Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

toltekler 4 anlasma


“Toltek Bilgeliği, yalnızca efsanelerde ve hikayelerde varolan ölü bir gelenek değil, bugün hala bir kısım Meksika Kızılderilileri tarafından uygulanan canlı bir öğretidir.

Toltek bir din değildir. Bir felsefe değildir. Bir ideoloji değildir. Toltekler bir yaşam sanatının uygulayıcısıdır. “

Yazar Don Miguel Ruiz ise bir naguel ( kişinin kendi bireysel özgürlüğüne ulaşmasında rehberlik eden öğretici ) olarak yaşamını Toltek bilgisini öğretmeye ve paylaşmaya adamış.


Peki bizi bireysel özgürlüğümüze kavuşturacak bu Toltek bilgileri Dört Anlaşma nelerdir ?


BİRİNCİ ANLAŞMA:


“ Kullandığınız sözcükleri özenle seçin “

Kullandığınız sözcükler saf, arı, temiz, kusursuz, eksiksiz olmalıdır.


Evet bakıldığında ehh zaten olması gereken de bu diye düşünüyor insan. Ama durup şöyle bir gün içinde kullandığımız sözcükleri gözden geçirdiğimizde hiç de öyle olmadığını görüyorüz. Lütfen rica ediyorum kendinize bir zaman aralığı seçin ve konuşmalarınızda ne kadar olumsuz sözcükler kullandığınıza dikkat edin. Sonuca inanamayacaksınız ve lütfen bunu diğerlerinin sözcüklerine dikkat ederek de yapın. Göreceksiniz ki durum çok vahim…


Ya olumsuz sözcüklerin etkisi ?


Don Miguel şöyle diyor “ Söz, sadece bir ses ya da yazı sembolü değildir. Söz, bir güçtür; kendinizi ifade etme ve iletişim kurma gücüdür. Sözle düşünürsünüz. Düşünmekte kullandığınız sözlerle yaşamınızdaki olayları yaratırsınız.”


Düşünsenize bütün gün kullandığımız olumsuz sözcüklerle yaşamımıza nasıl olaylar yaratıyoruz. Sadece kendimize zararımız olsa iyi !!! Ya çocuklarımız? Bizlerden duydukları sözcükler ve onlarla kurduğumuz iletişimde neler oluyor acaba ? Biz onlara nasıl yaşamlar yaratıyoruz ?


İşte size ağzımıza sakız olan bazı sözler :


“ Hayat zor “, “ Bu memleket adam olmaz “, “ Her şey kötüye gidiyor, ne olacak halimiz”, “ İyi okullarda okuyamazsan bir şey olamazsın”, “ Para kazanmak kolay değil”, “ Ressam ( sanatçı, tiyatrocu, gitarist… ) olmakla karın doymaz, önce adamakıllı bir diploma al, bunları hobi olarak yaparsın”, “ İş bulmak kolay değil”, “ Çok çalışmazsan olmaz”, “Hayat hep güllül gülistanlık değil”…


Bu sözlerle kim bilir nasıl tohumlar ekiyoruz çocuklarımızın zihinlerine.


Olumlu ( temiz, saf,arı ) sözcüklerle yargılamadan, suçlamadan konuşmak !!! Ne harika iletişimler olurdu değil mi böyle olabilse. Yargılayarak, suçlayarak, dedikodu yaparak ( dedikoduyu “saf zehir” olarak tanımlıyor Miguel bu arada ) sürekli kendimizi zehirliyoruz aslında. Sözcüklerimizle akıttığımız duygusal zehri sonuçta kendimize karşı kullanmış oluyoruz. Tüm kötü enerjiyi kendimize çekiyoruz böylelikle.


Sadece birinci anlaşmayla bile hayatımızda yaratabileceğimiz farklılıklar o kadar çok ki bence. Zihnimizi, düşüncelerimizi, ilişkilerimizi temizleme şansı yakalıyoruz olumlu kelimeler kullanma anlaşması yaparak . Huzur, dinginlik, kabul, rahatlık, sakinlik hissettirmesi ile beraber en güzel yanlarından biri de bunu sürekli yapmanın insana bağışıklık kazandırması imiş. Size gelen olumsuz sözcüklerden etkilenmez oluyormuşsunuz artık.


Bu anlaşmayı uygulamaya ilk kendinizle başlamanızı öneriyor Miguel . Daha önce kendinizle ilgili yaptığınız diğer olumsuz, acı veren yargıları bir kenara bırakıp, olumlu sözcüklerle işe başlayabilirsiniz :) Bunu bile yaparken kendi kendinize ne kadar haksızlık yaptığınızı, acımasız olduğunuzu gözlemleyeceğinizden eminim. Ehh hadi size kolay gelsin diyorum…


Vee diğer anlaşmalara geçiyorum…


İKİNCİ ANLAŞMA :


“Hiçbir şeyi kişisel algılamayın”

Benim favori anlaşmam. İnsani acaip özgürleştiren bir bakış ! Bu şöyle bir şey; birisi size “ Çirkinsin, aptalsın… “ dediğinde, bunu kişisel algılamamanız gerekiyor. Çünkü başkasının size çirkin ya da aptal demesi sizin durumunuz değiştirmiyor, bu sadece onun kendi duygu, düşünce ve inançlarını ifade ediyor.


Peki ya söylenenler beni incitir derseniz, şöyle açıklıyor Miguel “ Sizi inciten söylenenler değildir. Söylenenler yaralarınıza dokunduğu için incinirsiniz. Sizi inciten sizsiniz .”


Bunun temelinde de sanıyorum kendine güvenen insan olmak yatıyor değil mi ? Ehh işte boşuna uğraşmıyoruz biz anneler kendine güvenen çocuk yetiştirmeye !


ÜÇÜNCÜ ANLAŞMA:


“Varsayımda Bulunmayın “

“Alışkanlıklarımız ve rutin davranışlarımız içinde varsayımlarda bulunduğumuzu fark etmeyiz bile” diyor Miguel. İlk adımın bu alışkanlıklarımızın farkına olmak olduğunu belirtiyor. Herkesin, hayatı bizim gibi algılaması gerektiğini ya da algıladığını varsaydığımızdan bahsediyor. Ve daha açık iletişimle; kendi duygu, düşünce, hislerimizden daha çok bahsederek ve karşımızdakilere daha çok soru sorarak, onları tam olarak anlamaya çalışarak varsayımlarımızdan gerçekliğe geçebileceğimizin üzerinde duruyor.


Bu bizim koçluk öğretimize çok benziyor “Zannetme,Farzetme, Varsayma SOR !! “


Burada kısacık bir şey belirtmek isterim soru sormak da özen ister. Soru sorarken sorgulama yapmaya başladığımızda karşı tarafı iletişimden uzaklaştırma tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliriz. Aman dikkat !


DÖRDÜNCÜ ANLAŞMA


“Daima Yapabildiğinin En İyisini Yap “

Miguel son anlaşmayı şöyle özetliyor;


“ Bu anlaşma, diğer üç anlaşmanın kalıcı alışkanlığa dönüşmesini sağlayan anlaşmadır. Dördüncü anlaşma ilk üçünün aksiyonudur. Her koşulda, daima en iyisini yapın, ne daha fazla ne daha az. Ama şunu daima hatırlamanızda yarar var: An, her an değiştiği için asla “ en iyiniz” olmayacaktır. Dört anlaşmayı yaşamınızda uyguladıkça “en iyiniz “ de gittikçe “en iyi “ hale gelecektir. “En iyiniz”den daha az yaptığınızda kendinizi ise kendiniz yargılarsınız, suçluluk ve pişmanlık duyarsınız. Kendinize saygı duymakta zorlanırsınız. “


Özet olarak şöyle diyor Miguel “ Her günün hakkını vererek yaşayın ! “


Ve şöyle sakince ve inanarak ekliyor “ Bugün yeni bir rüyanın başlangıcı olsun “


Ben de her yeni günün güzel bir başlangıç olmasını diliyorum…



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön