Konu: İstenç
İstenç, sağduyuya meydan okurcasına yapılan akıl almaz başarılı işlerle ilgilidir. Düşüncelerin sana yenildiğini söylerken seni muzaffer kılan şeydir istenç.
Kişiyi, hiçbir şeyden incinmez duruma sokan, bi büyücüyü duvardan geçirten, uzayı aşırtan, isterse aya götüren bi şeydir istenç.
*Bir büyücüye göre istenç, içimizden çıkan ve dışarıdaki dünyaya sarılan bir güç demektir. O göbeğimizdeki yarıktan, saydam telciklerin bulunduğu yerden çıkar.*
Sıradan insan dünyadaki şeyleri elleri, gözleri ve kulaklarıyla algılar; ama bir büyücü bunlardan başka burnu, dili ve özellikle istenci ile algılar.
İstenç, *görme *de değildir, bir güçtür.
GÖRME ise bir güç değil, bir şeyin iç yüzünü ortaya çıkaran yetenektir.
Güçlü bir istence sahip olup da *göremeyen* büyücüler olabilir.
Bir bilgi adamı, dünyayı hem duyularıyla ve istenciyle hem de görmesiyle sezebilir.
Bakın burada duyu+istenç+görme birleşerek büyük bir fark yaratıyor.
*İstenci güçlü ama göremeyen bir büyücü hayatı boyunca savaşçı gibi yaşamak zorundadır. Oysa bir görücünün, artık savaşçı gibi yaşaması gerekmez. O zaten her şeyi OLDUĞU gibi görür.*
İnsan bi kez görmeyi öğrendi mi, hiç bişey olmadan her şey olmuş sayılır. Yani yok olmuş demektir ama yine de ortadadır.
Bir savaşçı için iki önemli merhale var; Birincisi kendi *ölüm*üne dair keskin bir bilinçlilik içinde olması gerekir. İkincisi ise *yansızlık*tır. *Böylece bir savaşçı, ölümün bilinciyle ve yansızlığıyla ve kararlılığının verdiği güçle tüm eylemlerini belirli bir noktaya yönelterek yaşamını düzenler.*
Sabırlılığı öğrenen savaşçı istence yönelir.
Ve bekler savaşçı! Bir savaşçı acele etmez; çünkü istencini beklediğini bilmektedir.
Ve bir gün gelir olağan durumlarda yapılmasına olanak bulunmayan bi şey yapıverir.
*Arı yaşam sürdürenler içindir görmek.*