Konu: 16- Çalışma Düzeni - 4. Birim
•Kurallar Özel Oybirliğiyle Doğrulanırlar•
Kuralları oluşturan kavramlar arasında, bu kuralları açıklamakta en çok önem taşıyanı, kuralların özel oybirliğiyle doğrulanması düşüncesidir; öbür kavramların hepsi, tek başlarına, kuralların anlamını açıklamada yetersiz kalmaktadırlar.
Don Juan bir dostun bir büyücüye bir ihsan gibi sunuluvermediğini, büyücülerin dostlardan yararlanmalarının ancak onların kurallarını doğrulama sürecinden geçerek gerçekleştirilebileceğini çok açık olarak belirtmiştir. Öğrenim sürecinin tümü, kuralların hem olağandışı gerçeklikte hem de olağan gerçeklikte doğrulanmasını içerir. Ne var ki, don Juan’ın öğretilerinin en can alıcı noktası, kuralların yararcı ve deneysel biçimlerde, ve kişinin sezgilediği olağandışı gerçeklik öğeleri bağlamında doğrulanmasıdır. Ancak, bu öğeler, üzerlerinde fikir birliğine varılabilen türden öğeler değillerdir, ve bunların varlığı üzerinde bir anlaşmaya varılamıyorsa, bunların algılanan gerçeklikleri salt bir yanılgı da olmuş olabilir. Bir insan olağandışı gerçeklikte yapayalnız bulunmaktadır; onun bu yalnızlığı, algıladığı her şeyin öznel olmasını gerektirir. Yalnız olma ve öznellik, bir kimsenin kendi sezgilerine başka hiçbir kimsenin tanık olmayacağı gerçeğinin bir sonucudur.
Don Juan bu aşamada öğretisinin en önemli öğesini getiriveriyor önümüze: olağandışı gerçeklikte algıladığım ve kuralları doğruladığına inandığım edimlerin ve öğelerin tanıklığını yapıyor. Don Juan’ın öğretilerinde özel oybirliği kavramı, açık ya da örtülü olarak olağandışı gerçeklik öğeleri üzerinde fikir birliğine varma demeye geliyor; ve don Juan, bir öğretmen olarak, çömezi olan bana bu tanıklığı yapıyor. Ve onun bu özel oybirliği hileli ya da yapmacık bir biçimde olmuyor; yani, iki kişinin birbirlerinin rüyalarının öğelerini betimlemiş olabilecekleri gibi olmuyor. Don Juan’ın sağladığı özel oybirliği dizgeli bir biçimdeydi, ve bunu ancak tüm bilgisini kullanarak yapabilmekteydi. Dizgesel bir özel oybirliğine kavuşunca, olağandışı gerçeklikte sezgilenen edimler ve öğeler aramızda ortak bir gerçeklik kazanıyordu, ve bu da don Juan’ın sınıflandırma düzeninde, dostun kurallarının doğrulanması anlamına geliyordu. Kurallar, ancak bir başka kimsenin fikir birliği olduğu takdirde anlamlı bir kavram olabilirdi ve doğrulanmaları üzerinde bir fikir birliği olmadıkça bu kurallar o kimsenin salt öznel bir yaratısı olarak kalacaktı.
Kuralların açıklanma zorunluluğundan ötürü, kuralların özel oybirliğiyle doğrulanması düşüncesini bu yapısal düzenin dördüncü ana birimi olarak sunmuş bulunuyorum. Bu birim temelinde iki kişi arasındaki etkileşim olduğundan,
(1) velinimet, ya da öğretilen bilgiye ulaştıran kılavuz, özel oy birliği sağlayan kimseyle;
(2) çömezinden, ya da kendisine özel oybirliği sağlanan kimseden oluşuyor.
Öğretilenlerin uygulayımsal ereğine ulaşmada başarı ya da başarısızlık, bu birime yüklenmektedir. Bu açıdan, özel oybirliği, şu sürecin kesinlik taşımayan bir sonucu olmaktaydı: bir büyücüyü sıradan insanlardan ayıran belirgin bir özellik vardır, o da bir dosta sahip bulunmasıdır. Bir dost, kuralları olma özelliğini taşıyan bir erktir. Ve kuralların kendisine özgü ayırtkanlığı, özel oybirliği aracılığıyla olağandışı gerçeklikte doğrulanmasıdır.
•Velinimet•
Velinimet, kendisi olmadan kuralların doğrulanamayacağı bir kimsedir. Özel oybirliği sağlamak amacıyla, bir kimse, şu iki görevi yapar:
(1) kuralların doğrulanması üzerinde özel oybirliği sağlamak için gerekli hazırlıkları yapar,
(2) özel oybirliğini yönlendirir.
•Özel Oybirliğinin Hazırlanması•
Velinimetin ilk görevi kuralların doğrulanması üzerinde özel oybirliği sağlamak için gerekli hazırlıkları yapmaktadır. Öğretmenim olarak don Juan
(1) dostun kurallarının doğrulanmasıyla sonuçlananların dışında kaldığını açıkladığı olağandışı gerçeklik durumlarıyla ilgili deneyimler yapmamı sağlamış;
(2) kendisinin neden olduğunu sandığım kimi özel olağan gerçeklik durumlarına katılmamı sağlamış;
(3) deneyimlerimden her birisini ayrıntılı olarak değerlendirmiştir.
Don Juan, özel oybirliği sağlama görevini, bu yeni gerçeklik durumlarının öğeleri üzerinde özel oybirliği sağlayıp pekiştirerek yapmaktaydı.
Don Juan'ın kılavuzluğunda yaptığım öbür olağandışı gerçeklik durumları deneyimlerimi, peyote diye bilinen Lophophora williamsii kaktüsünü yutarak geçirmiştim. Genellikle bu kaktüsün tepe bölümü kesilerek kuruyana dek bekletilir, ve sonra bunlar çiğnenerek yutulur, kimi özel koşullarda bu tepe bölümleri tazeyken de yenebilir. Don Juan, Lophophora williamsii kullanarak olağandışı gerçeklik durumlarına girebildiğini, ancak bu durumun bu bitkinin içerdiği erkin bir lütfu olarak değerlendirilmesi gerektiğini söylemiştir.
Lophophora wiliamsiinin neden olduğu olağandışı gerçeklikte üç belirgin özellik vardır:
(1) bu durumun “Mescalito” denilen bir varlık tarafından yaratıldığına inanılır;
(2) bu durumdan yararlanılabilir;
(3) bu durumun da öğeleri vardır.
Mescalito’nun eşi bulunmaz bir erk olduğu söylenir, olağan gerçekliğin sınırlarını aşmamızı sağlama açısından o da bir dosta benzer; ancak bir dosttan çok farklıdır. Mescalito da, bir dost gibi belli bir bitkinin içindedir—Lophophora williamsii kaktüsünün içinde... Ne var ki, salt bir bitkinin içinde olmaktan öteye geçmeyen bir dosta karşın, Mescalito’yla bu bitki aynı şeydir. Bu nedenle bu bitki ululanır ve kendisine büyük bir saygı gösterilir. Don Juan, kimi koşullarda, örneğin bu bitkiye derin bir saygıyla yaklaşıldığı zamanlarda kaktüse yakın bir yerde durmanın olağandışı gerçeklik durumunu yaratabileceğine inanmaktadır.
Ne var ki, insanı olağan gerçeklik sınırlarının dışına götürebilme gücüne sahip olmasına karşın, Mescalito bir dost değildir, ve kuralları yoktur. Kuralları bulunmadığından ötürü Mescalito bir dost olarak kullanılamaz, çünkü kuralları olmadan denetim altında tutulabilmesi olanaksızdır. Bu yüzden Mescalito’nun erki, bir dostun erkinden çok değişik bir niteliktedir.
Kuralları olmamasının doğal sonucu olarak, Mescalito uzun bir çömezlik dönemini gerektirmeksizin, ve bir dostta olduğu gibi kullanım yöntemlerine bakılmaksızın herkesçe kullanılabilir. Herhangi bir eğitim görmeden de ulaşılabildiğinden, Mescalito’ya koruyucu denmektedir. Koruyucu demekle, herkese açık oluşu belirtilmek istenmektedir. Ne var, Mescalito bir koruyucu olarak herkese açık değildir, ve kimi insanlarla da uyuşmadığı bir gerçektir. Don Juan’a göre bu tür uyuşmazlıklar, Mescalito’nun “katı yapısıyla” bir kimsenin zayıf karakteri arasındaki tutarsızlıktan kaynaklanmaktadır.
Mescalito aynı zamanda bir öğretmendir. Birçok konuda yararlı bilgiler verir. İnsan üzerinde egemenlik kurar, davranışlarını düzeltir. Mescalito doğru yolu öğretir. Don Juan’a göre doğru yol, bir bakıma sağduyu sahibi olmaktan geçer ki bu da ahlaki bir doğruluktan öte Mescalito’nun öğretileri ışığında davranışlarımızın yalınlaştırılması demeye gelmektedir. Don Juan, Mescalito’nun, davranış yalınlığını öğrettiği inancındadır.
Mescalito’nun başlı başına bir varlık olduğuna, her zaman önceden bilinen aynı biçimlerde değilse bile belli bir biçimde olduğuna inanılır. Bu özelliği, Mescalito’nun yalnızca, başka başka kimselerce başka başka algılanmasına neden olmakla kalmaz, üstelik bir tek kişi tarafından ayrı ayrı zamanlarda başka başka biçimlerde görülmesine de yol açar. Don Juan bu durumu, Mescalito’nun herhangi bir kılığa girebilme yetisine bağlamaktadır. Ancak, Mescalito, bağdaşabildiği kimselere, uzun süre Mescalito kullanımından sonra değişmez bir kılıkta görünür.
Mescalito’nun yarattığı olağandışı gerçeklikten yararlanılabilir. Bu açıdan bir dost gibidir. Tek ayrım, don Juan’ın öğretilerinde sunduğu Mescalito’yu kullanma nedenidir: yani, Mescalito yalnızca “Mescalito’nun doğru yolu gösteren dersleri’nden yararlanma amacıyla kullanılmalıdır.
Mescalito’nun neden olduğu olağandışı gerçekliğin de kimi öğeleri vardır, ve bu konuda Mescalito’yla dostların neden oldukları olağandışı gerçeklik durumları aynıdır. Her ikisinde de öğelerin ayırtkanlıkları dengelilik, benzersizlik ve fikir birliği yokluğudur.
Don Juan’ın özel oybirliği sağlayıcı koşulları hazırlamada kullandığı bir başka yöntem de özel olağan gerçeklik durumlarına katılmamı sağlamaktı. Özel olağan gerçeklik durumları demekle, gündelik yaşamın niteliklerini taşıyan durum anlatılmak istenmektedir. Ancak, bunlar, öğelerinin üzerinde fikir birliğine varılamayan özel durumları içerir. Don Juan, özel olağan gerçeklik durumlarının bileşen öğeleri üzerinde özel oybirliği sağlayarak kuralların doğrulanmasına ilişkin özel oybirliği sağlayıcı hazırlıkları yapmıştır. Bu bileşen öğeler, varlıkları yalnızca don Juan tarafından özel oybirliğiyle onaylanabilen gündelik yaşam öğeleriydi. Bu benim bir varsayımım idi, zira olağan gerçeklik durumlarında bir ortak-katılımcı olarak ben, öteki ortak-katılımcı olarak yalnızca don Juan’ın hangi bileşen öğelerin özel olağan gerçeklik durumunu meydana getirdiğini bildiğine inanmaktaydım.
Kendi kişisel kanıma göre, özel olağan gerçeklik durumları, kendisinin bu konuda herhangi bir şey söylememesine karşın, don Juan tarafından ortaya çıkarılmaktaydı. Bana öyle geliyor ki, don Juan bu durumları, davranışlarımı ustaca manevralarıyla ve telkinleriyle yönlendirerek elde ediyordu. Ben bu sürece, “gizli yönlendirme” adını takmıştım. Bu sürecin iki yanı var:
(1) çevrenin sağladığı ipuçlarının yönlendirilmesi;
(2) davranışlardan kaynaklanan ipuçları.
Don Juan öğretileri boyunca bana her iki durumun deneyimlerini sağlamıştır. Birincisini, çevrenin sağladığı ipuçlarını kullanarak başardığını sanıyorum. Don Juan, bu durumu yaratmasının nedeni olarak, kendi iyi niyetlerimi sınamam gereğini göstermiştir. Çünkü ancak bu durumun öğeleri üzerinde özel oybirliği sağladıktan sonra öğretmeye başlamayı kabul etmiştir. “Çevrenin sağladığı ipuçları”ndan, don Juan’ın telkinler yoluyla o andaki fiziksel çevremizin bir parçası olan o gerçeklik öğelerini seçip ayırarak beni özel olağan gerçeklik durumuna sokmasını kastetmekteyim. Bu yolla ayrılan öğeler, bu örnekte özel bir görsel renk sezgisine neden olmaktadır ki, don Juan bunu sonradan doğrulamıştır.
İkinci olağan gerçeklik durumu da davranışlarımdan kaynaklanan ipuçlarıyla ortaya çıkarılmış olabilir. Don Juan, benimle sürekli işbirliği yaparak, ve tutarlı bir biçimde davranarak, bende kendisiyle ilgili bir imge yaratmayı başarmıştır—onu tanıyabilmeme neden olan kendisine özgü bir dizi imgeler... Sonraları, bende yarattığı imgelere hiç uymayan biçimlerdeki davranışlarıyla en başta edindiğim imgeleri bozmuştu. Özel olağan gerçeklik durumlarına katılan bir kişi olarak don Juan, bunun öğelerini bilen tek kimse oluyordu. Ve böylece bunların varlıklarına ilişkin tanıklığı yapabilecek tek insan da oydu.
Don Juan öğretilerinin son aşaması olarak ikinci bir özel olağan gerçeklik durumu sınaması daha hazırlamıştı. Bu her iki özel olağan gerçeklik durumları öğretilerinin bir dönüm noktasını oluşturuyordu. Öğretilerin iki yarı yanını birleştiren bir özellik bulunuyordu bu noktada. Bu ikinci durumla, yepyeni bir öğrenim aşamasına girmekteydim. Bu aşamada öğretmenle çömezi arasında, özel oybirliğine varmak amacıyla daha sıkı bir işbirliği başlatılmış oluyordu.
Don Juan'ın özel oybirliği sağlamada uyguladığı üçüncü yöntem, bana, her olağandışı gerçeklik durumu ve her özel olağan gerçeklik durumu deneyiminden sonra, bu deneyimlerimi kendisine ayrıntılı olarak anlattırması, ve ardından, anlattıklarımın arasından kimi önemli birimlerin seçilerek derinlemesine işlenmesi biçiminde olmuştur. Bunu yaparken temel etken, olağandışı gerçeklik durumlarının sonuçlarını yönlendirmekti. Kanımca, olağandışı gerçekliğin ayırtkan öğeleri— dengelilik, benzersizlik ve fikir birliğinden yoksunluk—bu durumlarda doğal olarak bulunmaktaydı ve don Juan’ın kılavuzluğundan kaynaklanmaktaydı. Bu varsayım, tanık olduğum birinci olağandışı gerçeklik durumunun öğelerinin bu üç özdeş niteliği taşıdığını gözlemlememin bir sonucudur. Oysa, don Juan o sıralarda yönlendirmesine başlamış bile değildi. O halde, bu niteliklerin, genel olarak olağandışı gerçeklik öğlerine özgü ayrıtkanlıklar olduklarını varsayarsak, don Juan’ın görevi, bunları, Datura inoxia, Psilocybe mexicana ve Lophophora williamsiinin neden oldukları olağandışı gerçeklik durumlarının her birinin sonuçlarını denetlemede bir hareket noktası olarak kullanmaktan ibaret oluyordu.
Don Juan’ın bana her olağandışı gerçeklik durumu deneyiminden sonra ayrıntılı olarak anlattırdıkları da deneyimin bir özeti oluyordu. Her durum sonunda algıladığım her şeyi anımsamaya çalışarak anlatmamı istiyordu. Bu özetlerin bellibaşlı iki niteliği var:
(1) olayların anımsanması,
(2) algılanan öğelerin betimlenmesi.
Olayların anımsanması, deneyimim boyunca algılamış olduğuma inandığım hususların, yani, başıma geldiğini ve yaptığımı sandığım edimlerin anlatılmasıydı. Algılanan öğelerin betimlenmesi, benim algıladığıma inandığım öğelerin ayrıntılarını belli bir biçimde anlatmam anlamına gelmektedir.
Deneyimlerimin özetini yaptıktan sonra, don Juan bunların arasından belli birimleri şöyle bir süreçle seçiyordu:
(1) anlatımın uygun gördüğü bölümlerini önemseyerek,
(2) anlatımın öbür bülümlerini hiç önemsemeyerek. Olağandışı gerçeklik durumları arasında geçen zaman aralığı, deneyimlerimin özeti üzerinde don Juan’ın yorumlamalar yapmak için gereksindiği zaman kadar oluyordu.
Birinci sürece “vurgulama” adını vermiş bulunuyorum;
çünkü bu bölümde don Juan’ın olağandışı gerçeklik durumlarında ulaşmamı istediğini sandığım aşamalarla kendi algıladıklarım arasında sıkı bir kıyaslama yapmak gerekiyordu. Vurgulamanın anlamı, o halde, don Juan’ın anlattıklarımın bir bölümünü seçerek kendi kurgusunu onun üzerine bindirmesi olarak alınabilir. Vurgulama, olumlu ya da olumsuz olmaktadır. Olumlu vurgulama, don Juan’ın sezgilediğim husustan olağandışı gerçeklik durumları içinde beni güttüğü hedefe ulaştığını görerek memnun olması demeye geliyor. Olumsuz vurgulama ise algıladıklarımın, ona göre yetersiz olmasından ya da gösterdiği hedefe ulaşmamış olmamdan ötürü don Juan’ın memnuniyetsizliği anlamına geliyor. Ama bu durumda da don Juan kendi kurgularını, algımın olumsuz yanını vurgulamak amacıyla, sunduğum özetin o bölümü üzerine yerleştiriyordu.
Don Juan’ın kullandığı ikinci seçme süreci, anlattıklarımın kimi bölümlerine hiç önem vermeme biçimindeydi. Buna da “vurgulama yokluğu” adını veriyorum; çünkü bu, öbür sürecin tersi oluyor ve karşıt bir denge kuruyordu. Don Juan’ın değerlendirmesine göre öğretilerinin amacı açısından gereksiz bulunan bu öğelere herhangi bir ilgi göstermeyişi, benim daha sonraki olağandışı gerçeklik durumlarındaki aynı öğelere ilişkin sezgilerimi de yoksaması biçiminde sürmüştür.