1

Konu: 6- Üçüncü Dizi: Beş İlgi-Alanı Dizisi: Westwood Dizisi

Beş İlgi-Alanı Dizisi, Tensegrity uygulayıcıları için en önemli dizilerdendir. Takma adı Westwood Dizisi’dir; bu ismin takılma nedeni, toplu olarak ilk kez Los Angeles’daki California Üniversitesi’nin Pauley Salonunda öğretilmeleri, ve bu bölgenin Westwood adını taşımasıdır. Bu dizi, don Juan Matus’un eski çağ Meksika'sı şamanlarının beş ilgi-alanı olarak adlandırdığı olguları bütünleştirme girişimi olarak düşünülmüştü. O büyücülerin yaptığı her şey, beş ilgi-alanı etrafında dönüyordu: bir, sihirli geçişler; iki, kararlar merkezi, denilen, insan bedeninin enerjiye ilişkin merkezi; üç, insan farkındalığının kapsamını genişletme yöntemi olan özetleme; dört, normal algılamanın sınırlarını yıkmanın gerçek sanatı olan rüya görme; beş, insan algılamasının içsel sessizlik aşaması; o büyücülerin tüm algısal ustalıklarının başlama alanı. Beş ilgi-alanının bu dizimi, o büyücülerin çevrelerindeki dünyayı anlama biçimlerine göre çizilmiş bir düzenlemeydi.

Don Juan’ın fikrine göre o şamanların şaşırtıcı keşiflerinden biri, enerji alanlarını somut, işlevsel birimler halinde birbirine bağlayan bir bitiştirici gücün evrendeki varlığıydı. Bu gücün varlığını keşfeden büyücüler, onu enerji alanları kümelerine nüfuz edip onları birbirine yapıştıran bir titreşim, ya da bir titreştirici koşul olarak betimlediler.

Eski çağ Meksika’sı şamanlarının beş ilgi-alanının bu düzenlemesi bağlamında, sihirli geçişler, o şamanların söz ettiği titreşim durumunun işlevini yerine getirirler. O büyücüler beş ilgi-alanının şamancılığa özgü dizinini bir araya getirirlerken, enerjiyi evrendeki akışı içinde görme yeteneğini edindiklerinde gözlerinin önüne serilen enerji şekillenmesini kopya ettiler. Bağlayıcı güç, sihirli geçişlerdi. Sihirli geçişler, geri kalan dört birime nüfuz edip onları işlevsel bir bütün halinde toparlayan birimdi.

Westwood Dizisi, eski çağ Meksika’sı şamanlarının modeli izlenerek sonuçta dört gruba ayrılmış; bu gruplar onları biçimlendiren büyücülerin öngördüğü önem sıralarına göre düzenlenmiştir: bir, kararlar merkezi, iki, özetleme; üç, rüya görme; dört, içsel sessizlik

Cvp: 6- Üçüncü Dizi: Beş İlgi-Alanı Dizisi: Westwood Dizisi

Birinci Grup : Kararlar Merkezi

Eski çağlarda Meksika’da yaşamış olan şamanlar ile don Juan’ın silsilesinin tüm şamanları için en önemli konu, kararlar merkezi idi. Şamanlar uğraşlarının eylemsel sonuçlarına göre şuna inanırlar; insan bedeninde karar verme için bir nokta vardır: V noktası—boynun alt kısmında, köprücük kemiklerinin bir V harfi oluşturacak biçimde bir araya geldiği göğüs kemiğinin tepe bölgesindedir bu nokta. Burası enerjinin yoğunluğunun nerdeyse farkedilemeyecek ölçüde inceldiği bir merkezdir, ve öyle özel bir tür enerjiyi depolar ki, şamanlar onu betimlemekten âciz kalmışlardır. Bununla birlikte, bu enerjinin varlığını ve etkilerini duyumsadıklarından tümüyle emindirler. Şamanların inancına göre, bu özel enerji daima insanoğlunun yaşamının çok erken evrelerinde o merkezden dışarı itilir ve hiç geri dönemez, bu da insanoğlunu belki de tüm öbür bölgelerin toplam enerjisinden daha önemli bir şeyden yoksun bırakır: karar verme yeteneği.

Karar verme konusuna ilişkin olarak, don Juan, silsilesinin büyücülerinin yadsınamayacak kanılarını dile getiriyordu. Yüzyıllar süren gözlemleri, insanların kararlar alabilme yeteneğine sahip olmadığı, ve bu nedenden dolayı karar alma sorumluluğunu yüklenecek devasa kurumlar içeren bir toplumsal düzen yarattığı kanısına yöneltmişti onları. Bu devasa kurumlar onlar için kararlar alır, insanlar da kendileri adına alınmış olan bu kararlara uyarlar, sadece.

Boynun altındaki V noktası o şamanlar için öylesine önemli bir bölgeydi ki, elleriyle oraya çok ender olarak dokunurlardı; ve dokunulduğunda da ayinsel biçimde, daima bir başkası tarafından, ve bir nesnenin yardımıyla olurdu bu. Çok iyi cilalanmış sert tahta parçaları ya da hayvan kemikleri kullanırlardı; kemiğin yuvarlak ucundan boyundaki çukur noktanın boyutlarına uyan mükemmel dış çizgilere sahip bir nesne olarak yararlanılırdı. O kemikler ya da tahta parçalarıyla bastırarak, bu çukur bölgenin kenarlarında baskı oluştururlardı. Bu nesneler, ender olarak da olsa, kendi kendine masaj için, yani günümüzde acupressure3 (Parmaklarla belli noktalara bastırılarak yapılan masaj vb.) olarak anladığımız edim için de kullanılırdı.

“O çukur noktanın kararlar merkezi olduğunu nasıl keşfetmişler?” diye sordum bir keresinde don Juan’a.

“Bedendeki her enerji merkezi,” diye yanıtladı, “bi enerji yoğunluğu sergiler, bi tür enerji burgacı; içine bakan görücünün perspektifinden saatin aksi yönüne doğru dönüyormuş gibi görünen bi huni gibidir. Belirli bi merkezin kuvvet derecesi, o hareketin gücüne bağlıdır. Zar zor deviniyorsa, merkez tükenmiş, enerjisi önemli ölçüde azalmıştır.

“Eski çağ büyücüleri,” diye don Juan devam etti, “gören gözleriyle bedeni tararlarken, o burgaçların varlığını fark ettiler. Bu çok ilgilerini çekti—onların bi haritasını çıkardılar.”

“Bedende bu merkezlerden çok var mı, don Juan?” diye sordum.
“Yüzlerce var,” diye yanıtladı, “hatta binlerce! İnsanoğlunun fırıl fırıl dönen binlerce burgaçtan oluşmuş bi kümeden başka bi şey olmadığı söylenebilir; bazıları son derece küçük burgaçlardır bunların; diyelim iğne delikleri gibi, ama çok önemli iğne delikleri. Bunların çoğu enerji burgaçlarıdır. Enerji serbestçe içlerinden akıp geçmektedir, ya da içlerinde sıkışıktır. Yalnız altısı öyle büyüktür ki, özel ilgiyi hak eder. Bunlar yaşam ve canlılık merkezleridir. Enerji onlarda asla takılmaz, ama bazen enerji stoku öyle kıttır ki, merkez giiçbela döner.”

Don Juan, bu büyük canlılık merkezlerinin bedenin altı ayrı bölgesinde bulunduklarını açıkladı. Şamanların vermiş oldukları öneme göre sıralıyordu onları. Birincisi, karaciğer ve safrakesesi bölgesindeydi; İkincisi, pankreas ve dalak; üçüncüsü, böbrekler ve böbreküstü bezleri; dördüncüsü, bedenin ön kısmında, boynun dibindeki çukur noktadaydı. Beşincisi, dölyatağı çevresinde, ve altıncısı da, başın üzerindeydi.

Yalnız kadınlara özgü olan üçüncü merkez, don Juan’ın dediğine göre büyücülere akışkanlık izlenimi veren özel bir tür enerjiye sahipti. Bu sadece bazı kadınların sahip olduğu bir özellikti. Gereksiz etkileri engelleyen bir tür doğal filtre görevi yapıyor gibiydi.

Başın üzerinde yer alan altıncı merkez, don Juan’a göre bir anormallikten de öte bir şeydi, ve bununla ilgilenmekten kesinlikle kaçmıyordu. Onu öbürleri gibi dairesel bir enerji burgacına değil, bir sarkaç gibi, sanki bir kalbin atışını andıran ileri geri bir devinime sahip olarak tanımlıyordu.

“Neden bu merkezin enerjisi bu denli farklı, don Juan?” diye sordum ona.
“Altıncı enerji merkezi,” dedi, “tam olarak insana ait sayılmaz. Görüyorsun, biz insanoğulları kuşatma altındayız, deyim yerindeyse. O merkez, bi istilacı, görünmeyen bi yağmacı tarafından devralınmış bulunuyor. Ve bu yağmacıyı yenmenin tek yolu, öbür merkezlerin tümünü güçlendirmek.”

“Kuşatma altında olduğumuzu düşünmek biraz paranoyakça olmuyor mu, don Juan?” diye sordum.
“Eh, belki senin için öyledir, ama benim için kesinlikle değil,” diye cevap verdi. “Ben enerjiyi görüyüm, ve başın üzerindeki merkezde, enerjinin, öbür merkezlerde bulunanlardan farklı biçimde dalgalandığını görüyorum. İleri-geri bir devinimi var; çok itici, ve bi o kadar da yabancı. Aynı zamanda şunu da görüyorum: büyücülerin yabancı düzen, diye adlandırdıkları zihni alt etme yeteneğini göstermiş olan bi büyücüde, o merkezin dalgalanışı tamamıyla öbür merkezlerin dalgalanması gibi oluyor.”

Don Juan, tüm çömezlik yıllarım boyunca, altıncı merkez hakkında konuşmayı düzenli biçimde reddetmişti. Bu kez de, bana canlılık merkezlerini anlatırken, heyecanlı kurcalamalarımı bir hayli kabaca geçiştirerek, dördüncü merkez olan kararlar merkezi hakkında konuşmaya başladı.

“Dördüncü merkez,” dedi, “görücünün gözüne eşsiz bi şeffaflıkta görünen özel bi tür enerjiye sahiptir; ancak suya benzetilerek betimlenebilecek bi şey; sıvı görünecek kadar akıcı bi enerji. Bu özel enerjinin sıvısal görünümü, kararlar merkezinin kendine doğru gelen enerjiyi süzen, ve içinden yalnızca akışkan tarafını ayırıp çeken kendine özgü filtremsi niteliğinin bir işaretidir. Bu sıvısallık niteliği, bu merkezin bağdaşık ve tutarlı bi özelliğidir. Büyücüler ona sulak merkez de derler.

“Kararlar merkezindeki enerjinin dönüşü, hepsinin arasında en zayıf olanıdır,” diye devam etti. “Bu yüzden insanın bi şey için karar alabilmesi çok enderdir. Büyücüler belirli geçişleri uyguladıktan sonra bu merkezin etkin duruma geldiğini görürler; daha önce ilk adımı bile atamazken artık diledikleri kadar karar alabilirler.”

Don Juan, eski çağ Meksika’sı şamanlarının, kendi boyunlarının altındaki çukur bölgeye dokunma konusunda fobi sınırlarına varan bir çekince duydukları gerçeğini hep vurguluyordu. O noktaya herhangi bir müdahale için kabul ettikleri tek yol, sihirli geçişlerin kullanımıydı; dağılmış enerjiyi bu yöntemle oraya getirerek o merkezi güçlendiriyor, günlük yaşamın yıpratıcı etkisiyle dağılan enerji yüzünden karar alma konusunda doğan duraksamaları bu yolla ortadan kaldırıyorlardı.

“Bi insanoğlu,” dedi don Juan, “bi enerji alanları kümesi olarak algılandığında, içine enerjinin giremeyeceği, ve dışına enerjinin kaçamayacağı somut ve kapalı bi birimdir. Zaman zaman hepimizin yaşadığı enerji yitirme duyumu, enerjinin beş büyük yaşam ve canlılık merkezinden dağılıp uzağa sürülmesinden doğar. Herhangi bi enerji kazanma duyumu ise, daha önce bu merkezlerden dağılmış olan enerjinin yeniden konuşlandırdmasının sonucudur. Yani enerji, o beş yaşam ve canlılık merkezine yeniden yerleşmiş olmaktadır.”


Kararlar Merkezi İçin Sihirli Geçişler

1. Enerjiyi, Avuçlar Aşağı Dönük Olarak, Ellerin ve Kolların Arkaya-Öne Bir Hareketiyle Kararlar Merkezine Getirme

Bir yandan nefes verilirken, eller avuçları aşağıya dönük biçimde tutularak, kollar kırk beş derecelik bir açıyla öne doğru uzatılır (res. 125). Sonra soluk alınırken göğsün iki yanına, koltuk altlarına geri çekilir. Eğim açısının aynen korunması için omuzlar yukarıya kaldırılır (res. 126). Bu hareketin ikinci bölümünde kollar soluk alınırken aşağıya doğru uzatılır, ve soluk verilirken geriye çekilir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-061.jpg

2. Enerjiyi, Avuçlar Yukarıya Dönük Olarak, Ellerin ve Kolların Arkaya-Öne Bir Hareketiyle Kararlar Merkezine Getirme

Bu sihirli geçiş, bundan önceki gibidir—tamamıyla aynı yöntemle yapılır; yalnızca avuçlar yukarı doğru dönük olacaktır (res. 127). Soluk alıp vermeler de tıpkı bir önceki hareketteki gibidir. Eller ve kollar öne doğru kırk beş derecelik bir açıyla eğilirken soluk verilir; kollar geri çekilirken soluk alınır. Sonra eller ve kollar aşağı doğru indirilirken soluk alınır, ve geri çekilirken soluk verilir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-062.jpg

3. Enerjiyi, Avuçlar Aşağıya Doğru Dönük Olarak, Eller ve Kolların Dairesel Bir Hareketiyle Kararlar Merkezine Getirme

Bu sihirli geçiş, bu grubun birinci geçişi ile tümüyle aynıdır, yalnızca eller tümüyle uzatılmış konumda iken eller ve kollarla dışarıya doğru, ve göğüs kafesinden yaklaşık on beş santimetre uzaklığa kadar açılan iki tam daire çizilir. Eller daireleri tamamladığında (res. 128), kollar göğüs kafesinin iki yanında koltuk altlarına doğru çekilir.

Bu sihirli geçiş iki bölümden oluşur. Birincisinde daireler çizilirken soluk verilir, ve kollar geriye çekilirken alınır. İkincisinde eller ve kollar daireleri çizerken soluk alınır, kollar geri çekilirken verilir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-063.jpg

4. Enerjiyi, Avuçlar Yukarıya Doğru Dönük Olarak, Eller ve Kolların Dairesel Bir Hareketiyle Kararlar Merkezine Getirme

Bu sihirli geçiş tümüyle bir önceki gibidir; aynı soluk alıp vermeleri içerir, ama eller ve kollar iki daireyi çizerken avuçlar yukarıya doğru dönüktür (res. 129).

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-064.jpg

5. Enerjiyi, Bedenin Orta Bölümünden Kararlar Merkezine Getirme

Kollar dirseklerden bükülü ve yukarıda, omuzların hizasındadır. Parmaklar gevşek biçimde, V noktasına yönelik olarak ama oraya değdirilmeden tutulur (res. 130). Kollar bir tahterevalli gibi sağdan sola ve soldan sağa hareket ettirilir. Bu hareket omuzlar ya da kalçalar oynatılarak değil, beli sağa, sola, tekrar sağa, vb. şeklinde devindiren mide kaslarının kasılmasıyla gerçekleştirilir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-065.jpg

6. Enerjiyi, Kürek Kemikleri Bölgesinden Kararlar Merkezine Getirme

Bir önceki hareketteki gibi kollar bükülüdür, ama dirsekler iyice öne doğru çekilecek şekilde omuzlar yuvarlanmıştır. Sol el sağ elin üzerindedir. Parmaklar gevşek olarak, ve değmeksizin V noktasına doğru yönelik biçimde, ileriye doğru çıkarılan çene, sol elin baş ve işaretparmakları arasındaki çukur bölge üzerindedir (res. 131). Bükülü dirsekler öne doğru itilerek, kürek kemikleri birer birer azami şekilde gerilir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-066.jpg

7. Enerjiyi, Bükülü Bilekle Kararlar Merkezi Çevresinde Karıştırma

Her iki el boynun altındaki V noktasına getirilerek, değdirilmeden tutulur. Eller hafifçe kıvrılmış, parmaklar kararlar merkezi ne doğru yöneliktir. Sonra önce sol, sonra sağ olmak üzere, eller bölge çevresinde sanki sıvı bir maddeyi karıştırıyormuş gibi ya da her elin bir dizi yumuşak devinimiyle V noktasına hava yelpazeliyormuş gibi hareket ettirilmeye başlanır; bu hareketler tüm kolu yana doğru uzatarak, sonra da V noktasının önündeki bölgeye geri çekerek gerçekleştirilir (res. 132). Bundan sonra, el keskin biçimde içe dönük ve elin arkası bir darbe yüzeyi olarak kullanılıp, sol kol V noktasının önünde dışarı savrulur (res. 133). Sağ kol da aynı hareketi yapar. Bu yöntemle V noktasının önündeki bölgeye bir dizi güçlü darbe yapılmış olur.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-067.jpg

8. Enerjiyi, Bedenin Önündeki İki Canlılık Merkezinden Kararlar Merkezine Aktarma

Her iki el bedenden beş-altı santimetre uzakta tutularak, pankreas ve dalak bölgesine getirilir. Sol el, ayası yukarıya dönük olarak, ayası aşağıya dönük olan sağ elin beş-altı santimetre altındadır. Sol önkol doksan derece açı yapacak şekilde dosdoğru öne uzatılmış durumdadır. Sağ önkol da doksan derecelik açıdadır, ancak parmak uçları sola bakacak şekilde bedene yakın tutulmuştur (res. 134). Sol el, pankreas ve dalak bölgesi üzerinde, yaklaşık otuz santimetrelik çapta ve içeri doğru olmak üzere iki daire çizer. İkinci daireyi tamamladığı anda, sağ el öne fırlar, ve kenarı ile karaciğer ve safrakesesinin önündeki bölgede bir kol boyu mesafede bir darbe yapar (res. 135).

Tamamıyla aynı hareketler bedenin öbür yanında, ellerin konumu tersine çevrilerek uygulanır; bu kez karaciğer ve safrakesesi bölgesine getirilirler; sağ el daire çizerken, sol el pankreas ve dalağın önündeki bölgeye bir kol boyu mesafede öne doğru darbe yapar.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-068.jpg

9. Enerjiyi, Dizlerden Kararlar Merkezine Getirme

Sol el ve kol V noktasının önünde, biraz sol tarafa doğru yaklaşık otuz santimetre çapında iki daire çizer (res. 136).

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-069.jpg

Elin ayası aşağıya doğru dönüktür. Daire çizilince önkol omuz hizasına kaldırılır—el, sanki bir kırbaç tutar gibi, bileğin bir hareketiyle V noktasının hizasında, çaprazlama olarak sağ tarafa ve yüzden uzağa doğru bir darbe yapar (res. 137).
Sonra derin bir soluk alınır; ellerle kollar, avuçlar yukarıya dönük biçimde, dizlerin tepelerine erişene dek aşağıya doğru kayarken soluk verilir. Orada derin bir soluk alınır, ve kollar kaldırılır; önce sol kol, sonra da onun üzerinden geçirilen sağ kol, parmaklar enseye gelecek şekilde başın arkasına getirilirler. Soluk tutulur, ve gövde sırayla üç kez tahterevalli hareketiyle devinir; önce sol omuz iner, sonra sağ, vb. (res. 138). Sonra soluk verilirken kollar ve eller tekrar geriye, dizlerin üstüne indirilir; avuç içleri gene yukarı dönüktür.
Derin bir soluk alınır, sonra soluk verilirken eller dizlerden V noktası hizasına kaldırılır, parmak uçları ona yönelik olarak ama değdirilmeden tutulur (res. 139). Eller bir kez daha nefes verme esnasında dizlere getirilir. Son bir derin nefes alınır—eller gözlerin hizasına kaldırılır, sonra nefes verilirken yanlara indirilir.
Bundan sonraki üç sihirli geçiş, don Juan’a göre, ışıltılı kürenin ön yüzünde yıllardır birikmiş, ve sadece kararlar merkezine ait olan enerjiyi arkaya, sonra da ışıltılı kürenin arkasından önüne aktarır. Dediğine göre, arkaya-öne aktarılan enerji V noktasının içinden geçer, ve burası sadece uygun olan enerjiyi kullanıp gerisini atan bir filtre işlevi görür. V noktasının bu seçici işleminden ötürü, bu üç sihirli geçişi mümkün olduğu kadar çok sayıda uygulamanın gerekli olduğunu don Juan özel likle vurgulamaktaydı.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-070.jpg


10. Enerjinin İki Darbe ile Önden Arkaya ve Arkadan Öne Kararlar Merkezinin İçinden Geçmesi

Derin bir soluk alınır. Sonra yavaşça verilirken sol kol karındaki güneş sinirağı bölgesi hizasında dışarıya doğru uzatılır; elin ayası yukarıya dönük, el ayası dümdüz, parmaklar bitişiktir. Sonra el yumruk yapılır. Kol kalça hizasından geriye doğru, elin tersiyle bir darbe yapar (res. 140). El açılırken nefes verme sona erer.
Derin bir soluk daha alınır. Yavaşça soluk verilirken, hâlâ bedenin arkasında bulunan, ve açık durumdaki elin ayasıyla, sanki katı, yuvarlak bir nesneye vuruluyormuş gibi on kez hafifçe darbe indirilir. Sonra el yumruk yapılıp, kol bir salıncak hareketiyle öne doğru getirilerek V noktasının önünde, ona bir kol boyu uzaklıktaki bölgeye bir darbe vurulur (res. 141). El sanki içindeki bir şeyi bırakıyormuş gibi açılır. Kol aşağı iner, arkaya döner, sonra başın üzerinden aşıp elin ayası aşağıya dönük olmak üzere V noktasının önüne gelir—sanki biraz önce bırakmış olduğu şeyi kırıyoımuş gibi bir darbe indirir. Nefes verme orada sona erer (res. 142). Aynı hareketler sağ kolla tekrar edilir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-071.jpg

11. Enerjiyi, Kolun Bir Çengeli ile Önden Arkaya ve Arkadan Öne Aktarma

Derin bir soluk alınır. Sonra ağır ağır verilirken, sol kol el ayası yukarıya dönük biçimde ileriye doğru devinir. El hemen yumruk yapılır. Yumruk, elin arkası yukarıya dönüp omuz üzerinden arkaya darbe indirecek şekilde kendi çevresinde döndürülür. Yumruğun içi yukarıya bakar durumdadır. El açılır, aşağıya doğru bakacak şekilde çevrilerek, soluk verme sona erer.

Yeni bir derin nefes alınır. Sonra yavaş bir nefes verme başlar; bu arada el aşağıya doğru bakacak biçimde çengel yapılarak, katı bir maddeyi bir top haline getiriyormuşçasına üç kez kepçeleme hareketi yapar (res. 143). El ile önkolun hafif ve çabuk bir hareketiyle, top yukarıya, baş hizasına fırlatılır (res. 144), sonra tekrar bilekten bir kanca şeklinde bükülmüş olan el ile hızla kapılır (res. 145). Kol önce öne, sonra sağ omzun hizasına getirilerek, bilek ile elin arkası ile V noktasının tam önünde, ve ona bir kol boyu mesafede ileriye doğru bir darbe yapılır (res. 146). Sonra el, tuttuğu şeyi bırakacakmış gibi açı lir, kol aşağıya ve arkaya doğru, başın üzerinden, düzleştirilmiş el ayası ile çok güçlü bir darbe yapar. Bu darbenin şiddetiyle beden sarsılırken soluk verme sona erer. Aynı hareketler öbür kolla tekrar edilir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-072.jpg

12. Enerjiyi, Üç Darbe ile Önden Arkaya, ve Arkadan Öne Aktarma

Derin bir soluk alınır. Ağır ağır soluk verilirken, sol el açık, ve ayası yukarıya dönük biçimde ileriye doğru bir darbe yapar. El hızla yumruk yapılır, ve kol sanki geriye doğru bir dirsek darbesi yapıyormuş gibi arkaya doğru gider. Sonra yan tarafa, sağa doğru bir yumruk atar, ve bedeni önkolla oğuşturur (res. 147). Dirsek sanki gene arkaya bir darbe yapıyormuş gibi geriye çekilir. Kol uzatılır, sol yana ve arkaya doğru açılır—yumruk yapılmış elin arkasıyla dördüncü bir darbe yapılır. El açılırken soluk verme sona erer (res. 148).

Tekrar derin bir soluk alınır. Yavaş bir soluk verme sürer ken, aşağıya doğru bir çengel biçiminde kıvrılmış olan el önce üç kez kepçeleme hareketi yaparak devinir. Sonra da sanki katı bir maddeyi kavrıyormuş gibi bir kapma hareketi yapar (res. 149). El öne doğru savrularak kararlar merkezinin hizasına kadar çıkar. Sağ omza doğru yoluna devam eder; bu arada önkol yukarıya doğru bir halka çizer—V noktasının önünde, ona bir kol boyu uzaklıkta bir yumruk arkası darbesi yapar (res. 150). El, tutmakta olduğu bir şeyi bırakıyormuş gibi açılır. Sonra aşağı iner, bedenin arkasına geçer ve ayası aşağı dönük olarak, bırakmış olduğu şeyi açık elle güçlü bir darbe yaparak ezer. Ağır soluk verme orada sona erdirilir (res. 151). Aynı hareketler sağ kolla tekrar edilir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-073.jpg

Cvp: 6- Üçüncü Dizi: Beş İlgi-Alanı Dizisi: Westwood Dizisi

İkinci Grup : Özetleme

Özetleme, don Juan’ın öğrencilerine öğretisine göre, eski çağ Meksika’sı büyücülerince keşfedilen, sonraları da her şaman uygulayıcı tarafından kullanılmakta olan, yaşamlarının tüm deneyimlerini gözden geçirmeyi, ve yeniden yaşamayı içeren bir teknikti ve iki deneyüstü amaca yönelikti: bir, farkındalığın ölüm anında terk edilmesini talep eden bir evrensel şifreyi tamamlamaya ilişkin soyut hedef; ve iki algısal akışkanlık edinmeye ilişkin son derece yararcı hedef.

Birinci hedefi biçimlendirmenin, o büyücülerin enerjiyi evrendeki akışı içinde doğrudan görme yetenekleri aracılığıyla yaptıkları gözlemlerin sonucu gerçekleştiğini söylüyordu. Evrende devasa bir gücün var olduğunu görmüşlerdi: Kartal; ya da farkındalığın karanlık denizi adını verdikleri muazzam bir enerji alanları kümesi idi bu. Virüslerden insanoğluna kadar, tüm yaşayan varlıklara bu farkındalığı sunan gücün, farkındalığın karanlık denizi olduğunu gözlemlemişlerdi. Yeni doğan bir varlığa farkındalığı onun sunduğuna; ve iadesini talep ettiği ana dek, o varlığın, yaşam deneyimleri aracılığıyla bu farkındalığı çoğaltıp zenginleştirdiğine inanıyorlardı.

O büyücülerin anlayışına göre, tüm yaşayan varlıklar, kendilerine ödünç verilen farkındalığı iade etmeye zorlandıkları için ölürler. Büyücüler çağlar boyunca anlamışlardır ki, çağdaş insanın bizim doğrusal düşünme yöntemimiz olarak adlandırdığı özelliğimizle böyle bir olguyu açıklamanın hiç yolu yoktur; çünkü bu yöntem farkındalığın neden ve nasıl ödünç verilip de sonra geri alındığına dair bir neden-sonuç ilişkisi uslamlamasına yer bırakmaz. Eski çağ Meksika’sı büyücüleri bunu evrenin enerji bağlamındaki bir gerçeği olarak görüyorlardı; neden-sonuç ilişkisi yönünden, ya da önsel bir amaca dayanılarak açıklanabilecek bir gerçek değildi bu.

Don Juan’ın silsilesine ait büyücülerin inanışına göre özetlemenin anlamı, farkındalığın karanlık denizine peşinde olduğu şeyi vermekti: yaşam deneyimlerini. Bununla birlikte, yaşam deneyimlerini yaşam güçlerinden ayırabilmelerine izin verecek ölçüde bir denetimi de özetleme aracılığıyla kazanabileceklerine inanıyorlardı. Onlara göre bu ikisi ayrılamayacak derecede iç içe geçmiş değildiler; sadece koşullara bağlı olarak bir araya gelmiş bulunuyorlardı.

O büyücülerin iddiası, farkındalığın karanlık denizinin insanoğlunun yaşamını almak istemediği; onun talebinin sadece yaşam deneyimleri olduğu idi. İnsanlardaki disiplin eksikliği, insanların iki gücü birbirinden ayırmalarını engelliyordu ve sonunda yaşamlarını yitiriyorlardı; yani yaşam deneyimlerine ait gücü yitiriyorlardı yalnızca. O büyücüler, özetlemeyi, farkındalığın karanlık denizine yaşamlarının yerini tutacak bir şey verebilmeleri için bir yöntem olarak görüyorlardı. Yeniden üzerlerinden geçerek yaşam deneyimlerini terk ediyorlar, ama yaşam güçlerini alıkoyuyorlardı.

Batı dünyasının tek yönlü kavramları açısından bakıldığında, büyücülerin algısal iddiaları hiçbir anlam taşımıyor. Batı uygarlığı, Yeni Dünya şamanları ile beş yüz yıldır ilişkidedir; bu şamanların ifadelerini temel alan ciddi bir felsefi çalışma konusunda bilim adamları hiçbir gerçek girişimde bulunmamıştır. Örneğin özetleme, batı dünyasının bir üyesine, psikolojik yöntemler içinde psikanalize uygun olan, bir tür kendi kendine yardım tekniği olarak görünebilir. Hiçbir şey gerçeğe bundan daha uzak olamaz.

Don Juan Matus’a göre, insan daima hükmen mağluptur. Büyücülüğün önermeleri açısından, batılı insanın, farkındalığını arttırma konusunda çok büyük bir fırsatı kaçırmakta olduğuna ve batılının evren, yaşam ve farkındalık ile olan bağlarını kurarken tutmuş olduğu yolun, çok çeşitli seçeneklerden yalnızca biri olduğuna inanıyordu.

Özetlemenin şaman uygulayıcılar için anlamı, kavranamayacak bir güce—farkındalığın karanlık denizine—tam da görünüşte peşinde olduğu şeyi vermektir: yaşam deneyimlerini; ya da işte o yaşam deneyimleri sonucunda çoğalttıkları farkındalığı. Bana bu olguları standart mantıkla açıklaması mümkün olmadığı için, don Juan, büyücülerin amaç edinebileceği tek şeyin, nasıl yapıldığını bilmeseler de, yaşam güçlerini alıkoyma ustalığını göstermek olduğunu söylüyordu. Bu başarıyı elde eden binlerce büyücü olduğunu da söylemişti. Farkındalığın karanlık denizine yaşam deneyimlerinin gücünü verdikten sonra yaşam güçlerini korumuşlardı. Don Juan’a göre bunun anlamı, o büyücülerin bizim anladığımız manada ölmedikleri, ama ölümün sınırlarını aştıkları idi; yaşam güçlerini alıkoyarak, nihai bir algı yolculuğuna girişmek üzere dünya yüzünden kayboluyorlardı. Don Juan’ın silsilesindeki şamanların inancına göre, ölüm bu yöntemle gerçekleştiğinde tüm varlığımız enerjiye dönüşüyordu; bireyselliğimizin işaretini koruyan özel bir tür erkeydi bu. Don Juan bunu mecazi anlamda açıklamaya çalıştı; bizim ayrı uluslardan oluştuğumuzu söyledi: akciğerler ulusu, kalp ulusu, mide ulusu, böbrekler ulusu, vb. Bütün bu uluslar bazen birbirlerinden bağımsız çalışmalarına karşın ölüm anında tek bir varlık halinde birleşir. Don Juan’ın silsilesindeki büyücüler bu duruma mutlak özgürlük adını veriyordu. Onlar için ölüm bir birleştiricidir; yoksa sıradan insan için olduğu gibi bir imha edici değil.

“Bu ölümsüzlük mü, don Juan?” diye sordum.
“Hiçbi şekilde ölümsüzlük değil,” diye yanıtladı. “Bu sadece bi evrimsel sürece giriş; ve bu evrim insanın emrindeki tek ortam kullanılarak yapılıyor: farkındalık. Benim silsilemin büyücüleri insanın biyolojik olarak daha fazla evrimleşemeyeceğine inanıyorlardı; bu yüzden, insanın farkındalığının evrim için var olan tek ortam olduğunu düşündüler. Ölüm anında, büyücüler ölüm tarafından yok edilmez; bunun yerine organik olmayan varlıklara dönüşürler: farkındalığı olan, ama organizmaya sahip olmayan varlıklara. Organik olmayan bi varlığa dönüşmek onlar için evrimdi, ve onlara yeni, betimlenemeyecek bi tür farkındalık verilmesi anlamına geliyordu; gerçekten milyonlarca yıl sürecek bi farkındalıktı bu, ama o da sonunda bi gün iade edilecekti vericisine: farkındalığın karanlık denizine.”

Don Juan’ın silsilesindeki şamanların en önemli buluşlarından biri, evrendeki başka her şey gibi, dünyamızın birbirinin karşıtı, ama aynı zamanda tamamlayıcısı olan iki gücün birleşimi olduğuydu. Bu güçlerden biri, büyücülerin organik varlıkların dünyası dedikleri, bildiğimiz dünyadır. Öteki gücü ise, organik olmayan varlıkların dünyası, diye adlandırmışlardı.

Don Juan, “Organik olmayan varlıkların dünyasında,” dedi, “farkındalığa sahip, ama organizması olmayan varlıklar yaşar. Onlarda enerji alanlarından oluşan kümelerdir, tıpkı bizim gibi. Bi görücünün gözüne, insanoğlu gibi ışıltılı değil, oldukça donuk görünürler. Yuvarlak olmayan; uzun, muma benzeyen enerji biçimlenmeleridir. Aslında tıpkı bizler gibi, birleşikliğe ve sınırlara sahip enerji alanları kümeleridirler. Bizim enerji alanlarımızı bi arada tutan birleştirici gücün aynısı onları da bi arada tutar.”

“Bu organik olmayan dünya nerede, don Juan?” diye sordum.
“O bizim ikiz dünyamız,” diye cevap verdi. Bizim dünyamızla aynı zamanı ve mekânı işgal ediyor; ama bizim dünyamızın farkındalık türü, organik olmayan dünyaya ait farkındalığın türünden öylesine farklı ki, onlar bizimkinin farkında olsalar bile, biz organik olmayan varlıkların mevcudiyetini asla fark etmiyoruz.”

“Bu organik olmayan varlıklar evrimleşmiş insanoğulları mı?” diye sordum.
“Kesinlikle değil!” diye bağırdı. “İkiz dünyamızın bu varlıkları baştan beri, yani yaradılıştan organik olmayan varlıklardır; tıpkı bizim yaradılıştan organik olduğumuz gibi. Onlar da bizim gibi varlıklardır; farkındalığı evrim geçirebilen türden— bunun nasıl olduğuna ilişkin doğrudan bilgim yoksa da, kuşkusuz geçirirler. Bununla birlikte benim bildiğim bi şey var ki, o da, farkındalığı evrim geçirmiş bi insanoğlu parlak, ışık saçan, yuvarlak, özel bi tür organik olmayan varlığa dönüşür.”

Don Juan bana bu evrim süreci ile ilgili bir dizi betimleme yapmıştı, ama ben bunları hep şiirsel mecazlar olarak almıştım. En fazla hoşlandığım, mutlak özgürlüktü. Mutlak özgürlüğe ulaşan bir insanı, olabilecek en cesur, en yaratıcı varlık olarak hayal ediyordum. Don Juan hiç de hayal kurmuş olmadığımı söyledi; mutlak özgürlüğe ulaşmak için, insanın sahip olduğu, ama kullanmayı asla akıl etmediği yüce yanını işe koşması gerekiyordu.

Don Juan, özetlemenin ikinci ve yararcı hedefini akışkanlık edinme olarak tanımlıyordu. Bunun dayandığı temel, büyücülüğün en ele avuca sığmaz konularından biriyle ilgiliydi: birleşim noktası; büyücülerin insanı bir enerji alanları kümesi olarak gördüklerinde algılanabilen, tenis topu büyüklüğünde, yoğun bir ışıltı noktası.

Don Juan gibi büyücüler, evrende serbest dolaşan ışık lifçikleri biçimindeki trilyonlarca enerji alanının, birleşim noktasında bir araya geldiğini ve onun içinden geçtiğini görürler. Birleşim noktasına sahip olduğu parlaklığı veren, lifçiklerin birlikteki bu akışıdır. Bir insanın bu trilyonlarca enerji lifçiğini duyusal veriye dönüştürerek algılamasını birleşim noktası sağlar. Sonra bu veri gene birleşim noktası tarafından günlük yaşamın dünyasına göre, yani insan toplumsallığına ve insan potansiyeline uygun olarak yorumlanır.

Özetleme, yaşamış olduğumuz deneyimlerin tümünü ya da yaklaşık olarak tümünü yeniden yaşamak ve bunu yaparken birleşim noktasını, özetlenen olayın geçtiği zamandaki konumunu alması için belleğin gücüyle ilerletip, çok hafifçe ya da büyük ölçüde yerini değiştirmektir. Geçmişteki konumlarla o andaki konumu arasındaki bu ileri-geri gidiş geliş edimi, şaman uygulayıcılara, sonsuzluğun içine yolculuklarındaki olağandışı olasılıklara karşı koyabilmeleri için gerekli akışkanlığı verir. Tensegrity uygulayıcılarına da, özetleme, alışılmış bilişlerine hiçbir şekilde uymayan olasılıklara dayanmaları için gerekli akışkanlığı sağlar.

Eski çağlarda özetlemenin kurallara uygun yapılma yöntemi, uygulayıcıların tanıdıkları her insanı ve o insanların içinde yer almış olduğu her olayı anımsamalarından geçiyordu. Çağdaş insanın örneği olan benim olayımda, don Juan’ın önerisi, anımsatıcı bir araç olarak, yaşamımda tanıdığım her insanın yazılı bir listesini yapmamdı. Listeyi tamamladığımda, bana onu kullanmayı öğretti. Günümüzden geriye doğru, ilk deneyimimin yaşandığı zamana gidecek, listemdeki ilk insanla olan son etkileşimimi belleğimde kuracaktım. Bu edim, özetlenen olayın düzenlenmesi olarak adlandırılmaktadır.

İnsanın anımsama yeteneğini bilemek için en küçük noktaların ayrıntılı şekilde hatırlanması zorunludur. Bu anımsama, örneğin olayın geçtiği yerin çevresi gibi, konuyla ilgili tüm fiziksel ayrıntıların hatırlanmasını gerektirir. Olayın düzenlenmesi bittiğinde, insanın kendisi sanki gerçekten oraya gidiyormuş gibi o yerin içine girmeli ve doğrudan konuyla ilgili her fiziksel biçimlenmeye özel bir dikkat sarfetmelidir. Eğer etkileşim, örneğin bir büroda olmuşsa, anımsanacak şeylerin arasında zemin kaplaması, kapılar, duvarlar, resimler, pencereler, masalar, masaların üzerindeki nesneler, bunlar gibi bir bakışta gözlemlenip sonra unutulacak olan her şey vardır.

Kurallı bir işlem olarak özetleme, henüz olmuş olayların üzerinden tekrar geçilmesi ile başlamalıdır. Bu yöntemle, kıdem açısından yeni olan olaylar öncelik kazanır. Henüz olmuş bir şeyi insan eksiksiz biçimde anımsar. Büyücülerin daima güvendikleri gerçek, insanoğlunun farkında olmadan ayrıntılı bilgi depolama yetisine sahip olması ve farkındalığın karanlık denizinin peşinde olduğu şeyin de bu ayrıntı olmasıdır.

Bir olayın gerçek özetlenmesi şu biçimde olur: kişi derin bir soluk alır, başını sağdan ya da soldan başlayarak bir yandan öbür yana yavaşça, hafifçe, adeta yelpazeliyormuş gibi sallar. Ulaşılabilen her ayrıntı anımsanırken, başın sallanması gerektiği kadar sürdürülür. Don Juan’ın söylediğine göre, büyücülerin bu edimi tanımlaması şöyleydi; kişi, anımsadığı olaya ilişkin yaşamış olduğu tüm duyguları soluğuyla birlikte içine çeker, içinde kalmış tüm istenmeyen ruh durumlarını ve konu dışı duyguları soluğu ile birlikte dışarı verir.

Büyücüler, özetlemenin gizeminin soluk alıp verme ediminde yattığına inanırlar. Soluk almanın işlevi yaşamı sürdürme olduğuna göre, büyücüler onun aracılığıyla insanın aynı zamanda farkındalığın karanlık denizine kendi yaşam deneyimlerinin tam bir kopyasını da teslim edebileceğinden emindirler. Don Juan’ı bu fikrin ussal bir açıklamasını yapması için zorladığımda, bana özetleme gibi şeylerin açıklanamayacağını, yalnızca yaşanabileceğini söyledi. Dediğine göre insan, özgürlüğe, yapma ediminde kavuşabilirdi ancak; açıklamalar yapmaya çalışmak enerjimizi sonuçsuz çabalarla boşa harcamak olurdu. Çağrısı, bilgisine ilişkin her şey ile uyum içindeydi: harekete geçme çağrısıydı bu.

İsim listesi, özetlemede belleği inanılmaz bir yolculuğa sürükleyecek anımsatıcı bir araç olarak kullanılır. Bu hususta büyücülerin kanısı, yeni yaşanmış olan olayların anımsanmasının, daha gerilerde kalanların da aynı netlik ve yakınlıkla hatırlanmasına zemin hazırladığı yönündedir. Bu yöntemle deneyimleri anımsamak, onları yeniden yaşamak, ve canlılık merkezlerimizden uzağa dağılmış olan enerjiyi harekete geçirip yerine geri döndürebilecek yetiyi taşıyan olağanüstü bir itme gücünü bu anımsama işleminden çıkarmak demektir. Özetlemenin sağladığı bu enerjinin yeniden konuşlandırılmasını, büyücüler, farkındalığın karanlık denizine istediği şeyi verdikten sonra akışkanlık kazanmak olarak tanımlarlar.

Daha dünyasal açıdan bakarsak, özetleme uygulayıcılara yaşamlarındaki tekrarları gözden geçirme yeteneği verir. Özetleme, hepimizin, nihai olarak hiçbir anlamı olmayan güçlerin— ilk bakışta akla yakın görünseler bile; örneğin karşı cinsle ilişkiler gibi—elinde olduğumuza hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın ikna olmamızı sağlar. Bazı insanlar için karşı cinsle ilişkiler tüm bir ömür boyunca peşinden koşulan tek şeydir. İleri yaşlardaki insanlardan hayattaki tek ideallerinin mükemmel bir eş bulmak olduğunu, tüm emellerinin aşkla dolu belki tek bir yıl geçirebilmek olduğunu kulaklarımla duymuşumdur.

Don Juan, bütün ateşli itirazlarıma karşı koyarak, sorunun aslında hepimizin gerçekte birisini sevmeyi değil, sevilmeyi istememizde olduğunu söylerdi. Bu aşk takıntısı, yüzeysel değeri açısından bizim için dünyadaki en doğal şeydi, ona göre. Yetmiş beş yaşındaki bir erkek ya da kadından, hâlâ mükemmel bir eş arayışı içinde olduğunu duymak, idealist, romantik, güzel bir şey gibi görünebilir. Ama bu saplantıyı tüm bir ömrün sayısız yinelemeleri bağlamında incelemek, onun gerçek niteliğini göz önüne serer; tuhaf, gülünç bir şeydir bu.

Don Juan’ın savına göre, herhangi bir davranışa ilişkin değişiklik yapılacaksa bunun özetleme yoluyla yapılması gerekiyordu, çünkü bu yöntem insanı normal koşullarda farkında bile olmadığı, doğal karşıladığı, toplumsallaşmanın kendiliğinden işleyen ve sözü edilmeyen taleplerinden kurtararak farkındalığını arttırabilecek tek araçtı.

Özetleme edimi aslında ömür boyu süren bir uğraştır. Özellikle binlerce kişiyle tanışmış ve etkileşimde bulunmuş olanlar için insanların listesini bitirebilmek yıllar alır. Bu liste kişisel olmayan ve içinde insanların yer almadığı, ama özetlenen kişi ile bir şekilde ilintili olduğu için incelenmesi gerekli olayların anılarıyla daha da genişler.

Don Juan, eski çağ Meksika’sı şamanlarmın özetleme esnasında hırsla peşine düştükleri şeyin aslında etkileşimin anısı olduğunu ileri sürüyordu; zira etkileşimin içinde toplumsallaşmanın derin etkileri yatmaktaydı ve onların bulabildikleri her yöntemle üstesinden gelmeye uğraştıkları da buydu.


Özetleme İçin Sihirli Geçişler

Özetleme, don Juan’ın enerji bedeni, diye adlandırdığı şeyi etkiler. Onun enerji bedeni açıklaması şuydu: insan bedeni doğrudan enerji olarak görüldüğünde onu oluşturan enerji alanlarının izdüşümü olan küme. Ona göre, büyücülerin örneğinde fiziksel beden ve enerji bedeni tek bir birimdir. Özetleme ile ilgili sihirli geçişler, enerji bedenini fiziksel bedene getirir ki, bu da bilinmeyene yolculuk için şarttır.

13. Enerji Bedeninin Gövdesini Şekillendirme

Don Juan, enerji bedeninin gövdesinin, ellerin avuçları ile yapılan üç darbe ile şekillendirildiğini söylüyordu. Eller avuç içleri ileriye bakacak biçimde kulakların hizasında tutulur; o konumdan öne, omuz hizasına doğru, sanki çok gelişmiş bir vücudun omuzlarına vuruyormuş gibi darbe yapar. Sonra kulak çevresindeki ilk konumuna getirilen eller, avuçlar aşağıya dönük şekilde, imgesel vücudun gövdesinin ortasına, göğüs hizasına bir darbe yapar. İlk darbe ilki kadar geniş değildir—üçüncü darbe çok daha dar tutulur; çünkü bu kez üçgen gövdenin bel bölgesi darbelenmektedir (res. 152).

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-074.jpg

14. Enerji Bedenini Şamarlama

Sol ve sağ eller başın üzerinden aşağıya indirilir. Her iki elin avuçları, enerji bedeninin kolları, önkolları ve ellerinin yerini saptayan bir enerji akımı yaratıp aşağı doğru taşır. Sol el, enerji bedeninin sol kolunu darbelemek üzere bedenin yanına vurur (res. 153), sonra sağ el de aynısını yapar: enerji bedeninin sağ elini darbelemek üzere bedenin yanma vurur.

Bu sihirli geçiş, enerji bedeninin kol ve önkollarının, özellikle de ellerinin yerini saptar.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-075.jpg

15. Enerji Bedenini Yanlara Doğru Yayma

Bilekler X şeklinde çaprazlanarak bedenin önünde, ona değdi değecek biçimde tutulur. Karın boşluğu hizasında, önkola doksan derecelik bir açı yapacak şekilde geriye bükülmüşlerdir. (res. 154). O konumdan eller uyum içinde yanlara doğru açılır; bu yavaş bir şekilde, sanki muazzam bir dirençle karşı karşıyaymış gibi yapılır (res. 155). Kollar azami açıklığa ulaştıklarında, avuçlar önkollara doksan derecelik açıyla dönük olarak, ve iki yandan bedenin ortasına katı bir maddeyi itiyormuş gibi bir duyum yaratacak şekilde tekrar merkeze getirilir. Sol el sağ elin üzerinden geçerek, yanlara doğru yeni bir darbe için hazırlanırlar.

Fiziksel beden, enerji alanları kümesi olarak kesinlikle belirlenmiş sınırlar taşırken, enerji bedeninin bu özelliği yoktur. Enerjiyi yanlara doğru yaymak, enerji bedenine yoksun olduğu belirlenmiş sınırları sağlar.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-076.jpg

16. Enerji Bedeninin Merkezini Saptama

Önkollar dik konumda göğüs hizasında, dirsekler bedene yakın ve gövde eninin açıklığındadır. Bilekler önkolları oynatmadan, önce yavaşça arkaya, sonra büyük bir güçle öne doğru bükülür (res. 156).

Bir enerji alanları kümesi olarak insan bedeni yalnız kesinlikle belirlenmiş sınırlar taşımakla kalmaz, aynı zamanda şamalıların insan bandı, diye tanımladığı, insanın en aşina olduğu enerji alanlarından oluşan yoğun bir ışıltı merkezine de sahiptir. Şamalıların düşüncesine göre, insanın enerji bağlamındaki olanaklarının tümünü oluşturan ışıltılı kürenin içinde, insanoğlunun tam farkında olmadığı enerji bölgeleri de vardır. Bunlar insan bandına en uzak mesafede yer alan enerji alanlarıdır.

Enerji bedeninin merkezini saptamak, o bilinmeyen enerji bölgelerine girmeyi göze almak üzere enerji bedenini güçlendirmek içindir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-077.jpg

17. Enerji Bedeninin Topuklarını ve Baldırlarını Şekillendirme

Sol ayak bedenin önünde, topuğu baldırın orta hizasına kadar kaldırılmış olarak tutulur. Topuk öbür bacağa dik açı oluşturacak konuma getirilmiştir. Sonra sağa doğru, sağ bacağın incik kemiğine on beş-yirmi santimetre uzaklıkta olmak üzere, sanki topukla tekme atıyormuş gibi bir darbe yapılar (res. 157, 158).

Sonra aynı hareket öbür bacakla uygulanır.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-078.jpg

18. Enerji Bedeninin Dizlerini Şekillendirme

Bu sihirli geçiş iki bölümlüdür. İlk bölümde, sol diz bükülerek kalça hizasına, eğer mümkünse daha da yukarı kaldırılır. Bedenin tüm ağırlığı, hafifçe öne doğru bükülii duran sağ bacağın üzerindedir. Sol dizle, kasık yönünde ve içe doğru üç daire çizilir (res. 159). Aynı hareket sağ bacakla tekrar edilir. Bu sihirli geçişin ikinci bölümünde hareketler her iki ayakla tekrar edilir; ancak bu kez diz dışa doğru bir daire çizer (res. 160).

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-079.jpg

19. Enerji Bedeninin Uyluklarını Şekillendirme

Soluk verme ile başlayarak, eller uyluklar boyunca aşağı kayarken beden dizlerden hafifçe bükülür. Eller dizkapakları üzerinde durur; sonra bir soluk alınırken, katı bir maddeyi sürüklüyorlarmış gibi, kalça hizasına kadar uyluklar boyunca çekilir. Her iki el de pençeyi andırır biçimde hafifçe bükülmüştür. Hareketin bu bölümü uygulanırken beden dikleştirilir (res. 161).

Yukardakinin aksi bir soluk alma modeliyle hareket tekrar edilir; soluk alınırken dizler kırılarak, eller diz kapaklarının üzerine doğru indirilir; soluk verilirken geriye çekilir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-080.jpg

20. Kişisel Tarihi Esnekleştirerek Harekete Geçirme

Bu sihirli geçiş, her bacağın teker teker dizden kırılıp topuğun yumuşak bir vuruşuyla kaba etlere değdirilmesiyle, diz arkası kirişini kasar ve gevşetir (res. 162). Sol topuk sol kaba ete, sağ topuk sağ kaba ete vurulur.

Şamanlar uylukların arkalarındaki kasların sıkıştırılmasına büyük önem verirler. Onların inancına göre bu kaslar ne denli sıkı olursa, uygulayıcı yararsız alışkanlık şablonlarını tanımlama ve onlardan kurtulma konusunda o denli hünerli olur.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-081.jpg

21. Topuğu Devamlı Yere Vurarak Kişisel Tarihi Harekete Geçirme

Sağ bacak sol bacağa doksan derecelik açı yapacak konuma getirilir. Beden adeta sağ bacağın üzerinde oturur durumdayken, sol bacak bedenin önünde olabildiğince uzatılmıştır. Her iki bacağın da arka kaslarındaki gerilim ve kasılma azami düzeydedir. Sağ bacak topuğuyla sürekli olarak yere vurur (res. 163). Sonra aynı hareketler öteki bacakla yapılır.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-082.jpg

22. Topuğu Yerde Tutarak ve Bu Konumu Sürdürerek Kişisel Tarihi Harekete Geçirme

Bir önceki sihirli geçişin hareketleri gene her bacakla ayrı ayrı uygulanır; ancak bu kez topukla vurma yerine, bacağın gerginliği korunarak bedenin gerilimi sabit bir düzeyde tutulur (res. 164). İzleyen dört sihirli geçiş, derin soluk alıp vermeler içerdiğinden, idareli yapılmalıdır.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-083.jpg

23. Özetleme Kanatları

Eller kulak hizasında, avuçlar öne dönük olmak üzere, her iki önkol omuz hizasına kaldırılırken derin bir soluk alınır. Önkollar diklemesine ve birbirinden eşit uzaklıkta tutulmalıdır. Soluk verilirken, önkollar hiçbir yönde yana kaymadan, olabildiğince arkaya çekilir (res. 165). Yeni bir derin soluk alınır. Uzun bir soluk verme boyunca, önce sol kol öne doğru olabildiğince uzatılıp sonra da yana açılarak mümkün olduğu kadar geriye doğru dönüp bir yarım-daire çizer, ardından sağ kol bunu izler; böylece her iki kol da kanada benzeyen birer yarım-daire çizmiş olurlar. Kol geriye doğru uzatıldıktan sonra bir kavis yaparak (res. 166) öne, bedenin önündeki başlangıç konumuna geri döner (res. 167). Sonra sağ kol aynı modeli izleyerek, aynı nefes verme süresinde o da devinimini bitirir. Bu hareketler tamamlandığında karından derin bir soluk alınır.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-084.jpg

24. Özetleme Penceresi

Bu sihirli geçişin ilk bölümü tamamıyla bir önceki gibidir; eller avuçları öne dönük biçimde kulak hizasına kaldırılarak derin bir soluk alınır. Önkollar tam bir dikeyi iği korurlar. Kollar geriye doğru çekilirken uzun bir soluk verme bunu izler. Sonra dirsekler omuz hizasında yanlara açılırken derin bir soluk alınır. Eller önkollara göre doksan derecelik açıdadır, parmak uçları yukarı dönüktür. Önkollar birbirinin üzerine çaprazlanana dek, eller bedenin ortasına doğru yavaşça itilir. Sol kol bedene daha yakındır; sağ kol onun üzerindedir. Bu durumda eller don Juan’ın özetleme penceresi, diye adlandırdığı konumu yaratırlar: don Juan’ın belirttiğine göre, bir uygulayıcının içinden sonsuzluğu gözleyebileceği küçük bir pencereye benzeyen, gözlerin önündeki bir açıklıktır bu (res. 168). Beden dikleşirken derin bir soluk verme başlar; dirsekler yanlara açılmış, eller dümdüz uzatılmış, dirseklerle aynı hizaya getirilmiştir (res. 169).

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-085.jpg

25. Beş Derin Soluk

Bu sihirli geçişin başlangıcı bundan önceki iki geçişin tümüyle aynıdır, ikinci soluk alışta kollar aşağıya, dizlerin hizasına iner uygulayıcı yarı çömelmiş bir şekilde durur. Eller dizlerin arkasına konur; sağ el sol dizin arkasındaki tendonu; sol el de, önkolu sağ önkolun üzerinde olmak şartıyla, sağ dizin arkasındaki tendonu kavrar. İşaretparmakları ve ortaparmaklarla dıştaki tendonlar tutulmuş; başparmaklar da dizlerin iç kısmının çevresine sarılmıştır. Soluk verme orada sona erer, ve derin bir soluk daha alınır; bu arada tendonlara bastırılır (res. 170). Bu şekilde beş kez soluk alınır.

Bu sihirli geçiş sırtın düz, başın da omurga ile bir hizada olmasını sağlar; diyaframı aşağı iterek, akciğerlerin alt kısmını olduğu kadar üst kısmını da dolduracak derin nefesler almak için uygulanır.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-086.jpg

26. Enerjiyi Bacaklardan Çekme

Bu sihirli geçişin ilk bölümü de bu dizinin öbür üç geçişinin başlangıcı ile tümüyle aynıdır. İkinci soluğu alırken önkollar aşağıya indirilir—uygulayıcı çömelerek, içten dışa olmak üzere ayak bileklerini kavrar. Ellerin arkaları ayak parmaklarının üzerine konur; bu durumda üç derin soluk alınır, üç derin soluk verilir (res. 171). Son soluk verişin ardından, derin bir soluk alma eşliğinde sihirli geçişi bitirmek üzere beden dikleştirilir.

İnsanoğlunda kalan tek farkındalık pırıltısı, ışıltılı kürelerinin dibinde bir halka biçiminde yayılan ve ayak parmakları düzeyine kadar uzanan bir saçak gibidir. Bu sihirli geçişle saçağa parmak arkaları kullanılarak hafifçe vurulur—soluk ile de harekete geçirilir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-087.jpg

Cvp: 6- Üçüncü Dizi: Beş İlgi-Alanı Dizisi: Westwood Dizisi

Üçüncü Grup : Rüya Görme

Don Juan Matus, rüya görmeyi insan farkındalığının başka algılama âlemlerine yapacağı gerçek bir giriş için normal rüyaların kullanılması edimi, diye tanımlıyordu. Bu tanım onun için, sıradan rüyaların, günlük yaşamımızın dünyasındaki enerjiden farklı olmakla birlikte temel özünde düpedüz benzer olan enerji alanlarını algılamaya açılan bir kapı olarak kullanılabileceği anlamına geliyordu. Büyücüler için böyle bir girişin sonucu, içinde yaşayıp ölebilecekleri gerçek dünyaların algılanmasıydı; bizimkinden şaşırtıcı ölçüde farklı, ancak temelde benzer dünyalardı bunlar.

Bu çelişkiye doğrusal bir açıklama getirmesi için sıkıştırıldığında, don Juan Matus büyücülerin alışılmış konumunu yineliyordu: yani, bütün bu soruların yanıtının uygulamada olduğu— entelektüel soruşturmada değil. Dediğine göre, bu tür olasılıklardan söz etmek için dilin sözdizimini kullanmak zorunda kalıyorduk, hangi dili konuşuyorsak onunkini; bu sözdizimi, kullanımın zorlamasıyla, anlatım olanaklarını kısıtlıyordu. Zira bir dilin sözdizimi, yalnızca içinde yaşadığımız dünyada bulunan algısal olasılıklara ilişkindir.

Don Juan İspanyolcadaki iki fiil arasında bulunan dikkate değer bir ayrıma işaret ediyordu: bunlardan biri rüya görmek anlamına gelen soñar idi; öteki ise, büyücülere ait olan rüya görme biçimini ifade eden ensoñar. Normal rüya görmek olan sueño ile daha karmaşık olan ve büyücülerin ensueño olarak adlandırdıkları durumu birbirinden net bir şekilde ayırmak İngilizcede mümkün değildi.

Rüya görme sanatı, don Juan’ın öğretisine göre, eski çağ Meksika’sı şamanlarının uyuyan insanları gördüklerinde yaptıkları çok sıradan bir gözlemden kaynaklanmıştı. Uyku esnasında birleşim noktasının çok doğal ve kolay bir biçimde yerinden oynayıp alışılmış konumunu değiştirdiğini, ışıltılı kürenin dış çevresi boyunca ya da onun iç kısmında her yana devindiğini fark etmişlerdi. Kendi gördükleri ile uyurken gözlemledikleri insanların anlatılarını bir araya getirdiklerinde şunu anladılar: birleşim noktası yerinden ne denli uzağa kayarsa, rüyalarda yaşanan olaylar ve görüntüler de o denli şaşırtıcı oluyordu.

Bu gözlemden sonra, o büyücüler kendi birleşim noktalarını yerinden oynatmak için fırsat kollamaya başladılar. Bunu başarmak için sanrılandırıcı bitkiler kullanmaya giriştiler sonunda. Ne var ki, bu bitkileri kullanmanın, sonucu belli olmayan, zorlama ve denetim dışı bir eylem olduğunu çok çabuk anladılar. Gene de, bu başarısızlığın ortasında çok değerli bir şey keşfetmişlerdi. Buna rüya görme dikkati adını verdiler.

Don Juan bu olguyu açıklamaya, ilk etapta, günlük yaşantımızın dünyasındaki öğeler üzerinde konumlanan dikkat olarak söz ettiği, insanoğlunun gündelik farkındalığı ile başlamıştı. İnsanların kendilerini çevreleyen her şeye üstünkörü, ancak kalıcı bir bakış attıklarına işaret ediyordu. Nesneleri incelemekten çok, onların varlığını sadece saptıyordu insanoğlu; genel farkındalığının belirli bir cephesini oluşturan özel bir tür dikkat ile. Onun kanısına göre, aynı tür üstünkörü, ancak kalıcı olan—deyim yerindeyse— ’bakış’, sıradan bir rüyanın öğelerine de uygulanabilirdi. Genel farkındalığın bu öbür belirli cephesini, rüya görme dikkati; ya da farkındalıklarını rüyalarının unsurları üzerinde kararlı bir biçimde odaklanmış olarak tutabilmek için uygulayıcıların edindikleri yetenek olarak tanımlıyordu.

Rüya görme dikkatinin geliştirilmesi, don Juan’ın silsilesine ait büyücülerin rüyalara ilişkin bir temel sınıflandırma yapmalarını sağladı. Rüyalarının çoğunun imgesel; gündelik dünyalarına ait bilişin ürünleri olduğunu keşfetmişlerdi; ama bu sınıflandırmanın dışında kalan bazı rüyalar da vardı. Bu tür rüyalar salt imgesel değildi; enerji-iiretici olgulardan oluşan, gerçek yükseltilmiş farkındalık durumları idiler. O şamanlar için enerji-iiretici öğeleri olan rüyalar, içlerinde evrende akış halindeki enerjiyi görme yeteneğine sahip oldukları rüyalardı.

Bu şamanlar rüya görme dikkatlerini rüyalarındaki herhangi bir öğe üzerinde odaklayabiliyorlardı; bu yolla iki tür rüya olduğunu keşfetmişlerdi. Birisi hepimizin aşina olduğu, tutarsız hayallere ilişkin unsurların rol oynadığı rüyaydı; zihnimizin, ruhumuzun bir ürünü olarak sınıflandırabileceğimiz, belki sinir sistemimize ilişkin bir olgu. Başka tür rüyalara ise enerji üretici rüyalar adını verdiler. Don Juan’ın dediğine göre, o eski çağ büyücüleri kendilerini aslında rüya olmayan, bu dünyanın dışında bulunan gerçek yerlere ziyaretler yaptıkları rüya-benzeri durumlar içinde bulmuşlardı; tıpkı içinde yaşadığımız dünya gibi gerçek dünyalardı bunlar; gören bir büyücü için bu rüyalardaki nesneler de, tıpkı gündelik dünyamızdaki ağaçların, hayvanların, hatta kayaların bile yaptığı gibi enerji üretiyordu.

Lâkin bu tür yerlerin görüntüleri o şamanlar için bir değer taşıyamayacak kadar süreksiz ve geçiciydi. Bu kusuru birleşim noktalarının yer değiştirdiği konumda kayda değer bir süre sabit kalamamasına bağladılar. Bu durumu düzeltme girişimleri, büyücülüğün bir başka yüksek sanatının doğuşuyla sonuçlandı: iz sürme sanatı.

Bir gün don Juan bana, rüya görme sanatının, birleşim noktasını alışılmış konumunun dışına amaçlı olarak çıkarmaktan oluştuğunu söylemiş, ve böylelikle iki sanata da çok net bir tanım getirmişti. Iz sürme sanatı da, onu yerleştirildiği yeni konumda istençli olarak sabit tutmaktan ibaretti.

Bu sabitleme, eski çağ Meksika’sı şamanlarına başka dünyaları tam anlamıyla gözleme fırsatı verdi. Don Juan o büyücülerden bazılarının yolculuklarından hiç dönmediklerini söylüyordu. Başka bir deyişle, orada kalmayı yeğlemişlerdi; “orası” her neresi ise.

Don Juan bir keresinde bana, “Eski büyücüler, insanoğlunun ışıltılı küreler olarak ayrıntılarını çıkarmayı tamamladıklarında,” dedi, “ışıltılı kürenin tümünde, gerçek dünyaların alanı olan altı yüz civarında nokta keşfetmişlerdi. Yani birleşim noktasının o noktalardan birine bağlanması, uygulayıcının tümüyle yeni bi dünyaya girişiyle sonuçlanıyordu.”

“Ama o altı yüz değişik dünya nerede, don Juan?” diye sordum. “Bu soruya verilecek tek yanıt, bunun akıl ermez olduğudur,” dedi, gülerek. “Bu, büyücülüğün özüdür; oysa sıradan zihne hiç anlam ifade etmiyor. O altı yüz dünya, birleşim noktasının konumlarındadır. Bu yanıttan anlam çıkarabilmek için ölçüsüz miktarda enerjiye gereksinim var. Enerjiye sahibiz biz. Sahip olmadığımız, onu kullanacak hüner ya da heves.”

Hiçbir ifadenin bu cümlelerden daha doğru olamayacağını ekleyebilirdim, gene de bundan daha anlamsız bir şey olamazdı.

Don Juan, olağan algılamayı kendi silsilesinin anladığı terimlerle açıklıyordu: Birleşim noktası, daimi konumunda, evrenden sayıları trilyonlara varan ışıltılı lifler biçiminde bir enerji alanları akışı alır. Konumu sürekli aynı olduğundan, büyücülerin uslamlamasına göre, aynı enerji alanları, ışıltılı lifler olarak birleşim noktası üzerinde toplaşıp onun içinden geçer ve bize sürekli bir sonuç halinde bildiğimiz dünyanın algılamasını sunar. Büyücüler buradan şu kaçınılmaz sonuca ulaşmışlardı: birleşim noktasının yeri değiştirilip başka bir konuma getirilirse, başka bir enerji lifleri takımı onun içinden geçecek; bu da günlük yaşamdaki dünya ile aynı olmayan, farklı bir dünyanın algılanmasıyla sonuçlanacaktı.

Don Juan’ın kanısına göre, insanoğlunun genelde algılama saydığı, daha çok duyusal verinin yorumlanmasıdır. Doğum anından başlayarak, çevremizdeki her şeyin bize bir yorumlama olasılığı sağladığını ve zamanla bu olasılığın dünyadaki tüm algısal işlerimizi yönettiğimiz tam bir sistem haline dönüştüğünü ileri sürüyordu.

Birleşim noktasının sadece algımızın toplandığı merkez olmakla kalmayıp, aynı zamanda duyusal verilerin yorumlanmasının da tamamlandığı yer olduğuna işaret etmekteydi; bu yüzden yer değiştirdiğinde, yeni enerji alanları akışını yorumlayışı da günlük yaşantımızın dünyasını yorumlama biçimiyle hemen tümüyle aynı biçimde olacaktır. Bu yeni yorumun sonucu, bizimkine garip biçimde benzeyen, oysa özgül olarak farklı bir dünyanın algılanması olacaktır. Don Juan’ın dediğine göre, bu başka dünyalar enerji açısından bizimkinden olabildiğince farklıdır. Görünürdeki benzerlikleri yaratan sadece birleşim noktasının yorumlamasıdır.

Don Juan, birleşim noktasının bu olağandışı niteliği ile rüya görmenin ortaya çıkardığı algılama olasılıklarını ifade edebilmek için yeni bir sözdizimine gereksinim olduğunu söylüyordu. Gene de, bu deneyim salt şamanlara özgü kalmayıp hepimize uygun duruma gelirse, belki dilimizin mevcut sözdiziminin bunları içermesi için zorlanabileceği kanısındaydı.

Rüya görmeye ilişkin bir şey vardı ki, müthiş ilgimi çekiyor, ama aynı zamanda da beni alabildiğine şaşkına çeviriyor du; don Juan’ın kimseye rüya görmeyi öğretebilecek bir yöntem bulunmadığını söylemesiydi bu. Rüya görme, her şeyden önce, diyordu, eski çağ Meksika’sı büyücülerinin adına niyet dedikleri, ve her yana nüfuz eden o tanımlanamaz güç ile temasa geçebilmek için zahmetli bir çabadır. Bu bağlantı kurulduğu anda, rüya görme de akıl almaz bir şekilde başarılmış oluyordu.

Don Juan bu bağlantının disiplin gerektiren herhangi bir model izlenerek başarılabileceğini belirtiyordu. Anılan yöntemlerle ilgili özlü bir açıklama istediğimde, güldü bana.

“Büyücülerin dünyasına doğru yola çıkmak,” dedi, “araba sürmeyi öğrenmeye benzemez. Araba kullanmak için kılavuz kitapçıklara, yönergelere gereksinmen vardır. Rüya görmek için ise, ona niyetlenmen yeter.” “Ama buna nasıl niyetlenebilirim ki?” diye üsteledim.

“Niyetlenebilmek için sahip olduğun tek yol, buna niyetlenmekten geçer,” dedi. Günümüz insanı için kabullenilmesi en zor şeylerden biri bu; yöntem yoksunluğu. Çağdaş insan kılavuzların, uygulamaların, yöntemlerin, başlangıç adımlarının pençesinde. Hiç durmaksızın notlar alıyor, çizelgeler yapıyor, yol-yordam tekniklerine iyice gömülmüş durumda. Ama büyücülerin dünyasında yöntemler de ayinler de yalnızca dikkati çekme, odaklama amacına yöneliktir. İlgi ve kararlılıkta odaklanmaya zorlama için araçtırlar sadece. Başka hiçbi değerleri yoktur.”

Don Juan sihirli geçişlerin özenle uygulanmasının rüya görme için çok büyük önem taşıdığını düşünüyordu; silsilesine ait büyücülerin birleşim noktasının yerini değiştirme konusunda destek olarak kullandıkları tek araçtı bu.

Sihirli geçişlerin uygulanması, o büyücülere gerekli dengeyle enerjiyi sağlıyordu, rüya görme dikkatlerinin ortaya çıkması için gerekliydi bu; bunlar olmaksızın rüya görme olasılığı söz konusu olamazdı onlar için. Rüya görme dikkati belirmedikçe, uygulayıcılar tutarsız hayal dünyalarına ilişkin aklı başında rüyalar görmeyi bekleyebilirlerdi en fazla. Belki enerji üreten dünyaların görüntüleri ile karşılaşabilirlerdi; ama bunları uygun biçimde sınıflandıracak, her şeyi kapsayan bir temel olmadan, bütün bunlar onlar için hiçbir anlam ifade etmezdi.

Don Juan’ın silsilesinin şamanları, rüya görme dikkatlerini geliştirdikleri anda, sonsuzluğun kapılarını tıklatmış olduklarını anladılar. Kendi normal algılarının parametrelerini genişletmeyi başardılar. Rüya görme dikkatlerinin ortaya çıkışından sonra, normal farkındalık durumlarının da önceye oranla sonsuz ölçüde daha değişken olduğunu keşfettiler. O andan sonra, o büyücüler bilinmeyene doğru gerçekten yol alabilirlerdi artık.

Don Juan bir keresinde bana, “Gökyüzünün uçsuz bucaksız olduğu özdeyişi,” dedi, “eski çağların büyücülerine tam anlamıyla uygundu. Kuşkusuz kendilerini aşmışlar.”

“Gökyüzü gerçekten uçsuz bucaksız mıydı onlar için, don Juan?” diye sordum.
“Bu soru ancak her birimizce bireysel olarak yanıtlanabilir.” dedi, kocaman bir gülümsemeyle. “Bize araçları bıraktılar. Bireysel olarak bize kalmış bi şey; onları kullanmak ya da reddetmek. Aslında sonsuzluğun önünde tek başınayız—sınırlarımızı zorlayacak yeteneğimizin olup olmadığı sorusu kişisel olarak yanıtlanmalı.”


Rüya Görme İçin Sihirli Geçişler

27. Birleşim Noktasını Gevşetme

Sol kol, elin ayası yukarı dönük olarak, kürek kemiklerinin arkasındaki bölgeye uzanır; bu arada gövde biraz öne doğru eğilmiştir. Sonra kol bedenin sol yanından öne doğru alınır ve ani bir hamle ile el ayası sola dönük olacak şekilde yüzün önüne getirilir. Parmaklar bitişiktir (res. 172, 173). Bu sihirli geçiş her kolla sırayla yapılır. Dizler daha iyi denge ve hamle gücü için kırık tutulur.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-088.jpg

28. Birleşim Noktasını Aşağı Düşmesi İçin Zorlama

Sırt olabildiğince diktir. Dizler gergindir. Sol kol, iyice uzatılmış olarak arkada, bedenden üç-beş santimetre uzakta tutulur. El, önkola doksan derecelik açı yapacak şekilde bükülmüş, elin ayası aşağı dönük, ve iyice uzatılmış parmakların uçları arkaya doğru bakar durumdadır. İyice gergin olarak uzatılmış sağ kolda ön tarafta aynı konumdadır; bilek doksan derecelik açı yapacak kadar bükülü, elin ayası aşağıya doğru, ve parmak uçları öne dönük vaziyettedir. Baş arkada tutulan kola doğru döndürülür, o anda bacakların ve kolların tendonlarında tam bir gerilme olur. Bu gerilim bir an korunur (res. 174).
Aynı hareket sağ kol arkada, sol kol da önde tutularak tekrarlanır.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-089.jpg

29. Enerjiyi Böbreküstü Bezlerinden Çekip Öne Alarak Birleşim Noktasını Düşmesi İçin Ayartma

Sol kol bedenin arkasına, böbrekler hizasında erişebildiği kadar uzağa yerleştirilir; el, pençe biçimindedir. Pençe yapılmış el, böbrek bölgesinde sanki katı bir maddeyi sürüklüyormuş gibi sağdan sola doğru devinir. Sağ kol uyluğun yanında, normal konumundadır.

Sonra sol el öne doğru gelir, avuç açılır, ve sağ tarafta, karaciğer ve safrakesesi üzerine konur. Sol el sert bir maddenin yüzeyini düzlüyormuş gibi yaparak bedenin üzerinden sola, pankreas ile dalak bölgesine gelir; aynı anda pençe biçimine getirilmiş sağ el bedenin arkasında, böbreklerin üzerinde sanki katı bir maddeyi sürüklüyormuş gibi yaparak soldan sağa doğru ilerler.

Sonra sağ el bedenin önüne getirilip avuç açılarak pankreas ve dalak üzerine konur. El bedenin önünde, sert bir maddenin yüzeyini düzlüyormuş gibi yaparak karaciğer ve safrakesesi bölgesini geçer; bu arada pençe yapılmış sol el, gene böbrekler bölgesinde sert bir maddeyi sürükler gibi sağdan sola hareket etmektedir (res. 175, 176). Dizler daha çok denge ve güç için kırık vaziyettedir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-090.jpg

30. A ve B Tipi Enerjinin Mücadelesine Son Verme

Sağ önkol, doksan derecelik açı ile diklemesine bükülmüş olarak bedenin önüne yerleştirilir; dirsek yaklaşık omuz hizasında, elin ayası ise sola dönük durumdadır. Sol önkol dirsekten yatay olarak bükülmüş, elin arkası sağ dirseğin altına yerleştirilmiştir. Gözler önkolların hiçbiri üzerinde odaklanmadan, ikisini birden görüş alanı içinde tutar. Sağ kol aşağı, sol kol da yukarı baskı yapar. İki güç de eşzamanlı olarak her iki kolun üzerindedir— bu gerilim bir an için korunur (res. 177).

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-091.jpg

Sonra aynı hareket, sırası, ve kolların konumu ters çevrilerek tekrar yapılır. Eski çağ Meksika’sı şamanları, evrendeki her şeyin iki yanlı güçlerden oluştuğuna, insanoğlunun bu iki yanlılık ile yaşamının her cephesinde karşı karşıya olduğuna inanırlardı. Enerji düzeyinde de iki gücün iş başında olduğunu düşünüyorlardı. Don Juan bunlara A ve B güçleri diyordu. A Gücü normalde gündelik olaylarımızda iş başındadır, ve düz bir dikey çizgi ile simgelenir. B gücü ise ender olarak eyleme geçer— gizli kalan karanlık bir güçtür. Dikey çizginin tabanında, sola doğru çizilmiş bir yatay çizgi ile simgelenir; bu yöntemle ters bir büyük L harfi çizilmiş olur.

Don Juan’a göre şamanlar, erkek olsun, kadın olsun, B gücünü, genelde kullanılmayan yatay çizgiyi, etkin bir dikey çizgi haline getirebilen yegâne insanlardır. Bunun sonucu olarak, A gücünü dinlenmeye bırakmışlardır. Bu süreç de dikey çizginin tabanına, bu kez sağ yanına bir yatay çizgi çizerek, ve böylece bir büyük L harfi yapılarak simgelenir. Don Juan bu sihirli geçişi iki yanlılığı, ve onun etkilerini ters çevirmek için büyücülerin harcadığı çabayı en iyi örnekleyen geçiş olarak tanımlıyordu.

31. Enerji Bedenini Öne Çekme

Kollar dirsekten bükülü olarak omuz hizasında tutulur. Eller birbirinin üzerinde, avuçlar aşağıya dönüktür. Hareket iç tarafa, yüze doğru dönük olmak üzere, eller birbirinin çevresinde döndürülerek bir daire yapılır (res. 178). Birbirleri çevresinde üç tur atarlar; sonra sol kol, eli yumruk şeklinde olmak üzere bedenin önünde, ve ondan bir kol boyu uzaklıktaki görünmez bir hedefi vuruyormuşçasına, öne doğru bir hamle yapar (res. 179). Her iki elle üç daire daha yapılır, sonra da sağ kol, sol kol ile aynı biçimde öne hamle yapar.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-092.jpg

32. Birleşim Noktasını Bir Bıçak Gibi Omuz Üzerinden Savurma

Sol el başın üzerinden arkaya, kürek kemikleri bölgesine döner— katı bir maddeyi kaparmış gibi yapar. Sonra bir şeyi öne doğru fırlatma hareketi gibi, başın üzerinden öne doğru atılır.

Fırlatırken denge sağlanması için dizler kırıktır. Aynı hareket sağ kolla tekrar edilir (res. 180,181).

Bu sihirli geçiş, birleşim noktasını savurmak için gerçek bir girişimdir—onun alışılmış konumunu değiştirme amacını taşır. Uygulayıcı, birleşim noktasını sanki bir bıçakmış gibi tut maktadır. Birleşim noktasını savurma niyeti içinde yer alan bir şey, onun yerini gerçekten değiştirmeye yönelik esaslı bir etki yapar.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-093.jpg

33. Birleşim Noktasını Bir Bıçak Gibi Arkadan, Bel Hizasından Savurma

Beden öne eğilirken dizler kırık tutulur. Sonra sol kol yandan arkaya, kürek kemiklerinin arkasındaki bölgeye uzanır, oradan sanki katı bir şeyi kapar, ve belden öne doğru, bileğin hafif bir darbesiyle düz bir disk, ya da bıçak fırlatıyormuş gibi yapar (res. 182, 183). Aynı hareketler sağ elle tekrar edilir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-094.jpg

34. Birleşim Noktasını Bir Disk Gibi Omuzdan Savurma

Belden sola doğru—sağ kolu itip sol bacağın yanına dönmesine olanak verecek kadar—esaslı bir dönüş yapılır. Sonra belin aksi yöne hareketi, sol kolun sağ bacağın sağ yanına kadar dönmesini sağlar. Belin yeni bir dönüşü, tekrar sağ kolu itip sol bacağın sol yanına getirir. Bu noktada sol el dairesel bir hareketle aniden arkaya uzanarak, kürek kemiklerinin arkasındaki bölgeden katı bir maddeyi kavrıyormuş gibi yapar (res. 184). Sol el bu nesneyi dairesel bir devinimle bedenin önüne getirip, sağ omzun hizasına çıkarır. Pençe biçimindeki elin içi yukarı dönüktür. Sol el bu konumdan—bir disk gibi katı bir nesneyi savuruyormuşçasına— bileğin hafif bir darbesiyle öne doğru bir savurma hareketi yapar (res. 185).

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-095.jpg

Dizler hafifçe kırıktır—uylukların arka kısmı üzerinde büyük bir baskı vardır. Sağ kol, diski savurma hareketine denge sağlamak amacıyla, dirseği hafifçe bükülü olarak bedenin arkasına uzatılmıştır. Bu biçimde bir an durulur; bu arada sol kol bir nesneyi henüz fırlatmış durumdaki konumunu korumaktadır. Aynı hareketler öbür kolla yinelenir.

35. Birleşim Noktasını Bir Top Gibi Başın Üzerinden Savurma

Sol el hızla geriye, kürek kemiklerinin arkasındaki bölgeye dönerek, katı bir şeyi kapıyormuş gibi yapar (res. 186). Kol, başın üzerinde itme gücü kazanmak ister gibi iki büyük daire çizerek (res. 187), ileriye doğru bir top fırlatma hareketi yapar (res. 188). Dizler kırık durumdadır. Bu hareketler sağ elle tekrar edilir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-096.jpg https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-097.jpg

Cvp: 6- Üçüncü Dizi: Beş İlgi-Alanı Dizisi: Westwood Dizisi

Dördüncü Grup : İçsel Sessizlik

Don Juan, içsel sessizliğin, eski çağ Meksika’sının şamanları tarafından en fazla peşine düşülen durum olduğunu söylüyordu. Onun tanımlamasına göre bu insan algılamasının doğal bir durumudur; bu durumda düşüncelerin önü kesilir—kişinin tüm melekeleri bizim gündelik bilişsel sistemimizin kullanılmasını gerektirmeyen bir farkındalık düzeyinde işler.

İçsel sessizlik, don Juan’ın silsilesindeki şamanlara hep karanlığı çağrıştırmıştır; belki de insan algısı, alışılmış yoldaşından, içsel söyleşiden yoksun kalınca karanlık bir kuyuya düşmüş gibi olduğu için. Don Juan’ın dediğine göre, beden her zamanki gibi işler; ama farkındalık keskinleşmiştir. Kararlar anidir— sanki dile getirilen düşünceler içermeyen özel bir tür bilgiden kaynaklanıyormuş gibidir.

İçsel sessizlik durumunda işleyen insan algısı, don Juan’a göre, tanımlanamayacak düzeylere erişme yetisine sahiptir. O algı düzeylerinden bazıları kendi içlerinde dünyalardır; bunlar rüya görme yoluyla erişilen dünyalara hiç benzemezler. Betimlenemeyecek durumlardır onlar; alışılmış insan algısının evreni tanımlamak için kullandığı terimlerin tek yönlü sınırları içinde izah edilemezler.

Don Juan’ın yorumuna göre, içsel sessizlik, evrimin dev bir adımı için ortamı oluşturur; suskun bilgi için, ya da bilmenin kendiliğinden ve ansızın olduğu insan farkındalığı düzeyi için. Bu düzeydeki bilgi, beyinsel biliş ya da mantıksal tümevarım ve tümdengelim ya da benzerlikler ve benzemezlikleri temel alan genellemelerin ürünü değildir. Suskun bilgi düzeyinde önsel hiçbir şey yoktur; bir bilgi kitlesi oluşturabilecek hiçbir şey bulunmaz, çünkü her şey hemen şimdidir. Karmaşık bilgi parçaları, herhangi bilişsel bir ön hazırlık olmaksızın kavranabilir.

Don Juan, eski çağ insanının, kendilerine suskun bilginin anıştırılmasına karşın, ona aslında tam olarak sahip olamadıklarına inanıyordu. Böyle bir anıştırma, bilginin büyük kısmının ezber ürünü olduğu çağdaş insan deneyimlerine oranla, sonsuz ölçüde daha güçlüydü. Bu anıştırmayı yitirmiş olmamıza karşın, insanoğlunu suskun bilgiye götüren yolun her zaman içsel sessizlik aracılığıyla açık olacağı, büyücülüğün bir temel önermesi idi.

Don Juan, silsilesinin değişmez görüşünü öğretti: içsel sessizlik tutarlı bir baskı ve disiplin yoluyla edinilmeli. Çoğaltılmalı ve biriktirilmeli—yavaş yavaş, azar azar. Başka bir deyişle, insan kendini sessiz olmaya zorlamalı; birkaç saniye için olsa bile. Kişi eğer bunda ısrarlı davranırsa, bu ısrarın bir alışkanlık haline gelip, insandan insana değişen bir süre ile, saniyeler ya da dakikalar süresince gerçekleşen bir eşiğe ulaşılabileceği, büyücüler arasında yaygın bir kanıydı, don Juan’a göre. Örneğin bir kişinin içsel sessizlik eşiği on dakikaysa, bu eşiğe ulaşıldığında içsel sessizlik bir bakıma, istenmeden, kendiliğinden gerçekleşir.

Kendi eşiğimin ne olabileceğini bilmenin mümkün olmadığı, ve bunu öğrenmenin tek yolunun doğrudan deneyim olduğu konusunda önceden uyarılmıştım. Yaşadığım da tam olarak buydu. Don Juan’ın önerisine uyarak kendimi ısrarla sessiz kalmaya zorluyordum ki, bir gün UCLA’da yürürken gizemli eşiğime ulaşıverdim. Bunu hemen anladım; zira don Juan’ın bana uzun uzadıya betimlemiş olduğu şeyi yaşamıştım bir anda. O buna dünyayı durdurmak derdi. Göz açıp kapayana dek, dünya daha önce olduğu şey olmaktan çıktı; ömrümde ilk kez enerjiyi evrendeki akışı içinde görmekte olduğumun bilincine vardım. Tuğla basamaklar vardı; onların üzerine iliştim. Tuğlaların üzerinde oturduğumu biliyordum, ama bunu salt zihinsel olarak bilmekteydim—bellek yoluyla. Deneysel olarak ise, enerji üzerinde idim. Kendim de enerji idim, çevremdeki her şey de. Yorumlama sistemimi iptal etmiştim.

Enerjiyi doğrudan gördükten sonra, günümün kâbusuna dönüşen bir şeyi kavradım; bu öyle bir şeydi ki, don Juan’dan başka kimseye uygun şekilde açıklayamazdım. Hayatımda ilk kez görmeme karşın, enerjiyi evrendeki akışı içinde tüm ömrümce görmüş, ancak bunun bilincine varamamış olduğumu anlamıştım. Evrendeki akışında enerjiyi görmek değildi alışılmadık olan. Asıl ilginci içimde öfkeyle yükselen soruydu; öyle bir öfkeydi ki bu, günlük yaşam düzeyine geri döndürmüştü beni. Evrendeki akışı içinde enerjiyi tüm ömrümce görmekte olduğumu fark etmekten beni neyin alıkoyduğunu soruyordum kendi kendime.

Bu çıldırtıcı çelişkiyi don Juan’a sorduğumda, “Burada iki ayrı konu var,” diye açıkladı bana. “Biri genel farkındalık. Öteki ise apayrı; üzerinde düşünülüp taşınılmış ölçünmeli bilinçlilik. Dünyadaki her insan, genelde, evrendeki akışı içinde enerjiyi görme açısından farkındalıklıdır. Ama sadece büyücüler eksiksiz ve amaçlı bi şekilde bunun bilincindedir. Genel anlamda farkında olduğun bi şeyin bilincine varman, enerjiyi gerektirir; bunu elde etmek için de demir yumruklu bi disiplin. Disiplin ve enerji ürünü olan içsel sessizliğin, genel farkındalığınla özel bilinçliliğin arasındaki gediği kapattı.”

Don Juan, pratik bir tutumun içsel sessizliğin belirişini desteklemedeki değerini, bulabildiği her yolla vurgulamıştı. Pratik tutumu, yol boyu karşılaşılacak her türlü beklenmedik engeli yok etme yeteneği olarak tanımlıyordu. Kendisi benim için bu tutumun yaşayan bir örneğiydi. Salt varlığının yetmediği hiçbir belirsizlik, hiçbir engel yoktu. Bana her fırsatta tekrarladığına göre, içsel sessizliğin etkileri çok sarsıcıydı; bu durumu önleyebilecek tek olgu, mükemmel şekilde esnek, çevik ve güçlü bir bedenin ürünü olan pratik tutumdu. Büyücüler için anlam ifade eden tek varlığın fiziksel beden olduğunu; ve onlar için beden ile zihin arasında bir ikiliğin söz konusu olmadığını belirtiyordu. Daha da ileri giderek, fiziksel bedenin bizim bildiğimiz şekildeki bedeni ve zihni aynı anda içerdiğini; fiziksel beden bütünsel bir birim olarak değerlendirildiğinde, büyücülerin karşı denge olarak, içsel sessizlik yoluyla ulaşılan bir başka enerji biçimini; enerji bedenini ortaya koyduklarını söylüyordu. Dünyayı durdurduğum anda yaşadığım deneyimin, enerji bedenimin yeniden canlanması olduğunu, evrendeki akışı içindeki enerjiyi her zaman görebilmiş olanın da bu enerji biçimlenmesi olduğunu açıklamıştı.


İçsel Sessizliğe Erişmeye Destek Olan Sihirli Geçişler

36. Her İki Ayakla İki Yarım-daire Çizme
Bedenin tüm ağırlığı sağ bacaktadır. Sol ayak onun yarım adım önüne konur; yerde kayarak sola doğru bir yarım-daire çizerek, tabanı sağ topuğa nerdeyse değecek biçimde durur. Oradan geriye doğru yeni bir yarım-daire çizer (res. 189). Bu daireler sol ayağın tabanıyla yapılır. Hareketi düzgün ve ahenkle yapmak için topuk yere değdirilmez.

Hareket ters çevrilir—bu kez geriden başlanıp öne gelinerek iki yarım-daire daha çizilir.

Aynı hareketler sağ ayakla da tekrarlanır; bunun için önce bedenin tüm ağırlığı sol bacağa aktarılır. Ağırlığın üzerinde ol duğıı bacağın dizi, güç ve denge için kırık biçimde tutulur.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-098.jpg

37. Her İki Ayakla Birer Yarım-Ay Çizme

Bedenin ağırlığı sağ bacağa verilir. Sol ayak sağ ayağın yarım adım önüne çıkarılır—önden sola, oradan da bedenin arkasına doğru yerde geniş bir yarım-daire çizer. Bu yarım-daire ayağın tabanı ile çizilir (res. 190). Başka bir yarım-daire de aynı yöntemle, ama bu kez arkadan öne doğru çizilir. Aynı hareketler sağ bacakla da uygulanır; bunun için ağırlık sol bacağa verilmiştir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-099.jpg

38. Kolları Aşağı Konumda Rüzgârdaki Korkuluk

Kollar yanlara doğru omuz hizasında açılır; dirseklerden bükülüp önkollar aşağıya doğru doksan derece açı yapacak şekilde sarkıtılır. Önkollar sanki rüzgârda hareket ediyorlarmış gibi, bir yandan öbür yana serbestçe sallanırlar. Önkollarla bilekler dümdüz ve dikey biçimde tutulmaktadır. Dizler kırık değil, gergindir (res. 191).

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-100.jpg

39. Kolları Yukarı Konumda Rüzgârdaki Korkuluk

Tıpkı bir önceki sihirli geçişte olduğu gibi, kollar omuz hizasında yanlara açılır; yalnız bu kez önkollar doksan derecelik bir açı ile yukarıya dönük konumdadır. Önkollarla bilekler düz ve dikey tutulur (res. 192). Sonra serbestçe önden aşağıya doğru dönerek (res. 193), tekrar yukarıya doğru kalkarlar. Dizler gergindir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-101.jpg

40. Enerjiyi Tüm Kolla Arkaya İtme

Dirsekler iyice bükülü, önkollar da bedenin iki yanına sıkıca bastırılmış biçimde, olabildiğince yüksekte tutulur—eller yumruk yapılmıştır (res. 194). Soluk verilirken önkollar aşağıya ve geriye doğru gidebildiğince uzatılır. Dizler gergin, gövde öne doğru hafifçe eğik durumdadır (res. 195). Soluk alınırken kollar dirseklerden bükülüp öne alınarak baştaki konumlarına getirilir.

Sonra soluk alıp verme tersine döndürülerek hareket tekrar edilir; kollar geriye uzatılırken soluk verme yerine bu kez soluk alınır. Bunu, dirsekler bükülüp, önkollar yukarı, koltuk altlarına doğru çekilirken, soluk verme izler.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-102.jpg

41. Önkolu Çevirme

Kollar bedenin önünde, dirseklerden bükülü, önkollar ise dikey durumdadır. Her iki el de bilekten bükülmüş, bir kuş başı gibi, göz hizasında, parmak uçları yüze dönük biçimde tutulur (res. 196). Dikeylikleri korunan dirsekler kıpırdatılmaksızın, bilekler önkolların üzerinde öne ve arkaya döndürülerek, parmak uçları bir yüze doğru, bir ileriye bakar konuma getirilir (res. 197). Dizler güç ve dengeyi korumak için kırıktır.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-103.jpg

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-104.jpg

42. Enerjiyi Dalgalandırma

Dizler gergin, gövde öne doğru eğiktir. Her iki kol yanlarda sarkık durumdadır. Sol kol, elin üç küçük dalgası ile öne doğru gider; el, sanki üzerinde üç yarım-daire olan bir yüzeyin dış çizgilerini izler gibidir (res. 198). Sonra el bedenin önünde önce soldan sağa doğru, sonra da sağdan sola doğru düz bir çizgi çizer (res. 199), sonra geriye, bedenin yanma doğru ilerleyerek üç dalgacık daha yapar; bu yöntemle ters çevrilmiş kalın—en az on beş santimetre kalınlığında—bir büyük L harfi çizmiş olur. Aynı hareketler sağ kolla yinelenir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-105.jpg

43. Ellerin T Enerjisi

İki önkol, karın boşluğunun önünde bir T harfi meydana getirecek şekilde birbirine dik açı ile tutulur. Sol el, T harfinin yatay çubuğudur, ayası yukarıya doğru bakmaktadır. Sağ el ise T harfinin dikey çubuğunu oluşturur, avuç içi aşağı dönüktür (res. 200). Sonra eller oldukça güçlü bir şekilde aynı anda öne arkaya döndürülür.

Sol elin ayası aşağıya, sağ elin ayası ise yukarıya döner—her iki el aynı T harfi biçimini korur (res. 201). Bu hareketler bir kez de sağ el T harfinin yatay çubuğunu, sol el de dikey çubuğunu oluşturacak şekilde tutularak tekrar uygulanır.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-106.jpg

44. Enerjiyi Başparmaklarla Ezme

Önkollar dirseklerden bükülmüş olarak bedenin tam önünde, gövdenin eni ölçüsünde kusursuz bir yatay konumda tutulur. Parmaklar gevşek bir yumruk biçiminde kıvrılmış, ve başparmaklar kıvrık durumdaki işaret parmakları üzerine düz biçimde yerleştirilmiştir (res. 202, 203).

Başparmak, işaretparmağı ve kıvrılmış parmaklar arasında elin ayasına yönelik olarak aralıklı bir baskı uygulanır. İtici gücü kollara doğru yayarak kasılır ve gevşerler. Denge için dizler kırıktır.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-107.jpg

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-108.jpg

45. Bacakların Arasındaki Kollarla Bir Dar Açı Çizme

Diz arkası kirişleri olabildiğince kasılarak, dizler gergin tutulur. Gövde öne eğilmiş; baş yaklaşık olarak dizlerin hizasına gelmiştir. Kollar bedenin önünde sarkık durumdadır—sürekli arkadan öne doğru hareket ederek tepe açısı bacakların arasında bulunan bir dar açı çizerler (res. 204, 205).

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-109.jpg

46. Yüzün Önündeki Kollarla Bir Dar Açı Çizme

Diz arkası kirişleri olabildiğince kasılarak, dizler gergin tutulur. Gövde öne eğilmiş; baş yaklaşık olarak dizlerin hizasına gelmiştir. Kollar bedenin önünde sarkık durumdadır; sürekli arkadan öne doğru hareket ederek tepe açısı yüzün önünde olan bir dar açı çizerler (res. 206, 207).

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-110.jpg

47. Bacakların Arasında ve Bedenin Önünde Bir Enerji Halkası Çizme

Diz arkası kirişleri olabildiğince kasılarak, dizler gergin tutulur. Gövde öne eğilmiş; baş yaklaşık olarak dizlerin hizasına gelmiştir. Kollar bedenin önünde sarkık durumdadır. İki kol, sol önkol sağın üzerinde olmak üzere bileklerde çaprazlanır. Çaprazlanmış kollar bacakların arasından arkaya doğru savrulur (res. 208). Oradan, her ikisi de yüzün önünde dışa doğru birer halka çizerler. Halkanın sonunda, kollar öne uzatılmış, sol bilek sağ bileğin üzerine gelmiştir (res. 209). Oradan da içe doğru iki halka çizerek, bunları bacakların arasında tamamlarlar; bilekler bir kez daha baştaki konumda çaprazlanmıştır. Sonra sağ bilek sol bileğin üzerine konarak aynı hareketler yinelenir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-111.jpg

48. Yerde Üç Parmak

Derin bir soluk alınırken kollar yavaşça başın üzerine kaldırılır. Ağır bir soluk verme başlar—bu arada kollar yere kadar indirilir; dizler gergin, diz arkası kirişleri olabildiğince kasılıdır. Her iki elin önce işaret ve ortaparmakları bedenin bir ayak mesafesi önünde yere değdirilir, sonra başparmak da yere konur (res. 210). Bu konumda derin bir soluk alınır. Beden dikilir, ve kollar başın üzerine kaldırılır. Kollar bel hizasına indirilirken soluk verilir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-112.jpg

49. Ayak Parmakları Üzerinde El Parmakları Eklemleri

Derin bir soluk alınırken kollar başın üzerine kaldırılır. Soluk verilirken, kollar yere kadar indirilir; bu arada dizler gergin, diz arkası kirişleri de olabildiğince kasılıdır. Soluk verme biterken parmak eklemleri ayak parmaklarının üzerine konur (res. 211). Bu konumda derin bir soluk alınır. Beden dikilir—kollar başın üzerine kaldırılır. Kollar aşağıya, bel hizasına getirilirken soluk verme başlar.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-113.jpg

50. Enerjiyi Soluk ile Yerden Çekme

Kollar başın üzerine kaldırılırken derin bir soluk alınır; dizler kırık durumdadır. Soluk verme başlar—bu arada gövde sola dönüp olabildiğince aşağı eğilir. Eller, avuç içleri aşağıya dönük olarak, sol ayağın çevresine getirilir; sağ el ayağın önünde, sol el de arkasındadır; soluk verme biterken arkaya ve öne beş kez gider gelirler (res. 212). Sonra derin bir soluk alınır—beden dikilerek kollar başın üzerine kaldırılır. Gövde sağa doğru dönerek olabildiğince eğilirken soluk verme başlar. Eller sağ ayak etrafında beş kez arkaya ve öne gidip gelirken soluk verme sona erer. Yeni bir derin soluk alınır; beden dikilirken kollar başın üzerine kaldırılarak gövde öne doğru döner; sonra kollar aşağı indirilirken soluk verilir.

https://www.sessizbilgi.com/img/sg/tensegrity-114.jpg

Cvp: 6- Üçüncü Dizi: Beş İlgi-Alanı Dizisi: Westwood Dizisi

.