Kartalın Nagual adam ve Nagual kadına verdiği ilk emir, kendi başlarına, iz sürücülerin kopyaları olan, ama rüya görücüler arasından seçecekleri dört dişi savaşçı, dört yön bulmak olmuştur.
Rüya görücüler, görücülere, saça benzeyen telciklerle örtülü olarak görünürler. İz sürücüler de bu örtülere sahiptir ama, telcikler yerine, sayısız küçük yumrulardan oluşur onların örtüsü.
Sekiz dişi savaşçı, sağ ve sol gezegenler olarak adlandırılan iki takıma ayrılırlar. Sağ gezegen dört iz sürücüden, sol gezegense dört rüya görücüden oluşur. İki gezegenin bütün savaşçılarına Kartal tarafından kendi özel görevleri öğretilir: İz sürücülere iz sürmek, rüya görücülere rüya görmek.
Her iki gezegenden birer dişi savaşçı birlikte yaşarlar. Birbirlerine o kadar benzerler ki diğerleri için birer ayna gibidirler, ama sadece kusursuzluk sayesinde aynadan yansıyan çağrıları ve istekleri anlayabilirler.
Dört iz sürücü ya da dört savaşçı sadece zor görevleri gerçekleştirmek için bir araya gelirler; ve sadece çok özel koşullarda el ele tutuşmaları gerekir, çünkü birbirlerine dokundukları an bir bütün oluştururlar ki bu, ya hayati bir gereksinim karşısında ya da bu dünyadan ayrılma zamanı geldiğinde kullanılmalıdır.
Aynı yönün iki dişi savaşçısı birden erkeklerden birine bağlanmıştır. Böylece, gerektiği kadar savaşçı içeren dört aile oluşturulur.
Erkek savaşçılar ve ulak, bağımsız bireyler olarak görev yapabilecckleri gibi, gerektiğinde bir bütün de oluşturabilirler.
Daha sonra, Nagual ve takımı üç ulak daha bulmakla yükümlü tutulur. Bunların erkek ya da kadın olabilirler, ama, erkek ulakların dördüncü tipten, yardımcı erkeklerden, kadınların güneyden olmaları gerekir.
Nagual adamın takımını özgürlüğe doğru götürebilmesini yardım etmesi yoldan çıkmasını engellemesi ve takıma yol göstermesi için, Kartal, Nagual kadını öteki dünyaya götürür.
Daha sonra, Nagual ve savaşçılarına unutmaları emredilir. Karanlığa dalarlar ve yeni görevler alırlar: kendilerini ve Kartal’ı anımsama görevi.
Unutma emri öylesine güçlüdür ki, herkes birbirinden ayrılır. Kim olduklarını anımsamazlar. Kartal, kendilerini yeniden anımsamayı başaracak olurlarsa, kendi bütünlüklerini anımsayacaklarını düşünür. Ancak böylelikle en son yolculuklarına çıkabilmeleri için gereken güce ve dayanıklılığa sahip olabileceklerdir.
Kendi bütünlüklerini yeniden kazandıktan sonra kendilerine verilecek olan en son görev, çift varlıklardan oluşan yeni bir çift bulmak ve kuralı açıklamak yoluyla onları yeni Nagual adam ve yeni Nagual kadına dönüştürmektir. Ve böylece en az katılımla ilk Nagual adam ve Nagual kadın meydana getirildikten sonra, bu yeni Nagual çifte, iz sürücü dört kadın savaşçı, üç erkek savaşçı ve bir ulak sağlanır.
İlk Nagual ve grubu geçidi aşmak üzere hazır olduklarında, ilk Nagual kadın yol göstermek üzere onları bekliyor olur. Daha sonra onlara, Nagual kadınla birlikte diğer dünyaya geçmeleri için emir verilir; Nagual kadın grubuna ışığıyla yol gösterecek, Nagual adamsa bu işlemi yinelemek üzere yeryüzünde kalacaktır.
Bu arada yeryüzünde, Nagual'ın liderliği altında en az on altı kişi olur: sekiz kadın savaşçı, Nagual da dahil olmak üzere dört erkek savaşçı ve dört ulak. Dünyayı terk etme anında, yeni Nagual kadın da onlara katılır ve sayı on yedi olur. Kendi kişisel gücü, gruba daha fazla savaşçı eklenmesine izin veriyorsa, dörder kişi den oluşan savaşçıların gruba eklenmeleri gerekir.
Don Juan’a kuralın insanlar tarafından nasıl bilindiğini sorduğumda bana kuralın sonsuz olduğunu ve bir savaşçının davranışlarının her yönünü kapsadığını söyledi. Kuralın yorumlanışı ve birikimi, çağlar boyunca tek görevleri Kartal’ı görmek, onun sonsuz akışkanlığını gözlemlemek olan görücülerin sorumluluğuymuş. Yaptıkları gözlemler sonucu görücüler, kişinin insanlığını içeren saydam kozanın kırılması koşuluyla, Kartal’da insanın belli belirsiz bir yansımasını bulabilirlermiş. Böyle bir durumda, Kartal’ın ödün vermez yargıları görücüler tarafından kavranabilir, doğru biçimde yorumlanabilir ve düzenli bir kural olarak bir araya getirilebilirmiş.
Don Juan, kuralın bir masal olmadığını, özgürlüğe geçmenin sonsuzluk kavramından genelde anlaşıldığı gibi— sonsuza değin yaşamak anlamında— sonsuz yaşam olmadığını belirtti. Kural, kişinin ölüm anında normal koşullarda terk ettiği bilinci muhafaza edebileceğini söylüyormuş. Don Juan, bu bilincin korumasının ne anlama geldiğini açıklayamıyordu, ya da belki de böyle bir bilinç onun kavrama yeteneğinin ötesindeydi. Velinimeti kendisine, geçiş anında kişinin üçüncü dikkate ulaştığını ve kendi bütünlüğü içinde bedeninin, bilgiyle canlandığını açıklamış. Bedende var olan tüm hücreler tek tek, aynı anda hem kendinin, hem de bedenin bütünlüğünün bilincine varıyormuş.
Velinimeti ayrıca don Juan’a bu tür bir bilincin bölmelere ayrılmış zihinlerimize anlamsız görüneceğini de belirtmiş. Bu nedenle, bir savaşçının mücadelesinin en can alıcı noktası, kuralda belirtildiği anlamda geçişin, üçüncü dikkate geçiş sürecinin savaşçı tarafından ayrımsanması değil, böyle bir bilincin en baştan var olduğunun kavranması olurmuş.
Don Juan, kuralın başlangıçta kendisi için, salt sözcükler dünyasında var olduğunu belirtti. Kuralın gerçek dünyaya nasıl uyarlanacağına aklı ermiyormuş. Bununla birlikte, velinimetinin etkin kılavuzluğu altında ve yoğun çalışmalarının sonucunda, kuralın özünü kavramayabilmeyi başarmış, onu bir efsane olarak değil, yararlı yönlendirmelerden oluşan bir dizge olarak benimsemiş. O andan itibaren, üçüncü dikkatin gerçekliği ile baş edebilmek konusunda bir sorunla karşılaşmamış. Kendi yönteminde tek engel, kuralın dünya üzerinde gerçekten var olan bir açıklığı, bir geçit yolunu bulmasını sağlayabilecek bir yol gösterici olduğu düşüncesine duyduğu neredeyse kesin inançmış. Bir şekilde, savaşçının gelişiminin birinci aşamasına gereksizce saplanıp kalmış.
Sonuçta, bir lider ve bir öğretmen olarak Don Juan’ın görevi, çömezlere, özellikle de bana, kendi hatasını yinelememek üzere yol göstermek olmuştu. Onun en büyük başarısı bizlere, bir savaşçının gelişiminde var olan üç gelişim aşamasını hiçbirine takılıp kalmadan gösterebilmesiydi. Önce bizleri, kuralı bir yol gösterici olarak algılamamız için yönlendirmişti; daha sonra, kişinin en üstün bilince ulaşabileceğini, çünkü böyle bir bilincin var olduğunu anlamamızı sağlamıştı; daha sonra da, bilincin diğer yüzüne, gizli dünyasına açılan geçit yoluna ulaşabilmemiz için bize yol göstermişti.
Don Juan bize, birinci aşama olan, kuralın bir yol gösterici olarak kabul edilmesi düzlemine doğru yol göstermek üzere, Nagual ve onun rolüne ilişkin bölümü ele almış, bunun apaçık bazı gerçeklere karşılık geldiğini göstermişti. Bunu göstermek üzere, yüksek bilinç düzleminde bulunduğumuz sırada, kural tarafından betimlenen sekiz insan tipinin örneklerini oluşturan kendi grubunun üyeleriyle sınırsız etkileşimlere girmemizi sağladı. Bu ilişkiler sürdükçe, kuralın daha karmaşık ve kapsamlı yönlerinin de ayrımına varıyorduk; ta ki ilk başta bir efsane şeklinde kavramsallaştırdığımız, ama özünde bir yol gösterici olan bir dizgenin ağına yakalandığımızı anlayıncaya kadar.
Don Juan, buraya kadar geçirdiğimiz deneyimlerin kendi durumuyla özdeş olduğunu söyledi. Velinimeti de, birinci aşamayı geçmesine yardımcı olmak üzere, kendisine aynı şeyleri sunmuş. Bunu sağlamak için velinimeti, don Juan’ın da bize yaptığı gibi, bilincinin sol ve sağ yönleri arasında gidip gelmesini sağlamış. Bilincinin sol yanında onu, sekiz kadın, üç erkek savaşçı, dört haberciden oluşan ve öngörüldüğü biçimde, kural tarafından betimlenen tiplerin en belirgin örneklerinden oluşan kendi grubunun üyeleriyle tanıştırmış. Bu kişileri tanımak ve onlarla etkileşime girmek don Juan’ı şaşkına çevirmiş. Yalnızca kuralı tam bir yol gösterici kabul etmekle kalmamış, aynı zamanda bilinmeyen olanaklarımızın boyutlarını kavramayı da başarmış.
Söylediğine göre, kendi grubunun tüm üyeleri toplanıncaya kadar geçen süre içinde, kendisini savaşçının yöntemine öylesine vermiş ki, gruptakilerin hiçbiri açıkça bir çaba göstermeksizin, velinimetinin grubundaki savaşçıların eksiksiz birer kopyaları olacağını sorgulamadan kabullenmiş. Don Juan’ın söylediğine göre, kişisel beğenilerinin, hoşnutsuzluklarının, ilişkilerinin ve diğer çoğu özelliklerinin benzerliği, bir öykünme sonucu değil; kuralın da belirttiği gibi aynı özellikleri ve becerilere sahip belirli insan gruplarına ait olmalarından kaynaklanıyordu. Aynı gruba ait bireyler arasındaki hemen hiç fark yokmuş.
Kendi velinimetinin savaşçılarıyla yaşadığı ilişkilerin sonuçlarını bana açıklamaya çalışırken don Juan, kuralı yorumlayış biçimleri ve kuralı bir yol gösterici olarak kabul etmeleri için diğer savaşçıları nasıl yönlendirdikleri, onları ne şekilde eğittikleri konularında velinimetiyle kendisi arasında var olan önemli farklılıklara değindi. Söylediğine göre—evrensel ve bireysel olmak üzere—iki tür yorum varmış. Evrensel yorumlar, Kartal’ın insanların eylemlerine aldırmadığını, bununla birlikte, insana özgürlüğüne ulaşabilmek üzere bir geçit yolu sağladığını öne sürermiş.
Öte yandan bireysel yorum, görücülerin evrensel yorumlardan öncül olarak yararlandıkları ve bu yöntemle vardıkları geçerli sonuçlardan oluşurmuş. Bu tür yoruma örnek olarak; Kartal’ın ilgisizliği yüzünden, özgürlüğe ulaşabilme şansımı, belki de kendi kararlılığımla, yükseltmem gerekiyor diyebilirmişiz.
Don Juan’a göre, çömezlerini yönlendirme konusunda kendisinin ve velinimetinin uyguladıkları yöntemler birbirinden oldukça farklıydı. Don Juan, velinimetinin tarzının ciddiyet olduğunu belirtti; her şeyi baskıcı yöntemlerle yönetiyormuş ve Kartal konusunda karşılıksız yardımın söz konusu olamayacağına inandığı için, hiç kimseye doğrudan bir şey yapmamış. Bunun yerine, kişilerin kendi işlerini kendileri görebilmelerini sağlamaya uğraşmış. Kartal’ın armağanı olan özgürlüğü bir bağış olarak değil, fırsat elde etmek için bir fırsat olarak görüyormuş.
Velinimetinin yönteminin olumlu yönlerini takdir etmesine rağmen, don Juan ondan farklı düşünüyordu. Daha sonra kendi başına kaldığında, bu yöntemin boşuna zaman kaybı olduğunu bizzat görmüş. Ona göre, herkesi hazır bir durumla karşılaştırmak ve onları bu durumu kabullenmeye zorlamak, çömezlerin durumu kendi başlarına kabullenmeye hazır oluncaya kadar beklemekten daha kestirme bir yolmuş. Bana ve diğer çömezlere uyguladığı yöntem de bu oldu.
Liderlik yöntemindeki bu farkın don Juan üzerindeki en büyük etkisi, velinimetinin savaşçılarıyla kurduğu zorunlu etkileşim sırasında kendini hissettirmiş. Kuralın buyruğuna göre velinimetinin don Juan’a önce bir Nagual kadın, sonra da savaşçı grubunu oluşturmak üzere dört kadın ve dört erkek bulması gerekiyormuş. Velinimetiyse, don Juan’ın bir Nagual kadının sorumluluğunu üstlenebilecek kişisel erke sahip olmadığını görmüş ve bu yüzden, sıralamayı tersine çevirerek kendi grubundaki kadınlara, don Juan için önce dört kadın, sonra da dört erkek bulmalarını söylemiş.
Don Juan, sıralamanın bu şekilde tersine çevrilmesinin onu etkilediğini itiraf etti. Bu kadınların kullanımına sunulduğunu anlamış ve bu durumu zihninde cinsel kullanım şeklinde canlandırmış. Fakat bu beklentilerini velinimetine açması pek hayırlı olmamış onun için. Velinimeti derhal don Juan’ı kendi grubundaki kadınlarla ve erkeklerle bir araya getirmiş ve onlarla ilişki kurması için don Juan’ı orada bırakmış.
Don Juan için bu savaşçılarla karşılaşmak, yalnızca ona kasıtlı bir biçimde güçlükler yarattıkları için değil, aynı zamanda bu karşılaşmanın özünde son derece önemli bir buluşu ortaya çıkartmak üzere tasarlanmış olduğu için, gerçekten güç bir sınav olmuş.
Don Juan, tüm katılanlar aynı bilinç düzleminde bulunmadıkça, sol yan bilincinde ilişki kurulamayacağını belirtmişti. Bizlerin, onun savaşçılarıyla ilişkilerimizi sürdürmemiz dışında, sol yan bilincine girmemize izin vermemesinin nedeni buydu. Velinimetinin kendisi üzerinde uyguladığı yöntem de böyleymiş.
Don Juan, velinimetinin grubundaki üyelerle ilk kez karşılaşmasında olup bitenler hakkında bana kısaca bilgi verdi. Onun deneyimini, ne beklemem gerektiği konusunda bir örnek olabileceğimi düşünüyordu. Velinimetinin dünyasının olağanüstü düzenliymiş. Grubundaki üyeler, Meksika’nın her bölgesinden gelen Kızılderili savaşçılardan oluşuyormuş. Onunla karşılaştıklarında, güney Meksika’nın ücra, dağlık bir bölgesinde yaşıyorlarmış.
Evlerine varır varmaz, don Juan birbirine tıpatıp benzeyen iki kadınla karşılaşmış. O güne değin gördüğü en iri Kızılderili kadınlarmış bunlar. Asık suratlı ve sert tavırlıymışlar, ama yüz hatları çok sevimliymiş. Aralarında yürümeye çalıştığında onu kocaman göbeklerinin arasında yakalayıp kollarını sıkı sıkı kavradıktan sonra onu dövmeye başlamışlar. Daha sonra onu yere atıp üzerine oturmuşlar ve neredeyse kaburgalarını kıracaklarmış. On iki saati aşkın bir süre kımıldamasına izin vermemişler, bu arada velinimetiyle oracıkta sohbete dalmışlar; velinimeti tüm gece boyunca hiç durmadan konuşmak zorunda kalmış ve en sonunda sabahın ilerleyen saatlerinde kadınlar don Juan’ın ayağa kalkmasına izin vermişler. Söylediğine göre onu en çok korkutan şey, kadınların gözlerindeki kararlılık ifadesiymiş. İşinin bittiğini, kadınların sözlerini tutup, o ölünceye kadar üzerinden kalkmayacaklarına inanmaya başlamış.