Forum'a geç

Sessiz Bilgi

Tek yol içsel sessizlik!

Giriş yapmamışsınız. Lütfen kayıt olun ya da giriş yapın.

Evrende, şamanların niyet dediği, ölçülemez, betimlenemez bir güç mevcuttur; ve tüm kâinatta var olan kayıtsız şartsız her şey bir bağlantı hattıyla niyete bağlıdır. Sessiz Bilgi, niyetle dolaysız temastan başka bir şey değildir.


Cevap Yaz

Cevap Yaz

Yeni bir cevap yaz

Kullanabileceğiniz araçlar: BBCode Resim

Formu göndermeden önce kalın yazılmış yerler tamamlanmalıdır.

Ziyaretçiler için doldurulması gereken bilgiler


Gerekli bilgiler

Önceki mesajlar (son yazılandan ilk yazılana doğru)

2

Avdaki Öğretmen
 
“Bildiğim gibi ben bir avcıyım. Yani bundan mecazi olarak bahsetmiyorum, ben gerçek anlamda bir avcıyım. Zaman zaman ormana gider ve burada avlanırım. 

“Anneannem Altaylarda yaşıyor. Ancak onun yaşadığı köye ulaşabilmek için iki gün boyunca direksiyon sallamam gerektiği için ziyaretine çok sık gidemem. Bir yıl kadar önce kısa bir tatil için anneannemin köyüne gitmeye ve köyün çevresindeki ormanlarda avlanmaya karar verdim. Yanıma en iyi tüfeğimi alıp büyük umutlarla yola çıktım. 

“Köye ulaştıktan birkaç gün sonunda avlanmaya çıktım. Kış bitmiş ve karların çoğu eriyip geride geçen yılın ıslak; kahverengimsi altın rengi bir halı gibi her yanı kaplayan ölü otlarını bırakmıştı. Kısa bir süre sonra baharın yeni, yeşil otları topraktan çıkmaya başlayacaktı. Yürüyüş kolaydı, bu nedenle ormanın derinliklerine doğru ilerledim. 

“Algıdaki küçük değişikliklerin zihnimize neler yapabildiğini bilirsin. Ormanın derinliklerine doğru ilerlerken büyük bir şehrin bütün karmaşasını geride bıraktığımı ve zihnimi, bazı hastalarımın hipnoz sırasında ulaştıklarından da daha aşkın, bir düzeye ulaştıran mutlak bir sessizliğin içine girdim. Büyük bir sessizlik içinde, gevşemiş, belli bir tür zihin boşluğu durumunda ama aynı zamanda da bir avcının en hassas içgüdülerine sahip bir şekilde ilerliyordum. Bu zaten oraya giderken yaşamayı arzu ettiğim bir durumdu; bu nedenle bu durumun iyice tadını çıkarıyorum. 

“Ardından sağ taraftan gelen küçük bir ses dikkatimi çekti. O yöne baktığımda onu gördüm. Çok güzel, genç bir geyik, ağaçların yakınında duruyordu. Bana, nedendir bilinmez, garip göründü. İçgüdüsel olarak, onu avlamak için özel bir strateji kurmam gerektiğini biliyordum. 

“Bulunduğu yerden tümüyle hareketsiz bir şekilde beni izliyordu. Kıpırdamadan duruyordu ama korku ya da şaşkınlıktan hareketsiz kalmıştı. Tıpkı bir heykel gibiydi. Zarif duruşu mükemmel bedeni yalnızca sanat eseri ile kıyaslanabilirdi. Bedeninin her bir hattında inanılmaz bir zarafet vardı. 

“Bu olaydan önce avladığım hayvanlara karşı olan yaklaşımım tümüyle faydacı bir yaklaşımdı. Onlar benim için kişiliği olmayan avlardı ve eğer onları, daha akıllı davranıp avlayabilirsem yemek masasındaki yemeğe dönüşürlerdi. Nedenini bilmiyorum ama bundan fazlasını düşünemezdim; o an’a kadar bir hayvanın varlığında bu kadar büyük bir güzellik barındırabileceğini hayal bile edemezdim. 

“Bir an gözlerim buluştu. Bakışları doğrudan ve açıktı. Bütün zaman duygumu yitirdim. Doğanın kendisinin yumuşak siyah gözlerine bakıyordum.  Ardından içimde bir şeyler oldu ve kendi gözlerimle kendime baktığımı fark ettim. Bir insan olarak benimle bir hayvan olarak geyik arasındaki tüm sınırlar ortadan kalktı ve bir olduk. Aynı anda hem av hem de avcı olduk.  Bu, hayal ürünü değil gerçekti. Bir hayalden yüzlerce kat daha güçlüydü. Bu hayvanla, en küçük molekülümden ruhumun en derin köşelerine kadar tüm varlığımla ilişki içindeydim. O an, o sarılıp durduğum mantığım, her şeye mantıklı bir açıklama getirme saplantım, her şeyi sembolize etme alışkanlığım ortadan kalkıverdi. Bu yoğun, saf bir varoluş anıydı. 

“Bir sonraki an, elim düşünmeden hareket edip tüfeğin horozunu kaldırdı. Bu hareketimde beni ve geyiği birbirine bağlayan aynı enerji akışının bir parçasıydı. Bunların tümü doğal ve doğruydu çünkü olayın iki yanını da hissediyordum, öldürmeye hazırdım ve öldürülmeye hazırdım. Bunların tümü, aynı sürecin, aynı dengenin iki yanıydı. 

“Tek bir hareketle nişan aldım ve tetiği çektim. İlk önce hiçbir ses duymadım. Yalnızca bu güzel, vahşi hayvanın yavaşça kaydığını ve ardından da yer doğru süzüldüğünü görgüm. Hareketlerinin her bir parçası, tıpkı sanki birbirinden güzel fotoğraflar zihnimde bir biri ardınca yer değiştiriyorlarmış gibi, karmaşık, kareografik bir düzene sahipti. Aynı zamanda yer düşenin, bu yaşama veda edenin kendim olduğunu hissediyordum. Sonunda gözleri kapandı ve aramızdaki bağlantı koptu. 

“Ancak o an silahın sesini, ilksel bir yaşam ve ölüm sesini duydum; çevremdeki boşluğu gök gürültüsü doldurdu. İnanılmaz bir şekilde, hemen hemen başımızın tam üzerinde parlak bir gökkuşağı vardı. İçim boşalıverdi. Ölü, ıslak çimenlerin üzerine oturdum ve ağlamaya başladım. 

“Kendimi daima güçlü bir adam olarak görürdüm ama o an tıpkı bir çocuk gibi ağlıyordum. Gözyaşlarımda acıyla mutluluk, bir tür coşku bir aradaydı, tüm zihnim ve bedenim şiddetle sarsılmıştı. Tümüyle dönüştüğümüz hissettim. Bu, sanırım bilinçli yaşamımda asla anlamaya da açıklamaya da çalışmadığım tek olaydı. 

“Novosibirsk’e döndüğümde artık farklı bir insandım. Geyiğin ölümüyle hissettiğim duygu, çevremdeki dünya ile olan kopmaz bağlarımla inanılmaz güzellikteki acısıyla açılan kalbim yaşamımın ayrılmaz bir parçasına dönüştü. 

“Bir keresinde bana mesleğimde niçin daha çok ilerlemediğimi sormuştun. O zaman sana yanıt vermemiştim ama sanırım sana bunun nedenini anlatmış oldum Olga. Altaylardan döndüğümde mesleki başarı ideallerim benim için bütün önemini yitirdi. Artık benim için  önemli olan tek şey, mesleğim aracılığıyla insanlara yardımcı olmaktır. Olaydan sonra ne zaman bir hastayla karşılaşsam bir kez daha aynı anda hem av hem de avcı olma deneyimini yaşarım. Bu bakış açısı mesleki ilişkilerimin renklenmesini sağlar. 

  

  

Çembere Giriş (Anatoli’nin Anısı) 

Olga Kharatidi

1

Savaşçı olmanın diğer kuralı borçlarını ödemektir. Bir savaşçı çok cömerttir. O, dünyaya başka insanlar kendisine borçluymuş gibi bakmaz. Savaşçı dünyaya, başka insanlara olan borçlarını ödeme fırsatı olarak bakar; bu yüzden o, sonsuza dek bağlı olmayacaktır.


Bu borçların ödenmesi tarafsız bir sevgiye yol açar. Çoğumuz sevgiyi başka insanlarla iyilik alışverişi olduğunu düşünür. Öte yandan savaşçı, sevgisini geri dönüş beklentisi olmadan verir. Bu savaşçının sevgiyi ortadan kaldırarak hissiz bir kişi olması demek değildir. Savaşçının sevgisi o kadar tarafsızdır ki, eğer savaşçı şimdikinden tamamen farklı başka gerçekliğe giderse, sevgisi o gerçeklikteki diğer mevcut varlıklara uzayacaktır.


Eğer biri gerçekten sizi yaralamışsa, bunun da ödenmesi gerekir. Borcun ödenmesi kavramı, iyi bağlantıları döndürmekle sınırlı duygusal bir kavram değildir. Önemli olan nokta, tüm bağlantıları esnektmektir. Eğer seni yaralamış biriyle bağlantıdaysan, bu bağlantıyı kesmek için hasarı geri ödemen gerekebilir. Yani bu ahlaki bir mesele değildir- bu iki şekilde olur.


Savaşçının yolu, bir yerde günlük yaşamın söküm işlemini tamamlandıktan sonra bir kaçış kapısıdır. Bilinmeze giderken altına sıçmaya, korkuya, pişmanlığa ya da nostaljiye yer yoktur. Yapabileceğiniz tek seçim bükülmez kararlılıktır veya bir kere yeterli enerji topladıktan sonra( ölümü danışman tutarak ve fazlalıkları kesip serbest bırakarak) size berbat şeyler olacaktır!


Yarı gönüllü, yarı cesur veya kısmi enerjili olamazsın; hatta en kötü şey bile olacaksa, gündelik dünyayı desteklediğin enerjini geri al (ölümünü danışman kullanarak ve borçlarını ödeyerek).


(Taisha Abelar'ın 1994'teki Menlo Park'taki konuşması, Nagualist Haber'den çevrilmiştir.)