Eski SessizBilgi - - - - - Yeni SessizBilgi
Alt Limit:
Kaç tane -->

ruyaci florinda donner ile roportaj


Rüyacı


Yayın Tarihi: Şubat 1992

Alexander Blair-Ewart'ın Florinda Donner-Grau ile röportajı,


Florinda Donner uzun zamandır Carlos Castaneda'nın çalışma arkadaşı ve rüyalarda birlikte yolculuk yaptığı yoldaşıdır. Bunun yanında Cadının Rüyası ve Shabono isimli kitapların beğenilen yazarıdır. Onun son kitabı 'Rüyacı': Büyücülerin dünyasına bir kabul töreni, onun duraksayışının ve bazende isteksizliğinin otobiyografik anlatımı, ve rüya görme çalışmalarında sık sık onu şaşkınlığa uğratan karşılaşmaları içeren bu kitap İlkbahar zamanı Kanada'da satışta olacaktır. Antropolog ve büyücü Florinda Donner, Los Angeles-California ve Sonora-Meksika'da yaşamaktadır.


Alexander Blair-Ewart : Şimdi kitabınızın başında, bu yaşayan efsaneye nasıl çekildiğinizi anlatıyorsunuz. Biraz bu efsanenin öyküsünden bahseder misiniz?


Florinda Donner : Evet o yaşayan ve Nagual'ın kaynağından çıkan bir efsanedir. Ancak bir efsane tekrar tekrar yaşanır. Gördüğünüz gibi, varlığını sürdüren bu efsanede Nagual ve onun topluluğunu oluşturan insanlar, çömezler ve büyücüler vardır. Aslında ben don Juan'ın çömezi değilim. Castaneda'nın çömeziyim ve Florinda'nın kız kardeşlerinden biriyim. Florinda bu sebeple bana ismini verdi. Dolayısıyla bunlar göz önüne alınınca, o varlığını sürdüren bir efsanedir. Onları cadılar diye isimlendirmemi umursamazlardı. Onlar için bunun şeytani bir çağrışımı yoktu. Batının bakış açısından, bir cadı ya da bir brujo fikri daima olumsuz çağrışımlara sahiptir. Fakat onlar bunu gözardı edemiyorlar, çünkü bu insanlar için büyücülüğün soyut nitelikleri, olumlu ya da olumsuz çağrışımları kendiliğinden hükümsüz kılar. Bir seviyede bizler taklitçiyiz ama diğer büyülü yönümüz de var. Bu anlamda bizler bir efsaneyi tekrar yaşıyoruz.


Abe : Yani Nagual'ın efsaneside, eski Toltekler'den direkt modern zamana kadar kesintisiz bir silsile var. Aslında bu efsanenin standart düzeni nasıldır, merak ediyorum?


Florinda : Şey! Bu efsanenin standart bir düzeni yok. Bu sebeple tüm herşey çok şaşırtıcı ve çok zordur. Bu insanların arasına ilk katıldığım zaman, benim temel arayışım ve temel sapkınlığım, her ne halt yapmak zorundaysam bununla ilgili bazı düzenlemeler ve kurallar istiyordum. Tabii bu sapkınlıklarımı sonradan görmüştüm. Bu düzenlemelere ve kurallara yönelik hiçbir şey bulamadım. Herhangi bir taslak model yoktur. Çünkü her yeni grup, algısal engelleri kırabilmek için kendi yöntemini bulmak zorundadır. Don Juan'a göre, algısal engelleri kırabilmemiz için, sadece enerjiye ihtiyacımız vardır. Zaten çoktan enerjimizin tümü, kişiliğimizin tasarısını Dünya'ya sunmak için dağılmıştır - ne olduğumuz, kim olarak algılanmak istediğimiz, diğer insanlar beni nasıl algılıyorlar, gibi. Dolayısıyla don Juan, enerjimizin %90'ı bunlar tarafından çekilmiştir diye söyler, ve enerjinin yenisi gelemez. Bizde herhangi bir boşluk yoktur, çünkü "egosuz" olmayı önemsemeyiz, veya egomuz yokmuş gibi numara yaparız, ya da öyle olduğumuza inanmak isteriz. Hatta bazı "aydın" kişiler ya da gurular vardır - Carlos Castaneda bir ara gurularla buluşmaya çalışıyordu - ve bu kişilerin egosu çok büyüktür, çünkü Dünya'da farkedilmek isterler. Ve don Juan'a göre bizi öldüren tam olarak budur. Artık bizde herhangi bir serbestlik ve yeni enerji için boşluk kalmamıştır.


Abe : Demek ki, gerçek bir Nagual, gerçek bir görücü Dünya'da nasıl algılandığını önemsemiyor, yani pratikte bunu nasıl önemsemiyor?


Florinda : Evet onlar önemsemez. Fakat hâlâ onunla mücadele etmek zorundadır. Castaneda otuz yıldır, ben de yirmi yıldır buna devam ediyoruz, ve bu durmadan sürekli devam eder.


Abe : Bu mücadelenin doğası nedir? Çünkü sen savaşçı lisanını kullanıyorsun. Bu mücadelenin cinsi nedir? Neyle mücadele ediyorsunuz?


Florinda : Kişilikle.


Abe : Kişilik.


Florinda : Hatta bu sadece kişilik de değil; kişiliğin tasarısıdır, çünkü kişiliği dibe indirirsek, ona ne olduğunu gerçekten bilmeyiz. Ve muhtemelen, sahip olduğumuz bu gösterişli tasarı kısıtlanmış olur. Çünkü bu tasarının olumlu veya olumsuz olmasının gerçekten önemi yoktur. Bu tasarıyı sürdüren enerji yine aynı enerjidir.


Abe : Dolayısıyla bu gelenekte kişisel önem diye isimlendirilmiş ciddi bir kavram vardır.


Florinda : Evet aynen, başlıca mücadele kişisel önemledir. Bunun için içsel diyaloglarımızı durdurmak gerek, çünkü biryerlerde yalnız başımıza inzivaya çekilsek bile, sürekli olarak kendi kendimize konuşmaya devam ederiz. Bu içsel konuşmalar asla durmaz. Ve devam eden bu içsel konuşmalar ne yapar? Her zaman kendini haklı çıkarmaya ve savunmaya devam eder. Ne olduğu önemli değildir, birşeyleri ya da olayları sürekli olarak tekrar ederiz; ne söyleyebilirdim, ne yapabilirdim, ne hissediyorum veya ne hissetmiyorum, gibi. Üstünde durulan nokta daima kendimizle ilgilidir. Kişisel önemi sürekli olarak canlı tutmak için bunları tekrar ederiz - ben...ben...ben, sessizce veya sözlü olarak.


Abe : Yani, bir boşluk ortaya çıkar, ne zaman ki...


Florinda : ...ne zaman ki bu içsel konuşmalar kesilirse. Kendiliğinden olur, başka birşey yapmak zorunda değiliz. Ve insanların Castaneda'yı doğrucu olmadığı için reddetmesinin sebebi de, bunun çok çok basit birşey gibi görünmesindendir. Fakat bizim için onun sadeliği, onu üstesinden gelinecek en zor şey yapar. Bu işle meşgul olan yaklaşık altı kişiyiz ve işin zor kısmı içsel konuşmaları tamamen kesmektir. Eğer tehdit edilmezsek işler yolundadır, ama can damarımıza basılırsa, bizimde tepkilerimiz kolayca canlanır ve tekrar eski kökleşmiş halimize dönüp otomatik pilota geçiyoruz. Bildiğin gibi, bunun için mükemmel bir çalışma var, ve don Juan'da bu işin ilacı olduğunu söyler - bu özetlemedir. Bu çalışmayla basitçe yaşamınızı yeniden tekrar edersiniz. Ve bu psikolojik bir özetleme değildir. Yaşamınız boyunca, tüm insanlarla yaşadığınız etkileşimlerde bırakmış olduğunuz enerjiyi geri getirmeniz gerekir, ve şimdiki andan başlayıp geriye doğru gidersiniz. Eğer iyi bir özetleme yaparsanız, tüm tepkilerinizi ve kalıplarınızı üç ya da dört yaşına kadar öğrenmiş olduğunuzu görürsünüz. Bu tepkileri ve kalıpları öğredikten sonra daha kültürlü oluruz, onları iyice muhafaza ederiz, fakat bunlar bizim Dünya ve diğer insanlar ile nasıl etkileşimde olacağımızı önceden belirlemiş olur.


Abe : Yani bu bir benzetme oluyor, sonrada, insan varlığının bir tür farkındalığı oluşuyor ve bu varlık paralel bir yolla Tonal'ın dünyasına veya sosyal kişiliğin dünyasına yolculuklar yapıyor. Anlaşılan bu diğer dünya, yani onun diğer boşluğu, zaten hep orada duruyor.


Florinda : Evet, hep oradadır ve hepimiz için kullanıma hazır bir şekilde bekler. Hiç kimsenin ondan faydalanması gerekmez, veya insanlar sanır ki ondan faydalanmaları gerekiyor, ancak, don Juan'nın da belirttiği gibi, arayışta olan biri başka bir şeyle meşgul olur, çünkü arayışta olan biri zaten neyin peşinde olduğunu biliyordur.


Abe : Evet bu anlaşılıyor.


Florinda : Arayışta olupta, Castaneda ile görüşünce hayal kırıklığına uğrayan bir çok insan vardır. Çünkü Castaneda onlara anlatırken, onlar zaten kafalarında nasıl birşey olması gerektiğini oluşturmuşlardır. Ve açık durumda değildirler. Hatta dinlerken bile kulak vermezler, çünkü onlar zaten aradıkları şeyin nasıl birşey olması gerektiğini biliyordur.


Abe : Benim kendi durumumda, kişisel gelişimle ilgili değilim. Daha çok kendimi gerçekleştirmeyle ilgileniyorum, ve özetleme sürecinin bende hoş, ruhsal ve elle tutulur sonuçlar verip vermeyeceğini merak etmiyorum, çünkü o başka herşey de olduğu gibi çılgınca unsurlar içerecektir.


Florinda : Doğru!


Abe : Fakat bu çoğu insan için son derece rahatsız edici bir düşünce.


Florinda : Bu, evet, kesin. Gördüğün gibi, bizler temel olarak enerjik varlıklar olduğumuz fikrine inanırız. Don Juan, herşey bizim sahip olduğumuz enerji miktarına bağlıdır derdi. Sahip olduğumuz enerji mücadele etmek, hatta kişisel yansımayla mücadele etmek için gereklidir ve bunun için muazzam miktarda enerjiye ihtiyaç duyulur. Daima en kolay yollardan gideriz. Bunun için bildiğimiz şeylerin derinliklerine, hatta uzun süredir dahil olduğumuz herşeyin derinliklerine uzanırız. Sadece 'oh, boş ver gitsin' demek çok daha kolay olurdu, bilirsin bunları, biraz düşkünlük gösteririz. Fakat demek istediğim, düşkünlüğün küçük bir parçasıyla altüst olan bu şeyler sizi tekrar sıfır noktasına geri getirir.


Abe : Florinda, ikimizinde bildiği birşey hariç, ve o da şudur: eğer bu sessizlik seviyesine ulaşırsan, anında belli bir eşiği geçersin, inanıyorum ki, hatta bir an olsun, etkinleşirse...


Florinda : ... onu bırakamazsın. Çok doğru! Fakat bu sessizlik anına ulaşmak için enerjiye ihtiyacın vardır. Onu durdurabildiğinde, don Juan bunu anlık bir duraksama ya da bir santimetre küplük şans diye isimlendirir, ayrıca onu çabucak durdurabilirsin.


Abe : Ve onu bir defa durdurunca, tekrar asla aynı olmayacağız.


Florinda : Kesinlikle.


Abe : Belki eski alışkanlıklarımıza ve düşkünlüklerimize geri dönmek isteyebiliriz. Onlardan yoksun olunca tatmin olamayız.


Florinda : Doğru! Olamazsın. Tatmin edici olmaz, bu tamamen doğru. Sanırım, gerçekten ulaşabilseydik... Diyelim ki bu hissiyatın veya bilginin kritik eşiğine ulaşabilseydik, Dünya'da birşeyleri değiştirebilirdik. Hiçbir şeyi değiştiremememizin sebebi, kendimizi değiştirmek istemediğimizdendir. Bunun ne olduğu önemli değil, siyasi, ekonomik veya sosyal konular olabilir. Yağmur ormanındaki ve çevremizdeki tüm bunlar da neyin nesi şimdi? Eğer kendimizi değiştirmek istemiyorsak, başka birinin kendisini değiştireceğini nasıl bekleyebiliriz? Bilinen değişim sahtedir; yeniden yapılandırmadır veya sahneleri yeniden oynamaktır, ama değişim yoktur. Bizler esasen yırtıcı varlıklarız, bunu görüyorsun. İçimizdekiler degişmiyor. Bu yırtıcı enerjiyi, gidişatımızı değiştirmek için kullanabilirdik, ama kendimizi değiştirmek istemiyoruz.


Abe : Efsaneye bakacak olursak, tek tek görücüler ve/veya Nagual, bazı betimlenemeyen güçler ya da bilinmeyen tarafından seçiliyor.


Florinda : ...aslında seçilmişti. Carlos enerjisel olarak uygun değildi. Enerjisel yapılandırmamıza şöyle bir bakarsak: bazı insanlar enerjisel olarak farklıdır. Carlos üç çatallı Nagual'dır; don Juan dört çatallı Nagual'dı. Dolayısıyla bu nelere yol açar? Esas olarak Naguallar, grubun diğer üyelerine göre daha fazla enerjiye sahiptir, ve bu önemli bir şeydir. Peki neden onlar veya neden her zaman erkek Naguallar? Silsilemizde kadın Naguallar da vardır, ama bu zamana dek seçilen erkekler daha fazla enerjiye sahipti. Don Juan'nın dünyasında daha tinsel insanlar vardı, daha iyi hazırlanmışlardı, daha çok şey bilen bilgili erkekler vardı, ve bu herhangi bir farklılık yaratmadı. Bunun anlamı, erkek az çok herhangi başka biriyle aynıdır demek değildir. Erkek sadece önderlik etmek için bu enerjiye sahiptir.


Abe : Ve bu enerjinin bir kısmını başka birine verebilir, ve farkındalık yükselişi sağlar.


Florinda : Evet, bu enerjiden yararlanırız. Bunun anlamı, o enerjiyi alırsın demek değildir, ancak onlar, Dünya'nın sunduğu şeylere kapılmamak için bu enerjiye sahiptir. Mesela, bu anlamda, uzun zamandır Castaneda ile birlikteyken, ona inanılmaz dünyevi zevkler sunulduğunu gördüm. Fakat o asla yolundan şaşmadı. Şu an, şahsen söyleyebilirim ki, bunca zamandır o durumda bırakılsaydım, öyle kusursuz olamazdım aslında. İşte bunu kabul etmek zorundayım, çünkü yapabildiğimiz en kötü şey, şüphesiz, belli şeyleri gizlemeye çalışmaktır. Ben de Castaneda'nın yolculuğuna tanık olmaktayım, yani anlayacağın, ona inanılmaz dünyevi şeyler sunuldu ve asla onları kabul etmedi. Gördüğün gibi, bunun için enerjiye ihtiyacın vardır ve bu durum, enerjinin nereye ulaştığını gösterir; ne zaman birine ihtiyacın olursa, grubun lideri o yolu gösterir. Çünkü bir Nagual'ın enerjisi olmazsa, pes eder.


Abe : Bir Nagual pes ettikten sonra yeniden toparlanabilir mi?


Florinda : Hayır, mümkün değil.


Abe : Nasıl yani?


Florinda : Efsaneye yeniden bakalım. Kartal ileriye doğru uçar. Geriye dönmez. Sen de, peki o halde, onun peşinden daha hızlı koşmak zorundayım, diyebilirsin. Fakat bunun anlamı nedir? Bu bir metafor.


Abe : Yani, Nagual efsanenin çözülmesi için farklı yöntemlerle çalışır.


Florinda : Don Juan'nın arkasında daha fazla insan vardı. Enerjik olarak daha geniş bir kitleye sahipti, yani seni kolayca çekebilir ve bir konumda bırakabilir. Carlos bunu yapmayacak. Birlikte çalıştığı insanlar için - ve altı kişiyiz - bu bir kararlılık meselesidir. Hepsi bu. Kararımızın tek değeri budur, başka hiçbir şey değil. Carlos bizi tatlı sözlerle ikna etmeyecek; bize yalvarmayacak; ne yapmamız gerektiğini söylemeyecek. Biz bilmek zorundayız. Uzun zamandır bununla yüzleşerek ve don Juan'ı izleyerek, bir şekilde bu yolda yürümeye çalışmalıyız. Bu onun için yeterli olmak zorunda. Bizim bu yolda kalmamızı sağlamak için onun zorla yapacağı hiçbir şey yoktu.


Abe : Her Nagual farklı yöntemlerle çalışıyor. Castaneda'nın iz sürücü Nagual olduğunu duydum, bu doğru mu?


Florinda : Evet, ama galiba... bilmiyorum. O bir rüya görücü.


Abe : Öyle mi, bu da ortaya çıkıyor.


Florinda : O zaman şunları sorarız; rüya görme konusu ve rüya gören uyanık nedir? Kafayı bulmak değildir bu, farklı bir durumdur. Tamamen normal ve tutarlı olmaya devam edersiniz, ama içinizde bir şeyler enerjik olarak farklı bir seviyede oynaşır.


Abe : Bakış açınızda da kayda değer bir şey var.


Florinda : Evet.


Abe : O zaman, aynı anda iki dünyayı göz önüne almayı öğrenmek, bu bakış açınızındaki dikkate alınacak noktadır.


Florinda : Aynen öyle, ve bu konu, gördüğümüz herşeye yönelik algı engellerini yıkmamızı belirtir; ne olursa olsun, algıladığımız herşey, toplumsal düzen tarafından tanımlanmıştır. Entelektüel açıdan, kültürel olarak tanımlanan algıyı kabul etmek istiyoruz, ancak onu başka bir düzeyde kabul etmek istemiyoruz. Fakat bu saçmadır, çünkü o farklı düzeyde var olur. Sadece şunu söyleyebilirim, çünkü biz bu insanlarla yüz yüze bırakıldık, - ayrıca ben kesinlikle Dünya'dayım - bu iki düzeyden görmek ve her ikisinde de bütünüyle tutarlı ve kusursuz olmak mümkündür.


Abe : Kusursuzluk hakkında konuşalım. Kusursuzluk nedir?


Florinda : Ne yapman gerektiğini tam olarak bilirsin. Özellikle biz kadınlar, çok önemsiz varlıklar olmak için yetiştiriliyoruz. Kadınların böyle ikinci planda olması şaşırtıcıdır. Erkeklerin öyle olmadığını söylemiyorum ama bunu erkeklerle beraber ifade etmek istememizin önemi yoktur, çünkü erkekler daima kazanan taraftadır. Onlar kaybetsede hâlâ erkektir. Dünyamız bir eril dünyadır, her şeye rağmen onların iyi durumda olup olmamasının veya herhangi bir feminist ideolojiye inanıp inanmamasının gerçekten önemi yoktur. Erkekler hep kazanan kesimdir.


Abe : Kitabınızda kadınların erkeklerle cinsel bağ kurarak köleleştirildiğini anlatıyorsunuz. Bunun hakkında konuşabilir misiniz?


Florinda : Kesinlikle. Öncelikle benim açımdan, uzunca bir süredir inanmak için direndiğim ve reddettiğim en sarsıcı konu, cinsel ilişki yoluyla oluşturulmuş bu sis perdesiydi. Temel olarak gerçekte neler olduğunu açıkladıklarına göre, cinsel ilişkiye girdiğimizde ve erkek orgazm olduğunda, sadece spermleri almıyoruz. Bu enerji patlaması anında, don Juan'ın isimlendirdiği 'enerjik solucanları', yani lifçikleri de alıyoruz. Ve bu lifçikler vücutta kalır. Biyolojik bakış açısından bu lifçikler, erkeğin aynı kadına geri dönmesini ve çocuklarıyla ilgilenmesini sağlar. Bu erkek enerjik bir seviyede bu lifçikler yoluyla, çocukların kendi yavruları olduğunu kabul edecektir.


Abe : Cinsel ilişkideki enerji değiş tokuşu hakkındaki konu nedir?


Florinda : Kadın erkeği enerjisel olarak besler. Don Juan'nın inandığına göre, kadınlar, insan türünün devamlılığı için temel taşıdır, ve enerjinin en önemli kısmı kadınlardan gelir. Sadece hamile kalmak, doğum yapmak ve yavrularını büyütmek için değil, ayrıca tüm süreç boyunca erkeğin konumunu sağlamlaştırmak için.


Abe : Yani, kadın köleleştiriliyor, sonra da, bu sis perdesi. Peki, kadın kendini bu durumdan nasıl kurtarır?


Florinda : Biyolojik bakış açısından konuşacak olursak, kadın köleleştiriliyor mu? Büyücüler buna evet der, çünkü kadın kendini erkek kanalıyla görür. Kadının kendi görüşü yoktur. Eskiden bu tür tartışmaları deli gibi severdim; bunları defalarca incelerdim ve tüm bu fikirlerin derinliklerine uzanırdım. Çünkü özellikle yetmişlerin başında kadınların bağımsızlık hareketi zirveye ulaşmıştı. Ve şöyle söylerdim, "Hayır, kadınlar çok fazla gelişme gösterdiler. Onların neler başardığına bir bakın.", ve o büyücüler şöyle cevap verdi, "Hayır, kadınlar hiçbir şey başarmadı." Onlar için bu sadece seksüel devrimdi - ve o büyücüler hiçte aşırı iffet taslayan kadınlar değiller - ahlakla değil sadece enerjiyle ilgileniyorlar - dolayısıyla bu cinsel devrim konusunda şöyle söylediler; kadınları seksüel açıdan serbest bırakmak, onları daha fazla köleleştirmenin başka bir yoludur, çünkü bu durumda enerjisel olarak sadece bir erkeği değil, birçok erkeği beslemiş olacaklardır.


Abe : Bu ilginç işte.


Florinda : Dolayısıyla onlar için bu durum saçmaydı, ve şu anda her ne oluyorsa, erkek bunu yetmişli yıllarda çoktan görmüştü. Kadınların burun üstü çakılacağını, zayıflayacağını söyledi, ve oluyor. Konuştuğum birkaç kadın vardı - onlara bu konuda birtakım bilgiler ve kitaplar verdim - onlarla konuştuğum zaman ilginç bir şekilde hemfikir oldular. İlk anda dirençle karşılaşacağımı sanmıştım, ama özellikle birçok ilişki sürecinden geçmiş olan kadınlar, tükenmiş olduklarını söylüyorlar ve neden böyle olduğu bilmiyorlar.


Abe : Yani konuştuğumuz konu, cinsel ilişkilerin de ötesinde bir durum.


Florinda : Aslında, cinselliğin de ötesinde, dişilik, yani rahim organı kadının, rüyacı olarak bilgiye ulaşması halinde, Tin'e en yakın varlık olmasını sağlar. Erkek ise, daralan koni biçimindedir, ve bu koni biçimine göre izah edersek, sivri ucu bir noktada biter. Bu durum enerjisel bir zorluktur. Erkek sürekli çabalar çünkü Tin'e yakın değildir, ve bu muazzam enerjisel güce ulaşmak ister. Büyücülere göre kadın bunun tam tersidir. Yani genişleyen koni biçimindedir. Onların direkt bağlantıları vardır, çünkü büyücüler için rahim, sadece bir üreme organı değildir; o bir rüya organıdır, yani ikinci beyin.


Abe : Ya da kalp.


Florinda : Ya da kalp, ve kadınlar bilgiyi direkt olarak kavrar. Ancak toplumumuzda ya da herhangi bir toplumda, bilgiyi tanımlamamıza izin vermezler. Ve bilginin esasını kesin ve açık olarak belirtmek isteyen kadınlar bunu eril terimlerle yapmak zorundadır. Hadi bir kadına araştırma yapmasını söyleyelim. Eğer eril fikir birliğiyle belirlenmiş kurallara göre davranmazsa, bunlar yayınlanmaz. Hafifçe yoldan sapabilirler, ama her zaman bu aynı kalıp dahilinde olurlar. Kadınların başka bir şey yapmalarına izin verilmez.


Abe : Yani büyücü kadınlar tüm bunların hipnotizmasından kurtuluyorlar.


Florinda : Evet, toplumsal hipnotizmadan. Senin de hipnotizma fikrinden bahsetmen çok ilginç, çünkü don Juan'nın her zaman söylediğine göre, psikolojide Freud ortaya çıktığı zaman, bizler de çok fazla pasifleşmişiz. Mesmer'i ya da Freud'u takip ederdik. Bizler aslında büyüleyici varlıklarız. Gerçekten diğer yolları asla geliştirmedik...


Abe : Evet. Enerji yolu.


Florinda : ...ve eğer Freud büyük bir avantaja sahip olmasaydı, bunlar başımıza gelmezdi.


Abe : Aslında, günümüzde bunu yitiriyor.


Florinda : Hayır, tam olarak değil. Çünkü tüm bu yaptıklarımızla, daha kaç neslin bunu sürdüreceğini kim bilir ki? Diyelim ki itibarı zayıfladı, ama tüm kültürel yüklerimiz... Bizler yine bu terimlerle konuşuyoruz, hatta Freud'un kim olduğunu bilmeyen insanlar dahi öyle. Bu bizim dilimizin ve kültürümüzün bir parçası.


Abe : Evet, biliyorum. Gerçekliğin tümüne, bu basmakalıp psikolojik bakış açısından yaklaşan insanlarla muhatap olmak çok engelleyici bir durum.


Florinda : Evet. Üstelik bunların nereden geldiğini bilmiyorlar. Bu bizim kültürel yüklerimizin bir parçasıdır.


Abe : Dolayısıyla kadın büyücüler bu koşullardan kurtuluyorlar.


Florinda : Aslında bu anlamda özgürleşme, sosyal emirlerin gerçekte neler olduğunu gördüğünüzde - ki onlar birer anlaşmadır - en azından onları kabul ederken daha dikkatli olmanızdır. İnsanlar şöyle söylüyor, "Oh ama bak, yaşam nasıl da annenin ve babaannenin zamanından farklı." Diyorum ki, hayır değil. Sadece bir dereceye kadar farklı, fakat hiçbir şey farklı değil. Yine de onların geçtiği aynı yollardan geçebilirdim. Evlilik, hayal kırıklığı ve şimdiye kadar çocuklarımdan nefret etmiş olurdum, veya onlar benden nefret ederdi.


Abe : Şu an bu sınırları nasıl aştığınızı anlamaya çalışıyorum. Farkettiğiniz bu kölelik var ve konuşmak istediğim konu, kendinizi bundan kurtarmaya nasıl başladığınız hakkında. Tam olarak algıyı açan nedir?


Florinda : Her şey.


Abe : Her şey. Pekala.


Florinda : İlk olarak, rüyalarınızda görebilirsiniz. Örneğin, benim çalışmalarım rüya görmede yapılır. Ancak bu, çalışma yapmak zorunda değilim, anlamına gelmez. Sadece rüya görmede oluşur.


Abe : Şu an rüya görme tabirini, bu gelenekteki kendine özgü anlamıyla kullanıyorsun. Rüya görmenin tam olarak ne olduğunu anlatabilir misin?


Florinda : Geleneksel anlamda, uykuya daldığımız an bir rüyanın içine girmeye başlarız. Tam bu anda çok kısa süreliğine, yarı uyanık veya yarı uykuda oluruz, ve hâlâ bilinçli konumda bulunuruz. Bu durumu Castaneda'nın çalışmalarından hatırlarsınız, birleşim noktası serbest kalır ve kaymaya başlar. Büyücüler tam bu anda oluşan doğal kaymayı (hepimizin birleşim noktasında meydana gelir) diğer alemlere gitmek için kullanırlar. Ve bunu gerçekleştirmek için çok büyük bir enerjiye ihtiyaç duyarız. Tekrar enerji konusuna geldik. Olağanüstü miktarda enerjiye ihtiyacımız var, çünkü böyle anlarda bilinçli olmamız ve uyanmaksızın bundan yararlanmamız gerekir.


Abe : Evet, bu çok yüksek bir beceri.


Florinda : Benim için, bu konuma girmek ve yararlanmak çok kolaydır. Şu an bunun üstünde yeterince kontrolüm olmasına rağmen, eskiden tam olarak kontrolüm yoktu. Fakat onların isimlendirdiği bu konumda yoğunlaşabiliyordum... Kastettiğim bu konumu o kadınlar, 'ikinci dikkat' diye isimlendirmek istemezlerdi; onlar bunu 'rüya gören uyanık' diye isimlendiriyorlardı, çünkü bu aynı şeydir. Farklı konumlara ulaşırsınız ve tıpkı günlük yaşamdaki kontrolünüz gibi, bu rüya görme konumlarında da aynı kontrole sahip olursunuz. Ve büyücülerin tam olarak yaptığı budur. Tamamen aynı şeydir; artık hiçbir fark yoktur.


Abe : Yani artık, farklı gerçekliklerde bulunabiliyorsun?


Florinda : Şey! Gerçekten bilmiyorum. Sen de görüyorsun ki, bunun hakkında konuşabilecek bir lisana sahip değiliz, sadece bilinen terimlerle bundan bahsediyoruz. Yani kendime garip bir şekilde, "Farklı gerçekliklerde bulunuyor muyum?" diye sorduğumda, evet de hayır da diyebilirim. Kesin birşey söylemek pek doğru değil, çünkü o da bir gerçeklik. Fark yok. Diyelim ki farklı katmanlar var, tıpkı bir soğan gibi. Fakat hepsi aynıdır. Ve bu çok tuhaf geliyor. Bunun hakkında nasıl konuşabilirim ki? Metaforlarla mı? Zaten metaforlarımız da bizim önceden bildiklerimizle şekillenir.


Abe : Evet, konuşma dili problem oluşturuyor.


Florinda : 'İkinci dikkatte' veya 'uyanık rüya görmede' bulunduğunuz anlarda, gerçekten neler olduğunu açıklayacak bir lisana sahip değiliz. Fakat bu da, başka herhangi bir gerçeklik kadar gerçektir. Peki, gerçeklik nedir? Bu da yeniden bir fikr birliği oluşturur. Ve gördüğün gibi bunlar sadece entelektüel bir seviyede onaylamak istediğimiz şeyler. Fakat orada, entelektüel bir anlaşmadan daha fazlası var. Diyelim ki, daha fazlası olabilir ve bunun için yeniden aynı şeylere geri döneriz - bunlar tamamen enerjiye dayanır.


Abe : Evet öyle. Fakat bunlar ayrıca 'niyet'e dayanır.


Florinda : Çok doğru. Fakat kendini niyete çengellemek için... Bakın, 'niyet' dışımızdaki bu etkidir, - Don Juan din ile ilgilenmezdi - ama garip bir şekilde bu, belki bizim tanımladığımız Tanrı, yüce bir varlık, bir erke veya tin olabilir. Her kültürde bunun ne olduğu bilinir. Demek istediğim, don Juan'ın söylediği gibi, bunun için yalvarılmaz. Sadece talep edilir ve talep edebilmek için enerji gerekir. Ancak enerji sadece 'niyet'e çengellenmek için değil, ayrıca çengellenmiş olarak kalmak için gereklidir.


Abe : Evet. Yani, bu niyet konusunun, açıklaması basit ama oldukça kompleks bir işleyişi var.


Florinda : Evet öyle, çok kompleks bir işleyiş. Don Juan ve grubundaki insanlar, büyü ve büyücülük hakkında olumsuz çağrışımlarla konuşulmasını umursamazlardı. Onlar için bunlar çok soyut terimlerdi ve algı sınırlarını genişleten bir tasarımdı. Çünkü yaşamlarımızdaki seçimler, toplumsal düzen tarafından sınırlanıyor. Aslında sınırsız seçeneklere sahibiz ama kabul ettiğimiz bu sınırlı seçimler yoluyla, kendi olanaklarımızı sınırlıyoruz.


Abe : Oysa insan varlığının göründüğü gibi...


Florinda : ...sürekli olageleni arayarak...


Abe : ...kaybolmuş...


Florinda : ....toplumsal düzen yoluyla kaybolmuş veya hapsolmuş. Doğduğumuz an üstümüze körleştirici bir perde örterler. Çocukları kendimiz gibi algılamaları için zorladığımız yöntemleri görebilirsiniz.


Abe : Evet, kültürün aktarılması.


Florinda : Bu en mükemmel örnektir. Çocuklar gerçekten çok daha fazlasını algılar. Fakat bu kargaşadan dolayı bazı düzenlemeler yapmak zorundadırlar ve şüphesiz bizler, topluluğumuzda algılanması uygun olan şeyleri belirleyen daimi öğretmenler oluruz. Ve onlar öğrenmeye devam etmezlerse, aman tanrım, onlara ilaçlar enjekte ederiz, ya da psikiyatristlerle terapiye zorlarız.


Abe : Bu öğreti uzun yıllardır vardı ve özellikle son yirmi ya da otuz yıldır duymaya başladık. Carlos Castaneda'nın bu kitapları yazma sebebi nedir?


Florinda : Çünkü bu bir görevdi; bir büyücülük görevi. Bu görevi ona don Juan aşıladı. Castaneda silsilenin sonuncusu ve başka biri yok. Sadece birlikte çalıştığımız o bir grup büyücü var. Gördüğünüz gibi don Juan, bu tasarının ya da tinin etkisiyle Castaneda ile karşılaşınca garip bir yanılgıya düştü ve bunu hızlı bir şekilde yeniden düzenledi. Onun çömezlik grubu - sanırım Küçük Kızkardeşleri ve Oaxaca'daki tüm diğerlerini Erk Öyküleri ve İkinci Erk Çemberi kitabında anlatıyor. Yıllar sonra don Juan bu yolun Castaneda'nın devam edebileceği bir yol olmadığını farketti. Hatta Castaneda don Juan'dan daha soyuttu, ama onun yolu tamamen farklıydı. Daha sonra don Juan diğer kişileri topladı ve bizler Castaneda'dan önce don Juan ile karşılaştık. Aslında biz sadece beş kişiyiz - dördümüz ve Castaneda.


Abe : Yani, büyücülük görevi olan kitapları yazma işi vardı. Demek istediğim, şimdi bu bilgi erişilebilir oldu ve milyonlarca insan bundan faydalanıyor. Bunun amacı nedir?


Florinda : Aslında kişi bunun tarafından yakalanmak zorundadır ve buna bağlanır. Don Juan'nın isimlendirdiği şekilde düşünce tarzımızla, batılı taklitçi maymunlar gibiyiz. Dolayısıyla, tüm yapımızın nasıl çalıştığını açık olarak gördüğümüz için, ilk olarak entelektüel bir seviyede yakalanmak zorundayız. Üniversitede okuduğum yıllarda, yüksek lisans yapmama az bir zaman kalmıştı ve şöyle dedim, "Okula devam ederek ne yapıyorum ki? Bir doktora eğitimini neden almalıyım? Bu kesinlikle gereksiz." Sonra don Juan ve tüm kadınlar dedi ki, bu kesinlikle gereksiz değil, çünkü anlamak zorunda olduğun çoğu karmaşık şeyi reddetmek için gereklidir. Zira sen, felsefeyle veya antropolojiyle ilgilenmiyorsun, eğer ilgilensen anlamsız olurdu. Sadece söyleyebilirsin ki, bunu aldıktan sonra, en azından anlamak için girişimde bulunmaktasındır. Onu reddetmek için hiçbir neden yok, ve 'ikinci dikkatin' ya da 'rüya gören uyanığın' dünyasına atladığın zaman, tekrar yüzeye çıkmak ve bilgiyi söze dökmek için aklın çok iyi etilmesi gerekir. Çünkü bunu yapacak bir beyne ya da akla sahip değilsen, sadece çöllere gidip taş atabilirsin; yani bu anlamsız olur. Ve o büyücüler için, çok iyi eğitilmiş olmamızın aşırı derecede önemi vardı. Küçük topluluk bünyesinde çalışan herkes bir lisansa sahiptir. Tarihçiler, antropolojistler ve kütüphane memurları gibi.


Abe : Böylece bu bilgi milyonlarca insan için erişilebilir oldu, ve bunun tarafından yakalanıyorlar.


Florinda : Bir seviyede yakalanacaklar, evet.


Abe : Ayrıca, bilginin artık bu yolla kendi kendine hızla yayılacağı anlamına mı geliyor?


Florinda : Bilmiyorum. Castaneda'nın okumadığı ve ona gönderilen mektuplar var, onlara göre, evet derim. Fakat diğer taraftan, bunların çoğu zırva... Yani, zaman zaman mektupları açıyorum ve gönderenlerin çoğu kafadan çatlak, yani delirmişler. Bazıları çok ciddi inceleme peşindeler, ama çoğu gerçekten kaçık insanlar. (Gülüşmeler) Demek istediğim, keçileri kaçırmışlar. Mesela, "Ben yeni Nagualım." veya "Rüyalarda beni ziyaret ediyorsunuz," gibi yazılar var, bunlar gerçekten tuhaf şeyler.


Abe : Pekala, seninde bildiğin gibi, bunun birçok seviyesi var. Ama galiba siz kadınlar, yani oradaki büyücüler ve tüm Castaneda gerçekliği, özellikle Kuzey Amerika'nın yaygın bilincini etkiliyor.


Florinda : Bu senin de söylediğin gibi; sıradışı bir çalışma. Bunları okuyan birsürü insan var, ve bazıları gerçekten bunun hakkında çok ciddi düşünüyor.


Abe : Bazıları Yerli olmayan, ancak Yerli spiritüalitesine dahil olan kişiler. Bir şekilde, sizin topluluğunuzdan gelen çalışmalar, geleneklerinde tekrar bir iz bulmayı sağlayan tüm bu kıtadaki Yerli spiritüalitesi üstünde muazzam bir hızlandırma etkisine sahip oluyor.


Florinda : Gördüğünüz gibi, don Juan'ın üstünde durduğu asıl nokta, geri dönmediğimizdir, çünkü tekrar efsanenin ve ritüellerin içine düşeriz... Efsanede, evet, yinede bu matriksin parçası olursunuz, ama bu, belli ritüellere başvurarak ya da belli güçlerden, mesela 19. yüzyılda başarılı olanlardan yardım isteyerek yaşayacağınız anlamına gelmez. Çünkü, don Juan'nın söylediğine göre bu tamamen yanlış düşüncedir, aslında bir ritüel sadece sizin dikkatinizi yakalar. Bir kez dikkatiniz yakalandığında, onun içine düşersiniz. Elbette, taklitçi maymunlar gibi olduğumuzdan, ritüeller yoluyla çok rahat hissederiz. Doğrulukla belli bir bilginin ötesine geçen insanlar, bundan tamamen kurtulurlar. Oysa sürünün geri kalanı ritüeller yoluyla hipnotize olur.


Abe : Bunların gerçekliğini görüyorsunuz ve bu doğrultuda Castaneda sizleri yeni görücüler olarak tanımlıyor. Bu durumun ortaya çıkışı nasıldır?


Florinda : Yeni görücüler mi? Kadınlar için bu çok önemli, ve bu düşünceyle rahim sadece bir üreme organı değildir. Bunu etkin hale getirmek için niyetimiz farklı olmak zorundadır. Ve niyetimizi değiştirmek için tekrar enerjiye geri döneriz. Gördüğünüz gibi, rahim organını varolmak için, aydınlanmak için ve sezgi için kullanmanın ne anlama geldiğini gerçekten bilmiyoruz. Aslında bizler için sezginin ne olduğu önceden tanımlanmıştır ve bundan sonra gerçek sezgi yoktur, çünkü beynimizle sezeriz. Don Juan kadınlarla ilgilendiği için insanlar her zaman şöyle soruyor, "Pekala, ne akla hizmet, bu kadar çok kadın var aranızda? Seks partisi mi yapıyorsunuz? Her türlü muamele var mı?" Don Juan cevap olarak şöyle söylerdi, "Hayır, çünkü erkeklerin rahmi yok. Erkeğin sihirli 'rahim gücüne' ihtiyacı var." (Gülüşmeler) Görüyorsun ya, bu çok önemlidir.


Abe : Eğer mümkünse, kadın okuyucularım adına bazı teknik sorular sormak istiyorum. Rahim bütünüyle fonksiyonlarını yerine getirmek zorunda mı? Yani demek istediğim, bir kadının yumurtalık kanalları kapatılırsa veya kesilirse, rahim hâlâ etkili olur mu?


Florinda : Evet. Rahim ameliyatla alınmadığı sürece etkili olur.


Abe : Yani, rahim alınmadığı sürece...


Florinda : ...rahim yerindeyse, sorun yok.


Abe : Öyleyse, etkili olabilir.


Florinda : Ah, kesinlikle. Tek birşey var, bu niyeti çağırmanız gerekir. Yaklaşık bir ay önce, belli Tanrıça tapınmalarında bulunan - "Tanrının bir kadın olduğu topluluklarda" - konuştuğum bazı kadınlar vardı. Ve her ay ormana gidiyorlarmış; bazı bölgelerde Sekoya ağaçlarına çıkıyorlarmış ve ormanda, ağaçlarda kurtlarını döküyorlarmış, nehirlerde ritüelleri uyguluyorlarmış, kendi aralarında tartışıp vakit öldürüyorlarmış, ve hoşça zaman geçiriyorlarmış. Onlara dedim ki, "Lanet olsun, ne halt ediyorsunuz? Tekrar eve döndüğünüzde, her zaman olduğunuz gibi aynı salak halinize döneceksiniz. Başınızdaki efendiniz, "Sana ihtiyacım var" dediğinde, her zamanki gibi bacaklarınızı açacaksınız." Buna çok şaşırdılar. Yani benden hiç hoşlanmadılar, çünkü böyle birşeyi duymak istemezler. Bana şöyle dediler; "Ama biz üç gün boyunca çok iyi hissediyoruz." Ben de, "Yaşamınız aynı şekilde devam ediyorsa, üç gün iyi hissetmenin anlamı nedir?" dedim. Neyden dolayı yorgunluk atıyoruz ki? Çünkü yaşamımız devam edecek. Neden değişmiyoruz? Bir seviyede, ritüel tasarılar ve hatta Yerel inançlara geri dönüşler, eskiden bile etkili değildi. Bizler zapt edilmiş varlıklarız.


Abe : Yani, tam anlamıyla özgün bir biçimde yaşamayı gerektiren bir şey.


Florinda : Akıcı olması gerekir, ve uygulayıcılar bu değişimleri kabul edebilmek için akışkan olmak zorundadır. Hatta içimizdeki birşeyler sürekli olarak değişiyor, ve bazı şeyler bizi iyice tahrip edene kadar belli bir rutin içinde çok rahat hissediyoruz. Ve bu zorumuza gidiyor ama akışkan olmalıyız. Bu akışkanlığı sağlayan tek şey enerjidir.


Abe : Enerjiyi nasıl biriktiriyorsunuz?


Florinda : En azından başlangıçta, sahip olduğumuz en iyi enerji olan cinsel enerjiyle başlamak gerekir, ve bu don Juan'nın fikriydi. Gerçekten sahip olduğumuz tek enerji budur, ve cinsel enerjimizin çoğunu saçıp savururuz.


Abe : Bu durum, kadın ve erkek için aynı mı?


Florinda : Elbette, kadın ve erkek için aynı. Sizinde gördüğünüz gibi kadınlar ile ilgili olan tek şey; enerjik lifçikler yoluyla erkeğin beslenmesini sağlayan zorunlu bir görevi enerjisel olarak üstelenmesidir. Bu bakımdan, kadınlar için daha kötüdür. Ve erkekler için de öyle, çünkü erkek bağlanır. Her durumda, enerjisel olarak bağımlı olur. Psikolojik olarak her türlü açıklamayı yapıyoruz. Aşk ilişkisinde olduğumuz insanları kafamızdan atamıyoruz. Gördüğünüz gibi tanımı belirsiz olan böyle bir engelimiz var, ama kültürel donanımlarımızın parçası olmadığı için, enerjisel boyutta neler olup bittiğini konuşmak istemiyoruz.


Abe : Dolayısıyla, enerji biriktirmek için temel yöntem bekâr olmak mı?


Florinda : Pekala, bu oldukça zor, ama en azından başlangıç için iyi bir girişim olur.


Abe : Eğer bir kadın bu yola girerse, bu geleneğe bağlanırsa veya bir erkek bağlanırsa, bunu nasıl anlar? Sadace saçma saplantılar değil de, bir öğreti tarafından kancaya takılırlarsa, bunu nasıl farkederler?


Florinda : Mesela, Castaneda'nın kitaplarında ayrıntılı biçimde açıklanıyor. Kitapları dikkatlice okursanız, onlar birer kullanım kılavuzu gibidir.


Abe : Evet, biliyorum. Onları tekrar tekrar okuyoruz, ve sonunda anlatılmak isteneni anlıyoruz.


Florinda : Birşeylerin değişmekte olduğunu anlayacaksınız, çünkü bunu enerjisel olarak hissedeceksiniz. Sonra da kişiliğin tasarısını bırakabilmeniz için tüm fikirler oluşacaktır. Bu durum, diğer insanlara güleceğiniz anlamına gelmez. Onları değersiz bulacaksınız, ancak yargılamak istemeyeceksiniz. Zira biz kimiz ki, birilerini yargılayalım? Fakat toplumsal anlaşmaların parçası olmadığımızı biliriz, ve Dünya'da faaliyette bulunmak zorunda olduğumuz için, bu anlaşmalar size sürekli yapışan sahte tarafınız gibidir. Kişiliğin uyumlu bir tasarısını sunmak zorundasınız. Don Juan'ın her zaman söylediği gibi, bazı kesin değişimler gerçekleşirse, geri çevirmenin ya da reddetmenin hiçbir yolu yoktur. Bilmiyorum ki. Bizimle niyet yoluyla mı bağlantı kuruyor? Gerçekten bilemiyorum. Bizimle ilişkisi olan iki kişi var, ve onlar şu an orada. Demek istediğim, asla bir arada bulunmuyoruz; herkes kendi yaşamını yaşıyor ve nadiren bir araya geliyoruz. Aslında Castaneda buralarda olduğunda, küçük sınıf çalışmalarını yapıyorduk. Temel olarak enerji biriktirmek için belli başlı çok faydalı hareketleri öğretiyor. Yani, bu kişiler iki yıldır orada, ve yavaş yavaş değişiyorlar. İşte bu çok şaşırtıcı, ve birşeylere izni verirseniz, içinizdeki bazı şeyler bunu bilecektir.


Abe : Bu kitabınızı yayınladınız ve ben de onu okuyanlardan biriyim. Şimdi, fiziksel görünüşünüze dair bir bilgim yok, ama, kim ya da nasıl biri olabileceğinize dair hissiyatım var. Peki, bu enerji alanı sizi etkiler mi, çünkü şu an bu kitap her yerde var?


Florinda : Don Juan'nın Castaneda için aydınlığa kavuşturduğu konulardan biri de....bakın, bu kitap yayımlandığında, kitap açığa çıkmış olur. Ve artık seninle ilgisi yoktur. Sizin merak duyacağınız durum; bu kitap başarılı olur mu ya da olmaz mı, ümidiyle yaşamaktır? Yani bakın, kendinizi bundan ayırmak çok çok zordur. Çünkü her nasılsa bunun içinde yer alırsınız. Tamamen ayrı kalmak çok çok zordur. İki kitabım daha var - Shabono ve Cadının Rüyası - ve bunlar çok kolaydı. Şu anki kitapta ise, ilk kez don Juan ile ilişkimi anlattım. Bu çok zordu. Belki de ilk defa bu kadar açık şekilde anlatıyorum - diğer kitaplarda ise kesinlikle hiçbir şeyi üstlenmedim. Bu kitapta daha fazla işin içine karıştım. Kitap mağazalarında, bununla çok fazla ilgilenen insanlara konferanslar vermekteyim. Az önce söylediğiniz gibi, bununla ciddi bir şekilde ilgilenen çok fazla insan var, fakat tekrar belirteyim, bu sadece entelektüel bir ilgidir.


Abe : Ah, bununla biraz olsun aklın ötesine geçen bilgili insanları biliyorum.


Florinda : Kuşkusuz bunlar var. Evet, buna inanıyorum.


Abe : Çünkü biz farklı bir ışıltılı beden hakkında konuşuyoruz. Bu kitapları okuyup kendini tanıma sürecinde olan insanlar da var.


Florinda : Evet, çok doğru!


Abe : Öyleyse bu kitaplar, insanların kendilerini algılama yöntemini bir şekilde değiştiriyor.


Florinda : Evet. Temel olarak amaç, dünyayı nasıl algıladığımızdır, ve bu algısal parametreleri kırarak, aynı zamanda kendimizi algılama biçiminide değiştiririz. Ancak, 'ben' üstünde odaklanmak istemeyiz, sadece tanık olmak isteriz. Çünkü toplumumuzdaki her şey 'ben' ya da 'bana' kanalından geçirilerek süzme ve ayırma işlemi yapılır. Bizler bir olayı veya hikayeyi, kendimizi başkahraman yapmadan anlatamayız. İşte don Juan'nın ilgilendiği; bu olayların kendiliğinden ortaya çıkmasına izin vermektir. Bu durumda açılarak gelişme göstediği için çok daha verimli olur. Ve hatta dünyada yaptığımız bir çalışmayı; başkahraman olmayı değil, sadece bir tanık olmayı öğreniriz. Bu gelişim gerçekten inanılmazdır.


Abe : Şu an bu uzun süreçte, literatürde tanımlanan kişi, görücü, Nagual gibi karakterlerde ve herkeste gördüğümüz; bir noktada başarısız oldukları ve işin sonunda hiçbir şeye ulaşamadıkları, umutsuz bir döneme giriliyor. Bu duruma yönelik benim öne sürdüğüm sebep, aslında bir anlamda bu hisler birçok insanla paylaşıldığı içindir. Biraz da bunun hakkında konuşalım.


Florinda : Evet, öyle (Gülüşmeler). Depresyonunuzu arttıracağım (Gülüşmeler). Hayır, bu doğru. İçimizdeki birşeyler bunu bilir, ve don Juan'nın aciliyet içinde olmasının sebebi budur. Doğanın bakış açısından, türlerin devamlılığı gereklidir, ve biz artık bununla ilgilenmiyoruz. Buna karşın evrimle, yani gelişimle ilgileniyoruz, çünkü gelişim buna eştir, daha mühim değilse bile, üremeye göre daha fazla gereklidir. Eğer evrimleşmezsek, dönüşüm geçirmezsek, gerçekten kendi kendimizi bu gezegende telafi edilemez bir biçimde lanetleyeceğiz. Demek istediğim, kaynaklarımızı bütünüyle yok ediyoruz. Zaman açısından bu gezegende daha yüz ya da elli yılmızın olup olmaması önemsizdir. Gerçekten bunun hiçbir etkisi yok. Bizler bir tür olarak, başarısızlığa mahkum edilmiş varlıklarız. Bu bakımdan evrim, bizim tek çıkış yolumuzdur. Ve don Juan'nın önemle vurguladığı gibi, insanlığın gelişimi erkeklerin değil, kadınların elindedir.


Abe : Yani, ben bir erkek olarak ne yapmalıyım? Sadece oturup kadınların dünyayı kurtarmasını mı bekleyeyim?


Florinda : Hem evet, hem de hayır. Gördüğünüz gibi erkek kendi otoritesini bırakmak zorundadır, ve bunu yapmayacaktır. Erkek bunu barışçıl bir şekilde yapmaz. Yani sonra, pişmanlıklar içinde dövünüp duruyorsunuz demiyorum. Demek istediğim, erkek, "Ben otoritemi bırakmayacağım," diye söyler. Ama böyle açıkça değil, daha gizlice ve bunu ifade etmek için fırsat kollar.


Abe : Bu konuyu biraz daha açabilir misiniz?


Florinda : Pekala, sanırım bu daha önce ifade edilmemiş bir konu değil. Mesela, tamam, erkek topluluğunda da tinselliklerini kabul etmeye çalışan duyarlı erkekler var. Eşleriyle, sevgilileriyle ve kadınlarla bütünüyle uzlaşma içinde oluyorlar - ama yeterince değil. Onların da bırakmayacağı bazı endişe verici şeyler var. Hatta ilk başta erkeklerin davranışlarındaki tüm bu fikriler, doğru spiritüel davranışlar olarak ortaya çıkmıştı. Fakat erkeğin içindeki bir şey endişeye kapılıyor. Bu durum, bir tür olarak devamlı bel bağladığımız ve bırakılması gerekecek olan bazı şeylerin farkına varınca oluşan, bırakma korkusudur. Bizler, kadına zaman verilmesi gerektiğini kesinlikle biliyoruz, ve geçmişte evrim geçirmek için zaman verilmişti. Örneğin vajinanın durumu değiştiği zaman, ereksiyon olması için uyum sağlamak zorunda olan kimdi? Erkeklerdi. Penis, sertleşmek ve büyümek zorundaydı. Kadının tekrar zamana ihtiyacı var. Ve erkek ona bu zamanı vermek zorundadır. Bu bakımdan, rahmin ikincil işlevine geçebilmesi için erkek kadına zaman vermek zorundadır.


Abe : Yani, erkek kadınla cinsel ilişki kurarsa, bu durum gerçekleşemiyor. Söylediğiniz şey bu anlama mı geliyor?


Florinda : Hayır. Bakın, rahimde bazı şeylerin değişmesini sağlayacak zamanı olan yeterli kadın olması gerekir. Yeni olanakları onlar ortaya çıkarmalı. Don Juan, bizim evrimimiz niyettir, diye söylerdi. Gördüğünüz gibi, büyük sürüngenlerin uçan varlıklara dönüşmesi için kanatların tasarımına niyetlenilmişti. Bu bir niyet eylemiydi.


Abe : Bu çok ilginç. Yani, tüm dünyada farklı bir kardeşlik ve dayanışma içinde olan kadınlar, insanlık için yeni bir geleceğe niyetleniyor?


Florinda : Onlar bunun farkında değil. Sanırım, sadece bazı kadınlar bütünüyle farkında oluyor.


Abe : Yani şimdi evrim sürecinde erkek, kenara çekilip bekleyecek.


Florinda : Doğru, ancak geri planda olmak değildir. Bu ifadeler olumlu ya da olumsuz çağrışımlar oluşturabilir. Sizler, bu zamanı sağlamak zorundasınız.


Abe : Erkek bunu nasıl yapabilir? Bunu işlevsel bakımdan açıklayabilir misiniz?


Florinda : Gördüğünüz gibi, biz kadınlar ikinci sınıf vatandaş statüsüne düşürülüyoruz. Ne kadar güçlü olduğumuzun hiç önemi yok, bizler hâlâ gerçek bir güce sahip değiliz. Herhangi birşeye karar veremeyiz. Ve hatta küçük topluluklarda konuşmak bile, büyük bir demir kapıya toslamak gibidir. Çünkü her kim iktidarda bulunup kararlar alıyorsa, bu makamı sırf kadınlar için bırakıp gitmeyecektir. Siyasi şartlara göre, mesela bunu Washington'a ya da yetkili makamlara söyleyelim. Demek istediğim, bu erkeklerin bizim söylediklerimize kulak vereceğini düşünüyor musunuz? Asla dinlemezler. Yeni bir şeylerin gelişmesi için ancak kendilerine yararı olması gerekir. Aksi durumda kaderimize terk ediliriz. Buna göre gezegeni kurtarma fikri adına, gerçekten tüm bildiğimiz şey, bir tür olarak hayatta kalamayacağımızdır. Dünya kesinlikle hayatta kalır; bir tür yoğun buzul döneme girebilir ve sonuçta bundan çıkacaktır. Fakat bir tür olarak bizler hayatta kalamayacağız.


Abe : Rüyacı isimli kitabınızı bir kadının okumasını gerektirecek sebep nedir?


Florinda : Hmm, çok ilginç. Şey, en azından, Castaneda'nın çalışmalarıyla ilgilenenler, yirmi yıldan fazladır bu çalışmaların içinde yer almış biri tarafından sunulan bu kitapta, kadınların bakış açısını görmüş olur. Problemlere başka biçimde ve muhtemelen daha açıkça yaklaşıyorum. Bu konu algılamadır. Hatta insani bedenimiz....yine aynı ifadeyle beden, algılamanın bir sonucudur. Bizler, kişiliklerimize hapsedilmişiz; toplumsal lisanın içinde sıkışıyoruz, ve büyücüler enerji yoluyla bunlardan tamamen kurtulmak isterler.


© Dimensions Magazine, Şubat 1992



Harika, bir nefeste okudum. Çok güzel bir paylaşım.



Elinize sağlık



Neden röportaj veriyorlar?



Üye olamıyoruz admin



Sessizbilgi Listele - - - - - Yeni Siteye Dön