Üçüncü Bölüm-Üç Çatallı Nagual Kuralı
••Önsöz••
Düşünmeye meyilli karakterim, erken yaşlarda beni kim olduğum ve hayattaki amacımın ne olabileceği konusunda bir açıklama arayışına yöneltti. Bendeki bu arayışı bilen bir öğrenci arkadaş, Carlos Castaneda'nın kendisinde özel bir söyleşide bulunacağını ve eğer istersem gelebileceğimi söylemek için beni görmeye geldi. Uzun zaman böyle bir fırsat beklemiştim, dolayısıyla bu davetten memmun oldum.
Castaneda eski zaman Meksika büyücülerinin kültürü üzerine bir çok eseri olan, ünlü bir antropolog ve yazardı. Henüz UCLA'da (Kaliforniya Üniversitesin'de) öğrenciyken, şifalı bitkileri nasıl kullandıklarını öğrenmek amacıyla, Meksika'nın kuzeyindeki Yakui Kızılderilileri arasında nasıl bir çalışma yaptığını kitaplarında betimlemişti.
Yolculuklarından birisi sırasında, yaşlı bir otçu olarak tanınan Juan Matus adında bir büyücüyle karşılaştı. Zamanla, yaşlı adam onu çömez olarak kabul etti ve eski Toltek görücülerinin geleneksel bilgeliğinin, genellikle büyücülük ya da nagualizm olarak tanınan; modern insan tarafından baştan sona bilinmeyen bir boyutunun içine soktu.
Carlos on iki kitaptan oluşan eserinde, otuz yıl süren bir usta Çömez ilişkisini betimler. Bu dönem boyunca, kendisini bu garip kültürün temellerini kişisel olarak doğrulamaya götürecek çetin bir alıştırmanın içinden geçer. Çömezliği süresince edindiği deneyimler, genç antropologun bilginin cazibesine teslim olmasıyla sonuçlanır ve araştırdığı inançlar sisteminin içine çekilir. Bu sonuç, onu asıl amaçlarından kuvvetle uzaklaştırır.
Nagualizm, İspanya öncesi Meksika büyücülerinin kendi inanç sistemlerine verdikleri isimdir. Tarihe göre, bu insanlar evrenle aralarındaki ilişkiyle derinden ilgiliydiler, bu ilgi öyle bir derecedeydi ki, bilinç seviyelerini değiştirmelerini sağlayan sanrılandırıcı bitkiler kullanmaya yönelerek, kendilerini algının sınırlarını araştırma işine vakfettiler. Kuşaklar boyu süren uygulamalar sonrası, içlerinden kimileri görmeyi, başka bir ifadeyle dünyayı algılamayı öğrendi; bir yorumlama olarak değil, enerjinin kesintisiz bir akışı olarak.
Nagualizm, günlük algımızı değiştirmek için tasarlanmış, sıradışı bir ilginin fizik ve ruhsal görüngülerini üreten bir grup tekniğe dayanır. Örneğin, Meksika geleneği bir nagualın hayvana dönüşmeye muktedir olduğunu savunur, zira nagual insanoğlundan farklı bir form içinde kendini hayal etmeyi öğrenmiştir. Bu yaygın inancın ardında, büyücülerin varlığımızın bilinmeyen yanlarını aydınlatma amacı içinde bilinçaltlarını keşfetme olgusu vardır.
Nagualizm dinimize ya da bilimimize benzer biçimde, binlerce yıl boyunca toplumsal kabul gören bir uygulama oldu. Zamanla, uygulayıcılarının Toltek adını aldığı, bir felsefi önerme türü olarak, soyutlama ve sentezle postulatı gelişti.
Toltekler genel olarak bizim anladığımız gibi büyücüler değildirler, yani doğaüstü güçlerini başkalarına zarar vermek için kullanan bireyler değiller, onlar daha çok bilincin kompleks görünümleriyle ilgilenen son derece disiplinli kadınlar ve erkeklerdir.
Carlos kitaplarında, nagualların bilgisini zamanımıza uyarlamak için, onu kırsal havasından çıkartarak ve batı kültüründen insanlar için kabul edilebilir kılarak ustalıklı bir çaba gösterdi. Don
Juan’ın Öğretileri ile başlayarak, sürekli bir çaba içinde kontrol ve disipline sahip olmaya dayanan savaşçı yolunun ya da kusursuz davranış yolunun ilk ürünlerini ortaya koydu. İçine girdikten sonra, bu ilkeler onu dünyanın yeni bir tarzda algılanmasını amaçlayan daha kompleks tekniklerin uygulanmasına götürdü.
Buna muvaffak olan öğrenci, kesinlikle günlük hayatı içinde hareket ettiğine benzer biçimde, rüya ortamında bilinçli ve iradi bir tarzda hareket edecek hale gelir. Bu teknik Don Juan’ın iz sürme ya da kendi kendini tanıma adını verdiği sanatla, ve kişisel tarihimizin saklı düğüm noktalarını bulmak için, önemli olayların tekrar gözden geçirilmesine dayanan özetleme denilen günlük alıştırmalarla tamamlanır.
Rüya görmek ve özetleme yapmak; enerji çiftinin kendi komutasına göre hareket etmeye muktedir, neredeyse yok edilemez bir antitenin yaratılmasını olanaklı kılar.
Toltek görücülerinin en anlamlı keşiflerinden birisi, insan varlıklarının ışıldayan bir dış görünüşe ya da fizik bedenleri çevresinde bir enerji alanına sahip olduklarıydı. Aralarından kimilerinin iki parça halinde bölünmüş, özel bir dış görünümle donandıklarını görmüşlerdi. Bunlara nagual dediler, yani "suretlenmiş insanlar". Özel dış görünümlerinden dolayı, naguallar insanların çoğunluğundan daha büyük kaynaklara sahiptir. Çiftleri ve olağandışı bir enerjiye sahip olmaları nedeniyle, nagualların aynı zamanda birer doğal lider olduklarını da fark etmişlerdi.
Bu bulgulara dayanılarak, katılımcılarının kendi içinde birbirini tamamladığı ahenkli gruplar örgütlenirken, görücülerin enerji düzenine göre yerlerini alması kaçınılmaz oldu. Bu grupların savaşçıları yeni bilinç seviyesi arayışı içerisinde yükümlülükler aldılar. Zamanla, uygulamalarının ve örgütlenme biçimlerinin ardında, kişisel olmayan bir Kural’ın var olduğunu kavramaya başladılar.
Onların meseleyi kavrayışlarına göre, Kural, tasarının betimlemesi ve "nagual klanı" olarak adlandırılan biricik bir örgüte dahil olmak amacıyla, insan türünün farklı ışıldayan dış görünüşlerinin bir araya gelebildiği araçlardır. Bu grupların amacı bütünlüklü özgürlüktür: erişilebilir olanın tümüne nüfuz ederek, kozmik enerji okyanusunu baştan sona geçebilene kadar bilincin gelişmesidir.
Kural'ın savaşçı kuşaklarının nasıl birbirine karıştığını, hatları biçimlendiren, ve bu hatların belirli bir zaman sonra her sefer nasıl yenilendiğini betimleyen özel bir bölümü vardır.
Bu yenilenme etaplarından birini yaşamak Carlos'un yazgısı oldu. Bununla beraber, öğretilerin yaygınlaştırılmasında onu yönlendiren bir mesaj almadan önce, bunun ne anlama geldiğini anlamamıştı.
Onunla tanıştığımda, halka karşı hâlâ büyük bir ağzı sıkılık gösteriyordu ve insanlarla arasındaki mesafeyi korumaya gayret ediyordu. Bizim ilişkimiz temel olarak, onun küçük gruplara verdiği konferanslara ve özel sohbetlere dayanıyordu.
Kişisel tarihimi kontrol altında tutmak amacıyla, başkalarının içinde göze çarpmamamı talep etti. Daha sonra, ricasının daha da derin bir motivasyona sahip olduğunu kabul etti: Tinle bir yükümlülüğüm vardı ve Carlos'un ayrılışından dört yıl sonra görevimi yerine getirmem gerekecekti. Ona niçin diye sorduğumda, bir bilinç devrimi için Don Juan tarafından tasarlanmış planı akamete uğratmayı deneyecek küçümseyici kişiler tarafından tüm çalışmamın engelleneceğini bildiğini söyledi. Benim işlevim, almış olduğum mesajın tanıklığını bildirmek olacaktı.
••Yora••
Bir gün, hepimizi yemeğe davet ettiği bir restoranın özel salonunda verilen bir konferans sonrası Carlos bir başka yerde ona eşlik etmemi istedi. Birkaç dakika sonra, diğer davetlileri canlı bir tartışmanın içinde bırakarak ikimiz birlikte çıktık.
Yolumuz üzerinde, geniş bir caddeyi karşıdan karşıya geçmemiz gerekti. Arabalardan önce geçmek için, caddenin ortasındaki üçgen biçimli bir adacığa doğru koştum, Carlos'un beni takip ettiğini sanıyordum. Fakat oraya vardığımda, onun hâlâ caddenin diğer tarafında olduğunu fark ettim.
O sırada beklenmedik bir şey oldu; muhteşem bir bora caddeye şiddetle daldı, o kadar güçlüydü ki demirden bir işaret direğine asılmak zorunda kaldım. Daha kendimi korumaya zaman bulamadan, beni öksürüğe boğup geçici olarak körleştiren bir toz bulutu, boğazımdan ve gözlerimden içeri doldu.
Kendimi toparladığımda, Carlos yanımdaydı. ışıldayan bir yüzle bana bakıyordu. Omzuma vurdu ve çok garip bir yorumda bulundu:
“Bunu seninle yapacağımı biliyorum!”
Soran gözlerle ona bakıyordum, nihayet açıkladı:
"Bu aynı rüzgardı. seni avlıyor.”
Sözleri bir güz borasının bir grup arkadaşla onu beklediğimiz yerde bizleri pencereleri aceleyle kapatmaya zorladığı, ilk tanıştığımız günü hatırlattı bana.
“Bu olayda, onu güçlü bir rüzgar gibi algıladın, fakat ben başının çevresinde dönenin tin olduğunu biliyordum. Bu bir emareydi ve şimdi seni bana niçin işaret ettiğini biliyorum.”
Esrarengiz doğrulamasını bana açıklamasını istedim, takat yanıtı daha da muğlak oldu:
“Belirli bir malumatın mirasçısıyım. Bu başkalarına açıklayamayacağım, beni derinden ilgilendiren öğretilerin bir yönü. Bu bir haberci aracılığıyla söylenmelidir. Caddenin kıyısında tinin seninle nasıl dans ettiğini gözlediğimde, bu habercinin sen olduğunu anladım.”
Bu konudan daha fazla bahsetmesi için ısrar ettim, fakat ne zamanın ne de yerin uygun olduğunu söyledi.
••Kural Nedir••
Bir müddet sonra, Alameda parkında yürüyorduk. Güzel sanatlar sarayının yakınında, oturabileceğimiz bir bankı işaret etti. küçük parkın kıyısındaki banklardan birisi mucizevi biçimde boş bırakılmıştı. Dövme demirden bir banktı; bulunduğu yerin —siyah ve kırmızı lav bloklarından inşa edilmiş eski bir kilisenin ana kapısının tam karşısındaydı— içsel söyleşimi hafifçe bloke etme marifeti vardı, buradan geçip giden insan ve araba akışının kargaşası ortasında beni bir berraklık vahasına doğru taşıdı.
Bu etkiyi ve onun didaktik işlevini Carlos'un kararlaştırmış olduğu ortaya çıktı. Bu bankın Don Juan'ın en sevdiği bank olduğunu anlattı, bu bana çok dokundu. Ellerini ovuşturarak, “müsterih ol şimdi sadede geldik,” dedi.
“Kural'ın ne olduğunu biliyor musun?” diye sordu bana.
Kitaplarından birinde bu konuya dair bir şeyler okumuş olmama rağmen, fazla bir şey anlamamıştım. Bir baş işaretiyle hayır dedim.
Carlos devam etti:
“Görücülerin bir büyücüler klanının rehberliğine verdikleri isimdir bu, bir tür kılavuz belge ya da bir görevler çerçevesi kitabıdır ve uygulamaları çerçevesinde bir savaşçının ödevlerini içerir.
Titiz bir doğruluk araştırması sonrası, Eski Meksika büyücüleri bir sonuca ulaştılar, nasıl ki yaşayan her varlık onların çoğalmasına ve evrilmesine izin veren belirli bir biyolojik modele sahipse,
bizler de ışıldayan varlıklar olarak gelişimimizden sorumlu enerjisel bir modele sahibiz.
Bir türün kalıbı, enerjisini Kural'dan elde eder. Kural bir tür rahimdir, o yaşayan her varlık için evrimsel bir planı ihtiva eder, sadece yeryüzünde de değil, bilincin var olduğu evrenin her köşesinde. Hiç kimse ondan kopamaz. Yapabileceğimiz tek şey onun varlığına aldırmamak olur. Bu durumda, gerçekte olduğumuz, bizi aşan bir amaca hizmet eden, canlı bir kitle aşamasına erişemeyiz.
Büyücülerin deyişiyle, Kural Kartal'ın buyruklarının bir diyagramı, enerji ekonomisiyle eylemlerin karşılıklı etkinlik ilişkisi olan bir denklemdir. Uygulama sahası içinde, ancak böyle bir kombinezon bir savaşçıdan bir başka şey yaratabilir.
Kural, savaşçı yolunun her boyutunu tamamlar ve kaplar. Bir nagual klanının nasıl yaratıldığını ve beslendiğini, kuşakların bir hattı biçimlendirmek için hangi yolla birleştiğini ve onları özgürlüğe nasıl götüreceğini betimler. Fakat onu bir erk anahtarı gibi kullanmak için, onu kendi kendimize teyit etmeye mecburuz.
“Nasıl teyit edilebilir?” diye sordum.
“Gören büyücü için kendi niteliği gereği Kural aşikârdır. Senin gibi bir aday için, onun işlevselliğini göstermenin en iyi yolu, günlük hayatına müdahalesini tespite dayanır.”
••Kuralın Kaynağı••
Carlos'a insanın bu matrisle nasıl ilişkiye geçmiş olduğunu sordum.
Carlos:
“O her zaman vardı. Bununla beraber, görücüler onun kaşifleri ve koruyucuları oldular. Kural evrensel düzenin kaynağındadır. Onun işi ve amacı meçhul, zira bilinmiyor, ama bu anlaşılmadığı içindir. Büyücüler kuşağının yüzlercesi onun açıklığa kavuşturulması ve kavramsal birimlerinin her biri adına uygun teoremler geliştirmek için kendi hevesleri içinde hayatlarını verdiler.
Başlangıçta, hiçbir insan bu yapının bir pırıltısını ele geçirmeye çalışmıyordu, çünkü hiç kimse onun varlığından haberdar değildi. Eski Meksika görücüleri bu dünyadaki öteki bilinçli antitelerle ilişkiye geçtikleri zaman, çok daha yaşlı ve deneyimli görücülerin kendileri, Kural'ın parçalarını elde etmeye başladılar. Gün geldi, tüm bu parçaların bir yap-boz gibi diğerleriyle uygunluk taşıdığını anladılar. O gün, ‘harita’ dedikleri ve İlk Çağ görücülerinin başlattığı hattı keşfettiler.
Kendi görmeleri sırasında, bağıntılı her parçayı rüyada doğruladılar. Her kombinezonu test ettiler ve onların bilinç üzerindeki etkilerini belirlediler. Rüya görme alıştırmalarını yedi yoğun seviyede düzenlediler ve evrenin en derin yerlerine kadar nüfuz ettiler. Yavaş yavaş, erkin tasarılarını şeffaflıkla ifade etmeye muktedir, bir piramit formundaki son derece oturmuş bir yapıyı, nagual klan modelini geliştirdiler.
Fakat eskilerin incelemedikleri bir şey vardı: İz sürücüler için Kural. İz sürmeyi pratik açıdan keşfedilmeye değmez, gelişmemiş bir olanak gibi görüyorlardı.”
“Niçin?” dedim, şaşırmıştım.
“Çünkü büyücü olmanın, toplumsal hiyerarşinin tepesinde olmak anlamına geldiği bir çağda, iz sürmenin sanat sıfatıyla hiçbir hedefi yoktu. Bu kötü bir yatırım olacaktı. Ama zamanın kipliği değiştiğinde, bu akıl yürütme tarzı eski görücüleri neredeyse yok olmanın kıyısına getirdi.
Kural'ın ikinci büyük parçasının sıradışı içeriğini açığa vurması ancak Toltekler'in ortaya çıkmasıyla oldu. Hayatta kalanlar yalnızca onu uygulayabilen hatlar oldu; diğerleri eridiler ve eski görücülerin saltanatının sonu demek olan bir girdap içinde kayboldular. İz sürmenin dahil olması yeni görücülerin doğumunu belirledi. Onlarla, nagualın Kural'ı büsbütün aydınlığa kavuştu.”
“Carlos, bu ne zaman ortaya çıktı?”
“Yeni görücülerin başlangıcı yaklaşık olarak beş bin yıl öncesine dayanır ve Tula dönemiyle doruk noktasına varır. İz sürme sırasında, bu savaşçıların büyücülüğe başlıca katkısı; kusursuzluk kavramı oldu.”
••Kişisel Olmayan Bir Oluşum••
Carlos açıkça belirtti:
“Nagual Kuralı'nın amacı klanlar yaratmaktır; yani bu büyüklük içinde uçmaya muktedir kendi kendinin bilincinde oluşumlar. Böyle oluşumlar, bireysel niyetleri birbirine uyan bir savaşçılar grubu birleşiminden meydana gelir. Bu anlayışın amacı, bilincin insani olmayan bir boyutunu ölümsüzleştirmektir.”
“İnsani olmayan mı?” diye sordum hayretler içinde.
“Bu doğru. Hedef, artık kişisel olmayan bir boyuttur. İnsanoğlu ne kadar süre için olursa olsun kozmik bilinç alemine Don Juan’ın ‘üçüncü dikkat’ dediği aşamaya— girmeye ve orada kalmaya muktedir değil. Ya oradan çıkıyor ve orayı unutuyoruz, ya da orada kalıyor ve bu nüfuz edilemez denizle birleşiyoruz. Fakat bize hükmeden erk, münferit antiteler içinde azalar gibi işlev gören oluşumlar yaratarak, bu kısıtlamalardan sıyrılıp gitmenin aracını ortaya koydu.
Bu oluşumların merkezinde, kökten yeni bir dikkat, bilinmeyenin keşfine yönelmiş bir niyet ve başka türlü tanıyamayacağımız grup halinde araştırma yaratılır. Bireysellik duygularının artık fiili etkinliği yok, zira yerini çok daha yeğin bir şeylere bırakıyor: Her şeyin bir parçası olarak, ortalama hiçbir insanın tahayyül edemeyeceği bir enerji durumu olarak yaşamak. Hiçbir rutin, hiçbir ego, hiçbir cehalet, dolayısıyla hiçbir yorumlama yok. Oluşumun bu tipi; uçsuz bucaksız bilinç yolu üzerinde sadece bir aşamadır, ama insanoğlu sıfatıyla bizler için bu aşama kesindir.”
Carlos'a bir klan bilincinin nasıl işlev gördüğünü sordum.
Bana fizik beden üzerinden bir örneksemede bulundu:
"Anlaşılmaz bir biçimde olmasına karşın, hücrelerimizin her biri kendi biriminin bilincindedir ve belirli sınırlar içeririnde bağımsızca hareket edebilirler. Bununla beraber, onların bireysel niyeti, ‘ben’ dediğimiz bütünü biçimlendirmek olan yüksek bir amaca bağlıdır.
Küresel amacı fark etmenin inanılmaz tamamlanmasına vardığımızda, yüksek evrimsel bir hattı anlayabiliriz. Günlük dünyamızın çıkarlarının çok uzağında amaçları olan bir yaşam biçimini yaratarak, kendi bütünlüğümüzden olan tek bir hücrenin bilinci gibi, tamamlayıcı enerjisel varlıklarımızla bütünleşmiş olmanın olanağını algılarız. Yeni görücüler bu hayat biçimine nagual klanı diyorlar.”
“Bizim tamamlayıcı enerjisel varlıklarımız kim?”
“Aralarında tamamlanmış ışıldayan karakteristiklere sahip olan insanoğulları. Enerji mükerrerdir; o paylaştığımız modelleri yaratır. Genel olarak, erkek ve kadın nagual tarafından sentezlenmiş, on iki varyantlı dört temel ışıldayan modelin var olduğu söylenebilir. Bir tonal kendi kategorisinin ideal ışıltısına yaklaştığında, yüksek bir bilinç derecesi ortaya çıkar.
İdeal modeller karşı karşıya geldikleri zaman birleşirler. İnsanlar arasındaki çekim hisleri, enerji kalıplarının kaynaşmasının sonucu olarak açıklanabilir. Normal olarak, böylesi bir kaynaşma sınırlıdır, fakat bazen ani bir dalga ve açıklanamaz bir sempati meydana gelir; bir görücü enerjinin bir mütekabiliyet eyleminin meydana geldiğini söyleyecektir.
Bir klanın savaşçıları, bir yarar ve bir erk biriktirme duygusu içinde, ilişkilerinin en uygun sonuçları ürettiği böyle bir tarzda
bir araya gelirler.
Nagual işi için ışıldayan karakteristikte mevcut bedenler bulmak zor; dünyevi hayatla biçimi bozulmuş tonallar bulmak ise olağandır. Ama bir nagual, klanını bütünleştirebildiği zaman, savaşçılarının enerjisi kaynaşır. Onlar bireyselliklerini yüksek bu amaca feda ederler ve artık değerli yalnızlıklarına geri dönmeleri olası değildir, bu onlar için sadece ölüm anlamına gelecektir. Bir klanın kişiliklerden oluşmadığını, daha çok insani olmayan kapasitelerle, tek bir canlı oluşum olduğunu söyleyebiliriz."
••Bir Klanın Biçimlenişi••
Carlos'a, “Klan hedefinin hangi bilinci üyelerinin her birini elinde tutar?" diye sordum.
Altını çizerek ifade etti:
“Bütünsel bir bilinç. Aralarından her biri kendi uzmanlaşmalarına uygun erk hikayelerini tanır, dolayısıyla görevlerinin onları aşan bir amaca ait olduğunu bilirler.
Kural ve klan arasındaki ilişki, işler sırasında ifadesini bulur. Örneğin, bir grubun dişi savaşçıları uzayda enerjiyi izleme buyruğu aldıkları zaman, bu onların özgürlüğe giden yollarıymışçasına, yeni bir büyücü kuşağı için muhtemel adaylar bulana kadar, bu iş üzerinde yoğunlaşırlar. Başka şeyle ilgilenmezler. Eğer bu niyetin disiplini akamete uğrarsa, sonuç kaotik olabilir.”
Büyücülük işine sızan kişisel bir çıkarın çarpıcı bir örneğini verdi:
"Çömezliğimin başlangıcının hemen sonrası, hiç kimse benden bunu yapmamı talep etmemiş olmasına rağmen, yeni bir klanın oluşturulması için Don Juan'a bir yardım teklifinde bulundum. Tamamlayıcı enerjisel varlığım olarak gördüğüm, her karşılaştığımızda benimle ilgilenen güzel bir kız vardı ve bunu Don Juan'a yutturmaya çabalıyordum. Savaşçılar başta benim şaka yaptığımı düşünüyorlardı. Ama yavaş yavaş bundan sıkıldılar ve bir gün onlara yeni nagual eşimi götürdüğümde, onları bulamadım. Ev tamtakır kuru bakırdı. Yaşadığım yalnızlık duygusu ılımlılığımı
tekrar kazanmama yardımcı oldu.
Klan bizi bütünüyle aşan, kendi kendinin bilincinde bir varlıktır. Onun niyetine katılmak öyle olağandışı bir şeydir ki, bir çömez onun bütünlüğünü görür görmez, egosunun konumu bütün açıklığıyla çözülür. Bu onun otomatikman kusursuz olmasını gerektirmiyor; yıllarca, daha fazla gayret etmek zorunda kalacaktır, karakterini yumuşatmak ve kişisel önemliliğini kökünden sökmek için ve tabii ki erk takıntısını da.
Yalnız erkek ve kadın nagual, klanın işlevinin tam bir vizyonuna sahiptir. Örneksemeyi sürdürerek, onların klanın sinir hücreleri olduğunu; devamlılık sürecinin başında olan birimler olduklarını söyleyeceğim. Diğer üyeler desteklemeye hizmet ederler ve grubun çoğaltılmasının somut işlerini yüklenirler.
Nagualın işi zahmetlidir. Mükemmel biçimde iz sürme ve rüya görme sanatlarına hakim olmak zorundadır, görmeyi ve yönlendirme kapasitesini mümkün mertebe geliştirmeyi öğrenmek zorundadır, grubun bağını sürdürmek amacıyla bir ılımlılık örneği olmaya mecburdur; eğer heyecanlarına kapılmakta beis görmezse, sonuç parçalanma olur.”
Ona “Niçin?” diye sordum.
“Çünkü klan kritik bir kitle örgütüdür. Eğer unsurlarından bir teki amaçtan cayarsa, bir çöküşe neden olacak şekilde onu işlevsiz kılar, dolayısıyla her şeye sil baştan başlanmak zorunda kalınır. Bundan dolayı nagual savaşçılarından kendilerinden azamisini vermelerini beklemeye mecburdur ve onların her şeye iyimserlik ve güvenle katılımı için onlara görevlerini vermesi gerekir. Klanın motor yağı, üyelerinin kusursuzluğudur ve bütünlüklü özgürlüğün ateşli arzusu da klanın yakıtıdır.”
••Klanın Yapısı••
Carlos'a bir grubun ne kadar savaşçıdan oluştuğunu sordum.
“Bir klanın normal yapısı dörtlüdür, yani dört sayısına dayanır, zira Kural piramit biçimli bir şekle sahiptir. Onun biçimlenişi ve gelinimi bu yapının ana kaidesi tarafından taşınır. Piramitlerdeki gibi, grubun mimarisi dört köşeli bir kaideden teşkil olur, her köşe üç savaşçıdan meydana gelir: Bir kadın rüyacı, bir kadın iz sürücü ve bir erkek yardımcı. Köşeler haberciler aracılığıyla kendi aralarında ilişkiye geçerler ve hepsinin üstünde nagual çifti vardır.
Kural bir vizyon aracılığıyla bir erkekte veya çift bir kadında kendisini gösterir ve nagual sayılmak için onlar bunu kabul etmek zorundadırlar. Bu kabulü takiben, naguallar daima tinin işaretlerini takip ederek, yavaş yavaş savaşçılarıyla birleşirler. Onların kaptanlık etme kapasitesi doğal ve inkâr edilemezdir, zira çift olarak, klanının enerjisel tiplerinin her birini yansıtırlar.
Naguallar, her insanoğlunun tanınabilmesinden daha büyük ölçülemezlikte bir değerin dölleyici bir eylemine içkin, sıradışı enerjinin bir erkeği ve kadını gibi tanımlanabilirler. Uzun bir süre birlikte kalırlar, toplum içinde genellikle karı koca olarak tanınırlar.
Nagual erkeğinin kapasitesi meseleleri ifade etmek için en el¬ verişli sözleri bulmak ve bunları doğruluk, entelektüel açıklık, akışkanlık ve güzellikle kullanmaktır. Don Juan'a ait hattaki görücüler arasında, can çekişmekte olan bu yeri doldurmak için bu bir yoradır. Ben hariç, bütün kılavuzlar böylesi şartlarda bulundular.”
“Sizin durumunuz niçin farklıydı?”
“Çünkü, tam olarak doğruyu söylemek gerekirse, ben artı bir nagualım, hattı devam ettirmek için değil, onu mühürlemek için geldim.”
“Ya kadın nagual için Kural nedir?”
“Nagual kadın her çabaya kılavuzluk eden ışık, gerçek anadır. Normal olarak, grubun geriye kalanından önce hareket eder ve rüyada çömezleri ziyaret ederken, birinci ve ikinci dikkat arasındaki çalkantıda kalır. Bir deniz feneri gibi işlev görür ve eğer gerekliyse, yeni bir görücü kuşağının tohumunu atmak için ikinci dikkatten geri gelebilir. Savaşçılarda karar kılınması için, savaşçılar iki banda gelirler: İz sürücüler ve rüya görücüler. Onların iki tip işlevi vardır: Geçitler ve muhafızlar. Geçitler Güney yönüne aittir, bunlar çömezlerin baştan sona geçmeye mecbur oldukları aradaki süzgeçler veya filtrelerdir. Bir savaşçı kalsın mı çıksın mı onlar belirler, dolayısıyla ekip üyelerinin sağlanma biçimi üzerindeki en büyük denetime onlar sahiptir. Onlar erk toplantılarının da örgütleyicisidirler.
Muhafızlar geçitlerin bir tür dış versiyonudur, bir siyah ve bir beyaz vardır. Grubun iyi işlemesi için denetlemenin bütün yükümlülüğü onlara aittir; bu onların olası bir dış saldırıya karşı uyanık olmaları anlamına gelir ve her iç problemi çözüme kavuşturmaya hazır beklerler. Yeni görücüler arasında, bu işlevlerin hepsini kadınlar yüklenir.”
“Niçin böyle?”
“Çünkü kadınlar erkeklerden daha büyük bir devingenliğe ve enerjiye sahiptirler. Doğal olarak neredeyse bütün evren dişidir, ve kadın büyücü ekipleri sanki kendi evleriymişçesine oraya yolculuk yaparlar. Karanlık enerjiyi baştan sona engelsizce dolaşma kapasitesi onları bir grubun bataryaları yapar.
Buna karşın biz erkekler, hemen tespit ediliriz zira bizim enerjimiz belirgindir ve bize ihanet eder. Ve yine, doğurmak için yaratılmadığımızdan, rüya görmek için özelleşmiş organımız yok. Nagualın dışında, bir klanın erkek elemanlarının çok parıltısı yoktur.
Yine de Kural, dört erkek savaşçının kendini organizasyona, keşfe ve anlayışa vermesini dikte eder. Bu amaçla, birleşim noktalarını enerjinin çok özgül konumlarında sabitlerler. Dişi savaşçıları yakan, erkin sıklıkla meydana gelen patlamalarını etkisizleştirerek, mevcudiyetleri grubu stabilize etmeye hizmet eder. Eğer böyle olmasaydı, kadınlar belirli bir etkinlik düzeyine ulaştığı anda yapı patlardı. Bundan dolayı, erkeklerin çapa gibi bir işlevleri vardır: azami bir erk elde edilene kadar grubu sabitlerler. Biçiminden dolayı, klana ‘yılan organizasyonu' diyordu Don Juan. Bu, eski görücülerden miras aldığı bir kavramdır ve çıngıraklı yılanın derisi üzerindeki kare motifli biçimlere dayanır. Hayvanın başının, sabitlenmiş ve ipnotize eden gözleriyle,
nagual çiftini temsil ettiğini söylüyordu. Göğüs, işlevi vizyonları içine çekmek ve onları tekrar bütün gruba dağıtmak olan rüyacı savaşçılara uygun düşüyordu. Mide, düşünülebilir her durumu hazmetmeye haiz olan iz sürücüleri temsil ediyor. Kuyruk, gruba devingenlik vermekten yükümlü yardımcılardan oluşuyor. Bu çok akıcı bir organizasyondur.”
“Farklı organize olmuş klanlar var mı?”
“Büyük bir ölçüde, savaşçılar nagualın amansız yönlendirmesinin sonucudur. Yıllar süren bu değişmez tazyik altında, —üyelerden her birinin ışıltısıyla birleşmiş belirli tonaliteden müteşekkil— bir grup formunun nasıl fazlasıyla özgülleştiğini anlayabileceğinden eminim. Bundan dolayı bunca büyücü hattı var. Ama aşağı yukarı tümü, sana tanımladığım tipte aynı piramit formuna sahip, zira deneyimler bunun en oturmuş formül olduğunu gösteriyor.”
••Kuralın Amacı••
“Carlos, klanın amacı nedir?”
“Kartal’ın bakış açısından: Keşfetmek, doğrulamak ve Kural’ı geliştirmek. Her savaşçı kuşağı onun izini bırakmak zorundadır, çünkü Kural kümülatiftir. Hattın mirası, kendi edinimlerini eklemeye gelecek müteakip klanlardaki birleşim noktasının bir seri konumuna dayanır. Hatların nagualların kendi keşiflerini not ettikleri 'seyir defteri'ni ortaya koyması normaldir.
Bir organizmanın temel çıkarı çoğalmaktır. Öyleyse, Kural'ı tanımlamanın bir yolu da, onun bir üreme süreci için reçete olduğunu söylemek oluşturacaktır. Bu belirli bir noktanın ötesinde, bireysel kanallarca gerçekleştirilemeyen bir şeyin, bilincin devamlılığı olmanın arayışıdır. Her savaşçının alıştırmaları süresince kişisel olarak edindiği kaynaklar ikincil tamamlamalardır.
Büyücülerin bakış açısından, birleşmenin faydası dikkatin bir başka seviyesine geçiş için kendini güvenceye almaktır, zira enerjisel kitle olmaksızın uçuş yoktur.”
“Yalnız savaşçıların bu olanaktan yoksun olduğu anlamına mı geliyor bu?”
“Hayır. Bir klanın çok daha uzağa gidebileceğini söylüyorum.
Metamorfoz durumunda olan bir tırtıl sürüsü kolonisinde yaşadığını hayal et. Birdenbire, ipek kozalarından birisi açılır, kozanın sakini bir anlık ışık ve renk patlamasının içine çıkar. Sende bıraktığı duyum yok olmuş bir tırtıl olduğudur. Buna karşılık, tırtıl için, kelebek sıfatıyla onun gerçek hayatı başlamış olacaktır. Şimdi! Yalnız bir tırtıl büyük olasılıkla bir kuşun midesinde nihayete erecektir.
Aynı şekilde, savaşçıların son amacı üçüncü dikkat içinde nihai atlayıştır; bütün yorumlama formlarından kurtuluş. Enerjiyi sıkıştırmak için gereken ahengi yaratmak amacıyla, elzem olan enerji niceliği, ancak ciddi bir kitlenin özel uzlaşması aracılığıyla elde edilebilir.
Bununla beraber, klanların çoğunluğu enerji tamlığına ulaşmaya haiz olamadığından, naguallar ikinci dikkatin bağrında yaşanabilir bir vaha inşa ederler; görücülerin tek başlarına ya da küçük gruplar halinde gittikleri, rüyanın uzak bir bölgesi içinde kurulmuş görkemli bir niyet yapısı. Ona ‘niyetin kubbesi’ diyorum, zira görülebilir biçimi bir kubbeninki gibidir, fakat Don Juan ona ‘naguallar mezarlığı’ demeyi tercih ederdi.”
“Onu neden böyle adlandırmıştı?”
“Çünkü orada yaşamak için bu yerde bir süre kalmak, kelimesi kelimesine büyücünün ölümü anlamına gelir. Hiç de alegorik olmayan bir anlamda, bir mezarlık. Onlar zamanın dev boyutlu bir periyodu için bilincin genişlemesini gerçekleştiren bu yazgıyı tercih etmiş olsalar da, vakti geldiğinde onu bırakmak zorunda kalacaklardır.
Bu yüzden, büyücülerin çoğunluğu için, onu büyük bir sefer için stok yığabileceği bir liman gibi kullanabileceğini uman herkes için, klanın doğrudan doğruya hedefi naguallar kubbesidir. Oraya gitmek için, bütün grubun aynı zamanda çıkması elzem değil. Bazan, savaşçılar oraya tek tek gitmeyi seçerler. Bu durumda, grubun enerjisel yapısı tamamlanıncaya kadar kısmen geri dönebilirler.
Senin de görebileceğin gibi, savaşçıların insani varoluşları sırasında içinde bulundukları meydan okumalar ancak peşrevdir; gerçekten korkunç şeyler daha sonra gelir. Bu dünyada kaldıkları süre boyunca onların kendilerini neye adadıklarını kendine sorma; bu bir peri masalı gibi kulaklarda çınlayacaktır. Önemli olan, tüm etkinliklerinin Kural tarafından yönetiliyor olmasıdır.
Klanın amacını hatırlayarak, “Kural, İspanya öncesi başka kültürlerin ‘ilahi yasalar’ adını verdikleriyle eşdeğer gibi yorumlanabilir, yani insanlığı kurtarmak üzere tasarlanmış bir grup düzenleyici plan,” diyerek fikrimi söyledim.
Carlos itiraz etti:
“Bu aynı şey değil, çünkü bu bir ilahtan gelmiyor. Kural'ın mekanizması kişisizdir, onun ne hayırseverliği ne de acıması vardır. Kendi devamlılığından başka amacı yoktur.
Benzeşimlerle baştan çıkmakta bir sakınca görmeyerek, eski görücüler kendi özel yorumlarıyla Kural’ı tanımlama hatasına düştüler, işi onu kutsal saymaya ve onun onuruna tapınaklar dikmeye kadar vardırdılar. Yeni görücüler bunların tümünü reddetti. İz sürme sanatını keşfettiklerinde, büyücülüğün esası üzerindeki tozu aldılar ve dinsel amaçlı hiçbir tarza benzemeyen bütünsel özgürlük hedefini tekrar açığa çıkardılar. Bu, insan kalıbının cazibesini sildi, fakat sana daha önce açıkladığım ikinci bir etkisi oldu: Eski görücülerin yabani coşkusu, kaçamak ve güvensiz davranışlarla yer değiştirdi.
Nihayetinde, iz sürmenin nagual klanları üzerindeki ilk devingenlere ihanet eden bir etkisi oldu. Zamanla, bütünlüklü özgürlük amacı retoriğe indirgendi. Neredeyse Don Juan hattının tüm büyücüleri ikinci dikkate uçmayı tercih etti. Nagual Julian Osorio hariç, onlardan hiç kimse maceradan ve Orion takım yıldızlarından birinde bulunan, niyetle inşa edilmiş, naguallar kubbesini ziyarette kendinden geçmekten mahrum kalmak istemiyordu."
••Üç Çatallı Naguallar••
Carlos yineledi:
“Kural nihaidir, fakat onun tasarımı ve dış görünüşü kesintisiz evrim altındadır, bununla beraber, hayatın adaptasyonlarını genetik mutasyonların hasbelkader bir birikimi olarak gören evrimcilerin tersine, görücüler Kural konusunda rastlantı olmadığını bilirler. Kartal’ın büyücülükte yeni aşamaları ortaya çıkartan bir buyruğunun, bir enerji dalgası biçimi altında, zaman zaman erkin hatlarını nasıl sarstığını görürler. Onu daha doğru bir tarzda tanımlamak, Kural’ın olası bütün varyasyonlarının öncel bir matrise içkin olduğunu ve zamanla değişenin bu bütünselliğe sahip olan büyücülerin bilgisinin derecesi olduğunu ve büyücülerin hangi tumturaklılığı kendi belirli payları adına geliştirdiklerini hesaba katmakla olur. Böylesi değişim periyotları mükerrerdir ve üç sayısıyla temsil edilirler.”
"Neden üç?"
"Çünkü eski Toltekler üç sayısını dinamizm ve yenilenmeyle ilişkilendiriyorlardı. Üçe bölünmüş biçimlenmelerin - üç rakamına dayanan biçimlenmelerin - beklenmedik değişimlerin habercisi olduğunu keşfetmişlerdi.
Kural, hatlar içinde zaman zaman nagualın özel bir tipi, enerjisi dört parçaya değil de sadece üç bölüme ayrılmış bir nagualın görünmesi için dikte etti bunu. Görücüler onlara ‘üç çatallı naguallar' derler.”
Carlos'a bu ikincilerin neden diğerlerinden farklı olduğunu sordum.
Carlos:
“Onların enerjisi değişkendir, her zaman hareket halindedirler ve bu nedenle onların erk biriktirmeleri zordur. Hat açısından, bileşimleri kusurludur; asla gerçek nagual olmayacaklar. Buna karşılık, çekingenlikleri ve klasik nagualları karekterize eden ihtiyatları yoktur; doğaçlama yapmakta ve iletişim kurmakta sıradışı bir kapasiteye sahiptirler.
Üç çatallı nagualların; başka kuşların yuvasında kuluçkaya yatırılmış, guguk kuşu yumurtaları gibi olduklarını söyleyebiliriz. Fırsatçıdırlar, ama gereklidirler de. Gözden ıraklıkları özgürlükleri olan dört çatallı nagualların tersine, üç çatallı naguallar aleni kişiliklerdir. Gizleri ifşa ederler ve öğretilerin parçalanmasına neden olurlar, fakat onlar olmasaydı erk hatları çok uzun zaman önce sönmüş olacaktı.
Yeni görücülerde Kural, bir nagualın yeni bir klan bırakarak gittiğini söyler. Kimileri, büyük enerji artısıyla, ikinci bir oluşuma yardım edebilir, görücülerin üçüncü bir kuşağını görebilir. Örneğin, nagual Elias Ulloa ardılının klanını yaratmak ve onu takip eden üzerinde bir denetim sahibi olmak için de yeterince uzun zaman yaşadı. Fakat bu, hattın dallara ayrıldığı anlamına gelmez; tüm gruplar aynı yayılma çizgisinin unsuruydu.
Öte yandan üç çatallı nagual, bilgisini, hatları çeşitlenmeye götürecek keskin bir tarzda iletmeye yetkilidir. Onun ışıldayan kozası, doğrusal yayılma yapısını kıran grup üzerinde bir bütünlüğünü bozma etkisine sahiptir, kendi yoldaşlarıyla olmanın gerektirdiği yeğin bir hâletiruhiye ile birlikte, savaşçılarda bir değişim arzusunu ve eylemi kışkırtır.”
“Bu sizinle mi yaşandı?”
“Evet, öyle. Işıldayan yapımdan dolayı, ardımda bilgi ocakları bırakmakta hiçbir problemim olmadı. Görevimi yerine getirmek için çok büyük bir enerji niceliğine ihtiyacım olduğunu, buna sadece bir kitleyle erişebileceğimi biliyorum. Bu nedenle, bilgiyi geniş biçimde yaymak, paradigmaları dönüştürmek ve yeniden tanımlamak için uygunum.”
••Üç Çatallı Naguala Dair Kuralın Payı••
"Senin de bildiğin gibi” diyerek sözlerine devam etti Carlos. Ustam yeni grubun içinde bazı anomalileri çözümlemeye uğraştığında üç çatallı nagual Kuralı'nın bilincine vardı. Görünüşe göre, çömezlerin geri kalanıyla senkronize değildim. O zaman enerjisel dış görünüşümü maskelediğim görme için kâfi dikkati bana adadı.”
“Don Juan'ın vizyonunun bir yanlış anlama mı olduğunu söylemek istiyorsunuz?”
“Elbette ki hayır!” diyerek itiraz etti Carlos. “Onu yanıltan düşünceliliğiydi. Görme algının nihai biçimidir; çehre yoktur, bu yüzden kafa karışıklığı imkânsız. Bununla beraber, yıllar boyunca üzerimdeki baskı yüzünden enerjim kendini onunkiyle biçimlendirmek için mücadele etti. Bu çömezlerde çok yaygındır. O dört bölüme ayrıldığından, eylemlerim içinde benzer enerjisel bir yük göstermeye başladım. Onun etkisinden kurtulabildikten sonra —bu neredeyse benim on yıllık çetin çalışmamı aldı— şaşırtıcı bir şeyi keşfettik: Işıltım sadece üç bölüme sahipti; bu ne modern ve ancak iki ışıltı bölümüne sahip sıradan insana, ne de bir naguala uyuyordu. Bu bulgu görücüler grubu içinde büyük şok yarattı, zira onlar bunu hat için tam anlamıyla derin ve önemli bir değişim gibi gördüler.
O zaman, Don Juan öncellerinin geleneğine döndü ve Kural'ın unutulmuş bir yönünü tozlu rafından indirdi. Bana bir nagual seçiminin hiçbir biçimde kişisel bir kapris gibi alınamayacağını, zira her zaman, bir hattın ardılını seçenin tin olduğunu söyledi. Buna göre, benim enerjisel anomalim bir buyruğa aitti. İvedi her sorum karşısında, gereken zaman içinde bir habercinin ortaya¬ çıkacağını ve üç çatallı nagual sıfatıyla bulunuşumun işlevini bana açıklayacağına beni temin etti. Yıllar sonra, ulusal antropoloji ve tarih müzesi salonlarından birini ziyaretimiz sırasında, eski moda bir Tarahumara kostümü giyinmiş bir Kızılderili gördüm, sergi yerlerinden birine büyük bir ilgisi olduğu görünüyordu. Onun her yanını inceliyordu ve benim merakımı uyandıracak kadar bir dikkat gösteriyordu. Artık bakmak için yaklaşıyordum.
Adam beni gördüğü zaman, taştaki titiz yontuların, yetkin desenlerin anlamını bana açıklamaya başladı. Sonrasında, bana anlattıkları üzerine derinlemesine düşündüğümde Don Juan'ın teminatını hatırladım ve bu adamın üç çatallı naguala dair kuralın payını bana ileten tinin bir elçisi olduğunu anladım."
"Peki bu bölüm ne diyor, Carlos?"
“Klanın on yedi sayılı bir enerji matrisine sahip olduğu gibi (iki nagual, dört kadın rüyacı, dört kadın iz sürücü, dört erkek savaşçı ve üç kişilik öncü), bir klanlar dizisiyle biçimlenen hattın da, elli iki sayılı bir erk yapısına sahip olduğunu açıkça belirtiyor. Dört çatallı naguallar kuşağının her elli İkincisinde, dört çatallı hatların yeniden yayılması için arındırıcı bir eyleme sahip olan, üç çatallı bir nagualın görünüyor olması Kartal'ın buyruğudur.
Kural üç çatallı nagualların yerleşik düzenin yıkıcıları olduğunu da söyler, zira doğaları ne yaratıcıdır ne de besleyici ve çevrelerindeki her şeyi kendi boyunduruğuna alma eğilimleri vardır. Bu nagualların enerjisi savaşçı gruplarına kılavuzluk etmeye uygun olmadığı için, özgürlüğe tek başlarına ulaşmak zorunda olduklarını da belirtir.
Enerji dünyasındaki her şey gibi, elli ikilik kuşak bloku da iki bölüme ayrılır; ilk yirmi altı kendini yeni hatların genişlemesine ve yaratılmasına adar, geriye kalanı muhafaza etmeye ve inzivaya yönelir. Büyücüler bunun Kural'ın bir parçası olduğunu bildiklerinden dolayı, bu davranış modeli bin yıllarca tekrar edildi.
Üç çatallı nagualların etkinliklerinin bir sonucu olarak, bilgi geniş biçimde tanınmış olur, dört çatallı yeni nagual hücreleri kendini oluşturur. Bu noktadan itibaren, hatlar doğrusal bir biçime göre öğretinin iletilmesi geleneğini yeniden devam ettirir.”
Carlos'a üç çatallı nagualların hangi sıklıkta ortaya çıktığını sordum.
“Aşağı yukarı bin yılda bir. Bu benim hattımın yaşı.”
••Günümüz Görücülerinin İşi••
"Üç çatallı nagual kuralının doğrulanmasından dolayı, Don Juan kaçınılmaz biçimde yeni tür bir savaşçılar çağının yakın olduğu sonucuna vardı; ben onları modern görücüler olarak adlandırdım.”
“Bu savaşçıların ışıldayan bileşimi içerisinde kimi özellikler var mı?”
“Hayır. Her devirde, insan enerji modeli çok homojendi, bundan dolayı klan örgütlenmesi aynıdır. Bununla beraber, günümüz savaşçıları kendi ışıltıları içerisinde yeşile doğru bir kaymayı deneyimliyor, bu eski görücülerin karakteristiklerini yeniden bulmak üzere oldukları anlamına geliyor. Bu beklenmedik bir şey, elbette, her ne kadar Kural'a içkin olsa da. Geçmişin görücüleriyle çağımızınkiler arasındaki gerçek ayrım onların davranışlarındadır. Şimdi, daha önceki devirlerdeki aynı baskılara maruz kalmıyoruz, dolayısıyla bu durumda, büyücülerin kısıtlamaları daha az. Tüm bunlar çok açık bir amaca yönelik: öğretinin yaygınlaştırılması.
Yenilenmenin bir anını yaşadım. Benim işim altın bir anahtarla Don Juan hattını kapatmak ve daha sonra gelecekler için olanaklar açmaktır. Bundan dolayı hattımın sonuncu nagualı olduğumu söylüyorum, mutlak bir anlamda değil, fakat köklü bir değişim anlamında.”
Görüşmenin bu noktasında, Carlos söyleşisine bir ara verdi ve bana ilk karşılaşmamızdaki bir sohbetimizi hatırlattı. O zaman, ondan bana erk hikayeleri anlatmasını istemiştim. Talebime yanıt vermeyi reddetmeyeceğini, ancak bu hikayeleri hiçbir yönden sıradanlaştırılmaması kaydıyla bana armağan edebileceğini söyledi.
“Bu yıllar boyunca beklentilerinin yerine geldiğini gördüğünü sanıyorum. Senin sınırlamalarını ve benimkileri hesaba katarak yapabileceğimi yaptım. Rüya çiftini şimdiden eğitmeye başladığını biliyorum ve bu tek başına devam edebileceğinin garantisi; bütünselliğine ulaşana kadar çiftin seni bırakmayacaktır. Teorik kısım bitti ve sana son bir armağan vermenin zamanıdır.”
Görkemlilikle samimiyet arası bir tondaki sesiyle söylediği sözler benim tüm dikkatimi yoğunlaştırdı.
“Nihai öğreti der ki, niyetle ilişki içinde —kim olursa olsun— naguala yaklaşan herkes, Kural'ın bütünselliği bağlamında kendi yerine sahiptir. Öyleyse tek başına değilsin, büyücüler senden bir şeyler bekliyor.”
“Ne?” dedim. Biraz kafam karışmıştı.
Açıkladı:
“Bütün savaşçıların bir işi vardır. Seninki tinin senden yapmanı istediğini yerine getirmektir; senin erk yolun bu.”
“Peki bu iş nedir?”
“Pekâlâ, senin kişisel görevin velinimetinin bir gün sana ileteceği şeydir. Bununla beraber, üç çatallı nagualın Kuralı'yla birlikte, Don Juan tarafından titizlikle hazırlanmış, ustamın niyetiyle seni yükümlendiren uzun vadeli bir stratejiyi izliyorum. Senden beklenen çevrendekilere şunu söylemendir: ‘Özgürsünüz, kendi başınıza uçabilirsiniz! Gereken malumata sahipsiniz. Ne bekliyorsunuz? Kusursuzca davranın ve enerji kendi yolunu nasıl buluyor görün.’
Herkese söyle, Don Juan hattının doruğa ulaşmasıyla birlikte, bilginin ardına kadar açık olduğunu. Her savaşçı kendinden sorumludur ve kendi klanını örgütlemenin asgari şansı ona verilebilir.”