1

Konu: Hafıza üzerine

tinali -  28 Mart 2010


"Kendini dev bir anı deposu olarak hayal etmeye çalış; o depoda senden başka birisi duygular, görüşler, zihinsel konuşmalar ve davranış biçimleri depoladı. Bu senin depon olduğu için, oraya istediğin zaman gidip alt üst edip, araştırabilir ve orada bulduklarını kullanabilirsin. Sorun senin envarter defterinde kesinlikle hiç bir denetiminin olmamasıdır, çünkü defter sen depoya sahip olmadan çok önce tutulmuştur. Böylelikle eşya seçiminde son derece sınırlanmışsındır."( Büyü geçişleri T.Abelar)


Burada hafıza silmekten çok , hafızamızın sınırlandırılmışlandığından (bu da zihinle oluyor) söz edilmekte olduğunu sanıyorum. Yani hafızamızı silmek ya da sıfırlamak değil amaç. Sadece tek yanlı çalışan ve bizi sürekliliğe bağlamak suretiyle (geçmiş, gelecek, arasında köprü kurarak) , andan ve akışkanlıktan uzaklaştırarak bir duygu ve farkındalık düzeneği olmak yerine karmakarışık hastalıklı zihinimizin işe karışarak, herşeyi karışık duygusallıklar yumağı haline getirdiği, anılar depomuzu düzenlemekten sözediliyor. Deponun düzenlenmesi girişimi bugüne kadar üzerinde hiç durmadığımız kıyıda köşede kalmış, kullanılmamaktan paslanmış eşyalarımızın yeniden yaşamımızda bir yer edinmesine yol açabilir.

(Bunlar hakkında bir fikri olan var mı?)

Bu düzenleme, korku ve kaygıyla dolu olduğu için, olguları kendini haklı çıkartmak ve bu haklılığını ölümsüzlüğüne temel alan, kibirin ihtişamlı görüntülerine taparak kendine ön sıralarda bir yer arayan zihnimizin, sarsılmasına yol açabilir. Bu da büyücülerin özetleme dedikleri çalışmadır. Ne kadar kişiselleştirilirse kişileştirilsin bütün olayların,(özellikle en özel sandıklarımızın) birbirlerine ne kadar benzediğini düşündüğümüzde, aslında yaşayanın biz olmadığını çok kolay anlarız. Farklılıktan ölesiye korktuğumuz içinde, zaman zaman tin vasıtasıyla bulduğumuz , yakaladığımız, (tin kapıyı kırınca) farklı olanıysa, çok sevdiğimiz kıyas yöntemiyle derhal farksızlaştırırız. Tinsel olanın peşine düşüp, tüm çabalarımızı coşku üreterek , kaynağı belirsiz sevinçleri içselleştirmek(olayların tinsel olup olmadığını anlamanın yöntemlerinden biri sanırım budur) yerine, erksizliğimizin tuzağına düşeriz. Yaşamsal olandan, ölümcül olana doğru hızla uzaklaşırız.


Farklı duyumsadığımız herşeyin sorumluluğunu almalıyız. Çoğunlukla zor ve yıpratıcı gözüksede. Farksız olduğunuda bilmeliyiz ama...


"İçimizde bir gökyüzü ağlar usulca

el sallar bazı bulutlar, oyunlar kurduğumuz gövdelerimiz

unutur önce,

dibe itilir, bütün cesaretler,

cenaze törenlerine katılır gözlerimiz

içimizde bir gökyüzü unutulur, bir köşede

bir avuç toprak atarlar günlerimize

taşlarla oyalanırız.


Ta ki girene dek tüm kumlar gözlerimize..."(A.Dones)


Depolarımızı temizlemeliyiz, kendimiz temizleyemiyorsak; Niyet Temizlik A.Ş ye başvurmalıyız, biraz pahalı ve can yakıcıdır ancak sonuç kesindir, elbet siz açıksanız. Ancak o zamanın zarfında(sonsuza kadar yani) hiç değilse, bir kefesinde her zaman kendimiz olduğumuz terazileri, esnaflara verelimki, depolarımıza hava girsin. Hiç değilse tozlar uçuşsun.