Konu: Yapmama ve iz sürme
tinali - 23 Mart 2010
Taisha Abelar'ın kitabında dün gönderdiğim alıntı, bir iz sürücünün kendine nasıl bakması gerektiği yolunda bir yaklaşımdı. Bu bakış açısından devamla sık sık karıştırdığımızı sandığım iki kavramı tartışmaya açmak istiyorum. Yapmama ve iz sürme. Yapmama için aynı kitapta şöyle bir açıklama yapılıyor.
"Yapmama, bize zorla verilen envarter defterinde bulunmayan herhangi bir şey anlamına gelir. Bize zorla verilen envarter defterinde bulunan herhangi bir nesneyle uğraştığımızda, yapıyoruzdur, envarter defterinin bir parçası olmayan herhangi bir şeyse, yapmamadır."
Buradan anladığım yapmama günlük yaşam alışkanlıklarında bir kırılmayı ve bunun bizde yarattığı toplumsal baskıdan çıkmayı getirir.(Bu konuda çok sıkı eğitim aldım. K.A.L de okurken, yolda simit yemek, gülmek, düğme açmak (vs) yasaktı görüldüğü takdirde çok ağır cezalara çarptırılırdık . Bu toplumsal şartlanma öyle sert gelişti ve bedenselleşti ki, yazlık yerlerde bile şort giymeye çok zor alıştım, hala bile yolda bir şey yemek hoş gelmez.)
Neyse, geri geri yürümek,sağ elle yazıyorsanız sol elle yazmak gibi. Elbette burada en temel noktalardan biri, çıkarları gerektirmedikçe yerinden kıpırdamayan günümüz insanının, çıkarlarına ters davranması, çıkar gözetmeksizin davranması , bir yapmamadır. Buradaki çıkar konusunu sadece maddi olarak değil elbet çok yönlü düşünülmeli.
Örneğin toplantıda insanların birbirine sırtını dönerek oturarak sunumu yapmak, işlerini gece karanlıkta görmek, ışık kullanmadan yemek yapmak,sofra kurmak,yazı yazmak, resim yapmak vs. Yoksa ben nazik biriyim diye kendinizi tanımlayıp şimdi kaba biri olacağım demek yapmama olmuyor sanırım. Çünkü zaten herkes zaman zaman bu olmuştur ve bu sizde olmasa bile envarter defterinizde vardır. Yağmacıların bizler kadar çeşitli ve yaratıcı olduğunu sanmıyorum. Mizah duygusundan yoksun varlıklardan ne beklenirki.
İz sürmeyi ise, daha stratejik ve kişiliğimizi oluşturduğunu sandığımız, tanımlamalarımıza ve davranışlarımıza indirdiğimiz darbeler bütünü olarak anlamaktayım.
Yeni görücülerin eski büyücülere bir katkısı olarak iz sürmeyi, gerek içerik olarak, gerekse ilkesel olarak, çok daha geniş bir alanı kapsayan ve yaşamın her anında uygulanması gereken bir dirilik ve uyanıklık durumu olarak algılamaktayım İz sürme yaşam alanını bir savaş alanı olarak görür, ancak savaşan güçler kendi güçleridir. Kendini avlayan bir avcıyla betimlediğim bir durum bu.
İz sürmeyle ilgili olarak anladığım ise , hiç olmadığınız bir durumu ya da olduğunuz durumu, hiç denemediğiniz bir amaç doğrultusunda yapmalı ve sürekli olarak kendinizi denetleyerek bu durumu sürdürmeyi başarmalıyız. Burada özellikle, zeki, sabırlı, acımasız, kibar olmanın öneminin vurgulandığını anımsıyorum.İz sürme amaçlıdır.
Bu konuda ki örnekler kişiliğimizin bütün yanlarının , bütün erkimizin kullanılması ve kendimize yönelik bütün tanımlamaların dışına çıkılmasını getirir. Örneğin özellikle toplumsal açıdan karşı olduğunuz konumlara özellikle dini çevrelere girmek konusu sanırım ilgi çekici olabilir.Eski nagualler kiliselerde yaşar gibiler:) Daha yaratıcı bir şeylerde olabilir,düşünülebilir. İçsel sessizlik yol gösterici olabilir.Tin de. Ancak iz sürmeyi sürekli ve düzenli bir eylem olarak düşünebilmeliyiz.
sevgi ve saygılarımla , hoşça kalın