Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

inanmak


inanmandan inanmak nasıl olur?



İnanıyormuş gibi davranmakla.



yapma ve yap-mama'yı bir arada tutmak gibi...



Her türden inanç bize-tine- ait değildir. Propaganda aracılığı ile bize empoze edilmiştir. Kendimizin teyit edip onaylamadığı bir şeye inanmak savaşçının yolu değildir. Savaşçı bilginin kendisine ulaşmak için niyet eder; ömrünü buna adar. Her an değişmekte ve yenilenmekte olan bir kozmos için, atalarımızdan gelen kokmuş ve çürümüş bir inanç, yalnızca bir çöptür. Bu bağlamda inanmadan inanmak, inancın yapmamasıdır.



belki iz sürme



belki iz sürme




Bir savaşçı inanmaz, inanmak zorundadır!



Biraz daha karıştıralım;

Savaşçı inanmaz! Deneyimler ve Bilir!



Buradaki "inanç" kavramı hakkında da konuşmak gerekir elbette.


Dinsel inanç mı? Yoksa hani insanlığa dair bir umut türünden "inanç" mı? Veya çok basit kişisel inanç mı? Hani "işinde başarılı olacağına inanıyorum" falan gibisinden.


İnanç dendiğinde genellikle bilinemez şeyler de geliyor insanın aklına. Hiç bir zaman bilemeyeceği şeyler gibi.



Evet "başarılı olacağına inanıyorum", veya "Tanrıya inanıyorum" veya "sana inanmıyorum" bu negatif :-) . Bilemeyeceğimiz de olabilir tabi ama bilmediğimiz (hiç olmazsa şimdilik) gibi düşünmüştüm.

Veya daha net olmak gerekirse "deneyimlenmemiş" bu nedenle "bilinmeyen" gibi de diyebilirim.



inanmak zihne, inanmadan inanmak(inanmak zorunda olmak) istence aittir. Zihin yenildiğimizi söylerken, istenç bizi düze çıkaran güçtür.

Carlos Castenada nın kitaplarını ilk okuduğum zamanlarda kitaplarda yazılanlara hiç inanmadım(zihin), ama bahsettiği sonuçlara ulaşmam için inanmam gerekiyordu . Bu şu anlama geliyordu benim için: yapılması gerekenleri , -başaracağımdan hiç bir umudum olmaksızın - en ince ayrıntısına kadar inceleyip, yapmak. Bu süreç işlediğinde biz farkında olmadan istenç ortaya çıkıyor(enerji utangaçtır bize farkettirmeden değişimler yaratır), zihnin tüm direnmelerine rağmen olması gerekene ulaştırıyor bizi.

Bir anne, arabanın altında kalan çocuğunu kurtarmak için tek başına kaldırması mümkün olmayan bir arabayı tek başına kaldırıp çocuğu arabanın altından çıkarıyor. O kadın inanmıyor aslında arabayı kaldıracağına ama inanmak zorunda (denemek zorunda) olduğunu biliyor, çocuğu zamana karşı yarışıp kurtarabilmek için tek seçim. Ve eyleme başladığında istenç olayı devralıyor ve arabayı kaldırıyor. Bu annelikle falan ilgili bir olay değil. Herkes hayatındaki her alanda kullanabilir bu bilgiyi.

Don Juan Matus diyor ya; İnsan köşeye sıkışmaya görsün, nelere kadirdir bir bilsen.



Saynur, anlatımını beğendim. Bana çok mantıklı geldi. Çanakkale savaşında 200 kg.lık top mermisini kaldıran, ama savaştan sonra kaldıramayan Seyit Onbaşı gibi..



kedi gibi köpek gibi agac ot gibi iç sessi olmadan disıplin geri dön



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön