1

Konu: 11 İz Sürme, Niyet ve Rüya Görme Konumu

Ertesi gün, yine akşamüstü, don Juan ben Genaro’yla konuşurken odaya geldi. Beni kolumdan tuttu ve evi geçerek arka sundurmaya çıkardı. Hava şimdiden oldukça karanlıktı. Sundurmayı çevreleyen koridor boyunca yürümeye başladık.
Yürürken, don Juan bilgi yolunda, anlaşılmazlıklar ve hastalık derecesinde ilgi arasında kaybolmanın çok kolay olduğu konusunda beni tekrar uyarmak istediğini söyledi. Görücülerin, emellerini yok edebilecek, kafalarını karıştırıp onları zayıf düşürebilecek dehşetengiz düşmanlara karşı durması gerekirmiş; bu düşmanlar, savaşçının yolunda üşengeçlik, tembellik ve gurur gibi günlük hayatın ayrılmaz parçaları olan hisler sayesinde kendiliğinden yaratılırmış.
Eski görücülerin, üşengeçlik, tembellik ve gurur sonucun da yaptıkları hatalar o denli devasa ve vahimmiş ki, yeni görücülere kendi geleneklerini hor görüp yadsımaktan başka seçenek bırakmamış.
“Yeni görücülerin gereksindiği en önemli şey,” diye devam etti don Juan, “birleşim noktalarını kaydırmak için uygulanabilir adımlardı. Ellerinde bu olmadığından, farkındalık parıltısını görmek en çok ilgilerini çeken şey olmaya başladı ve bunun sonucunda geliştirdikleri üç teknik derlemi onların temel taşı oldu.”
Don Juan, bu üç derlemeyle yeni görücülerin en alışılmadık ve en zor utkuyu kazandıklarını söyledi. Onlar belli bir dizge yoluyla, birleşim noktasını her zamanki konumundan başka taraflara kaydırmayı başarmışlar. Eski görücüler de bu başarıyı kazanmışlar, fakat onlar bunu kişisel maymun iştahlılık özellikleri sayesinde başarmışlar.
Yeni görücülerin, farkındalığın parıltısında görmüş oldukları şeylerin, eski görücülerin farkındalık hakkındaki gerçekleri düzenledikleri sıraya neden olduğunu açıkladı. Bu farkındalıkta ustalaşma olarak biliniyordu. Bundan, üç teknik derlemi geliştirmişlerdi. İlki iz sürmede ustalaşma, İkincisi niyette ustalaşma ve üçüncüsü de rüya görmede ustalaşma. Bu üç derlemi bana rastladığımız ilk günden beri öğretmekte olduğunu iddia etti.
Bana farkındalıkta ustalaşmayı, aynen yeni görücülerin önerdiği gibi iki yoldan öğretmiş. Olağan farkındalıkta yaptığı sağ yan öğretilerinde, iki amacına ulaşmış: bana savaşçının yolunu öğretmiş ve birleşim noktamı orijinal yerinden gevşetmişti. İleri farkındalıkta sürdürdüğü sol yan öğretilerinde de iki amacına ulaşmıştı: birleşim noktamı dayanma yetim olan en fazla sayıda konuma kaydırmış ve bana uzun açıklamalarda bulunmuştu.
Don Juan konuşmayı bırakıp gözlerini sabitleyerek bakışlarını bana dikti. Sıkıntılı bir sessizlik hüküm sürdü; sonra iz sürmeyle ilgili konuşmaya başladı. Bunun çok mütevazı ve rastlantısal kökenlere sahip bir mesele olduğunu söyledi. Yeni görücüler, savaşçıların kendilerine göre alışılmamış şekilde davrandıklarında, kozalarındaki kullanılmayan yayılımların parlamaya başladığını gözlemlemişler. Ve birleşim noktaları çok hafif, uyumlu, zorlukla fark edilen bir tarzda kayıyormuş.
Bu gözlemle gayrete gelen yeni görücüler davranışlarına planlı denetim uygulamaya başlamışlar. Bu uygulamaya iz sürme sanatı demişler. Don Juan, bu ismin karşı çıkılabilir olmasına rağmen uygun olduğunu, çünkü iz sürmenin insanda saklı sayılabilecek belirgin türde bir davranışa neden olduğunu belirtti.
Bu teknikle donanmış yeni görücüler, bilinenin, temkinli ve verimli bir şekilde üstesinden gelmişler. Ardı arkası kesilmez uygulamalarıyla birleşim noktalarını sürekli oynatabilmişler.
“İz sürme, yeni görücülerin en önemli iki başarısından biridir,” dedi. “Yeni görücüler bunun çağdaş bi naguala birleşim noktası sol yanın iyice derinliklerine oynadığında öğretilmesine karar verdiler. Bu kararın nedeni, nagualın iz sürme ilkelerini insana ait kayıtları engel olmadan öğrenmek zorunda olmasıdır. Ne de olsa, nagual grubun lideridir ve liderin hızla, önceden düşünmek zorunda olmadan eyleme geçmesi gerekir.
“Diğer savaşçılar,  iz sürmeyi, ileri farkındalıkta öğrenmeleri tavsiye edilse de olağan farkındalıkta da öğrenebilirler — bu ileri farkındalığın değerinden değil, gerçekte iz sürmenin sahip olmadığı bi gizi sindirmesindendir;  iz sürme öylesine, insana özgü bi davranıştır.
Şimdi, yeni görücülerin ufak tiranlarla etkileşimlere birleşim noktasının kaydırılmasının nedeni olarak neden bu kadar önem verildiğini anlayabilirmişim. Ufak tiranlar, görücüleri iz sürme ilkelerini kullanmaya zorlarmış ve bunu yaparak görücülerin birleşim noktalarını oynatmalarına yardımcı olurlarmış.
Ona eski görücülerin iz sürmeyle ilgili herhangi bir şey bilip bilmediklerini sordum.
“İz sürme, tamamen yeni görücülere aittir,” dedi gülümseyerek. “İnsanlarla uğraşmak zorunda kalan tek görücüler onlardı. Eskiler kendilerini erk duyumlarına o denli kaptırmışlardı ki insanların var olduğundan, insanlar canlarını okuyamaya başlayana kadar haberleri bile olmadı. Zaten bunların hepsini biliyorsun.”
Don Juan, yeni görücülerin niyette ve iz sürmede ustalaşmasının çağdaş görücülerin ortaya çıkışını gösteren çok önemli iki ibare olduğunu söyledi. Yeni görücüler, kıyıcıları üzerinde bir üstünlük sağlama çabası içinde her olanağı değerlendirmişler. Seleflerinin, onların sadece erk olarak tanımlayabildikleri, gizil ve mucizevî bir gücün idare edilmesiyle sıra dışı başarılar kazandıklarını biliyorlarmış. Yeni görücülerin bu güç hakkında çok az bilgileri olduğundan onu görerek planlı bir şekilde incelemek zorunda kalmışlar. Çabaları, bu gücün bağlanış erkesi olduğunu keşfetmeleriyle fazlasıyla ödüllendirilmiş.

Cvp: 11 İz Sürme, Niyet ve Rüya Görme Konumu

Farkındalık parıltısının, kozanın içindeki yayılımlar, dışındaki yayılımlarla bağlanırken boyutça ve yoğunlukça nasıl arttığını görerek başlamışlar. Bu gözlemi aynen iz sürmede yaptıkları gibi bir atlama tahtası olarak kullanarak, yayılımların bağlanışını ele almak için karışık teknikler geliştirmeye girişmişler.
Önceleri bu tekniklere, bağlanışta ustalaşma diyorlarmış. Sonradan, bunun kapsamının bağlanıştan çok daha fazla olduğunun; yayılımların bağlanışıyla ortaya çıkan erkeyi kapsadığının ayırdına varmışlar. Bu erkeye,  istenç demişler.
İstenç, ikinci bazı oluşturmuş. Yeni görücüler bunun, bizi davrandığımız biçimde davranmaya iten, kör, kişisel olmayan, aralıksız bir erke patlaması olduğunu anlamış,  istenç, bizim sıradan dünya olayları algımızdan ve dolayısıyla bu algı gücüyle birleşim noktasının alışılmış konumuna yerleşmesinden sorumluymuş.
Don Juan, yeni görücülerin günlük yaşam dünyasının nasıl algılandığını incelediklerini ve istencin etkilerini gördüklerini söyledi. Algıyı devamlı içine sindirmek için bağlanışın aralıksız yenilendiğini görmüşler. Bağlanışın, her seferinde yeni bir yaşayan dünya yaratması için gereken tazeliğini sağlamak amacıyla, bu bağlanışlardan çıkan erke patlamalarının kendi kendine hareket eden bazı seçilmiş bağlanışları yeniden yönlendirmesi zorunluymuş.
Bu yeni gözlem, yeni görücülere başka bir atlama tahtası olarak hizmet edip, üçüncü derlem temeline ulaşmalarına yardımcı olmuş. Buna  niyet demişler ve  istencin , bağlanış erkesinin, maksatlı yönlendirilmesi olarak tanımlamışlar.
“Nagual Julian, Silvio Manuel, Genaro ve Vicente’yi, görücülerin bilgisinin şu üç yanını öğrenmeleri için zorladı,” diye devam etti. “Genaro, farkındalığı idare etmekte ustadır, Vicente  iz sürme ustası ve Silvio Manuel  niyet ustasıdır.
“Şimdi farkındalıkta ustalaşmanın en son izahını yapacağız; bu yüzden Genaro sana yardım ediyor.”

Don Juan uzun süre kadın çömezlerle konuştu. Kadınlar yüzlerinde ciddi bir ifadeyle dinlediler onu. Kadınların, hararetle yoğunlaşmalarından çıkarttığım kadarıyla onlara zor işlemler hakkında ayrıntılı yönergeler veriyordu.
Onların buluşmasına katılmam men edilmişti ama Genaro’nun evinin ön odasında konuşurlarken onları seyretmiştim. Mutfak masasında oturup, konuşmaları bitene kadar bekledim.
Sonra kadınlar ayrılmak üzere ayağa kalktılar, ancak gitmeden don Juan Ta birlikte mutfağa geldiler. O bana dönük otururken, kadınlar benimle tuhaf bir resmiyette konuştular. Beni gerçekten de benimsemişlerdi. Hepsi alışılmadık dostanelikte hatta konuşkanlıktaydılar. Genaro’yla saatler önce giden erkek çömezlere katılacaklarını söylediler. Genaro hepsine rüya gören bedenini gösterecekmiş.
Kadınlar gider gitmez don Juan birdenbire açıklamasını özetlemeye girişti. Zaman geçtikçe ve yeni görücüler uygulamalarını yerine oturttukça bu geçerli yaşam şartları altında, iz sürmenin birleşim noktasını ancak biraz oynatabildiğini ayrımsamışlar. En fazla etki için, iz sürmenin en uygun yerleşime ihtiyacı varmış; büyük kudret ve erk sahibi konuma sahip ufak tiranlar gerektiriyormuş. Bu, yeni görücülerin kendilerini sokmaları gittikçe daha zorlaşan bir durummuş; bunu doğaçlamak ve aramak görevleri dayanılması zor bir yük haline gelmiş.
Yeni görücüler, birleşim noktasını hareket ettirmenin yeni bir yolunu bulmak için Kartal’ın yayılımlarını görmenin zorunlu olduğu hükmüne varmışlar. Yayılımları görmeye çalışırken ciddi bir sorunla yüz yüze gelmişler. Öldürücü bir risk almadan, onları görmenin bir yolu olmadığını bulgulamışlar, fakat yine de onları görmeliymişler. İşte o zaman, eski görücülerin tekniği olan rüya görmeyi, kendilerini Kartal’ın yayılımlarının ölümcül darbesinden koruyacak bir kalkan gibi kullanmışlar. Böyle yaparak, birleşim noktasını oynatmanın en etkin yönteminin zaten rüya görme olduğunu ayrımsamışlar.
“Yeni görücülerin en kesin buyruklarından biri,” diye sürdürdü don Juan, “savaşçıların rüya görmeyi olağan farkındalıkta öğrenmek zorunda olmasıdır. Bu buyruktan dolayı sana rüya görmeyi öğretmeye neredeyse tanıştığımız ilk günden itibaren başladım.”
“Yeni görücüler rüya görmenin neden olağan farkındalıkta öğretilmesini buyururlar?” diye sordum.
“Rüya görme çok tehlikeli ve rüya görücüler çok incinebilir olduğundan,” dedi. “Kavranılmaz bi erki olduğundan tehlikelidir;  rüya görücüleri, bağlanışın kavranamaz gücünün insafına bıraktığından incinebilir kılar.
“Yeni görücüler, olağan farkındalık durumumuzda bizi kullanılmayan yayılımlara karşı koruyan sayısız savunmamız olduğunun ve bu yayılımların rüya görme sırasında birdenbire bağlandığının farkına vardılar.”
Don Juan,  rüya görmenin de iz sürme gibi basit bir gözlemle başladığını açıkladı.'Eski görücüler, rüyalarda birleşim noktasının en doğal bir tavırla hafifçe sol yana kaydığını fark etmişler. Bu nokta, gerçekten insan uyuduğunda gevşer ve her türlü kullanılmayan yayılım parlamaya başlarmış.
Bu gözlem birdenbire eski görücülerin merakını çekmiş ve bu doğal kayışla onu denetim altına alana dek uğraşmışlar. Bu denetime rüya görme demişler ya da  rüya gören bedenin idare edilmesi sanatı.
Rüya görmeyle ilgili bilgilerin enginliğini betimleyecek sözcük olmadığını belirtti. Ne var ki bunun ancak çok az bir kısmı yeni görücülere yararlıymış. Yeniden yapılanma zamanı geldiğinde, kendilerine rüya görmenin salt en yalın, en gerekli bilgilerini Kartal’ın yayılımlarını görmek ve birleşim noktalarını kaydırmak için yardım etsin diye almışlar.
Eski ve yeni görücüler,  rüya görmeyi, birleşim noktasının uykuda geçirdiği doğal kayışı denetleyebilmek olarak anlarmış. Bu kayışı denetlemenin, hiçbir şekilde onu yönetmek anlamına gelmediğini vurguladı, bu, birleşim noktasının uykuda oynadığı yerde sabitlenip tutulması demekmiş. Eski görücülerin, başarmak için korkunç çaba harcadıkları ve yoğunlaştıkları en zor manevra.

Cvp: 11 İz Sürme, Niyet ve Rüya Görme Konumu

Don Juan,  rüya görücülerin, rüyaların arasına girilmemesi,  rüya görenin bilinçli çabasıyla buyrulmaması ve yine de birleşim noktasının kayışının rüya görücünün buyruğuna uyması zorunlu olduğundan, çok karmaşık bir denge kurmaları gerektiğini açıkladı. Bu ussallaştırılmayıp uygulamada çözülmesi gereken bir zıtlıkmış.
Rüya görücüleri uyurken izledikten sonra eski görücüler rüyaları kendi doğal akışına bırakma çözümüne rast gelmişler. Bazı rüyalarda,  rüya görücünün birleşim noktasının diğer rüyalara oranla sol yanın çok daha derine sürüklendiğini görmüşler. Bu izlenim, rüyanın içeriğinin mi birleşim noktasını oynattığı, yoksa birleşim noktasının hareketinin mi rüyanın içeriğini kullanılmayan yayılımları harekete geçirerek ürettiği sorusunu doğurmuş.
Kısa zamanda, birleşim noktasının sol yana kayışının rüyalara sebep olduğunun ayırdına varmışlar. Hareket ne denli uzağaysa, rüya o denli, canlı ve garipmiş. Kaçınılmaz olarak, birleşim noktalarını sol yanın derinlerine oynatmayı amaçlayarak rüyalarına hâkim olmayı denemişler. Denemeleri sonucunda, rüyalar bilinçli ya da yarı-bilinçli olarak yönlendirildiğinde, birleşim noktasının aniden her zamanki yerine döndüğünü keşfetmişler. İstedikleri, o noktanın oynaması olduğundan, kaçınılmaz bir şekilde rüyaların arasına girmenin birleşim noktasının kayışının arasına girmek olduğu sonucuna varmışlar.
Don Juan, buradan eski görücülerin konu üzerinde son derece şaşırtıcı bilgiler geliştirdiklerini,  rüya görme ile ilgili bu bilgilerin yeni görücülerin fevkalade şeyler yapmayı tasarladıkları ancak orjinal biçiminde pek işe yaramayan bir yapıda olduklarını söyledi.
Her ne kadar rüya denetimini hiç anlamasam da,  rüya görmek ve rüyamda ellerimi bulmak gibi uygulamalarıyla, rüyalarımı denetlemeyi öğretmek amaçlanmıştı. Bu alıştırmalar, birleşim noktamı uyku sırasında oynadığı yere sabitleyebilmem içinmiş.  Rüya görücülerin, nazik bir denge kurması gereken nokta işte buymuş. İdare edebilecekleri tek şey birleşim noktasının sabitlenmesiymiş. Görücüler, kendini istediği yana fırlatan bir iple donanmış balıkçılar gibiymiş; tek yapabilecekleri ipi battığı yerde demirli tutmakmış.
“Birleşim noktasının rüyalarda oynadığı yere  rüya görme konumu, denir,” diye sürdürdü. “Eski görücüler,  rüya görme konumlarım tutmada öylesine ustalaştılar ki, birleşim noktaları orada demirliyken uyanabiliyorlardı bile.
“Eski görücüler bu durumu  rüya gören beden olarak adlandırdılar, çünkü bunu her seferinde yeni bi  rüya görme konumunda uyandıklarında geçici bi yeni beden yaratacak denli denetleyebildiler.
“Sana açıkça söylemeliyim ki  rüya görmenin fena bi sakıncası var,” diye devam etti. “Eski görücülere ait, onların ruh haliyle lekelenmiş bi şey. Sana bundan sıyrılmanda çok dikkatlice kılavuzluk ettim ama bundan emin olmanın bi yolu yok.”
“Beni neye karşı uyarıyorsun, don Juan?” diye sordum.
“Seni hakikaten muazzam olan rüya görmenin gizli tehlikelerine karşı uyarıyorum,” diye yanıtladı.  “Rüya görürken, gerçekten birleşim noktasının devinimini idare etmenin yoktur bi yolu; bu kayışı idare eden tek şey rüya görücünün içsel direnci veya zayıflıdır. İşte ilk tuzak tam buradadır.”
Yeni görücüler, önceleri rüya görmeyi kullanma konusunda duraksamışlar.  Rüya görmenin, savaşçıları güçlendireceği yerde zayıf, zorlanmış, kaprisli yaptığına inanmışlar. Eski görücülerin hepsi böyleymiş. Yeni görücüler,  rüya görmenin — onu kullanmaktan başka seçenekleri olmadığından— şeytansı etkisini alt etmek için, karmaşık ve zengin bir davranış düzencesi geliştirip buna savaşçının yürüdüğü yol veya savaşçının yolu demişler.
Bu düzenceyle, yeni görücüler kendilerini güçlendirip, birleşim noktasının rüyalarda kayışına kılavuzluk etmek üzere gereksindikleri iç dirence kavuşmuşlar. Don Juan üzerine basarak bahsettiği direncin yalnızca kanaat olmadığını söyledi. Hiç kimsenin eski görücüler kadar güçlü kanaati olmamış fakat onlar çekirdekte zayıfmış. İç direnç, soğukkanlılık duyumu, neredeyse umursamazlık, bir hafife alma hissi ama her şeyden öte doğal ve esaslı bir inceleme ve anlayış eğilimi demekmiş. Yeni görücüler bu karakter niteliklerinin tümüne sağduyu dermiş.
“Yeni görücülerin kanaati,” diye sürdürdü, “kusursuz bi yaşamın kendiliğinden, kaçınılmaz olarak sağduyu duyumuna neden olduğu ve bunun da sonuçta birleşim noktasının devinimine neden olduğudur.
“Yeni görücülerin,, birleşim noktasının içimizde kendiliğinden oynatılabileceğine inandığım söylemiştim. Onlar, bi adım daha ileri gittiler ve kusursuz insanların onlara kılavuzluk edecek hiç kimseye ihtiyaçları olmadan kendiliklerinden, erkelerini biriktirerek, görücülerin yaptığı her şeyi yapabileceklerini iddia ettiler. Tek gereksindikleri, azıcık bi şansla, görücülerin ortaya çıkardığı olanaklardan haberdar olmaları.”
Ona yeniden başta olağan farkındalığımda olduğum durumda olduğumuzu söyledim. Kusursuzluk ve erke biriktirmek o kadar belirsizlerdi ki herhangi bir kimse tarafından istedikleri şekilde yorumlanabilirlerdi.
Daha fazla konuşup fikrimi savunacaktım ama garip bir his beni ele geçirdi. Sanki bir şeyi hızla geçip, atlıyormuşum gibi gerçek bir fiziksel duyumdu. Ve sonra kendi fikrimi yadsıdım. Yine hiç kuşkusuz don Juan’ın haklı olduğunu anlamıştım. Tüm gereken kusursuzluk, erkeymiş ve bu da kasıtlı, kesin ve devamlı olması gereken tek bir eylemle başlarmış. Eğer bu eylem yeterince uzun tekrarlanırsa, bir kimse herhangi başka bir şeye uygulanabilecek bükülmez bir niyet duyumu edinirmiş. Eğer bu başarılırsa, yol açıkmış. Savaşçı gizilgücünün tamamını ayırt edene dek bir şey diğerine yol açarmış.
Don Juan’a biraz önce neyi fark ettiğimi söylediğimde, belirgin bir neşeyle güldü ve bunun gerçekten de bahsettiği dirence uygun bir örnek olduğunu belirtti. Birleşim noktamın kaydığını ve sağduyuyla oynadığı konumun beni anlayışa teşvik ettiği açıklamasını yaptı. Daha önce birçok defa olduğu gibi, kaprisle sadece gururumu geliştirebilecek bir konuma da oynayabilirdi.
“Hadi, şimdi de rüya gören bedenden bahsedelim,” diye sürdürdü. “Eski görücüler tüm çabalarını rüya gören bedenin keşfi ve istismarı üzerinde yoğunlaştırmışlardı. Ve onu uygulayıcı bi beden olarak o kadar iyi kullanmayı başardılar ki, kendilerini gittikçe daha garip yollarla yaratmaya başladılar.”
Don Juan, sürüyle eski büyücünün sevdikleri bir  rüya gören bedende uyandıktan sonra geri dönmediğinin, yeni görücüler arasında çok duyulmuş bilgilerden olduğunu iddia etti. Şu anda büyük olasılıkla, kavranamaz o dünyalarda ölmüş ya da davranış ve biçimlerini kimsenin bilemeyeceği çarpıklıkta değiştirmiş olarak, hala hayatta olabilirlermiş.
Durup bana baktı ve koca bir kahkaha patlattı.
“Bana eski görücülerin  rüya gören bedenle neler yaptığını sormak için yanıp tutuşuyorsun, değil mi?” diye sorup çenesiyle yaptığı bir hareketle sormamı teşvik etti.
Don Juan, Genaro’nun tartışmasız bir farkındalık ustası olarak, bana olağan farkındalığımdayken bir çok kez rüya gören bedeni gösterdiğini söyledi. Genaro bu gösterisiyle, birleşim noktamı ileri farkındalık konumundan değil olağan yerleşiminden oynatmak gibi bir etki hedeflemiş.
Sonra bana, sanki bir sırrı söylermiş gibi Genaro’nun bizi evin yakınlarındaki bir yerlerde rüya gören bedenini göstermek üzere beklediğini söyledi. Defalarca şu anda rüya gören bedenin ne olduğunu görmek ve anlamak için mükemmel bir farkındalık durumunda olduğumu tekrarladı. Sonra beni kaldırdı ve ön odadan geçip dışarıya çıkan kapıya ulaştık. Tam kapıyı açacaktım ki yerde, çömezlerin yatak olarak kullandıkları yaygı öbeğinin üstünde birinin yattığını fark ettim. Çömezlerden birinin, ben don Juan’la mutfakta konuşurken eve dönmüş olduğunu düşündüm.
Ona doğru gittim ve Genaro olduğunun ayırdına vardım. Derin bir uykudaydı, sakince horuldayarak yüzüstü yatıyordu.
“Uyandır onu,” dedi bana don Juan. “Gitmemiz lazım. Ölü gibi yorgun olmalı.”
Nazikçe salladım Genaro’yu. Yavaşça döndü, derin bir uykudan uyanan birinin seslerini çıkardı. Kollarını gerdi ve sonra gözlerini açtı. Elimde olmadan bağırıp, geri sıçradım.
Genaro’nun gözleri, hiç insan gözü gibi değildi. Yoğun kehribar rengi ışıktan iki noktaydılar. Korkumun sarsıntısı o denli şiddetli oldu ki gözüm karardı. Don Juan sırtıma vurarak dengemi düzeltti.

Cvp: 11 İz Sürme, Niyet ve Rüya Görme Konumu

Genaro kalkıp bana gülümsedi. Suratı katıydı. Devinimleriyse sanki sarhoşmuş ya da bedensel özürlüymüş gibiydi. Yanımdan geçip doğrudan duvara yürüdü. Yaklaşan çarpışmadan ürktüm ama o, sanki duvar orada yokmuş gibi geçip gitti. Mutfak kapısının eşiğinden odaya geri döndü.  Ve sonra, ben hakiki bir ürküyle bakarken, Genaro ilk önce duvarlarda vücudu yere paralel olarak sonra da tavanda baş aşağı yürüdü.
Devinimlerini izlemeye çalışırken arka üstü düştüm. Bu konumdan artık Genaro’yu göremiyordum; onun yerine, üzerimdeki tavanda ve odayı çeviren duvarlarda hareket eden bir ışık damlasına bakıyordum. Sanki birisi dev bir el fenerinin ışınıyla tavana ve duvarlara ışık veriyordu. Işın sonunda kesildi. Bir duvara karşı kaybolarak gözden yitti.
Don Juan, hayvansal korkumun her zaman ölçü dışı olduğunu belirtti. Bunu denetlemek için uğraşmam gerekirmiş fakat genelde çok iyi davranmışım. Genaro’nun  rüya  gören bedenini gerçekte olduğu gibi görmüşüm, ışık damlası olarak.
Bunu yaptığımdan nasıl bu denli emin olduğunu sordum. Birleşim noktamı ilkin korkumu denkleştirmek için olağan konumuna, sonra sol yanın daha derinliklerine devinerek, kuşkuya olanak vermeyecek bir noktanın ötesine oynattığımı görmüş.
“O konumda, bi kimsenin göreceği tek şey vardır: erke damlaları,” diye sürdürdü. “Fakat ileri farkındalıktan bu diğer noktaya sol yanın derinliklerine kısa bi sekmedir. Asıl başarı birleşim noktasını olağan konumundan kuşku bırakmayan noktaya kaydırmaktır.”
Hala, Genaro’nun  rüya gören bedeniyle evin çevresindeki alanlarda, ben olağan fakındalığımdayken bir buluşmamız olduğunu ekledi.

Tekrar Silvio Manuel’in evine döndüğümüzde, don Juan Genaro’nun  rüya gören bedenle maharetinin, eski görücülerin onunla yaptıklarının yanında solda sıfır kaldığını söyledi.
“Bunu yakında göreceksin,” dedi uğursuz bir ses tonuyla, sonra da güldü.
Artan bir korkuyla, onu bununla ilgili sorguladım, bu dayanılmazca daha çok gülmesine neden oldu. Sonunda durup yeni görücülerin rüya gören bedene ne yolla ulaştığını ve ne yolda kullandığını anlatacağını söyledi.
“Eski görücüler, bedenin mükemmel bi kopyasını yapmaya çalıştılar,” diye sürdürdü “ve neredeyse başardılar da. Hiçbi zaman kopya edemedikleri tek şey gözlerdi. Gözler yerine,  rüya gören bedende sırf farkındalık parıltısı vardı. Bunu daha önce Genaro sana rüya gören bedenini gösterdiği zamanlar hiç fark etmemiştin.
“Yeni görücüler mükemmel bi vücut suretini hiç umursamadılar; hatta onlar vücudu kopya etmekle ilgilenmediler bile. Sadece bu ismi,  rüya gören bedeni, birleşim noktasının devinimiyle bu dünyanın herhangi bi yerine veya insana açık diğer yedi dünyadan birine taşman büyük bi erke dalgasını, bi hissi ifade etmek için tuttular.”
Don Juan sonra rüya gören bedene ulaşmak için kullanılan usulden kabataslak söz etti. Bunu başlatan ilk eylem, desteklenmek suretiyle bükülmez niyeti besliyormuş. Bükülmez niyet, iç sessizliğe yol açıyor ve iç sessizlik, birleşim noktasının rüyada uygun konumlara kaydırtabilmesi için gereken iç direnci karşılıyormuş.
Bu sıralamaya, temel işlem diyordu. Denetim, temel işlem bittiğinde gelişiyordu; inatla rüya görsüsüne tutunarak rüya görme konumunun planlı olarak korunmasından oluşuyordu. Düzenli uygulama, yeni rüyalarda yeni rüya görme konumları tutmakta büyük kolaylığa sebep oluyormuş; bu, kişi uygulamayla kasti denetim elde ettiğinden değil, denetim her uygulamayla içsel direnci güçlendirdiğindenmiş. Güçlenmiş içsel direnç sonuçta birleşim noktasının sağduyuyu teşvik etmek için gittikçe daha uygun rüya görme konumlarına kaymasına veya başka bir deyişle, rüyaların kendiliğinden daha başa çıkılır hatta düzenli olmasına yol açıyormuş.
“Rüya görücülerin gelişimi dolaylıdır” diye sürdürdü. “Bu yüzden yeni görücüler,  rüya görmeyi kendiliğimizden, yalnız başımıza yapabileceğimize inandılar.  Rüya görme, doğal, yerleşmiş bi birleşim noktası kayışı kullandığından bize yardım edecek kimseye gereksinim duymamalıyız.
“Fena halde gereksindiğimiz, sağduyudur ve kendimiz dışında kimse bunu bize veremez ya da bunu sağlamamıza yardımcı olamaz. Onsuz, birleşim noktasının kayışı düzensizdir, sıradan rüyalarımızın düzensiz olması gibi.
“Yani sonuçta,  rüya gören bedeni sağlamanın usulü günlük hayatımızda kusursuzluğu sağlamaktır.”
Don Juan, sağduyu bir kere ele geçtiğinde ve rüya görme konumları güçlendiğinde, bir sonraki adımın herhangi bir rüya görme konumunda uyanmak olduğunu söyledi. Bu manevra, çok basitmiş gibi görünmesine rağmen aslında çok karmaşık bir meseleymiş —hatta öyle karmaşıkmış ki sadece sağduyu değil savaşçılığın tüm niteliklerini, en fazla da niyeti gerektirirmiş.
Ona,  niyetin görücülere rüya görme konumunda uyanmaya nasıl yardımcı olduğunu sordum.  Niyet, bağlanış gücünün en karmaşık denetimi olarak, rüya görücünün sağduyusu ile birleşim noktasının deviniminden aydınlanan bir yayılım varsa onların bağlanışını korurmuş.
Don Juan,  rüya görmenin bir tane daha heybetli, gizli tehlikesi olduğunu söyledi:  rüya gören bedenin kendi direnci. Örneğin,  rüya gören bedenin hiç aralıksız, uzun süreler Kartal’ın yayılımlarına gözlerini dikip bakması çok kolaymış ama bunun sonunda onlar tarafından tamamen tüketilmesi de çok kolaymış. Kartal’ın yayılımlarına,  rüya gören bedenleri olmadan gözlerini diken görücüler ölmüşler ve  rüya gören bedenleriyle gözlerini dikenler de içten gelen bir ateşle yanıp kavrulmuşlar. Yeni görücüler, bu sorunu takım halinde görerek çözmüşler. Bir görücü yayılımlara gözünü dikerken, diğerleri görmeyi bitirmeye hazır beklemişler.
“Yeni görücüler nasıl takımlar halinde görmüşler ?” diye sordum.
“Beraber rüya gördüler diye yanıtladı. “Senin de bildiğin gibi, bi görücü grubu için aynı kullanılmayan yayılımları harekete geçirmek gayet olanaklı. Bu durumda da, bilinen bi yol yok, kendiliğinden oluveriyor; izlenecek bi teknik yok.”
Beraber rüya görürken, içimizde bir şeyin dizginleri ele aldığını ve birdenbire kendimizi diğer rüya görücülerle aynı bakışı paylaşırken bulduğumuzu ekledi. Olan şuymuş, insani durumlarımız, farkındalık parıltısını kendiliğinden diğer insanların kullandığı yayılımlar üzerine odaklamamızı sağlıyormuş; birleşim noktalarımızın konumunu etrafımızdaki diğer insanlarınkine uyduruyormuşuz. Bunu sağ yanda, olağan algımızda, sol yanda da beraber rüya görürken yapıyormuşuz.

Cvp: 11 İz Sürme, Niyet ve Rüya Görme Konumu

.