1

Konu: Nagualin Kuralı

Tüm canlı varlıkların yazgısını yöneten güce Kartal adı verilir; bunun nedeni, bu gücün bir kartal olması, ya da kartala benzemesi değil, görücünün gözüne ölçülemeyecek derecede büyük, kara bir kartal olarak görünmesinden, sonsuza doğru yükselen bir kartal gibi dimdik durmasıdır.

Görücü, Kartal olan karanlığa baktığında, dört ışık parıltısı Kartal'ın neye benzediğini ortaya çıkartır. Bir şimşek çakışına benzeyen ilk parıltı, görücünün Kartal'ın bedeninin ana hatlarını ayrımsayabilmesine yardımcı olur. Bu ışıkta, bir kartalın tüylerine ve pençelerine benzeyen beyaz kümeler yer alır. İkinci şimşek ışıltısı, kanat çırpışlarını, bir kartalın kanatlarına benzeyen rüzgâr oluşturan siyahlığı görünür kılar. Üçüncü şimşek pırıltısıyla, görücü, yırtıcı, insana özgü olmayan bir göz ayrımsar. Dördüncü ve son ışıltıysa, Kartal’ın ne yaptığını gösterir.

Kartal, yeryüzünde yaşamış ve ölmüş, tıpkı onlara yaşamalarını sağlayan sahipleriyle buluşmak üzere, hiç durmaksızın ateşin çevresinde dönüp duran sinekler gibi, gagasına doğru akan tüm yaratıkların bilincini parçalayıp yutar. Kartal, bu küçük alevleri parçalara ayırır, onları deri parçasını bir sepici gibi dümdüz eder ve daha sonra yutar; çünkü bilinç Kartal’ın gıdasıdır.

Kartal, tüm yaşayan varlıkların yazgılarını yöneten güç, eşit biçimde ve aynı anda tüm bu canlı varlıkların yansımasıdır. Bu nedenle, bir insanın Kartal’a yakarması, ondan iyilik dilemesi, merhamet beklemesi söz konusu olamaz. Kartal’ın insan olan bölümü bütünü yerinden oynatamayacak denli önemsizdir.

Görücü, Kartal’ın isteklerini, onun yaptıklarına bakarak anlayabilir. Kartal, her ne kadar hiçbir canlının koşullarından etkilenmese de, her birine bir armağan bahşetmiştir. Kartal’ın istediği ve inandığı kişi bilinç ateşini elinde bulundurma gücünü, ölüme ve yok olmaya karşı durma gücünü edinir. Bütün canlılara bahşedilmiştir bu güç, eğer isterse, özgürlüğün kapılarını açsın ve içine girsin diye. Özgürlük kapılarını gören görücüler ve bu kapıdan içeri girenler bilirler ki Kartal bu armağanı bilinci ölümsüzleştirmek için vermiştir.

Canlı varlıkları buna doğru yönlendirmek üzere Kartal, Nagual’ı yaratmıştır. Nagual, kendisine kuralın açıklandığı çift bir varlıktır. İnsan, hayvan, bitki, ne biçimde olursa olsun, ikiliğinin gücüyle Nagual, o gizli geçiş yolunu bulmak üzere ilerler.

Nagual, erkek ve dişi olarak çiftler halinde oluşur. Çift bir erkek ve çift bir dişi, ancak kural tek tek her birine açıklandıktan, her biri kuralı tam olarak kavrayıp kabullendikten sonra Nagual olabilirler.

Nagual adam ya da Nagual kadın görücülere, dört bölmeden oluşan saydam bir yumurta olarak görünür. Sol ve sağ olmak üzere yalnızca iki yanı bulunan sıradan insandan farklı olarak, Nagual’ın, iki uzun parçaya bölünmüş bir sol yanı ve eşit biçimde ikiye bölünmüş bir sağ yanı vardır.

Kartal, Nagual adamı ve Nagual kadını önce görücü olarak yaratmış ve bunları görmek üzere hemen dünyaya göndermiştir. Daha sonra bunların yanına, iz sürücü dört kadın savaşçı, üç erkek savaşçıyla, beslemeleri, geliştirmeleri ve özgürlüğe doğru yönlendirmeleri için bir de erkek haberci göndermiştir.

Kadın savaşçılara dört ana yön adı verilir; bunlar, bir karenin dört köşesi, dört ana ruh hali, insan soyunda var olan dört kadın kişiliğini gösterirler.

Birincisi, doğudur. Ona düzen adı verilir. İyimser, iyi huylu, yumuşak, sürekli esen bir rüzgâr gibi kalıcıdır.

İkincisi, kuzeydir. Ona güç adı verilir. Becerikli, dürüst, açık sözlü, sert esen bir rüzgar gibi azimlidir.

Üçüncüsü, batıdır. Ona duygu adı verilir. Saman altından su yürüten, vicdansız, kurnaz ve soğuk esen bir rüzgâr gibi sinsidir.

Dördüncüsü, güneydir. Ona gelişme adı verilir. Besleyip büyüten, dürüst, çekingen, sıcak esen bir rüzgâr gibi ılıktır.

Üç erkek savaşçı ve haberci, dört ana erkek faaliyetini ve mizacını temsil eder.

Birinci tip, bilgi adamı, araştırıcı erkeği temsil eder; soylu, güvenilir ve ciddidir, koşullar ne olursa olsun, kendini görevini yerine getirmeye adamıştır.

İkinci tip, eylem adamıdır; son derece hareketlidir, güçlü bir mizah anlayışı vardır, uçarı ve arkadaş canlısıdır.

Üçüncü tip, olayların gerisindeki örgütleyici, gizemli, bilinemeyen adamdır. Onun hakkında konuşulamaz, çünkü kendisi hakkında en ufak bir ipucu bile vermekten hoşlanmaz.

Dördüncü tip, habercidir. O yardımcıdır, az konuşan karamsar bir adamdır ve doğru biçimde yönlendirildiğinde çok başarılı olabilir, ama tek başına ayakta durmayı beceremez.

Kolaylık sağlasın diye, Kartal, Nagual adama ve Nagual kadına, adam ve kadın tiplerinin her birinin saydam bedenine özgü bir takım özelliklerini göstermiştir.

Bilgi adamının üzerinde küçük bir girinti, karın boşluğunun üzerinde parlak bir çukurluk bulunur. Kimi adamlarda bu bölüm, yoğun bir saydamlık, kimi zamanda düz ve yansımasız bir ayna gibi parlak bir biçimde görünür.

Eylem adamında, istencin yer aldığı bölümde ipliksi uzantılar bulunur. İpliksi uzantıların sayısı birle beş arasında değişir, boylarıysa bir iplik görünümünden, iki buçuk metreye kadar uzunlukta kalın, kamçıya benzer dokunaçlara kadar çeşitlilik gösterir. Kimilerinde, bu ipliğimsi uzantıların üçü dokunaç şeklini alacak biçimde gelişirler.

Olayların gerisindeki adamı belirleyen tek bir nitelik bulunmaz; buna karşın, genelde istenç dışı bir biçimde ortaya çıkan bir yaratıcılık yeteneği, diğer görücülerin dikkatlerini etkin bir biçimde engelleyen bir güç patlaması, bu tipin başlıca ayırıcı özellikleridir. Bu tip bir adamla birlikte olduklarında görücüler, görme ediminden çok, dıştan gelen ayrıntıların içinde boğulurlar.

Yardımcının belirgin bir şekli yoktur. Görücülere, kusursuz bir saydam koza içinde parıldayan berrak bir ışıltı gibi görünür.

Öte yandan, dişilerin dünyasında, doğu, kendi saydamlığı içinde, solmuş küçük alanlara benzeyen, neredeyse gözle görülemez lekelerden tanınır.

Kuzeyin tüm bedeninden bir ışık yayılır; ateşi andıran kırmızımsı bir parıltı saçar.

Batının bedenini çok ince, saydam bir tabaka, bir zarf gibi kaplamıştır, bu tabaka nedeniyle batı, diğerlerinden daha koyu renkli görünür.

Güneyin yanardönerli bir ışıltısı vardır; bir yanar ve sonra matlaşır, daha sonra yine yanar.

Nagual adamla Nagual kadının saydam bedenlerinde iki farklı devinim bulunur. Sağ yanları dalgalanırken sol yanları dönenir.

Kişilik yönünden, Nagual adam destekleyicidir, kararlıdır ve sabittir. Nagual kadınsa mücadelecidir ama rahattır, her zaman tetiktedir ama gergin değildir. Her ikisi de kendi konumlarını dört ana tavır olarak temsil etmektedirler.

Kartal’ın Nagual adam ve Nagual kadına verdiği ilk emir, kendi başlarına, iz sürücülerin kopyaları olan, ama rüya görücüler arasından seçecekleri dört dişi savaşçı, dört yön bulmak olmuştur.

Rüya görücüler, görücülere, saça benzeyen telciklerle örtülü olarak görünürler. İz sürücülerde bu örtülere sahiptir ama telcikler yerine, sayısız küçük yumrulardan oluşur onların örtüsü.

Sekiz dişi savaşçı, sağ ve sol gezegenler olarak adlandırılan iki takıma ayrılırlar. Sağ gezegen dört iz sürücüden, sol gezegense dört rüya görücüden oluşur. İki gezegenin bütün savaşçılarına Kartal tarafından kendi özel görevleri öğretilir; iz sürücüler iz sürmek, rüya görücüler rüya görmek.

Her iki gezegenden birer dişi savaşçı birlikte yaşarlar. Birbirlerine o kadar benzerler ki diğerleri için birer ayna gibidirler, ama sadece kusursuzluk sayesinde aynadan yansıyan çağrıları ve istekleri anlayabilirler.

Dört iz sürücü ya da dört savaşçı sadece zor görevleri gerçekleştirmek için bir araya gelirler ve sadece çok özel koşullarda el ele tutuşmaları gerekir, çünkü birbirlerine dokundukları an bir bütün oluştururlar ki bu, ya hayati bir gereksinim karşısında ya da bu dünyadan ayrılma zamanı geldiğinde kullanılmalıdır.

Aynı yönün iki dişi savaşçısı birden erkeklerden birine bağlanmıştır. Böylece, gerektiği kadar savaşçı içeren dört aile oluşturulur.

Erkek savaşçılar ve ulak, bağımsız bireyler olarak görev yapabilecekleri gibi, gerektiğinde bir bütünde oluşturabilirler.

Daha sonra, Nagual ve takımı üç ulak daha bulmakla yükümlü tutulur. Bunlar kadın ya da erkek olabilirler, ama erkek ulakların dördüncü tipten, yardımcı erkeklerden, kadınların güneyden olmaları gerekir.

Nagual adamın takımını özgürlüğe doğru götürebilmesini yardım etmesi yoldan çıkmasını engellemesi ve takıma yol göstermesi için, Kartal, Nagual kadını öteki dünyaya götürür.

Daha sonra, Nagual ve savaşçılarına unutmaları emredilir. Karanlığa dalarlar ve yeni görevler alırlar: kendilerini ve Kartal’ı anımsama görevi.

Unutma emri öylesine güçlüdür ki, herkes birbirinden ayrılır. Kim olduklarını anımsamazlar, Kartal, kendilerini yeniden anımsamayı başaracak olurlarsa, kendi bütünlüklerini anımsayacaklarını düşünür. Ancak böylelikle en son yolculuklarına çıkabilmeleri için gereken güce ve dayanıklılığa sahip olabileceklerdir.

Kendi bütünlüklerine yeniden kazandıktan sonra kendilerine verilecek olan en son görev, çift varlıklardan oluşan yeni bir çift bulmak ve kuralı açıklamak yoluyla onları yeni Nagual adam ve Nagual kadına dönüştürmektir. Ve böylece en az katılımla ilk Nagual adam ve Nagual kadın meydana getirildikten sonra, bu yeni Nagual çifte, iz sürücü dört kadın savaşçı, üç erkek savaşçı ve bir ulak sağlanır.

İlk Nagual ve grubu geçidi aşmak üzere hazır olduklarında, ilk Nagual kadın yol göstermek üzere onları bekliyor olur. Daha sonra onlara, Nagual kadınla birlikte diğer dünyaya geçmeleri için emir verilir; Nagual kadın grubuna ışığıyla yol gösterecek, Nagual adamsa bu işlemi yinelemek üzere yeryüzünde kalacaktır.

Bu arada yeryüzünde, Nagual’ın liderliği altında en az on altı kişi olur: sekiz kadın savaşçı, Nagual da dâhil olmak üzere dört erkek savaşçı ve dört ulak. Dünyayı terk etme anında, yeni Nagual kadın da onlara katılır ve sayı on yedi olur. Kendi kişisel gücü, gruba daha fazla savaşçı eklemesine izin veriyorsa, dörder kişiden oluşan savaşçıların gruba eklenmeleri gerekir.

2

Cvp: Nagualin Kuralı

(Armando Torres-Nagual ile karşılaşma 236)

“Fakat eskilerin incelemedikleri bir şey vardır: İz sürücüler için Kural. İz sürmeyi pratik açıdan keşfedilmeye değmez, gelişmemiş bir olanak gibi görüyorlardı.”

“Niçin?” dedim şaşırmıştım.

“Çünkü büyücü olmanın, toplumsal hiyerarşinin tepesinde olmak anlamına geldiği bir çağda, iz sürmenin sanat sıfatıyla hiçbir hedefi yoktu. Bu kötü bir yatırım olacaktı. Ama zamanın kipliği değiştiğinde, bu akıl yürütme tarzı eski görücüleri neredeyse yok olmanın kıyısına getirdi.

Hayatta kalanlar yalnızca onu uygulayabilen hatlar oldu; diğerleri eridiler ve eski görücülerin saltanatının sonu demek olan bir girdap içinde kayboldular. İz sürmenin dâhil olması yeni görücülerin doğumunu belirledi. Onlarla, Nagual’ın Kural’ı büsbütün aydınlığa kavuştu.”


(Eskilerin İz sürmeyi es geçip yok olması kuralın temel olduğunu gösteriyor.)

3

Cvp: Nagualin Kuralı

(6.Kitap 201)

Don Juan kendi yönteminde tek engel, kuralın dünya üzerinde gerçekten var olan bir açıklığı, bir geçit yolunu bulmasını sağlayabilecek bir yol gösterici olduğu düşüncesine duyduğu neredeyse kesin inançmış. Bir şekilde, savaşçının gelişiminin birinci aşamasına gereksizce saplanıp kalmış.

Sonuçta, bir lider ve bir öğretmen olarak Don Juan’ın görevi, çömezlere, özelliklede bana, kendi hatasını yinelememek üzere yol göstermek olmuştu. Onun en büyük başarısı bizlere, bir savaşçının gelişiminde var olan üç gelişim aşamasını hiçbirine takılıp kalmadan gösterebilmesiydi. Önce bizleri, kuralı bir yol gösterici olarak algılamamız için yönlendirmişti; daha sonra, kişinin en üstün bilince ulaşabileceğini, çünkü böyle bir bilincin var olduğunu anlamamızı sağlamıştı; daha sonra da, bilincin diğer yüzüne, gizli dünyasına açılan geçit yoluna ulaşabilmemiz için bize yol göstermişti.

...(sayfa 203) Ona göre, herkesi hazır bir durumla karşılaştırmak ve onları bu durumu kabullenmeye zorlamak, çömezlerin durumu kendi başlarına kabullenmeye hazır oluncaya kadar beklemekten daha kestirme bir yolmuş.


(Kitaplarda bizim hazır durumumuz oluyor ve bunu kabullenmeye zorlanıyoruz o zaman… Herkesin kabul etmek zorunda oldukları şeylerin olması bir gösterge sanırım.)

4

Cvp: Nagualin Kuralı

(6.Kitap 200)

Don Juan, kuralın bir masal olmadığını, özgürlüğe geçmenin sonsuzluk kavramından genelde anlaşıldığı gibi –sonsuza değin yaşamak anlamında- sonsuz yaşam olmadığını belirtti. Kural, kişinin ölüm anında normal koşullarda terk ettiği bilinci muhafaza edebileceğini söylüyormuş.


(Nagual ile karşılaşma 251)

Görüşmenin bu noktasında, Carlos söyleşisine bir ara verdi ve bana ilk karşılaşmamızdaki bir sohbetimizi hatırlattı. O zaman, ondan bana erk hikâyeleri anlatmasını istemiştim. Talebime yanıt vermeyi reddetmeyeceğini, ancak bu hikâyeleri hiçbir yönden sıradanlaştırılmaması kaydıyla bana armağan edebileceğini söyledi.

“Bu yıllar boyunca beklentilerinin yerine geldiğini gördüğünü sanıyorum. Senin sınırlamalarını ve benimkileri hesaba katarak yapabileceğimi yaptım. Rüya çiftini şimdiden eğitmeye başladığını biliyorum ve bu tek başına devam edebileceğinin garantisi; bütünselliğine ulaşana kadar çiftin seni bırakmayacaktır. Teorik kısım bitti ve sana son bir armağan vermenin zamanıdır.”

Görkemlilikle samimiyet arası bir tondaki sesiyle söylediği sözler benim tüm dikkatimi yoğunlaştırdı.

“Nihai öğreti der ki, niyetle ilişki içinde –kim olursa olsun- naguala yaklaşan herkes, Kural’ın bütünselliği bağlamında kendi yerine sahiptir. Öyleyse tek başına değilsin, büyücüler senden bir şeyler bekliyor.”

“Ne?” dedim. Biraz kafam karışmıştı.

Açıkladı:

“Bütün savaşçıların bir işi vardır. Seninki tinin senden yapmanı istediğini yerine getirmektir, senin erk yolun bu.”

“Peki, bu iş nedir?”

“Pekâlâ, senin kişisel görevin velinimetinin bir gün sana ileteceği şeydir. Bununla beraber, üç çatallı nagualın Kuralı’yla birlikte, Don Juan tarafından titizlikle hazırlanmış, ustamın niyetiyle seni yükümlendiren uzun vadeli bir stratejiyi izliyorum. Senden beklenen çevrendekilere şunu söylemendir: ‘Özgürsünüz, kendi başınıza uçabilirsiniz! Gereken malumata sahipsiniz. Ne bekliyorsunuz? Kusursuzca davranın ve enerji kendi yolunu nasıl buluyor görün.’

Herkese söyle, Don Juan hattının doruğa ulaşmasıyla birlikte, bilginin ardına kadar açık olduğunu. Her savaşçı kendinden sorumludur ve kendi klanını örgütlemenin asgari şansı ona verilebilir.”


(Nagual ile karşılaşma 250)

Kural üççatallı nagualların yerleşik düzenin yıkıcıları olduğunu da söyler, zira doğaları ne yaratıcıdır ne de besleyici ve çevrelerindeki her şeyi kendi boyunduruğuna alma eğilimleri vardır.


(Nagual ile karşılaşma 247)

Gözden ıraklıkları özgürlükleri olan dört çatallı nagualların tersine, üççatallı naguallar aleni kişiliklerdir. Gizleri ifşa ederler ve öğretilerin parçalanmasına neden olurlar, fakat onlar olmasaydı erk hatları çok uzun zaman önce sönmüş olacaktı.


(Nagual ile karşılaşma 237)

“Nagual Kuralı’nın amacı klanlar yaratmaktır; yani bu büyüklük içinde uçmaya muktedir kendi kendinin bilincinde oluşumlar. Böyle oluşumlar, bireysel niyetleri birbirine uyan bir savaşçılar grubu birleşiminden meydana gelir. Bu anlayışın amacı, bilincin insani olmayan bir boyutunu ölümsüzleştirmektir.”

5

Cvp: Nagualin Kuralı

(Nagual ile karşılaşma 245)

Savaşçıların insani varoluşları sırasında içinde bulundukları meydan okumalar ancak peşrevdir; gerçekten korkunç şeyler daha sonra gelir. Bu dünyada kaldıkları süre boyunca onların kendilerini neye adadıklarını kendine sorma; bu bir peri masalı gibi kulaklarda çınlayacaktır. Önemli olan, tüm etkinliklerinin Kural tarafından yönetiliyor olmasıdır.

6

Cvp: Nagualin Kuralı

(Nagual ile karşılaşma 234)

“Kural; görücülerin bir büyücüler klanının rehberliğine verdikleri isimdir bu, bir tür kılavuz belge ya da bir görevler çerçevesi kitabıdır ve uygulamaları çerçevesinde bir savaşçının ödevlerini içerir.” …(231) Kural tasarının betimlemesi ve “nagual klanı” olarak adlandırılan biricik bir örgüte dâhil olmak amacıyla, insan türünün farklı ışıldayan dış görünüşlerinin bir araya gelebildiği araçlardır. Bu grupların amacı bütünlüklü özgürlüktür; erişilebilir olanın tümüne nüfuz ederek, kozmik enerji okyanusunu baştan sona geçebilene kadar bilincin gelişmesidir. …(238) İdeal modeller karşı karşıya geldikleri zaman birleşirler. İnsanlar arasındaki çekim hisleri, enerji kalıplarının kaynaşmasının sonucu olarak açıklanabilir. Normal olarak, böylesi bir kaynaşma sınırlıdır, fakat bazen ani bir dalga ve açıklanamaz bir sempati meydana gelir; bir görücü enerjinin bir mütekabiliyet eyleminin meydana geldiğini söyleyecektir. Bir klanın savaşçıları, bir yarar ve bir erk biriktirme duygusu içinde, ilişkilerinin en uygun sonuçları ürettiği böyle bir tarzda bir araya gelirler. Ama bir nagual, klanını bütünleştirebildiği zaman, savaşçılarının enerjisi kaynaşır. Onlar bireyselliklerini yüksek bir amaca feda ederler ve artık değerli yalnızlıklarına geri dönmeleri olası değildir, bu onlar için sadece ölüm anlamına gelecektir. …(240) Çünkü klan kritik bir kitle örgütüdür. Eğer unsurlarından bir teki amaçtan cayarsa, bir çöküşe neden olacak şekilde onu işlevsiz kılar, dolayısıyla her şeye sil baştan başlanmak zorunda kalınır. Bundan dolayı nagual savaşçılarından azamisini vermelerini beklemeye mecburdur ve onların her şeye iyimserlik ve güvenle katılımı için onlara görevlerini vermesi gerekir. Klanın motor yağı, üyelerinin kusursuzluğudur ve bütünlüklü özgürlüğün ateşli arzusu da klanın yakıtıdır.”

7

Cvp: Nagualin Kuralı

(Nagual ile karşılaşma 175)

Bireyselliklerini elde tutmak için mücadele eden kimi savaşçıların yaptıkları, kişisel çıkarla hiçbir ilişkisi olmayan bir şeydir. Bir erk hattına ait olmak, kişiselliğimizi durduracak kadar derin bir doğayı gerektirir. Kişisellik, yeni görücülerin ‘Kural’ adını verdikleri bir enerji yapısı içinde sadece küçük bir detay olur.

Bu durumda bireysel seçim, tam olarak doğruyu söylemek gerekirse, büyücü için artık bulunmaz. Yapabileceğinin tümü yazgısını kabul etmek ve Kural’ın buyruklarını yerine getirmektir; tüm diğer şeyler onu yalnızca sönmesine götürecektir.

8

Cvp: Nagualin Kuralı

(5.Kitap 255)

Soledad’ın kızı ardında çocuk bırakmaksızın ölmüştü de, Soledad da deliğinin yarısını kapayan bir yardım kazanmıştı. Şimdi, onu tam olarak kapatabilmesi için biricik umut Pablito’nun ölmesidir. Aynı şekilde, Pablito’nun öylesi bir yardım kazanması için en büyük umudu Soledad’ın ölmesidir.”

Bende ona bastıra bastıra bu anlattıklarının tiksindirici ve dehşet verici olduğunu söyledim. La Gorda bana hak verdiğini söyledi. Bir zamanlar kendisininde büyücülerin özellikle bu yaklaşımlarının düşünülebilecek en iğrenç şey olduğu inancını taşıdığını anlattı. Parıldayan gözleriyle bana baktı. Sırıtışında haince bir şey vardı.

“Nagual bana senin herşeyi anladığını ama hiçbir girişimde bulunmadığını söylediydi,” dedi.

Ben gene tartışmaya başladım. Nagual’ın benim hakkımda söylediği şeylerin sözünü ettiğimiz yaklaşıma duyduğum tiksintiyle bir ilintisi bulunmadığını belirttim. Çocukları sevdiğimi, onlara karşı saygıların en derinini beslediğimi ve onları çeviren ürkünç dünyadaki çaresizliklerini ta yürekten anlayabildiğimi açıkladım. Ne anlamda ya da ne sebeple olursa olsun bir çocuğu incitmeyi havsalamın alamayacağını belirttim.

“Kuralı Nagual yapmış değil ki,” dedi La Gorda. “Bu kural oralarda bir yerlerde yapılmış, üstelik yapan da bir insan değil.”