve tüketici anlamında çok daha zenginiz. Gözden kaçan ödenen bedelin maliyetidir (maalesef para ile ölçülemediğinden genellikle hesaba katılmamaktadır), eskiden daha mutlu, daha doyumlu, daha özgür, daha serbest, daha çok zamanı olan bireylerdik, daha çeşitliydik. O zamanlar insanlar teknoloji ile halen robotlaşmamışlardı, tarihin başından beri iyi ve kötü her zaman vardı, ama robot modern teknolojimizin, modern insanın, modern toplumun eseridir.



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön