Konu: Büyücülüğün Kıyısında Rüyalar: Carlos Castaneda Röportaj The Sun 1997
Büyücülüğün Kıyısında ve Rüyalar:
Carlos Castaneda ile bir karşılaşma.
Michael Brenan. The Sun'da yayınlanmıştır.
Rüya görme benim için olağanüstü bir konuydu. On üç yaşındayken, sıklıkla bilinçli rüyalar ve beden dışı deneyimlerim vardı. Tipik olarak, uyumadan hemen önce, bedenim tamamen gevşemiş olduğunda, herhangi bir uyarı olmadan kayda değer bir tetiklilik durumuna geçiyordum. Halen uyanık olmama rağmen, fiziksel bedenimi uyuşmuş ve ağırlaşmış hissediyordum. Bir şekilde o zaman bedenimi terk etmenin mümkün olduğunu biliyordum.
Sonraki üç yılın neredeyse her gecesinde, yalnızca rüya aleminin nefes kesen bir berraklık ve güzelliğinde uyanmayı göze alarak uykuya gidiyordum. Tam olarak farkındaydım, ve karşılaştığım her şey hakkında muazzam bir ilgim vardı. Bu tuhaf çevreleri hislerimle sonsuzca deneyimliyor, ve yeteneğimle manevralar yapıyordum. Fakat asla girdiğim bu dünyaların gerçek mi yoksa sadece projeksiyon mu olduklarına karar veremiyordum.
On altı yaşımda, Stephen LaBerge tarafından yönetilen öncü bir araştırmaya katıldım. La Berge, laboratuvar ekipmanları ve ayarlanmış sinyaller kullanarak, insanın fiziksel uykuda dahi farkındalık durumunda olabilme yeteneğinin olduğunu ispatlamıştır. Bu duruma “lusid rüya” adını vermiştir. Bu bilimsel onaylama bile, benim şüphelerimi gideremedi, çünkü, neden bazen aynı anda hem fiziksel bedenimi hem de “diğer” bedenimin farkında olabilmemi açıklamıyordu. Sonunda, sorularımın şu an için cevapsız kalacağına karar verdim, zaten cevapların da pek bir önemi yoktu. Bu iç dünyalarda karşılaştığım keyif, özgürlük ve neşe hisleri deneyimlerimin gerçek bir değeri idiler.
Daha sonra, bu yüksek farkındalık durumu benim her günlük yaşamıma da taşınmaya başladı, ve zenginlik ile büyüyü kafama soktu. Yaşam uyanık bir rüya olmaya başladı. Bu duygusallık geliştikçe, bana öğretilmiş olan her şeyle bir çatışma haline geldi. Beni yetiştiren rahipler, mucizeler çağının iki bin yıl önce bittiğine inandıkları gözüküyordu. Bilim her şeyin temel mekanik kanunları ile açıklanabileceğine indirgenmişti. Çağdaş toplum, emin ve kansız bir doğum, okul, iş ve ölüm tavsiye ediyor, ve yavan bir tüketim kültürünü araya serpiştiriyordu.
On yedi yaşına geldiğimde, tuhaflığın bende olduğunu düşünmeye başladım. Delikanlı güvensizlikleri ile kuşatıldım, fakat bunun üstünde, benim dünyayı algılamam akranlarımla uymuyordu. Endişelerimi dile getirme özlemi bu güzelliğin ruhunu kapladı. Korkaklık algısını telafi etmek için, çapkın bir gidişata başladım, kötü arkadaşlarla faaliyete geçtim ve içimdeki karışıklığı eyleme geçirdim. Bunu yapmakla, benim için kutsal olan her şeye ihanet ettim, ve büyük bir ıstırap yaşadım. Sonraki on beş yılda, büyük bağımlılık krizlerine katlandım, evsiz barksız, ve hapis ile akıl hastanesine tıkılmalar yaşadım. Rüyalarım beni terk etti, ve uyanık bir karabasana dönüştü. Yavaş bir intihar yaşıyordum, bu yedi sene önce New York'taki kiralık bir evde iki bağımlı ile bir iğneyi paylaştığımda sonuca ulaşan bir süreçti.
O zamandan beri, her iki junkie arkadaşım AIDS ten ölmüşlerdi. Şimdi, kendi ölümünün doruğunda otururken, içimde bir boşluk buldum. Garip bir biçimde bu boşluk içinde mutlak bir coşku ve nefis bir ümit hissi taşıyordu. Kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Yanı başımdaki ölüm kaybettiklerimi telefi edebilecek zayıf bir değişiklik şansı getirdi. Uyanık rüyalardaki dünyalarda deneyimlediğim büyük güzellik ve gizem.
Carlos Castaneda'nın arkadaşları tarafından Oakland'da bir seminere katılmam ve bir gazeteci olarak bir yazı yazmak için davet almam tam bu esnada oldu. Bu seminerin amacı, Castaneda'nın bir Yaqui kızıl derili kahini olan don Juan Matus'tan öğrendiği söylenen büyülü bir düzeni öğretmekti. Castaneda'ya göre, kadim Meksika'da kahinler rüya görme esnasında yüksek bir farkındalık durumu deneyimliyordu. Bu durumu, adına “büyülü geçişler” denen belirli bir dizi hareketlerle uyanık olduklarında tekrarlamayı öğrenmişler.
Gizliliğin koruması ile, bu düzen don Juan MMatus'un sonuncusu olduğu, yirmi sekiz büyücü sülalesi boyunca uygulanmıştır. Şimdi Castaneda ve topluluğundan birkaçı, Castaneda'nın “tensegrity” olarak adlandırdığı ve mimari bir terim olarak karşıt güçlerin dengesi anlamına gelen, kadim büyücülerin bu sanatının modern vekilleri olmaya karar verdiler.
Castaneda'yı eleştirenler tarafından öne sürülen bir diğer açıklama ise, bu düzeni ve don Juan Matus efsanesinin kendisinin yaratmış olduğudur. Onlara göre, Castaneda'nın efsanesi fetih öncesi Toltek dünyasından değil, fakat 1961 yazında, o zaman otuz yedi yaşında olan UCLA antropoloji öğrencisi kavurucu Meksika güneşi altında, doktora çalışmaları için, Sonora çölüne gitmeye cüret etmiş ve muhtemelen bu çekici büyücü hikayelerini orada uydurmuştur.
Saygın akademik, bilimsel, ve yazınsal kaynakların Castaneda için büyük övgülerine rağmen, kuşkucular kitaplarındaki kronolojik uyuşmazlıklardan, don Juan'ı halk önüne getirmeyi kabul etmemesinden ve yazarın erişilmezlik durumundan, halen şüphedeler. Sonunda, gözüküyor ki, don Juan Matus parlak bir hayalet gibi vizyonlarımıza uğraması nasip oldu, ve büyücülüğün halen var olduğu ihtimali ile kalp atışlarımız hızlandı.
Altı yıl önce, iki kadının – Florinda Donner-Grau ve Taisha Aabelar – ortaya çıkması anlaşmazlığa yeni bir boyut eklendi, don Juan ile olan kendi ilişkilerini anlattıkları, çok mükemmel, hayal gibi kitaplar yazdılar. Donner-Grau ve Abelar kendilerini Castaneda'nın grubundan olduklarını açıkladılar. Üçüncü bir grup arkadaşı, Carol Tiggs, Castaneda'nın son kitabı, Rüya Görme Sanatı'nda, Meksikada'ki bir otel odasında “birlikte rüyaya girdikleri” ile bahsedildi. Tiggs, bu dünyadan yok oldu, ve “niyetin” kanatlarına taşındı. “Sonsuzluğun Fırtınası” on yıl sonra onu bu boyuta geri getirdi, Castaneda onu Santa Monica Phoenix Kitap Evinde amaçsızca dolaşırken şaşkınlıkla fark etti. Olanak dışı dönüşü “evrenin bünyesinde yırtılan bir delik” oluşturmuştu.
Castaneda, Donner-Grau ve Abelar bu olayın imasından şaşırmışlardı.
Sonunda, Tiggs gezgin arkadaşlarını bu işte radikal bir yaklaşımı benimsemeleri için inandırdı: ilk kez don Juan'nın öğretisini halka açık olarak sunacaklar, katılımcılara da efsanevi kahinin fantastik pratiklerini ayrıntılı inceleme imkanı vereceklerdi.
Diyorlar ki, bu benzeri görülmemiş karara ulaştılar, çünkü sülalenin sonuydular ve yakında “içindeki ateşi yakacaklar ve taklayı kavranılamaza atlayarak tamamlayacaklar.” Dahası, öğretmenlerine ve velinimetlerine bir şükran borcu olarak, öğretiyi halka açacaklar, ve böylece onların kadim öğretisi yaşamaya devam edecek.
Birçok okuyucu gibi, ben de Castaneda'nın kitaplarından büyük ölçüde etkilendim ve esinlendim, özellikle (açık nedenlerden dolayı) rüyaların büyülü olanakları hakkında yazdıklarından. Aynı zamanda, tüm olay hakkında gazeteci kuşkuculuğunu da sürdürdüm. Fakat şimdi, don Juan efsanesinde şekillenmiş yaratıklar farkındalığımda hışırdayarak rüzgardaki yapraklar gibi sisin içinden ortaya çıktılar. Sorularlar, kuşkular, sezgiler ile ilgili haberlerini dinlemeye gidiyorum, ve modern toplumun ruhsuz rüyalarının aksini ispatlamak için özlem duyuyorum.
“Enerji Sürücü” olarak adlandırılan altı kadın eğitmen, Oakland Toplantı Salonundaki üç adet platformun üstünde ikişerli olarak duruyorlar. Bol kesimli rahat pantolon ile gömlekli, ve kısa saçları ile Savaşçı gibi giyinmiş, hepsi de cazip bir güçte ve atletik yapıda görünüyorlardı. Yaşları onbir ile otuz altı arasında değişiyordu, ve Avrupa ile Amerika'dan gelmişlerdi. Davranışları aynı zamanda arkadaşça ve pratikti. Burada, onlar öğretmeye, onları çevreleyen üç yüz küsur kişi ise öğrenmeye gelmişlerdi.
İki gün süre ile enerji sürücüleri, Castaneda'nın yazmış olduğu “büyü geçişleri” ile ilgili özenle hazırlanmış bir dizi hareketi örneklerle gösterdi. Hareketlerin edimlerini hatırlatan isimleri vardı: Enerji Kütlesini Çatlatmak, Enerji Kaynağına Gitmek, Enerji Çamurundan Atlamak. Yıllarca Hatha Yoga uygulamalarım vardı, ve bu iki çalışmada bazı benzerliklerin olduğunu onaylayabilirim. Birçok hareketlerin aynı zamanda aikido ve karate'yi hatırlatan savaşçı bir havası var. Fakat tensegrity dizilerinde hiçbir bilinen kaynakla özleştirilemeyen alışılmadık hareketler de var.
Katılımcılar çok çeşitli mesleklerden – fizikçi, öğretmen, mühendis, sanatçı, emekli, biyolog – ve milliyetlerden – İspanyol, İtalyan, Alman, Rus, Amerikalı, Fransız - gelmekteydiler. Hareketlerin etkinliklerine tanıklık edecek pek çok kişi ile görüştüm, ve duyduklarım şüphelerimi alt etmeye başladı.
Bir adam, geçliğinde altı yıl karate yapmış olan biri, tensegrity hareketlerini eşsiz olarak güçlü bulduğunu söyledi. “Tensegrity'de açıkça gördüğüm,” dedi bana, “ve düşündüğüm bu hareketlerin bir kişi tarafından tamamının yapılamayacağıdır. Çok fazla hareket var, çok gelişmiş ve düzenliler, ve sonuçları çok güçlü.”
Los Angeles'te yaşayan Meksika'da doğumlu Tarahumara Kızılderilisi Mario, o ve bir grup Meksika'lı ve Kızılderili arkadaşı uzun zamandır Castaneda'nın kitaplarından derlenmiş bilgiler ile uygulamalar yaptıklarını söyledi. Şimdi, bu daha geleneksel öğretme sunumunda, çabalarını artırmıştır. Mario, yaşadığı bazı rüya görme maceralarını anlattığında, benim çocukluğumdaki bilinçli rüyalarımla olan belirgin benzerlikten çarpıldım.
“Geçenlerde, uyanıkken kendimi bir rüyada buldum,” dedi Mario. “Neresi olduğundan emin olmadığım tepedeki bir ağacın altındaydım. Kardeşim Joss, ki o Oaxaca'da yaşıyor, benimle birlikte idi. Katıldığım seminerden ne öğrendiğimi sordu. Ona anlattım, ve kişisel yaşamlarımızla ilgili birtakım bilgileri anlattık birbirimize. Bu rüya esnasında tam anlamı ile uyanıktım, fakat rüyanın sonunda farkına vardım ki, Joss rüyanın sonuna doğru söylediği bir şeyi hatırlamadığımı anladım.”
“Bir hafta sonra, beni Meksika'dan çağırdı. Ben konuşmaya başlamadan, o gördüğüm rüyayı anlatmaya başladı: aynı tepe, aynı ağaç, ve aynı konuşma. Bir ürperti, ve bir korku hissettim. Sonra, rüyanın sonunda söylediğini hatırlayıp hatırlamadığımı sordu, başka bir şey söylemesine fırsat kalmadan, kulaklarımda yüksek sesli çınlamalar başladı ve unuttuğum sahne kendiliğinden bir anda zihnimde tekrarlandı. Onu bu yola soktuğumdan bana teşekkür etmişti.”
Hafta sonundaki bu seminerde Castaneda'nın her üç arkadaşından epeyi şeyler dinledik. İlk önce, Florinde Donner-Grau konuştu, ve bir kedi gibi dinleyicilere bakıp güldü. Kısa kesilmiş sarışın saçları ve zarif elmacık kemiği ile tam anlamı ile Alman bir görüntüsü vardı, ve kusursuz bir telaffuz ile konuştu, sanki her kelimesi lezzetli bir lokma gibiydi.
“Don Juan Matus dört çömezi için dört ayrı yüz'le ortaya çıkıyordu. Carlos Castaneda için azılı ve dehşetli bir varlıktı ve korkunç önemli, nadide biriydi. Taisha Abelar için, gizemli fakat son derece bilinen bir şahsiyet gibiydi. Benim için ise, dünyama beklenmedik ve davetsiz bir giriş yapan, ve birden huzursuz ve sakinleştirici biri idi. Carol Tiggs için ise, nazik, muazzam etkileme yeteneği olan babacan bir şahsiyetti.”
Büyücüler dünyasında, kadınlar evrenin dişil doğası ile yakınlıkları sayesinde yetenekli varlıklar olduğunu söylüyordu. Rahimlerini kullanarak, evrensel enerjiye ulaşabiliyor ve hayret verici dönüştürmeleri başarabiliyorlar. Fakat aynı zamanda da, kadınlar onların sosyalleşmeleri esnasında pek çok sersemletici etki ile savaşmak durumundalar. Kısaca, doğdukları andan itibaren sürtük olmaları için eğitilmekte, ve yalnızca boyun eğmez çabaları ile bu kaderden kaçabilirler.
“Soğuk kanlı bir sesle, yaşamımın devamında aptal bir sürtük olmayı isteyip istemediğimi sordu don Juan ...” dedi Donner-Grau, “Ben çok mutaassıp bir İspanyol-Alman aileden geliyorum. Kimse, özellikle bir erkek benim bulunduğum ortamda bu kelimeyi kullanmamıştı. Dehşete kapıldım ve kendimi aşağılanmış hissettim.”
Bu hadiseyi nakletmesi onu hoşnut ediyorsa da, bu noktada aşağılanmayı aştığını düşünüyorum.
Bence, ölüm için konuştuğunda, konuşmasını tanımladığı andı.
“Ölüm sizin gerçek dostunuz, ve en güvenilir danışmanınızdır. Yaşamınızın gidişatından şüpheniz varsa, uygun yön için yalnızca ölüme danışmanız gerekir. Ölün size hiçbir zaman yalan söylemez.”