1

Konu: 12. Silvio Manuel'in Yapmamaları

Don Juan ve savaşçıları, Nagual kadınla benim kuralın gereklerini—yani, sekiz özgürlük savaşçısını beslemek, geliştirmek ve yönlendirmek görevlerini yerine getirmemizi beklemek üzere köşelerine çekildiler. Her şey mükemmel görünüyordu, ancak yolunda gitmeyen bir şey vardı. Don Juan’ın bulduğu ilk kadın savaşçılar iz sürücü olmaları gerekirken, rüya görücüydüler. Don Juan bu anormalliği nasıl açıklayacağını bilemiyordu. Çıkarabildiği tek sonuç, erkin bu kadınları kendisinin reddedemeyeceği bir biçimde yolunun üzerine çıkarmış olduğuydu.
Don Juan’ın zihnini daha da karıştıran bir gariplik daha vardı; don Juan’ın yoğun çabalarına rağmen, kadınların üçüyle, üç erkek savaşçı yüksek bilinç düzlemine bir türlü geçemiyorlardı. Sersemlemiş, dikkatsizleşmişlerdi ve mühürü, benliklerinin iki yanını birbirinden ayıran zarı koparamıyorlardı. Kasları arasında bir uyum sağlamayı beceremeyip, yalpayarak yürüdükleri için kendilerine “sarhoşlar” lakabı takılmıştı. Yalnızca haberci Eligio’yla la Gorda olağanüstü derecede bilinçli davrananıyorlardı. Özellikle Eligio, don Juan’ın kendi savaşçılarıyla aynı düzeydeydi.
Üç kız bir araya geldiler ve ayrılmaz bir birlik oluşturdular. Üç adam da aynı şekilde gruplaştı. Kural dört sayısını emrettiği halde üçlü gruplar oluşturulması uğursuzdu. Üç sayısı, enerjiyi, değişimi, devinimi, ve her şeyden önce de, yeniden doğuşu simgeliyordu
Kural artık bir yol gösterici olarak işlevini yitirmişti. Bununla birlikte, bir hatanın söz konusu olabileceğini akıllarından geçirmiyorlardı. Don Juan ve savaşçıları, erkin asla hata yapmayacağını öne sürüyorlardı. Bu sorunun yanıtını rüyalarında ve görmelerinde araştırdılar. Belki de çok acele ettiklerini, bu üç kadınla üç adamın yetersiz olduklarının ayırdına varamadıklarını düşündüler.
Don Juan kafasına iki şeyin takıldığını belirtti. Bunların birincisi, onların arasına katılmamızın ne denli doğru olduğuydu. İkinci soruysa kuralın geçerliliğiyle ilgiliydi. Velinimetleri onlara kuralın bir savaşçıyı ilgilendirebilecek her şeyi kapsadığını kesin bir gerçek olarak öğretmiş, onları kuralın uygulanamayacağı kimi durumların bulunabileceği olasılığına karşı hazırlamamıştı.
La Gorda, don Juan’ın topluluğundaki kadınların benimle sorunlarının bulunmadığını belirtti; erkeklerse ne yapacağını bilemez haldeydi. Erkekler için benim durumumun kurala uymaması anlaşılamaz ve kabul edilemez bir olaydı. Buna karşın kadınlar, benim orada oluşumun nedeninin eninde sonunda açıklığa kavuşacağından emin görünüyorlardı. Kadınların, sonuçlara karşı tümüyle ilgisiz davranarak kendilerini duygusal çalkantılardan uzak tutmayı nasıl başardıklarını anlamıştım. Şüpheye yer vermeksizin, benim durumumun da bir şekilde kurala dahil olması gerektiğini biliyormuş gibi görünüyorlardı. Bir kere, rolümü kabullenerek, kesinlikle onlara yardımcı olmuştum. Don Juan ve topluluğu, Nagual kadın ve benim sayemizde, kendi çevrimlerini tamamlamışlardı ve özgürlüklerine kavuşmak üzereydiler.

Cvp: 12. Silvio Manuel'in Yapmamaları

Aradıkları yanıt en sonunda Silvio Manuel’den geldi.
Onun görmesi, küçük kız kardeşlerle Genaroların yetersiz olmadıklarını ortaya çıkardı; ben onlar için uygun bir Nagual değildim. Onlara liderlik edebilecek yeteneğe sahip değildim, zira kuralın öngördüğü plana uymayan, bir görücü olarak don Juan’ın dikkatinden kaçan, bir şekle sahiptim. Dört bölümden oluşuyormuş gibi görünen saydam bedenim aslın da yalnızca üç bölümden oluşuyordu. “Üç Çatallı Nagual” adını verdikleri bir diğer kural daha vardı. Ben bu diğer kurala uyuyordum. Silvio Manuel benim, farklı türlerden kuşların bakımı ve sıcaklığı altında kuluçkadan çıkan bir kuşa benzediğimi söylüyordu. Yine de, topluluktaki herkesin bana yardım etmesi, buna karşılık benim de, onlara ait olmadığım halde, onlar için elimden geleni yapmam gerekiyordu.
Don Juan, beni onların aralarına kendisi getirdiği için benim sorumluluğumu üstleniyordu, ancak benim aralarında bulunmam tümünü de olanca güçleriyle iki konuya açıklık getirmeye zorluyordu: onların arasında ne arıyordum sorusuna bir açıklama ve bu durumun yol açtığı soruna bir çözüm.
Silvio Manuel çok kısa bir süre içinde onların arasından ayrılmamı sağlayacak bir yol buldu. Projeyi yönlendirme görevini kendisi üstlendi, ancak benimle kişisel olarak uğraşacak sabra ya da enerjiye sahip olmadığı için, bu işi yerine getirmek üzere don Juan’ı görevlendirdi. Silvio Manuel’in amacı üç çatallı Nagual’a ilişkin kurala uyan kadın ya da erkek bir haberci karşıma çıkana dek beni hazırlamaktı. Kuralın bu bölümünü bana açıklamanın onun görevi olmadığını söyledi. Diğerleri gibi ben de uygun zamanı beklemek zorundaydım.
Ortalığı iyice karıştıran ciddi bir sorun daha ortaya çıktı. Bu sorun, la Gorda’yla ilgiliydi ve dolayısıyla beni de ilgilendiriyordu. La Gorda, topluluğuma bir güneyli kadın olarak katılmıştı. Don Juan ve diğer görücüler bundan emindiler. Görünürde, Cecilia, Delia ve iki kadın haberciyle aynı gruptandı. Aralarında yadsınamaz benzerlikler vardı. Daha sonra, la Gorda gereksiz tüm kilolarını verdi ve yarı yarıya inceldi. Keskin bir değişim geçirmiş, tümüyle farklı bir kişi olmuştu.
Benimle uğraşmaktan onunla ilgilenmeye vakit bulamayan diğer savaşçılar ondaki bu değişimi uzun süre fark etmediler. La Gorda’daki büyük değişiklik en nihayetinde dikkatlerini çektiğinde kendisinin bir güneyli kadına hiç benzemediğini gördüler. İri bedeni, daha önceki görüşlerinde onları yanıltmıştı. La Gorda’nın, aralarına ilk katıldığı andan itibaren, Cecilia, Delia ve diğer güneyli kadınlarla gerçekte hiç de iyi geçinmediğini anımsadılar. Öte yandan, Nelinda’yla Florinda’dan çok hoşlanmıştı ve onlarla oldukça iyi geçiniyordu, çünkü aslında o hep onlar gibi olmuştu. Bu da, topluluğumda iki kuzeyli rüya görücünün bulunduğu anlamına geliyordu, la Gorda ve Rosa; bu durum kurala uymuyordu.
Don Juan ve savaşçıları iyice şaşırmışlardı. Olup biten her şeyi bir yora, olayların önceden kestirilemez bir biçimde sapması yolunda bir işaret olarak yorumladılar. Kuralı bozanın, bir insan hatası olabileceğini kabul edemedikleri için, tam olarak ayırdına varamadıkları bir nedenle, üstün bir gücün onlara verdiği buyruk sonucu hata işlemiş olabileceklerini varsaydılar.
Bundan sonra ne yapılabileceğini uzun uzun düşündüler. Henüz bir çözüm yolu bulamamışken aralarına, hiçbirinin reddedemeyeceği bir güce sahip, gerçek bir güneyli kadın olan Doña Soledad katıldı. Doña Soledad kurala tam olarak uyuyordu. O bir iz sürücüydü.
Doña Soledad’ın varlığı bir süre için bizi rahatsız etti. Bir ara, boşa kürek salladığımız hissine kapıldık. Ama sonraları varlığı topluluğu büyük bir canlılık getirdi. Florinda, iz sürme sanatını öğretmek üzere onu kanatlarının altına aldı. Ancak ne denli yararlı olursa olsun, enerjimin tuhaf bir biçimde giderek azalmasını önleyemiyordu, içimdeki gevşeklik ve güçsüzlük giderek artıyordu.
Daha sonra bir gün Silvio Manuel rüyasında ustaca bir plan keşfettiğini söyledi. Son derece heyecanlanmıştı ve planın ayrıntılarını don Juan ve diğer savaşçılarla görüşmek üzere bir kenara çekildi. Görüşmelerine Nagual kadın da katılıyordu, ancak ben çağrılmamıştım. Bu durum bende, Silvio Manuel’in hakkımda keşfettiği şeyin, benim tarafımdan öğrenilmesini istemedikleri şüphesini doğurdu.
Gruptakilere şüphelerimden söz ettim. Nagual kadın hariç hepsi güldü bana, bir tek o şüphelenmekte haklı olduğumu söyledi. Silvio Manuel’in rüyası onların arasında ne aradığımı ortaya çıkartmıştı, ancak yazgıma boyun eğmem gerekiyordu ve gerçekten hazır olmadan görevimin ne olduğunu öğrenemeyecektim.
Öylesine kesin bir tonda konuşmuştu ki, söylediği her şeyi kabullenmekten başka seçeneğim kalmamıştı. Aynı şeyi don Juan ya da Silvio Manuel söylemiş olsaydı, sanırım böylesine kolay razı olmazdım. Nagual kadın, ayrıca, don Juan ve diğerleriyle aynı fikirde olmadığını söyledi. Ama, en azından gereksiz sürtüşmeleri ve itaatsizlikleri önlemek için, eylemlerinin genel amaçlarını bilmemeliymişim.
Silvio Manuel beni doğrudan doğruya ikinci dikkat düzlemine aktararak görevime hazırlamayı amaçlıyordu. Bilincimi canlandırmak üzere bir dizi eylem planlamıştı.
Silvio Manuel, diğerlerinine benim kılavuzluğumu üstlendiğini, beni kendi erk bölgesine, geceye yönlendireceğini söyledi. Bana, birtakım yapmamaların rüyalarında kendisine göründüğünü açıklamasını yaptı. Bunlar, uygulayıcı olarak ben ve la Gorda, gözlemci olarak da Nagual kadından oluşan bir grup için tasarlanmıştı.
Silvio Manuel, Nagual kadından çok etkilenmişti; onun hakkında ağzından yalnızca hayranlık dolu sözler dökülüyordu. Sürekli onun çok özel biri olduğunu belirtirdi. Kendisiyle ya da topluluğundaki savaşçıların herhangi biriyle eşit koşullar altında görev yapabilirdi ona göre. Gerçi deneyimi yoktu, ancak dikkatini istediği biçimde kullanabiliyordu. Sahip olduğu müthiş ustalığın, kendisi için, benim onların arasında bulunuyor olmam kadar büyük bir gizem olduğunu, benim, amaçlarına bağlı ve kararlı bu insana uygun biri olamayacağımı söyledi. Bu amaçla, Nagual kadının etkisine dayanabilmem için la Gorda’dan bana destek olmasını istedi.
Silvio Manuel ilk yapmamamız için, la Gorda’yla anca sırt sırta, dizlerimiz yukarda oturduğunuzda sığabileceğimiz bir tahta sandık yaptı. Sandığın, içeri hava girmesini sağla yan kafesli bir kapağı vardı. La Gorda’yla ben sandığın içine girip, zifiri karanlıkta tam bir sessizlik içinde, uyumadan oturuyorduk. Sandığın içinde başlangıçta kısa sürelerle kalıyorduk; kalış süremiz, bu sürece alışmamızdan sonra giderek arttı ve sonunda hareket etmeden, gözümüzü kırpmadan bütün gece kalabilmeyi başardık.
Nagual kadın, yorgunluktan ötürü farklı bilinç düzlemine geçmemizi engellemek üzere yanımızda kalıyordu. Silvio Manuel, gerginlikten kaynaklanan olağandışı koşullarda, yüksek bilinç düzleminden normal bilinç düzlemine ya da ters yöne kolaylıkla geçileceğini belirtmişti.
Yapmamalar, her uygulayışımızda bizde eşine rastlamadığımız bir dinlenmişlik sağlıyordu. Bu beni oldukça şaşırtıyordu, zira gece boyu uyanık kalıyor, gözümüzü kırpmıyorduk. Bu dinlenmişlik duygusunu yüksek bilinç durumunda bulunmamıza bağlıyordum, ancak Silvio Manuel bana bu ikisinin arasında hiçbir bağ bulunmadığını, dinlenme duygsunun dizlerimizi yukarı kırarak oturmamızdan kaynaklandığını belirtti.
İkinci yapmamada bize, kıvrılıp yatan köpekler gibi, ana rahmindeki bebeklerin yatışını andıran bir konumda, sol yanımız üzerinde, alınlarımız kıvrılmış kollarımıza değecek biçimde, yere uzanmamız söylenmişti. Silvio Manuel, gözlerimizi olabildiğince uzun süre kapalı tutmamızı, ancak bize konumumuzu değiştirerek sağ yanımız üzerinde yatmamızı söylediğinde açmamızı belirtmişti. Bu yapmamanın amacının, işitme duyumumuzun görme duyumumuzdan ayrılmasını sağlamak olduğunu açıklamıştı. Daha önce olduğu gibi, Silvio Manuel, bu konumda uzanma süremizi, tüm geceyi uyanık geçirmeyi başarıncaya kadar yavaş yavaş uzatmıştı.
Bu süreçten sonra, Silvio Manuel’in bizleri farklı bir etkinlik alanına aktarmasına hazırdık. Toprağa uzandığımız ilk iki yapmamada belli bir algısal engeli aşmış olduğumuzu açıkladı. İnsanları ağaçlara benzetirdi. Söylediğine göre, bizler hareketli ağaçlar gibiydik. Köklerimiz taşınabiliyordu, ancak bu, topraktan kurtulduğumuz anlamına gelmiyordu. Bir denge kurabilmek üzere, havada asılı kalarak üçüncü yapmama edimini uygulayacağımızı söyledi. Silvio Manuel’in düşüncesine göre, ilk iki yapmama sırasında dikkatlerimizi toplamayı başarmıştık ve üçüncü yapmama edimini kusursuz bir biçimde başarabilecek duruma gelmiştik.
Bir gece, Silvio Manuel la Gorda’yla beni iskemlelere benzeyen deriden iki ayrı koşum takımına bağlayarak bütün gece havada asılı tuttu. Bu kayış takımına oturduk ve Silvio Manuel bizi bir palangayla büyük bir ağacın en tepesine kadar yükseltti. Bizlerden ağacın bilincine dikkat etmemizi istedi; söylediğine göre onun konuklarıydık ve bize işaretler verecekti. Silvio Manuel, Nagual kadından da orada durmasını ve zaman zaman bize seslenmesini istedi.
Ağaçta asılı halde bu yapmamayı her yineleyişimizde, bedenlerimizde, elektrik akımlarının oluşturduğu hafif itkileri andıran, olağanüstü bir akış deneyimledik. İlk üç dört deneyimimizde, ağaç sanki biz davetsiz misafirlerden sıkılıyor gibiydi; daha sonra bu itkiler, barışın ve huzurun işaretlerine dönüştü. Silvio Manuel bize, bir ağacın bilincinin toprağın derinliklerinden beslendiğini, oysa hareket eden varlıkların bilinçlerinin yüzeyden beslendiklerini açıkladı. Bir ağaçta hırçınlık bulunmazdı, oysa hareket eden varlıklar tepeden tırnağa bu duyguyla kaplıydılar.
Silvio Manuel’in savına göre, karanlıkta mutlak bir dinginlikle durduğumuzda, algılarımız derin bir sarsıntı geçirmekteydi. Böyle durumlarda işitme duyumumuz başatlık kazanır, çevremizde bulunan, yaşayan ve var olan tüm yaratıkların verdikleri sinyaller bizim tarafımızdan ayrımsanır— bu ayrımsama salt işitme duyumuyla değil, işitsel ve görsel duyumların bir birleşimi tarafından gerçekleşirmiş. Söylediğine göre karanlıkta, özellikle kişi havada asılı olduğunda, gözler kulaklara bağlı, ikincil bir işlev kazanıyordu.

Cvp: 12. Silvio Manuel'in Yapmamaları

La Gorda’yla benim de farkına vardığımız gibi, Silvio Manuel bu konuda tamamen haklıydı. Yapmama alıştırmalarıyla Silvio Manuel, dışımızdaki dünyayı algılayış biçimimize yeni bir boyut kazandırdı.
Daha sonra la Gorda ve bana, bundan sonra gerçekleştireceğimiz yapmama edimlerimin, özünde, diğerlerinden daha farklı ve daha karmaşık olacağını belirtti. Bunlar, öteki dünyayla ilişkileri öğrenmeye yönelikti. Bu işlemi gece ya da güneş doğmadan önce; tan vakti gerçekleştirerek, yaratacağı etkiyi en üst düzeye çıkartmak gerekiyordu. Bize, ikinci grubun birinci yapmamasının iki aşamadan oluştuğunu söyledi. Birinci aşamada,yüksek bilincin en üst noktasında odaklanarak sis duvarını ayrımsamamız gerekiyordu. Bir kez bunu gerçekleştirebildikten sonra, ikinci aşama, paralel çizgiler arasındaki dünyaya girebilmeyi göze almak üzere, bu sis duvarının dönüşünün durdurulmasını sağlamaktan ibaretti.
Silvio Manuel bizi uyararak, esas amacının bizleri, herhangi bir zihinsel hazırlıkta bulunmaksızın, doğrudan ikinci dikkatin içine yerleştirmek olduğunu söyledi. İkinci dikkatin derinliklerinde yapılanları fikir yürütmeden, doğrudan öğrenmemizi istiyordu.Savına göre ikinci dikkat, bilinçsiz, büyülü bir geyiğin ya da büyülü bir çakalın elinde bulunuyordu. Sis duvarının ötesine yolculuk edebilmek üzere gücümüzü zorladığımızda, eninde sonunda tüm varlığımızda sürekli bir başkalaşımı deneyimleyecektik; bu başkalaşım bizim paralel çizgiler arasındaki dünyanın gerçek olduğunu, nasıl saydam bedenimiz toplam varlığımızın bir bölümünü oluşturuyorsa, onun da gerçek dünyanın bir bölümünü oluşturduğunu anlamamızı ve kabul etmemizi sağlayacaktı.
Silvio Manuel ayrıca beni ve la Gorda’yı, günün birinde, diğer çömezlere öteki dünyanın yolunu gösterebilmemiz olasılığının bulunup bulunmadığını denemek için kullandığını da açıkladı; böyle bir durumda, bu çömezler Nagual Juan Matus’la savaşçılarına en son yolculuklarında eşlik edeceklerdi. Nagual kadın da Nagual Juan Matus ve savaşçılarıyla birlikte bu dünyadan ayrılacağına göre, çömezlar de onun ardından gitmek zorundaydılar, zira Nagual adamın yokluğunda onların tek liderleri Nagual kadın olacaktı. Nagual kadının bu konuda bize güvendiğini, bu nedenle çalışmalarımızı onun gözetiminde yaptığımızı belirtti.
Silvio Manuel la Gorda’yla beni alarak evinin arkasındaki bahçeye götürdü ve yapmama edimlerimizi uygulamak üzere bizi yere oturttu. En yüksek bilinç noktamıza ulaşabilmek için don Juan’ın yardımına gereksinimimiz yoktu. Sis duvarını kısa sürede görmeyi başardım. La Gorda da; ama ne yaparsak yapalım, sis duvarının dönüşünü durduramıyorduk. Başımı her çevirişimde duvar da başımla birlikte dönüyordu.
Nagual kadın duvarı durdurmayı ve onu tek başına aşmayı başarıyordu. Ancak tüm çabalarına karşın bizim de kendisi ile birlikte duvarı aşmamızı o da sağlayamadı. En sonunda don Juan ve Silvio Manuel bizim için duvarı durdurmak zorunda kaldılar ve bizi iterek duvarı aşmamızı sağladılar. O sis duvarına girdiğim gibi tüm bedenimin bir halatın örgüleri misali büküldüğünü hissettim.
Duvarın öte yakasında yuvarlak kum tepeciklerinin bulunduğu ürküntü verici, ıssız bir düzlük uzanıyordu. Çevre mizde çok alçak sarı bulutlar vardı ancak ne gökyüzü ne de ufuk düzlemi görünüyordu; solgun sarımsı buhar kümeleri görebilmeyi engelliyordu. Yürüyebilmek oldukça zordu. Basınç, bedenimin alışık olduğu düzeyin çok üzerindeydi. La Gorda’yla amaçsızca yürüyor, nereye gittiğimizi bilmiyorduk, Nagual kadınsa gittiği yeri biliyor görünüyordu. Duvardan uzaklaştıkça ortalık daha da karanlıklaşıyor, hareket etmek daha da zorlaşıyordu. La Gorda’nın da, benim de ayakta duracak halimiz kalmamıştı. Sürünmek zorunda kaldık. Gücümü yitirmek üzereydim, la Gorda da benimle aynı durumdaydı; Nagual kadın bizleri sürükleyerek duvarın olduğu yere geri getirdi ve dışarı çıkarttı.
Aynı yolculuğu defalarca yineledik. Önceleri don Juan'la Silvio Manuel bize yardım ediyor ve duvarı durduruyorlardı ancak daha sonra la Gorda’yla ben, neredeyse Nagual kadın kadar beceri edinmeyi başardık. Duvarın dönüşünü durdurabilmeyi öğrendik. Kendi kendine oldu bu iş. Benim açımdan, bu deney sırasında anahtarın niyet daha doğrusu niyetin özel bir durumu olduğunun, zira bunun bildiğim anlamda istencimden kaynaklanmadığının ayırdına vardım. Bu, bedenimin orta bölmesinde odaklanan yoğun bir arzuydu. Tuhaf bir gerginlik önce beni titretiyor, daha bir güce dönüşüyordu; bu güç gerçekte duvarı durdurmamakta ama bedenimin bir bölümünün istencimin dışında sağa doğru doksan derecelik bir açıyla dönmesini sağlıyordu. Sonuçta, bir anlığına iki farklı bakış açısına sahip oluyordum. Hem sis duvarının ikiye ayırdığı dünyaya bakıyor, hem de gözlerimin önünde beliren, doğrudan doğruya sarımsı buhardan oluşan, bir küme görüyordum. Daha sonra bu ikinci görünüm başatlık kazandı ve bir güç beni sisin ötesine doğru itti.
Öğrendiğimiz bir diğer konu da bulunduğumuz yerin gerçek olarak kabullenilmesi oldu; yolculuklarımızın dağlara yapılan bir keşif gezisi ya da bir yelkenliyle yapılan deniz yolculuğu kadar gerçek olduğunu düşünüyorduk. Kum tepeciklerini andıran tümsekler bize dünyanın herhangi bir bölgesi denli gerçek görünmeye başlamıştı.
La Gorda’yla ben, üçümüzün paralel çizgiler arasındaki dünyada sonsuzluğu deneyimlediğimizi düşünüyorduk, ancak orada nelerle karşılaştığımızı tam olarak anımsayamıyorduk. Anımsayabildiğimiz tek şey, gündelik yaşam dünyasına geri dönmek üzere oradan ayrılırken yaşadığımız korku dolu anlardı. Bu anlar her zaman yoğun bir keder ve güvensizlik duygularıyla yüklüydü.
Don Juan ve savaşçıları çabalarımızı büyük bir merak
içinde izliyorlardı, ancak tuhaftır, Eligio kılını kıpırdatmamıştı. Kendisi don Juan’ın kendi topluluğundaki savaşçılarla boy ölçüşebilecek derecede eşsiz bir savaşçı olmasına karşın, ne uğraşlarımıza katıldı, ne de bizlere yardım etti.
La Gorda, Eligio’nun kendisini Emilito’ya, böylece de doğrudan Nagual Juan Matus’a bağlamayı başarmış olduğunu belirtti. Kendisi hiçbir zaman bizim yaşadığımız sorunları yaşamamıştı, göz açıp kapayıncaya kadar ikinci dikkati içinde yoğunlaşabiliyordu. İkinci dikkatin sınırlamaları içinde yolculuk etmek onun için parmaklarını şıklatmak denli kolaydı.
La Gorda bana, Eligio’nun olağanüstü yeteneklerini kullanarak, diğerlerinin gerçek hakkında en ufak bir kuşkuya kapılmadıkladı sırada bile, benim onlar için uygun biri olmadığımı keşfettiğini anımsattı.
Kuzey Meksika’da Vicente’nin evinin arka bahçesinde oturduğum bir gün, birdenbire Emilito’yla Eligio belirmişlerdi. Herkes, uzun süre ortalıktan yok olan Emilito’nun bir yolculuktan geri dönmüş olduğunu düşünüyordu. Kimse ona tek bir soru sormadı. Bulgularını önce don Juan’a, daha sonra isteyen herkese anlatırdı.
O gün, Emilito’yla Eligio eve arka kapıdan girmişlerdi. Emilito her zaman olduğu gibi coşkuluydu. Eligio ise her zamanki sessiz, ciddi tavrını benimsemişti. Bu ikisini ne zaman bir arada görsem, Emilito’nun bu gösterişli kişiliğinin Eligio’yu gölgede bıraktığını, bu durumun Eligio’yu daha da içe kapanık hale düşürdüğünü düşünürdüm.
Emilito don Juan’a bakmak için içeri girdiğinde Eligio da benimle laflamaya başlamıştı. Gülerek yanıma gelmişti. Kollarını omuzuma yaslayıp dudaklarını kulağıma yaklaştırarak bana paralel çizgilerin mühürünü en sonunda çözebildiğini, Emilito’nun “zafer” adını verdiği noktaya ulaşabileceğini fısıldamıştı.
Açıklamalarını sürdürerek “zafer” hakkında anlayamadığım bazı şeyler söylemişti. Anlattıklarının ancak anahatlarını kavrayabiliyordum. Konuyu açıkladıktan sonra, Eligio elimden tutarak avlunun ortasına getirmiş, çenemi biraz yukarı kaldırarak gökyüzüne bakmamı ve ayakta durmamı söylemişti. O da sağ yanımda, benimle aynı konumda dikiliyordu. Kendimi rahat bırakmamı, başımın üst kısmının ağırlığının çekimiyle geriye doğru düşmemi istemişti. Bir güç beni arkamdan kavramış ve yere doğru çekmişti. Arkamda bir uçurum belirdiğini hatırlıyorum. Yuvarlanmış, daha sonra birdenbire kendimi kum tepeciklerini andıran tümseklerin bulunduğu o boş alanda bulmuştum.
Eligio kendisini izlemem için beni zorluyor, bana, zaferin yamacının tepelerin üzerinde olduğunu söylüyordu. Adım atamayacak hale gelinceye kadar onu izlemiştim. Sanki havadan yapılmış gibi, hiç güç harcamadan önümde yürüyordu. Geniş bir tepeciğin üzerinde durmuş, ileriyi göstermişti. Geri dönerek, koşarak yanıma gelip, bana zaferin yamacı olduğunu söylediği o tepeyi sürünerek de olsa tırmanmam için yalvarmıştı. Tepe, belki de otuz kırk metre ötemdeydi ancak benim bir adım atacak halim kalmamıştı.
Beni sürükleyerek tepeyi aşmama yardım etmeye çalışmıştı; ancak beni yerimden bile kımıldatamıyordu. Ağırlığım neredeyse yüz kat artmıştı. En sonunda Eligio, don Juan’ı ve topluluğunu çağırmak zorunda kalmıştı. Cecilia beni omuzuna alarak dışarıya taşımıştı.
La Gorda bana, Eligio’ya bu görevi Emilito’nun verdiğini belirtti. Emilito kurala göre hareket ediyormuş. Zafere yolculuğunu gerçekleştirmiş olan habercimin bunu bana göstermesi gerekiyordu.
Eligio’nun zafere ulaşmak için son bir gayrette bulunmam için beni zorladığı an coşkusunu ve yüzündeki hevesli ifadeyi; girişimimin başarısızla sonuçlanması karşısında duyduğu üzüntüyü ve düş kırıklığını anımsıyorum. O günden sonra benimle bir daha konuşmadı.
La Gorda’yla ben, sis duvarının ötesine olan yolculuğumuza kendimizi öylesine kaptırmıştık ki, Silvio Manuel’le bir sonraki yapmama ediminde neleri yaşayacağımızı tümüyle unutmuştuk. Silvio Manuel bize bu deneyimin son derece heyecan verici olacağını, küçük kız kardeşler ve Genarolarla birlikte paralel çizgileri aşarak doğrudan doğruya toplam bilinç dünyasına geçeceğimizi belirtmişti. Doña Soledad’ı aramıza almamıştı zira, yapmama deneyimleri yalnızca rüya görücüler içindi, oysa o bir iz sürücüydü.
Silvio Manuel ayrıca, defalarca Kartal’ın ayaklarına kapanarak, kendimizi üçüncü dikkate alıştırmamızı istediğini söylemişti. Bizleri bunun için hazırladı; bir savaşçının o ıssız alana yaptığı yolculukların gerçek sınırların aşılması için hazırlayıcı bir aşama olduğunu açıkladı. Kişinin yüksek bilinç durumunda, ya da rüya sırasında sis duvarını aşmaya çalışması, ancak toplam bilincinin küçük bir bölümünü çalıştırmasıyla gerçekleşir; oysa, bedensel olarak diğer dünyaya geçebilmek için tüm varlığımızın katılımı gerekir.
Silvio Manuel, köprüyü, gerçek bir geçişin simgesi olarak kullanıyordu. Ona göre, köprü bir erk noktasına komşuydu; ve erk noktaları, diğer dünyaya ulaşan çatlaklar, geçiş yollarıydı. Düşüncesine göre la Gorda’yla ben, Kartal’ı görebilmeye dayanacak güce, az da olsa, ulaşmıştık.

Cvp: 12. Silvio Manuel'in Yapmamaları

Üç kadını ve üç adamı toparlayarak onları en yüksek bilinç durumuna getirmenin benim kişisel görevim olduğunu söyledi. Onlar için en azından bunu yapmak zorundaydım, zira özgürlüğe kavuşabilme fırsatının yitirilmesinde benim de rolüm bulunuyordu.
Hareket saatimizi gün ağarmadan önce ya da şafak vakti olarak belirlemişti. Üzerime düşen göreve sadık kalarak, tıpkı don Juan’ın bana yaptığı gibi, grubun en yüksek bilinç düzlemine geçmesini sağlamaya çalıştım. Bedenlerini ne şekilde yönlendireceğimi, aslında onlarla ne yapacağımı bilmediğim için sırtlarına vurmakla yetindim. Yorucu birkaç girişimden sonra, don Juan müdahale etmek zorunda kaldı. Gruptakileri olabilecekleri en hazırlıklı duruma getirdi ve bir hayvan sürüsü gibi köprünün başında bana teslim etti. Görevim onları tek tek köprüden geçirmekti. Erk noktası güney yönündeydi; son derece tekinsiz yora. Plana göre, ilk önce Silvio Manuel köprüyü geçecek, grubu ona teslim etmemi bekleyecek ve daha sonra da, bilinmeyenin içinde grubumuza yol gösterecekti.
Silvio Manuel köprüyü geçti, peşinden de Eligio; dönüp bir an olsun bana bakmamıştı. Köprünün kuzey yanında birbirine sıkı sıkıya yaklaşmış altı çömezden oluşan grup bana kalmıştı. Hepsinin de ödü kopmuştu; denetimimden çıktılar ve çil yavrusu gibi dağıldılar. Üç kadını tek tek yakaladım ve onları Silvio Manuel’e teslim etmeyi başardım. Silvio Manuel kadınları iki dünya arasında uzanan çatlağın girişinde tuttu. Üç adam yetişemeyeceğim kadar hızlı koşuyorlardı. Onları kovalayamayacak derecede yorulmuştum.
Bana akıl vermesi için köprünün diğer yakasında duran don Juan’a baktım. Topluluğunun diğer bölümü ve Nagual kadınla birlikte beni seyrediyordu; kadınların ya da adamların peşinden koşmam için bana işaret ediyorlar ve beceriksiz girişimlerimle eğleniyorlardı. Don Juan, üç adamı boş verip la Gorda’yla birlikte köprüyü geçmemi, Silvio Manuel’in yanına gitmemi işaret etti.
Köprüyü geçtik. Silvio Manuel ve Eligio, bir adam boyunda yatay bir yarığın kenarlarını tutuyorlardı. Kadınlar koşarak la Gorda’nın arkasına gizlendiler. Silvio Manuel hepimize yarığın içine doğru yürümemizi buyurdu. Söylediğini yaptım. Kadınlar ona uymadılar. Girişin ötesinde hiçbir şey yoktu. Ağzına kadar hiçbir şeyle doluydu. Gözlerim açık, tüm duyularım uyarılmış durumdaydı. Önümü görebilmek için kendimi zorladım. Ancak önümde hiçbir şey yoktu. Ya da, eğer önümde bir şey varsa, onu göremeyecek durumdaydım. Duyu organlarım, tanıdığım, anlamlandırdığım bir şey seçemiyordu. Daha önce hiç deneyimlemediğim biçimde hiçliği algılıyordum. Bedenimin parçalandığını hissediyordum. İçimden yükselen bir güç, dışarı çıkmaya uğraşıyordu. Kelimenin gerçek anlamıyla, patlamak üzereydim, tam çözülmek üzereydim ki, bir elin beni kavrayarak oradan dışarı çektiğini hissettim.
Nagual kadın orayı aşıp beni kurtarmıştı. Eligio, yerinden kıpırdayamıyordu, zira yarığı tutmaktaydı; Silvio Manuel ise her elinde iki kadın olmak üzere dört kadını saçlarından yakalamış, onları içeri doğru savurmaya hazır bir halde bekliyordu.
Sanırım tüm olay yaklaşık on beş dakika içinde olup bitti; ancak o sırada, köprünün çevresindeki insanlara ne olduğunu merak etmek aklımın ucundan geçmemişti. Adeta zamanın akışı durmuştu. Meksiko City’ye yolculuğumuz sırasında köprüye geri döndüğümüzde de olduğu gibi.
Silvio Manuel, girişimin, başarısız gibi görünse de, tam bir başarıyla sonuçlandığını söyledi. Dört kadın yarığı ve onun ötesinde uzanan diğer dünyayı görmüşlerdi; benim orada deneyimlediğimse, gerçek anlamda bir ölüm duygusuydu.
“Ölümün görkemli ya da huzur verici hiçbir özelliği yoktur,” dedi. “Zira gerçek dehşet ölüm anında başlar. Orada hissettiğin sınırsız güçle, Kartal seni öyle bir sıkacak ki, içinde bulunan, sahip olduğun en ufak bilinç ışıltısı bile silinip gidecek.”
Silvio Manuel, la Gorda’yla beni yeni bir girişim için hazırladı. Bize, erk noktalarının dünyayı biçimini yitirmekten koruyan bir tür kubbenin üzerinde yer alan gerçek delikler olduğunu açıkladı. İkinci dikkati içinde yeterince güç toparlanabildiği sürece, bir erk noktasından yararlanabilmek olanaklıydı. Kartal’ın varlığına dayanabilmenin anahtarının, kişinin niyetinin kudretinde yattığını söyledi. Niyet olmadan, hiçbir şey olamazdı. Öteki dünyaya adım atan tek kişi ben olduğuma göre, az kalsın beni öldürecek olan nedenin, kendi amacımı değiştirmedeki yetersizliğim olduğunu söyledi. Bununla birlikte, çok çalışarak tümümüzün de kendi niyetimizi sürdürebileceğimizden emindi. Bununla birlikte bize niyetin ne olduğunu açıklamadı. Şaka yollu, bunu ancak Nagual Juan Matus’un açıklayabileceğini belirtti—ancak o da bizimle birlikte değildi.
Ne yazık ki bir sonraki girişimiz gerçekleşmedi, zira enerjimi yitirmiştim. Yaşama gücüm bedenimden süratle ve yok edici bir biçimde akıp gitti. Birdenbire kendimi öylesine güçsüz hissetmiştim ki, Silvio Manuel’in evinde kendimden geçtim.
La Gorda’ya bundan sonra nelerin olup bittiğini bilip bilmediğini sordum. Şahsen benim bu konuda en ufak bir fikrim yoktu. La Gorda, Silvio Manuel’in herkese Kartal’ın beni gruptan ayırdığını, en sonunda, yazgımı uygulamak üzere beni hazırlamaları için uygun bir duruma geldiğimi söylediğini anlattı. Planı, bilinçsiz bir anımda beni paralel çizgiler arasındaki dünyaya geçirmek ve bu dünyanın, bedenimde artakalan tüm gereksiz enerjiyi çekip almasını sağlamaktı. Bu düşüncesi tüm yoldaşları arasında kabul görmüştü, zira kural kişinin oraya ancak bilinçli durumda girebileceğini söylüyordu. Bilinçsiz bir durumda oraya girmek ölüm getirirdi, zira bilinç olmadığında yaşam gücü o dünyanın basıncı altında tükenip giderdi.
La Gorda onu yanlarına almadıklarını söyledi. Ancak Nagual Juan Matus ona bir zamanlar benim dirimsel enerjiden yoksun olduğumu, bir ölüden farksız olduğumu, hepsinin sırayla bedenime taze enerji üflediklerini söylemişti. O dünyada, yaşam gücüne sahip herkes bunu üfleyerek diğerlerine aktarabilirmiş. Nefeslerini, üzerinde bir depolama noktası bulunan tüm deliklere gönderebilirlermiş. İlk üfleyen Silvio Manuel olmuş, onu Nagual kadın izlemiş. Enerjimin kalan bölümünü Nagual Juan Matus’un topluluğunun diğer üyeleri oluşturmuş.
Enerjilerini içime üfledikten sonra, Nagual kadın beni sisten çıkartarak, Silvio Manuel’in evine taşımış. Başım güney doğu yönüne gelecek biçimde beni yere yatırmışlar. La Gorda, ölü gibi yattığımı söyledi. Onunla birlikte Genarolar ve küçük kız kardeşler de oradalarmış. Nagual kadın onlara benim hasta olduğumu, ancak bir gün geri dönerek kendilerine özgürlüklerine kavuşmakta yardımcı olacağını, zira bunu başarmadan benim de özgür olamayacağımı anlatmıştı. Silvio Manuel bana nefesini vermiş ve yaşama döndürmüş. Bu yüzden, la Gorda ve küçük kız kardeşler Silvio Manuel’in benim efendim olduğumu anımsıyorlardı. Hiçbir şey olmamış gibi beni yatağıma götürmüş ve uyumaya bırakmış. Uyandıktan sonra oradan ayrılmış ve geri dönmemiştim. Daha sonra tüm olup biteni unutmuş, zira bir daha hiç kimse onu sol yanına itmemiş. Geri dönüp, onu diğerlerinin arasında bulduğum, o kasabaya yerleşmiş. Nagual Juan Matus ve Genaro iki ayrı ev kurmuşlar. Genaro erkeklerin bakımını, Nagual Juan Matus’sa kadınların bakımını üstlenmiş.
Uykuya daldığımda kendimi bunalmış ve güçsüz hissediyordum. Uyandığımdaysa tamamen kendimdeydim; içim içime sığmıyordu ve olağanüstü, o güne değin tanımadığım bir enerji tüm bedenimi kaplamıştı. Ancak duyduğum bu heyecan, don Juan’ın bana la Gorda’dan ayrılacağımı, ona yardım etmek üzere geri dönmeye hazır olacağım güne kadar tek başıma kalıp, kusursuzlaştırmayı öğrenmem gerektiğini söylediğinde kayboldu. Don Juan kaygılanmamamı ve cesaretimi yitirmememi istedi, zira kuralın taşıyıcısı, gerçek görevimi bana göstermek üzere bir gün mutlaka kendisini bana tanıtacaktı.
O günden sonra, oldukça uzun bir süre don Juan’ı görmedim. Geri döndüğümde sürekli olarak bilincimin sağ yanından sol yanına geçmemi sağladı; bunu yaparken iki amacı bulunuyordu. Birincisi, savaşçı topluluğu ve Nagual kadınla aramdaki ilişkileri sürdürmemi sağlamak, İkincisiyse beni, kendisiyle ilişkilerimin kalan yıllarında sürekli ilişkide bulunacağım Zuleica’nın dolaysız gözetimi altında tutmaktı.
Zuleica’nın gözetimine teslim edilmemin nedenini don Juan şöyle açıklıyordu: Silvio Manuel’in esas planına göre, biri sağ yanım, diğeri sol yanım için olmak üzere bana öğretilmesi gereken iki tür yönerge bulunmalıydı. Sağ yana ait yönerge, normal bilinç düzlemine aitti ve beni insanların içinde gizil durumda farklı bir bilincin var olduğuna duyduğum mantıksal bir inanca yönlendiriyordu. Bu yönergeden don Juan sorumluydu. Sol yana ait yönergelerin bana öğretilmesi göreviyse Zuleica’ya verilmişti; bu yönerge yüksek bilinç durumunu ve yalnızca ikinci dikkatin kullanımını ilgilendiriyordu. Bu nedenle, Meksika’ya her gidişimde, zamanımın yarısını Zuleica, diğer yarısını don Juan’la geçiriyordum.

Cvp: 12. Silvio Manuel'in Yapmamaları

.