ERK ÖYKÜLERİ
41. Önemli olan bir savaşçının kusursuzluğudur.Bir savaşçının varacağı en önemli yer, özün bütünselliğidir.
42. Savaşçının özgüveniyle, sokaktaki adamın özgüveni aynı şey değildir. Sokaktaki adam, seyircinin gözündeki kesinliği arar, buna da özgüven der. Savaşçı ise kendi gözlerinde kusursuzluğu arar, buna alçakgönüllülük der. Sokaktaki adam arkadaşlarına çengellenmiştir. Savaşçı ise yalnızca kendine bağlıdır.
43. Bir savaşçı, payına düşeni sonsuz bir alçakgönüllülükle kabul eder. Ne olduğunu, kim olduğunu da alçakgönüllülükle kabullenir;üzülerek değil, hemde canlı bir meydan okuyuşla.
44. Savaşçı başını kimseye eğmez, ama aynı zamanda kimsenin ona baş eğmesine de izin vermez.
45. Bir savaşçı sakin olmalı, kendine hakim olmalı, denetimini hiçbir zaman yitirmemeli.
46. Bir savaşçı, ruhun dengesiz olduğu düşüncesinden yola çıkarak işe koyulur. Tam denetim ve bilinçlilik, acele etmeden yaşar, dengesini kazanmak için elinden gelenin daha iyisini yapar.
47. Yeryüzünde bir savaşçının yüzyüze gelemeyeceği hiçbirşey olamaz! Kendisini ölü kabul ettiği için zaten yitirecek bişeyciği kalmaz. En kötüsü başına gelmiştir. O halde dingin ve durudur. Onu edimlerine ve sözlerine göre yargılayan bir kişi, herşeye tanık olduğunu anlayamaz.
48. Savaşçı bilginin korku verici doğasını olurlarsa, korkutuculuğunu da geçersiz kılar.
49. Savaşçıya bilgi bir seferde gelir, onu içine çeker, sonra gecikmeden yoluna devam eder.
0. Bir savaşçı, “rüya görme” ve “görmenin” üstesinden gelip, bir de çift geliştirdiği 5sırada, aynı anda kişisel öyküsünü, kendine önem vermeyi ve alışkanlıklarını silip atmasını bilmesi gerekir.
51. Seyyal bir savaşçı, dünyayı artık tarih sırasına göre düşleyemez. Dünya da kendisi de artık onun için bir nesne olmaktan çıkar. O, ışıyan bir dünyanın, ışıldayan bir varlığıdır artık.
52. Savaşçılar, kafalarını duvara vurarak zafer kazanmazlar; duvarların üzerinden geçerek kazanırlar. Savaşçılar duvarların üstünden atlarlar; onları yıkmazlar.
53. Bir savaşçı hiçbirşey olmamış gibi davranır, çünkü hiçbirşeye inanmaz, ama herşeyi de görece değeriyle kabullenir. Kabullenmeden kabul eder, görmezden gelmeden görmezden gelir. Hiçbir zaman biliyormuş gibi yapmaz, hiçbir zaman da hiçbirşey olmuyormuş gibi. Altına yapacak denli korksa bile denetimi elinden bırakmaz. Böyle davranarak takıntılarını, kaygıyı yok eder.
54. Eğer bir savaşçı teselliye gerek duyuyorsa, yalnızca bir kişiyi seçip, karmaşasını, son ayrıntısına varıncaya kadar bu kişiye anlatır.Bir savaşçının, anlaşılmaya yada yardım görmeye gereksinimi yoktur; konuşarak, üstündeki baskıyı az da olsa azaltır. Tabii eğer konuşmaktan hoşlanıyorsa. Yok öyle değilse, kimseye birşey anlatmaz.
55. Bir savaşçının, erkin eline düştükten sonraki tek özgürlüğü, kusursuz bir yaşam yolu seçmektir.
56. Bir savaşçı, görme ve rüya görme yetisini yakaladıktan, ışıltısının bilincinde olduktan sonra, içinde başka şeylere karşı ilgi kalmaz.
57. Savaşçı, içinde bir yerlerde, bir şeyin, tüm değişimlerin bilincindedir. Savaşçının kesin ereği bu bilinci güçlendirmek ve sürdürmektir. Savaşçı, bunu temizler, parlatır ve çalışır durumda tutar.
58. Bir savaşçı ihtiyatı hiçbir zaman elden bırakmaz.
59. Savaşçı zorlu ölümle ölür. Ölümü, onu almak için savaşım vermelidir. Bir savaşçı kendini ona teslim etmez.
60. Savaşçının yolunda, kusura yer yoktur.
61. Savaşçıdaki “istenç” her türlü mantıksal karşı çıkışa rağmen gelişir.
62. Bir savaşçının gerçek sanatı, korkuyla merak duygusunu dengelemektir.
63. Kişi, bilgi yolunda yalnızca bir savaşçı olarak ayakta kalabilir. Savaşçı, hiçbirşeye yerinmez, hiçbirşeye üzülmez. Yaşamı bir meydan okumadır, meydan okuma iyi yada kötü olamaz. Meydan okuma , meydan okumadır.
64. Savaşçıların tüm yapma ve yap-mama durumlarında tek geçerli olan şey kişisel erktir.
65. Sıradan bir insanla bir savaşçı arasındaki en temel ayrım, savaşçının her şeyi bir meydan okuma olarak görmesidir. Sıradan insan ise her şeyi, uğur yada uğursuzluk, kutsanmışlık yada lanet olarak ele alır.
66. Savaşçı dediğin esnek olmalıdır. İster akıl dünyası olsun, ister “istenç” çevresindeki dünyayla uyum içinde değişmeyi bilmelidir.
67. Savaşçı esnekleşip burun kıvırmasını bilir.
68. Bir savaşçının en içrek seçiminin dışa vurumu, dünyanın gizemine, açıklanamazlığına inanmak zorunda olmaktır. Bu eksikse , başka hiçbirşey de olamaz.
69. Bir savaşçının konumu, her an herşeyin farkında olmayı gerektirir.
70. Bir savaşçının edimlerinden biri de, hiçbirşeyin kendisini etki altına almasına izin vermemektir.
71. Savaşçının ne gördüğünü çözümlemeye zamanı yoktur. Görme görmedir, tüm bu saçmalığı delip geçer ve sana ulaşır.
72. Savaşçı güçlendikçe, görmesi de olması gerektiği gibi olur, yani dolaysız bilgi.
73. Bir savaşçı önce soru sorar ve görme yoluyla bir yanıt alır; ne var, bu yanıt, yalın bir yanıttır.
74. Bir savaşçının uyması gereken başlıca kurallardan biri de, kararlarını, sonradan olacakların kendisini habersiz yakalayıp erkini azaltmasına olanak tanımayacak biçimde almasıdır.
75. Savaşçının yolu uyumdur. Kararla eylem arasındaki uyum öncelikle, ikinci olarak da, tonal ve nagual arasındaki uyum.
76. Savaşçının sanatlarından biri de, nagualı, tonala destek verecek şekilde ortaya çıkarmasıdır.
77. Niyet, bir savaşçı için aradaki kapıdır. Ne taraftaysa, kapı öteki yan için kapanır.
78. Savaşçının çalışmalarının hedefi, tonalını cezbetmek yada büyülemek değil, saçmalamasını önlemek olmalıdır.
79. Savaşçı dediğin, nagualla yüzleşmeden önce, kusursuz olmayı ve içini kesinlikle boş tutabilmeyi öğrenmelidir.
80. Bir savaşçının tek seçeneği, tonal adasını süpürmek ve temiz tutmaktır. Temiz bir ada direnmez, zira direnç gösterecek birşey yoktur.
81. Bir savaşçının, tonalın ne zaman küçüleceğini, ne zaman durdurulması gerektiğini bilmesi gerekir. Savaşçı, tonalı küçültmek için çılgınca bir çabaya girmeyi bilmeli. Zamanı geldiğinde bu çabayı tersine döndürüp, tonalı durdurmayı da bilmeli. Tonal küçüldükten sonra savaşçı, kapıyı öte taraftan kapatır. Tonalına meydan okunmadığı ve gözleri sadece tonalının dünyasına ayarlı olduğu sürece, savaşçı duvarın güvenlikli tarafındadır. Kendi toprağındadır ve tüm kuralları bilir. Ama, tonalı küçüldüğünde, rüzgarlı tarafa geçmiş olur, işte bu açıklık, anında sıkıca kapatılmalıdır. Yoksa savrulur gider.
82. Savaşçının gizi, naguala nasıl ulaşılacağını bilmektir.
83. Bir savaşçı, istencini ayarlamayı öğrendi diyelim, ister bir noktaya yönlendirmek, ister herhangi birşey üzerine yoğunlaşmak için. Bu istenç, bedeninin orta bölümünden çıkan tek bir ışıklı telcik gibidir, aklına herhangi bir yere yönlendirebileceği bir telcik. Naguala giden yoldur işte bu telcik. Başka bir anlatımla, savaşçı, naguala bu telcik yoluyla batar. Savaşçı neşeli bir kişiyse, nagual da neşelidir. Savaşçı somurtkanın tekiyse, nagual da somurtkandır.
84. Savaşçı, erkin söylediklerini izler.
85. Savaşçı bir erk mahkumudur. Tek bir özgür seçim hakkı olan bir mahkum. Kusursuz bir savaşçı gibi davranmayla, bir aptal gibi davranma arasındaki seçim. Son tahlilde, savaşçı için erkin mahkumu değil, kölesi de diyebiliriz. Çünkü bu seçim artık bir seçim olmaktan çıkar onun için.
86. Bir savaşçı, tonalın buyruğuyla oluşturulmuş anlamlara boyun eğmez. Zira özünün bütünselliğinin bu dünyada geçirecek pek az zamanı olduğunu bilir.
87. Bir savaşçı umarsız olmaz. Ne de korkulu, şaşkın ve kuşkulu; hangi koşulda olursa olsun. Savaşçının yalnızca kusursuzluğa ayıracak zamanı vardır; tüm diğerleri erkini emer, kusursuzluksa onu erkle doldurur.
88. Savaşçı bilgi yolunda ilerledikçe, sol gözü herşeyi kavramaya başlar. Aslında bir savaşçının sol gözünün değişik bir görüntüsü vardır. Kimi zaman kısıktır, kimi zaman da öbüründen daha büyük yada daha küçüktür, yada bir biçimde değişiktir.
89. Savaşçı, doğru yürüme biçiminde, parmaklarını kıvırarak dikkati kollarına çeker; ardından, gözü odaklamadan , doğrudan önünde, ayağının ucuyla, ufuk arasında oluşan yaydaki herhangi bir noktaya bakarak “tonal”ını gerçekten malumatla doldurup taşırır. Tonal, betimlemesinin öğeleriyle birebir ilişkiyi kesmek zorunda kalınca, kendisiyle konuşamaz , böylece kişi de sessiz kalır.
90. Bir savaşçının en iyi hüneri, hiçbirşey istememektir.
91. Savaşçının hayatında karara bağlanmamış yalnızca tek bir şey, tek bir konu yer alır; kişinin erk ve bilgi yolunda ne denli uzağa gidebileceği. Bu, açıkta kalmış bir konudur, hiç kimse sonuçları hakkında fikir yürütemez.
92. Savaşçı, her şeyi mantığa vuramayacağını anladığında yenik düşmüş olur da, aklını güçlendirmek ve yenik aklını savunmak amacıyla olanca gücüyle çevresinde gördüğü her bir veriyi bir araya getirmeye başlar.
93. Savaşçının bilinmeyene yaptığı yolculuklar, tıpkı ölmek gibidir, elbet onun salkımındaki tekil duygular ayrışmayıp, kendi kendi birlikteliklerini yitirmeksizin bir parça genişler yalnızca. Oysa ölümdeyse, bunlar çok diplere batarlar ve daha önce hiç birim olmamaışlarcasına bağımsızca devinirler.
94. Bir savaşçı, acılardan ve kederlerden kaçamaz. Sadece bunlara düşkünlük göstermekten kaçınabilir.
95. Bir savaşçı daima hazır olmalıdır.
96. Bilinmeyene dalan savaşçının havası hüzün değildir; tersine , talihi yüzüne güldüğü, ruhu kusursuz olduğu, herşeyin ötesinde etkililiğinin ayırdına vardığı için neşelidir. Savaşçının sevinçliliği, yazgısını kabul etmekten, önündekini gerçek anlamda değerlendirmekten kaynaklanır.
97. Bir savaşçı her zaman sevinçlidir , çünkü sevgisi değişmez;bunu iyi bilen aşkı, yeryüzü, ona akla hayale gelmez armağanlar sunar. Üzüntü , yalnızca varlıklarına barınak sağlayan şeylerden nefret edenlere özgüdür.