Konu: Sessizliği nereye inşa etmeli
dün akşam ortaköy'de, bütün şehir sel geliyor, sel geliyor beklentisiyle çalkalanırken ne olur ne olmaz, bir gün gelecek körler de görecek sağırlar da duyacak, diyerek her türlü ihtimali göz önüne almış fakat gene de sel olacağına ihtimal vermeden sessiz sessiz otururken içsel kelimesinin içimizdeki durmak bilmeyen selle bir ilgisi var mı acaba diyerekten sessizliğimize son verdik. gökyüzünde yıldızlar da seçilmeye başlayınca iyice rahatladık ve içimizde her daim sel şeklinde akıp duran kelime katarlarının bünyemizde yaptığı tahribattan, bu selin hangi ihmalkar benlik yapılaşmasından kaynaklandığından, gerçek sorumlunun kim olduğundan ve bu saatten sonra yapılabileceklerden konuşmaya başladık. zen keşişlerinin zendo denen meditasyon odalarında adına zazen denilen oturarak yaptıkları meditasyonunun konuyla ilgisine parmak bastık ve zen öğretisindeki sessizlik arayışından yola çıkıp aslında bütün öğretilerin bu sele çare bulmak için çeşitli tedbirler almaya çalıştıklarını biraz da tedirginlikle dile getirdik. tedirgindik çünkü yan masada oturmakta olan güzel kadının herşeyden haberdar bir hali vardı. her an bize doğru dönüp bu dünyada aradığımız şeyi, aslında baştan beri yapmamız gereken ama yapmayı akıl edemediğimiz şeyleri bir bir yüzümüze çarpacakmış gibi bir hali vardı. aklıma aslında bayağı şişman olan kız arkadaşını zayıf bir afet olarak algılayıp gören, etrafındaki insanların her türlü uyarısına anlam veremeyip salak durumlara düşen bir adamın hikayesini anlatan romantik komedi filmi geldi. bu kadın da her türlü bilmiş haline rağmen aslında şişman ve çirkin olabilir miydi? ya hepimiz bir takım çirkin kadınların büyüsü altındaysak? gördüğümüz güzel kadınların aslını nasıl bilebilirdik? yüzümüze çarpacağı şeylerin bu manyak düşünceyle bir ilgisi var mıydı? neyse fazla uzatmayayım. bu ve buna benzer bir çok sorunun cevabının içsel sessizlikte yattığını bildiğimizden bu konuya geri döndük. zaten bir süre sonra yan masanın boş olduğunu gördük. belki de en başından beri de boştu zira birimiz görmesek de diğerimizin görmesi gerekmez miydi gittiğini? neyse, sonuçta yoktu ya da gitmişti ve bu durum bizi yıldızların görünmesinden bile daha fazla rahatlattı. bu rahatlıkla sohbetimizin geri kalanı pek keyifli geçti ve vardığımız sonuç bizi fazlasıyla memnun etti:
içsel sessizliği sağlamak için bir çok öğreti ve bir çok meditasyon biçimi vardır. bunların hepsi de işe yarar. ancak bu çalışmalardan sonra her seferinde kaçınılmaz biçimde günlük hayatımıza döneriz. okula, işe, ailemize vs. bizi çileden çıkarmayı bekleyen bir çok şey orada bizi bekliyordur. savaşçının yolu der ki bir savaşçının içsel sessizliği çalışması gereken yer işte bu gündelik dünyadır, zendolarda zazende ya da mağaralarda değil.
uzak doğuda şehrin yakınında, nehir kenarında güzel bir budist tapınak varmış. budist keşişler burada içsel sessizliklerini arttırmak için kendilerini yalıtıp çalışmalar yaparlarmış. bu işte iyi giderlerken şehir büyümüş ve tapınağa daha çok ziyaretçi gelmeye başlamış. bu durum keşişleri rahatsız etmiş ve tapınağı daha yüksek bir yere taşımışlar. ancak bir süre sonra bu kez de batılıların ilgisi başlamış. turistler sürekli tapınağa gelmek istiyorlarmış. bunun sonucunda tapınak dağda daha yükseğe taşınmış. sessizliği sağlamak giderek zorlaşmış. bir gün uluslararası bir yolculuğa çıkan bu tapınaktaki keşişlerden biri büyücü görücülerden biriyle tanışmış ve sohbet sırasında ona yaşadıkları bu zorluktan bahsetmiş. büyücü görücü de ona şunu önermiş: "neden içsel sessizliği içinizde değilde dağlarda inşa ediyorsunuz? içsel sessizliği içinizde inşa edin." işte büyücülerin içsel sessizlikten anladıkları budur.
12.09.2009
M