Konu: 16 İnsan Kalıbı
Öğle yemeğinden sonra, don Juan’la konuşmak için oturduk. Herhangi bir giriş yapmadan doğrudan söze girdi. Açıklamalarının sonuna geldiğimizi bildirdi. Benimle, özenle tüm ayrıntılarına varıncaya dek eski görücülerin keşfettiği bütün farkındalık gerçeklerini tartıştığını söyledi. Şimdi yeni görücülerin onları düzenlediği dizgeyi bildiğimi vurguladı. Açıklamalarının son oturumlarında birleşim noktamızı oynatmamıza yardımcı olan iki gücün ayrıntılı dökümünü yapmış: yeryüzünün desteği ve yuvarlanış kuvveti. Yeni görücüler tarafından işlenmiş iz sürme, niyet ve rüya görme isimli üç teknik ile bunların birleşim noktasının oynaması üzerindeki etkilerini de açıklamıştı.
“Şimdi, farkındalık ustalaşması açıklamalarını bitirmeden önce tek yapılması gereken,” diye sürdürdü, “algı engelini kendi kendine yıkabilmen. Birleşim noktanı kimsenin yardımı olmadan oynatman ve başka bi büyük yayılımlar bandı yakalaman gerek.
“Bunu yapmazsan, tüm öğrendiklerin sadece lafta kalır. Ve sözcükler de beş para etmez.”
Birleşim noktası alışıldık yerinden uzaklaşır ve belirli derinliğe erişirse, bir engeli yıkarak kendi yayılımları bağlama yetisine geçici olarak engel olurmuş. Bunu algısal boşluk olarak deneyimlermişiz. Eski görücüler bu ana, ne zaman yayılım bağlanışları duraklasa bir sis kümesi göründüğü için, sis duvarı dermiş.
Onunla uğraşmanın üç yolu olduğunu söyledi. Kuramsal olarak, algı engeli gibi kabul edilebilir; tüm bedenin sıkı bir kâğıdı yırtması gibi hissedilebilir ya da sis duvarı olarak görülebilirmiş.
Don Juan bana, çömezliğim sırasında algı engelini görmem için sayısız kereler yol göstermişti. İlk önceleri sis duvarı fikrini sevmiştim. Don Juan beni eski görücülerin de onu öyle görmeyi tercih ettikleri konusunda uyarmıştı. Onu sis duvarı olarak görmenin büyük rahatlık ve kolaylık sağlamasına rağmen aynı zamanda kavranılmaz bir şeyi, karanlık ve önceden sezilen bir şeye çevirmek gibi vahim bir tehlikesi olduğunu söyledi. Bu nedenle onun önerisi, kavranılmaz şeyleri kavranılmaz bırakmak ve onları ilk dikkat kayıtlarının bir parçası haline getirmemekti.
Sis duvarını görmenin kısa süren rahatlatıcı hissinden sonra, don Juan’ın geçiş döneminin kavranılmaz bir kuram olarak tutulması fikrine katıldım, fakat geçen o zamanın ardından farkındalığımın sabitlenmesini kırmam artık olanaksızdı. Ne zaman algı engelini yıkmak durumunda kalsam sis duvarını görüyordum.
Geçmişte, bir defasında, don Juan ve Genaro’ya, sis duvarı yerine başka bir şey görmeyi istememe rağmen bunu değiştiremediğimden şikâyet etmiştim. Don Juan bunun, çarpık fikirli ve nalet olduğumdan anlaşılabilir olduğunu, ben ve onun bu yönden farklı olduğumuzu söylemişti. O, şen şakrak ve uygulamacıydı, insanın kayıt ettiklerine tapmıyordu. Diğer yandan, ben kayıtlarımı fırlatıp atmaya istekli olmadığım gibi, sonuçta ağır, fesat ve uygulama yoksunuydum. Sert eleştirisi beni şok edip, üzdü; kederlendim. Don Juan ve Genaro yanaklarından yaşlar akana kadar güldüler.
Genaro, tüm bunlardan başka kinci ve şişmanlığa da meyilli olduğumu söyledi. O kadar güldüler ki, sonunda kendimi onlara katılmak zorunda hissettim.
Don Juan, diğer dünyaları birleştirme alıştırmalarının birleşim noktasının kayışında deneyim kazanmasını sağladığını söylemişti. Buna rağmen, her zaman birleşim noktamı alışıldık yerinden oynatmak için ilk desteği nasıl alacağımı merak etmiştim. Geçmişte bunu sorguladığım zamanlar, bağlanış her şeyle ilgili güç olduğundan birleşim noktasını oynatan şeyin niyet olduğuna işaret etmişti.
Ona tekrar bunu sordum.
“Şimdi bunu yanıtlayabilecek durumdasın,” dedi. “Birleşim noktasına destek veren farkındalıkta ustalaşmadır. Sonuçta, bizimle alakalı pek bi şey yok; esasında biz belirli konumda sabitlenmiş birleşim noktalarından başka bi şey değiliz. Hem düşmanımız, hem de aynı zamanda dostumuz iç söyleşimiz, kayıtlarımız. Bi savaşçı ol; iç söyleşini kes; kayıtlarını yapıp, bi kenara at. Yeni görücüler, tastamam kayıtlar yapıp sonra onlara gülerler. Kayıt olmazsa birleşim noktası serbest kalır.”
Don Juan, kaydımızın en dayanıklı yanlarından biri olan Tanrı fikrimizden oldukça fazla söz ettiğini anımsattı. Bu yan, birleşim noktamızı orijinal yerine bağlayan kuvvetli bir yapıştırıcı gibiymiş. Eğer başka büyük yayılımlar bandıyla başka bir gerçek dünya birleştireceksem, zorunlu bir adım atıp birleşim noktamı tüm bağlarından koparmam gerekirmiş.
“Bu adım, insanın kalıbını görmektir,” dedi. “Bunu bugün yardım almadan yapmak zorundasın.”
“İnsanın kalıbı nedir?” diye sordum.
“Bi çok kez onu görmene yardımcı oldum,” diye yanıtladı. “Neden söz ettiğimi biliyorsun.”
Neden söz ettiğini bilmediğimi söylemekten kaçındım. İnsanın kalıbını gördün diyorsa öyleydi, fakat neye benzediğiyle ilgili hiçbir fikrim yoktu.
Aklımdan ne geçtiğini biliyordu. Anlayan bir gülüşle bakıp yavaşça başını bir o yana bir bu yana salladı.
“İnsan kalıbı, organik yaşamın büyük bandı içinde devasa bi yayılımlar demetidir,” dedi. “Demet sadece insanın kozasında görülebildiğinden, ona insanın kalıbı denmiştir.
“İnsan kalıbı, görücülerin kendileri için bi tehlike olmadan görebildiği Kartal yayılımları parçasıdır.”
Tekrar konuşmaya başlamadan önce uzun bir ara verdi.
“Algı engelini yıkmak, farkındalıkta ustalaşmadaki son görevdir,” dedi. “Birleşim noktanı bu konuma oynatmak için yeterince erke toplaman lazım. Bi yeniden canlanma yolculuğu yap! Ne yaptığını anımsa!”
İnsan kalıbının ne olduğunu anımsamaya çalışıp, beceremedim. Bir süre sonra gerçek bir kızgınlığa dönüşen ıstırap dolu bir hayal kırıklığı hissettim. Kendime, don Juan’a, herkese kızıp köpürüyordum.